Kolajen

Sağlıklı Beslenme için bilgi mi arıyorsunuz? Kolajen makalesine göz atın ve Sağlıklı Beslenme hakkında daha fazla bilgi edinin

Kolajen nedir ? Neden kullanılır?

Günümüzde cilt, eklem ve saç sağlığını desteklemeyi amaçlayan birçok kişi günlük olarak kolajen takviyesi kullanmaktadır. Kolajen hayvanlarda en bol bulunan yapısal proteindir. Hücrelerimizin ve dokularımızın yapısını oluşturur. Bilinen 28 tip kolajen vardır ve tip-1 kolajen insan vücudundaki kolajenin %90’ını oluşturur. Kolajen esas olarak glisin, prolin, hidroksiprolin aminoasitlerinden oluşur. Bağ dokuda, deride,kemiklerde, kıkırdakta bulunur. Dokulara yapısal destek sağlar ve hücresel süreçlerde önemli rol oynar. Fibroblast denilen bağ doku hücreleri kolajeni üretir ve korur. İnsan yaşlandıkça kolajenleri parçalanır, fibroblast işlevi bozulur ve kolajen üretimi yavaşlar. Bu değişiklikler elastin adı verilen bir diğer yapısal proteinin kaybıyla birlikte ciltte sarkma kırışıklık gibi yaşlanma belirtilerine yol açar.

Yaşlandıkça kolajen üretiminiz doğal olarak azalır. Ek olarak kolajen parçalanır ve daha gevşek şekilde dağılır. Bu değişiklikler , kırışıklıklar , kuru ve sarkan cilt gibi yaşlanmanın karakteristik belirtilerine yol açar. İskelet sistemininde bulunan kolajenin bütünlüğü de yaşla birlikte azalır ve kemik gücünde azalmaya yol açar. Bazı diyet ve yaşam tarzı faktörleri de kolajenin üretimini yavaşlatıp parçalanmasını hızlandırabilir. Örneğin sigara kolajenin yapısını bozduğu için kırışıklıklara ve elastikiyet kaybına neden olur. Ek olarak işlenmiş gıdalar ve ilave şekerin glikasyon adı verilen ve kolajenin döngüsünü azaltan sürece katkıda bulunarak erken yaşlanmaya neden olabileceği çalışmalarda gösterilmiştir. Aşırı güneş ışığı da kolajen üretimini negatif etkilerek erken yaşlanmaya sebep olabilir.

Kollajen içeren besin kaynakları nelerdir ?

Kollajen için en iyi besin kaynakları hayvansal kaynaklardır. Kolajen açısından zengin gıdalardan örnek verecek olursak hayvansal kemikler, etler ve derilerdir. Ayrıca vücudumuz aminoasitlerden kolajen sentezlediği için yumurta , fasülye gibi gıdalarla protein alımımızı artırarak kolajen üretimimizi destekleyebiliriz.

Aminoasitlerin dışında kolajen üretimi için gereken diyet bileşenlerine de vücudumuzun ihtiyacı vardır. Örneğin kolajen sentezi için C vitamini gereklidir. Bu nedenle c vitaminini yeteri kadar almadığımızda kolajen üretimi bozulabilir. Bu durumu yaşamamak için bol miktarda C vitamini içeren turunçgiller, biber, yeşillikler gibi besinleri tüketmek kolajen üretimini destekler.

Kolajen takviyesi alırken nelere dikkat etmeliyiz ?

20’li yaşların ortalarından itibaren vücuttaki kolajenin her yıl yaklaşık yüzde 1’ini kaybederiz. Kolajenin cilt üzerinden emilmez. Tip1-Tip 3 kolajen cilt sağlığı için , tip 2 kolajen ise eklem sağlığı için kullanılabilir. Günlük önerilen doz 2500 mg- 10.000 mg arasındadır. Emiliminin yüksek olması için 4000 daltondan az molekül ağırlığına sahip ürünler tercih edilmelidir. Hidrolize kolajenin biyoyararlılığı daha fazladır. Aromalı takviyelerde tatlandırıcılar bulunabilir. Stevia ile tatlandırılmış olanlar sukraloz , asesülfam- K gibi tatlandırıcı içerenlere göre daha tercih edilebilir özelliktedir . Gebe ve emziren bireyler ile kronik herhangi bir hastalığı bulunan bireylerin kullanmaya başlamadan önce doktoruna danışması tavsiye edilir.

Sağlıklı Bir İlişki Nasıl Olur?

