Bağımlılık

Bağımlılık hangi koşullarda alışkanlık dediğimiz durumdan çıkıp bize zarar veren bir patolojiye dönüşür?

Günümüzde bağımlılık sıradan yaşam alışkanlıklarımızla iç içe geçerek ayırt edilmesi ve adlandırılması zor bir kavrama dönüştü. Çünkü neredeyse herkes bir şeylere “bağımlı”. Hatta bazen iyi bir şey gibi görünen hali günlük yaşam söylemlerimizde daha sık yer almaya başladı: aşk bağımlısı olmak, keyif bağımlısı olmak, teknoloji bağımlısı olmak, sağlıklı yaşam bağımlısı olmak… Aslında söylemlerimizde bu kavram bağımlılık adıyla yer alsa da alışkanlık kavramı yerine de hatalı kullanımına rastlıyoruz. Çünkü bağımlılık ile alışkanlık arasındaki ince çizgi son zamanlarda daha da inceldi. Nedeni belki de covid-19 salgınının yaşamımızdaki davranış alışkanlıklarımıza etkisidir. Çünkü yaşantımızdaki büyük değişimler uyum kapasitemizi zorlar ve rutinlerimizin bozulması psikolojik dayanıklılığımızı sarsabilir. Bununla beraber yeni düzene uyum sağlamak için yeni normaller geliştirmeye ve onlara tutunmaya çalışırız. Normal denilen şey sayısal çoğunluğu temsil eder ve bazen olağanüstü koşullarda anormal pek çok durum yeniden düzenlenerek normal değerlerle yeni temsiller kazanabilir. Bu süreçten etkilenerek yeni normal sınırlar belirlediğimiz durumlardan sadece bazıları: ekran başında geçirdiğimiz süreler, yaptığımız alışveriş miktarı ve buna ayırdığımız bütçe, yeni düzende evde uzun süreleri birlikte geçirdiğimiz insanlarla olan etkileşimlerimiz, temizlik ve düzene ayırdığımız zaman ve çaba…Tüm bu zihinsel temsillere rağmen bazı değişmeyen gerçekler vardır. Bağımlılığın zarar verici etkileri gibi…

Herhangi bir nesne bağımlılığa neden olabilir. Bazen bir insan bazen bir keyif verici madde ya da bazen bir oyun… Belirleyici olan şey bu nesneyi kendimize destek olarak görüp mü kullanıyoruz yoksa kendimizi bu destek olmadan düşünemediğimiz şekilde onunla bütünleşmiş hissedip benliğimizi yönetmesine izin mi veriyoruz?

Öfke kontrol sorunu ve tedavisi

Öfke, tehditlere karşı doğal ve içgüdüsel olarak gelişen, hayatta kalmamız için gerekli olan bir duygusal tepkidir. Öfke, ancak onu kontrol etmekte zorlandığınızda bir sorun haline gelir ve pişman olacağınız şeyler söylemenize veya yapmanıza neden olabilir. Kontrol edilemeyen öfke, fiziksel ve zihinsel sağlığınız için kötüdür. Hızla sözlü veya fiziksel şiddete dönüşerek size ve çevrenizdekilere zarar verebilir. Bazı öfke sorunları, başka bir sağlık probleminden veya ruhsal bozukluktan kaynaklanabilir. Öfkenin kendisi bir bozukluk olarak kabul edilmez, ancak öfke birçok akıl sağlığı durumunun bilinen bir belirtisidir. Altta yatan durumu tedavi etmek, kontrol edilemeyen öfkeyi azaltmaya yardımcı olur.

Öfke probleminin nedenleri nelerdir?

Stres, ailevi ve finansal sorunlar gibi birçok faktör öfkeyi tetikleyebilir. Bazı kişilerde öfke, altta yatan bir bozukluktan kaynaklanır. Bunlar; Depresyon, Obsesif-Kompulsif Bozukluk, Alkol Bağımlılığı, Hiperaktivite Bozukluğu, Bipolar Bozukluk, Yas ve bunlar arasında en çok görülen Aralıklı Patlayıcı Bozukluk’tur. Öfkenin kendisi bir bozukluk olarak kabul edilmez, ancak öfke birçok akıl sağlığı durumunun bilinen bir belirtisidir. Aralıklı patlayıcı bozukluk ciddi saldırganlık ve yineleyen saldırganlık dürtülerine karşı koymama atakları ile tanımlanan bir dürtü kontrol bozukluğudur. Aralıklı patlayıcı bozukluğu olan bir kişi, tekrarlayan agresif, dürtüsel veya şiddet içeren davranışlara sahiptir, çoğu zaman sinirli ve öfkeli hissedebilirler. Bir öfke atağından sonra pişmanlık duyabilir veya utanabilir. Öfke patlamaları 30 dakikadan az sürer ve uyarı vermeden başlayabileceği gibi herhangi bir öfke durumunda şiddetlenerek artar. Görülen bazı yaygın davranışlar şunlardır:

  • öfke nöbetleri
  • argümanlar
  • kavga etmek
  • fiziksel şiddet
  • bir şeyler fırlatmak

Öfke probleminin belirtileri nelerdir?

Kontrol edilemeyen öfke, fiziksel ve duygusal belirtilere neden olur. Ara sıra bu belirtileri yaşamak normal olsa da, öfke sorunları olan bir kişi bunları daha sık ve daha şiddetli bir şekilde yaşama eğilimindedir. Öfkenin fiziksel belirti ve semptomları:

  • artan kan basıncı
  • artan kalp atış hızı
  • karıncalanma hissi
  • kas gerginliği iken

Duygusal belirtileri:

  • sinirlilik
  • hayal kırıklığı
  • endişe
  • stres
  • bunalmış ve
  • suçluluk hissetmek olabilir.

Öfke problemi nasıl anlaşılır?

Şu durumları yaşıyorsanız öfke sorunlarınız olabilir:

  • sık sık kızgın hissediyorsanız,
  • öfkenizin kontrolden çıktığını hissediyorsanız,
  • öfkeniz ilişkilerinizi etkiliyorsa,
  • öfkeniz başkalarını incitiyorsa,
  • öfkeniz, pişman olacağınız şeyler söylemenize veya yapmanıza neden oluyorsa,
  • sözlü veya fiziksel şiddette bulunuyorsanız.

Öfke problemimi nasıl yönetebilirim?

Öfkenizin kontrolden çıktığına inanıyorsanız veya hayatınızı ya da ilişkilerinizi olumsuz yönde etkiliyorsa, bir akıl sağlığı uzmanından yardım almayı düşünün. Bir akıl sağlığı uzmanı, altta yatan, öfke sorunlarınıza neden olan ve tedavi gerektiren bir bozukluk olup olmadığını belirlemenize yardımcı olabilir. Psikoterapilerde davranış terapisi yaklaşımı uygulanır. Öfke yönetimini ayrıca aşağıdakilerden bazılarını uygulayarak kendiniz de yapabilirsiniz.

  • rahatlama teknikleri
  • evde öfke kontrolü egzersizleri
  • destek grupları

Gül hastalığı (rozasea)

Rozasea, gül hastalığı olarak da bilinen, daha çok 30’lu yaşlardan sonra yüz ve burunda kızarıklık, bazen sivilce ile birlikte oluşan bir tür cilt hastalığıdır. Kadınlarda daha sık görülebilmektedir.

