Melanom Nedir?

Dermatoloji Uygulamaları için bilgi mi arıyorsunuz? Melanom Nedir? makalesine göz atın ve Dermatoloji Uygulamaları hakkında daha fazla bilgi edinin

• Öncelikle Akral lentiginöz melanom nedir? Basit bir dille açıklayabilir misiniz?

Akral lentiginöz melanom deriye renk veren (melanosit) hücrelerden gelişen, el-ayaklarda (avuç içi, ayak tabanı) ve tırnak altında (subungual) gelişebilen, çoğunlukla Asya kökenli ve koyu tenli bireyleri etkileyen kötü prognozlu, nadir görülen melanom türüdür.

Bazen vücudumuzdaki bazı değişimler ya da lekeler bazı hastalıkların habercisi olabiliyor ama bu değişiklikleri gözden kaçırabiliyoruz. Bu örnekte olduğu gibi tırnaktaki bazı değişimler ya da lekeler kanser habercisi mi?

Vücudumuzda var olan benlerin şekil, renk ve büyüklüğünün değişmesi veya yeni oluşan lekeler-benler melanom habercisi olabilir. Tırnak yatağı veya çevresinde gelişen renk değişiklikleri nadir görülen akral lentigninöz melanom habercisi olabilir. Bu tür değişikliklerin gelişmesi durumunda dermatoloji uzmanına muayene olmak gerekiyor.

Tırnaktaki her kahverengi leke kötü müdür? Travmaya mı bağlı yoksa hastalık belirtisi mi bizim kendi kendimize anlamamız mümkün mü?

Tırnakta gelişen her renk değişikliği kötü olmayabilir.

Tırnak altına kanama, tırnak mantar hastalıkları tırnakta renk değişikliklerine neden olabilir.

Kanama genellikle hatırlanan bir tarvma sonrası gelişiyor (bazen hatırlanmayabiliyor)

Bunların ayrımının yapılması için dermatoskopik inceleme, mantar arama ve şüpheli durumlarda biyopsi yapmak gerekebilir.

Tırnaklarımızda hangi değişiklikleri gördüğümüzde mutlaka bir uzmana başvurmamız gerekir?

Tırnak ve tırnak yatağında lekelenme gibi renk, kalınlaşma, kırılma gibi şekil değişikliği görüldüğünde mutlaka bir uzmana başvurmak gerekir.

Tıpkı tırnaklarda olduğu gibi vücudumuzdaki benler de cilt kanseri belirtisi olabilir. Hangi benler radarımızda olmalı?

Vücudumuzdaki benler üzerinde prognozu kötü olan melanom gelişebiliyor.

Vücudumuzda bulunan benlerin şekil, renk, büyüklüğünde değişiklik olduğunda uzmana başvurmamız gerekiyor.

Ayrıca vüzcudumuzda 50’den fazla ben olması, açık tenli olmak, ailede melanom öyküsü önemli risk faktörlerini oluşturuyor.

Melanomlar derinin tüm bölgelerinde görülebilir ancak en sık sırt, bacak ve yüz gibi güneşe daha fazla maruz kalan alanlarda daha sık gelişiyor.

• Cilt kanserine işaret eden benler bize nasıl uyarı verir? ( şekil ve renk değiştiren…)

Vücudumuzda var olan benlerde şekil, büyüklük ve renklerinde değişiklik, benin asimetrik olası, birden fazla renkli olması önemlidir.

Ayrıca deride daha önce olmayan yeni ortaya çıkan benler veya lekeler zemininde melanoma gelişebilir.

Derimizde yeni ortaya çıkan ben ve lekeler uzman tarafından değerlendirilmelidir.

Vücudumuzda yeni fark ettiğimiz benler de tehlikeli mi? Yani uzun süredir olmayan ve birden ortaya çıkan?

Ayrıca deride daha önce olmayan yeni ortaya çıkan benler veya lekeler zemininde melanoma gelişebilir. Derimizde yeni ortaya çıkan ben ve lekeler uzman tarafından değerlendirilmelidir.

Güneşte fazla kalmak bronzlaşmak, solaryuma girmek benlerin sayısını arttırır mı ya da mevcut zararsız benleri tehlikeli hale getirebilir mi?

Deride gelişen melanomların nedeni tam olarak bilinmemektedir ancak açık tenli olmak, çok sayıda bene sahip olmak (50 fazla ben risk artıyor), ailede melanoma öyküsünün pozitif olması (ailede melanom tanısı konulan kişinin olması), güneş yanığı anamnezi, aşırı güneşlenmek, solaryum, immün sistemi baskılanmış (organ nakilli kişiler, HIV’li kişiler) olmak deride var olan benlerde melanoma gelişimini veya normal deride melanoma gelişimine neden olabilen önemli risk faktörleridir.

Güneşte fazla kalmak, güneş yanığı gelişmesi, solaryum deride melanoma gelişimine neden olabilecek önemli risk faktörleridir.

Manik-Depresif (Bipolar) Ani Mod Değişimleri ve Baş Etme

Psikolojik Danışma Ve Rehberlik için bilgi mi arıyorsunuz? Manik-Depresif (Bipolar) Ani Mod Değişimleri ve Baş Etme makalesine göz atın ve Psikolojik Danışma Ve Rehberlik hakkında daha fazla bilgi edinin

Bipolar bozukluk, iki ayrı hastalık dönemi ile karakterize ruhsal bir bozukluktur. Mani döneminde, uçta coşkulu bir ruh hali yaşanırken, depresyon döneminde uçta çökkünlük yaşanır. Bu ikisi arasındaki değişimler bazen günler hatta aylar sürebilirken, bazen daha kısa sürede ve sıklıkta görülebilir. Süre ve sıklık kişiden kişiye farklılık gösterir. Hastalık dönemleri dışında ise normale dönülür. Yine de bazı bireylerde günlük hayatı hala etkileyen bazı izler kalabilir.

Bu ruhsal bozukluğa, beyindeki kimyasal dengesizliğin sebep olduğu düşünülmektedir. Aile genetiği bir yana, çevresel etkilerin de bu rahatsızlığın oluşumunda rol oynadığı üzerine bulgular vardır.

Mod değişimlerini önlemenin en başarılı yolu psikolojik ve farmakolojik destek almaktır. Yani en çok işe yarayan tedavi; terapi almak ve beraberinde ilaç kullanmaktır. Tek başına terapi, ne yazık ki mod değişimlerini kontrol altına almayı sağlayamamaktadır. Bu sebeple tanı sonrası psikiyatristin verdiği reçeteye bağlı kalmak ve düzenli kontrole gelmek gerekir. İlaçla birlikte terapi sürecine başlamak ise bireyin hayat kalitesini artırır ve normal ruh halini korumak için psikolojik sağlamlılığını güçlendirir.

Bipolar bozukluk tanısı almış bireyler, ani mod değişimlerini tetikleyen durum ve olayların farkında olursa yoğunluk ve sıklığın azalması muhtemeldir.

