Çocukta dehb belirtileri nelerdir?

Çocukta DEHB belirtileri nelerdir?

ÇOCUKTA DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU BELİRTİLERİ

DEHB( Dikat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu) Alt Tipleri

-Dikkat dağınıklığı

-Hiperaktivite

-Dürtüsellik

Dikkat Dağınıklığı Belirtileri

-Çoğunlukla ayrıntılara dikkat etmeme, basit dikkat hataları yapma,

-Odaklanmakta zorluk yaşama (Sevdiği etkinlikte tam tersi örn, bilgisayar oyunlarında),

-Dikkat süresinin kısa olması- ödev yaparken, roman okurken çabuk sıkılma-unutma- sabır gerektiren işlerden kaçınma,

-Kendisiyle konuşulurken dinlemiyormuş gibi görünme,

-Dikkatini dağıtacak dış bir unsur olmasa da aklı başka yerde görünme,

-Verilen yönergeleri izleyememe, sorumluluklarını yerine getirmekte zorlanma,

– Planlı ve düzenli olmakta zorlanma, dağınık ve düzensiz olma, kötü zaman yönetimi, sorumluluklarını son ana bırakma ve zaman sınırlamalarına uyamama,

-Sürekli bir zihinsel çaba gerektiren işlerden kaçınma, bu tür işleri sevmeme,

-Çoğunlukla eşyalarını kaybeme,

– Her hangi bir dış uyaranla dikkatin kolayca dağılması,

-Unutkanlık

Hiperaktivite Belirtileri

-Genelde kıpır kıpır olma ya da ellerini, ayaklarını vurma ya da oturduğu yerde kıvranma,

-Oturması beklenen durumlarda oturamama,

-Genellikle uygun olmayan ortamlarda koşturma, bir yerlere tırmanma

– Boş zaman etkinliklerine sessizce katılamama ya da sessiz bir biçimde oynayamama,

-Çoğu kez hareket halinde olma,

-Genelde aşırı konuşma.

Dürtüsellik Belirtileri

-Genelde sorulan soru tamamlanmadan yanıtını verme,

  • Sırasını bekleyememe
  • Başkalarının sık sözünü kesme ya da araya girme,
  • Oyunlarda sorun yaşam( oyunlarda ya da konuşmalarda araya girme, başkalarının eşyalarını izinsiz kullanma, vb.)

Sosyal fobi

Sosyal fobi, toplum önünde konuşma veya başkalarıyla etkileşim kurma gibi sosyal durumlarda aşırı endişe ve korku hissiyle karakterize edilen bir anksiyete bozukluğudur. Bu durum, bireylerin günlük yaşamlarını olumsuz etkileyebilir, sosyal etkileşimlerini sınırlayabilir ve iş/okul performansını düşürebilir. Sosyal fobi genetik yatkınlık, çocukluk dönemi travmaları ve kişilik özellikleri gibi çeşitli faktörlerle ilişkilendirilebilir. Tedavi seçenekleri arasında psikoterapi, ilaç tedavisi ve sosyal beceri eğitimi bulunur. Tedavi ile sosyal fobinin semptomları hafifletilebilir ve bireyin yaşam kalitesi artırılabilir.

Sosyal Fobi: İçsel Korkuların Dışavurumu Giriş Sosyal fobi, toplumun önünde konuşma yapma, başkalarıyla etkileşim kurma veya bir grup içinde olma gibi sosyal durumlarda aşırı endişe ve korku hissiyle karakterize edilen yaygın bir anksiyete bozukluğudur. Sosyal fobisi olan bireyler, genellikle kendilerini eleştirel bir şekilde değerlendiren, başkalarının onları olumsuz bir şekilde değerlendireceğine inanan ve bu nedenle sosyal durumlardan kaçınmaya çalışan insanlardır. Bu makalede, sosyal fobiye ilişkin belirtiler, nedenleri, etkileri ve tedavi seçenekleri üzerinde durulacak. Belirtiler Sosyal fobisi olan bireyler, sosyal durumlarla ilişkili belirli belirtiler yaşayabilir. Bunlar arasında aşırı terleme, kızarma, titreme, kalp çarpıntısı, nefes darlığı, mide bulantısı ve baş dönmesi gibi fiziksel belirtiler yer alabilir. Aynı zamanda yoğun bir endişe ve korku hissi, olumsuz bir değerlendirme korkusu, utanma veya rezil olma endişesi, başkaları tarafından eleştirilme korkusu gibi psikolojik belirtiler de gözlemlenebilir. Bu belirtiler, bireyin günlük yaşamını olumsuz etkileyebilir, sosyal etkileşimlerini sınırlayabilir ve iş veya okul performansını düşürebilir. Nedenleri Sosyal fobinin tam nedenleri tam olarak bilinmemekle birlikte, birçok faktörün bir araya gelmesi sonucunda ortaya çıktığı düşünülmektedir. Genetik yatkınlık, çocukluk dönemindeki travmatik deneyimler, sosyal beceri eksikliği ve olumsuz sosyal deneyimler gibi faktörler sosyal fobi gelişimine katkıda bulunabilir. Ayrıca, yüksek bir stres seviyesine sahip olma, düşük özgüven, mükemmeliyetçilik ve olumsuz düşünce kalıpları gibi kişilik özellikleri de sosyal fobinin ortaya çıkmasında etkili olabilir. Etkileri Sosyal fobisi olan bireylerin günlük yaşamı üzerinde çeşitli etkileri olabilir. Sosyal etkileşimlerden kaçınma, sosyal izolasyona ve yalnızlığa yol açabilir. Bu durum, kişilerarası ilişkilerin zayıflamasına ve sosyal destek aktarılmasının zorlaşmasına neden olabilir. Sosyal fobi, iş ve eğitim performansını olumsuz etkileyebilir. Sosyal durumlardan kaçınma, toplum önünde konuşma yapma veya sunum gibi sosyal becerilerin geliştirilememesine yol açabilir. Sosyal fobisi olan bireylerde depresyon, düşük özgüven, düşük kendine değer verme ve intihar düşünceleri gibi diğer ruh sağlığı sorunları da sıkça görülebilir.

