Beliren yetişkinlikte sosyal medya tutumu ve narsisizm arasındaki ilişkinin incelenmesi

BELİREN YETİŞKİNLİKTE SOSYAL MEDYA TUTUMU VE NARSİSİZM ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ

Son yıllarda sosyal medyanın çok kullanılması, beliren yetişkinlik dönemindeki kişilerin kendilerini bu alanda ifade etme çabalarını beraberinde getirmektedir. Sosyal medya platformları kişilere farklı alanlarda kendi düşüncelerini, yaşayış şekillerini, hobilerini vs. paylaşma alanı sunmakta ve bu alanlarda diğer insanların paylaşımlarına dokunma şansı tanımaktadır. Her bir birey sosyal medyayı farklı amaçlarda kullanmaktadır. Bu amaçlar arasında; haber almak, görüş bildirmek, resim paylaşmak, arkadaşlarını veya toplumda itibar gören kişileri takip etmek sayılabilir. Kişilerin kendilerini bu platformlarda ifade ederken olduklarının en iyi halini gösterme, kimi zaman olduklarından daha da iyi gösterme ve takdir toplama çabaları, durumun; kendini mükemmel olarak görme, en iyi olma çabasının yoğun olarak tanımladığı narsisizm kavramıyla ilişkili olabileceği sorusunu akla getirmektedir. Bu sebeple bireylerin sosyal medya kullanım tutumları ile narsisizm arasındaki ilişki bu çalışmada incelenmiştir. Beliren yetişkinlerle yapılan bu çalışmada sosyal medya tutum ölçeği ve narsistik kişilik envanteri temel alınmıştır. Araştırma 180 öğrenci üzerinde yapılmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgular, öğrencilerin sosyal medya tutumuna yönelik olumlu olduğu yönündedir. Sosyal medya tutumu ile cinsiyet arasında anlamlı bir fark bulunmuştur. Araştırmada sosyal medya tutumu ile narsisizm arasında çok düşük düzeyde ilişki bulunmuştur.

Anahtar Kelimeler: Sosyal Medya Kullanım Tutumu, Narsisizm, Beliren Yetişkinlik

Abstract

The use of social media in recent years brings with it the efforts of the people of emerging adulthood to express themselves in this field. Social media platforms haveb different area. People can use it about to share; their own thoughts, life styles, hobies etc. And social media platforms gives them the opportunity to touch other people’s shares. Every individual can use social media for different purposes. To get news, to give an opinion, to share pictures,to follow the friend sorreputable people in the community.When people are expressing themselves on these platforms, they take care about to show their best, sometimes to Show more than the yare,and they efforts for be admired. This situation may be related to the concept of narcissism, which they intensivelydefines as being perfect, seeing themselves as being the best.For this reason, the relationship between individuals’ social media attitudes and narcissism has been examined in this study. Social media attitude scale and narcissistic personality inventory were used in this study. The research was carried out on 180 students. Findings from the survey suggest that students are positive towards social media attitudes. A significant difference was found between social media attitude and gender. In the research, there was a very low level of relationship between social media attitude and narcissism in the research.

KeyWords:Social Media UsageBehavior, Narcissm,EmergingAdulthood

GİRİŞ

Günümüzde yeni iletişim ortamları, özelikle internet, modern iletişim sisteminin en büyük destekçisi olmaktadır. 1970’lerde başlayan ve 1990’lardan sonra hızla devam eden internet kullanımı, sosyal medyanın hız kazanmasıyla her kesimden insanı ilgilendirecek noktalara ulaşmıştır. Günümüzün sanal ortam kullanıcıları tarafından bir alışkanlık haline gelen sosyal medya kullanımı, her kültürden ve her kesimden geniş kitlelerin, sosyal taleplerine yanıt verirken; aynı zamanda bu ortam eleştirilenin odak noktasında bulunmaktadır(Vural & Bat, 2010)Sosyal medya kullanan bireyler bu ortamda kendilerini ifade ederken , bir noktadan sonra kendi yarattıklarını sanal dünyanın bağımlısı haline gelmeye başlamıştır. Araştırmalara göre günümüzde kadınların ve erkeklerin %74si her gün çevrimiçi olarak kendi sosyal medya hesaplarını kullanmaktadır(Mantar, 2014). Sosyal medya hesaplarını kullanırken kişiler profillerini güncelleyerek, güne ayak uydurmak ve akranlarıyla hayatlarını paylaşmak arzusundadır. Toplanan “like” sayılarının büyük önem arz ettiği günümüz dünyasında kullanıcılar, olabildiğince çok beğeni toplamak adına paylaşımlarına yön vermektedir. Bu bağlamda kişilerin kendilerini iyi gösterme arzuları narsisim kavramının temel ilkelerinden olanı en iyi olma ve mükemmeli arama anlayışının sosyal medya kullanımı esnasında baş gösterdiğini göstermektedir. Narsistik kişilik bozukluğu 1980 yılında APA tarafından DSM-III’te şu tanı ölçütleriyle yer bulmuştur: Grandiyöz (görkemli, gösterişli) tarzda önemli ve eşi benzeri olmama duygusunu yaşantılama; başarı, güç, zeka, güzellik gibi kavramlara sahip olduğuna inanma veya ideal aşk düşlemini kurma; olumsuz yaşam olaylarına tahammülsüzlük; herhangi bir sorumluluk almadan ayrıcalık ve hak talebi içerisinde olmak; eş duyuma olabildiğine az derecede sahip olmak hatta olamamak (Hyman, 1989).

Narsist özellikler taşıyan kullanıcıların daha sık durum güncellemesi yaptığı, daha çok kendilerinin baş rolde olduğu fotoğraflar paylaştığı ve kendilerini üstün göstermek için özlü söz ve mottolar paylaşmaya daha yatkın olduğu belirtilmektedir(Kryder, 2010: 32). “Selfie”lerin son dönemde bu kadar popüler olması da bu örnekleri destekler niteliktedir.

Sosyal Medya Kullanımı ve Beyin Arasındaki İlişki

Sosyal medyanın kullanımı ile beyin arasında bağımlılığı oluşturan temel bir ilişki vardır. Sosyal medya kullanım sıklığının artması bağımlılığı da arttırır. Modern dünyanın insanlara getirmiş olduğu beğenilme derecesi/sayısı beynin ödül sistemini devreye sokar. Ödül sistemi pozitif Pekiştireç yoluyla çalışır pozitif Pekiştirmeler sonucu dopamin salgılanır ve psikolojik tatminlik ve mutluluk sağlanır. Beyindeki ödül sisteminin temelini oluşturan limbik sistem, temel duyguları ve davranışları kontrol etmekte ve haz algısına temel oluşturmakta, ayrıca cinsel davranış, motivasyon, hafıza ve öğrenmeye aracılık ve beslenme gibi önemli davranışları da kontrol etmektedir (Suhara,Yasuno ve Sudo, 2001)

Günümüzde insanlar yedikleri yemeği, bulundukları konumun, bir olay hakkındaki fikirlerini sosyal mecralarda paylaşır. Bu mecra aracılığıyla paylaşımlarına aldıkları beğeniler kullanıcıların beğenilme ihtiyacını doyurur. Bilindiği üzere, beğenme beğenilme dopamin seviyesini arttırır. Dopamin beyinde haz duygusuna aracılık eder. Haz verebilecek durumlar esnasında salgılanır. Bu yüzden kişinin haz verecek aktiviteler veya işler aramasına sebep olur. Bunun yanı sıra sosyal sorumluluk projeleri ; farkındalık oluşturma amaçlı paylaşımlar kişinin kendini rahatlatmasına ve sorumluluğu kişinin üzerinden atmasına yardımcı olur. Kişi için yeni haberlere, yeni oluşumlara ve farklı alanlardaki yeniliklere rastlama sıklığı ,ödül hormonu dopamin sağlamamıza neden olan bir diğer faktördür. Dolayısıyla haz duymak, rahatlamak ve yeniliklere karşı duyulan merak sosyal medya kullanım sıklığını etkilemektedir.

1953 yılında James Olds ve Peter Milner’in deneyi bize dolaylı olarak sosyal medyanın beyindeki ödül mekanizmasının aktifleştiren ve bağımlılık yaratan bir bileşen olduğuna dair yordama gücü sağlamaktadır. Şöyle ki bahsi geçen deneyde, bir farenin beynine elektrot yerleştirilerek fare kafese koyulmuştur. Fare, kafesin belirli bir bölgesine her gittiğinde elektrot aracılığı ile bir uyarı verilmiştir. Bu uyarı farenin beyninde ödül merkezini aktifleştirmesine olanak sağlamıştır. Fare zamanla kafesin o bölgesine daha çok gitmeye başlamış, hatta bir süre sonra o bölgeden hiç ayrılmamıştır. Bunun üzerine deney düzeneği değiştirilmiş ve elektrot bir pedala bağlanarak fare, pedalın bulunduğu başka bir kafese alınmıştır.