• Uykusuzluk

• Alkol ve kafein kullanma

• Ölüm, işini kaybetmek, doğum, taşınma

• Mevsim değişimleri

• Düzensiz yaşam

• Tiroit problemleri

• Madde kullanımı mod değişimlerini tetikler.

Peki neler yapılabilir?

Bireyler, şiddeti azaltmak için kritik bazı değişikler yapabilirler. Mühim olan değişikliğin kalıcı hale getirilmesidir. Hepsini birden yapmaya başlamak yerine, size uygun sırayla en kolayını seçerek yola koyulabilirsiniz.

+ Stresi kontrol altına alın.

Stres bu değişimlere yol açan başlıca tetikleyicidir. İş hayatınızı basit hale getirin. Çok yoğun saatler çalışmak ve seyahat halinde olmak stresi körükler. İş değişikliği yapamıyorsanız meditasyon ve yoga yapma stresi yönetmenizde yardımcı olabilir.

+ Harekete geçin.

Egzersiz yapmak gözünüze çok zor geliyorsa, yürüyüş yapmak iyi bir başlangıçtır. İsterseniz zamanla daha yoğun antremanlar yapmayı hedefleyebilirsiniz.

+ Alkol ve kafeinden kaçının.

İkisi de birer uyarıcıdır. Sizi uyutmazlar ve mani dönemini daha kötü bir hale getirirler. Özellikle akşamları kahve içmeyi kesin. Alkol ilaçların etkisini değiştirip ruh halinizi daha kötü bir hale sokabilir. Bu sebeple madde kullanımını minimum dozaja düşürün.

+ Düzenli uyku alışkanlığı edinin.

Çok yorulmak mani dönemini tetikleyebilir. Uykuya hazırlanın. Geç saatlere kadar video izlemek, oyun oynamak ve internette dolaşmak bu değişimleri berbat bir hale getirirken; sıcak duş almak, yatıştırıcı müzik dinlemek yatıştırır. Okumak da faydalıdır lakin okumalar tablet vs. teknolojik bir cihaz vasıtasıyla olmamalıdır.

Standart tedavi ardına koruyucu tedavi planlaması hastalık dönemlerinin nüksetmesini ciddi oranda engeller.

Romatoloji Nedir ?

Romatoid Artrit için bilgi mi arıyorsunuz? Romatoloji Nedir ? makalesine göz atın ve Romatoid Artrit hakkında daha fazla bilgi edinin

İç hastalıkları uzmanlık eğitimini tamamlayıp romatizmal hastalıklar konusunda ek ihtisas yaparak uzmanlaşan ve romatolojik hastalıkların tanı, tedavi ve takibini yürüten hekimlere romatolog denir.

Romatoloji genel anlamıyla yangısal yani halk arasındaki tabirle iltihaplı eklem hastalıklarını tedavi eden bir bilim dalıdır. Bununla birlikte romatizmal hastalıklar sadece kas-iskelet sistemiyle sınırlı kalmayıp vücuttaki herhangi bir organ sistemini etkileyebilirler. Tutulan organlar arasında en sık göz, cilt, barsak, akciğer ve kalp gibi organlar yer alır.

* Çok çeşitli romatizma türleri olmasına karşın halk arasında en sık bilinen iltihaplı romatizmalar damla hastalığı (gut), romatoid artrit ve spondiloartritlerdir.

* Spondiloartritler: ankilozan spondilit, psöriatik artrit (sedef romatizması), enteropatik artrit (barsak hastalığı ile ilişkili romatizma) ve reaktif artrii kapsayan genel bir şemsiye tanımlamadır.

* Bağ dokusu hastalıkları olarak tanımlanan; Raynoud hastalığı, kelebek hastalığı (sistemik lupus eritematozus), Sjögren sendromu, skleroderma

* İltihaplı kas hastalıkları olarak da bilinen polimiyozit ve dermotomiyozit gibi hastalıkların yer aldığı hastalıklar,

* Damar duvarının tutulumuyla seyreden ve vaskülit olarak adlandırılan çeşitli hastalıklar (temporal arterit, polimiyalji romatika, Wegener granülomatozu gibi),

* Ailevi Akdeniz ateşi (FMF), Behçet hastalığı, Still hastalığı, romatizmal ateş ve sarkoidoz gibi pek çok hastalık yer alır.

* Yumuşak doku romatizması (fibromiyalji) ve kireçlenme (osteoartrit) gibi hastalıklar iltihaplı romatizma hastalıklarına eşlik edebilmektedir.

Akuajenik Ürtiker

Dermatoloji Uygulamaları için bilgi mi arıyorsunuz? Akuajenik Ürtiker makalesine göz atın ve Dermatoloji Uygulamaları hakkında daha fazla bilgi edinin

*1-* Akuajenik ürtiker tam olarak nedir? İnsanlarda neden ve neye bağlı olarak ortaya çıkıyor? Biraz detaylandırabilir misiniz?

Akuajenik ürtiker ilk olarak 1964 yılında tanımlanmıştır.

Nadir görülen fiziksel bir ürtiker tipidir.

Derinin suyla temasıyla şiddetli kaşıntı, kabarıklık ve kızarıklık gelişir.

Bazen deride karıncalanma, yanma ve batmaya neden olabilir.

Nadiren baş ağrısı, solunum sıkıntısı, baş dönmesi ve senkopa neden olabilir.

Semptomlar suyla temastan hemen veya dakikalar sonra gelişir ve suyla temas kesildikten 30-60 dakika sonra kaybolur.

Akuajenik ürtiker gelişiminde suyun ısısının, pH’ının veya psikojenik faktörlerin etkisi yoktur.

Akuajenik ürtiker gelişiminde alkol veya diğer organik çözücüler etkili değildir.

Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte derinin suyla teması sonrası derideki yağ bezlerinden salgılanan bazı toksik maddelerin veya antijenlerin deride kaşıntıya neden olan maddelerin (histamin) salınmasına neden olabileceği düşünülmektedir.

*2-)* Dünyada çok fazla görülen bir hastalık mı? Resmi olarak DSÖ veya başka kurumlarca açıklanan veriler var mı? Bu soruya ek olarak ülkemizde de görülüyor mu? Hiç bu konuda vaka bildirildi mi?

Günümüze kadar literatürde 100 olgu tanımlanmıştır.

Kadınlarda erkeklere göre daha fazla görülür, genellikle ergenlik yaşlarında görülmeye başlar.

Olguların çoğu sporadik olmasına rağmen ailesel olgularda bildirilmiştir.

Bazı sendromlar ile birliktelik bildirilse de bunun rastlantısal olduğu düşünülmektedir. Günümüzde hala hastalıkla ilgili gen tespit edilememiştir.

Literatürde ülkemizden olgular bildirilmiştir.

Özkaya E ve arkadaşları tarafından tiroid kanseri ile birliktelik gösteren bir olgu bildirilmiştir.