Tedavi Seçenekleri

Sosyal fobi tedavisi, bireyin yaşam kalitesini iyileştirmek ve sosyal etkileşimlerdeki sıkıntıları azaltmak için önemlidir. Tedavi genellikle psikoterapi ve bazen ilaç tedavisi kombinasyonu şeklinde uygulanır. Kognitif-davranışçı terapi (KDT), sosyal fobinin tedavisinde en yaygın kullanılan terapi yaklaşımlarından biridir. KDT, bireyin olumsuz düşünce kalıplarını tanımasına, sorgulamasına ve değiştirmesine odaklanır. Sosyal beceri eğitimi, bireye sosyal etkileşimlerde daha rahat olabilmesi için pratik yapma fırsatı sunar. Ayrıca, ilaç tedavisi, sosyal fobinin semptomlarını hafifletmek için bazen kullanılabilir.

Sonuç

Sosyal fobi, birçok insanın yaşadığı ancak tedavi edilebilen bir anksiyete bozukluğudur. Belirtileri ve etkileri, bireyin günlük yaşamını olumsuz etkileyebilirken, uygun tedavi yöntemleriyle kontrol altına alınabilir. Tedavi süreci, bireyin yaşam kalitesini artırmak, özgüvenini güçlendirmek ve sosyal etkileşimlerde daha rahat hissetmesini sağlamak için önemlidir. Sosyal fobinin üstesinden gelmek için uzmana başvurmak, destek almak ve tedavi seçeneklerini değerlendirmek önemlidir. Unutmayın, sosyal fobi tedavi edilebilir ve her birey, sağlıklı ve mutlu bir sosyal yaşam sürdürebilir.

Teknoloji kullanımı ve teknolojiyi çocuklara anlatmak

Teknoloji, sanki büyülü bir sihirli değnek gibi! İnternete girdiğinizde kedicik videoları karşınıza çıkabilir, sosyal medyada herkes kahvaltısını paylaşırken siz de ekşi limon yiyenlerden olabilirsiniz. Oyunlar ise sizi gerçek dünyadan uzaklaştırabilir, ama belki bir gün gerçek bir kahraman olursunuz. Teknolojiyi kullanırken güvenliğinizi de unutmayın, yoksa uzaylılarla mesajlaşabilirsiniz! Teknoloji eğlenceli bir dünya, ama dikkatli kullanmak ve gerçek dünyayı kaçırmamak önemli.

Teknoloji kullanımı, günümüzde hayatımızın hemen hemen her alanında yaygın olarak karşımıza çıkan bir olgudur. Teknoloji, işimizi kolaylaştırmak, iletişimimizi güçlendirmek, bilgiye erişimimizi artırmak ve eğlence imkanlarını genişletmek gibi birçok fayda sağlar. İşte teknoloji kullanımının bazı temel alanları:

  1. İletişim: Teknolojinin en yaygın kullanım alanlarından biri iletişimdir. Cep telefonları, bilgisayarlar, tabletler ve internet gibi teknolojik araçlar, insanların hızlı ve kolay bir şekilde iletişim kurmasını sağlar. E-posta, sosyal medya platformları, anlık mesajlaşma uygulamaları ve video konferans araçları sayesinde insanlar dünyanın herhangi bir yerindeki kişilerle iletişim kurabilir.
  2. İş dünyası: Teknoloji, iş dünyasında da önemli bir rol oynar. Bilgisayarlar, yazılım programları, bulut tabanlı hizmetler ve otomasyon sistemleri, iş süreçlerini hızlandırır, verimliliği artırır ve maliyetleri düşürür. Ayrıca, uzaktan çalışma imkanı sunan teknolojik araçlar, iş sürekliliğini sağlamak için önemli bir rol oynar.
  3. Eğitim: Teknolojinin eğitim alanında kullanımı giderek artmaktadır. Bilgisayarlar, projeksiyon cihazları, akıllı tahtalar ve diğer teknolojik araçlar, öğretmenlerin dersleri daha etkileşimli hale getirmesine ve öğrencilerin daha aktif bir şekilde öğrenmesine yardımcı olur. Ayrıca, çevrimiçi eğitim platformları ve uzaktan eğitim imkanları, herkesin istediği zaman ve yerde eğitim almasını sağlar.
  4. Sağlık hizmetleri: Teknoloji, sağlık sektöründe önemli gelişmelere yol açmıştır. Tıbbi cihazlar, yapay zeka destekli teşhis ve tedavi yöntemleri, sağlık kayıt sistemleri ve telemedicine (uzaktan tıp) gibi teknolojiler, sağlık hizmetlerinin daha etkin ve erişilebilir olmasını sağlar. Hastalar, uzaktan sağlık takibi yapabilir, doktorlarıyla çevrimiçi olarak iletişim kurabilir ve sağlık bilgilerine kolayca erişebilir.
  5. Eğlence ve medya: Teknoloji, eğlence ve medya sektöründe de büyük bir etkiye sahiptir. Televizyonlar, müzik çalarlar, oyun konsolları, akıllı telefonlar ve diğer cihazlar aracılığıyla insanlar farklı medya içeriklerine erişebilir, müzik dinleyebilir, film izleyebilir ve oyun oynayabilir. Ayrıca, sosyal medya platformları ve diğer çevrimiçi platformlar, insanların içerik paylaşmasını, etkileşimde bulunmasını ve bağlantı kurmasını sağlar.

Bu sadece teknolojinin kullanımının bazı temel alanlarıdır. Teknolojinin hemen hemen her sektörde ve hayatın farklı alanlarında kullanıldığı görülmektedir. Ancak, teknolojiyi akıllıca ve dengeli bir şekilde kullanmak önemlidir. Bunun yanında, teknolojiye bağımlı hale gelmeden, zaman zaman teknolojiden uzaklaşarak gerçek dünyayı deneyimlemek ve sosyal ilişkileri güçlendirmek de önemlidir.