İlişki Problemleri için bilgi mi arıyorsunuz? Sağlıklı Bir İlişki Nasıl Olur? makalesine göz atın ve İlişki Problemleri hakkında daha fazla bilgi edinin

Farklı insanlar farklı şekillerde duygusal ilişkiler kurarlar. Ancak bir ilişkinin sağlıklı olması için temel bileşenler her zaman aynıdır. Her şeyden önce iletişimin sağlıklı olması esastır açık, dürüst ve güvenli bir iletişim, işlevsel bir ilişkinin temel bir parçasıdır. Sağlıklı ilişki kurmanın ilk adımı, ikinizin de birbirinizin ihtiyaçlarını ve beklentilerini anladığınızdan emin olmaktır.

Bir ilişkinin sağlıklı olması için gerekenler ;

Partnerinize olduğu gibi saygı duymak, kendinize saygı duymak kadar önemlidir. Saygı, ilişkide güvenin ve birlikte vakit geçirme isteğinin arttığı bir ortam yaratır.

-Sizi rahatsız eden bir şey varsa, geri çekilip zamanla kin güden bir hoşnutsuzluk beslemek yerine, bunun hakkında konuşmak daha iyidir.

-Anlaşmazlıklar sağlıklı ilişkilerin doğal bir parçasıdır ancak bir konuda hemfikir değilseniz uzlaşmanın bir yolunu bulmak önemlidir. Çatışmaları adil ve rasyonel bir şekilde çözmeye çalışın.

-Birbirinizi destekleyin, birbirinize güvence ve cesaret vermek sizi işlevsel bir çift yapar. Ayrıca, yardım ve desteğine ihtiyacınız olduğunda partnerinize bildirin. Kimsenin zihninizi okuma ve ihtiyaçlarınızı tahmin etme yeteneği yoktur. Sevmenin, partnerinizin ihtiyaçlarını sezmeyi ve tatmin etmeyi bilmek anlamına geldiğini düşünmek yaygın bir hatadır.

-Bireysel mahremiyete karşılıklı olarak saygı gösterin. Sırf bir ilişki içinde olmanız, her şeyi paylaşmanız ve sürekli birlikte olmanız gerektiği anlamına gelmez. Sağlıklı ilişkiler bireysel alan gerektirir.

-Sağlıklı sınırlar oluşturun, ilişkide sizi neyin rahat ettirdiğini ve neyi istemediğinizi tanımlayın. Sınırlar, kurallar koymak, partnerinizin arkadaşlarıyla dışarı çıkmasını veya zevk aldığı aktivite ve hobilere katılmasını engellemek anlamına gelmez.

-Birbirinizin bireysel zevklerine ve ihtiyaçlarına saygı gösterin.

– Partnerinizden kopuk hissediyorsanız veya günlük rutin ilişkiyi biraz sıkıcı hale getirdiyse, desteğe ihtiyacınız olabilir. Öyleyse, paylaşacak yeni ve eğlenceli, hatta basit bir aktivite bulun. Önerilerde bulunun ve partnerinizin size yaptıklarına açık olun.

Çocuğum Eşcinsel Mi?

Çocuk Psikolojisi için bilgi mi arıyorsunuz? Çocuğum Eşcinsel Mi? makalesine göz atın ve Çocuk Psikolojisi hakkında daha fazla bilgi edinin

Eşcinsellik Kavramı ve Her Ebeveynin Bilmesi Gerekenler

Öncelikle “eşcinsellik” nedir onu tanımlayalım: Eşcinsellik, kendi cinsiyetinden olan kişiye doğru hissedilen romantik ya da cinsel duyguları; davranışlar ve algıları içeren kalıcı bir durumdur. Eşcinsellik bir tercih değildir; nedeni tam olarak açıklanamamakla beraber genetik, çevresel, çocuğuna anne baba ile ilişkisi gibi pek çok faktörler etkilendiği düşünülmektedir.

Cinsel kimlik kavramı, bir kişinin kendini erkeklik veya dişilikle özdeşleştirmesidir. Kişinin “ben kadınım” ya da “ben erkeğim” şeklinde kimliğini tanımlamasıdır. Bu kavram genellikle 2 yaş sonlarında oturur, 4-5 yaş civarında ise netleşmeye başlar. Cinsel kimliğin gelişimi çevreden, okul ve arkadaşlardan, oynanan oyunlardan etkilenerek olgunlaşır.

Cinsel yönelim kavramı ise kişilerin karşı cinse (heteroseksüel), kendi cinsine (homoseksüel) ya da her iki cinse (biseksüel) karşı romantik veya cinsel çekim hissetmesine sebep olan kalıcı bir niteliktir. Bir hastalık ya da bir eksiklik – fazlalık değildir. Dolayısıyla “tedavi” edilmesi gereken bir durum da ortada yoktur. Eşcinsellik asla ve asla bir seçim değildir. Nasıl heteroseksüel bir birey kendi cinsine cinsel çekim hissetmeye kendini zorlayamazsa, aynı şey homoseksüel bir birey için de geçerlidir.