Rozasea, gül hastalığı olarak da bilinen, daha çok 30’lu yaşlardan sonra yüz ve burunda kızarıklık, bazen sivilce ile birlikte oluşan bir tür cilt hastalığıdır. Kadınlarda daha sık görülebilmektedir.

Nedenlerine baktığımızda karşımıza en çok B vitamini eksikliği çıkmaktadır, sindirim sistemi problemleri, mide asit salgısında azalma, çok alkol tüketmek, depresyon da etkilemektedir.

Tedavisinde rozasea hastalığına neden olan faktörün tespit edilip ona göre bir yol izlenmelidir;

* Mide asit salgıgısı az salgılanıyorsa artırmaya çalışmak,
*Bazı alerjen besinleri diyetten uzaklaştırmak,
*Gerekirse B vitamini takviyesi yapmak,
*Alkolden uzak durmak gerekebilir.

Beslenmede dikkat edilecek unsurlar;
*Alerjen besinlerin tespit edilip diyetten çıkarılması gerekir

*Liften yeterli beslenmek önemli

*Protein eksikliği cilt sağlığını da olumsuz etkilemektedir, ihtiyacınız ölçüsünde et ve süt ürünlerini, kurubaklagilleri tüketin.

*A ve C vitamininden zengin besinler cilt yenilenmesini de sağlayacaktır; yeşil yapraklı sebzeler, havuç, patates, kuşburnu, kivi tüketilmelidir

*Bazı kişilerde narenciye meyveler belirtileri artırabilir, eğer böyle bir durum oluşursa tüketmemekte fayda var

*Koyu ve çok miktarda çay ve kahve içilmemelidir

*Baharatlı ve acılı besinler kızarıklığı artırabilmektedir

*Alkol tüketiyorsanız miktarını ve sıklığını azaltmanızda fayda var

*Besinleri çok sıcak tüketmekte rozasea belirtilerini tetikler

*İçeriğinde vanilya ve kakao bulunan yiyecekleri belirtilerine göre ya azaltmak yada diyetten uzaklaştırmak gerekebilir

*Rafine edilmiş, basit karbonhidratlı tüm besinlerden uzak durulmalıdır

*Yemek hazırlarken içerisine katı yağlar yerine sıvı yağlar ilave edilmelidir

*Tuzlu ve salamura yiyeceklerden, şarküteri ürünlerinden kaçınmak gerekir.

Psikoterapi nedir?

Psikoterapi almak Psikoterapi sürecinde birey ruh hali duyguları düşünceleri ve davranışları hakkında sağlıklı bilgiler alır ve psikoterapistle beraber davranışlarına ayna tutar. Birey hayatının kontrolünü nasıl eline alacağını öğrenir

Psikoterapi almak Psikoterapi sürecinde birey ruh hali duyguları düşünceleri ve davranışları hakkında sağlıklı bilgiler alır ve psikoterapistle beraber davranışlarına ayna tutar. Birey hayatının kontrolünü nasıl eline alacağını öğrenir. Kaygılı olduğunuz durumlarda Depresyon, Anksiyete, Mani Fobi, Dikkat eksikliği, Bağımlılıklar, Travma, Yas, Boşanma, Erken Müdahale ile birçok problem önlenebilir.

Ergenlik sürecinde de psikoterapi almak ergenlik surecinde de önemlidir. Obezite ergenlerde duygusal bir açlıktır. Hangi yasta görülürse görülsün mutlaka tedavi edilmesi gereken bir durumdur. Kalp hastalıkları, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, yüksek kolesterol, solunum rahatsızlıkları, eklem hastalıkları, adet düzensizlikleri obezite ile doğrudan ilişkili hastalıklar arasında yer almaktadır. Gerekli hormon çalışmaları yapıldıktan sonra PSİKOTERAPİ ile obezite çözülebiliyor. Ergenlik dönemi yetişkinliğe geçiş dönemi olduğu için mutlaka psikoterapi ile bu dönem çok rahat atlatılır.

Ergen “Sen bana karışamazsın bu benim hayatım” diyebilir. Maalesef birçok ebeveyn de bu çağda çocuklarını eğitmeye kalkar. Ergen bu çağda bağımsız olmak ister. Sıkı denetleme ve kimi arkadaşları yasaklama ergenlerle en büyük çatışmadır. Psikoterapi bu çatışma evresinde alınmalıdır. Ergen ile yapılan psikoterapi ergende güven duygusu geliştirir. Birçok çatışma psikoterapi ile ortadan kalkar.

Anal fissür (makat çatlağı) nedir? nasıl tedavi edilir?

Anal fissür hastalığı halk arasında makat çatlağı olarak bilinir. Hemoroid hastalığından sonra en sık karşılaşılan makat hastalıklardan biridir.

Anal Fissür (Makat Çatlağı)

Anal fissür hastalığı halk arasında makat çatlağı olarak bilinir. Hemoroid hastalığından sonra en sık karşılaşılan makat hastalıklardan biridir. Makatta oluşan yara olarak tanımlayabileceğimiz anal fissür hastalığı, makat halkasında birtakım nedenlere bağlı olarak ortaya çıkmaktadır.

Makat bölgesinin dışında yer alan cilt örtüsü ve mukoza olarak adlandırılan bağırsağın iç örtüsünde yer alan epitel doku çok narin bir yapıya sahiptir. Bu nedenle bölgede meydana gelebilecek her türlü zorlanmaya karşı dayanıksız ve hassastır. Anüs organında oldukça fazla sayıda sinir ucu bulunduğundan bu şekilde bir hassasiyet gelişmektedir.

Anal fissür hastalığının oluşma sebeplerinin en başında makattaki fiziksel zorlanma gelmektedir. Gaitanın (dışkı) kuru ve sert olması dışkılama esnasında makatta yırtıklara neden olabilmektedir. Genellikle kabızlık durumunda karşılaşılan ıkınmaya bağlı zorlanma da makat çapında anal fissür oluşumuna zemin hazırlayabilmektedir. Fissür nedeniyle kişi tuvalet ihtiyacının giderilmesi sırasında şiddetli ağrı hissedebilmektedir. Yırtılmadan dolayı dışkılama sırasında cam parçacıkları batıyormuş gibi bir his ya da hafif bir kesilme acısı açığa çıkmaktadır. Aradan birkaç saat geçtikten sonra ağrılarda hafifleme ya da geçme gözlense de bir sonraki dışkılamada tekrarlama eylemi göstermektedir. Anal fissür tedavi edilmediği müddetçe her sert dışkılama sonrasında kişi aynı şikâyetleri çekmeye devam edecektir.