Çocuklara teknoloji kullanımını anlatmak önemlidir. İşte çocuklar için teknoloji kullanımının bazı temel noktaları:

  1. İletişim: Teknoloji, aile bireyleri, arkadaşlar ve diğer insanlarla iletişim kurmanın bir yoludur. Çocuklara, teknoloji araçlarını kullanarak güvenli ve uygun şekilde iletişim kurmanın önemini öğretebilirsiniz. Örneğin, aile üyeleriyle video görüşmeler yapmak, sevdikleriyle mesajlaşmak veya uzaktaki arkadaşlarıyla oyun oynamak gibi etkinliklerde teknolojiyi kullanabilirler.
  2. Bilgiye Erişim: İnternet, çocuklara dünya hakkında bilgi edinme imkanı sunar. Onlara doğru ve güvenilir kaynakları kullanmayı öğretmek önemlidir. Çocuklar, okul projeleri için araştırma yapabilir, yeni şeyler öğrenebilir ve ilgi duydukları konuları keşfedebilirler.
  3. Eğitim: Teknoloji, çocukların eğitimine katkıda bulunabilir. Eğitici uygulamalar, çevrimiçi dersler ve interaktif öğrenme materyalleri gibi kaynaklar çocukların öğrenme sürecine destek olabilir. Ancak, çocukların teknolojiyi sadece eğitim amaçlı kullanmalarını teşvik etmek ve uygun içerikleri seçmelerine yardımcı olmak önemlidir.
  4. Eğlence: Çocuklar için teknoloji, eğlence kaynakları sunar. Video oyunları, çevrimiçi oyunlar, çizgi filmler ve müzik gibi içeriklerle çocuklar keyifli vakit geçirebilir. Ancak, çocukların teknolojiyi sınırlı bir şekilde kullanmalarını ve dengeli bir yaşam tarzını benimsemelerini sağlamak önemlidir. Fiziksel aktiviteler, sosyal etkileşimler ve doğa ile bağlantı kurma gibi diğer etkinliklere de zaman ayırmalarını teşvik etmek önemlidir.
  5. Güvenlik: Çocuklara internet ve diğer teknoloji araçlarını güvenli bir şekilde kullanmayı öğretmek önemlidir. Onlara kişisel bilgilerini paylaşmamaları, bilinmeyen kişilerle çevrimiçi iletişim kurmamaları, şüpheli içeriklere erişmemeleri ve dijital zorbalığa maruz kalmamaları gerektiğini anlatmak önemlidir. Ayrıca, çocukların teknoloji kullanımını denetlemek ve uygun yaş sınırlamalarını belirlemek de önemlidir.

Çocuklar için teknoloji kullanımıyla ilgili olarak, ebeveynlerin rehberlik ve denetim sağlaması önemlidir. Çocukların teknolojiyi güvenli, dengeli ve yaratıcı bir şekilde kullanmalarını teşvik etmek, aynı zamanda gerçek dünyadaki etkinliklere de zaman ayırmalarını sağlamak önemlidir.

Ancak çocuklara teknoloji kullanımını anlatırken onların diline uygun olarak anlatmak konuyu daha iyi anlamalarına sebep olacaktır. Şimdi size teknoloji kullanımını çocuklara aktaracağınız bir metin yazıyorum:

Haydi, teknolojiye bir göz atalım! Teknoloji, sanki büyülü bir sihirli değnek gibi düşünülebilir. Bir tuşa basıyorsunuz ve tüm dünya parmaklarınızın ucunda! İstediğiniz her şeyi yapabilirsiniz, ama dikkatli olun, bu büyüde bazen tuhaf şeyler de olabilir.

Mesela, internet denen bu gizemli dünya var. İnternet, sanki sonsuz bir bilgi denizi. Her şeyi öğrenmek isterseniz Google’ın kapısını çalabilirsiniz. Ama uyarı olsun, bazen aradığınız şeyleri bulmak yerine bir sürü kedicik videosuyla karşılaşabilirsiniz. Şaşırtıcı bir şekilde, her zaman bir kedi çıkıyor karşınıza!

Bir de sosyal medya denen bu tuhaf yer var. Orada insanlar, hayatlarının her anını paylaşıyorlar. Kahvaltılarını, seyahatlerini, hatta tuvaletlerini bile! Sanki hep bir yarış varmış gibi, kim daha ilginç bir fotoğraf paylaşır diye. Belki de bir gün ben de, “Bugün ekşi limon yedim” diye bir paylaşım yaparım, kim bilir?

Teknolojiyle oyun oynamak da çok eğlenceli! İnanılmaz grafiklere, heyecan dolu maceralara ve sevimli karakterlere sahip oyunlar var. Bir an kendinizi oyun dünyasında bulabilirsiniz. Ama unutmayın, gerçek dünyayı da keşfetmek önemli! Oyunlarda kahraman olmak güzel ama dışarıda gerçek bir kahraman olabilirsiniz. Belki de köpeğinizi kurtarırsınız veya etrafta dolaşan bir ejderhayı yola getirirsiniz.

Son olarak, teknolojiyi kullanırken güvenliğinizi de düşünmelisiniz. İnternette dolaşırken tuhaf karakterlerle karşılaşabilirsiniz. Kim bilir, belki de bir uzaylı sizinle mesajlaşmak isteyebilir! O yüzden kiminle konuştuğunuzu, kişisel bilgilerinizi paylaşmamayı unutmayın.

İşte böyle, teknoloji biraz sihirli bir dünya gibi. Eğlenceli, bazen tuhaf, ama bir o kadar da bize büyük fırsatlar sunan bir şey. Yeter ki onu akıllıca kullanalım ve gerçek dünyayı da kaçırmayalım!

Eğer bu konuda destek almak isterseniz benimle iletişime geçebilirsiniz.

Sevgiler.

Terapiye gitmek

Terapi, hayatındaki zorluklarla başa çıkmak ve duygusal/psikolojik sağlığını desteklemek için kullanılan bir araçtır. Terapi, bir terapist ile yapılan görüşmeler ve destek sayesinde, sorunlarını anlama ve çözme becerilerini geliştirme imkanı sunar. Terapiye gitmek, birçok insan için faydalı olmuştur ve daha mutlu bir yaşam sürmelerine yardımcı olmuştur. Terapiye gitmeyi düşünen bir kişiye, destek ve anlayış göstermek, terapi sürecinin olumlu etkilerini anlatmak ve gerektiğinde yardım sunmak önemlidir.

