Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı seçilmesi, Avrupa’da Türkiye ile ilişkilerin geleceği ile ilgili tartışmaların fitilini ateşledi. AB müzakerelerine son verilmesi ve koşullu ekonomik destek önerileri gündeme taşındı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ikinci tur seçim galibiyetinin Avrupa’daki yankıları sürüyor.
Avrupa Parlamentosu’nun (AP) muhafazakar milletvekillerinden oluşan, Avrupa Halk Partisi’nin (EPP) lideri Manfred Weber, Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) üyelik müzakerelerine artık son verilmesi gerektiğini söyledi. Avrupa Parlamentosu’ndaki en büyük grubu oluşturan EPP’nin lideri, bu önerisini Funke Medya Grubu’na verdiği söyleşi ile gündeme taşıdı.
“Ne Türkiye istiyor, ne de AB”
Önerisini, “Üyelik müzakereleri Türkiye ile ilişkileri desteklemek yerine bloke ediyor” sözleriyle savunan Weber, “Son bir kaç yıl, Türkiye ile yakın bir partnerliğin önemli olduğunu gösterdi, ancak kimse Türkiye’nin AB’ye üye olmasını istemiyor, ne Türkiye ne de AB” ifadelerini kullandı.
Weber, Ukrayna ile Rusya arasında barışın tesis edilmesi hedefi, göç politikaları, ekonomide modernizasyon ve Kıbrıs meselesi nedeniyle seçimlerden galip çıkan Erdoğan ile iş birliğine ihtiyaç duyduklarını dile getirirken, “Erdoğan şimdi derhal İsveç’in NATO üyeliğine onay vermeli” dedi.
Yeni dönemin ilk işaretleri
Almanya Federal Meclisi’ndeki Hristiyan Birlik (CDU/CSU) Grubu Dış Politika Sözcüsü Jürgen Hardt ise Erdoğan’dan yeni dönemde daha uzlaşmacı bir tavır beklediklerini kaydetti.
Erdoğan’ın seçimlerden sonra Almanya ve Batı’ya yönelik “provokatif yöneliminden” geri adım atmasının ihtimal dışı olmadığına işaret eden Hardt, “Erdoğan aklı selim bir analizin ardından, ülkesinin büyük ekonomik sorunlarının ancak AB ve Almanya ile çözülebileceği sonucuna varabilir” ifadesini kullandı.
CDU’lu siyasetçi aşırı borçlanma ve TL’deki değer kaybı nedeniyle Türkiye ekonomisinin zorda olduğunun altını çizerken, öncelikle ülkesinin çıkarlarını gözetmek zorunda kalacak olan Erdoğan’ın, “AB’nin iş birliği yapabileceği tek partner olduğunu” da kabul etmek durumunda kalacağını aktardı.
Zordaki ekonomiye koşullu yardım
Alman siyasetçi Türkiye’nin borçlarını dolar ve euro ile ödemesi gerekeceğini söylerken, Ankara’nın Rusya ve Çin ile kurduğu yakın ilişkilerin bu kaynağı temin etmeye yetmeyeceğini belirterek, “Putin ve Rus rublesi Türkiye’ye yardım edemeyecek” dedi.
Alman Hükümeti’nin Türkiye’ye, “Zordaki iktisadi durumdan çıkışı için destek işareti” vermesinin önemli olduğunu anlatan Jürgen Hardt, buna karşılık olarak da Ankara”dan bazı taleplerde bulunulması gerekeceğini aktardı. Hardt, Ankara”nın verilecek destek karşılığında Avrupa ve Almanya”ya dostane bir tutum sergilemesi gerekeceğini vurgularken, aynı zamanda insan hakları ile ilgili de bazı beklentilerin “formüle edilebileceğini” vurguladı.
Jürgen Hardt ayrıca, Temmuz ayındaki NATO zirvesini Türkiye ile ilişkilerin geleceği açısından “ilk sınav” olarak gördüğünü de kaydetti. CDU’lu siyasetçi, Erdoğan’ın aylardır engellediği İsveç’in NATO üyeliğine yeşil ışık yakarak “nerede durduğunu kanıtlayabileceğini” belirtti.
Zor bir dönemin kapıları aralanıyor
AB uzmanları, 14 Mayıs seçimleri öncesinde yayımladıkları analizlerde, demokrasi ve hukuk devleti alanında gerilemeye yol açan Erdoğan’ın seçimleri kazanması halinde, Türkiye’nin AB ile üyelik müzakerelerine son verileceğine dikkat çekmişti.
Uzmanlar hem AB hem de Avrupa hükümetlerinin kendi çıkarları gerektirdiği ölçüde Erdoğan yönetimi ile iş birliği yapacağını, Türkiye’yi stratejik öneme sahip bir komşu olarak konumlandırıp, al-ver ilişkisi olarak nitelendirilen transaksiyonel ilişkilere ağırlık verileceğini kaydetmişlerdi.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı, bir Türk balıkçı teknesine uluslararası sularda Suriye donanmasına ait gemilerce ateş açılmasını kınadığını duyurdu.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı, Adana limanından açılan bir Türk balıkçı teknesine uluslararası sularda Suriye güvenlik güçlerine ait iki gemi tarafından ateş açıldığını bildirdi.
Bakanlık Sözcüsü Büyükelçi Tanju Bilgiç tarafından yapılan açıklamada, Adana Karataş limanından denize açılan Mahmutcan-1 adlı Türk balıkçı teknesine uluslararası sularda seyrederken Suriye rejimi güvenlik güçlerine ait iki gemi tarafından dün (28 Mayıs) ateş açılmasını ve bu şekilde iki balıkçımızın hafif şekilde yaralanması ve teknede maddi zarara sebebiyet verilmesini kınıyoruz” denildi.