*3-)* Kişiye tam olarak akuajenik ürtiker teşhisi nasıl konuluyor? Belli testler mi yapılıyor, teşhis için nasıl bir yol izleniyor?

Hastanın kaşıntı ve kızarıklık şikayetlerinin deriye su temasıyla başlaması ve su temasının kesilmesi ile iyileşmesi oldukça karakteristik ve tanısaldır.

Tanının doğrulanması için deriye su provokasyon testi (su temas testi) uygulanır.

Gövde üst kısım genellikle sırt bölgesine ıslatılmış bezlerle su uygulaması sonrası deride kaşıntılı kızarıklıkların gelişmesi tanıyı doğrular.

Akuajenik ürtikerli hastaların yapılan laboratuar kan testleri normaldir.

*4-)* Sadece deri mi etkileniyor?

Akuajenik ürtiker deride suyun teması sonrası başlayan kaşıntı temas kesildikten sonra geçiyor.

Genellikle herhangi bir sistemik semptom göstermez.

Hastanın laboratuar bulguları normaldir.

Aquajenik ürtikerli hastalar genellikle su içerken sorun yaşamazlar, ancak boğazda gelişen ödeme bağlı yutma güçlüğü ve solunum sıkıntısı gelişen olgular bildirilmiştir.

Suyun uvulada ödeme (uvula; küçük dil) neden olarak yutma güçlüğü oluşturduğu bildirilmiştir.

*5-)* Su içmek bile sıkıntılıysa bu hastalığa sahip kişiler su ihtiyaçlarını nasıl karşılıyor? Haberde su yerine nar suyu gibi içecekler tüketmek zorunda kalındığı yazıyor. Bu tarz içecekler olumsuz etki yapmıyor mu?

Aquajenik ürtikerli hastalar genellikle su içerken sorun yaşamazlar, ancak boğazda gelişen ödeme bağlı yutma güçlüğü ve solunum sıkıntısı gelişen olgular bildirilmiştir.

*6-)* Yağmur damlalar ile gözyaşı da tepkimelere neden oluyor. Akuajenik ürtikerde bu tarz temaslarda deride nasıl durumlar oluşuyor?

Musluk suyu, damıtılmış su, deniz suyu, yağmur suyu, ter salgısı, tükürük salgısı, ve gözyaşının çok nadirde olsa bazı olgularda akuajenik ürtikere neden olabileceği bildirilmiştir.

Su ve salgıların teması sonrası deride kaşıntı,karıncalanma ve yanma gelişir.

Sıvı teması kesildikten 30-60 dakika sonra şikayetler kaybolur.

Ek Gıdaya Geçiş

Çocuk Hastalıkları için bilgi mi arıyorsunuz? Ek Gıdaya Geçiş makalesine göz atın ve Çocuk Hastalıkları hakkında daha fazla bilgi edinin

6. Ay dolana kadar bekleyin ve ilk 6 ay sadece anne sütü verin

Ek gıdaya geçmek demek onu bir anda öğün olarak vermek demek değildir. Öncelikle besinler haşlanarak çocuğunuzun kavrayabileceği kalınlıkta ve damağı ile ezebileceği kıvamde önüne koyulmalı. Çocuğun besin ile oynamasına, onu tanımasına, dokunmasına, tatmasına, yenilebilir olduğunun farkına varmasınaizin verilmeli sonra gerekirse kaşık kaşık küçük tadımlar yapılmalıdır.

Çocuğunuz alerjik bünyeli olsun veya olmasın mümkün olduğunca 3 gün kuralına uyarak, yani 3 gün aynı yiyeceği herahangi bir şeye karıştırmadan öğünlerde tek başına vererek ek gıdaya geçmeniz olası bir besin allerjisi ve besin grubu reddini daha kolay farketmenizi ve ek gıdaya geçişteki problemlerinizin daha hızlı çözümlenmesini sağlayacaktır.

Bebeğiniz ilk başta bazı besinleri ağzından çıkaracak, yemek istemeyecektir. Bu tamamen normal bir durum. Bir veya birkaç hafta aralarla bu tarz besinler yeniden denenmelidir.

6. Ay dolunca önce emzirme aralarında kök sebzeleri (Patates, havuç kabak gibi) haşlayıp çatalla ezin. Birer ikişer kaşık tattırın.

Sebzeden sonra yoğurt ve taze peynir tadımına geçin.

Sonra lifli ve posalı meyvelere (elma, armut, muz, yaz ise şeftali gibi) geçin. Cam rende ile rendeleyip yine 3 gün kuralına göre tattırın.

Sonrasında kuzu eti, dana eti, tavuk gibi protein gruplarını haşlayıp ezerek, küçük yüzey balıklarını ise fırında buğulama yaparak deneyin.

Yumurta için acele etmeyin bu tadımları yaptıktan sonra önce sarısını çeyrek, yarım, tam. Sonra beyazını çeyrek yarım tam, sonra sarısı ve beyazı bütün olacak şekilde verin.

Kuru bakliyat ve Glutenli Buğday ürünlerinin sindirimi zor olduğu için 8. ayı bekleyin.

O zamana kadar yemeklerde un yerine irmik tercih edebilirsiniz.

Ek gıdaya geçişte yemeklerde tadımlar sırasında tuz kullanmayın sadece zeytin yağı yeterli. Öğüne geçip de emme azalmaya başlayınca az miktar tuz ilave edebilirsiniz.

Göreceksiniz bu uygulamaları yaparken kendiliğinden 7-8. Aya gelmiş olacaksınız ve zaten tatlarına alıştıkça çocuğunuz kendisi yeme miktarını otomatik olarak artıracak.

1 yaşına kadar da acı-ekşi-baharat, inek sütü, bal, bakla, sakatat vb. vermeyin.

Asla besinleri blenderdan geçirmeyin çocuğunuzun çiğneme yetisini zayıflatacak, çiğneme kaslarının gelişimini yavaşlatacak, ek gıdaya geçişinizi zorlaştıracak ve beslenmenizin sağlıksız olmasına yol açacaktır.

Yine 3 yaşına kadar kesinlikle taneli kuru yemişleri vermeyiniz. Verecekseniz iyice ezerek diğer yumuşak besinlere (muhallebi, keki çorba, meyve püresi vb.) karıştırarak veriniz. Bu tür küçük taneli besinler solunum ve yutma refleksinin tam gelişmediği 3 yaş altı çocuklarda ciddi aspirasyon riski okluşturmaktadır ve boğularak ölüm riski teşkil etmektedirler. Unutmayın çocuğunuzun yutma refleksi sizin kadar gelişmemiştir ve aniden gelişen bir nefes alma hareketi o taneli yiyeceğin akciğerine kaçmasına neden olabilir.