Sevgili güzel insan,

Uzun zamandır senin için endişeleniyorum ve sana bir konuda destek olabileceğimi düşünüyorum. Belki de üzerinde konuşmak istemediğin bazı zorluklarla karşı karşıya olduğunu fark ettim ve bununla başa çıkmak için bir adım atmanın vakti geldiğini düşünüyorum.

Biliyorum, terapiye gitmek fikri biraz korkutucu veya yabancı gelebilir. Ancak, terapi aslında bize duygusal ve zihinsel sağlığımızı desteklemek için yardımcı olan bir araçtır. Bir terapistle çalışmak, yaşadığımız sorunları anlamamızı, yeni bakış açıları kazanmamızı ve daha sağlıklı bir şekilde başa çıkmayı öğrenmemizi sağlayabilir.

Seninle yakın bir ilişkim olduğu için, senin mutluluğunu ve refahını önemsiyorum. Terapinin sana nasıl yardımcı olabileceğini anlatmak istiyorum. Terapi, duygusal zorluklarını anlamamıza ve bu zorluklarla nasıl başa çıkacağımızı öğrenmemize yardımcı olabilir. Bazen sorunlarımızı bir dış gözle görmek ve destek almak, kendi içimizdeki potansiyeli ortaya çıkarmanın yolunu açabilir.

Unutma, terapiye gitmek güçlü olmak anlamına gelmez. Tam tersine, terapiye gitmek cesaret isteyen bir adımdır ve sorunlarımızla yüzleşmemize yardımcı olur. Bir terapist, seninle birlikte çalışarak, senin ihtiyaçlarına özel olarak odaklanır ve güvenli bir ortamda duygularını ifade etmene yardımcı olur.

Eğer terapiye gitmek konusunda endişelerin veya soruların varsa, senin yanında olacağımı ve bu süreci birlikte geçireceğimizi bilmeni istiyorum. Sana destek olacak bir terapist bulman konusunda yardımcı olabilirim ve randevularını ayarlaman için yanında olabilirim.

Hayatında daha fazla mutluluk, huzur ve içsel denge bulmanı sağlayacak bu adımı atmaya cesaret etmeni diliyorum. Biliyorum ki sen güçlü ve kendine değer veren bir insansın ve terapi senin için önemli bir destek kaynağı olabilir.

Ben buradayım ve seni her zaman destekleyeceğimi bilmeni istiyorum. Terapi konusunda düşüncelerini paylaşmak ve sana yardımcı olmak için zaman ayırmak isterim. Senin için en iyisini istiyorum ve terapiye gitmek senin için önemli bir adım olabilir.

Sevgilerimle,

Furkan Bayram

Terapiye gelmek ( mizahi )

Terapi almayı düşünen kişiye mizahi bir dille seslenmek istediğim için bu yazıyı yazıyorum. Alınmaca gücenmece olmasın. Yazımı okuyan kişi saygısızlık olarak algılamasın. Sadece samimi ve sıcak bir dille bu süreci anlatmak istiyorum. Sevgiler.

Selamlar!

Bak kardeşim, seninle biraz ciddi bir konu hakkında konuşmamız gerekiyor. Evet, terapi hakkında konuşuyorum! Şimdi duyduğunda korkmaya başlamana gerek yok, çünkü terapi aslında hiç de korkutucu değil. Daha çok hayatındaki bazı sıkıntıları hafifletmene ve seni daha mutlu birine dönüştürmene yardımcı olan bir süreç.

Biliyorum, “Neden terapiye gitmeliyim ki?” diye sorabilirsin. İşte sana birkaç neden: Terapi, seninle ilgilenen biriyle konuşmak demek. Kendini bir stand-up gösterisindeymiş gibi hissedebilirsin! Sıkıcı bir şekilde oturmak yerine, terapistle laflayıp gülebilirsin. Terapist, senin en komik esprilerini yapmanı beklemez elbette, ama en azından biraz rahatlamanı sağlayabilir.

Bir de şöyle düşün: Terapi, düşüncelerini paylaşabileceğin ve sana destek olabilecek biriyle tanışmak demek. Eğer terapiye gidersen, belki de şimdiye kadar hiç karşılaşmadığın bir karakterle tanışabilirsin. Kim bilir, belki terapistin biraz delidir ve seni her seansında gülmekten kırabilir!

Hadi biraz eğlenelim: Terapi, aslında bir tür mental jimnastik! Zihnin için yapılan squat’lar, push-up’lar falan… Belki de terapistin sana “Düşünce kaslarını çalıştırmanın zamanı geldi!” der ve seni düşünce spor salonuna götürür. Orada beyin jimnastiği yaparken bir yandan da mental biceps’lerini geliştirirsin!

Şaka bir yana, terapi gerçekten faydalı olabilir. Bir terapist, seni dinleyip anlamaya çalışır ve senin içindeki gücü ortaya çıkarman için sana yardımcı olur. Düşüncelerini daha iyi anlamana ve sorunlarını daha etkili bir şekilde çözmeni sağlar.

Yani dostum, terapiye gitmek sana birçok fayda sağlayabilir. Birlikte gülebilir, düşüncelerini paylaşabilir ve içsel spor yapabilirsin. Kendi terapi serüvenine atılmak için cesaretini topla ve bir terapistle konuşmaya başla. Emin ol, sonunda “Bu terapi işi hiç de fena değilmiş!” diyeceksin.

Haydi, seni destekliyorum ve terapiye gitmeni cesaretle tavsiye ediyorum. İyi şanslar ve komik terapi seansları dilerim!