Açıklamada, “Uluslararası sularda meydana gelen ve Samandağ Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturmasına konu olan bu müessif hadisenin takipçisi olacağımızı belirtmek isteriz” ifadesi yer aldı.
Dolar/TL kuru 20,08’i; Euro/TL kuru ise 21,63’ü gördü. Ekonomistler, Erdoğan’ın seçim zaferi sonrasında TL üzerindeki baskının arttığına dikkat çekiyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ikinci turu kazanmasının ardından Türk Lirası dolar karşısında tüm zamanların en düşük seviyesini gördü.
Pazartesi sabah saatlerinde Dolar/TL kuru 20,08’i, öğle saatlerinde de Euro/TL kuru 21,63’ten alıcı buldu. TL yıl başından bu yana yaklaşık yüzde 7, son on yılda ise yaklaşık yüzde 90 değer kaybetti.
“Erdoğan’ın galibiyeti güven oluşturmadı”
Rabobank kıdemli analisti Benjamin Picton, “Erdoğan’ın galibiyeti TL üzerindeki baskıyı daha da artırdı” dedi. Öte yandan borsanın haftanın ilk gününe yükselişle başlaması büyük ölçüde yerli yatırımcılar ile ilintili olarak değerlendiriliyor.
Tellimer stratejisti Hasnain Malik, Erdoğan”ın galibiyetinin “Hiç bir yabancı yatırımcı için güven oluşturmadığını” dile getirerek, “Sadece en iyimserler Erdoğan’ın şu anda kendini Ortodoks ekonomiye geri dönebilecek kadar güvende hissettiğini umut edebilir” ifadelerini kullandı.
“İşler çirkinleşebilir”
Bluebay Asset Management kıdemli analisti Timothy Ash ise, Erdoğan’ı iki ciddi sınamanın beklediğini, bunlardan ilkinin İsveç’in NATO üyeliğine verilmesi beklenen onay, ikincisinin ise ekonomi olduğunu kaydetti.
İsveç’in NATO üyeliğini onaylamadığı takdirde Erdoğan’ın Batı ile ilişkilerinde “büyük kriz” yaşanacağını belirten Ash, ayrıca ekonomideki düzenin sürdürülebilir olmadığını vurguladı.
Erdoğan’ın seçimleri kazanabilmesi için Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB) TL’yi nispeten sabit tutmak amacıyla rezervleri tükettiğini aktaran Ash, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:
“Büyük cari açık ve vadesi gelen kısa vadeli borçların ağırlığı göz önüne alındığında dolara olan talep çok büyük. Sınırlı döviz rezervleri ve büyük ölçüde negatif reel faiz oranları ile lira üzerindeki baskı ağır. Merkez Bankası’nın TL’yi serbest bırakacağını ve TL’nin daha savunulabilir bir seviye bulacağını varsayıyorum. Bakalım Erdoğan alışılmışın dışındaki para politikası görüşlerinden 180 derece dönüp Mehmet Şimşek gibi birini ekonomi ekibinin başına getirecek mi? Eğer bunu yapmazsa işler çirkinleşebilir.”
Timothy Ash, ayrıca TL üzerindeki baskıyı hafifletmek için İsveç’in NATO üyeliği konusunda da taviz vermesini beklediğini aktardı, “Seçim öncesinde bu işten çıkarabileceği her türlü siyasi sermayeyi çıkardı, şimdi kazandı… Dolayısıyla İsveç’in önümüzdeki ay yapılacak NATO zirvesinde NATO üyeliğine kabul edilmesini bekliyorum” diye konuştu.
Türkiye ve İsveç Dışişleri Bakanları, NATO üyeliği krizini ele almak için bir araya gelecek. Görüşme Perşembe günü Norveç’in başkenti Oslo’da gerçekleşecek.
İsveç Dışişleri Bakanı Tobias Billström, NATO üyeliği kriziyle ilgili olarak Türk mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu ile bir araya geleceğini duyurdu.
İsveç ulusal yayın organı SVT’ye konuşan Billström, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kazandığı Cumhurbaşkanlığı Seçimleri nedeniyle tebrik etmek için temas kurduğu Çavuşoğlu’nun kendisine çok kısa süre içinde dönüş yaptığını ve NATO sorununu ele almak için görüşebileceklerini teyit ettiğini söyledi.
Reuters, görüşmenin Perşembe günü Norveç’in başkenti Oslo’da düzenlenecek NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı’nda gerçekleşeceğini bildirdi.
İsveç’in sancılı üyelik süreci
Finlandiya ve İsveç, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması üzerine onlarca yıldır sürdürdükleri askeri tarafsızlık ilkesinden vazgeçerek NATO’ya katılmak için Mayıs 2022’de ortak başvuruda bulunmuştu. Finlandiya ve İsveç’in üye olabilmesi için NATO bünyesindeki 30 ülkenin onayı gerekiyor.
İsveç’in üyeliğine Türkiye ve Macaristan dışındaki NATO üyeleri meclis onayı verdi. Türkiye, İsveç’in üyeliğine onay vermek için Stockholm’danterör örgütleriyle mücadele konusunda daha somut adımlar beklediğini belirtiyor. Macaristan hükümeti ise İsveçli yetkililerin Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın politikalarına yönelik eleştirilerinden rahatsız.
Billström geçen Cuma günü yaptığı açıklamada üyelik sorununun 11-12 Temmuz’da Litvanya’da yapılacak NATO Liderler Zirvesi’ne kadar çözüleceğine inandığını belirtmişti. İsveç Dışişleri Bakanı, Türkiye’de parlamentonun seçimlerin ardından onay sürecini başlatacağını ümit ettiğini söylemişti.