Her iki cinsiyetteki çocuklar da ilkokul sürecine kadar karşıt cinsin rolünü benimseyebilir (kız çocukların futbol, erkek çocukların bebekler ile oynamak istemesi gibi). Ancak bu durumun ilkokula başlandığı zaman (6/7 yas civarı) bitmesi, cinsel kimliğine uygun davranması beklenir. Eğer çocuğunuz ilkokul döneminde de karşı cinsin rollerine göre davranıp, sözlü olarak da bunu ifade ederse (kız çocuğunun erkek olmak istediğini söylemesi gibi) dikkat kesilmek, sakin olmak ve panik yapmamak gereklidir. Erken dönemde fark edilen bu konu için sağlıklı cinsel kimlik oluşturmak adına cocuk ile “doğru” iletişimi kurmak ve bir uzmandan yardım almak fayda sağlayabilir. Buna rağmen ilerleyen yaşlarda karşıt kimliğe göre yaşamaya devam eden birey için, aileler önce durumu kabul etmeli ve her şeyin önüne evlatlarının huzurunu ve mutluluğunu koyup; toplum baskısı ve dışlanma durumuna karşı her zaman yanında olduklarını göstermeleri en sağlıklı tepki olacaktır.

Kolajen

Dermatoloji Uygulamaları için bilgi mi arıyorsunuz? Kolajen makalesine göz atın ve Dermatoloji Uygulamaları hakkında daha fazla bilgi edinin

1- Kolajen nedir?

Kollajen vücutta deri, kemik, kıkırdak, tendon ve kaslar gibi çeşitli dokularındaki ana yapısal proteindir.

Vücuttaki proteinin %25’ini oluşturur.

Derinin %75’ini oluşturan proteindir.

Kollajen derinin kalınlığını, esnekliğini, parlaklığını, yumuşaklığını, canlılığını, elastikiyetini sağlar.

Yaşla birlikte derideki kollajen miktarı azalır.

Kadınlarda menapozla birlikte kollajen belirgin olarak azalır.

Derideki kollajenin azalması ile derideki esneklik, parlaklık, yumuşaklık, canlılık kaybolur.

Deride kırışıklık, sarkmaların gelişmesine, leke oluşmasına ve kurumasına neden olur.

2- Kimler nasıl kullanabilir?

Kozmetik nedenli protein katkısı olarak kullanılmaktadır.

3- Doğal kolajen kaynakları nelerdir?

Kollajen sığır, domuz ve balığın kemik, kıkırdak, tendon, deri ve eklem bağlarında bulunur.

4- Kolajen içeren besinler neler?

Kollajen sığır, domuz ve balığın kemik, kıkırdak, tendon, deri ve eklem bağlarında bulunur. Ancak hayvanların bu kısımları doğal olarak tüketilememektedir. Örneğin balığın, derisi, kemikleri ve baş kısmı pişirilmeden önce ayrıştırılarak atılmaktadır.

5- Kolajen takviyesi nedir?

Kollajen takviyesi; domuz ve balığın kemik, kıkırdak, tendon, deri ve eklem bağlarından elde edilen toz, kapsül veya sıvı halde kullanılabilen kollajen peptit proteinidir.

6- Herkes için uygun mudur?

Sağlıklı, organ yetmezliği, otoimmün hastalığı olmayan bireyler (40 yaş sonrası kollajen azaldığı için) gıda takviyesi olarak kullanabilir.

7- Kolajen kaybına yol açan faktörler nelerdir?

Vücudumuzdaki kollajen sentezi 20-25 yaşlarında azalmaya başlar

Vücutta kollajeni belirleyen 2 temel faktör vardır

Birinci olan genetik faktörü değiştirme şansımız yoktur

İkinci faktörü ise çevresel ve kişisel alışkanlık; yaşlanma, sigara, alkol, beslenme yetersizliği, stres, çevre kirliliği, uyku oluşturur.

C vitamini antioksidan etkisi ile birlikte emilen kollajeni yıkan kollajenaz enzimini baskılayarak kollajenin etkinliğini artırmaktadır.

8- Bazı kişiler vücut o saatte kolajen üretiyor diye 21.30’da uyuyormuş. Bu doğru bir bilgi mi? Vücut kolajeni uykuda mı üretiyor, vücudun kolajen üretmesi ne demek?

Kollajen sentezi 20’li yaşlardan sonra azalsa da vücutta fibrobalast adı verilen hücreler tarafından sürekli yapılmaktadır.