İlerlemiş anal fissür hastalarında ağrı veren çatlakların kaslarda spazma yol açtığı bilinmektedir. Kimi hastalarda bu durum iskemiye dahi yol açabilmektedir. Devam eden ağrılar nedeniyle tuvalete gitmek bile istemeyen hastalar, bu erteleme nedeniyle dışkının sertleşmesi sonucu tekrar tekrar aynı acı ve yeni fissürler ile karşılaşabilmektedir. Kronik fissür hastalığında ilk olarak kişide herhangi bir bağırsak sorunu olup olmadığı da tedavi için önem taşımaktadır. Tedavi edilmediği süre içerisinde makatta fissüre bağlı olarak dip kısımdaki kasta oluşan tahribat nedeniyle zamanla makatta darlık hastalığı da beraberinde görülebilmektedir. Bununla birlikte dışkılama da daha zor bir hale gelmektedir. Aynı zamanda acı nedeniyle kişinin tuvalete gitmeyi ertelemesi de yırtığın derinleşmesine neden olmaktadır. Tedavinin ertelenmesi sonucunda kişide fistülize kronik anal fissür hastalığı da oluşabilmektedir.

Akut yani başlangıç dönemindeki fissür hastalığında hekim onayı ile ilaç desteği uygulanarak geçici bir tedavi sağlanabilmektedir. Fakat 3 haftanın üzerinde bir süre ile hastalık belirtileri görülüyorsa kronik fissür haline dönüşen hastalığın mutlaka cerrahi bir müdahale (ameliyatlı ve ameliyatsız yöntemler) ile tedavi edilmesi gerekmektedir.

Anal Fissür Belirtileri

  • Anal fissür hastalığının kişiden kişiye değişiklik gösteren belirtileri bulunmaktadır. Fakat bunlar içerisinde en yaygın ortak belirti dışkılama esnasında ya da sonrasında bölgede cam kesiğine ya da bıçak batmasına benzer bir acı hissi yaşamak,
  • Tuvalet ihtiyacının giderilmesi sırasında yırtık nedeniyle peçetede kan lekesine rastlamak,
  • Makat bölgesinde fissür nedeniyle görülen ağrı, yanma ve kaşıntı hissi,
  • Kabızlığın da etkisiyle şiddetli ıkınma halinde bile dışkı yapamama durumu.
  • Yukarıda bahsedilen belirtilerden herhangi biri ile karşılaşıldığında mutlaka uzman bir Proktoloji hekimine başvurulmalı ve hastalık kronikleşmeden kontrol altına alınmalıdır.

Akut Anal Fissür

Hastalığın başlangıç evresi olarak kabul edilen akut dönemde belirtiler aniden ortaya çıkmaktadır. Akut fissürler makat bölgesinde şiddetli ağrı, zonklama hissi ve sızlama gibi şikayetlere neden olmaktadır. Eğer bu dönemde müdahalede bulunulursa 4 ila 6 hafta gibi bir sürede iyileşme görülebilmektedir. Elbette hekimin uygulayacağı tedavi ve önereceği ilaçların ne olduğu da bu iyileşme süresini etkileyen faktörlerdir. Bu aşamada fissür hastalığına sahip kişilerin mutlaka beslenme düzenlerini dengeli hale getirmeleri ve sağlıklı beslenme alışkanlığı edinmeleri süreç için büyük önem taşımaktadır.

Kronik Anal Fissür

Kronik fissürler oluşan yırtığın zaman içerisinde yavaş yavaş ilerlemesi ile oluşmaktadır. Tedavisi ertelenen hastalık, kişi her tuvalet ihtiyacını giderdiğinde derinleşmekte ve şiddetli acı, ağrı gibi şikayetlere neden olmaktadır. Çoğu zaman ağrılar tuvaletten sonra da birkaç saat boyunca devam etmektedir. Bölgedeki çatlak, sürekli dışkı ile temas etmek durumunda olduğundan kronik fissürler ilerleyen dönemde apseleşebilir ve anal fistül gibi başka makat hastalıklarına neden olabilmektedir.

Akut fissürün tedavisi yapılmadığında ilerleyerek kronik anal fissür evresine geçmesi durumu kişiye dayanılması güç ağrı ve acılar yaşatmaktadır.

İlerlemiş ve derinleşmiş olan makat çatlağının tedavisi gerçekleştirilmez ise şikayetlerde gün be gün artış görülebilmektedir. 8 haftadan uzun süren çatlaklarda, dikkat edilmesine rağmen eğer fissür rahatsızlığı yenilerse durum kronik hale gelmektedir. Bu nedenle bu aşamada mutlaka bir Proktoloji uzmanından yardım alınmalı ve fissür tedavisine başlanmalıdır.

Genellikle aniden ortaya çıkan fissür hastalığı başlangıçta kontrol altına alınmaz ise makat bölgesinde zamanla gelişen kabızlık nedeniyle görülen zorlanmalar nedeniyle kronik evreye taşınabilmektedir. Belirtiler ile ilk karşılaşıldığı an uzman bir doktora başvurulması hastalığın kronikleşmesini engellemek için alınabilecek en önemli önlemdir. Aynı zamanda başlangıç evresindeki fissürün kişiye yaşattığı şikayetler kronik evredekinden daha hafiftir. İlerlemesine izin verilmeden tedaviye başlanırsa kısa sürede kişinin normal hayatına geçişi kolaylaşacak ve şiddetli ağrılar ile karşılaşılmadan hastalıktan kurtulmak mümkün olacaktır.

Anal Fissür (Makat Çatlağı) Nedenleri

  • Anal fissür hastalığı sağlıksız beslenme alışkanlıkları nedeniyle görülebilmektedir.
  • Kişinin günlük su ihtiyacını yeterli şekilde karşılamaması da nedenleri arasında yer alabilir.
  • Bunlara bağlı olarak görülen kronik kabızlık ya da ishal atakları yaşamak da fissür oluşumuza zemin hazırlayabilmektedir.
  • Bir diğer neden ise kabızlık durumuna bağlı olarak tuvalet ihtiyacının giderilmesi sırasında ıkınma hareketinde bulunmaktır.
  • Hamilelik döneminde ve doğum esnasında makat bölgesindeki oluşan basınç da fissüre neden olabilmektedir.
  • Obezite gibi aşırı kilo problemleri yaşamak da fissür nedenleri arasındadır.
  • Ters ilişkide bulunmak,
  • Crohn, ülseratif kolit gibi bağırsak hastalıkları ve
  • Tuvalette 5 dakikadan daha fazla süre oturur pozisyonda vakit geçirmek gibi nedenler de bulunmaktadır.

Anal Fissür (Makat Çatlağı) Tanısı

Anal fissür hastalığı, uzman bir Proktoloji ya da Genel Cerrahi doktoru tarafından detaylı bir fiziki muayene sonrasında teşhis edilebilmektedir. Bu teşhis sırasında gerekli görülürse kişiden rektum ve kolon bölgesini incelemek maksadıyla endoskopi gibi ek tetkikler de istenebilmektedir. Bu noktada önemli olan belirtileri benzer diğer makat hastalıklarını da göz önünde bulundurarak detaylı bir tanı koymaktır.

Bazı fissür hastalarında makatta küçük bir meme oluşumu gözlenebilmektedir. Nöbetçi meme olarak adlandırılan bu oluşum kişinin kendisi tarafından hemoroid memesi sanılabilmektedir. Bu nedenle uzman bir doktorun kesin bir tanı koyması gerekir. Makatta çatlak için başvuran hastalara yaşadığı şikayetler sorularak, detaylı bir tıbbi öykü alınarak, kabızlık ya da ishal gibi sorunları olup olmadığını araştıran Proktoloji uzmanları edindikleri bu bilgilerle eğer altta yatan farklı bir bağırsak ya da sindirim rahatsızlığı bulunuyorsa bunlara yönelik de bir tedavi planı uygular.