Biden ve Stoltenberg’in açıklamaları
Reuters’ın haberine göre, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden’ın Erdoğan’ı kutlarken yaptığı NATO vurgusu da, Washington’ın Ankara ile ilişkilerindeki önceliklerinin başında, İsveç’in Litvanya’daki zirveye kadar ittifaka katılmasının geldiğine işaret ediyor. Biden, Twitter’da paylaştığı tebrik mesajında, “NATO müttefikleri olarak ikili meseleler ve ortak küresel zorluklar üzerinde birlikte çalışmaya devam etmeyi dört gözle bekliyorum” demişti.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de Twitter’dan yaptığı paylaşım ile Erdoğan’ı tebrik ederken, “Birlikte çalışmayı sürdürmeyi ve Temmuz’daki NATO Zirvesi’ne hazırlanmayı sabırsızlıkla bekliyorum” ifadesini kullanmıştı.
Türkiye ve Macaristan uzun süre Finlandiya’nın NATO üyeliğine de karşı çıkmış, ancak Ankara ve Budapeşte’nin bu itirazlarını geri çekmelerinin ardındanFinlandiya geçen ay NATO’ya katılmıştı.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turu sonrası gözler Erdoğan’ın kuracağı yeni kabinede. Millet İttifakı’nda yer alan partilerde yenilginin olası sonuçları değerlendiriliyor.
Türkiye’de cumhurbaşkanlığı seçiminde ilk kez yapılan ikinci turun galibi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan oldu. Anadolu Ajansı’nın verilerine göre Erdoğan oyların yüzde 52,16’sını, Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu da yüzde 47,84’ünü aldı. Ancak kesin sonuçları yakında Yüksek Seçim Kurulu (YSK) açıklayacak. Seçimlere katılım ise hem Erdoğan hem de Kılıçdaroğlu tarafından yapılan “sandığa gidin” çağrılarının aksine yüzde 88,8’den yüzde 85,7’ye düştü.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin 28 Mayıs’ta düzenlenen ilk turunu Erdoğan da önde bitirmişti. Erdoğan destekçisi Cumhur İttifakı da yine 28 Mayıs’ta düzenlenen genel seçimlerin galibi olmuş ve meclis çoğunluğunu elde etmişti.
Oğan ve Özdağ ne kadar etkiledi?
Seçim sonuçlarına bakıldığında Erdoğan ilk turda 27,1 milyon olan oyunu 27,7 milyona; Kılıçdaroğlu ise 24,5 milyon olan oyunu 25,4 milyona yükseltti. İkinci tur öncesi ATA İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Sinan Oğan, Erdoğan’a; ittifakın güçlü partisi Zafer Partisi’nin genel Başkanı Ümit Özdağ ise Kılıçdaroğlu’na destek açıklamıştı. Ancak ilk turda 2,5 milyon oyun sahibi olan Oğan’ın oyunun her iki adaya da seçim sonuçlarına etki edecek kadar büyük katkı sağlamadığı görüldü. Erdoğan’ın en fazla oy artırdığı ilin 5 bin oy ve yüzde 7 ile Oğan’ın memleketi Iğdır oldu.
Sığınmacılara yönelik politikaları ve HDP’ye yönelik sert söylemi ile ön plana çıkan Ümit Özdağ ile protokol imzalanmasının Kılıçdaroğlu’nun Doğu ve Güneydoğu’daki oylarına olumsuz etki edebileceği yorumları yapılmıştı. 15 ilde oyu gerileyen Kılıçdaroğlu’nun en fazla oy kaybettiği yer ise Diyarbakır olurken bu ilde 42 bine yakın oy kaybı yaşandı ve yüzde olarak da bu ilde geriledi. Adıyaman, Ağrı, Bingöl, Bitlis, Hakkari, Kars, Mardin, Muş, Siirt, Şanlıurfa, Van, Batman, Şırnak, Iğdır illerinde de Kılıçdaroğlu oy kaybetti.
İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Balıkesir, Mersin gibi büyükşehirlerde Kılıçdaroğlu seçimi önde tamamladı. İç Anadolu ve Karadeniz bölgelerinde ise Erdoğan’ın net bir üstünlük kurduğu görüldü. Kılıçdaroğlu, Hatay’da 14 Mayıs’ta yaklaşık 500 oy farkla seçimi önde tamamlarken Erdoğan, 28 Mayıs seçiminde bu ilde öne geçti. Kılıçdaroğlu’nun en fazla oy artırdığı il İstanbul olurken 4,9 milyon olan oyunu yaklaşık 192 bin artırarak 5,1 milyona yükseltti. İstanbul’da oy kullananların sayısında ise 200 binlik bir azalma oldu. Erdoğan ise 4,7 milyonda kalırken 30 bin kadar oy yükseltti. İstanbul’da 14 Mayıs’ta Sinan Oğan yaklaşık 500 bin oy alırken bu oyların yarısının dahi bir isme gitmediği görüldü.
Vekiller ne zaman yemin edecek?
YSK’nın milletvekili seçimlerinde kesin sonuçları ilan etmesinin ardından takip eden üçüncü gün milletvekilleri yemin edecek. Bu durumda yemin töreninin Perşembe ya da Cuma günü gerçekleşmesi bekleniyor.
Yeni Meclis Başkanı seçilene kadar ise Meclis’in en yaşlı üyesi sıfatıyla MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli “geçici başkan” olacak. AKP’nin başkan adayının ise Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay veya Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’dan birinin olacağı iddia ediliyor.