Genellikle klasik olarak vücutta ruhsal metabolik yenilenmenin dinlenme ve uyku dönemlerinde daha belirgin olduğu biliniyor.

İyi uyku sonrası daha iyi hissetmemiz tesadüf değildir.

Vücutta kollajen üretimi ile ilgili saat ve zaman ile ilgili kesin bilimsel veri yoktur.

Kollajen kullanımı ile ilgili farklı öneriler olmasına rağmen; sabah veya gece, aç veya tok karnına kullanımı ile ilgili farklılık konusunda yeterli bilimsel veri yoktur.

Bazı kolajenlerin üretilme aşamasında kullanılan meyve sularının içerdikleri antosiyanin nedeniyle kollajen stabilitesini bozabileceği bildirilmiştir.

Panik Atak Tedavi Edilmezse Ne Olur?

İlaçsız Panik Atak Tedavisi için bilgi mi arıyorsunuz? Panik Atak Tedavi Edilmezse Ne Olur? makalesine göz atın ve İlaçsız Panik Atak Tedavisi hakkında daha fazla bilgi edinin

Panik atak beklenmedik fiziksel ve psikolojik belirtiler (çarpıntı, başdönmesi, yabancılaşma, bulantı, nefes alamama, uyuşma, ölüm ya da çıldırma korkusu vb) ile seyreden ve uygun tedavi edilmediğinde çok uzun yıllar çeşitli belirtilerle sürebilen bir rahatsızlıktır. Bir hastalıktan çok, aşırı duygusal, fiziksel ve psikolojik yük taşımayla alakalı ortaya çıkar (çok düşünme, çok sorumluluk alma, fazla melek kutba eğilim vb)

İlaç kullanımı, tüm dünyada en yaygın panik atak tedavi yöntemi olarak kullanılmaktadır. Psikoterapiye ulaşım zor ve zahmetli olsa da bir çok panik atak hastası bunun fiziksel bir durum olduğu konusunda ısrar etme eğiliminde olduğu için psikoterapiden uzak durmaktadır. Psikoterapi olmadan ilaç tedavisi, bataklığı kurutmadan, sivrisinekle mücadeleye benzer. Örneğin aşırı verici, fazla düşünen, aşırı sorumluluk yüklenmek zorunda olduğunu düşünen kişilik yapısını değiştirmediğinizde sorun bitmez ve yıllara yayılarak sürer. Farklı belirtiler(bir gün çarpıntı, ertesi gün baş dönmesi, 3 ay sonra bulantılar vb) ortaya çıkar ve yaşanan korku ve beklenti anksiyetesi uzun dönemde aşağıdaki sonuç ve durumlara neden olabilir.

  • Agorafobi / evden çıkma korkusu ya da yanında birisiyle çıkabilme.

  • Sık tıbbi bakım alma isteği ve tetkikler, fazlaca izin, rapor kullanımı.

  • Sürekli değişen belirtilerle tetikte mutsuz bir yaşam tarzı.

  • Sosyal ortamlardan kaçınma.

  • Depresyon, ‌anksiyete ve diğer ‌psikiyatrik sorunlarda artış.

  • İntihar düşünce ve girişimlerinde artış.

  • Alkol ve madde kullanımında artış.

  • İş kaybı, standartların düşmesi ve okul sorunlarında (başarısızlık, bölüm değiştirme vs) artış .

  • Ekonomik sorunlarda artış.

  • Evlilik sorunlarında ve boşanmada artış.

  • Fiziksel sorunlarda artış.

Boşanmanın Çocuklar Üzerindeki Etkileri

Boşanma Sürecinde Çocukla İletişim için bilgi mi arıyorsunuz? Boşanmanın Çocuklar Üzerindeki Etkileri makalesine göz atın ve Boşanma Sürecinde Çocukla İletişim hakkında daha fazla bilgi edinin

Boşanmanın Çocuklar Üzerindeki Etkileri Nelerdir? Ebeveynlere Yardımcı Birkaç Öneri

Boşanma, sadece ebeveynler için değil; geride kalan çocuklar için de hem travma hem de belirsizlik sürecidir. Bu sürecin öncesinde ya da sonrasında çocuklarda (daha çok erkek çocuklarda) sinir, öfke, içe kapanma, ders başarısızlığı sıklıkla gözlenmektedir. Okul öncesi dönemde mutsuzluk, huzursuzluk, kaygı seviyelerinde artış görülürken; ilkokul ve ergenlik döneminde kızgınlık, depresyon, akran zorbalığı, ergenler için alkol ve madde kullanımında artma, ebeveynlere karşı öfke kontrolsüzlüğü, yanlış / hatalı ilişkiler kurma, karşı cinse karşı tepkisellik, dış dünyaya karşı güvensizlik, okul başarısızlığı görülme gibi durumlar fazladır. Bu sıkıntıları en az hasarla atlatmak için neler yapılabilir?