Ameliyatsız Anal Fissür Tedavi Yöntemleri

  • Kas gevşetici-enjeksiyon tedavisi
  • Elektro cerrahi tedavisi
  • Radyofrekans tedavisi
  • Lazer tedavisi

Avrupa Cerrahi

Merkezimizde uyguladığımız ameliyatsız hemoroid tedavisi yöntemi bu noktada kişilere oldukça avantaj sağlamaktadır. Proktoloji alanında uzman hekimlerimiz ve bu alanda deneyimli sağlık ekibimiz tarafından tıpkı bir diş dolgusu yaptırır gibi ayaktan, yatış gerektirmeden hemoroid tedavinizi olabilirsiniz. Lokal anestezi altında gerçekleştirilen ameliyatsız basur tedavisinde herhangi bir kesi ya da dikiş uygulanmaz. Kısa sürede gerçekleştirilir ve ameliyat gibi bir doku tahribatı olmadığından bölgede enfeksiyon riski oluşmaz. Bu sayede kısa sürede iyileşme sağlanmaktadır.

Avrupa Cerrahi Tıp Merkezi olarak, sağlığın öneminin ve değerinin ne anlam ifade ettiğini biliyoruz. Avrupa Cerrahi Tıp Merkezi adı ile 2005 yılında ilk olarak Güneşli ilçesindeki merkezimizde, adım adım sağlık dağıtan ve dağıtmaya devam eden bir ilkeyle yola çıktık. Her daim etik, dürüst, donanımlı ve hızlı bir anlayışı benimsiyoruz. “A Sınıfı Proktoloji Merkezi” olmanın verdiği haklı gurur ile hastalarımızı ameliyatsız yöntemler ile narkoz ve yatış olmadan ayaktan tedavi ediyoruz. Hemoroid (Basur), Kıl Dönmesi (Pilonidal Sinüs), Anal Fissür, Anal Fistül, Genital Siğil (HPV) hastalıklarında, 5 dalda uzman hekimlerimiz tarafından özenli, titiz, güvenilir ve yüksek standartlı sağlık hizmetini sağlıyoruz. Hastalarımızı Dünya’nın ya da ülkenin neresinde olursa olsunlar kurumumuza bizzat yaptıkları başvuru ile aynı gün içinde tedavi edebilmenin haklı gururunu taşıyarak, hizmetlerimize kıvançla devam ediyoruz.

Avrupa Cerrahi Merkezinde

  • Ameliyatsız Fissur tedavisi 5-8 dakika sürer.
  • Diş dolgusu yaptırmak gibi hızlı ve yatış gerektirmeden gerçekleştirilir.
  • Narkoz uygulaması yoktur. Lokal anestezi ile bölgesel uyuşturma yapılır.
  • Kişinin herhangi bir ön hazırlık yapmasına gerek kalmamaktadır.
  • Ek bir tetkik ya da tahlil istenmez. İşlem sırasında hastanın bilinci açıktır.
  • İşlem sırasında ve sonrasında hissedilen ağrı miktarı çok azdır.
  • Kesi ya da dikiş gibi ameliyat uygulamalarına yer verilmediği için anal bölgede doku zararı yaşanmaz.
  • Tedavinin hemen ardından kişi gündelik yaşantısına dönebilir.
  • Sistemik ve kronik rahatsızlığı bulunan kişiler de rahatlıkla ameliyatsız lazer tedavisi olabilir. Tansiyon, şeker, kalp rahatsızlığı olan hastalar düzenli kullandıkları ilaçlarını kullanmaya devam edebilir.
  • Ameliyat sonrasında görülen gaz kaçırma, dışkı tutamama gibi komplikasyonlar uyguladığımız ameliyatsız tedavi yöntemlerinde yaşanmamaktadır.
  • Hastalar aynı gün içerisinde hem muayene hem tedavi olabilir.

Daha detaylı bilgi almak için www.avrupacerrahi.com.tr’den veya 444 8 623′ hasta danışman hattından bize ulaşabilirsiniz.

Hemoroid (basur) nedir? nasıl tedavi edilir?

Hemoroid hastalığı (basur), kalın bağırsak çıkışında bulunan ve anal bölge olarak adlandırılan bölgede meydana gelen bir makat hastalığıdır.

Hemoroid (Basur)

Hemoroid hastalığı (basur), kalın bağırsak çıkışında bulunan ve anal bölge olarak adlandırılan bölgede meydana gelen bir makat hastalığıdır. Makat bölgesinde yer alan toplardamarların birtakım etkenler sonucunda şişmesi ve meme halini alması ile ortaya çıkmaktadır. Damarların varisleşmesi olarak da tanımlanabilen hemoroid, genellikle makattaki basının artması nedeniyle görülmektedir.

Toplumda çok sık karşılaşılan hemoroid hastalığı her yaşta ve her cinsiyette hemen hemen aynı oranlarda görülmektedir. Daha önceleri 50 yaş ve üstü kişilerde karşılaşılmasına rağmen günümüzde günlük alışkanlıklarımızın değişmesi gibi nedenlerden dolayı gençlerde de oldukça sık görülmektedir.

Hemoroid hastalığı, gündelik yaşam konforunu fazlasıyla etkileyen birden fazla nedene dayalı olarak ortaya çıkan makat hastalıklarının başında yer almaktadır. Makat bölgesinde hemoroid oluşumu daha çok dışkılama esnasında ıkınmaya bağlı olarak bölgedeki dokuların zarar görmesiyle oluşmaktadır. Basur oluşumunun nedenleri arasında en önemlisi sindirim sistemi bozukluğuna bağlı olarak kabızlık ya da kronik ishal durumudur.

Hemoroid nedenleri

  • Bağırsak alışkanlıklarındaki ani değişimler (kronik kabızlık ya da ishal atakları yaşamak),
  • Günlük su ihtiyacının yeterli düzeyde karşılanmaması,
  • Hareketsiz yaşam,
  • Gebelik ya da doğum,
  • Ağırlık kaldırmak (spor veya ağır iş kolları),
  • Aşırı derecede alkol ve sigara tüketimi,
  • Makat bölgesinde bulunan tümörler,
  • Aşırı kilo,
  • Genetik yatkınlık.

Hemoroid (Basur) Çeşitleri

Hemoroid hastalığı, hemoroid oluşumlarının makat bölgesinde yer aldığı konuma göre ;

Iç hemoroid

Dış hemoroid

olarak değerlendirilir.

Iç Hemoroid Dereceleri

Makatın iç kısmında yer alan hemoroidlere iç hemoroid adı verilmektedir. Tıp dilinde internal hemoroid olarak adlandırılan bu hemoroid çeşidi şikâyetleri bakımından kişilere en çok sıkıntı yaratan türdür. İç hemoroidler rektum denilen anal bölgenin iç kısmında bulunur. Ve tedavisi ertelendikçe hastalığın dereceleri artış göstermektedir.

