Aydın’da Aile Hekimine Verilen Disiplin Cezası Hukuka Aykırı Bulundu

SES Aydın’da iş bırakma eylemine katılan sendika üyesi aile hekimine verilen puan kesme cezası işlemine karşı açılan davanın hekimin lehine sonuçlandığını duyurdu.

Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası (SES) Aydın’da iş bırakma eylemine katılan sendika üyesi aile hekimine verilen puan kesme cezası işlemine karşı açılan davanın hekimin lehine sonuçlandığını duyurdu. Aydın 2.  İdare Mahkemesi’nce aile hekimine verilen ceza hukuka aykırı bulunarak iptal edildi. Kuşadası’nda 30 Haziran 2022 tarihinde iş bırakma eylemine katılan aile sağlığı merkezinde görev yapan aile hekimi hakkında, Aydın Valiliği ve İl Sağlık Müdürlüğü disiplin soruşturması başlattı. Aile  hekimine ‘izinsiz işe gelmemek’ fiili nedeniyle 12 ceza ihtar puanı verildi. Aile hekiminin üyesi olduğu sendika SES tarafından cezanın iptali için yargıya başvuruldu. Dava sonucunda Aydın 2. İdare Mahkemesi kararında, ‘Aile Hekimliği Uygulamasında Uygulanacak İhtar Puan Cetveli’ uygulanmak suretiyle tesis edilen davacının 12 ihtar puanı ile cezalandırılmasına  dair  işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı kararına ve kanaatine varılmıştır” cümleleri yer aldı. 

(BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) 

TTB’den ‘Defne Hastanesi’nde 6 Saat Ek Mesai Dayatılıyor’ Açıklaması

TTB, Hatay Defne Devlet Hastanesi’nde Sağlık Bakanı’nın ziyareti sonrası hekimlere 22.00’a kadar 6 saat ek mesai dayatıldığına ilişkin açıklamada bulundu.

Türk Tabipleri Birliği (TTB), Hatay Defne Devlet Hastanesi’nde Sağlık Bakanı’nın ziyareti sonrası hekimlere bilgi verilmeden 6 saat ek mesai konulduğuna, çalışma saatlerinin 22.00’a kadar uzatıldığına  ilişkin açıklamada bulundu.

TTB, hastanede çalışacak hekimlere hastanenin alelacele açılışı yapıldığı için henüz resmi olarak hastane statüsünde tanımlanmaması nedeniyle yazılı bir görevlendirme yapılmadığını belirterek açıklamasına şöyle devam etti: “Hatay Deprem Koordinasyonumuz şikayetler üzerine hastaneye giderek hekimlerle ve yönetimle görüşmüştür. Seçim propagandası uğruna hekimlerin ve sağlık emekçilerinin ek mesai dayatmasıyla karşı karşıya bırakılması ve tükenmeye zorlanması kabul edilemez. Eksiklikleri giderilmeden ve resmen tanımlanmadan hizmet vermeye zorlanan hastanelerdeki usulsüzlükleri takip etmeyi ve meslektaşlarımızın her zaman yanlarında olmayı sürdüreceğiz.”

(BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) 

‘Evlilik Öncesi SMA Tarama Testi’ Tartışması Twitter Üzerinden Devam Ediyor

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP Cumhurbaşkanı Adayı Yardımcısı Mansur Yavaş, Babala TV’de konuşan CHP Cumhurbaşkanı Adayı Kılıçdaroğlu’na destek çıktı. 

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP Cumhurbaşkanı Adayı Yardımcısı Mansur Yavaş, ‘SMA tarama testlerini biz belediyelerde başlattık’sözünü Babala TV’de katıldığı programda söyleyen CHP Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na destek çıktı. Yavaş’a Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’dan cevap geldi. Koca uzun sorular yönelttiği tweetinin sonunda, “Sayın Yavaş, Ben bu soruların hepsinin cevabını biliyorum. Sizin cevap vermenizi bekleyeceğim. Cevabınızın 14 Mayıs akşamı milletimizin huzurunda yaptığınız açıklamalar gibi olmamasını temenni ederim” dedi. Yavaş, Bakan Koca’nın sorularına yanıt verdi. 

Yavaş, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın ‘Kemal Bey Biz Onu Zaten Yapıyoruz’ tweetine şöyle yanıt verdi: “Sn. Bakan, Bildiğiniz gibi Türkiye’de bir ilke imza atarak 27 Şubat 2021 tarihinde ücretsiz SMA testini yapmaya başladık. Aralık 2021 tarihinde ise Sağlık Bakanlığı uygulamaya başladı. Bakanlıklarımıza örnek olmanın gururunu yaşıyoruz” dedi. 

Bakan Koca, Yavaş’ı Soru Yağmuruna Tuttu!

Yavaş’ın yanıtına Bakan Koca uzun bir yanıt verdi: “Mansur Bey, Örnek olmak ne kadar değerliyse örnek almak da o kadar değerlidir. Ancak yaptığınızı iddia ettiğiniz SMA tarama testleri ile ilgili örnek bir durum söz konusu değil. SMA taramaları sadece evlenecek çiftlere değil yeni doğan bebekler için de merkezi programa alınmış ve Bakanlığımızca etkin şekilde yürütülmektedir. Size biraz da bilgi içeren bazı sorularım var. 