Meclis’te beş partinin; AKP, CHP, Yeşil Sol Parti, MHP, İYİ Parti’nin grupları olacak. Diğer parti listelerinden ya da ittifakla seçime giren Yeniden Refah, DSP, HÜDA PAR, DEVA, Gelecek, Saadet, Demokrat Parti, Türkiye Değişim Partisi, TİP, EMEP olmak üzere toplam 15 parti Meclis’te temsil ediliyor olacak. Meclis’te grup kurmak için 20 milletvekili şartını yerine getiremeyen Gelecek, DEVA ve Saadet partilerinin de bir araya gelerek bir grubu oluşturabileceği ifade ediliyor. Bu yöndeki çalışmalar sürüyor.
Yeni kabinede kimler olacak?
TBMM’de milletvekili yemini tamamlanması ile bu sefer cumhurbaşkanının yemini gerçekleşecek. Seçim takvimine göre cumhurbaşkanlığı seçiminin sonucu 1 Haziran Perşembe açıklanacak. Yasalara göre Erdoğan’ın üç gün içinde yemin etmesi gerekiyor. Cumhurbaşkanlığı kaynaklarına göre Erdoğan, Cuma günü Meclis’te yemin edecek ardından da akşam saatlerinde yeni kabineyi açıklayacak.
Belirlenen ve atanan cumhurbaşkanı yardımcısı veya yardımcıları ile bakanların da hemen ertesi gün Cumartesi günü TBMM’de yemin etmesi bekleniyor.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, hariç 15 bakan milletvekili oldu. Bu isimlerin yemin etmeleri ile bakanlıkları da düşecek. Ancak Erdoğan’ın Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile devam etmesi bekleniyor. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile yola devem edip etmeyeceği noktasında AKP içerisinde farklı görüşler hakim. Soylu’ya karşı olan bazı milletvekili ve parti yöneticilerinin olduğu ifade ediliyor.
Daha önce kabinede görev yapan ve yeniden görev verilmeyecek bakanların ise Meclis’te parti ve komisyon yönetimlerinde yer almaları bekleniyor.
Cumhur İttifakı’nın hedefi yerel seçim
Erdoğan’ın seçimleri kazanmasının ardından verdiği ilk mesajlardan biri de yerel seçimlere olmuş, Kısıklı’da yaptığı konuşmada “Şimdi önümüzde 2024 var. 2024’te Üsküdar’ı da İstanbul’u da yerel seçimlerde kazanmaya hazır mıyız? Öyleyse durmak yok, çok çalışacağız” ifadelerini kullanmıştı.
Balkon konuşmasında da sert bir üslup kullanan Erdoğan’ın yerel seçimlere giderken motivasyonu düşürmemek için bu söylemi tercih ettiği belirtiliyor. Cumhur İttifakı paydaşlarının da yerel seçimlerde birlikte hareket etmesine kesin gözüyle bakılıyor.
Millet İttifakı ne yapacak?
Millet İttifakı’nın altı lideri ise seçim sonuçlarının netleşmesinin ardından bir araya geldi. Liderler ortak bir açıklama yapmadı, ayrı ayrı yapılan açıklamalardan ise “mücadeleye devam” mesajı çıktı. Bu mesaj, yerel seçimlerde de birlikte hareket edileceği şeklinde yorumlandı.
Kılıçdaroğlu’nun “Ülkemize gerçek anlamda demokrasi gelinceye kadar bu mücadelenin öncüsü olmayı sürdüreceğiz” ve “Yürüyüşümüz sürüyor ve buradayız” mesajları da yerel seçimlere yönelik mesajlar olarak yorumlandı. İYİ Parti lideri Meral Akşener’in de kullandığı “Milletimizin bizlere verdiği muhalefet görevini bugüne kadar olduğu gibi yine aynı düsturla, aynı ciddiyetle, aynı seçmen velinimettir anlayışıyla yürüteceğiz” sözleri ise Millet İttifakı içerisinde hareket edeceği şeklinde değerlendirildi.
Ancak tüm partilerde yapılacak iç değerlendirmelerin ardından bir değişim süreci başlayacağı ifade ediliyor.
Parti yönetimleri değişir mi?
25 Temmuz 2020’de son kurultayını gerçekleştiren CHP’de 2022 yılında yapılması gereken kurultay, seçim nedeniyle bir yıl ertelenmişti. Tüzüğe göre bu yılın Temmuz ayına kadar kurultay sürecinin başlatılması gerekiyor. Süreç başlatıldıktan sonra ilçe ve il kurultayları gerçekleşecek ve devamında büyük kurultay yapılacak. Ancak ilçe ve il kurultaylarının 2024 yılı Mart ayında yapılması planlanan yerel seçim sonrasına kadar devam edebileceği de ifade ediliyor. Bu durumda büyük kurultay yerel seçim sonrasına kalacak.
Parti içerisindeki “kurultay süreci hızlıca başlatılıp Ekim – Kasım ayı gibi toplanmalı” ve “olağanüstü kurultay yapılmalı, Kılıçdaroğlu güçlenerek çıkmalı” görüşünü savunanlar da bulunuyor. Partide Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı bırakması gerektiğini düşünen partililer de var. Ancak bu tartışmaların hepsinin toplanacak bir Parti Meclisi’nde ele alınması bekleniyor. CHP MYK’sında da bir değişim beklentisi bulunuyor.
İl kongrelerini yapan İYİ Parti’nin kongre tarihi ise 24-25 Haziran. Parti içindeki tartışmaların yaşanması beklenen kongrede Akşener’in yenilenecek bazı isimlerden oluşan bir yönetimle yoluna devam etmesi bekleniyor. İYİ Parti içerisinde Kılıçdaroğlu’nun adaylığına onay veren Akşener’e tepkili olan kurmaylar bulunuyor.