Fare kafeste dolaşırken rastgele pedala basmış ve beklendiği gibi pedala basma sıklığını giderek arttırmıştır. Öyle ki önüne yiyecek konulsa dahi yemek yemek yerine yorgunluktan halsiz düşene kadar pedala basmayı sürdürdüğü gözlemlenmiştir. Sosyal medya da bireylere sağladığı doyum açısından vazgeçilmez bir ödül mekanizması haline gelmiş kullanıcıları paylaşım yaptıkça doyum sağlayan; doyum sağladıkça da paylaşım yapmaya iten kısır bir döngüye sürüklemiştir.

Beliren Yetişkinlik Dönemi ve Sosyal Medya

Jeffrey Jensen Arnett (1994; 1998) tarafından ortaya atılan beliren yetişkinlik kavramı, ergenlik ile yetişkinlik arasındaki dönemi (18-25 yaş) kapsayan belirgin bir gelişimsel dönem olarak tanımlanmaktadır. Bu karmaşık ve dinamik gelişimsel dönem bireyler için hem çeşitli fırsatların yakalandığı hem de belirli zorlukların yaşandığı bir dönemdir. Beliren yetişkinlik dönemi genellikle(18-25) yaşları arası olarak tanımlansa da bazı çalışmalarda bu dönemin üst sınırının 28-29 olabileceği de öne sürülmüştür (alıntılayan :Doğan , Cebioğlu, 2011)( aktaran: Arnett, 2000).Bu dönemdeki bireyler ergenlik döneminin ardından yaşamlarına yön vermek amacıyla girişimlerde bulunur, kendilerine uygun iş, eş ve hayat çizgilerine dair arayışlarda bulunurlar. Ergenlik döneminin fırtınalarının yerini, yetişkinliğin sakin sularına bırakmak arasında kalan bu dönem gençler için ,nerede olduklarının, kim olduklarının ve geleceğe dair olgularının şekillendiği bir dönemdir. Bu dönemi sadece bir geçiş dönemi olarak nitelendirmek yetersiz kalacaktır. Bu dönemde sadece geçiş olaylarına (örn, evlenmek, okulu bitirmek) odaklanmak, beliren yetişkinlerin aile ve arkadaşlık ilişkileri, sosyal ve duygusal gelişimleri (örn, kimlik gelişimi), sergiledikleri riskli davranışlar ve yaşadıkları psikolojik problemler gibi konuları göz ardı etmek anlamına gelebilmektedir(alıntılayan :Doğan , Cebioğlu, 2011) ( aktaran:Arnett, 2007d). Kimlik keşfi sürecinde birey, kim olduğunu ve hayatta neler yapmak istediğini araştırmaktadır. Beliren yetişkinler, yetişkin rollerine adım atmadan önce değişik alanlarda (örn, iş, aşk, dünya görüşü) kimlik arayışlarını sürdürmektedirler. (alıntılayan :Doğan , Cebioğlu, 2011) ( aktaran:Nelson, 2003) Kimlik arayışı, beliren yetişkinliğin temel öğelerinden bir tanesidir. Endüstrileşmiş toplumlardaki beliren yetişkinler, bu dönemde ben kimim ve hayatta ne yaparak mutlu olabilirim sorusunu yanıtlamak için farklı yaşam seçeneklerini denemekte ve kendilerine uygun olanı seçmeye çalışmaktadır.(Doğan & Cebioğlu, 2011). Kimlik keşfi sırasında tüm bu seçenekler arasında dolanan gençler bir yandan da yeni yaşantıları deneyimlerken, bir çok alanda kendilerini ifade etme ve istekleri doğrultusunda bir takım kararlar almak mecburiyetindedir. Benlik kavramı kimlik arayışı süreciyle şekillenmektedir.“Ben”i, “diğerleri”nden ayıran her türlü özellik ve süreç benlik olarak nitelendirilir. (Dökmen, 2010). Bilgin (2007) benlik kavramının özsaygımızı, diğerleriyle ve kendimizle ilişkilerimizi etkilediğine değinmiştir. Goffman’ın performanslar kavramına göre kişi kendisini sürekli olarak karşısındakine onaylatmak istemekte ve bu hal sürekli kendini sunmayı getirmektedir. (Yıldız, 2015) Kişiler kendilerini topluma kabul ettirecek idealize performanslar tercih etmektedir. (Goffman, 2014) Benlik ile ilgili bir diğer nokta da bireyin kendisine bir resim gibi dışarıdan bakabilmesi ile ilgilidir. Bu nokta bizi ayna terimine götürmektedir. Ayna bir yandan çocuğun kendini ayna karşısında görmesi ile oluşan benlik kavramındaki dar anlamı ile bir yandan da bireyin performanslarına karşı dışarıdan verilen tepkiler doğrultusunda iki anlam kazanmaktadır. (Bilgin, 2007) Yapılacak bir çıkarım da performanslarımız benliğimizin bir sunumudur ve bizim dışımızdaki başkalarının da etkisindedir. Benliğimizi başkalarına sunarken ideal performansları seçerek kendimizi farklı benlik sahibi bireyler olarak tanıtmak mümkündür. Sosyal medya bu ortam için gerekli imkanları fazlasıyla sağlamaktadır. (Yıldız, 2015) Geçmişte, internetin kullanımının ilk yaygınlaştığı dönemlerde insanlar üye oldukları sitelere anonim kimliklerle kayıt olmakta kullandıkları nicknameler haricinde kişisel bilgileri deşifre olmamaktaydı. Cinsiyet, lokasyon, yaş, yaşadığı yer ya da ismi saklanan veri tabanları kullanılmaktaydı. İnsanlar genellikle o anki ruh hallerine göre isimler seçmekte ya da sevdikleri şarkıcı, oyuncu ile ilgili bir ad tercihinde bulunmaktaydı. Bu durum genellikle onların gerçek hayatlarından bir parça taşımakta ancak fazla bir bilgi içermemekteydi. Böylece insanlar kendilerine yeni birer dünya ve yaşam oluşturabilmekteydi. (Hook, 2014)

Sosyal medya kullanımı artık daha kişisel bilgiler içerecek şekilde tasarlanmaktadır. Her yeni gün yeni bir mecra ortaya çıkmaktadır. İnsanlar bu mecralarda statülerini oluşturmaktadırlar ve diğerlerinin statülerini takip edebilmektedirler. (Toprak ve ark., 2009)Sosyal medyanın bu gelişim süreci gençleri de içine almaktadır. Bu süreç gençlerin kendilerini gelişen dünyada tanıtmaları için onları günümüzde bir bağımlılık haline gelen sosyal medyayla buluşturmaktadır. Sosyal medya bu anlamda gençlere sonsuz bir pencere olmaktadır. Gençler günlük yaşantılarını, kim olduklarını sosyal platformlarda aktif olarak sergilemektedir. Günümüzde iş bulma, arkadaşlık kurma ,kendini ifade etme konusunda oldukça önem arz eden sosyal platformların oluşturduğu bu mecra, bu ortamda varlık göstermenin opsiyon olma halinden çıkıp zorunluluğa dönüşmesine sebep olmaktadır. Bireyler kendi profil sayfalarındaki paylaşımlarıyla varlıklarını belli etmekte, sayfalarındaki gönderilerle kendilerini dış dünyaya tanıtmaktadır. Durumun ciddiyeti kişilerin kendilerini sosyal platformlarda olduğundan farklı biri olarak tanıtmak gibi büyük riskleri de beraberinde getirmektedir. Bireylerin kimlik arayışı da bu platformlardaki paylaşımlara yansımaktadır. Kişiler kendilerine bir profil sayfası oluşturarak sanal dünyaya ayak uydurmaktadır. Ancak paylaşılan gönderilerle kendilerini ifade etme arasında sıkışıp kalan gençlikte doğan yeni kavram “dijital benlik” kavramıdır. Binark(2012 s.118) dijital kimlik oluşturma sürecini sürekli olarak kurma/inşa etme süreci olarak ele almıştır. Onlara göre bu süreç sadece geleceğe değil, geçmişe dair de göndermeleri olan bir “olma” hâlidir. Yani bireyin, oluşturduğu profildeki kimlik inşası onun kendi biçtiği bir zaman katmanında ilerlemektedir. Kişinin kendi oluşturduğu dünyada ilerlemektedir. Timisi (2005 s. 97) merkezsiz bir iletişim alanı olarak karşımıza çıkan bu yeni durumu, kendini yaratmanın mükemmel bir olanağı olarak tanımlamaktadır. Kullanıcı bu sayede istediği görsel ya da metinsel içeriği sanal benliğine yerleştirebilmektedir. Kişi artık dijital bileşenlerden oluşan bir kopyasına sahiptir. Bireylerin sahip oldukları kültürel, simgesel, ekonomik değerler dijital kimlik tasarım sürecinde etkin bir rol oynamaktadır. Bu değerler etrafında şekillenen beğeniler ve bu beğenilerin gerçekleştirilme biçimleri, söz konusu temsile birebir yansımaktadır.(alıntılayan İşman, Buluş,Yüzüncüyıl 2016 s.613) (aktaran:Bilgin, 2007 s. 85).