  1. Belli hastalıkların toplumda taramalarının yapılması bir halk sağlığı görevidir ve Halk Sağlığı Genel Müdürlüğünce yürütülür. Bu faaliyetlerin yürütülmesinde rol almak isteyenler de Halk Sağlığı Genel Müdürlüğünden izin alarak bu faaliyetlere katkı sunarlar. Bunun temel sebebi de atılan her adımın kaydının tek merkezde tutulması ve etkin mücadele için tedbir alınmasıdır. Kayıtlarımızda izin müracaatınıza rastlanmamıştır. Bizim bilmediğimiz bir müracaatınız oldu mu? 
  2. İzinsiz olarak ve “örnek olmak” amacıyla bu taramaları yapmışsanız bile nerede yaptığınızı öğrenmek isterim. Kayıtlarımızda belediyenize ait bu imkanları haiz bir laboratuvar ruhsatı bulunmamaktadır. Yaptık dediğiniz testleri nerede yaptınız? 
  3. Tarama testlerinin sonuçlarının Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü ile paylaşılması bir zorunluluktur. İddia ettiğiniz gibi örnek bir uygulama başlatarak test yapmışsanız bu testlerin neticesini Halk Sağlığı Genel Müdürlüğümüze bildirdiniz mi?
  4. İddia ettiğiniz testlerin toplam sayısı kaçtır? 
  5. Belirttiğiniz tarihten itibaren, 2021 yılında, 2022 yılında ve 2023 yılında yılda kaç “örnek” test yaptınız? 6. Yaptığınızı iddia ettiğiniz testler neticesinde hiç taşıyıcı çift çıktı mı? Çıktıysa bunları kanuni ve insani bir zorunluluk olarak Bakanlığımıza bildirdiniz mi? 
  6. İddia ettiğiniz taramalarda eğer taşıyıcı tespit etmişseniz bunlarla ilgili bir tedbir ya da tasarrufunuz oldu mu?
  7. Hiç yeni doğan SMA taraması yaptınız mı? Yaptıysanız Bakanlığa bildirdiniz mi? 
  8. Tespit ettiğiniz vaka var mı? Varsa kanuni ve insani bir zorunluluk olarak Bakanlığımıza bildirdiniz mi? 

Sayın Yavaş, Ben bu soruların hepsinin cevabını biliyorum. Sizin cevap vermenizi bekleyeceğim. Cevabınızın 14 Mayıs akşamı milletimizin huzurunda yaptığınız açıklamalar gibi olmamasını temenni ederim.”

Yavaş, Bakan Koca’nın Sorularına Yanıt Verdi

Mansur Yavaş, Bakan Fahrettin Koca’nın sorularına twitter üzerinden yanıt verdi. Yavaş, “13. Cumhurbaşkanı Adayımız, Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu yalanlamanız üzerine bu açıklamanın zorunluluğu oluşmuştur. Saygılarımla” diyerek şöyle yanıt verdi: “Sayın Fahrettin Koca, Bir devlet kurumu olan ABB’nin örnek bir uygulamaya imza atması ve öncü olması hepimizi mutlu etmeli. Bu durumdan milletimiz kazançlı çıkmış ve yeni evlenecek çiftlere SMA testi uygulaması tüm ülkede başlamıştır. Sorularınıza gelince; T.C. Sağlık Bakanlığı’nın yeni evlenecek çiftlere böyle bir uygulaması yoktu. SMA’lı yavrularımızın ve ailelerinin durumu beni bir “baba” olarak yaralıyordu. Belediyemize SMA’lı evlatlarımız için tüm Türkiye’den her gün destek talepleri geliyordu. Sorumlu bir yönetici olarak buna duyarsız kalamazdım. Öncelikle Belediyemizin kent ekranlarını yavrularımıza açtık. Ardından SMA’lı evlatlarımız için destek talebi artınca Belediyemizin internet sitesinde SMA kampanyaları sayfası açtık. Ben de şahsen her gün İnstagram hesabımdan kampanyası süren bir yavrumuzun bilgilerini hikâye bölümünde paylaşmaya devam ediyorum. Ancak sorunun çözümü için de harekete geçilmeliydi. Siz Ocak 2021’de “Bundan sonra tüm evlilik öncesinde aile adaylarına gen taraması da yaparak tedbir alınacak” dediniz. Şubat 2021’de “Çok yakın bir zamanda tanı uygulamalarına başlıyoruz” dediniz. Ancak başlamadınız. Ankara Büyükşehir Belediyesi bir sağlık kurumu değildir ancak halka karşı sorumlulukları vardır. Bu yüzden bahane değil çözüm üretmeliydik ve derhal harekete geçerek 25 Şubat 2021 tarihinde Başkent Üniversitesi ile protokol imzaladık. 11 Nisan 2021 tarihinde ise ABB Meclisi’nde oy birliği ile karar aldık. Belediyemize 31 Aralık 2021 tarihine kadar 2065 başvuru yapılmış, randevuları oluşturulmuş, 1567 vatandaşımız bu testi yaptırmıştır. 48 vatandaşımıza gen delesyonu teşhisi konulmuş, kendilerine alternatif tedavi yöntemleri hakkında bilgi verilmiştir. Bu süreçte vatandaşlarımızın süreç yönetimi, randevuları ve test ücretleri Belediyemiz tarafından karşılanmıştır. Ve evet, Ankara Büyükşehir Belediyesi, yeni evlenecek vatandaşlarına isteğe bağlı ücretsiz SMA testi yapan ilk devlet kurumu olmuştur. Sizlerin bu uygulamayı örnek almanız ve 2021 yılı Aralık ayında ülke genelindeki SMA testlerini ücretsiz yapacağınızı açıklamanız üzerine Belediyemizin bu uygulaması sonlandırılmıştır. Bu konuda bir vatandaş olarak benim de size bazı önerilerim olacak: 1. Evlilik öncesi SMA testinin ücretsiz olarak zorunlu hale getirilmesi gerekmektedir. 2. Türkiye’de SMA tedavisini SGK’nın karşıladığını söylüyorsunuz. SGK’nın birkaç ay önce geri ödemeye aldığı Spinraza adlı ilacı şu anda ailelerin bulamadığı, ilaç firması ile henüz bir anlaşma yapamadığınız için ilacın piyasada olmadığı ve bu bebeklerin ciddi bir zaman kaybı ile karşı karşıya olduğu ileri sürülmektedir. Bu konuyla ilgilenmenizden ülkece mutlu olacağız. 3. Şu anda küçük yavrularını tedavi ettirmek isteyen ailelere kampanya yaptırmak yerine gereken ücreti bir an önce karşılamanız gerektiğini düşünüyoruz. İnsanın içi gidiyor… Eminim siz de bu konulara duyarsız kalmayacaksınız. Sayın Koca, Baktığımızda ABB’nin ücretsiz SMA testi uygulamasında öncü olduğu doğrudur.” (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) 