1. Ayrılık süreci çocuğun yaşına uygun bir biçimde uygun üslupla anlatılmalı, bu zaman diliminde de ebeveynler birbirlerini suçlayıcı sözlerde bulunmamalıdır.

2. Çocuklar bazen bu ayrılık süreci ile ilgili kendilerini de suçlama eğilimine girebilirler. Onlara bu durumun onlarla asla alakası olmadığı anlatılmalıdir.

3. Anne ve baba çocuğa uygun şekilde sınır koymaya ve sevgi göstermeye devam etmelidirler. Çocuklar sınırların belli olmasından hoşlanırlar.

4. Boşanmadan sonra, çocuğun hayatına düzenli şekilde babanın katılımı muhakkak sağlanmalıdır.

5. Her iki ebeveyn de evini ve düzenini kurmuş olmalı, çocuk için ne zaman hangi ebeveyn ile ne şekilde görüşeceği belirlenmeli ve bu çocuğa aktarılmalıdır. Bunun dışında çocuğun kafasına takılacak her türlü belirsizlik de (artık kiminle yaşayacağı, taşınma durumu olup olmayacağı, eski okuluna gidip gitmeyeceği vs.) çocuğa anlatılmalıdır.

Boşanan ailenin çocukları “kesinlikle” sorunlu ve sıkıntılı olur gibi bir ifade doğru değildir. Sureci iyi yönettiğiniz ve ebeveyn olarak medeni kaldığınız sürece sıkıntısız şekilde atlatılacaktır. Burada asıl önemli olan anne babanın, karı koca olmaktan vazgeçtiği fakat hala ebeveyn olduklarını unutmamalarıdır. Anne babanın en önemsediği şey çocuğun ruhsal sağlığı ve huzuru olmalıdır. Bu bilinçte olunduğu müddetçe bu durum sağlıkla atlatılacaktır.

Bireysel Danışmanlık Nedir?

Psikoloji için bilgi mi arıyorsunuz? Bireysel Danışmanlık Nedir? makalesine göz atın ve Psikoloji hakkında daha fazla bilgi edinin

Bireysel danışmanlık; bireylerin kendi içerisinde aşamadığı herhangi bir zorlantı ya da zorlu
durum karşısında, çözümlenemeyen problemlerin ele alınmasına aracılık eden, psikolog ve
danışan arasındaki işbirliğine dayalı süreçtir.
İnsan, biyopsikososyal bir varlıktır. Hem biyolojik, hem psikolojik hem de sosyal açıdan
tatmin olmak ve bu üç alanda ihtiyaçlarını karşılamak insan için çok önemlidir. Ancak bu üç
alanı dengede tutmak her an mümkün olmamaktadır. Kimi zaman biyolojik, kimi zaman
psikolojik, kimi zaman ise sosyal ihtiyaçları karşılayamamak, bireyde sıkıntı ve kaygıya sebep
olabilmektedir. İçerisinden çıkılamayan bu gibi durumlar, bireyin sosyal ve iş yaşamında
sıkıntılara yol açmakta ve işlevsellik düzeyini bozmaktadır. Sorun derinleşmeden tam da bu
noktada bir uzman desteği alınması tavsiye edilebilir.

Bireysel Danışmanlık ile öz-farkındalığınız artabilir,yaşam kaliteniz artabilir,iletişim becerileriniz gelişebilir,kendinizi keşfetmenizi sağlayabilir,sağlıklı baş etme becerileri geliştirebilir,ilişkilerde daha başarılı olmanızı sağlayabilir,kendiniz ile ilgili daha önce keşfetmediğiniz kısımlara ışık tutabilir,kalıplaşmış ve uzun zamandır var olan sağlıksız düşünce ve davranış örüntülerinin değişmesini sağlayabilirsiniz.

Neden Uzman Yardımı Alınır?
Uzman ile birlikte yürüteceğiniz süreç, bir arkadaşınız veya aile üyenizle konuşmaktan çok
daha farklı işlemektedir. Yakınlarınız size tavsiyelerde bulunurken çoğu zaman nesnel
değillerdir ve bunun yanı sıra çeşitli travma, stres ve kaygı unsurlarını değerlendirme
konusunda eğitim almamışlardır. Bütün bunlara ek olarak danışmanlık sürecinde gizlilik
esastır. Bu durum kendinizi güvende hissetmenize yardımcı olur ve süreç içerisinde güvenilir
bir ilişki kurulmasına zemin hazırlar. Gerçek değişim bu aşamada başlar.
Süreç tamamen başvuruda bulunan bireyin kişisel ihtiyaçlarına ve durumuna göre
düzenlenir. Süreç içerisinde işlevsel olmayan düşünce sistemini, kalıplaşmış ve uzun
zamandır var olan sağlıksız davranış örüntülerini değiştirmenize ve daha iyi hissetmenize
yardımcı olacak çok çeşitli yöntem ve teknikler kullanılır.