4 farklı evreden oluşan iç hemoroidde hastalığın evre tespiti, tedavi yönteminin seçilmesinde önem taşıyan faktörlerdendir.

1.Derece Hemoroid:

Hemoroidin ilk ve başlangıç evresi olduğu söylenebilen bu iç hemoroid çeşidinde hemoroid yastıkçıkları dışarıdan fark edilebilir biçimde değildir. Buna bağlı olarak da şikâyet ve belirtiler de anlaşılabilir değildir. Uzman bir hekimin uygulayacağı detaylı bir muayene ile teşhis edilebilmektedir.

2.Derece Hemoroid:

Hemoroid memeleri bu iç hemoroid çeşidinde boyut olarak büyümeye başlamıştır. Bu durum kişiye makatın içerisinde bir doluluk, dolgunluk varmış gibi hissettirir. Hastada dışkılama esnasında ıkınmaya bağlı olarak hemoroid memelerinin makat dışına çıkıp, dışkılama sonrasında ise tekrar makat içine girdiği gözlenir. Bu evrede hemoroid memeleri kanama, kaşıntı ve bazı durumlarda da makatta ağrı şeklinde şikayetler vermektedir.

3.Derece Hemoroid:

Bu evrede hemoroid yastıkçıkları artık normal zamanda da makat dışına çıkacak şekilde büyümüştür. Dışkılama esnasında dışarı sarkar ve yalnızca elle müdahale edildiğinde içeriye itilebilmektedir. Bu durumda iç hemoroidler kendiliğinden dışarı çıkar ve kendi kendilerine makat içine girmeleri uzun bir süre alır. Kişi bu evrede daha yoğun bir kanama, ıslaklık hissi ve kaşıntı şikayeti yaşayabilmektedir.

4.Derece Hemoroid:

İç hemoroid hastalığının son evresi olarak bilinen 4. Derecedeki basur memeleri sürekli rektum dışındadır. Artık anüs kanalına sığmayan yastıkçıklar makat ağzının dışına taşmaktadır. Bu evredeki hastalıkta hemoroid memeleri hiçbir şekilde anüs içerisine itilemeyecek boyuta gelmiştir. Kişiye en şiddetli şikayetleri yaşatan evre olan 4. Derecede kanama, kaşıntı, dolgunluk hissi ve şiddetli ağrı belirtilerine kişinin yürürken ya da otururken de zorluk çekmesi durumu eklenmektedir. Günlük hareketlerin büyük biçimde kısıtlandığı bu evrede daha da vakit kaybedilmeden uzman bir Proktoloğa başvurulmalıdır.

Dış Hemoroid

Tıp literatüründe eksternal hemoroid olarak adlandırılan bu hemoroid çeşidinde basur memeleri makatın dış kısmında yer alır. Anüs çıkışında ortaya çıkan bu hemoroid çeşidinde yastıkçıklar gözle görülebilen ve dokunulduğunda elle hissedilebilen bir boyuttadır. Kişi bu belirtiler sayesinde dış hemoroidden şüphelenebilir.

Tromboze hemoroid olarak bilinen bir dış hemoroid çeşidi de bulunmaktadır. Hemoroidal yapıların içinde bulunan kanın pıhtılaşması sonucu ortaya çıkan bir basur çeşididir. Halk dilinde boğulmuş basur olarak da bilinmektedir. Bu durumda kişide sert ve ağrılı şişliklere bağlı olarak yanma, sızlama, kaşıntı ya da baskı sonucu kanama gibi şikayetlere rastlanır. Hemoroidal yapılar mavimsi ya da morumsu bir renkte görülebilir.

Hemoroid (Basur) Tanısı

Hemoroid hastalığı makat rahatsızlıkları içerisinde hastanın şikayetleri dinlenilerek kolaylıkla teşhiş edilebilen bir hastalıktır. Hastalığın evresinin belirlenmesi noktasında da tanı koyma aşaması büyük önem taşımaktadır. Alanında uzman bir Proktoloji doktoru tarafından fiziki muayene ile kesin teşhiş konulabilmektedir.

Hastanın yaşadığı şikayetler arasında makattan kan gelmesi durumu bulunuyorsa gerekli görüldüğü takdirde rektoskopi gibi ek tanı yöntemleri de kullanılabilir.

Muayenenin ardından yine gerekli görülürse eğer bağırsak hastalıkları, sindirim sistemi ve kalın bağırsak tümörü gibi hastalıkları da araştırmak adına kolonoskopi gibi yöntemlerden de yararlanılmaktadır. Çünkü hemoroid rahatsızlığının bazı belirtileri bu tip hastalıklarla benzerlik gösterebilmektedir. Şüpheye düşülen noktalarda kesin bir tanı koyabilmek için şikayetlerin altında yatan asıl hastalığın belirlenmesi gerekmektedir.

Hemoroid (Basur) Belirtileri

İç hemoroid ve dış hemoroid belirtileri farklılık gösterse de genellikle basur hastalarının yaşadığı şikayetler ve hastalığın belirtilerini şu şekilde sıralamak mümkündür:

  • Makat ve çevresinde kaşıntı hissi,
  • Tuvalet ihtiyacının giderilmesi sırasında klozete ya da peçeteye kan gelmesi,
  • Makat bölgesinde yanma hissi,
  • Anüs bölgesinde ele gelen şişlik,
  • Makatta dolgunluk hissi,
  • Dışkılamanın tam yapılamaması ve normal zamanda da dışkılama hissi yaşamak,
  • Makatta ıslaklık ya da akıntı,
  • Makat bölgesinde ağrı.

Hemoroid (Basur) Tedavi Yöntemleri

Hemoroid hastalığının mutlaka uzman bir hekim tarafından hastalığın boyutları dikkate alınarak gerçekleştirilmesi konusu önemlidir. 1. Derecede fark edilen hemoroidlerde kolaylıkla kişiye önerilecek diyet programı, ılık su oturma banyosu ve doktor eşliğinde verilen ilaçlar ya da kremler gibi tedavi yöntemleriyle rahatlama sağlanabilir.

Fakat bilinmelidir ki ilaç ve krem gibi yöntemler geçici bir süreliğine kişiye yatıştırıcı bir etki verir. Hastalığın şikayetlerini bloke eden bu tedavi yöntemleri bırakıldığında özellikle ileri evredeki hemoroidlerde ağrılar tekrarlamakta ve hastalığın boyutları ilerleme göstermektedir. Hastalığın evresine göre kullanılan bu yöntemlerin etkileri de azalmaktadır.

Günümüzde hemoroid tedavisinde ameliyatlı ve ameliyatsız tedavi seçenekleri mevcuttur. Hemoroid ameliyatı adı verilen genel anestezi altındaki klasik cerrahi ameliyat uygulamasında makatta yer alan hemoroid memeleri kesilerek çıkartılır. Ardından kesme işleminin yapıldığı bölge dokuları dikilir. Acı ve ağrı boyutu yüksek bu yöntemde bu nedenle kişiye narkoz verilerek uyutulur. Yapılan ameliyatta sağlıklı dokular da kesi ve dikiş uygulaması nedeniyle zarar görmektedir. Yatış gerektiren bu ameliyat sonrasında hastanın ameliyat yaralarının iyileşip günlük hayatına dönüşü minimum 20 günü bulmaktadır. Çoğunlukla yaranın temiz tutulması zor olduğundan hastanın sıklıkla pansuman yaptırması gerekir. Yaraların enfeksiyon kapması riski de bulunduğundan hemoroid hastaları farklı yöntemler arayışına girmektedir.