Detoksla Fazla Kilolardan Kurtulmaya Başlayabilirsin!

Beslenme Uzmanı Diyetisyen Beyza Mekseliyna Adsız, fazla kilolarından kurtulma yöntemlerinden biri olan detoks ile ilgili hatırlatmalarda ve önerilerde bulundu.

Baharın gelişiyle kışın alınan fazla kilolardan kurtulmanın yolları aranır. Kış boyunca karbonhidrat ve şekerli besin tüketimleri yapıldı. Peki bu beslenme vücudumuzu nasıl etkiledi? Beslenme Uzmanı Diyetisyen Beyza Mekseliyna Adsız, Bilim Sağlık Haber Ajansı okurlarına fazla kilolarından kurtulma yöntemlerinden biri olan detoks ile ilgili hatırlatmalarda ve önerilerde bulundu. Yaz aylarına daha formda girmek isteyenler için önerilerde bulunan Adsız, fazla kilolardan kurtulmak ve sağlıklı beslenmek isteyenlerin diyetisyene danışmadan herhangi bir beslenme programı uygulamamalarını tavsiye etti. 

“Detoks Sadece Sıvı Beslenme Yoluyla Yapılmaz”

Diyetisten Adsız, “Karbonhidrat ve şekerli besinler karaciğerde yağa dönüşerek pankreasın insülin dengesini bozar. Alınan kilolardan hızlı ve sağlıklı bir şekilde kurtulmak istendiği zaman detokslardan faydalanılabilir. Detoks kelime anlamı olarak toksinlerden arınma anlamını taşır. Normalde vücudumuzda bu görevi karaciğer üstlenir. Beslenme düzeni normalin dışına çıktığı ve bozulduğu zaman karaciğere ve böbreklere yardımcı olmak aynı zamanda alınan birkaç kilodan kurtulmak amacıyla detoks programları uygulanabilir” dedi. Adsız, detoksun sadece sıvı beslenmek ya da aç kalmak anlamına gelmediğini, mutlaka bir diyetisyen kontrolünde sağlıklı bir biçimde birkaç günlük sürelerde uygulanabileceğini söyleyerek 2 günlük detoks diyet önerisinde bulundu. 

Diyetisyen Adsız’dan 2 Günlük Örnek Detoks Diyet Önerisi

Birinci Gün: 

Kahvaltı: 

1 yumurta 

1 halka ananas 

2 yemek kaşığı lor peyniri 

Limonlu roka 

3 zeytin 

Ara Öğün:

  • 1 fincan sade Türk kahvesi
  • 2 hurma
  • 5-6 adet fındık

Öğle:

  • Bol yeşil salata (içine 1 tatlı kaşığı zeytinyağı limon)
  • 2 yemek kaşığı lor peyniri (yağsız)
  • 2 yemek kaşığı kinoa
  • 2 bütün ceviz veya ¼ avakado

İkindi:

  • 1 fincan yeşil çay ya da beyaz çay
  • 1 ince dilim ananas

Akşam:

2 yemek kaşığı süzme yoğurt

100 gr ızgara et veya tavuk

mevsim salata (1 yemek kaşığı zeytinyağı + limon)

Gece:

  • 1 fincan beyaz çay

İkinci Gün: 

Kahvaltı:

  • 2 kutu probiyotik yoğurt
  • 1 ince dilim ananas
  • 1 tatlı kaşığı chia tohumu
  • 10 adet çiğ badem
  • 1 çay kaşığı tarçın

Ara Öğün:

  • 1 şişe maden suyu
  • 2 kuru kayısı
  • 2 ceviz

Öğle:

Bol yeşil salata (içine 1 tatlı kaşığı zeytinyağı)

90 gr ton balığı (yağı süzülmüş)

İkindi:

  • 1 fincan yeşil çay ya da beyaz çay
  • 1 ince dilim ananas

Akşam:

Fırın balık (200 gr)

  • Sınırsız haşlanmış sebze (kabak, mantar, biber gibi)
  • 1 kase yoğurt
  • İsteğe göre pul biber

Gece:

  • 1 Fincan beyaz çay

Okura Not: Su tüketimi çok önemlidir. Ortalama 2,5-3 litre su içilmelidir. Diyetisyeninize danışmadan detoks yapmayınız…(BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

Kemik Sağlığına Faydalı Ve Zararlı Besinler Nelerdir?

Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op.Dr.Alperen Korucu konu hakkında önemli bilgiler verdi. Sağlıklı beslenme genel vücut sağlığı için önemli olduğu kadar kemik

Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op.Dr.Alperen Korucu konu hakkında önemli bilgiler verdi.
Sağlıklı beslenme genel vücut sağlığı için önemli olduğu kadar kemik sağlığını korumak açısından da önem taşır.Özellikle çocukluk döneminde tüketilen kemik sağlığı için faydalı olan besinler ileri yaşlarda oluşabilecek kemik hastalıkları riskini azaltmaya yardımcı olur.
 
Özellikle kadınlarda çok sık olarak görülen kemik erimesinin sebeplerinden biri kalsiyum açısından fakir beslenmekten ayrı olarak vücudun kaybettiği kalsiyum geliyor.Yine D vitamini eksikliği de bu hastalığı tetikliyor.
Kemik sağlığı açısından faydalı olan ve belirli ölçüde tüketilmesi gereken besinlerden bazıları;Süt,yoğurt,yumurta,kefir,balık,ıspanak,muz,kırmızı biber,portakal,domates,soya fasulyesi,incir,mercimek,mantar,maydanoz gibi…
Op.Dr.Alperen Korucu,”Kemik sağlığı için faydalı olan besinler kadar zararlı olan besinlerde vardır.Öncelikle aşırı kahve tüketimi,sigara kullanmak,aşırı tuz tüketimi,aşırı asitli içeceklerin tüketimi gibi…Bunların dışında hareketsiz yaşam ve güneş ışığından faydalanmamak kemik sağlığı açısından olumsuzluklara neden olabilir.” diye konuştu. (BSHA)

Aile Hekimlerinden ‘Parmak İzi Yoktur Raporu’ Taleplerine Yanıt!

TTB AHEK, hacca gideceklere, aile hekimlerinden parmak izi okunmuyor diye durum bildirir raporu verilmesini isteyen il sağlık müdürlüklere yanıt verdi.

Hacca gitmek isteyen ve parmak izi alınamayan yaşlı vatandaşların bazı iller ve ilçelerde; valilikler, kaymakamlıklar, müftülüklerden, il sağlık müdürlüklerine aile hekimliklerinin, ‘parmak izi yoktur, alınamıyor, silinmiştir’ raporu verilmesi için gelen resmi talepler tartışma yarattı. Konuyla ilgili Türk Tabipleri Birliği (TTB) Aile Hekimliği Kolu (AHEK), “Hacca gideceklere, aile hekimlerinden parmak izi okunmuyor diye durum bildirir raporu verilmesini isteyen il sağlık müdürlüklerine hatırlatıyoruz: Aile hekimleri mevzuatı olmayan, görev tanımları dışında bir raporu hazırlayamaz, İngilizce bir metin altına imza atamazlar. Bunu bilin!” hatırlatmasında bulundu. 

“Aile Hekimleri, Hukuki Mevzuatı Olmayan Bir Sağlık Raporu Düzenleyemez”

Aile hekimliklerinden hacca gitmek isteyen ve parmak izi alınamayan yaşlılardan bazı illerde müftülük ve kaymakamlıklar aracılığı ile istenilen ‘parmak izi yoktur, alınamıyor, silinmiştir’ rapor taleplerine yanıt geldi. TTB AHEK, bu raporun hekimi zor duruma sokabileceğini, parmak izi çeşitli nedenlerle alınamayan yurttaşlar için aile hekimlerinden “parmak izi yoktur” yönünde rapor düzenlemesinin istendiğini belirtti. TTB AHEK açıklamasında, “Aile hekimleri, hukuki mevzuatı olmayan bir sağlık raporu düzenleyemez. Kurum veya kişiler keyfi olarak rapor hazırlanmasını isteyemezler.En son bir ilçe müftülüğü, aile hekimlerinin parmak izini sisteme yükleyemeyen hacılar için hem de İngilizce rapor istemiş. Verilmez bu rapor!” cümlelerine yer verdi. TTB AHEK twitter hesabından yaptığı açıklamalarda valiliklerden, müftülüklerden il sağlık müdürlüklerine gönderilen yazılar paylaşıldı.

Şanlıurfa Tabip Odası: Hukuksuz taleplere karşı mevzuatlara göre hareket etme yükümlülüğünü hatırlatıyoruz!

TTB AHEK’in konuyla ilgili açıklamasının ardından Şanlıurfa Tabip Odası “Aile Hekimlerinden Talep Edilen Parmak İzi Raporları Hakkında Hukuki ve Bilimsel Görüş” başlıklı bir açıklamada bulundu. 

Şanlıurfa Tabip Odası’nın açıklaması şöyle: 

Aile Hekimlerinden Talep Edilen Parmak İzi Raporları Hakkında Hukuki ve Bilimsel Görüş

Parmak izi kişilerin biyometrik kimliklendirmelerinde kullanılan, adli araştırmalar, güvenlik ve idari amaçlı veri tabanlarında toplanarak, kişilerin gerektiğinde kimlik tespiti için kullanılan, her bir bireyde farklı, değiştirilemez ve ölçülebilir nitelikte veriler sunan bir kimliklendirme yöntemidir. Ülkemizde vatandaşların parmak izi verileri İçişleri Bakanlığı çatısı altında, kolluk(jandarma ve polis) ile idari amaçlarla toplanan veri tabanlarında yer almaktadır. Parmak izi ölçüm ve tespitleri, adı geçen bu kuruluşlarda kullanılan fiziksel ve kimyasal ölçüm yöntemleri ile yapılmaktadır. Ancak parmak izi yokluğu (adermatoglifya), nadir görülen genetik bir mutasyon nedeniyle doğuştan ya da edinilmiş olarak daha sıklıkla ileri yaş kişilerde görülebilmektedir. Kimyasal maruziyeti, kronik dematitler, travma, yanık, ampütasyon benzeri durumlarda kişilerdeki parmak izlerinin kaybolması tıbben mümkündür. Bu tür durumlarda, avuç içi, yüz, iris, retina tanıma yöntemleri veya panoramik diş grafileri gibi farklı yöntemler ile kişilerin kimliklendirme işlemleri yapılabilir.