Cinsel Danışmanlık Nedir?

Psikoloji için bilgi mi arıyorsunuz? Cinsel Danışmanlık Nedir? makalesine göz atın ve Psikoloji hakkında daha fazla bilgi edinin

Cinsel danışmanlık, cinselliğin işleyişi ve bu işleyişte ortaya çıkan olası sorunların çözümüne
odaklanan teknikleri barındırır.

Cinsellik; cinsel duyguları, düşünceleri ve haz mekanizmalarını içeren, çiftler arasında fiziksel,
duygusal ve psikolojik bir aktarım oluşturan süreçtir. Bu süreç kişiseldir ve kim olduğunuzun
önemli bir parçasıdır.
Kaliteli ve sağlıklı bir ilişki kurabilmek için çiftler cinsellik üzerine konuşabilmeli, birbirlerinin
istek ve arzularını değerlendirerek, belirledikleri sınırlar içerisinde paylaşımda
bulunmalıdırlar. Bu süreç içerisinde kendi baş etme mekanizmaları ile çözüme
ulaşamadıklarında ise bir uzman yardımına başvurmaktan çekinmemelidirler.

Cinsel Danışmanlık ile;
Cinsellik ile ilgili tabuların yıkılmasına yardımcı olabilir.
Çiftlerin cinsellik hakkında konuşabilmesine aracılık edebilir.
Cinsel danışmanlık süreci, problemin kökenine odaklanabilir.
Yaşanılan durumla yüzleşmek için uygun ve güvenli ortamı sağlayabilir.
Çiftler arasındaki iletişimi güçlendirebilir ve aradaki senkronizasyonu arttırabilir.
Çiftin arzuladığı cinsel yaşama engel olan fiziksel ve duygusal zorlukların aşılmasına
yardımcı olabilir.
Başvuru nedeni olan cinsel problemler, bir veya her iki tarafta da yaşanabilmektedir. Bu
durum uzun vadede hem ilişkiye zarar vermekte hem de yaşam kalitesini düşürmektedir.
Çiftler yaşadıkları probleme “ortak sorun” düşüncesi ile yaklaştığı zaman, bir uzman
desteğine başvuru ihtimali artmakta ve çözüme giden yolda pozitif bir destek sistemi
oluşmaktadır.

Cinsel Danışmanlık Hizmeti Gerektiren Bazı Durumlar:
Vajinismus
Erken Boşalma
Performans kaygısı
Pornografi bağımlılığı
Geç boşalma (Anejakülasyon)
Ağrılı Cinsel Birleşme (Disparoni)
Orgazma ulaşamama (Anorgazmi)
Sertleşme problemi (Erektil Disfonksiyon)
Cinsel tercihe özgü yaşam tarzının keşfi
Cinsel istek veya uyarılma ile ilgili endişeler
Travma veya istismar sonrası cinsel zorluklar
Cinsellik ile ilgili kişisel başa çıkma zorlukları
Önemli yaşam olaylarından sonra cinsellik ile yeniden bağlantı kurmak
Cinsel danışmanlık sürecinde uzman, çifti sürece dahil ederek her birinin soruna nasıl katkıda
bulunabileceği konusunda yol gösterir ve çözümler üretmeye çalışır. En kısa tanımıyla bu bir
psiko-eğitim sürecidir..

Kurumsal Danışmanlık Nedir?

Psikoloji için bilgi mi arıyorsunuz? Kurumsal Danışmanlık Nedir? makalesine göz atın ve Psikoloji hakkında daha fazla bilgi edinin

Kurumsal danışmanlık, çalışanlara mücadele ettikleri sorunları tartışmak için güvenli bir alan
oluşturur.
Hızlı ve stresli iş dünyasında, bir kuruluşun bazı çalışanlarının, kişisel sorunlarla mücadele
etmesi ya da işyeri ile ilgili problemler yaşaması sık rastlanan bir durumdur. Bu sorunlar;
düşük verimlilik düzeyleri, devamsızlık ve iş arkadaşlarıyla gergin ilişkiler kurma yoluyla bir
çalışanın iş performansını etkileyebilir. Kuruluşlar, çalışanlarının sağlıklarını ve refahlarını
korumalarına yardımcı olmaktan sorumludur. Bu nedenle kurumsal danışmanlık hizmeti, iş
ve endüstri için değerli bir noktadadır.