İnfantil Kolik

Çocuk Hastalıkları için bilgi mi arıyorsunuz? İnfantil Kolik makalesine göz atın ve Çocuk Hastalıkları hakkında daha fazla bilgi edinin

Kolik Nedir?

-Öncelikle zamanla düzelecek ve kendiliğinden oluşan bir durumdur.

-Hastalık olarak görülmemelidir.

-Haftada 3 günden fazla, günde 3 saatten uzun altta yatan bir neden olmaksızın oluşan ağlama ataklarıdır.

-Bebeklerin günde 2 saate kadar ağlamaları ise normaldir.

-Sıklıkla 3. hafta ile 3.-4. aylar arasında görülür. Nadiren bu periyot uzayabilmektedir.

-Tedavinin esası bebeğin ağlamasını azaltmak ve aile ile bebek arasındaki ilişkiyi desteklemeye yöneliktir.

Kolik dışında neler bebeğimi normalden daha fazla ağlamasına neden olabilir?

-Açlık, aşırı yorgunluk, aşırı sıcak veya soğuk ortam, İncinme, ağrı, hastalıklar bebeğinizin daha sık ağlamasına neden olabilir.

-Nadiren de Anne sütüne geçen veya formula mamalarda bulunan madddelere karşı besin allerjileri buna neden olabilmektedir.

Koliğin normal ağlamadan Farkı nasıl Ayırt Edilir?

Kolik Farklıdır çünkü:

-Kolikte ağlama daha yüksek ve daha tizdir, bebekler genellikle çığlık atıyor veya acı çekiyormuş gibi ses çıkarır.

-Ebeveynler genellikle bir kolik nöbeti sırasında bebeklerini rahatlatamaz veya yatıştıramazlar.

– Bebeklerin karnı sertleşir, kolları kasılır ve gövdeleri yay gibi gerilebilir.

Kolik için bir test varmıdır?

Hayır bir testi yoktur. Ancak doktorunuz, sizinle konuşarak ve bebeğinizi muayene ederek bebeğinizin kolik olup olmadığını anlayabilmektedir.

Bebeğimin ağlamalarını nasıl durdurabilirim?

-Bebeğinizin göğsünüzü tam olarak tuttuğundan ve hava yutmadığından emin olun,

-Biberon ile beslyorsanız, bebeğinizin daha az hava yutmasını sağlayacak bir biberonu tercih edin (kolik için üretilen biberonlar),

-Bebeğinizi emzirme sırasında mümkün olduğunca dik tutun,

-Bebeğinizi kucaklamak, tutup göğsünüzde taşımak (kanguru ve slingler), hafifçe sarsmadan sallamak,

-Bebeğinizi araba ile veya bebek arabası ile gezintiye çıkarmak,

-Bebeğinize sıcak duş aldırmak,

-Yarım Kundak yapmak (ayaklar serbest kalacak şekilde)

– Karnına eliniz ile saat yönünde, ayakları ile ise içten dışa-ileri geri masaj yapmak

– Görsel uyaranları azaltmak veya bulunduğu yeri değiştirmek

– Bebeğinizi anakucağına yerleştirmek

-Kalp atışı ve diğer beyaz gürültü seslerini dinletmek (elektrik süpürgesi, saç kurutma makinesi, bulaşık makinesi sesi veya piyasadaki beyaz gürültü çıkaran oyuncaklar, telefon uygulamaları vb.)!!!

!!!İşitme veya işitsel gelişim üzerindeki olası olumsuz etkileri en aza indirmek için, beyaz gürültü oluşturucuları bebekten mümkün olduğunca uzağa yerleştirilmeli, düşük sesle çalınmalı ve yalnızca kısa süreler için kullanılmalıdır.

Ne zaman sağlık kurumuna başvurmalıyım?

Ne zaman Acil başvurmalıyım;

-Bebeğinizin 38 derece ve üzeri ateşi varsa

-Bebeğiniz 2 saatten uzun aralıksız ağlıyorsa

-Bebeğiniz yemeyi, içmeyi reddediyor, kusuyorsa ve kakasında kan gördüyseniz,

-Bebeğiniz size yanıt vermiyor veya normalden çok farklı davranıyorsa,

Hemen sağlık kurumuna başvurunuz.

Ne zaman kontrol muayeneye getirmeliyim;

-Bebeğinizin ağlaması konusunda endişeliyseniz veya bununla nasıl başa çıkacağınızı bilmiyorsanız

-Bebeğiniz beslendikten sonra çok fazla kusuyor, ishal oluyor veya bağırsak hareketlerinde sorun yaşıyor ise

– Bebeğiniz 4 aylıktan büyük olmasına rağmen kolik ile ilgili şikayetleriniz devam ediyorsa,

– Bebeğinizin kilo alımı normal değilse

Randevunuzu alarak muayenenize gidiniz.

Ya Bunalırsam?

-Kolikli bir bebek sahibi olmak yorucu, stresli ve sinir bozucu olabilir.

-Bebeğinizin koliğinin sizin hatanız olmadığını ve bu koliğin neredeyse her zaman birkaç ay içinde kaybolacağını kendinize hatırlatın.

-Mümkünse bakımı eşinizle sırayla bölüşün, böylece ikiniz de bebeğinizin ağlamasına ara vermiş olursunuz.

-Mola verirken bebeğinizi beşiğe veya başka bir güvenli yere birkaç dakikalığına koyabilirsiniz.

-Yardıma ihtiyacınız olursa sizi güvende hissettirecek ve yardımcı olacak bir arkadaşınızı veya akrabanızı aramaktan çekinmeyin.

-Bir mola vermeniz gerekiyorsa bebeğinize zarar vememek için ara verin. Yoksa istemeden ve kontrolsüzce yapabileceğiniz bebeği sallamak, vurmak veya incitmek gibi hareketler bebeğinizde ciddi problemlere neden olabilir.

-Çok zor zamanlar geçiriyorsanız veya daha fazla desteğe ihtiyacınız varsa profesyonel destek almaktan çekinmeyin.

Medikal Tedavi

Probiyotikler;

-Vücudumuza yararlı olan bu bakteriler bebeğinizin sindirim sistemine yardımcı olur.

-Etkisi için en az 2 hafta kullanım gereklidir.

Simetikon içeren damlalar

-Bebeğinizin barsaklarında gaz baloncuklarının oluşmasını engeller.

– Beslenme sırasında ve yatmadan önce kullanılırlar.

– Kong. Hipotiroidisi olan bebeklere verilmez, Tiroid ilacının (levotiroksin) etkinliğini azaltır.

Bitkisel Damlalar ve şuruplar,

-Anason, Dereotu, Kimyon, Nane, Oğulotu, Papatya, Rezene, Zencefil gibi gaz giderici olduğu bilinen bitkilerin ekstrelerinden elde edilen şurup ve damlalardır.