Hukuksuz Bilim Dışı Talepler

Aile Sağlığı Merkezleri gibi kamu sağlık kuruluşlarında yapılacak çıplak göz muayeneleri ile kişilerde adermatoglifya durumunu tespit etmek mümkün olmayabilir ya da yanlış adermatoglifia teşhisleri ile, ileri teknikler ve cihazlarla kişide parmak izi tespit edilebilecekken, yanıltıcı sonuçlar ortaya çıkmasına, gelişecek adli olaylarda karmaşa yaşanmasına sebep olabilir. Bu durumda kişilerin parmak izi olmadığını belirtilen raporların, parmak izi veri tabanı için daha standardize tekniklerle verileri toplama işlemi yapılan kurumlardan talep edilmesinin daha uygun olacağını, kamu sağlık kuruluşlarında çalışan hekimlerden böyle bir değerlendirme ve rapor talep edilmesi bilimsel olmamakla beraber Sağlık Bakanlığının ‘Sağlık Raporları Usul ve Esasları Hakkında Yönerge’ sinde de yer almamaktadır. Sağlık Bakanlığı birimlerinin diğer kurumlar tarafından talep edilen bu tür hukuksuz bilim dışı taleplere karşı mevzuatlara göre hareket etme yükümlülüğünü hatırlatıyoruz.” (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) 

Uzmanından Genç Çiftlere Öneri: 2 yıl sonra çocuk sahibi olun

Aşkın insanlık tarihi kadar eski olduğunu bilinen bir gerçek. Prof. Dr. Öget Öktem Tanör, aşkın nörobiyolojik altyapısının araştırılmasının ise yeni olduğunu

Aşkın insanlık tarihi kadar eski olduğunu bilinen bir gerçek. Prof. Dr. Öget Öktem Tanör, aşkın nörobiyolojik altyapısının araştırılmasının ise yeni olduğunu belirtti.

Teknolojinin gelişmesiyle ancak 2000’lerde araştırılmaya başlandığını kaydetti. İngiliz bilim insanı Semir Zeki ve ekibinin aşkı, bilimsel olarak anlamaya yönelik yaptıkları araştırmalarda romantik aşkta da anne sevgisinde de beyinde ortak bölgelerin harekete geçtiğinin tespit edildiğini anlattı.  Prof. Dr. Öget Öktem Tanör, romantik
aşklarda yüksek seyreden stres hormanlarının, 2 yıl sonunda düşmeye başladığını belirterek, “Çocuk yapmak isteyenler için en doğru zaman bu dönemdir. Çünkü aşık çiftlerde 2 yıl boyunca stres hormonları çok yüksektir. Onların gözü birbirinden başkasını görmez gerçekten. O nedenle çocuk yetiştirmek için 2 yıl sonrayı öneriyoruz. Stres hormonları biraz düşsün ki gözleri çocuklarını görebilesin, bebeklerini yetiştirebilsinler” dedi.

Altınbaş Üniversitesi Gayrettepe Yerleşkesinde gerçekleştirilen sempozyumun açılış konuşmasını ise İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Dilek Şirvanlı Özen yaptı. Prof. Dr. Özen, pandeminin yakın ilişkilerimizi zorlaştırdığını, insanları birbirinden uzaklaştırdığın belirtti. Çoğumuzun pandemiden sonra bir araya gelemeyeceğini düşündüğünü ancak çok büyük bir problem yaşamadan insanların tekrar sarılmaya başlamasının mutluluk verici olduğunu söyledi. Kısa bir süre önce yaşadığımız deprem felaketinde hayatını
kaybedenlere baş sağlığı, hayatta kalanlara sabırlar dileyen Prof. Dr. Özen, “Bu felaket bir kez daha gösterdi ki, böyle anlarda da uzakları yakın edebilen bir milletiz, acılar bizi birbirimize yakınlaştırabiliyor.” dedi.

“Romantik aşk da anne sevgisi de birbirine benzer”2

Sempozyumda aşkın nöral temelleri hakkında konuşan Prof. Dr. Öget Öktem Tanör, aşkın insanlar için en kuvvetli, en coşkulu ve subjektif duygudurumlarından biri olduğunu belirtti. Bu anlarda beyinde neler olduğunun araştırılmasının ancak, Fonksiyonel Emar ve ped gibi cihazların kullanılmaya başlanmasıyla olabildiğini ifade etti. Bilim insanı Semir Zeki’nin İngiltere’de yaptığı bir araştırmanın bulgularına değindi. Prof. Dr. Tanör, “Buna göre birbirlerine deli gibi aşık çiftlere sevdikleri kişilerin resimleri
gösteriliyor ve beyin fonksiyonları takip ediliyor.  Bir de çok sevdikleri bir arkadaşlarının resmi gösteriliyor ve aradaki farklar inceleniyor. Aynı ekip, bir de anneler için bu çalışmayı yapıyor. Annelere kendi çocuklarının resmi ve sonrasında da yine çok sevimli başla bir bebek resmi gösteriliyor. Görüldü ki aşkın zirvesinde
olan çiftler ile annelerin beyinlerinde aktif olan ortak alanlar mevcut. Emisyonel denilen bu beyin bölgeleri aktif hale geçtiğinde, ödül sistemi harekete geçiyor ve insanda ödül kazanmış gibi bir his oluşuyor. Tarif edilmez bir mutluluk duygusu eşlik ediyor insana. Aynı bölgelerin uyuşturucu madde kullanımlarında da
aktifleştiğini ve bugün artık bunların bağımlılık yaratan bölgeler olduğunu biliyoruz.” açıklamalarını yaptı.