Avrupa Cerrahi

Merkezimizde uyguladığımız ameliyatsız hemoroid tedavisi yöntemi bu noktada kişilere oldukça avantaj sağlamaktadır. Proktoloji alanında uzman hekimlerimiz ve bu alanda deneyimli sağlık ekibimiz tarafından tıpkı bir diş dolgusu yaptırır gibi ayaktan, yatış gerektirmeden hemoroid tedavinizi olabilirsiniz. Lokal anestezi altında gerçekleştirilen ameliyatsız basur tedavisinde herhangi bir kesi ya da dikiş uygulanmaz. Kısa sürede gerçekleştirilir ve ameliyat gibi bir doku tahribatı olmadığından bölgede enfeksiyon riski oluşmaz. Bu sayede kısa sürede iyileşme sağlanmaktadır.

Avrupa Cerrahi Tıp Merkezi olarak, sağlığın öneminin ve değerinin ne anlam ifade ettiğini biliyoruz. Avrupa Cerrahi Tıp Merkezi adı ile 2005 yılında ilk olarak Güneşli ilçesindeki merkezimizde, adım adım sağlık dağıtan ve dağıtmaya devam eden bir ilkeyle yola çıktık. Her daim etik, dürüst, donanımlı ve hızlı bir anlayışı benimsiyoruz. “A Sınıfı Proktoloji Merkezi” olmanın verdiği haklı gurur ile hastalarımızı ameliyatsız yöntemler ile narkoz ve yatış olmadan ayaktan tedavi ediyoruz. Hemoroid (Basur), Kıl Dönmesi (Pilonidal Sinüs), Anal Fissür, Anal Fistül, Genital Siğil (HPV) hastalıklarında, 5 dalda uzman hekimlerimiz tarafından özenli, titiz, güvenilir ve yüksek standartlı sağlık hizmetini sağlıyoruz. Hastalarımızı Dünya’nın ya da ülkenin neresinde olursa olsunlar kurumumuza bizzat yaptıkları başvuru ile aynı gün içinde tedavi edebilmenin haklı gururunu taşıyarak, hizmetlerimize kıvançla devam ediyoruz.

Avrupa Cerrahi Merkezinde

  • Ameliyatsız hemoroid (basur) tedavisi 5-8 dakika sürer.
  • Diş dolgusu yaptırmak gibi hızlı ve yatış gerektirmeden gerçekleştirilir.
  • Narkoz uygulaması yoktur. Lokal anestezi ile bölgesel uyuşturma yapılır.
  • Kişinin herhangi bir ön hazırlık yapmasına gerek kalmamaktadır.
  • Ek bir tetkik ya da tahlil istenmez. İşlem sırasında hastanın bilinci açıktır.
  • İşlem sırasında ve sonrasında hissedilen ağrı miktarı çok azdır.
  • Kesi ya da dikiş gibi ameliyat uygulamalarına yer verilmediği için anal bölgede doku zararı yaşanmaz.
  • Tedavinin hemen ardından kişi gündelik yaşantısına dönebilir.
  • Sistemik ve kronik rahatsızlığı bulunan kişiler de rahatlıkla ameliyatsız lazer tedavisi olabilir. Tansiyon, şeker, kalp rahatsızlığı olan hastalar düzenli kullandıkları ilaçlarını kullanmaya devam edebilir.
  • Ameliyat sonrasında görülen gaz kaçırma, dışkı tutamama gibi komplikasyonlar uyguladığımız ameliyatsız tedavi yöntemlerinde yaşanmamaktadır.
  • Hastalar aynı gün içerisinde hem muayene hem tedavi olabilir.

Daha detaylı bilgi almak için www.avrupacerrahi.com.tr’den veya 444 8 623′ hasta danışman hattından bize ulaşabilirsiniz.

Beyin sisi

Beyin sisini tariflerle gerekirse; *Unutkanlık (Dün ne yendiğini bile unutabilir) *Dikkat dağınıklığı *Konsantrasyon kaybı *konuşurken kelime bulmada güçlük *Düşüncelerini toparlayamamak  *Okuduğunu anlamadan sayfalarca dalıp gitmek *Önemli konularda karar vermede zorluk *Başladığı hiçbir işi bitirememek  *2 işi aynı anda yapamamak *Mental performans gerektiren her işte zorluk çekmek

Beyin Sisi Nedir?

Beyin Sisi çok sık gördüğümüz klinik bir durumdur.

Kliniğimde kronik hastalıkları nedeniyle bana başvuran hastalarımda BEYİN SİSİ olup olmadığını mutlaka sorguluyorum.

Beyin Sisi Türkçemize yeni girmiş bir kavram olduğu için hastalarımız bu kavramı tam olarak algılayamıyorlar. İngilizcesi “Brain Fog” olarak çevrilen beyin Sisi bize hastanın bilişsel işlevlerinde zorlanma yaşadığını gösterir. Fibromiyalji başta olmak üzere birçok kronik hastalığa eşlik eder. bu yakınmalar nedeniyle doktora giden hastaların altta yatan nedenlere yönelik herhangi bir önlem almadan sadece semptomları baskılamaya ve gidermeye yönelik geçici çözümlerin ve ilaç tedavilerinin burada hiçbir etkisi olmayacaktır.

Beyin sisini tariflerle gerekirse;

*Unutkanlık (Dün ne yendiğini bile unutabilir)

*Dikkat dağınıklığı

*Konsantrasyon kaybı

*konuşurken kelime bulmada güçlük

*Düşüncelerini toparlayamamak

*Okuduğunu anlamadan sayfalarca dalıp gitmek

*Önemli konularda karar vermede zorluk

*Başladığı hiçbir işi bitirememek

*2 işi aynı anda yapamamak

*Mental performans gerektiren her işte zorluk çekmek

Eğer bu şikayetleriniz varsa alarm zilleri çalmaya başlamış demektir. Bu şikayetleriniz sizin yoğun çalışma temponuzla yada çok stresli olmanız ile alakalı değildir. Bedeniniz aslında sizden yardım istiyor.

Beyin sisinin altında yatan en önemli nedenler

1-Bağırsak geçirgenliği

2-Beslenme yanlışlarına bağlı görülen kan şekerinde ki dalgalanmalar

3-Hormonal dengesizlikler

4-Kronik eflamasyon

5- Kronik toksin yükü

6- Metilasyon problemleri

7- Kan-beyin bariyerinde bozulma olması

Beyin Sisi Nasıl Tedavi Edilir?

Beyin sisi ile mücadele için;

-Dikkat edilmesi gereken ilk konu Beslenmedir. 3 ay boyunca Glutensiz, şekersiz ve süt ürünlerinin olmadığı bir beslenme programı uygulanmalıdır.

Bu beslenme programında ağırlıklı olarak taze sebze ve meyvelere, zeytinyağı, tereyağı, hindistancevizi gibi sağlıklı yağlara, doğru protein kaynaklarına, çiğ kuruyemişlere ve fermente ürünlere sofralarınızda yer verin.