Gülerek senin yanında olan,

Psikolojik Danışman Furkan Bayram

Çocuklarda bdt etkinlikleri

Çocuklarda BDT (Bilişsel Davranışçı Terapi), duygusal ve davranışsal sorunlarla başa çıkmada yardımcı olan bir terapi yöntemidir. Bu yöntemde çocuklara düşünceleri, duyguları ve davranışları arasındaki ilişkileri anlamaları öğretilir. Olumsuz düşünce ve davranış kalıplarını değiştirmeyi hedefleyen BDT, özgüvenin artmasını, sağlıklı işlevselliği ve daha iyi duygusal uyumu destekler. Çocuklarda BDT, interaktif ve oyun tabanlı bir yaklaşımı benimser ve çocukların aktif katılımını teşvik eder. Oyun, sanat ve hikaye anlatma gibi yöntemler kullanılarak terapi süreci yürütülür. BDT, çocuklarda kaygı, öfke yönetimi sorunları, depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, davranış sorunları, DEHB gibi sorunlara yönelik etkili olabilir. Terapi süreci, çocuğun yaşına, gelişim düzeyine ve ihtiyaçlarına göre uyarlanır. Genellikle çocuklar BDT’yi olumlu bir şekilde deneyimler ve terapi sonucunda daha iyi duygusal ve davranışsal uyum gösterirler.

Çocuklarda BDT (Bilişsel Davranışçı Terapi), bilişsel ve davranışsal yaklaşımları bir araya getiren bir terapi yöntemidir. Bu terapi yöntemi, çocuklara duygusal ve davranışsal sorunlarla başa çıkmada yardımcı olmak, olumsuz düşünce ve davranış kalıplarını değiştirmek, özgüvenlerini artırmak ve daha sağlıklı bir şekilde işlev göstermelerini sağlamak amacıyla kullanılır.

BDT, çocuklara düşünceleri, duyguları ve davranışları arasındaki ilişkileri anlamalarını sağlar. Çocuklara, zihinsel süreçlerinin nasıl düşüncelerini etkilediğini ve bunun da davranışlarını etkilediğini öğretir. BDT, çocuklara olumsuz veya yanlış inançları fark etmelerini ve bunları daha sağlıklı, olumlu düşüncelerle değiştirmelerini öğretir.

Çocuklarda BDT, çeşitli teknikler ve stratejiler kullanarak çalışır. Bu teknikler arasında bilişsel yeniden yapılandırma (olumsuz düşünceleri değiştirme), davranışsal deneyimler (pozitif davranışları pekiştirme), duygu düzenleme (duygusal ifadeyi ve kontrolü öğrenme), problem çözme becerileri (zorluklarla başa çıkma stratejileri geliştirme) ve relaksasyon egzersizleri yer alır.

BDT, çocuklara aktif bir şekilde katılımı teşvik eden, interaktif ve oyun tabanlı bir yaklaşımı benimser. Çocukların terapi sürecine dahil olmalarını sağlamak için oyun, sanat, hikaye anlatma, drama gibi yöntemler kullanılır.

BDT, çocuklarda yaygın olarak görülen sorunlarla başa çıkmada etkili olabilir. Bunlar arasında kaygı bozuklukları, öfke yönetimi sorunları, depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, obsesif-kompulsif bozukluk, davranış sorunları, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) yer alabilir.

Terapi süreci, çocuğun yaşı, gelişim düzeyi ve ihtiyaçlarına göre uyarlanır. Çocuklar genellikle BDT’yi olumlu bir şekilde deneyimler ve terapi sonucunda daha iyi duygusal ve davranışsal uyum sergileyebilirler.

Çocuklarla BDT etkinlikleri için bazı örnekler:

  1. Duygu Tanıma Kartları: Farklı duyguları temsil eden kartlar hazırlayın ve çocuklardan bu duyguları tanımlamalarını isteyin. Ardından, her duygunun nasıl hissettirdiği, hangi durumda ortaya çıkabileceği ve nasıl başa çıkabilecekleri konusunda konuşun.

  2. Olumlu Düşünce Defteri: Çocuklara günlük olarak olumlu düşüncelerini veya güzel şeyleri yazabilecekleri bir defter verin. Her gün birkaç olumlu düşünce veya deneyimi kaydetmelerini teşvik edin. Böylece, olumlu düşünce alışkanlığı geliştirirler.

  3. Duygu Termometresi: Duyguları bir termometre üzerinde temsil eden bir çizelge hazırlayın. Çocuklara, duygularının hangi sıcaklık seviyesinde olduğunu işaretlemelerini ve ardından bu duyguları nasıl düşürüp sakinleşebileceklerini keşfetmelerini sağlayın.

  4. Roll Play: Çocuklarla farklı senaryolar oluşturun ve bu senaryolarda farklı duygusal durumları canlandırın. Çocukları, farklı karakterlerin yerine geçmeye ve nasıl tepki vereceklerini düşünmeye teşvik edin. Bu, duygusal farkındalığı artırmaya ve alternatif tepki stratejilerini öğrenmeye yardımcı olur.

  5. Duygu Günlüğü: Çocuklara günlük olarak duygularını ve neden hissettiklerini yazabilecekleri bir günlük verin. Duygusal değişimleri ve tetikleyicileri tanımlamalarını ve bunları nasıl yönetebileceklerini düşünmelerini sağlayın.

  6. Başarı Ağacı: Çocuklara başarıları ve güçlü yönleri üzerine odaklanmalarını teşvik eden bir ağaç yapısı hazırlayın. Her yaprakta, çocuklar kendileri için önemli olan başarıları veya güçlü yönleri yazabilirler. Bu, özgüvenlerini artırır ve olumlu bir benlik algısı oluşturur.

  7. Nefes Egzersizleri: Çocuklara farklı nefes egzersizleri öğretin. Derin nefes alma, karın nefesi, balon nefesi gibi egzersizler, çocukların sakinleşmelerine ve stresle başa çıkmalarına yardımcı olur.

Bu etkinlikler, çocukların duygusal farkındalıklarını artırır, olumlu düşünce ve davranış kalıplarını geliştirir ve duygusal zorluklarla başa çıkmalarını destekler. Her çocuğun ihtiyaçlarına ve ilgi alanlarına göre bu etkinlikleri uyarlayabilirsiniz.

Çocuklarda özgüven eksikliğini gidermek için ne yapılır?