Bununla birlikte seratoninin de vücutta obsesyon nörozlarındaki kadar azaldığına dikkat çeken Prof. Dr. Tanör, “Bunun aşık kişideki etkisi boyuna sevdiğini düşünmesi, bütün günlük rutinlerini, kılık kıyafetini de ona
göre ayarlamak istemesi olarak kendini gösteriyor. Tıpkı Cahit Külebi’nin bir şirinde söylediği gibi “Kamyonlar kavun taşır, ben boyuna onu düşünürdüm.” Aynen öyle, seratoninin azalması insanda,
bir cins obsesyona neden olur.” diye konuştu.

“Aşk, doğum sancısı gibi”

Aşık kişilerde Oksitosin ve Vazopressin hormanlarında da müthiş bir artış gözlendiğini dile getiren Prof. Dr. Tanör, bunların bağlılık hormonları olarak da bilindiğini kaydetti. “Oksitosin, düz kasların kasılmasını sağlar. Doğum bile bu kasların kasılmasıyla oluyor. Bu horman aşıklarda yüksek, doğuma benzer kaslarda kasılma hissediliyor.” İfadelerini kullandı. Vazopressinin de aşıklarda yüksek seviyelere çıktığını bunun da sarılma
hissi verdiğini söyleyen Prof. Dr. Tanör, “Aşık çiftlerin el ele, kol kola gezmelerinin, annelerde de çocuğunu kucaklama hissinin kaynağı burası.  Anne sevgisindeki fark ise dopamin salgısının olmaması ve hipotalamusun uyarılmaması. Bu da çiftlerin birbirine karşı duydukları cinsel çekimi ifade eder. Anne – çocuk
ilişkisinde bu yok elbette. Annelerde farklı olarak aktif olan bir diğer bölge yüzleri değerlendiren bölüm. Bu bölüm, bebek henüz konuşamadığı için annede müthiş aktif. Çünkü anne, bebeğin yüzüne bakıp ihtiyaçlarını anlamak durumunda.” dedi.

(BSHA)

20 Yıl Sonra Tanı Alan Hastalar Var

Herediter Anjioödem hakkında, tanısı 20 yıl sonra konulabilen hastalar olduğu bildirdi.

Herediter Anjioödem hakkında, tanısı 20 yıl sonra konulabilen hastalar olduğu bildirdi.

Tüm dünyada 16 Mayıs tarihinde kutlanan “Dünya Herediter Anjioödem Günü” kapsamında Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği (AİD) Herediter Anjiyoödem Hastaları Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği (HAÖDER) ile Ankara’daki kahvaltı etkinliğinde buluştu.

Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği ve HAÖDER Hasta ve Hekimleri Buluşturdu

Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği ve HAÖDER, Dünya Herediter Anjioödem Günü etkinlikleri kapsamında, Ankara’da hastaları ve hekimleri kahvaltı etkinliğinde buluşturdu. Katılımcılar hem baharın coşkusunu açık alanda aktiviteler yaparak yaşadılar hem de nadir görülen Herediter Anjioödem hastalığı ile ilgili önemli bilgiler edindiler. Deri ve iç organlarda, tekrarlayan şişliklerin oluşması ile karakterize nadir görülen kalıtsal bir hastalık olan Herediter Anjioödem (HA) adında “Herediter” sözcüğü hastalığın kalıtsal yönünü, “Anjioödem” sözcüğü ise oluşan şişlikleri ifade ediyor. Toplumda her 10 bin kişide 1 görüldüğü için nadir kabul edilen bu hastalıkta “anjioödem” olarak isimlendirilen şişlikler gırtlakta olduğunda hastanın nefes almasını güçleştirerek ölüme neden olabiliyor. Şişlikler barsak duvarındaki olduğunda barsak düğümlenmesi ile karıştırılarak gereksiz ameliyatlara sebebiyet verebiliyor. Ülkemizde şu an tanı konmuş herediter anjioödemli hasta sayısının yaklaşık 500 kadar olduğunu belirten AİD Başkanı Prof. Dr. Dilşad Mungan, “Ancak ülkemizde yaklaşık 1500 kadar hasta olduğu düşünülmektedir; akraba evliliğinin yaygın olması nedeni ile hasta sayısı daha fazla da olabilir. Rakamlardan anlaşılabileceği gibi Türkiye’de bu hastaların büyük çoğunluğu henüz tanı almamıştır. Çünkü Anjioödem atakları sıklıkla ″alerji” ile karışabilir ve sanki bir alerjiymiş gibi tedavi edilir ise hastanın hayatı tehlikeye girebilir. Çünkü alerji ilaçları bu hastalığın tedavisinde etkili değildir ve yaşamı tehdit eden atakları durduramazlar” diye konuştu.