-Bu tarz bitkisel ilaçlar kullanılırken bu bitkilerin tıbbi formlarından elde edilen özel ekstrelerin kullanıldığı, allerji riski oluşturabileceği, aktardan alınan tıbbi türde olmayan formlarının bebeğinizde tam tersi gaz şikayetlerini daha da artırıp hatta karaciğer ve böbrek hasarına sokabileceği unutulmamalıdır.

Aromaterapötik Yağlar (Uçucu yağlar)

– Aromaterapötik bitki yağları ile bebeğinize karın masajı yapmak hem bebeğiniz ile aranızdaki bağı güçlendirecek, hem de bu yağların tıbbi özelllikleri nedeniyle bebeğinizin rahatlamasına, gazını daha rahat çıkarmasına yardımcı olacaktır.

– Aromaterapötik yağlar; Lavanta yağı, papatya yağı, adaçayı uçucu yağı(acı elma yağı)dır.

Anneler İçin Beslenme Önerileri;

-Emziren bir annenin diyetinde bol su ve yeterli miktarda meyve, sebze, tam tahıllar, yağsız proteinler ve süt ürünleri kaynakları bulunmalıdır.

-En az 3 ana öğün ve küçük atıştırmalıkları içeren ara öğünler olmalı, kesinlikle öğün atlanmamalıdır.

-Kafeinli yiyecek ve içeceklerden uzak durulmalıdır (çikolata, kahve, çay ve meşrubatlar)

-Günlük bolca su içilmelidir. Eğer susuyorsanız bu yeterince su almadığınızı gösterir!

– Hamilelik kilolarınızı yavaşça verin ve kalori kısıtlamasından kaçının.

– Bazı bebekler gaz yapıcı gıdalarla aşırı huzursuzlanabilir ( Kurubaklagiller, brokoli, kabak, bezelye vb.) Bunu fark ederseniz, diyetinizde diğer sebzelere ve yağsız protein kaynaklarına yönelebilirsiniz.

-Bazı yiyecekler sütünüzden geçerek allerjiye neden olabilirler. En sık inek sütü, yumurta, buğday ve yer fıstığı allerjileri görülmektedir. Bu allerjilerde koliğe ek olarak kanlı kaka, kusma, hışıltı ve atopik dermatit eşlik eder. Bu durumda doktorunuza başvurunuz.

Göğüs Ağrısı

Göğüs Ağrısı için bilgi mi arıyorsunuz? Göğüs Ağrısı makalesine göz atın ve Göğüs Ağrısı hakkında daha fazla bilgi edinin

SORU-1: GÖĞÜS AĞRISI NEDİR, TANIMLAYABİLİRMİSİNİZ?

CEVAP:

Göğüs ağrısı, hastaların yakındığı en yaygın semptomlardan birisidir. “Göğüs ağrısı” terimi, hastalar tarafından kullanılır. Klinisyenler tarafından, göğüs ön kısmında kardiyovasküler bir endişe uyandıran, çok hoş olmayan veya rahatsız edici durumları tanımlamak için kullanılır. Klinik pratikte göğüs ağrısı terimi kullanılmasına rağmen, hastalar sıklıkla basınç, sıkışma, ağırlık, yanma, batma, saplanma veya sancı şikayetlerinde bulunurlar. Ayrıca omuz, kol, boyun, sırt, üst karın veya çene dahil olmak üzere göğüs dışında bir konum bildirebilirler.

SORU 2: GÖĞÜS AĞRISI NEDEN ÖNEMLİDİR?

CEVAP:

Hayatı tehdit eden bir nedene bağlı olabilmesi, bu durumda acil tedavi ile olumlu sonuçlar alındığı için önemli bir semptomdur.

SORU 3: HAYATI TEHDİT EDEN VE GÖĞÜS AĞRISINA NEDEN OLAN DURUMLAR NELERDİR?

CEVAP:

1-Akut koroner sendrom (kalp krizi): Göğüste merkezi, sıkıştırıcı, kavrayıcı, baskı-yanma veya ağırlık tarzında, gerginlik oluşturan, sol taraflı eforla ilişkili göğüs ağrıları bu tarz ağrıları düşündürür. Kısa süren, solunumla veya baş-boyun-kol hareketiyle değişen, noktasal, batıcı, yırtılma veya bıçaklanma hissi oluşturan ağrılar, koroner arter hastalığı veya kalp krizinden uzaklaştırır. Ayrıca nefes darlığı, halsizlik, bulantı ve kusma, çarpıntı veya bayılma semptomları olabilir. Koroner anjiografi ile kesin tanı konulur.

2-Pulmoner Emboli: Akciğer atardamarının ani tıkanmasıdır. En yaygın semptomları arasında nefes darlığı, ardından nefes alıp vermekle göğüs ağrısı, öksürük, kanlı balgam ve derin ven trombozu semptomları bulunur. Risk faktörleri malinite (kanser), gebelik, hareketsizlik, omurga kırıkları, ortopedik operasyonlar, nefrotik sendrom ve kalıtımsal pıhtılaşma bozukluğudur.

3-Aort Diseksiyonu: Aort diseksiyonu aort damar iç yüzeyinin yırtılmasıdır, ilerleyip aort delinmesine neden olabilir. Nadirdir ancak cerrahi bir acil durum olabilir. Ağrı, hastaların yüzde 90’ından fazlasında, en yaygın olarak göğüste veya sırtta ortaya çıkan en yaygın semptomdur. Akut aort diseksiyonlu hastalar tipik olarak şiddetli ve keskin olan ve yırtılma veya yırtılma kalitesine sahip olabilen akut göğüs, karın ve sırt ağrısı ile başvururlar

4-Tansiyon Pnömotoraks: Akciğer iç zarının delinmesi veya hasar görmesi sonucu akciğer dış zarına hava dolmasıdır. Hastalar ani başlangıçlı, solunumla artan göğüs ağrısı ve nefes darlığı ile başvururlar. Zor nefes alma veya karın solunumu olabilir. Hemodinamik bozulma (taşikardi, hipotansiyon) olumsuz bir işarettir ve ciddi sonuçlara işarettir, hızlı müdahale gerektirir.

5-Yemek borusu delinmesi veya yırtılması: Zorlanma veya kusmanın neden olduğu özofagusun spontan perforasyonu (Boerhaave sendromu) dayanılmaz göğüs ağrısı olarak ortaya çıkar. Ağrının başlangıcından önceki şiddetli öğürme ve kusma öyküsü klasik olsa da hastaların %25-45’inde kusma öyküsü yoktur. Şikayetlerin bazen net olmaması, tanıda gecikmeye ve kötü bir sonuca katkıda bulunabilir. Saatler içinde hastalarda yemekle ağrı, nefes darlığı ve sepsis (sistemik infeksiyon) gelişebilir.

6-Kardiyak tamponad: Kalp zarları arasına, kalbin çalışmasını bozacak kadar fazla sıvı birikmesidir. Şikayetler aniden başlar ve göğüs ağrısı, hızlı ve zor soluma, düz yatamama şeklindedir. Taşikardi, hipotansiyon gelişir, boyun damar basıncı yükselerek belirginleşir.