Dijital Benlik ve Narsisizm

Yansımalar, dijital benlik kavramı ile narsisizm kavramını yan yana getirmektedir. Narsisizmin günümüzde sosyal medya ve yeni iletişim teknolojileri ile arttığı görülmektedir. Sosyal medyada kişiler kendilerini, resimlerini ve kişilik özelliklerini, hayatlarını kendi istekleri doğrultusunda sunar. Bu durum da sosyal medyanın aslında gerçek hayatla kurduğumuz bağdan farklı olduğunu göstermektedir. Dijital ortamdaki birey, her şeyiyle mükemmeli temsil etmek isteyen, kendi algısında ne iyi ise onun varlık alanını kendisinde ortaya koymaya çalışandır.(Alanka Ö., Cezik A. 2016 s.550) Dijital ortamlarda bireylerin kendi resimlerini paylaşmaları narsizmi destekleyen durumlardandır. Narsist kişiler öyle olmamalarına rağmen statü, zeka, yaratıcılık ve güzellik olarak başkalarından çok daha iyi olduklarına inanmakta, kendilerini özel, öncelikli ve benzersiz olarak görmektedirler(alıntılayan:Alanka, Cezik 2016 )(aktaran:Twenge ve Campbell,2010 s.44).Narsist kişilerin kendi benliklerinin tek olduklarına inanmaları , ve kendilerine dair yoğun paylaşımlarda bulunmaları sosyal platformlarda onları aktif göstermektedir. Benlik, birinin varlığının çekirdeğindeki bir şey olarak düşünülebilir. Bazen birisinin kimliğinin özü olarak da ifade edilir(alıntılayan:Alanka, Cezik 2016 )(aktaran: Hood, 2014 s.134).Kimlik, psikolojik olarak kişinin kendisini o kişi olarak görüp ifade etmesi olarak tanımlanırken kişinin kendisi hakkında sahip olduğu imaj, görüş, bilgi vb. temsilleri ifade etmektedir. Özetle kişinin kendine bakışının bir ifadesidir(alıntılayan:Alanka, Cezik 2016 )(aktaran:Bilgin, 2007 s.78).Kimlik arayışlarında özellikle beliren yetişkinler kendilerini farklı şekilde dijital ortamlarda ifade etmektedirler. Sosyal medya insana, kişinin kendisini istediği gibi tanımlayacağı yeni bir kimlik yaratabileceği bir ortam ve izlenebileceği bir podyum sunmaktadır(AlankaÖ., Cezik A. 2016 s.567).Bu dijital ortamda kişiler benliklerinden çıkarak başka bir birey gibi hareket edebilir. Bunu Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi Kuramıyla açıklamak mümkündür. Kuram temel ihtiyaçlarımızı piramidin basamaklarıyla tasvir eder. (Yıldırım, 2015)’e göre Kuramın üçüncü basamağında yer alan ait olma ve sevgi; dördüncü basamağında yer alan saygı ihtiyacını doyurmak adına bireyler sevmek, sevilmek, bir gruba ait olmak, şefkat, beğenilmek, takdir edilmek, tanınmak, değer görmek gibi ihtiyaçlarını doyurmak amacıyla hareket ederler ve sosyal medyada diğer kullanıcılar tarafından beğenilmek, onların ilgisini çekmek adına paylaşımlarına yön verirler. Kendilerini en iyi gördükleri resimleri paylaşır, kendilerini en iyi ifade ettiklerini düşündükleri cümleleri sıralar ve en dikkat çekici konumlarda yer bildirimi yaparak diğer kullanıcılara hayatlarının “en”lerini sunarlar.

Yöntem

Bu araştırma, günümüzde gittikçe artan sosyal medya kullanımının kişilerde kendilerini daha iyi gösterme eğilimlerini incelemek amacıyla yapılmıştır. Narsisizmin kendini üstün görme, takdir ve ilgi bekleme, daima en iyi olma çabasıyla beslenen doğasını, sosyal medya kullanımı düşüncemize göre beslemektedir. Temelde yatan güvensizlik ile kendilerini olduğundan iyi gösterme eğilimi birleştiğinde günümüzdeki çılgın sosyal medya kullanım açlığının doğduğu ve bu ikilinin birbirinden beslendiği temel görüş olarak benimsenmiştir. Çalışmamız gelişen dünyanın sahne adayları olan üniversite öğrencilerini hedef alarak bu ilişkinin varlığının olup olmadığını kanıtlamaktır.

Araştırma deseni: Araştırma ilişkisel araştırma türüne göre yapılmıştır. İki ve daha fazla sayıdaki değişken arasındaki ilişkileri, birlikte değişimin varlığını veya derecesini belirlemeyi amaçlar. Korelasyonel araştırmaların, nedensel karşılaştırma türleri vardır.

Araştırma evreni: Başkent Üniversitesi Eğitim Fakültesi 2016-2017 öğrencilerinden oluşmaktadır. Beliren Yetişkinlik dönemindeki 200 katılımcıyla araştırma gerçekleşmiştir. Öğrencilerin bazılarının cevap vermemesi sonucunda evren 180 kişiye düşmüştür.

Veri Toplama Araçları ve Verilerin Toplanması

Kişisel Bilgi Formu: Kişilerin cinsiyetini, eğitim durumunu, ekonomik durumunu, mesleğini öğrenilmek amacıyla kişilere sosyal medya kullanım tutum ölçeğiyle birlikte verilen formdur. Form araştırmacıların da eklemeleriyle yeniden düzenlenmiş olup çalışmaya katılacak olan kitlenin demografik bilgilerini almayı hedeflemektedir.

Sosyal Medya Tutum Ölçeği: Argın (2013) tarafından öğrencilerin sosyal medyaya ilişkin tutumlarını tespit etmek amacıyla 23 maddelik bir ölçek geliştirilmiştir. Sosyal Medya Tutum Ölçeğinin (SMTÖ) Alpha değeri 0,85 olarak hesaplanmıştır (Argın,2013). Edinilen bilgiler araştırmacılar tarafından sosyal medya tutum ölçeği ve kişisel bilgi formu ile bizzat toplanmıştır. Kişilerin sosyal medya kullanımına yönelik davranışlarını belirlemek adına kullanılmıştır. “Paylaşım ihtiyacı”, ”sosyal yetkinlik”, “sosyal izolasyon”, “öğretmenlerle ilişki” alt boyutlarında ölçekte incelemektedir. Kesinlikle katılmıyorum, katılmıyorum ,kararsızım, katılıyorum ve kesinlikle katılıyorum biçiminde sorular yanıtlanmaktadır. Testten alınabilecek puanlar 23-115 arasında değişmektedir. Ölçekte 3., 7., 11., 14., 22. ve 23. maddeler olumsuz olduğu için ters kodlanmıştır. Verilerin ortalama puanları 1-2,33 arasında olanlar “olumsuz tutum”, 2,34 ile 3,66 arasında olanlar “kısmen olumlu tutum”, 3,67 ile 5 arasında olanlar “olumlu tutum” olarak değerlendirilmiştir(ALİCAN & SABAN, 2013)

Narsistik Kişilik Envanteri: Narsistik Kişilik Envanteri, Dr. Robert Raskin ve Dr. H.C.S. Hall tarafından ilk kez 1979 yılında geliştirilmiştir. Ardından, Dr. Robert Raskin ve Dr. Howard Terry tarafından günümüzde uygun hale getirilmiştir. Ölçeğim Türkçeye çevirisi, geçerlik ve güvenirlik çalışması 2000 yılında, Hakan Kızıltan tarafından “Narcissistic Personality Inventory (NPI) Ölçeğinin Türkçe Formu Dil Eşdeğerliliği, Güvenilirlik ve Geçerlilik Çalışmaları” adlı yüksek lisans teziyle yapılmıştır. Bu araştırma sayesinde narsisizmin sayısal verileri elde edilmiş olup Türkiye yazın çalışma sahasına olanakları yaratmıştır. (Timuroğlu ve İşcan, 2008). Daha sonra 2006 yılında, NPI ölçeği 16 soruya indirilerek yeniden düzenlenmiştir(Ames, 2006).Ölçeğin Türkçeye geçerlilik ve güvenirlik çalışması ise Salim Atay tarafından 2009 yılında yapılmıştır (Atay, 2009).Elde edilen bulgular, envanterin güvenirlik düzeyinin, orijinal formun değerleri ile karşılaştırıldığında yeterli olduğunu göstermektedir. Her iki uygulamada da ölçeğin yapı geçerliliği kanıtlanmıştır(ATAY, 2009).

Birinci ve İkinci Uygulama Güvenirlik Değeri tabloları.

Tablo1

Cronbach’s Alpha Değeri

Madde Sayısı

,570

16

Tablo2

Cronbach’s Alpha Değeri

Madde Sayısı

,627

16

Ölçek ve form aracılığıyla toplanan veriler SPSS 15.0 programı ile analiz edilmiş, anlamlılık düzeyi, 05 olarak alınmıştır. Araştırmadaki verilerin değerlendirilmesinde Pearson Kolerasyon Testi kullanılmış, sonuçlar.95 anlamlılık düzeyinde değerlendirilmiştir. Ölçekteki verilere ilişkin frekans ve yüzde dağılımları hesaplanmış, tablo ile gösterilmiştir

Sayıltılar

Üniversite öğrencilerinin sosyal medya tutum ölçeğine ve narsisizm ölçeğine gerçek durumlarını yansıtan yanıtlar verecekleri kabul edilmiştir.