“Hekimlerin Aklına Gelmeyen Bir Yetim Hastalıktır”

Hastaların yaklaşık olarak yarısının hayatlarında en az bir defa solunum yolunda tıkanma yaşadığını ifade eden Mungan, “En korkulan atak şekli budur; çünkü tanı almamış hastalar doğru tedavi edilmediklerinde yaklaşık her 4 kişiden 1’i atak sırasında hayatını kaybeder. Ölüm riskini ortadan kaldırmak için yapılabilecek en iyi şey hastaların doğru tanı almasını sağlamaktır. Ülkemizde bir herediter anjioödem hastası yakınmaları başladıktan ortalama 20 yıl sonra tanı almaktadır. Bunun en önemli nedeni tanının hekimlerin aklına gelmemesidir. Bu yüzden “yetim” hastalık sınıfında kabul edilir” dedi. Bu hastalıktan kuşku duyulduğunda tarama testi olarak kompleman-4 düzeyleri bakılması gerektiğini hatırlatan Mungan bu testin hem ucuz hem de ülkemizin hemen her yerinde mevcut olduğunu ifade ederek şunları söyledi: “Kompleman-4 düzeyi düşük saptanan hastalarda tanıyı doğrulamak için “C1 İnhibitör düzeyi” ve “C1 inhibitör fonksiyonunun bakılması gerekir.”

“Bu. Hastalık Okul ve İş Hayatındaki Başarıyı Önlüyor

“Hastaların neredeyse tümü bu hastalığın okul ve iş hayatında başarılı olmalarını engellediğini düşünmekte ve belirsizliğin getirdiği ciddi psikolojik sorunlar ile karşı karşıya bulunmaktadırlar. Hastalığın ataklarını her türlü travma, stres, enfeksiyon başlatabileceği gibi bazı hormonlar ve ilaçlar da tetikler. Tanısı konan hastalarda bu hormonların, ilaçların kullanılmaması ve hastanın travmalardan kaçınması gerekir. Ancak her zaman atakları tetikleyen bir etmen saptanamayabilir.” Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği, hastalığın hekimlerce daha iyi tanınması için hem bağımsız olarak hem de Sağlık Bakanlığı ile ortaklaşa eğitimler ve bilgilendirme toplantıları düzenliyor. Bunun amacı hastalık farkındalığının hem toplumda hem de hekimler arasında arttırılması. Her yıl Dünya herediter anjioödem günü olan 16 Mayıs ve takip eden haftada bir araya geliyoruz. Ülkemizde bu amaçla kurulan hasta destek grupları Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği ile iş birliği halinde çalışarak hastalığa karşı farkındalık yaratmaya çalışıyor. Sonuç olarak Türkiye’de hekimlerin ve toplumun duyarlılığının artması ile HEREDİTER ANJİOÖDEM hastalarının doğru tanı ve tedaviye ulaşmaları mümkün olabilecek Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği hem bağımsız eğitim ve bilgilendirme etkinlikleri ile hem de Sağlık Bakanlığı ile gerçekleştireceği ortaklaşa çalışmalar kapsamında hastaların doğru tanı ve tedaviye ulaşmasını kolaylaştırmaya devam ediyor. (BSHA)

“Sağlık Elçileri Eğitim Programı” Kronik Hastalığı Olan Öğrencilere Destek Sunuyor

Kronik hastalığı olan öğrencilerin yaşamlarını kolaylaştırmayı hedefleyen, İstanbul İl Millî Eğitim Müdürlüğü ve İstinye Üniversitesi (İSÜ) iş birliğiyle

Kronik hastalığı olan öğrencilerin yaşamlarını kolaylaştırmayı hedefleyen, İstanbul İl Millî Eğitim Müdürlüğü ve İstinye Üniversitesi (İSÜ) iş birliğiyle yürütülen “Sağlık Elçileri Eğitim Programı” projesinde başarılı sunumlar gerçekleştiren ekiplere ödülleri 25 Mayıs’ta İSÜ Kongre Merkezi’nde düzenlenecek törenle takdim edilecek.

Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından desteklenen İstanbul Sağlık Elçileri Projesi, sağlıklı bir toplum ve sağlıklı gençlik ideallerini desteklemek ve akran dayanışmasını güçlendirmek amacıyla İSÜ ve İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü ortaklığıyla gerçekleştiriliyor. Üç lise öğrencisi ve bir danışman öğretmenden oluşan dört kişilik takımlar projeye başvurarak katılım sağladı. Ardından ekipler, projelerini geliştirmek için başvuruların tamamlanmasının ardından kendi seçtikleri alanlardan birini belirlediler. Bu yıl, deprem farkındalığı geliştirmek amacıyla özel bir tema daha eklenerek, ‘Dijital Oyun Tasarımı’ ve ‘Sosyal Kampanya’ başlıkları altında projeler geliştirildi. İSÜ akademisyenleri tarafından verilen eğitimlerin ardından ekipler, seçtikleri alanda projelerini geliştirerek proje yarışmasına başvuru sağladılar. İstanbul İl Millî Eğitim Müdürlüğü ve İSÜ yönetim kadrosunun katılımıyla 25 Mayıs’ta İSÜ Kongre Merkezi’nde tüm ekiplerin projelerinin sergileneceği etkinliğin ardından dereceye girenlere ödülleri törenle takdim edilecek.

İstanbul Sağlık Elçileri Projesi nedir?

İstanbul Sağlık Elçileri Projesi, İstanbul İl Millî Eğitim Müdürlüğü ve İstinye Üniversitesi’nin (İSÜ) hayata geçirdiği, kronik hastalığı olan öğrencilerin yaşamlarına destek olmayı hedefleyen anlamlı bir projedir. Proje, öğrencilerin bir araya gelerek sağlıklı bir toplum oluşturmak için güçlerini birleştirmesi ve gençler arasında akran dayanışmasının sağlanması amacını taşımaktadır. Projeye katılan gençlerin, kendi yeteneklerini geliştirmenin yanı sıra topluma fayda sağlamak için önemli bir rol üstlenmeleri hedeflenmektedir.