-Bütüncül yaklaşıma sahip bir doktor vitamin mineral eksikliklerinin giderilmesi; ve bağırsak flora düzensizliklerinin giderilmesi için vitamin mineral ve probiyotik destekler kullanmak konusunda destek alabilirsiniz. Metilasyon problemlerine yönelik destekler mutlaka doktorunuza danışılarak kullanılmalıdır.

-Ağır metal maruziyeti ve bedeninizde toksin yükü mutlaka değerlendirilmeli. Dişinizde bulunan amalgam dolgular, sigara bağımlılığı ve unlu gıdalarda, sebze ve meyvelerde bulunan tarım ilaçları ve pestisitlere maruziyet en aza indirilmeli. Bedeni toksinlerden arındırmak için karaciğer desteği sağlayan bitkiler ile birlikte, kişnişli tohumu, klorella, spiruluna gibi deniz yosunları ile beraber ozon tedavisinde faydalanabilir.

– Kronik stres varsa Psikolojik stresinizi azaltmayı ve daha iyi bir uyku düzenine geçmek için destekler alabilirsiniz. uykuya dalmakta zorluk varsa melatonin desteği ile beraber, uyumanızı kolaylaştırıcı kediotu, Melisa, mercanköşk, anason, sarı kantaron gibi bitkiler faydalı olacaktır. Gece yatmadan önce cep telefonuna bakmayı bırakıp kitap okuma alışkanlığı kazanmak çok daha doğru bir seçimdir.

-Fiziksel aktivitenizi mutlaka arttırmalısınız. Açık havada yapacağınız kısa süreli 20 Dk’lık yürüyüşler dahi beyin sisine çok iyi gelir. Hafta sonları açık havada, deniz kenarında, doğada vakit geçirmeniz size iyi gelecektir.

Yas tutma aşamaları

Yas tutmanın beş aşaması olarak bilinen Kübler-Ross modeli ilk olarak 1969’da Elisabeth Kübler-Ross tarafından tanıtıldı

Bunlar: İnkar, Öfke, Pazarlık, Depresyon, Kabullenme ve Umut aşamaları.

Umut aşaması, Dr. Kenneth Doka tarafından yas tutma aşamalarına eklenen son aşamadır, çünkü birçok insanın sevdiği biri öldükten sonra umutla bekleyeceği bir şeye sahip olmayı yararlı bulduğunu fark etmiştir.

İnkar Aşaması: Bu aşama, yas tutma sürecinin önemli bir parçasıdır ve kaybımızı işlemek içi zaman ayırmamıza izin verir. İnkar aşaması genellikle biri öldükten sonraki ilk günlerde gelen en güçlü olan evredir. Birkaç gün veya hafta sürebilir, ancak gerçekle yüzleştikçe genellikle kaybolur.

Yaygın duygular/belirtiler: inanamamak hissizlik şok

Öfke Aşaması: Bu aşama çok yoğun olabilir ve yas tutmanın diğer aşamalarında yeniden ortaya çıkabilir.

Yaygın duygular/belirtiler: Sinirlilik, sabırsızlık, anksiyete, hiddet

Pazarlık Aşaması: Bu aşamada müzakere ediyor olabiliriz, kendimizle, çevremizdeki insanlarla, kaderle veya kaybımızı hafifletmeye- geri almaya çalışmak için daha yüksek bir güçle.

Yaygın duygular/belirtiler: Suçluluk, “Ya … ise” düşüncesi

Depresyon Aşaması: Yoğun üzüntü ve boşluk duyguları genellikl depresyon aşamasını karakterize eder. Sevdiklerimiz olmadan kendimizi yalnız hissedebiliriz veya ölümden sonra onları geri dönmelerini istediğimiz için kızgın olabiliriz.

Yaygın duygular/belirtiler: boşluk üzüntü hissizlik yalnızlık

Kabullenme Aşaması:Bu aşama genellikle sevilen birinin öldüğüne dair yeni keşfedilen bi anlayışla karakterize edilen yas tutmanın “son” aşaması olarak görülür. Kendimizi onlar hakkında daha açık konuşurken bulabilir veya hayata devam etmeye başlayabiliriz. Bazı insanların bu yas tutma aşamasına ulaşmadıklarına dikkat etmek önemlidir. Ölümü kabul etmek herkes için farklıdır.

Umut / Anlam Bulma Aşaması: Bu, artık kaybınızı inkar edeceğiniz anlamına gelmez, ancak tekrar bir mutluluk duygusu bulabileceğiniz anlamına gelir. O zaman geleceği yeni bir ışıkta görmeye başlarız. Gelecek için plan yapmaya başlayabilir veya sevdiklerinizin anısını onurlandırmanın yollarını düşünebiliriz.Hayatın hala yaşamaya değer olduğu hissedilmeye başlanabilir ve dört gözle bekleyeceğimiz şeyler kaldı geriye.

Yas tutmanın tüm bu aşamalarını listelendikleri sırayla yaşamayabileceğimizi anlamak önemlidir. Bir aşamadan diğerine gidip gelebiliriz, hatta tüm bu duyguları atlayabiliriz. Bu yas tutma aşamalarının bir kural olarak değil, bir kılavuz görevi görmesi beklenir. Herkes yas tutma sürecini farklı yaşar, unutulmamalıdır.

Kullanılan Kaynaklar:

Hamilton IJ. (2016). Understanding grief and bereavement.

Kübler-Ross E, et al. (2005). On grief and grieving: Finding the meaning of grief through the five stages of loss.

Board P. Grief, Bereavement, and Coping With Loss (PDQ®).

Çocuk diş hekiminin görevleri nelerdir?

🦷 Çocuklarda diş hekimi kaygı ve korkusunun oluşmasını önlemek, 🦷Bireysel çürük risk faktörlerini değerlendirerek çürük risk grubunu (düşük-orta-yüksek) tespit ederek kişiye özgü koruyucu program oluşturmak,

Çocuk diş hekiminin görevleri nelerdir?

🦷 Çocuklarda diş hekimi kaygı ve korkusunun oluşmasını önlemek,

🦷Bireysel çürük risk faktörlerini değerlendirerek çürük risk grubunu (düşük-orta-yüksek) tespit ederek kişiye özgü koruyucu program oluşturmak,

🦷 İlk diş hekimi muayenesinden itibaren aileye doğru beslenme alışkanlıklarıyla ilgili tavsiyede bulunmak,

🦷 Süt ve daimi dişlerde var olan çürüklerin tespitini ve tedavisini düzenlemek,

🦷 Bebeklikten itibaren çene gelişimini takip ederek mevcut problemleri önleyici ortodontik tedavilerle çözmek,

🦷 Süt ve daimi dişlerin travmalarında gerekli tedaviyi yapmak ve takip sürecini yönetmek,

🦷 Kaygı -endişesi nedeniyle ve bedensel ve zihinsel engeli sebebiyle klinik şartlarda(diş hekimi koltuğu) tedavisi mümkün olmayan hastalarda sedasyon veya genel anestezi ile diş tedavilerini tamamlamaktır.

Panik atak nedir?