Sınırlıklar

Çalışma grubunun uyum düzeyleri Sosyal Medya Tutum Ölçeği ve Narsisizm Ölçeğinin ölçtüğü niteliklerle sınırlıdır.

Çalışma grubu 180 kişi ile sınırlıdır.

Çalışmada ağırlık cinsiyet grubu kadındır.

Alt Amaçlar

  • Öğrencilerin cinsiyetlerine göre sosyal medya yönelik tutumları ve narsistlik kişilik özellikleri arasında anlamlı bir fark var mıdır?
  • Gelir durumu ile narsisizm arasında anlamlı bir fark var mı?

BULGULAR

Bulgular

Demografık bilgiler tablo halinde verilmiştir. Çalışmaya 180 öğrenci katılmıştır.

Tablo3

Değişkenler

N

%

Cinsiyet

Kadın

155

86,1

Erkek

25

13,9

Üye olma

Üye

173

96,1

Değil

7

3,9

3. Gelir Durumu

Düşük

1

,6

Orta

154

85,6

Yüksek

25

13,9

Kullanım Sıklığı*

Her gün bir kereden fazla

148

82,2

Her gün bir kere

21

11,7

Haftada bir kereden fazla

6

3,3

Haftada bir kez

3

1,7

Ayda birkaç kere

2

1,1

Harcağıdınız Ort Süre

5-10dk

37

20,6

11-30dk

63

35,0

31-60dk

49

27,2

61-120dk

20

11,1

121dk ve daha fazla

11

6,1

Bağlanma Ortamı

Ev

79

43,9

internet kafe

3

1,7

kablosuz ağ

84

46,7

Hepsi

14

7,8

Bağlandığınız Araç

mobıl cihazlar

174

96,7

dizüstü pc

5

2,8

masaüstü pc

1

,6

Sosyal Medya Sitesi*

Facebook

100

Twitter

75

Youtube

125

Myspace

9

Wikipedia

20

Tumblr

13

İnstagram

133

Snapchat

90

Whatsapp

92

Scorp

6

Periscope

5

Swarm

32

Messenger

30

Vine

8

Diğer

14

Tablo3 e bakıldığında öğrenci cinsiyeti farklı bir dağılıma sahiptir. %86,1 kadın %13,9 erkek toplam 180 öğrenci bulunmaktadır. Diğer yandan bakıldığında öğrencilerin çoğunluğunun (%96,1) sosyal medya üyeliği bulunmaktadır. Öğrencilerin genel popülasyonunun orta düzey gelir seviyesine ait olduğu saptanmıştır. Gelir seviyesi, orta olan öğrenci sayısı 154 (%85,6) ile geneli kapsamaktadır. Öğrencilerin %82,2’si sosyal medya sitelerini her gün bir kereden fazla kullandığını belirtirken,%3,3 ile haftada birkaç kez kullandığını belirtmiştir. Bu aradaki fark sosyal medya kullanımının insan hayatındaki yerini gözler önüne sermektedir. Sosyal medya kullanıcılarının en çok tercih ettiği üç mecra; (%73,8)İnstagram, (69,4)Youtube,(%55,5)Facebook’tur.

Öğrencilerin Sosyal Medyaya Yönelik Tutumları araştırma alt amaçları doğrultusunda öncelikle öğrencilerin sosyal medyaya yönelik tutumları maddeler şeklinde ve ölçek geneli için analiz edilmiş, elde edilen bulgular aşağıdaki tablo 4’te verilmiştir.

Tablo 4

Sıra No

X (Ortalama)

SS(Std.Sapma)

1

Sosyal medya siteleri sayesinde arkadaşlarımın beni fark etmesini isterim.

2,85

1,224

2

Sosyal medya siteleri sayesinde yeni bir kişilik kazandığımı hissediyorum.

2,15

1,100

3

Sosyal medya sitelerinin beni arkadaşlarımdan uzaklaştırdığını düşünüyorum.

3,61

1,059

4

Sosyal medya sitelerinde gördüğüm paylaşımları arkadaşlarımla sohbet konusu yapmak hoşuma gidiyor.

3,87

0,980

5

Sosyal medya sitelerindeki içerikler hakkında yorum yapmak hoşuma gidiyor.

3,52

1,095

6

Sosyal medya sitelerinde yazı, video, müzik vb. paylaşımlarda bulunmaktan hoşlanıyorum.

3,51

1,106

7

Sosyal medya sitelerinin beni ailemden kopardığını düşünüyorum.

3,67

1,180

8

Sosyal medya siteleri sayesinde yalnızlıktan kurtulduğumu düşünüyorum.

2,13

1,140

9

Sosyal medya sitelerinde öğretmenlerimi takip etmeyi seviyorum.

2,67

1,352

10

Öğretmenlerimin yazdıklarımı takip etmesi hoşuma gidiyor.

2,58

1,348

11

Sosyal medya siteleri yüzünden aileme yeterince vakit ayıramıyorum.

3,73

1,234

12

Paylaşımlarımın arkadaşlarım tarafından beğenilmesinden hoşlanıyorum.

3,75

1,028

13

Sosyal medya siteleri sayesinde ortak ilgi ve amaçlara sahip olduğum kişilere ulaşabileceğimi düşünüyorum.

3,65

1,016

14

Sosyal medya siteleri yüzünden diğer sosyal aktivitelere yeterince vakit ayıramıyorum.

3,80

1,068

15

Sosyal medya sitelerinde zaman geçirmekten mutlu oluyorum.

3,65

0,912

16

Özel ilgi duyduğum arkadaşıma sosyal medya siteleri aracılığıyla duygularımı daha rahat ifade edebiliyorum.

2,82

1,273

17

Sosyal medya siteleri sayesinde düzenlenen etkinliklerden haberim olması hoşuma gidiyor.

3,84

1,018

18

Sosyal medya siteleri sayesinde daha fazla arkadaşımın olacağını düşünürüm.

2,36

1,176

19

Öğretmenlerimin sosyal medya sitelerinde beni takip etmesi kendimi değerli hissetmemi sağlıyor.

2,51

1,248

20

Sosyal medya siteleri sayesinde saygınlık ihtiyacımın karşılandığını düşünüyorum.

2,2

1,110

21

Arkadaşlarımın paylaşımlarım hakkında yorum yapmaları beni mutlu ediyor.

3,37

1,163

22

Sosyal medya siteleri yüzünden derslerime yeterli özeni gösteremiyorum.

3,63

1,232

23

Sosyal medya siteleri yüzünden arkadaşlarıma yeterince vakit ayıramıyorum.

3,41

0,968

Genel

3,19

0,118

Tablo incelendiğinde öğrencilerin sosyal medyaya yönelik tutumlarının (x=3.19)kısmen olumlu oldukları söylenebilir. Öğrencilerin%96.1’inin sosyal medya sitelerine üyeliklerinin bulunması bu durumu destekler niteliktedir. Kahyaoğlu ve Çelik (2011) tarafından ortaöğretim ve yükseköğretimde öğrenim gören öğrencilerin internet kullanımına yönelik tutumlarını ortaya koymak amacıyla yapılan araştırmaya göre öğrencilerin olumlu tutum içinde oldukları belirlenmiştir. Bu sonuç araştırmamızda elde ettiğimiz sonuçla benzerlik taşımaktadır.

  • Öğrencilerin cinsiyetlerine göre sosyal medya yönelik tutumları ve narsistlik kişilik özellikleri arasında anlamlı bir fark var mıdır?

Tablo 5

Group Statistics

cinsiyetiniz nedir?

N

Mean

Std. Deviation

Std. Error Mean

sosyal medya tutumu

Kadın

155

1,2516

,43535

,03497

Erkek

25

1,2800

,45826

,09165

narsist yönelimi

Kadın

155

1,7355

,44250

,03554

Erkek

25

1,7200

,45826

,09165

Independent Samples Test

Levene’s Test for Equality of Variances

t-test for Equality of Means

F

Sig.

T

df

Sig. (2-tailed)

Mean Difference

Std. Error Difference

95% Confidence Interval of the Difference

Lower

Upper

sosyam medya tutumu

Equal variances assumed

,331

,566

-,300

178

,764

-,02839

,09451

-,21489

,15812

Equal variances not assumed

-,289

31,392

,774

-,02839

,09810

-,22835

,17158

narsist yönelimi

Equal variances assumed

,099

,753

,162

178

,872

,01548

,09584

-,17364

,20461

Equal variances not assumed

,158

31,650

,876

,01548

,09830

-,18484

,21581

Tablo 5 incelendiğinde kızlar ile erkeklerin sosyal medyaya yönelik tutumları arasında anlamlı bir fark olduğu görülmektedir [, p<0.05]. Aradaki fark istatistiksel olarak 0.05 düzeyinde anlamlıdır.

  • Gelir durumu ile narsisizm arasında anlamlı bir fark var mı?