Millet İttifakı parçası olan Gelecek Partisi’nin kongresi de Kasım ayında olacak. DEVA Partisi’nin de bu yıl sonunda kongresini toplaması bekleniyor.
Erdoğan’ın kabine ve Meclis yönetimini belirlemesinin ardından parti yönetiminde de bazı değişiklere gideceği ifade ediliyor. Ancak bu değişimin “oldukça sınırlı” olabileceği kaydediliyor. AKP, yedinci olağan kongresini 24 Mart 2021’de yapmıştı. Olağan kongre takvimi Mart 2023’e, yani tam yerel seçimler öncesine denk geliyor. Bu kongrenin yerel seçimler sonrasına da bırakılabileceği değerlendiriliyor.
Depremin etkili olduğu 11 kentin tamamında Erdoğan’ın oyları artarken Kılıçdaroğlu ise 4 ilde oy kaybetti, 7 ilde oylarını yükseltti.
28 Mayıs’ta yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda deprem bölgesinde sandığa gitme oranlarında düşüş yaşandı. Seçimi kazanan Cumhur İttifakı’nın adayı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, deprem bölgesindeki 11 ilde oylarını artırdı. Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ise 11 ilden 4’ünde oyu düştü.
DW Türkçe, 28 Mayıs’ta yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tur sonuçları üzerinden deprem bölgesine mercek tuttu. Buna göre, 14 Mayıs seçimlerine katılım oranı 11 kentte ortalama yüzde 84,67 olmuştu. 28 Mayıs seçimlerinde ise seçime katılım oranı yüzde 81,32’ye düştü. Her iki oran da Türkiye ortalamasının altında kaldı.
Erdoğan deprem bölgesindeki oyu
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Adana ve Diyarbakır dışındaki 9 ilde ilk sırada seçimi tamamladı. Kılıçdaroğlu ise geçen seçimde ilk sırada yer aldığı Hatay’ı bu sefer Erdoğan’a kaptırdı. 28 Mayıs’ta Hatay’da Kılıçdaroğlu 9 bin 549, Erdoğan 12 bin 423 oy artışı sağladı.
11 ilin tamamında oylarını artıran Erdoğan, toplam 79 bin 462 yeni oy kazandı. Erdoğan, özellikle depremin merkez üssü Kahramanmaraş’ta oy rekoru kırdı. 2018’teki seçimde yüzde 74,4 oranında oy alan Erdoğan’ın oyu, 14 Mayıs seçimlerinde yüzde 71,88’e düşmüştü. Ancak Erdoğan, 28 Mayıs’ta bu oy oranını 14 Mayıs’a göre yüzde 3,89 oranında artırarak yüzde 75,77’ye ulaştı. Bu kentte Erdoğan, 15 bin 504 yeni oy aldı.
Osmaniye’deki oy oranı da yüzde 3,89 arttı. Erdoğan’ın Osmaniye’den sonra en fazla oy artışı Kilis’te kaydedildi. 14 Mayıs’ta yüzde 65.55 oranında oy alan Erdoğan, bu sayıyı yüzde 4,44 oranında artırarak yüzde 69,99’a ulaştı.
Gaziantep’te oylarını 13 bin 144 yükselten Erdoğan, yüzde 62,72 oy oranı aldı. Yine Malatya’da Erdoğan’ın oy oranı yüzde 2,57 oy artışıyla yüzde 71,96’ya çıktı. Elazığ’da da oy artış oranı yüzde 3,1 oldu. Böylece bu kentte oy oranı yüzde 70,27’e yükseldi.
Kılıçdaroğlu, 4 ilde 83 bin oy kaybetti
Millet İttifakı’nın adayı Kılıçdaroğlu, 11 kentin 7’sinde oylarını artırırken, 4’ünde ise oy düşüşü yaşadı. Ancak Diyarbakır ve Adana dışında diğer 9 ilde Erdoğan’ı geçemedi.
Kılıçdaroğlu’nun oyları 7 ilde 55 bin 342 arttı. Oransal olarak en fazla Adana’da oylar artırıldı. Burada 23 bin 494 yeni oy ve yüzde 3,16’lık bir oy artışı oldu. Osmaniye’de Kılıçdaroğlu, yüzde 3,06 oranında oy artışı sağladı, 6 bin 673 yeni oy aldı. Erdoğan ise 6 bin 13 yeni oy aldı. Sinan Oğan’a geçen seçimde verilen 21 bin oyun yarısı, Erdoğan ve Kılıçdaroğlu arasında paylaşılırken, diğer yarısının sandığa gitmediği görüldü.
CHP lideri Adıyaman, Gaziantep, Diyarbakır ve Şanlıurfa’da 14 Mayıs’a göre 83 bin oy 652 kaybetti. Gaziantep’teki oy oranı düşüşü yüzde 2,63 oldu. Gaziantep ve Şanlıurfa’nın aynı zamanda yoğun sığınmacı nüfusuna sahip olmasına ve Kılıçdaroğlu’nun bunları geri göndereceği söylemine karşın CHP liderinin oy kaybı yaşaması dikkat çekti. Kılıçdaroğlu’nun oyları, Diyarbakır’da 41 bin 715, Şanlıurfa’da 22 bin 374, Gaziantep’te ise 17 bin 774 azaldı.
Almanya’nın Stuttgart kentinde seçimi kutlamak için araç konvoyu oluşturanlar ile karşı grup arasında yaşanan gerilim sonucu üç kişi bıçak darbeleri ile yaralandı. Polis, soruşturma başlattı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçimi kazanarak yeniden seçilmesinin ardından Almanya’nın Stuttgart kentinde yaşanan arbedede üç kişi ağır yaralandı.