Kurumsal Danışmanlığı ile;

  • Baş etme becerilerini geliştirebilir.
  • Sorunlar hakkında konuşmak için güvenli bir alan sağlayabilir.
  • Ekip yapılanmasına yardımcı olarak iş verimliliğini arttırabilir.
  • Çalışanların kendilerini daha iyi anlamalarına yardımcı olabilir.
  • Konulara daha olumlu ve farklı bir bakış açısıyla bakmayı öğretebilir.
  • Hassas durumları olan ya da sorunlu davranışlarda bulunan personeli yönetmenin
    verimli yollarını sunabilir.

Kurumsal danışmanlık, büyüme hedeflerini göz önünde bulunduran strateji ve planlamayı
içerir. Ekiple birlikte çalışarak, ortak bir vizyon için senkronize olmalarına yardımcı olunur.
Kurumsal danışmanlık sürecinde, çalışanların güçlü yönlerini ve yetenekleri değerlendirmek
için çeşitli araçlar kullanılır. Böylelikle iş için doğru kişi tahsis edilmiş olur.

Kurumsal Danışmanlığa Kimler Başvurabilir?

Üretkenlik ve büyümeyi artırmaya odaklanan, özellikle orta ve büyük ölçekli her türlü kuruluş
bu hizmetten yararlanabilmektedir.

Kurumsal Danışmanlığın Sonuçları Nelerdir?

  • İş yerinde motivasyonu ve güveni arttırabilir.
  • Güçlendirilmiş ve sağlıklı bir iş ortamı geliştirebilir.
  • Üst düzey iş stratejisi ve vizyon tanımı sağlanabilir.
  • Daha uyumlu ve üretken ekip ortamı oluşturulabilir.
  • Her çalışanın, en iyi olduğu alanda aktif olmasını sağlayarak; iş doyumu ve üretkenliği
    arttırabilir.

Kurumsal danışmanlık, çalışanın ruh sağlığı ve duygusal refahıyla ilgilenir ve bunun
sonucunda farkındalık ve kişisel performans artışı sağlanır.
Oturumların odak noktası problem çözme üzerinedir. İlgili uzman, yaptığı ihtiyaç analizi
doğrultusunda, bireylerin yaşamlarındaki sorunlara çözümler uygulamalarına ve zorluklarla
başa çıkmanın daha etkili yollarını geliştirmelerine yardımcı olabilir.

.

Çocuk Genel Seçimlerle İlgili Gerçekçi ve Temel Bilgiyi Evde Edinmeli

Psikoloji için bilgi mi arıyorsunuz? Çocuk Genel Seçimlerle İlgili Gerçekçi ve Temel Bilgiyi Evde Edinmeli makalesine göz atın ve Psikoloji hakkında daha fazla bilgi edinin

  • Genel seçimlerle ilgili soru ve görüşleri dikkatle dinlemeli.

İçinde bulunduğumuz genel seçim sürecinde çocukların da gündeminin seçim haberleri olduğuna dikkat çeken uzmanlar sergilediğimiz tutumların çocuklarımızı nasıl etkileyeceğinin atlanmaması gerektiğini söylüyor. Siyasi içeriklere maruz kalmanın yetişkinler için bile stresli olduğunu aktaran Uzman Klinik Psikolog Eda Ergür, çocukların bu durumu anlamlandırabilmesi ve baş etmesinin zor olduğuna vurgu yapıyor. Ancak çocukları, tamamen gündemin dışında tutmanın doğru olmadığını belirten Ergür, “Seçim yapmanın ne demek olduğu örneklerle anlatılmalı. Çocuklarda okul ile başlayan bireysel hakların farkındalığını desteklemek için doğru ve öz bilgiye başvurmak önemli.” şeklinde açıklıyor.

Uzman Klinik Psikolog Eda Ergür, içinde bulunduğumuz genel seçim sürecinde yoğun bir şekilde siyasi içeriklere maruz kalan çocukların nasıl etkilenebileceği ve bu süreci çocuklara nasıl anlatmamız gerektiği konusunda açıklamalarda bulundu.

  • Çocukların siyasi haber ve içerikleri anlamlandırabilmesi zor bir durum

Son dönemde genel seçimlerle yoğun olan gündemde, sergilediğimiz tutumların çocuklarımızı nasıl etkileyeceğinin atlanmaması gereken önemli bir konu olduğuna dikkat çekerek sözlerine başlayan Uzman Klinik Psikolog Eda Ergür, “Siyasi haber ve içeriklere maruz kalmak biz yetişkinler için bile stres veren bir durumken, çocukların bu durumu anlamlandırabilmesi ve baş etmesi zordur. Bu sebeple biz yetişkinlerin kendi gündemimizin yanı sıra çocuklarımızın duygularını fark etmemiz ve onları bu süreçten korumamız gerekir. Bu alanda atacağımız ilk adım sürekli haberlere maruz kalmamak olmalı. Gündemi takip ederken yanıltıcı içerikten uzak kalmak ve belirli aralıklarla gerçekçi kaynaklardan bilgi almak sağlıklı olacaktır.” dedi.