Tablo 6

Descriptive Statistics

Mean

Std. Deviation

N

gelir durumunuz

2,1333

,35690

180

narsist yönelimi

1,7333

,44345

180

Correlations

gelir durumunuz

narsist yönelimi

gelir durumunuz

Pearson Correlation

1

-,127

Sig. (2-tailed)

,089

Sum of Squares and Cross-products

22,800

-3,600

Covariance

,127

-,020

N

180

180

narsist yönelimi

Pearson Correlation

-,127

1

Sig. (2-tailed)

,089

Sum of Squares and Cross-products

-3,600

35,200

Covariance

-,020

,197

N

180

180

Gelir durumu ve narsist yönelimlerin incelendiği tabloda ikili arasındaki ilişkinin (0,089<α)anlamlılık düzeyinde (-0,127) olduğu saptanmıştır. Bu sonuçtan hareketle gelir durumu ve narsist yönelim arasında zayıf düzeyde ancak ters yönlü bir ilişki olduğunu söyleyebiliriz. İlişkinin var olduğu kanıtlanmış olmakla beraber zayıf olmasının sebebi örneklem sayısındaki sınırlılık ve örneklemin sadece belli bir grubu kapsayan öğrencilerden oluşması olabilir.

Correlations

narsist yönelimi

sosyam medya tutumu

narsist yönelimi

PearsonCorrelation

1

,152*

Sig. (2-tailed)

,042

N

180

180

sosyal medya tutumu

PearsonCorrelation

,152 *

1

Sig. (2-tailed)

,042

N

180

180

*. Correlation is significant at the 0.05 level (2-tailed).

Araştırmada yapılan analiz sonucu .95 güvenirlik düzeyinde sosyal medya kullanım tutumu ve narsisizm arasında çok düşük düzeyde bir ilişki bulunmuştur. Bu ilişkinin düzeyi oldukça az olduğundan değişkenler arasında bir ilişki olmadığına birbirlerini etkilemediklerine karar verilmiştir.

Tartışma

Araştırma sonucunda elde edilen bulgulara göre üniversite öğrencilerinin genel olarak sosyal medyaya yönelik tutumlarının kısmen olumlu olduğunu, katılımcıların en az bir sosyal paylaşım sitesine üyelik oranının %96.1 olması ile söyleyebiliriz.

Yapılan bazı araştırmalara göre erkekler sosyal medya yönelik, kadınlara oranla daha olumlu tutum sergilemektedirler (Alican, 2013). Araştırma örnekleminde yer alan %86.1 kadın popülasyonu ve %13,9 erkek popülasyonunun sosyal medyaya yönelik tutumları arasında anlamlı farklılık bulunmuştur.

Araştırmada yer alan katılımcıların %85.6sının orta düzey gelir seviyesinde oldukları bilinmekle birlikte araştırma bulgularına göre narsizm ve gelir seviyesi arasında düşük düzeyde ve ters yönde bir ilişki saptanmıştır.

Araştırma bulguları göz önünde bulundurulduğunda sonuç olarak sosyal medya kullanım tutumu ve narsizm arasında çok düşük düzeyde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Ancak sınırlılıklar, örneklem çeşitliliklerine göre farklılıklar gösterebileceği düşünülerek araştırma sonucunda ilişki olmadığına ulaşılmıştır.

Öneriler

Sosyal medya tutumu ve narsizm ile ilgili yapılacak araştırmalarda seçilen örneklemin sosyoekonomik düzeylerindeki heterojenlik araştırma bulguları açısından daha sağlıklı veriler sunacaktır. Araştırmadaki tanıma formunda bulunan gelir düzeyi bölümünü yüksek olarak işaretleyen katılımcıların narsist eğilimli olmaları bulgusu göz önünde bulundurularak, gelir düzeyleri heterojen olan bir örneklemde çalışmak daha anlamlı sonuçlar sunmaya yardımcı olabilir. Çalışılan örneklemin cinsiyet dengesinin sağlanmış olması cinsiyet ara değişkeni baz alınarak yapılan yordamalarda daha etkili olacaktır.

Araştırma bulgularından yola çıkarak; Katılımcıların önemli bir bölümü sosyal medyayı uzun zamandır kullanmaktadır. Eğitim sistemi içerisinde sosyal medya araçları kullanılarak gerçekleştirilecek etkinlikler üniversite öncesi eğitim kurumları açısından erkin eğitim ve öğretim araçları haline getirilebilir. Her gün aktif kullanım süreleri bu konuyu destekler niteliktedir.

KAYNAKÇA

Alanka, Ö., & Cezik, A. (2016). Dijital Kibir;Sosyal Medyadaki Narsistik Ritüellere İlişkin Bir İnceleme. Trt Akademi.

Ali Eryılmaz, H. A. (2011). Beliren Yetişkinlik Döneminde Özsaygı,Cinsiyet ve Toplumsal Cinsiyet Rolllerine Göre Romantik Yakınlığın İncelenmesi. Edam, 587-600.

Ames, D. R.,Rose, P. ve Anderson, P. C. (2006). The NPI-16 as A ShortMeasure of Narcissism, Journal of Research in Personality.

Argın, F.S, Ortaokul Ve Lise Öğrencilerinin Sosyal Medyaya İlişkin Tutumlarının İncelenmesi, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Yeditepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2013.

Arnett, J. J. (2007d). EmergingAdulthood: What is it, andwhatis it goodfor? Child Development Perspectives, 1(2), 68-73.

Arnett, J. J. (2000). Emerging adulthood: A theory of develop-ment from the late teens through the twenties. American Psychologist, 55, 469-480.

Atay, S. (2009). Narsistik Kişilik Envanterinin Türkçeye Standardizasyonu, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi 11/1.

Doğan, A., & Cebioğlu, S. (2011). Beliren Yetişkinlik:Ergenlikten Yetişkinliğe Uzanan Bir Dönem. Türk Psikolojik Yazıları, 11-21.

Hyman, S. (1989), Acil Psikiyatri, Çev: İ. Doğaner, A. Ayan, Ege Üniversitesi Basımevi, Bornova, No:133, İzmir

İşman, A., Buluş, B., & Yıl, K. S. (2016). Sosyalleşmenin Dijitale Dönüşümü ve Dijital Benliğin Sunumu. Trt Akademi.

Kahyaoğlu, M. ve Çelik, H.C., Ortaöğretim ve Yükseköğretim Öğrencilerinin İnternet Kullanımına Yönelik Tutumlarının Çeşitli Değişkenlere Göre İncelenmesi” 5th International Computer&Instructional Technologies Symposium, 22-24September, Fırat University, Elazığ 2011.

Kartal, M. (2011). Türkiye’de Sosyal Medya Raporu. zorlu, sayı:33 sayfa:4.

Kryder, C. L. (2010), “Facebook Friendor Fan? YouDecide”, AmwaJournal,

Nelson, L. J. (2003). Rites ofpassage in emergingadulthood:Perspectives of youngMormons. New Directions in Child andAdolescent Development, 100, 33-50.

T. Suhara, F. Yasuno, Y. Sudo, et al. Dopamine D2 receptors in theinsularcortexandthepersonalitytrait of noveltyseeking. Neuroimage 2001; 13: 891-895.

Vural, Z. A., & Bat, M. (2010). Yeni Bir İletişim Ortamı Olarak Sosyal Medya:Ege Üniversitesi İletişim Fakültesine Yönelik Bir Araştırma. Journal Of Yaşar University, 3348-3382.

Yıldırım, Y. (2015). Tüketici Davranışları Bağlamında Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisinin Yeniden İncelenmesi ve Gösterişçi Tüketim. International Journal Of Social Science, 403-428.

Çocuklarda güneş kremi kullanımı

Çocuklarda güneş kullanımı dikkat edilmesi gereken bir konudur. Güneş, vücutta D vitamini sentezini sağlayarak kemik sağlığı için önemlidir.

Çocuklarda güneş kullanımı dikkat edilmesi gereken bir konudur. Güneş, vücutta D vitamini sentezini sağlayarak kemik sağlığı için önemlidir.

Ancak, aşırı güneşe maruz kalma cilt kanseri riskini artırabilir. Çocukların cildi yetişkinlere göre daha hassastır, bu nedenle doğru saatlerde güneşlenmeleri önemlidir.

Güneşin en yoğun olduğu 10:00-16:00 saatleri arasında güneşe çıkarken, koruyucu önlemler almak gereklidir.

Geniş kenarlı şapka, gözlük ve güneş kremi kullanmak cildi korur. SPF 30 veya daha yüksek koruyucu faktöre sahip güneş kremi tercih edilmelidir.

Çocuklar sık sık gölgeye çekilmeli ve bol su tüketmelidir.

Bebeklerin direkt güneş altında bulunmaması önemlidir. Özellikle bebeklerde güneş yanığı riski daha yüksektir.

Onları doğrudan güneş ışığından korumak için ince, hafif ve uzun kollu giysiler giydirmek önemlidir.

Unutulmamalıdır ki güneşin zararlı etkilerinden korunmak, çocukların sağlığı ve güvenliği için önemlidir.