Stuttgart polisi ile savcılık tarafından yapılan ortak yazılı açıklamada, Türkiye’deki cumhurbaşkanı seçiminin geçici sonuçlarının belli olmasının ardından kent merkezinde birden fazla olay yaşandığı belirtildi. Açıklamada, adam öldürmeye teşebbüs, adam yaralama ve mala zarar verme suçlamaları ile toplam 13 kişi hakkında suç duyurusunda bulunulduğu kaydedildi.
Savcılık ve polisin verdiği bilgilere göre, seçim sonuçlarının belli olmasının ardından birçok kişi ellerinde bayraklarla araç konvoyları oluşturdu. Araç konvoyuna katılanlarla diğer kişiler arasında sıklıkla gerilim yaşandı. Araçlara, birçok kez taş ve şişe fırlatıldı. Bunun yanı sıra polise gruplar arasında arbede yaşandığı ihbarının yapıldığı, polisin gerilim artmasını engellemek için bölgede görev yaptığı ifade edildi.
Açıklamaya göre, Theodor Heuss Caddesi’nde saat 22.10 civarında bir araç konvoyuna saldıran grup ile konvoydakiler arasında gerilim yaşandı. Gerilimin büyümesi üzerine 26 yaşında olduğu belirlenen araç sürücüsü bıçak darbesi ile yaralandı. Saldırgan grup içinde olduğu tahmin edilen 18 ve 19 yaşındaki iki erkek de bıçak ile yaralandı. Bunlardan birinin aldığı yaranın hayati tehlike oluşturabileceği belirtildi. Yaralıların hastanede tedavi altına alındığı, hiçbirinin şu an için hayati tehlikesinin bulunmadığı ifade edildi. Seçim sonrasında Stuttgart’ta yaşanan olaylar üzerine polis çok yönlü soruşturma başlattı. Soruşturmaya eyalet polisi de dahil oldu.
Aralarında Berlin ve Köln’ün de bulunduğu kentlerde seçim sonucunu kutlayan Türkler ellerinde Türk bayrakları ile araç konvoyları oluşturdu.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, üzerinde mutabık kalınan şartların yerine getirilmediğini söyleyerek tahıl anlaşmasının çökebileceği uyarısında bulundu.
Rusya, Batı’yı Tahıl Koridoru Anlaşması’nın gerekliliklerini yerine getirmemekle eleştirdi, mutabakatın çökebileceği uyarısında bulundu.
Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Rus tahılı ve gübresinin ihracatı önündeki engeller kaldırılmadığı takdirde Ukrayna tahılının Karadeniz üzerinden dünya piyasalarına taşınmasını sağlayan Tahıl Koridoru Anlaşması’nın çökebileceğini açıkladı.
Nairobi ziyareti sırasında açıklama yapan Lavrov, “Eğer her şey olduğu gibi kalırsa, ki öyle görünüyor, o zaman artık bu anlaşmanın işe yaramadığından yola çıkmak gerekecektir” dedi.
Geçen sene Temmuz ayında üzerinde mutabık kalınan anlaşma BM’nin üç yıl boyunca Rusya’nın tahıl ve gübre ihracatı önündeki engellerin kaldırılmasına destek olmasını öngörüyor. Bu mutabakat, Ukrayna tahılı ve gübresinin Karadeniz üzerinden güvenli bir şekilde dünya piyasalarına ulaştırılmasını öngören anlaşma ile aynı zamanda sağlanmıştı.
Rusya bu ay, tahıl anlaşmasının 17 Temmuz’a kadar uzatılmasını kabul etmiş, ancak bunun için kendi beklentilerinin karşılanmasını şart koşmuştu.
Erdoğan’ın ikinci turu kazanmasının ardından Avrupa ülkelerinden işbirliği mesajları geldi, ancak uzmanlar yeni dönemde Avrupa-Türkiye ilişkilerinde soğuk bir dönem öngörüyor.
Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimini ikinci turda kazanarak yeniden göreve seçilmesinin ardından Avrupa-Türkiye ilişkilerinin hangi yönde ilerleyeceği merak konusu olmaya başladı. Kulislerde “Ankara yeni dönemde değerler Avrupası yönünde mi ilerleyecek, yoksa Avrupa’dan adım adım koparak al-ver ilişkisine dayalı pragmatik bir yol mu seçecek” sorusu soruluyor.
Birçok Avrupa ülkesinin devlet ya da hükümet başkanı Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tur sonuçları henüz daha tam kesinleşmeden sosyal medya hesapları aracılığıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “işbirliği” arzusu dolu tebrik mesajları yollamaya başladı. Bu mesajların çoğunun “güvenlik” tonlu olması gözlerden kaçmadı. İlk tebrik mesajı, Erdoğan’ı “tartışmasız seçim zaferi”nden dolayı kutlayan Macaristan Başbakanı Viktor Orban’dan geldi.
Macron ve Scholz’dan “ilerleyelim” mesajı
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da Fransızca ve Türkçe yayımladığı mesajında “Fransa ve Türkiye’nin birlikte göğüs germesi gereken sınamalar var. Akdeniz, Avro-Atlantik İttifakımızın geleceği, Avrupa’nın yeniden barışa kavuşması. Yeniden seçilmesini tebrik ettiğim Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte yolumuza devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. Almanya Başbakanı Olaf Scholz, “Almanya ve Türkiye yakın ortak ve müttefiklerdir, halklarımız ve ekonomilerimiz derinden iç içe geçmiştir. Başkan Erdoğan’ı kutluyorum, ortak gündemimizi yeni bir ivmeyle, beraber ilerletmek istiyoruz” mesajı yolladı.