Panik bozukluğu nedir? Nasıl tedavi edilir? Panik atak sırasında ne yapmalı bu yazıda bulabilirsiniz.

Aniden ve düzenli bir şekilde ortaya çıkmakta olan panik ve korku hissine panik atak denilmektedir. Hemen her insan hayatının belli dönemlerinde korku ve panik hislerine kapılabilmektedir. Bu his gergin durumlara karşı verilmekte olan doğal bir tepkidir. Fakat panik atak yaşamakta olan bir birey için endişe ve korku gibi durumlar düzenli olarak ve ortada hiçbir neden yokken oluşum göstermektedir.

Panik atak durumu ruhsal bir rahatsızlıktır ve beklenmedik bir şekilde ortaya çıkarak devamlılık göstermektedir. Kişinin hayat kalitesini ciddi oranda düşürmekte olan bu durumun mutlaka tedavi edilmesi tavsiye edilmektedir. Aksi takdirde daha ciddi sonuçlar ortaya çıkabilmektedir.

PANİK ATAK NEDENLERİ NELERDİR?

Panik Atak Nedenleri Nelerdir? Diğer pek çok ruhsal rahatsızlıkta olduğu gibi kesin bir şekilde neden ortaya çıkmakta olduğu bilinmemektedir. Fakat kişinin daha önce yaşamış olduğu travma veya aşırı stresli bir dönem böyle bir durum yaşamasına olanak sağlayabilmektedir. Yas ve travma gibi durumlar beyinde dengesizlik oluşturabilmekte ve bu duruma yol açabilmektedir.

Hastaların bazılarında ise genetik nedenlerden dolayı oluşum gösterebilmektedir. Aile bireylerinden bir tanesinde panik atak bulunmakta olan hastanın diğer insanlara oranla bu durumu yaşama ihtimalinin daha yüksek olduğu bilinmektedir.

PANİK ATAK BELİRTİLERİ NELERDİR?

Panik Atak Belirtileri Nelerdir? Belirtiler arasında şunlar yer almaktadır:

  • Ani tuvalet ihtiyacı
  • Ateş basması
  • Baş dönmesi
  • Baygın hissetme
  • Boğulma hissi
  • Dehşet hissi
  • Ölme hissi
  • Genel titreme
  • Göğüs ağrısı
  • Hızlı kalp atışı
  • Kulaklarda çınlama
  • Kuru ağız
  • Mide bulantısı
  • Nefes darlığı
  • Parmaklarda karıncalanma
  • Terleme
  • Üşüme
  • Uyuşma veya iğne batması
  • Vücutta kopuk hissetmek

Panik atak durumunu yaşamakta olan bu belirtiler arasında en a 4 tanesini yaşamaktadır. Eğer belirtiler daha az ise bu duruma kısıtlı panik atak ismi verilebilmektedir. Genellikle 5 ile 20 dakika boyunca sürmektedir. Bazı vakalarda ise ataklar 1 saate kadar uzayabilmektedir. Kişinin durumunun şiddetine bağlı olarak panik atak sayısı değişim gösterebilmektedir. Bazı bireylerde ayda bir ortaya çıkmakta olan bu durum bazılarında ise haftada bir oluşum göstermektedir. Bu durum genel olarak korkutucu ve tehlikeli bir durum değildir ve kişinin zarar görmesine neden olmamaktadır.

Panik Atak Nasıl Teşhis Edilir?

Panik Atak Nasıl Teşhis Edilir? Öncelikle hastanın durumunu öğrenebilmek için öyküsünün dinlenmesi gerekmektedir. Hastanın neler yaşadığı hakkında detaylı bilgiler alınarak ve belirtiler de belirlenerek teşhis yapılabilmektedir. Teşhis için gerçekleştirilen muayene boyunca hasta ile ilgili pek çok bilgi elde edilmekte ve bununla birlikte genel durumunun nasıl olduğu öğrenilmektedir. Aynı zamanda hastanın ne kadar zamanda bir atak geçirmekte olduğu da sorgulanmaktadır. Teşhisin doğru bir şekilde konulması ile birlikte hastanın tedavi sürecinin başlatılması gerekmektedir. Böylelikle hastaya uygun tedavi uygulanarak hayat kalitesinin yükseltilmesine olanak sağlanmaktadır.

Panik Atak Sırasında Ne Yapmalı?

Panik Atak Sırasında Ne Yapmalı? Bu esnada ilk yardım bilgisi oldukça önemlidir. Atak geçirmekte olan kişinin oturtulması ve yavaş ve derin soluklar ile nefes alıp vermesi gerekmektedir. En az 4 saniye süre ile burundan soluk alıp ve yine 4 saniye boyunca dudaklarını büzerek de nefes vermesi gerekmektedir.

Panik Atak Nasıl Tedavi Edilir?

Panik Atak Nasıl Tedavi Edilir? Öncelikle hastanın durumu hakkında detaylı bir bilgi elde edilmesi gerekmektedir. Böylelikle de hastanın durumuna uygun olarak hareket edilmektedir. Her hasta için farklı bir tedavi süreci uygun olabilmektedir. Bundan dolayı da tedavi süreçleri kişiye özel olarak oluşturulmakta ve böylelikle iyileşme sağlanmaktadır.

Kabul Kararlılık Terapisi (Acceptance and Commitment Therapy-ACT) ile Panik Atak Nasıl Tedavi Edilir?

Panik bozukluğu, tekrarlayan ve beklenmedik panik ataklarla karakterize bir anksiyete bozukluğudur. Kabul ve Kararlılık Terapisi (ACT), panik bozukluğunu etkili bir şekilde tedavi etmek için kullanılabilecek kanıta dayalı bir yaklaşımdır.

ACT’de, panik atak deneyimini kabul etmeye ve onlarla başa çıkmaya yardımcı olacak farkındalık becerileri geliştirmeye odaklanılır. Bu, panik atak sırasında ortaya çıkan fiziksel duyumları ve düşünceleri kontrol etmeye veya ortadan kaldırmaya çalışmadan gözlemlemeyi ve kabul etmeyi içerir.

ACT ayrıca kaygı gibi rahatsız edici duyguların varlığında bile kişisel değerleri ve hedefleri tanımlamanın ve bu değerlerle uyumlu eylemde bulunmanın önemini vurgular. Bu, panik bozukluğu olan bireylerin odaklarını panik ataklardan kaçınmaya veya panik atakları bastırmaya çalışmaktan uzaklaştırmasına ve bunun yerine tatmin edici ve anlamlı bir hayat yaşamaya odaklanmalarına yardımcı olabilir.

ACT kullanılarak panik bozukluğu tedavisi tipik olarak farkındalık uygulamalarının, bilişsel yeniden yapılandırma tekniklerinin ve maruz kalma terapisi gibi davranışsal stratejilerin bir kombinasyonunu içerir. Her zaman gerekli olmamakla birlikte ilaç tedavisi de ACT ile birlikte kullanılabilir.

Genel olarak ACT, kaygı gibi rahatsız edici duyguları ortadan kaldırmaya veya kontrol etmeye çalışmak yerine kişisel değerlere ve hedeflere bağlılığı ve kabulü vurgulayan panik bozukluğunun tedavisinde şefkatli ve etkili bir yaklaşım sunar.