Gebelikte tedavi edilmeyen tiroid hangi problemlere neden olur?

Gebelikte Tedavi Edilmeyen Tiroid Hangi Problemlere Neden Olur?

👉Gebelikte tiroid hastalıkları tedavi edilmezse düşük, erken doğum, gebelik zehirlenmesi (preeklempsi), hipertansiyon, bebekte yetersiz gelişme ve yenidoğan hipertiroidisi tablolarına sebep olabilir. Tiroid hastalığı geçiren veya ailede tiroid hastası olan bireylerin gebelik öncesi bu konuyu doktoru ile paylaşması, gerekliyse takip ve tedavisi önemlidir.

Uzm. Dr. Handan BEKDEMİR
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı

Obezite ameliyatı sonrası dikkat edilmesi gerekenler

Obezite ameliyatı, sağlığı olumsuz etkileyecek kadar obez olan kişilerin kalıcı kilo vermesini sağlayan bir zayıflama yöntemidir. Obezite ameliyatı olmak için bazı yeterliliklere sahip olmak gerekir. Herkes “Ben obezite ameliyatı olacağım” deyip ameliyat olamaz. Öncelikli şart vücut kitle indeksinin 40’ın üzerinde olması ya da 35’in üzerinde olup şeker, kalp, tansiyon gibi ek hastalıkların bulunmasıdır. Kişinin alkol sorunu olmamalı ve akli dengesi yerinde olmalıdır. Öte yandan 11 yaşının altındaki çocuklara kesinlikle obezite ameliyatı yapılamazken, 16 yaşından küçüklere de tavsiye edilmez.

Obezite ameliyatı, sağlığı olumsuz etkileyecek kadar obez olan kişilerin kalıcı kilo vermesini sağlayan bir zayıflama yöntemidir. Obezite ameliyatı olmak için bazı yeterliliklere sahip olmak gerekir. Herkes “Ben obezite ameliyatı olacağım” deyip ameliyat olamaz. Öncelikli şart vücut kitle indeksinin 40’ın üzerinde olması ya da 35’in üzerinde olup şeker, kalp, tansiyon gibi ek hastalıkların bulunmasıdır. Kişinin alkol sorunu olmamalı ve akli dengesi yerinde olmalıdır. Öte yandan 11 yaşının altındaki çocuklara kesinlikle obezite ameliyatı yapılamazken, 16 yaşından küçüklere de tavsiye edilmez.

Eğer tüm bu şartları karşılıyorsanız obezite ameliyatı olabilirsiniz demektir. Ancak bir de ameliyatı düşünenlerin kafasında soru işaretleri vardır. Bunların başında “Obezite ameliyatından sonra yeniden kilo alır mıyım?” sorusu gelir. Bir obezite ameliyatının başarısını hedeflenen kiloya ulaşmak ve mevcut ek hastalıklardan kurtulmak gösterir. Hedeflenen kiloya ulaşmak için ameliyat kadar ameliyat sonrası süreç de önemlidir. Bu yüzden ameliyat sonrasında bazı noktalar dikkat edilmelidir.

Esasında dikkat edilmesi gereken iki önemli nokta var: Sağlıklı beslenmek ve spor yapmak… “Zaten ben bunları yapabilseydim ameliyat olmazdım.” diyebilirsiniz. Ameliyattan sonra bunlara dikkat etmek, ameliyattan önce dikkat etmeye göre çok daha kolaydır. En sık yaptığımız tüp mide ameliyatından örnek vermemiz gerekirse; bu ameliyatta midenin yüzde 80’lik kısmı çıkarılarak midede bir küçülme meydana gelir. (Ki bu yüzden halk arasında mide küçültme ameliyatı olarak bilinir.) Bu sayede mide kapasitesi azalmış olur. Ayrıca alınan yüzde 80’lik kısımda fundus bölümü yer alır. Fundus, açlık hormonunun salgılandığı bölümdür. Böylece açlık hissiyatınız da azalmış olur. Yani beslenmeye dikkat etmeniz daha kolay olacaktır. Buna ek olarak hekiminizin önerdiği egzersizleri yaparsanız hedeflenen kiloya düşmeniz KAÇINILMAZDIR.

Obezite ameliyatı sonrası dikkat edilmesi gerekenler

Obezite ameliyatı, sağlığı olumsuz etkileyecek kadar obez olan kişilerin kalıcı kilo vermesini sağlayan bir zayıflama yöntemidir. Obezite ameliyatı olmak için bazı yeterliliklere sahip olmak gerekir. Herkes “Ben obezite ameliyatı olacağım” deyip ameliyat olamaz. Öncelikli şart vücut kitle indeksinin 40’ın üzerinde olması ya da 35’in üzerinde olup şeker, kalp, tansiyon gibi ek hastalıkların bulunmasıdır. Kişinin alkol sorunu olmamalı ve akli dengesi yerinde olmalıdır. Öte yandan 11 yaşının altındaki çocuklara kesinlikle obezite ameliyatı yapılamazken, 16 yaşından küçüklere de tavsiye edilmez.

Obezite ameliyatı, sağlığı olumsuz etkileyecek kadar obez olan kişilerin kalıcı kilo vermesini sağlayan bir zayıflama yöntemidir. Obezite ameliyatı olmak için bazı yeterliliklere sahip olmak gerekir. Herkes “Ben obezite ameliyatı olacağım” deyip ameliyat olamaz. Öncelikli şart vücut kitle indeksinin 40’ın üzerinde olması ya da 35’in üzerinde olup şeker, kalp, tansiyon gibi ek hastalıkların bulunmasıdır. Kişinin alkol sorunu olmamalı ve akli dengesi yerinde olmalıdır. Öte yandan 11 yaşının altındaki çocuklara kesinlikle obezite ameliyatı yapılamazken, 16 yaşından küçüklere de tavsiye edilmez.

Eğer tüm bu şartları karşılıyorsanız obezite ameliyatı olabilirsiniz demektir. Ancak bir de ameliyatı düşünenlerin kafasında soru işaretleri vardır. Bunların başında “Obezite ameliyatından sonra yeniden kilo alır mıyım?” sorusu gelir. Bir obezite ameliyatının başarısını hedeflenen kiloya ulaşmak ve mevcut ek hastalıklardan kurtulmak gösterir. Hedeflenen kiloya ulaşmak için ameliyat kadar ameliyat sonrası süreç de önemlidir. Bu yüzden ameliyat sonrasında bazı noktalar dikkat edilmelidir.

Esasında dikkat edilmesi gereken iki önemli nokta var: Sağlıklı beslenmek ve spor yapmak… “Zaten ben bunları yapabilseydim ameliyat olmazdım.” diyebilirsiniz. Ameliyattan sonra bunlara dikkat etmek, ameliyattan önce dikkat etmeye göre çok daha kolaydır. En sık yaptığımız tüp mide ameliyatından örnek vermemiz gerekirse; bu ameliyatta midenin yüzde 80’lik kısmı çıkarılarak midede bir küçülme meydana gelir. (Ki bu yüzden halk arasında mide küçültme ameliyatı olarak bilinir.) Bu sayede mide kapasitesi azalmış olur. Ayrıca alınan yüzde 80’lik kısımda fundus bölümü yer alır. Fundus, açlık hormonunun salgılandığı bölümdür. Böylece açlık hissiyatınız da azalmış olur. Yani beslenmeye dikkat etmeniz daha kolay olacaktır. Buna ek olarak hekiminizin önerdiği egzersizleri yaparsanız hedeflenen kiloya düşmeniz KAÇINILMAZDIR.

Miyopta korneayı güçlendirmek

Miyoptaki ilerlemenin temel nedeni göz yapısının yeterince güçlü olmamasıdır. Güçlendirme 24 yaş öncesi önemlidir. Bu yaştan sonra göz yapıları zaten bozulmayacak şekilde güçlenmiştir, bu nedenle miyop ilerlemez.

Göz ön merceği kornea bedenin en hassas, nazik, nazlı

dokusudur. Damar sisteminin olmaması bu hızlı bozulmada ve

tekrar düzelmede zorlanmada nedenidir. Kornea çabuk

bozulur. Dış etkenlerden direk etkilenir. Neler gelişir?

İncelme: Göz üzerine baskılarda çabuk incelir.

Öne doğru uzama: Bu miyopta ilerleme demektir.

Göz kuruluğu ve gözyaşı düzensizliği korneayı bozar:

Göz alerjisi korneayı bozar:

Göz kasları arasındaki dengesizlik korneayı bozar:

Geniş düşünürsek…

Korneada yamulma: Baskılar yamultur, bu gözlükle

yeterince düzeltme sağlanamayan astigmat demektir. Ön arka

çap uzar, 1 mm uzama 3 derece miyop yapar. Yamulma göz

kapağı baskısı nedeniyledir. Dikey eksen kısalırken göz öne

doğru uzar. Uzama miyop oluşması veya miyopta ilerleme

demektir.

Göz kuruluğu: Göz kuruluğundan en fazla etkilenen doku

korneadır. Göz kuruluğu netliği bozar ve miyop ilerler. Mutlaka

gözyaşı düzeni kurulmalıdır.