Çocuklarda özgüven eksikliği konusunda neler yapılabileceğini anlatan yazımı mutlaka okuyun.

Özgüven, bir bireyin kendi yeteneklerine, değerine ve kendini kabul etmesine duyduğu inanç ve güvendir. Kendine güven, bireyin kendi kapasitesine, kararlarına ve eylemlerine güven duyması anlamına gelir. Özgüven sahibi insanlar, genellikle kendilerini ifade etme, risk alma, yeni deneyimlere açılma ve zorluklarla başa çıkma konularında daha başarılı olurlar.

Özgüven, kişinin kendi yeteneklerini doğru bir şekilde değerlendirmesi ve olumlu bir benlik algısına sahip olmasıyla ilişkilidir. Bu, kişinin başarılı olduğu alanlarda güven duyduğu gibi, hatalarını kabul edebilmesi ve gelişime açık olması anlamına da gelir. Özgüvenli insanlar genellikle olumlu bir tutum sergiler, başkalarıyla etkili iletişim kurar ve zorluklarla karşılaştıklarında kendilerine olan güvenleri sayesinde cesaretlerini kaybetmezler.

Özgüven, sosyal ilişkilerde de önemli bir rol oynar. Kendine güvenen insanlar, başkalarıyla daha sağlıklı ve olumlu ilişkiler kurarlar. Ayrıca, başkalarının eleştirilerine ve olumsuz yargılarına karşı daha dirençli olabilirler. Ancak, özgüven ile kibir veya kendini beğenmişlik arasındaki ince çizgiyi korumak önemlidir. Özgüven, diğer insanlara karşı saygılı olmayı ve başkalarının fikirlerini ve duygularını önemsemeyi gerektirir.

Özgüven, hayatın farklı alanlarında kazanılabilecek bir özelliktir. Başarılar elde etmek, kişisel hedeflere ulaşmak, olumlu deneyimler yaşamak, kendini geliştirmek ve olumsuz düşüncelerle mücadele etmek, özgüveni artırmaya yardımcı olabilir. Kendine güveni olan insanlar, hayatta daha mutlu, memnun ve tatmin olmuş hissedebilirler.

Çocuklarda özgüven eksikliği, onların duygusal ve sosyal gelişimini etkileyebilir. Bu nedenle, çocuklara özgüven kazandırmak için aşağıdaki yöntemleri deneyebilirsiniz:

1. Olumlu geri bildirim verin: Çocuğunuzun başarılarını fark edin ve takdir edin. Onlara olumlu geri bildirimlerde bulunarak güçlü yönlerini vurgulayın. Bu, çocuğun kendine güvenini artıracaktır.

2. Destekleyici bir ortam sağlayın: Çocuğunuzun duygularını ifade etmesine ve düşüncelerini paylaşmasına olanak tanıyan bir ortam yaratın. Onların fikirlerine değer verin ve kendilerini özgürce ifade etmelerini teşvik edin.

3. Sorumluluk verin: Çocuğunuza yaşına uygun sorumluluklar vererek başarabileceklerini gösterin. Bu, onların bağımsızlık duygusunu geliştirir ve kendi yeteneklerine güvenmelerini sağlar.

4. Hataları olumlu bir şekilde ele alın: Hataların bir öğrenme fırsatı olduğunu vurgulayın. Çocuğunuzun hatalardan korkmadan, hatalarını kabul ederek ve üzerinde çalışarak gelişebileceğini anlatın. Onlara, hatalarının onları değersiz yapmadığını ve herkesin hata yapabileceğini anlatın.

5. Yeteneklerini keşfetmelerine olanak tanıyın: Çocuğunuzun ilgi duyduğu alanları keşfetmesine izin verin ve bu alanlarda kendini geliştirmesine destek olun. Yeteneklerini keşfetmek ve geliştirmek, çocuğun kendine güvenini artırır.

6. Empati gösterin: Çocuğunuzun duygularını anlamaya çalışın ve onları anladığınızı gösterin. Empati, çocuğun kendini değerli hissetmesine yardımcı olur ve özgüvenini destekler.

7. Sağlıklı risk alma fırsatları sunun: Çocuğunuzun yeni deneyimler yaşamasına ve sınırlarını zorlamasına izin verin. Onlara sağlıklı risk alma fırsatları sunmak, kendilerine güvenmelerini ve başa çıkma becerilerini geliştirmelerini sağlar.

8. Olumsuz etiketlemekten kaçının: Çocuğunuzu olumsuz etiketlemek yerine, olumsuz davranışlarıyla ilgili olarak davranışlarından ayrı olarak ele alın. Onlara ne yapmaları gerektiğini göstermek ve yapıcı bir şekilde yönlendirmek önemlidir.

9. İlgisini çeken aktivitelere yönlendirin: Çocuğunuzun ilgi duyduğu alanlarda aktif olmasını teşvik edin. Spor, sanat, müzik gibi alanlarda faaliyetlere katılmalarını sağlayarak başarı deneyimleri yaşamalarına ve kendilerine olan güvenlerini artırmalarına yardımcı olun.

10. Rol model olun: Kendiniz özgüvenli davranışlar sergileyin. Kendi hatalarınızı kabul edip üzerine çalıştığınızı gösterin. Kendinize güveninizi göstererek, çocuğunuzun da kendine güvenmesine örnek olabilirsiniz.

11. Sınırları ve disiplini sağlayın: Çocuğunuzun sınırlarını ve kuralları öğrenmesini sağlayın. Disiplinli bir ortam, çocuğun kendine güven duymasını destekler. Ancak, sınırları koyarken sevgi ve anlayışla yaklaşmaya dikkat edin.

12. Olumsuz eleştirilerden kaçının: Çocuğunuzun özgüvenini zedeleme potansiyeline sahip olumsuz eleştirilerden kaçının. Bunun yerine, yapıcı geri bildirimler verin ve çocuğunuzun gelişimine odaklanın.

13. İletişimi güçlendirin: Çocuğunuzla etkili iletişim kurmayı öğrenin. Onları dinleyin, duygularını ve düşüncelerini ifade etmelerine fırsat verin. İletişim becerileri geliştikçe, çocuğunuzun kendine güveni artacaktır.