7-Sarkoidozla ilişkili aritmiler: Kardiyak sarkoidoz, aritmilere (kalp bloğu ve ventriküler taşikardi dahil) ve göğüs ağrısı, çarpıntı, bayılma, baş dönmesi ve ani ölüme neden olabilir.

SORU 4: PEKİ GÖĞÜS AĞRISININ DİĞER NEDENLERİ NE OLABİLİR?

CEVAP:

Kalbe bağlı nedenler:

Stabil miyokardiyal iskemi: Koroner arter darlığına bağlı, eforla artan, istirahat veya dilaltı ile azalan ve genelde baskı, yanma, ağırlık şeklindedir.

-Kalp yetmezliği: Beraberinde nefes darlığı, ayak şişliği, karın şişliği, düz yatamama olabilir.

-Akut perikardit: Kalp zarı iltihabıdır.Anahtar semptomlar, oturur pozisyondan öne eğilerek azalan ve sırta yayılan keskin, solunumla artan göğüs ağrısını içerir. Sıklıkla ilişkili ateş vardır.

– Akut miyokardit: Kalp kasının iltihabıdır. Öncesinde viral infeksiyon sıktır.

-Stres kardiyomiyopatisi: Ağır stres (takotsubo) sonrası gelişir. Göğüs ağrısı dahil semptomlar, akut miyokard enfarktüsüne benzer

Aort veya mitral kapak darlığı

Akciğere bağlı nedenler;

Pnömoni (Akciğer infeksiyonu): Sıklıkla solunumla olan göğüs ağrısı olabilir.

Malignite: Akciğer kanserli hastalar, tipik olarak birincil tümör ile aynı tarafta göğüs ağrısından şikayet edebilirler. Diğer semptomlar öksürük, kanlı balgam ve nefes darlığıdır.

Astım ve KOAH: Alevlenmelerde nefes darlığı ile birlikte göğüste sıkışma ile ilişkilidir.

Plörit: Plörit, akciğer zarının iltihabıdır ve solunumla göğüs ağrısına neden olur. Nedenleri arasında otoimmün hastalıklar (lupus) ve ilaçlar (prokainamid, hidralazin, izoniazid) bulunur.

Sarkoidoz: Sık görülen solunum semptomları öksürük, nefes darlığı ve göğüs ağrısını içerir;

Pulmoner hipertansiyon: Akciğer atardamar hipertansiyonudur. Artan sağ kalp duvar stresi ve miyokardiyal (kalp kası) oksijen ihtiyacının neden olduğu durumdan kaynaklanır.

Sindirim sistemine bağlı nedenler;

Gastroözofageal reflü hastalığı (GÖRH): Kalp dışı göğüs ağrısının yaygın bir nedenidir. GÖRH’a bağlı göğüs ağrısı anjina pektorisi taklit edebilir ve substernal yerleşimli ve sırt, boyun, çene veya kollara yayılan sıkışma veya yanma olarak tanımlanabilir. Dakikalar veya saatler sürebilir ve kendiliğinden veya antasitlerle düzelir. Yemeklerden sonra ortaya çıkabilir, hastaları uykudan uyandırabilir ve duygusal stresle şiddetlenebilir.

Peptik ülser hastalığı: Genellikle epigastrik (mide bölgesi) ağrısı veya gıda kaynaklı epigastrik rahatsızlık ve dolgunluk, erken doyma ve mide bulantısı ile kendini gösterir.

Özofajit: Yemek borosu iltihabıdır.

Diğer: Hiatus hernileri (diaframda fıtık) reflü semptomlarına ek olarak göğüs ağrısına da neden olabilir. Safra kesesi, pankreas ve bağırsak iltihabı göğsü ilgilendiren ağrıya sahip olabilir.

Kas-iskelet Sistemine Bağlı Nedenler;

İzole kas-iskelet göğüs ağrısı sendromu: Lokal veya bölgesel göğüs hassasiyeti vardır.

Romatizmal hastalıklar hastalarda genellikle izole göğüs duvarı ağrısı yoktur ve romatizmal hastalığın diğer semptomları vardır

Kosta ağrısı: Kaburga kırıkları, lokalize ve hassas, solunumla artan göğüs ağrısı ile ilişkilidir.

Travma

Psikiyatrik nedenler;

Panik atak/bozukluk: Panik ataklar tipik olarak aniden başlayan ve birkaç dakika ile bir saat arasında süren spontan, ayrı yoğun korku atakları ile kendini gösterir. Hatta panik bozukluğu postmenopozal kadınlarda koroner arter hastalığı risk faktörü olarak düşünülmüştür.

Aile içi şiddet: Aile içi şiddete maruz kalan hastalar göğüs ağrısından şikayet edebilir veya ilişkili psikiyatrik durumlar (ör. panik bozukluğu) ortamında göğüs ağrısı yaşayabilir

Yabancı Madde Kullanımı; Kokain ve metamfetaminde sıktır, spazma bağlıdır.

Yansıyan ağrı: Safra kesesi ve pankreas iltihabı, göğse yansıyan ağrıya neden olabilir.

Herpes zoster (zona): Özellikle yaşlı erişkinlerde göğüs ağrısı, tipik döküntüden genellikle iki ila üç gün önce zona başlangıç semptomu olabilir.

SORU 5: DİLALTI İLAÇLAR İLE AĞRI GEÇİYORSA NASIL YOL İZLEYELİM.

CEVAP: Bu durum ciddi bir koroner arter hastalığına işaret eder. Eforlu testler, sintigrafi veya koroner anjiografi ile değerlendirilmelidir.

SORU 6:KİMLER GÖĞÜS AĞRISINDAN DAHA ÇOK ÇEKİNMELİ

CEVAP: Ailesinde kalp krizi veya ani ölüm riski olanlar, şeker hastalığı olanlar, hipertansiyonu olanlar, yoğun sigara içenler, aort damar genişlemesi olanlar, ortopedik kırık ve cerrahi öyküsü olanlar, göğüs bölgesine girişimsel işlem yapılmış olanlar göğüs ağrısından daha çok çekinmelidir.

SORU 7: GEÇMEYEN GÖĞÜSAĞRISI OLDUĞUNDA KENDİMİZ HERHANGİ BİR İLAÇ KULLANMALIMIYIZ

CEVAP:Nedene göre değişmektedir. Mesela aspirin kalp krizi durumunda alınmalıdır ama aort diseksiyonu, yemek borusu yırtılmasında alınmamalıdır. Dilaltı nitrat alınabilir, ağrı 15 dakikadan uzun sürüyorsa derhal acile başvurulmalıdır.

SORU 8: GÖĞÜS AĞRISI DIŞINDA HANGİ ŞİKAYETLER KALP KRİZİ DÜŞÜNDÜRÜR?