Göz alerjisi kornea ‘nın yapısını bozar. Alerji korneayı

olumsuz etkileyen göz kuruluğu nedenidir. Kornea incelmesi

miyopta ilerleme nedenidir. Kornea incelirse gözlükle tam

görme sağlanamayan astigmat gelişir. Astigmat yamuk

görmektir ve görme gayreti nedeniyle miyop ‘u ilerletir

Göz kasları arasındaki dengesizlik korneayı bozar.

Göze hareket veren sağ ve sol gözde (6+6) dış kas vardır.

Bunlar arasındaki dengesizlik korneayı kırıştırır, astigmata

neden olur. Az görmeye bağlı gözdeki kasılma miyopta

ilerleme nedenidir.

Göz kapağı baskısı: Göz kapağı baskısı korneayı bozar,

astigmat ve korneada dikleşmeye neden olur. Göz kapağı

üzerindeki baskılar masaj ile kaldırılmalıdır.

Ne yapmalı?

Göz kuruluğunu giderin. Sağlıklı gözyaşı düzenini

sürdürün. Doğal yönü çok sık kırpma göz yaşı üretimini ve

salınımını artırır. Palming avucu birbirine sürterek bir dakika

avuç ortasını göz kapakları kapalı iken göz üzerinde tutmaktır.

Gün boyu çok sayıda yapılabilir. Aşırı yakın çalışma, cep

telefonu uğraşı sonrası Palming ‘i sıklaştırın

Göz üzerindeki baskıları kaldırın: Astigmatın yönü

baskının nereden geldiğini gösterir. 180 derece astigmat ‘da

göz kapağı yatay yönde direkt baskı yapmaktadır. Göz kapağı

masajla gevşetilmelidir. 20 ve 160 veya 80 ve 100 göz kapağı

dış veya iç tarafında baskı veya göz kasları arasında

dengesizlik söz konusudur. Masaja temel göz kası egzersizi

eklenmelidir.

Alerji: Alerji kornea yapısını bozar. Kaşımak göz üzerine

baskı nedenidir, göz yapılarında bozulmaya neden olur.

Keratokonus korneanın en fazla bozulduğu durumdur ve %35

oranda alerji etkilidir. Alerjinin çok olduğu durumlarda bu

konuda deneyimli doktordan yardım almak gerekir. Az ise

alerjinin fazla olduğu nisan ve mayıs ayları alerji ilaçları

eklenmelidir. Mite (mayt) bitleri de kaşınma nedenidir.

Göz kasları arasında dengesizlik: Korneada incelme,

dikleşme buna bağlı astigmat ve göz ön arka çapta uzama

nedenidir. Temel göz kası egzersizi ile giderilir, denge

korunur, sürdürülür.

Aşırı yakın çalışma ve cep telefonu sadece bozulmadan

biridir. Yaşam tarzında dikkat edilmesi gereken çok

Önemli konular var.

Menopoz

Menopozun kelime anlamı adetlerin kesilmesi ve doğurganlığın bitmesidir. Bir kadın 12 ay boyunca herhangi bir neden olmaksızın adet görmüyor ve kalıcı olarak adet kanamaları kesildiyse menopozdur. 45-55 yaşları arası menopozal geçiş dönemi olarak kabul edilmektedir. Ülkemizde ortalama menopoz yaşı 48-49’dur.

Menopozun kelime anlamı adetlerin kesilmesi ve doğurganlığın bitmesidir. Aslı Yunancadan gelmekte olup, mensin (ay hali) pause (durması) sözcüklerinden türemiştir. Menopoz aslında bir dönem değil, son adet kanamasıdır. Dönem olarak değerlendirdiğimizde doğru terim “klimakterium”dur; bu dönemde menopoz öncesi (premenopoz), menopoz ve menopoz sonrası (postmenopoz) şeklinde 3 ana dönem vardır.

Menopoz neden olur?

Bir kız çocuğu anne karnındayken yaklaşık 7 milyon üreme hücresine (yumurta) sahipken, doğumla birlikte bu sayı 2 milyona düşer. Doğumdan ergenlik dönemine kadar biyolojik azalma devam eder ve ergenlik dönemindeki bir genç kızda yumurta sayısı yaklaşık 400,000 civarındadır. Her ayki yumurta gelişim döngüsünde 1 ya da 2 yumurta döllenmek üzere gelişirken beraberindeki diğer gelişime giren yumurtalar tüketilir. Menopoza yaklaşan bir kadında bu sayı iyice azalır.

Menopoz bulguları nelerdir?

Menopozal geçiş – perimenopoz dönemi genellikle sıcak basması, uyku bozuklukları, duygu durum değişiklikleri ve vajinal kuruluk, düzensiz adet kanamaları ve belirgin hormonal dalgalanmalar ile karakterizedir. Dikkatsizlik, yorgunluk, unutkanlık, gerginlik, depresyon, cinsel istekte azalma görülebilir.

Menopoz sonrası bu belirtiler devam eder. Uzun süreli östrojen eksikliği ile birlikte ürogenital organlarda küçülme – menopozun genito-üriner sendromu -vulvovajinal atrofi (rahim, vajina, vulva, üretra) olur. Sık idrara çıkma, idrar tahlilleri normal çıkmasına karşın idrarda yanma atakları, kabızlık, alt bölgede kaşıntı hissi, genital organlarda sarkma problemleri (rahim, idrar kesesi, barsak) olabilir.

Menopozu anlamak, tespit etmek için bir test var mı?

Menopoza işaret edebilecek kandan bakılan hormon testleri (FSH-Estradiol) bulunmaktadır. Hekim hastanın durumunua göre bu tetkikleri isteyebilir.

Doktorumu ne zaman ziyaret etmeliyim?

  • 3 haftadan daha sık aralıklarla adet görülüyor ise
  • Yoğun adet kanamaları oluyor ise,
  • Son adet tarihinizin üzerinde 12 ay geçmiş ve sadece bir kan lekesi bile olsa tekrar kanamanız başladı ise,
  • 40 yaş altında adet döngülerinizde sapmalar söz konusu ise,
  • Gece terlemeleri nedeniyle uyuyamıyorsanız, sıcak basması sebebiyle çalışmakta çok zorlanıyor iseniz, depresyon bulgularınız var ise, yani menopoz semptomları günlük yaşantınızı çok etkiliyor ise kadın doğum hekimi ziyaret edilmedir.

Burun etlerinin radyofrekans ile küçültülmesi

Konkalar burnun solunan havayı ısıtmak ve nemlendirmek için çalışan kısmıdır. Genellikle burun etleri olarak tanımlanır. Havayı nemlendirmeye çalışan ve soğuk havanın ciğerlerimize ulaşmasını engelleyen ılık kan damarlarıyla doludur.

Konkalar burnun solunan havayı ısıtmak ve nemlendirmek için çalışan kısmıdır. Genellikle burun etleri olarak tanımlanır. Havayı nemlendirmeye çalışan ve soğuk havanın ciğerlerimize ulaşmasını engelleyen ılık kan damarlarıyla doludur.

Alt burun etlerinin (konka) büyümesine (konka hipertrofisi) bağlı olarak oluşan ve genellikle geceleri daha fazla şikayete neden olan burun tıkanmaları ve horlama tedavisinde burun etlerinin gerektiği kadar küçültülmesi gerekir ve bunun için farklı yöntemler kullanılır.

Burun fonksiyonlarında çok önemli yeri olan alt burun etleri hiç bir şekilde tamamen kesilerek çıkartılmamalıdır.Geçmişte sıklıkla uygulanan bu tür cerrahileri takiben burun fonksiyonları bozulmakta, solunum fizyolojisindeki olumsuz sonuçların yanı sıra burun içinde oluşan tıkanıklık, kuruma, kabuklanma, tekrarlayan enfeksiyonlar ve yanma hissi gibi şikayetlerin çözümü son derece zor hatta bazen imkansız olmaktadır. Bu nedenle alt burun etlerini küçültmeye yönelik olarak yapılan işlemler sırasında hem aşırı küçültmeden kaçınmak hem de burun etlerinin fonksiyonel dış yüzey mukozasına zarar vermeyen teknikleri tercih etmek gerekmektedir.

Radyofrekans ile Alt Konka Küçültülmesi

Burun boşluklarının yan duvarlarında yer alan alt konkaların mukozası altındaki zengin damar içerikli yumuşak dokular içerisine özel bir cihaz ile radyofrekans enerjisi verilmesini takiben dokularda oluşan ısı hasarının büzülme ve sertleşme ile iyileşmesi prensibine dayanır. İşlemi takiben 4-6 hafta içinde oluşan sert iyileşme dokusu etlerde küçülmenin yanı sıra dış uyaranlarla ya da vücut pozisyonu ile oluşan genişlemeleri de önlemektedir.

Konka radyofrekans işlemi sırasında burun içinden herhangi bir kemik ya da doku çıkarılmadan konkaların küçültülmesi amaçlanır. Konka içine iğneye benzer bir cihaz yerleştirilir ve kontrol edilen bir hasar amaçlanarak radyo dalgaları ile dokuya ısı iletilir. Bu işlem skar dokusunun oluşmasına neden olarak konkaların boyutunu küçültür. Konkaların küçülmesiyle nefes alma zorluğu ortadan kalkar.