  • Gerçekçi ve temel bilgiyi evde edinmeleri önemli

Özellikle okul çağı çocuklarını, tamamen gündemin dışında tutmanın gerçekçi bir tutum olmayacağını kaydeden Ergür, “Çocuklarımız evde şahit olmasa da okulda bu konu ile karşılaşacak ve maruz kaldığı bilginin içeriğini kontrol etme şansımız olmayacak. Bu sebeple durumla ilgili gerçekçi ve temel bilgiyi evde edinmek her konuda olduğu gibi genel seçimlerle ilgili de koruyucu olacaktır. Çocuklarımızın genel seçimlerle ilgili konulardaki soru ve görüşlerini dikkatle dinlemeli ve yanıtsız bırakmamalıyız. Vereceğimiz yanıtlar elbette çocuğumuzun yaş ve gelişimine uygun olmalı.” uyarısında bulundu.

  • Küçük çocuklara basit örneklerle seçim anlatılmalı

Çok küçük yaştaki çocuğa detaylı bilgi vermek yerine oyunlar ya da çizgi filmlerden yararlanarak seçim yapmanın anlamının öğretilebileceğini belirten Ergür, “Mesela, okul öncesi dönemdeki çocuğa seçim yapmanın ne demek olduğunu anlatmak için hangi oyuncağıyla oynayacağı, hangi renk boya kalemini kullanacağı gibi kendi seçimleri üzerinden örnekler verebiliriz. Çocuklarda okul öncesi eğitimin başlamasıyla beraber sahip olunan bireysel hakların farkındalığı gelişmeye başlar, okul ile başlayan bu gelişmeyi desteklemek için doğru ve öz bilgiye başvurmak önemli.” şeklinde konuştu.

  • Verilen kararların seçim olduğu ve alternatiflerin bulunduğu anlatılmalı

Okul dönemindeki çocuklarla da sınıf başkanlığı seçimleriyle örneklendirerek seçimin, birlikte karar vermek anlamına geldiğini paylaşmak gerektiğini dile getiren Uzman Klinik Psikolog Eda Ergür, “Seçimler, okulda olduğu gibi her bireyin bireysel kararının bir araya gelmesi sonucu, çoğunluğun oylarıyla seçilenin uygulanması olarak tanımlanabilir. Günlük hayattan örneklerle durup düşündükten sonra vermiş olduğumuz kararın bir seçim olduğu ve farklı alternatiflerin olduğunu vurgulamak uygun olacaktır.” ifadelerini kullandı.

  • Çocukların görüşleri dinlenmeli ve eleştirel düşünmeye yönlendirilmeliler

Çocukların gündemle ilgili sorularının bize konu hakkında ne kadar bilgiye sahip oldukları hakkında ipucu vereceğini aktaran Ergür, “Sorularını yanıtlamadan önce ne bildiklerini tam olarak anlamamız, edindikleri uygun olmayan bilgileri düzeltme fırsatı sunar. Çocuklar siyasi gündem hakkında kendi görüşlerini paylaştığında, onları önemseyerek dinlemeli, dikkate almalı ve onları eleştirel düşünmeye, araştırmaya yönlendirmeliyiz. Bir fikir sahibi olmak önemli ve bu fikri sağlam temellerle destekleyebiliyor olma becerisini çocuklarımıza küçük yaşta muhakeme fırsatı vererek kazandırmayı hedefleyebiliriz.” dedi.

  • Çocuklar belirsizlikle baş etmekte zorlanır

Vurgulanması gereken becerinin karar vermek için konu hakkında bilgi edinme ve düşünme kazanımı olduğunu söyleyen Ergür, sözlerini şöyle tamamladı:

“Çocuklar konuşulmayan ya da kendilerinden gizlenenlerden kaygılanırlar. Güçlü algılara sahip olan çocuklar belirsizlikle baş etmekte zorlanır. Bu sebeple çocuklarımızla gündemimizdeki her konu hakkında konuşabiliriz. Bunu yaparken çocuğumuzun yaş ve gelişim düzeyine dikkat etmek ve aklına takılanlar hakkında sorularını sorması için cesaretlendirmek oldukça faydalı olacaktır.”