CEVAP: İstirahat veya hafif eforla nefes darlığı, omuz, kol ve çene ağrısı, bulantı, kusma, sersemlik, terleme, bilinç durumunda değişiklik, bayılma diğer görülebilecek şikayetlerdir.

SORU 9:BU KONUDA SÖYLEYECEĞİNİZ BAŞKA BİRŞEY VAR MIDIR?

CEVAP: Kalp damar hastalıkları halen en sık ölüm nedenidir ve yaklaşık bu oran gelişmiş ü %50’lere dayanmaktadır. Göğüs ağrısı kalp ve damar hastalıklarının en sık belirtisidir. Çoğu zaman bir ön belirtidir. Bu şikayet sonrası önlem alındığında uygun tetkik ve tedavilerle istenmeyen olaylara neden olan kalp damar hastalıkları büyük oranda azaltılmakta ve engellenmektedir. Bu nedenle göğüs ağrısı ihmal edilmemelidir, kardiyolojik kontrollere gidilmelidir.

Atopik Dermatit

Kardiyoloji için bilgi mi arıyorsunuz? Atopik Dermatit makalesine göz atın ve Kardiyoloji hakkında daha fazla bilgi edinin

Atopik Dermatit

Allerjik hastalıklar grubundan bir hastalıktır.

Çocukluk çağında oldukça sık görülür

Anne, baba veya kardeşinde astım, allerjik rinit ve özellikle atopik dermatit olan çocuklarda daha sık görülür ancak ailede allerjik hastalık öyküsü olması şart değildir.

Genetik faktörlerle çevresel faktörlerin etkileşimi sonucu ortaya çıkar.

%40’ında bir allerji görülebilir.

En sık süt, yumurta gibi besin allerjileri görülür.

Zamanla bu çocukların %50’sinde astım, %75’inde allerjik nezle gelişebilir.

Hastalığın Belirtileri

En önemli bulgusu kaşıntıdır. Gün içinde aralıklı olarak ortaya çıkmakla birlikte geceleri daha fazladır.

Kaşıntı terlemeyle, deriyi tahriş eden maddelerle temas veya duyarlı olunan allerjen ile karşılaşma sonucu hatta duygusal stresler ile artış gösterir.

Bu durum hem hasta hem ailesi için hayat kalitesiniönemli ölçüde olumsuz etkiler.

Diğer bir önemli bulgusu yaşa göre tipik dağılım gösteren egzamatöz döküntüdür.

Bebeklerde en sık yanaklarda, kol ve bacakların dış yüzlerinde görülür.

Büyük çocuklar ve erişkinlerde ise kol ve bacakların iç yüzlerinde görülür.

Bu döküntüler kırmızı, pütürlü ve sıklıkla da suludur.

Bez bağlama bölgesi ve koltuk altında görülmez.

Ciltte kuruluk hemen hemen her hastada vardır. Tedavinin ilk hedefi ciltteki bu kuruluğun giderilmesidir.

Diğer bulgular:

  • Kulak arkasında çatlak ve yarıklar

  • Kıl diplerinde belirginleşme

  • Cilt enfeksiyonlarına eğilim

  • Meme ucunda egzema

  • Gözlerin altında katlantılar,

  • Yüzde beyaz lekelenmeler

  • Saçta konak

Tanı

Tanı için öykü ve fizik muayene yeterlidir.

Özel bir laboratuvar testi yoktur.

Laboratuvar altta yatan allerjinin olup olmadığının taranması için kullanılır.

Tedavi ve Önlemler

Koruyucu önlemler

  • Bilinen allerjen varsa mutlaka sakınılmalıdır.

  • Sıcaklık ve nem oranındaki ani değişimlerden kaçınılmalıdır.

  • Terleme önlenmeli, sıcak havalarda serin ortamlarda bulunulmalıdır.

  • Yünlü, tüylü, peluş ve naylon giyecekler, battaniyeler ve oyuncaklardan uzak durulmalı, bol kesim pamuklu giysiler tercih edilmelidir.

  • Toz detarjan ve yumuşatıcıdan kaçınılmalı çamaşırlar öncelikle saf granüllü sabun veya allerjen-kimyasal içeriği düşük sıvı deterjanlarla yıkanmalı, mutlaka çift durulama yapılmalıdır.

  • Cildi tahriş eden deterjanlar, kimyasal maddeler, parfümlü, renkli sabun ve şampuanlar kullanılmamalıdır.

  • Cilt uzun süre ve özellikle güneşin dik geldiği öğle saatlerinde doğrudan güneş ışına maruz kalmamalıdır.

  • Uzun süren duşlardan kaçınılmalı, duş süreleri 5-10 dk’yı geçmemeli ve duştan hemen sonra cilt tamamen kurutulmadan ve nemini kaybetmeden nemlendiriciler uygulanmalıdır.

  • Çok sık öpmekten kaçınılmalıdır.

Tedavi

  • En önemli unsur cildin nemlendirilmesidir.

  • Nemlendiriciler ihtiyaca göre günlük 2-4 defa uygulanmalıdır.

  • Egzemalı bölgeye kısa süreli (5-10 gün) steroidli kremler kullanılabilir. Banyodan hemen sonra ve nemlendiricilerden önce yalnızca egzemalı alana uygulanmalıdır.

  • Steroidli kremler kesinlikle doktorunuz önerisi olmadan, doktorunuz önerdiği süre dışında kullanılmamalıdır.

Basit önlemler altında kontrol altına alınamazsa veya belirli bir allerjene bağlı olduğu düşünülüyorsa mutlaka Çocuk Allerji bölümünün takibine girilmelidir.

Hastaların %40 ila 60’ında hastalık zaman içerisinde kendiliğinden geçebildiği unutulmamalıdır.

Romatizmal Hastalıkların Belirtileri

Adale Romatizması için bilgi mi arıyorsunuz? Romatizmal Hastalıkların Belirtileri makalesine göz atın ve Adale Romatizması hakkında daha fazla bilgi edinin

Romatizmal hastalıkların en önemli bulgusu ağrı yakınmasıdır. Ağrı eklem bölgeleri, kaslar, omurga gibi bölgelerde olabilir. Bazen tek bir bölge etkilenirken bazen birden fazla bölgede semptomlar ortaya çıkar. Romatizmal ağrının bazı özellikleri:

Ağrının istirahat esnasında ortaya çıkması ve hareketle rahatlaması Gece uykusundan uyandırıp hareket etme ihtiyacı doğurması

Sabah kalkınca yoğun olup gün içinde azalmaya meyil etmesidir. Eklemde Tutukluk veya Katılık

Ağrının yanısıra eklem ve omurga bölgelerinde görülen sertlik yani tutukluk hissi de önemli bir bulgudur. Bu açıdan hasta sabah kalkınca eklemlerini oynatmada zorluk çeker, eğilip kalkmada güçlük yaşar ve hareketle bu tutukluk kısmen rahatlar. Sabah tutukluğu olarak da bilinen bu durum iltihaplı romatizmalarda yarım saat ve üzerinde devam eder ve bazı hastalarda 3-4 saat kadar sürebilir.