Birleşik Krallık Başbakanı Rishi Sunak, “NATO müttefikleri olarak ticaretin geliştirilmesinden güvenlik tehditleriyle mücadeleye kadar ülkelerimiz arasındaki güçlü işbirliğini sürdürmeyi sabırsızlıkla bekliyorum” ifadelerine yer verdi. İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ise “İtalya ve Türkiye, müttefiktirler ve Akdeniz’de ve dünyada önemli sorumluluklar paylaşmaktadırlar. Birlikte, halklarımız, büyüme ve küresel istikrar için daha fazlasını yapabilir” vurgusunda bulundu.
Hollanda Başbakanı Mark Rutte, “Dost ve müttefiklerle birlikte Hollanda ve Türkiye ilişkilerimizi ve çalışmalarımızı güçlendirmeyi dört gözle bekliyorum” mesajını paylaştı. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, sosyal paylaşım hesabından Türkçe yayımladığı mesajda “Avrupa’nın güvenliği ve istikrarı için işbirliğimizin geliştirilmesini ve ülkelerimizin yararına stratejik ortaklığımızın daha da güçlendirilmesini umuyoruz” dedi. Kıbrıs Cumhuriyeti Başkanı Nikos Hristodulides de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kutlayarak “Kıbrıs müzakerelerinin 2017’de Crans Montana’da kaldığı yerden devamına hazır oldukları” mesajı gönderdi.
NATO üyelik perspektifi nedeniyle son aylarda Ankara ile kriz yaşayan İsveç’in Başbakanı Ulf Kristersson, tebrik mesajında “Ortak geleceğimiz geleceğe yönelik bir önceliktir” vurgusu yaparken NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, “Birlikte çalışmayı sürdürerek temmuzdaki NATO Zirvesi’ne hazırlanmayı sabırsızlıkla bekliyorum” değerlendirmesinde bulundu.
AB kurumları da yeni Erdoğan yönetimiyle işbirliği mesajları verdi. Avrupa Komisyonu Başkanı von der Leyen, “Halklarımızın çıkarına olacak şekilde ilişkileri ilerletmek için çalışmak hem Türkiye hem AB için stratejik önem taşımaktadır” mesajını paylaştı. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Avrupa Komisyonunun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Oliver Varhelyi tarafından yapılan ortak açıklamada, AB’nin “İnsan hakları, hukukun üstünlüğü, uluslararası hukuk ve bölgesel istikrar taahhütleri temelinde ortak refah ve istikrar için yapıcı bir ilişkiye doğru ilerlemek amacıyla Türkiye ile birlikte çalışmaya hazır olduğu” kaydedildi.
Soğuk dönem öngörüsü
Ancak bu işbirliği mesajlarına rağmen uzmanlar yeni dönemde Avrupa-Türkiye ilişkilerinde soğuk bir dönem öngörüyor.
Strasbourg Üniversitesi Türk Etüdleri Bölüm Başkanı ve siyaset bilimci Prof. Dr. Samim Akgönül, “Yeni Erdoğan dönemi ilişkilerin sertleşeceği bir dönem olacak, zira Erdoğan hiç olmadığı kadar sağda bir işbirliği inşa etti. İki aşırı milliyetçi parti ve iki radikal islamcı parti zaten liberalleri iyice tasfiye etmiş AKP’yi daha da Batı karşıtı bir çizgiye itecektir. Özellikle NATO konusunda Rusya çizgisine gelmesi artık kaçınılmaz” değerlendirmesini yaptı.
Yeni döneme rağmen Türk dış politikasında değişim beklemeyen Fransız Uluslararası Stratejik İlişkiler Enstitüsü (IRIS) Türkiye uzmanı Didier Billion ise “Erdoğan’ın güvenlik konusunda ülkesinin başlıca güvencesi olan NATO’yu terk etmek gibi bir niyeti yok” görüşünde.
AB ile al-ver ilişkisine doğru
Ankara’nın AB ile üyelik perspektifli ilişkisi aslında pratikte sonlanmış durumda. Avrupa’da aşırı sağcı ve Avrupa karşıtlığının yükeldiği bir dönemde Avrupalı siyasiler de Türkiye’nin üyelik perspektifini özenle gündeme getirmemeye çalışıyor.
Konu, Avrupa Parlamentosu (AP) tarafından da bloke edilmiş halde. AP, gümrük birliğinin güncellenmesi ya da vize serbestisi gibi konuları dahi Türkiye’de demokrasi, insan hakları ve hukuk devletine bağlılık alanlarındaki ilerleme koşuluna bağladı. Bu alanlarda yakın gelecekte ilerleme beklenmiyor.
AB buna karşılık sığınmacılar, düzensiz göç ya da terörle mücadele gibi konularda işbirliği istiyor. Bunun da iki tarafı “al-ver” olarak tanımlanabilecek yeni bir ilişkiye sürükleyebileceği tahmin ediliyor.
Bu arada Türkiye’deki yeni dönemi fırsat bilen kimi Avrupalı aşırı sağcı ve Hristiyan Demokrat çevreler Ankara ile zaten askıda olan katılım müzakerelerinin resmen durdurulmasını talep etmeye başladı.
Avrupa Konseyi bilmecesi
Türkiye, üyesi olduğu Avrupa Konseyi cephesinde de sıkışmış durumda. Ankara, bir Avrupa Konseyi organı olan AİHM’nin Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş kararlarını uygulamadığı gerekçesiyle önümüzdeki aylardan itibaren kimi yaptırımlarla yüzleşebilir. Türkiye, Avrupa Konseyi üyeliğinden kaynaklanan yükümlülük ve taahhütlerini tam olarak yerine getirmediği gerekçesiyle Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nin denetim sürecinde de tutuluyor.