Konka radyofrekansı, son yıllarda en sık tercih edilen işlemdir ve lokal anestezi altında, bayıltmadan yapılır. İşlem toplam 15 dk kadar sürer. İşlem sonrası 30 dk lık bir dinlenme sürecinin ardından eve gidilebilmektedir.

Bu işlem için genel anestezi gerekli değildir. Ancak hastalarda alt konka büyümesinin yanında septum deviasyonu (burun kıkırdak eğriliği) varsa işlem aynı seansda ve genel anestezi ile yapılır.

Konka Radyofrekans Sonrası Tampon kullanılmaz, poliklinik şartlarında yapılan işlem sonrası hemen eve gidilebilir.

Bu işlem sonrası burunda şişlik, morluk ve şekil değişikliği olmaz.

Bu işlemden hemen sonra normal yaşama devam edilir. İşe başlanabilir.

Konka Radyofrekans Sonrası burunda kuruma ve kabuklanmayı önlemek için nemlendirici sprey ve kremler kullanılabilir.

Konkaların küçültülmesini içeren prosedürler septoplasti uygulanan kişilerde de sıklıkla önerilmektedir. Nazal septumdaki eğilme konkaların sıkışmasına ve nefes almada zorluğa neden olabilir. Septoplasti işlemi sırasında konkaların da küçültülmesi hava yollarının daha da açılmasına yardımcı olur.

Genellikle iyileşme sürecinde ağrı ve acı yoktur. Burunda fiziksel açıdan bir değişiklik olmaz ve koku alma duyusunun kaybı gibi uzun vadeli yan etkiler içermez. İşlemden sonra yaklaşık 3 hafta boyunca burunda kabuklanma görülebilir.

Konka radyofrekans işlemi estetik ya da fonksiyonel amaçlı yapılan burun ameliyatları, kronik sinüzite yönelik ameliyatlar ve burun tıkanıklığı şikayeti olan hastalarda başka nedenle yapılan ameliyatlar sırasında da kolaylıkla yapılabilmektedir.

İşlem sırasında burun etinde kesilme olmadığından işlem sonrası kanama olmamakta bu nedenle tampon uygulanması gerekmemektedir.

İyi bir lokal anesteziyi takiben işlem sırasında ve sonrasında ağrı hissedilmeyen bu uygulamayı takiben hastalar hemen günlük aktivitelerine geri dönebilmektedirler.

Hayat kalitesi üzerinde ciddi olumsuz etkileri olan burun tıkanıklıklarında büyük oranda rol oynayan alt burun eti büyümelerinin tedavisinde son derece güvenli ve konforlu olarak uygulanabilen radyofrekans işleminin tek seansta başarılı sonuç verme oranı %80 civarındadır. Ameliyatı takiben, erken dönemde alt konkalarda oluşan şişlik ya da mukoza yüzeyindeki yara iyileşmesine bağlı oluşan kabuklanma nedeni ile burun tıkanıklığında artma izlenebilmektedir.

Radyofrekans uygulamasının beklenen sonuçları 15-20 gün içerisinde ortaya çıkmaya başlamakta konkalardaki küçülme 6-8 haftaya kadar devam edebilmektedir. Hastaların beşte birine yakın kısmında ise radyofrekans işleminden sonra 2-3 aylık iyileşme dönemini takiben istenen burun açıklığının tam olarak elde edilememesi durumunda işlemin tekrarlanması gerekebilmektedir.

Radyofrekans işleminin başarısı ve etki süresi kullanılan radyofrekans cihazının teknolojisi, konka içerisinde uygulama yapılan bölge sayısı, işlem sırasında alt konka kemiğine dışa kırma uygulanıp uygulanmaması gibi faktörlerden etkilenmektedir

Radyofrekans ile başarılı sonuç alınan hastalarda alerjik rinit, vazomotor rinit gibi hastalıkların bulunması, hastaların sürekli olarak havanın kuru ve kirli olduğu, sigara dumanlı veya soğuk ortamlarda bulunmaları ya da tansiyon ilaçları gibi damar genişletici ilaçlar kullanmaları durumunda alt burun etleri işlemden bir süre sonra tekrar büyüyebilmektedir. Bu durumdaki hastalarda radyofrekans işleminin tekrarı ya da endoskopik konka redüksiyonu ameliyatı önerilmektedir.

Konka radyofrekans işlemi, şikayetlerin tekrarlama ihtimali dezavantajlarına karşın her bir uygulamanın yüksek başarı şansı, tampon gerektirmemesi, lokal anestezi ile yapılabilmesi ve kanamaya neden olmaması gibi avantajları nedeni ile hastalar ve hekimler tarafından en sık tercih edilen prosedürlerden birisidir.

Periodontoloji

Periodontal hastalıklar, büyük bir oranda önlenebilen ve kontrol altına alınabilen hastalıklardır. Tedavi; iyi ağız hijyeninin sağlanmasına, doğru ve erken tanıya ve doğru tedavi yaklaşımlarına bağlıdır. Bu nedenle hem hastanın hem de hekimin tedaviye aktif olarak katılımı gerekir. Diş eti kanamaları yaygın olan periodontal hastalıkların ilk belirtisidir. Kızarık diş etleri, şiş ve parlak yüzeylidir. Çoğu zaman bu belirtilere, ağız kokusu, diş etinde kaşınma, kanama hissi, dişlerde hassasiyet de eklenebilir.

Periodontal hastalıklar, büyük bir oranda önlenebilen ve kontrol altına alınabilen hastalıklardır. Tedavi; iyi ağız hijyeninin sağlanmasına, doğru ve erken tanıya ve doğru tedavi yaklaşımlarına bağlıdır. Bu nedenle hem hastanın hem de hekimin tedaviye aktif olarak katılımı gerekir.

Diş eti kanamaları yaygın olan periodontal hastalıkların ilk belirtisidir. Kızarık diş etleri, şiş ve parlak yüzeylidir. Çoğu zaman bu belirtilere, ağız kokusu, diş etinde kaşınma, kanama hissi, dişlerde hassasiyet de eklenebilir.

Periodontal hastalıklar, çocukluktan yaşlılığa kadar her yaşta insanı farklı derecede etkileyebildiği görülmektedir. Çoğu zaman hastanın ağrı gibi bir şikayeti olmadığı için belirti vermeden ilerleyebilmektedir. Hastanın şikayeti olduğunda ise sağlam, çürüksüz dişler destek dokulardaki kayıplardan dolayı sallanarak kaybedilmektedir.

Ana dişler ne kadar sağlıksız olsalar dahi kurtarılabilecekse eğer kayıp yaşanmaması için gerekli tüm tedavi yöntemleri uygulanmalıdır. Bu noktada devreye Periodontal tedavi girmektedir. Hastalığın tipi ve şiddetine göre farklı tedavi yöntemleri uygulanabilir. Bunlar; öncelikle ağız hijyeni eğitimi, diş taşı temizliği, kök yüzeyi düzleştirilmesi, rejeneratif, rekonstrüktif ve mukogingival operasyonlar olarak basitçe özetlenebilir. Periodontal tedavi içerisine yüksek gülme hattı olan bireylerin diş eti estetiğini sağlamakta dahil edilebilir. Hastanın alışkanlıkları ve uzman doktor ile yapacağı işbirliği, ağız hijyeni ve tedavi planlaması başarıyı doğrudan etkiler.

Periodontal olarak sağlıklı olmayan dişlere hiçbir restoratif tedavi uygulanamaz.

Sorumluluk sahibi çocuk nasıl yetiştirilir?

Sorumluluk sahibi çocuk nasıl yetiştirilir?

Sorumluluk kendiliğinden oluşan bir durum değildir.

Her yaşta çocukların alabilecekleri sorumluluklar vardır.Çocukların küçük yaşta sorumluluk alamayacağını düşünen ebeveynlerin ergenlikte kendiliğinden sorumluluk almalarını beklemekeri boşunadır.

Çocukların sorumluluk almayı öğrenmeleri için küçük yaştan itibaren yaşına ve gelişim düzeyine uygun olarak sorumluluklar vermek ve sorumluluklarını yerine getirmediği zaman karşılığının ne olacağını öğretmek ve bütün gelişimi boyunca bunu devam ettirmek gerekir.

Çocukların tek sorumluluğu ödev yapmak gibi davranılır oysa her yaşta evde sorumlulukları olması gerekir. Sorumluluğunu yerine getirmeyen çocuğun bunun bedelini yaşamasını sağlamak gerekir. Onun yerine sorunlar çözülmemelidir.

Görevlerini yapmadıkları zaman da bu ona hatırlatılmalı ve yapmamanın bir karşılığı olmalıdır.

Çocuk sorumluluğunu yerine getirmediğinde onun yerine söylenerek yapmak, sorumluluk duygusunun gelişmesini sağlamaz. Tam tersine yapmadığında onun yerine birisinin bu sorumluluğu alacağını öğretir.

Harçlığı bittikçe