14. Destekleyici bir aile ortamı sağlayın: Aile içinde sevgi, destek ve kabulün olduğu bir ortam yaratın. Çocuğunuzun duygusal ihtiyaçlarını karşılamak için zaman ayırın ve onlara güven verin.

15. Profesyonel yardım alın: Çocuğunuzdaki özgüven eksikliği derin ve sürekli ise, bir uzmana danışmak faydalı olabilir. Bir çocuk pedagogu veya psikolojik danışmanı, çocuğunuzun özgüvenini artırmak için uygun stratejiler ve destek sunabilir.

Unutmayın ki her çocuğun kendine özgü bir kişiliği ve gelişim süreci vardır. Özgüvenin artması zaman alabilir, bu yüzden sabırlı olmak önemlidir. Çocuğunuza destek ve güven vererek, özgüvenlerini güçlendirebilir ve onların sağlıklı bir şekilde gelişmelerini sağlayabilirsiniz.

Psikolojik sağlamlık nedir?

Bireyin doğuştan getirdiği özelliklerine sonradan eklediği yaşamsal beceriler kişinin psikolojik sağlamlılığını oluşturur.

Bireyin doğuştan getirdiği özelliklerine sonradan eklediği yaşamsal beceriler kişinin psikolojik sağlamlılığını oluşturur.

DUYGU

Hissettiğimiz şeyler ve bunlara verdiğimiz anlam bizim iyi ya da kötü duyguda olmamıza neden olur. Yaşadığımız her duygu normaldir.

Üzüntü, utanma, heyecan, kızgın olmak, keyiflilik gibi duygular yaşamımızda her zaman vardır.

TÜM DUYGULAR BİR BÜTÜNDÜR…

Hep mutlu olma halini beklemek hayali bir düşüncedir. Yaşantımızda tüm duygular birliktedir. Her insanın canının yandığı, olumsuz duygular hissettiği durumlar vardır.

Olumlu ve olumsuz duygularla hayat bir bütündür.

Olumsuz yaşantılar, duygular ve stresörler psikolojik dayanıklılığımızı olumsuz etkiler. Yaşanılan olumsuz durumlara uyum ve yeniden düzenleyebilme gücü kişinin psikolojik sağlamlılığı ile doğrudan ilişkilidir.

PSİKOLOJİK SAĞLAMLILIĞI ARTTIRMAK İÇİN

Başımıza gelen olumsuz duygulardan daha çabuk uzaklaşıp, olumlu duygular hissedebilmemiz için yapmamız gerekenler vardır. Bunlar hem psikolojik hem fizyolojik hem de zihinseldir.

*Arkadaşlık ve aile ilişkilerini güçlendirmek

*Yardıma ihtiyacı olanlara yardım etmek ve sizin de ihtiyacınız olduğunda yardım istemek

*Öncelikle öz şefkatinizi geliştirmek ve çevrenizdekilere de şefkatle yaklaşabilme yollarını öğrenmek (sarılmak-dertleşmek-

FİZİKSEL SAĞLAMLILIĞI ARTTIRMAK için

*Sağlıklı beslenmemiz gerekir.

*Sebze, meyve ve et grubundan yeterince yemek

*Bol sıvı tüketmek (gazlı ve asidik olmayan)

Yeterince uyumak

*Sportif faaliyetleri yaşantıdan eksik etmemek

ZİHİNSEL SAĞLAMLILIĞI ARTIRMAK İÇİN

*OLUMLU DÜŞÜNÜN

*Problemlerin varlığını yok saymadan ama çözüm yolunun da olduğu gerçeğini unutmadan sorunlara bakın.

*Mizah ile sorunlara farklı bakış geliştirin.

*Zihinsel şefkati geliştirin (film- müzik- kitap…)

*GELECEK İLE İLGİLİ HAYALLER

Hayaller geleceğimizi şekillendirir. Hayal kurmaktan vazgeçmeyin ve gerçekleşmesi için çaba gösterin.

KENDİNİZİ TÜM DUYGULARLA BİRBÜTÜN OLARAK SEVİN

Yetersiz kaldığınızı hissettiğiniz tüm durumlarda bir uzman yardımı almaktan kaçınmayın.

Psikolog İlknur Demirtaş

Agresif (şok) diyetler kilo aldırıyor

Kışın hareketsizlik ve günümüzdeki pandemi nedeniyle alınan kiloları vermek telaşına düştüğümüz bu günlerde kimimiz kendi başımıza kimimiz de bir uzman eşliğinde kilo vermeye çalışmaktayız. Ancak bu endişeli bir ruh haline girilmesine sebep olmakta, yaklaşmakta olan yaz aylarına zayıflayarak girmeye bizi zorlamakta. İşte bu da, kısa zaman içersinde hızlı bir şekilde çok miktarda kilo vermeye neden olmaktadır. En az 7-8 ay içerisinde alınan fazla kiloları 1-2 ay içerisinde verme gayretine düşmekte ve toplum olarak da şok diyetlerden medet ummaktayız. İşte burada çok büyük yanlışlara düşmekteyiz.

AGRESİF (ŞOK) DİYETLER KİLO ALDIRIYOR…..

Diyetisyen Tümay KARLIDERE

Kışın hareketsizlik ve günümüzdeki pandemi nedeniyle alınan kiloları vermek telaşına düştüğümüz bu günlerde kimimiz kendi başımıza kimimiz de bir uzman eşliğinde kilo vermeye çalışmaktayız. Ancak bu endişeli bir ruh haline girilmesine sebep olmakta, yaklaşmakta olan yaz aylarına zayıflayarak girmeye bizi zorlamakta. İşte bu da, kısa zaman içersinde hızlı bir şekilde çok miktarda kilo vermeye neden olmaktadır. En az 7-8 ay içerisinde alınan fazla kiloları 1-2 ay içerisinde verme gayretine düşmekte ve toplum olarak da şok diyetlerden medet ummaktayız. İşte burada çok büyük yanlışlara düşmekteyiz.