Avrupa Konseyi üyeliği Türkiye’nin siyasal planda “Avrupalı” kimliği açısından Ankara için stratejik öneme sahip. Bu üyeliğin sonlanması Avrupa ailesinden tamamen kopma anlamına geliyor. Strasbourg merkezli Avrupa Konseyi “değerler Avrupası”nı temsil ediyor. Tüm AB üyesi devletlere ek olarak, AB üyesi olmayan tüm Avrupa devletleri de Avrupa Konseyi’ne üye konumdalar.
Türkiye ve Avrupa Siyasi Topluluğu
Bu kurumların ötesinde geçen yıl Fransa’nın önerisi üzerine oluşturulan Avrupa Siyasi Topluluğu (ASP) adlı bir diyalog ve işbirliği platformu bulunuyor. Enformel bir yapıya sahip bu oluşum, ilk liderler zirvesini geçen yıl Çekya’nın başkenti Prag’da gerçekleştirmişti. Daha çok enerji, jeostratejik sorunlar, siber güvenlik ve altyapı gibi konuların ele alındığı ASP’nin ikinci liderler zirvesi 1 Haziran Perşembe günü Moldova’nın başkenti Kişinev’de yapılacak.
Prag zirvesine katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kişinev’e de bekleniyor. ASP bünyesinde devletlerin hiçbir yükümlülükleri olmasa da bu kulüpte kalabilmek için de Avrupa Konseyi üyesi, yani büyük Avrupa ailesinin mensubu olmak gerekiyor.
Tüm göstergeler Türkiye’nin yeni dönemde Avrupa ile kurumsal ilişkilerinin jeostratejik planda NATO çerçevesinde, siyasal planda ise Avrupa Konseyi cephesinde yoğunlaşacağına işaret ediyor. Avrupa ülkelerinin hükümetleri ise bölgesinde vazgeçilmez aktör gördükleri Ankara ile ikili ilişkileri geliştirmek istediklerine dair mesajlar yolluyor.
Alman siyaseti, Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı seçildiği Türkiye ile ilişkilerinin geleceğini sorguluyor.
Almanya, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidarda kalmaya devam edecek olması nedeniyle, Türkiye politikalarında değişime gitmeyi tartışıyor.
Koalisyon hükümetinin ortaklarından Yeşiller Partisi, tıpkı Rusya konusunda olduğu gibi Türkiye politikalarında da köklü değişime gidilmesi talebini gündeme taşıdı.
Köklü değişim çağrısı
Yeşiller Partili Tarım Bakanı Cem Özdemir, dış politika konularında örtbas etmenin, geçiştirmenin nelere yol açabildiğini Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile tecrübe ettiklerini hatırlattı, “Tanrı’ya şükürler olsun ki Putin ile mücadelede köklü politika değişikliğine gittik, aynı şeyi şimdi Türk aşırı milliyetçiliğiyle, köktendinciliği ile mücadelede de yapmamız gerekiyor” dedi.
Hükümet ortaklarından Sosyal Demokrat Parti’den (SPD) de dikkat çeken bir açıklama geldi. Federal Meclis’teki Dışişleri Komisyonu’nun Başkanı SPD’li Michael Roth, Erdoğan’ın iktidarda olduğu Türkiye ile ilişkiler konusunda pek çok soru işareti bulunduğuna dikkat çekti.
Erdoğan’dan yanıt beklenen sorular
Roth, ARD’ye yaptığı açıklamada, Erdoğan’ın bazı sorulara yanıt vermek durumunda olduğunu söylerken bunları şöyle sıraladı: Türkiye, NATO’da güvenilir bir rol oynayabilir mi? Yani İsveç’e vetosundan vazgeçer mi? Türkiye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını uygulayacak mı? İnsan hakları aktivistlerini serbest bırakacak mı? Giderek artan oranda Erdoğan’ın yörüngesine giren Türkiye AB’ye aday bir ülke olmaya devam edebilir mi?
Michael Roth’un son sorusuna Alman siyasetçilerinin verdikleri yanıtlar farklılık gösteriyor.
AB üyelik müzakerelerine son verilmeli mi?
Avrupa Parlamentosu’nun (AP) muhafazakar milletvekillerinden oluşan Avrupa Halk Partisi’nin (EPP) Alman lideri Manfred Weber, Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından artık Türkiye ile AB üyelik müzakerelerine son verilmesi gerektiğini açıkladı.
Ana muhalefetteki Hristiyan Demokrat Birlik partisinin (CDU) milletvekili Roderich Kiesewetter ise buna katılmıyor. Kiesewetter, Türkiye ile yakın bir işbirliğinin zorunlu olduğunu, bu nedenden ötürü 1952’den itibaren NATO üyesi olan Türkiye ile AB müzakerelerinin dondurulmaması gerektiğini savundu.
SPD milletvekili Nils Schmid de Türkiye ile AB üyelik müzakerelerine son verilmesine itiraz etti.
Schmid, Redaktionsnetzwerk Deutschland’a yaptığı açıklamada, “AB katılım sürecini iptal etmek, muhalefetin ve bir aşamada daha demokratik bir Türkiye’de yaşayabileceğine güvenen herkesin suratına atılmış bir tokat olur” diye konuştu. Schmid, Türkiye’de demokrasi ve hukuk devleti alanında ilerleme olmadığı müddetçe zaten müzakere sürecinde de ilerleme kaydedilemeyeceğini belirtti.