Eklem Şişliği

Eklem bölgelerinde olan ve ağrıya eşlik eden şişliklerdir. Bu şişlikler ısrarcı olup genellikle altı hafta veya daha uzun süre devam ederler. El ve ayak eklemleri gibi küçük eklemlerin yanısıra diz ve ayak bileği gibi büyük eklemler de etkilenebilir.

Omurga Ağrısı

Omurga ağrısının varlığı da romatizmal hastalık seyri esnasında sık ortaya çıkan bulgulardandır. Hareketle azalan, istirahat veya dinlenmeyle artan, en az yarım saat süren omurga tutukluğunun eşlik ettiği omurga ağrılarında iltihaplı omurga hastalıkları akla gelmelidir.

Entezit

Entezit denilen kas ve tendonun kemiğe yapıştığı bölgelerde ağrı veya şişlik gibi bulgular da romatizmal hastalıklar açısından uyarıcıdır. Entezite en güzel örnek Aşil tendonu (topuk) ve ayak tabanlarında olan ağrılardır. Hasta özellikle hareketsiz kaldığında (en belirgin sabah kalkınca olmaktadır) ayaklarının üzerine basmada güçlük çeker ve zaman içerisinde rahatlama görülür.

Diğer Bulgular

Romatizmal hastalıkların seyrinde çeşitli organ sistemleri de etkilenebilir. Göz bu açıdan önemli bir hedef organdır. Kuru göz varlığı, gözde üveit ve sklerit gibi tutulumlarda romatoloji hekimince ayırıcı tanı yapmaya ihtiyaç duyulabilir.

Sedef hastalığı olan bireylerde veya sedef hastalığı olan aile bireylerine sahip kişilerde iltihaplı romatizma sıklığı artmış olup bu hastalardaki açıklanamayan omurga ve eklem ağrılarında romatizmal hastalıklar akla gelmelidir.

Ağız ve cinsel bölgede yarası olan ve bu bulguların tekrar ettiği hastalarda Behçet hastalığı, açıklanmayan ateş, tekrarlayan karın veya göğüs ağrısı veya kalp zarı iltihabı olan kişilerde ailevi Akdeniz ateşi hastalığı araştırılmalıdır.

Ellerinde soğukla tetiklenen ve beyazlaşma, morarma ve sonrasında kızarma gibi ardışık bulgular olan kişilerde Rayno hastalığı, açıklanamayan ve tekrarlayan düşük yapan gebelerde ve tekrarlayan pıhtılaşma bozukluğu bulunanlarda antifosfolipid sendromu, ciltte güneşle tetiklenen döküntü, eklemde ağrılı şişlik olan kişilerde kelebek hastalığı (lupus) düşünülebilir.

Sonuç olarak romatizmal hastalık semptomları çok çeşitli olup farklı organ ve dokularda etkilenmeye neden olabilir. Bu nedenle açıklanamayan eklem, omurga, kalça ağrılarında ve organ sistemi tutulumlarında romatoloji hekim muayenesi ve ayırıcı tanısı gerekmektedir.

Psikolojik Dayanıklılık Nedir?

Psikoloji için bilgi mi arıyorsunuz? Psikolojik Dayanıklılık Nedir? makalesine göz atın ve Psikoloji hakkında daha fazla bilgi edinin

“Engeller seni durdurmamalı. Koşarken bir duvara denk gelirsen nasıl etrafından dolaşacağını değil, nasıl üstünden tırmanacağını düşünmelisin.”

-Michael Jordan

Psikolojik dayanıklılık (resilience) nedir ? Psikolojik dayanıklılığı olan insanların ortak özellikleri nelerdir?

Dayanıklılık, olumsuz durumlara olumlu biçimde uyum sağlama yeteneğidir. Dayanıklı insanlar, zor durumlarda güçlenebilmeyi başaran kişilerdir. Ancak bu, “her şeye iyi tarafından bakmaktan” daha fazlasıdır.

Dayanıklı birey, zorlukları görmezden gelen veya inkâr eden ya da onları küçümseyen kişi değildir. Aksine, yenilenmiş bir güçle, daha derin ve daha bilinçli bir bilgiyle ilerlemeyi başaran kişidir.

Psikolojideki esneklik terimi fizikten ödünç alınmıştır. Fizikte esneklik, belirli malzemelerin deformasyon basınçlarına maruz kaldıktan sonra orijinal şekillerini geri kazanma durumudur. Psikolojide dayanıklılık, stresli veya travmatik olaylarla başa çıkma, üstesinden gelme ve geleceğe yönelik bir bakış açısıyla büyümeye devam etmek için hayatını olumlu bir şekilde yeniden düzenleme yeteneğidir.

Bu nedenle, psikolojik esnekliğin önemi, önceki denge durumuna geri dönmekten çok daha fazlasını ifade eder. Sadece normale dönüş anlamına gelmez, aynı zamanda öğrenmeye ve büyümeye yol açan dönüştürücü bir değişim anlamına gelir. Dirençli insan, gücünü zorluklarda bulur.

DAYANIKLI BİR İNSANIN ÖZELLİKLERİ

Dayanıklılık, aile etkisinden kültürel çevreye, sosyoekonomik durumdan fiziksel ve bilişsel faktörlere kadar pek çok öğeyi kapsayan dinamik bir süreçtir. Neticede dirençli insanların birtakım ortak özellikler vardır:

Kendini Tanıma ve Kendine Güven

Güçlü ve zayıf yönlerini bilirler, bu da hedef belirlemelerine, olumlu ve olumsuz duyguları tanımlamalarına ve nihayetinde kendilerine inanmalarına ve kendilerini geliştirmelerine yardımcı olur.

Empati ve Sosyallik

Diğer insanlarla duygusal bağlar kurma becerisine sahiptirler, sağlıklı duygusal ağları bütünleştirmelerine izin veren sağlıklı ilişkiler yaratırlar.

Pozitiflik

Olumlu bir yaklaşım, olumsuz durumlarla yüzleşmeye yardımcı olur. Herhangi bir deneyimde iyi tarafa odaklanır.

Esneklik

Hedefleri konusunda çok net olmalarına ve bunları başarma azmine sahip olmalarına rağmen, planlarını uyarlamak ve gerektiğinde hedeflerini değiştirmek için yeterince esnektirler.

Kriz Yönetimi

Gerginlik veya stres, hayal kırıklığı veya belirsizlik biçimindeki rahatsızlıkları nasıl kontrol edeceklerini bilirler.

Yaratıcılık

Acı veren bir deneyimi faydalı, hatta güzel bir şeye dönüştürme yeteneğine sahiptirler.

Anı Yakalama

Burada ve şimdi yaşama alışkanlığına sahiptirler ve büyük bir kabullenme kapasiteleri vardır.