Ağırlık yönetiminde şok diyetler yani agresif diyetler (ki bu diyetler düşük yağlı, düşük karbonhidratlı, düşük kalorilidir) uygulanabilmektedir. Vücudun çalışması için bazal bir kaloriye ihtiyaç vardır. Bu bazal kalori organların sağlıklı çalışması için gerekli olan enerjidir ve mutlaka alınmalıdır. Agresif diyetlerde bu kalorinin de altına düşülmektedir. Bir anda hızla kilo düşer, ancak bir yerde takılır kalır. Bu da vücudun aldığı az kaloriyi hesaplı kullanıp büyük miktarını yağ olarak depolamasından kaynaklanır.çünkü vücut sağ kalmaya programlanmıştır. Sonuçta, düşük kalorili beslenilmesine rağmen yağlanma olur ve kilo verilemez duruma gelinir. Bu durum kişide bir sıkıntı ve bıkkınlık yaratır ve diyet bozulur ya da bırakılır. Şekerli ve yağlı beslenmeye geri dönülmesi gibi durumlar sık görülür, verilen kilonun daha fazlası geri alınır. Bunun nedeni de metabolizmanın yavaşlamasıdır. Verilen kiloların fazlasıyla geri alınması kişide can sıkıntısı ve üzüntüye sebep olur ve tekrar agresif bir diyet uygulayarak bu sefer bu kilolardan kurtulunmaya çalışılır. Biz buna yo-yo döngüsü demekteyiz.

Agresif diyetler metabolizmayı %50 oranında yavaşlatırlar. Ve alınan besinlerin yağ olarak depolanmasına sebep olurlar. Bu nedenle çok düşük kalorili diyetlerle organizmamızı strese sokmamalıyız.

Agresif diyetlerin birçok zararları vardır. Depresyon, unutkanlık, solunum güçlüğü, uyku apnesi, iştahsızlık,kabızlık,ishal, mide barsak ağrıları, düşük tansiyon, ani kalp krizi riski, hormonel bozukluklar, kan şekeri düşüklüğü, adet düzensizlikleri, saç dökülmesi, cilt kuruluğu ve anemi gibi hastalıklara zemin hazırlarlar. Ayrıca vücuttaki yağ depolarının hızlı yakılması ile kan kolesterol ve trigliserid seviyelerinin yükselmesine neden olurlar ki, bu da kalbe büyük bir yük binmesine sebep olabilmektedir.

Sonuç olarak kilo vermekte amaç, sadece zayıflamak değil, sağlıklı bir şekilde diyet yaparak, sağlıklı beslenmeyi bir yaşam şekli haline sokmak olmalıdır.

SAĞLIKLA KALIN…..

Hashımato’da kilo vermek için nasıl beslenmeliyiz?

HASHIMATO’DA KİLO VERMEK İÇİN NASIL BESLENMELİYİZ?

HASHIMATO’DA KİLO VERMEK İÇİN NASIL BESLENMELİYİZ?

Hashımato hastalığı otoimmün bir hastalıktır. Vücudun kendi bağışıklık sistemi tiroid dokusunu bir yabancı olarak algılar ve yok etmek ister. Bu yüzden bağışıklık sistemi tiroid bezini yok etmek için antikor üretir. Bu antikorlar tiroid hücrelerini hasara uğratır ve tiroid bezi küçülmeye başlayarak hormon yetmezliği meydana gelir.

Hashımatonun belirtileri arasında;

  • Kilo alma
  • Kabızlık
  • Ödem
  • Yorgunluk
  • Halsizlik
  • Üşüme
  • Cilt kuruluğu yer alır.

Tiroid bezi tüm hücrelerde temel metabolizmayı düzenler. Vücutta ki yağ ve karbonhidrat metabolizmasını, vücut ısısı ve kalp atım hızı gibi birçok süreci düzenlemektedir. Tiroid bezinin küçülmesi ve yavaş çalışması metabolizmamızı yavaşlamasına neden olduğu için kilo verme sürecimizi yavaşlatabilir.

Peki bu süreçte nasıl beslenmeliyiz?

  • Otoimmün bir hastalık olduğu için antiinflamatuar beslenmek, inflamasyonu azaltmasını destekler. Bunun için şeker, fastfood, kızartılmış besinlerden uzak durun. Yağlı balıklar, kırmızı meyveler (çilek, ahududu, yaban mersini, böğürtlen), zerdeçal, yeşilçay, üzüm gibi bağışıklığı destekleyen besinlere daha çok yer verin.
  • İyot tiroid hormonlarının üretimi için gereklidir. Fazla iyot alımı otoimmün antikorları uyardığı için hashımatoda semptomlarının şiddetlenmesine sebep olur. Bu yüzden İyot tüketimine dikkat edilmeli.
  • Tiroid fonksiyonlarının düzgün çalışması için gerekli enzimdir. Selenyumdan zengin besinlere beslenmenizde yer verin. Ton balığı, yumurta, yağlı tohumlar, brezilya selenyumun iyi kaynaklarıdır.
  • Tiroid hormonlarının çalışmasını azaltan guatrojenik besinlerden uzak durun. Karnabahar, brokoli, lahana, brüksel lahanası, hardal tohumu, şalgam, turp, soya ve soya bazlı yiyecekler guatrojenik besinler arasındadır.
  • Bağışıklık sistemi için önemli olan çinko, tiroid bezinizin sağlığını da korur. Çinko içeren besin kaynakları; kırmızı et, kuru baklagiller, mantar, yağlı tohumlar, kabak çekirdeği, istiridye gibi besinlerdir.
  • Ödem problemi yaşıyorsanız günde 2-2.5 litre su tüketimine dikkat edin
  • Kabızlık yaşıyorsanız bağırsak sağlığınız için probiyotik içeren yoğurt, kefir gibi besinlerin tüketimine özen gösterin.
  • Gluten ve laktoz otoimmün hastalıkları tetikleyebilir bu yüzden gluten içeren tahıllar, bulgur gibi besinleri ve laktoz içeren süt ve süt ürünlerini beslenmenizden bir süre çıkartarak semptomlarınızı kontrol edebilirsiniz.