HEP-SEN Bir İlke İmza Attı: GNU Üyelik Süreci Başladı

HEP-SEN, ABD’nin en büyük kayıtlı hemşire ve profesyonel birliği kuruluşlarından biri olan Global Nurses United (GNU) ile üyelik sürecini başlattı.

Türkiye’de hemşireler tarafından kurulan ilk sendika olan Hemşireler ve Tüm Sağlık Çalışanları Sendikası (HEP-SEN) ve Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) en büyük kayıtlı hemşire ve profesyonel birliği kuruluşlarından biri olan National Nurses United (NNU) ile sürdürdüğü resmi temaslar neticesinde, Global Nurses United (GNU) ile üyelik sürecini başlattı. HEP-SEN Başdanışmanı Canberk Akdeniz konuyla ilgili Bilim Sağlık Haber Ajansı’na (BSHA) açıklamada bulunarak, Avrupa’da da çeşitli kuruluşlarla temaslarda bulunacaklarının bilgisini verdi. 

Haziran Ayında Yeni İşbirlikleri Müjdesi!

Akdeniz, GNU üyelik başvurusunu gerçekleştirdiklerini bunun yanı sıra uluslararası iş birliklerinin son bulmayacağını belirterek şunları söyledi: “Haziran ayında Avrupa Hemşirelik Organizasyonları Federasyonu, Royal College of Nursing (RCN), Birleşik Krallık’ta faaliyet sürdüren, köklü, aynı zamanda da bir sendika olan, geçtiğimiz aylarda dünyada görülmüş en büyük hemşire grevini gerçekleştirmiş kuruluş ile de iletişim halindeyiz. Haziran ayı sonlarına doğru da onlarla bir görüşme gerçekleştiriyor olacağız.”

Yüzünü ABD ve Avrupa’ya Çevirdi!

HEP-SEN sendikal faaliyetler anlamında ilklere imza atarak yurt dışında ABD ve Avrupa’da faaliyet gösteren büyük hemşire örgütlerine yüzünü çevirdi. BSHA, Mayıs ayı başında HEP-SEN’in, NNU ve GNU ile görüşmelerini ‘HEP-SEN, ABD’nin En Büyük Hemşire Birlikleri NNU ve GNU İle Temasta Bulundu’ haberiyle duyurmuştu. HEP-SEN’in GNU ile üyelik süreci başladı. HEP-SEN Başdanışmanı Canberk Akdeniz ABD ve Avrupa’da gerçekleştirdikleri çalışmalara ilişkin özel açıklamalarda bulundu. Akdeniz, “Global Nurses United (GNU), üst başlıkta neo-liberal politikalara, halk sağlığını ilgilendiren olumsuz politikalara karşı mücadele sürdüren, güvenli hemşire istihdam oranları için çalışmayı ve herkes için iyileştirilmiş hasta bakımını hedefleyen uluslararası bir platform. Temelde hemşirelik üzerine odaklanan ve üyelerinin ciddi bir yoğunluğunu hemşirelerin oluşturduğu sendikaların üye olabildiği bir organizasyondur. Şu anda 32 ülkeden 38 sendikal faaliyet yürütme yetkisine sahip organizasyonların üyeliğini barındırmaktadır. Bu kapsamda da küresel çapta 2,5 milyondan fazla hemşireyi temsil ediyor. Yakın dönemde yaptığımız etkinlikleri rutin basın bildirileri ile uluslararası paydaşlarımızla paylaşmaya başlamıştık. Bu organlardan biri de GNU olmuştu. Kenneth Zinn, bahsettiğimiz platformun koordinatörü tarafımıza ulaştı. Bir toplantı gerçekleştirdikten sonra kurullarımızda üyelik konusunu görüştük ve başvurumuzu gerçekleştirdik. Şu anda diğer ülkelerdeki organizasyonlar da bu üyeliği değerlendiriyorlar. Muhtemelen 10 gün içerisinde kesin bir sonuç alacağız” dedi. 

“İlk Üye Olan Sendika Biz Olacağız!”

Türkiye’deki sendikal faaliyetlerin NNU ve GNU tarafından yakından izlendiğini söyleyen Akdeniz, “Ülkemizdeki sendikal faaliyetleri yakından takip ediyorlar çünkü bizlere çeşitli sendikalar hakkında da sorular sordular, bunlar genelde konfederasyona dahil olan kurumlardı. Ancak muhtemelen ilk üyelik gerçekleştiren sendika biz olacağız. HEP-SEN olarak ortaya koyduğumuz vizyon; amacı, yöntemi, kazanımları, siyaset üstü duruşu ve öne koyduğu değerleriyle ulusal ve uluslararası sağlık ve sosyal hizmet alanında güven duyulan, örnek alınan, güçlü, etkin ve ulusal alanda yetkili sendika olarak süreklilik sağlamaktır. Dolayısıyla ilk olarak çıktığımız yolda ulaşmak istediğimiz, şekillendirmek istediğimiz bir yapıya bürünmenin belki de ilk adımı diyebiliriz. Buna ek olarak elbette uluslararası camiada neler yaşanıyor, sağlık ve sendikacılık alanındaki gelişmelerle ilgili hem bilgi alabileceğimiz hem etki edebileceğimiz yani aktör olabileceğimiz hem de iyi uygulama örneklerini ülkemize getirebileceğimiz bir sistemin içerisine dahil oluyoruz. Ek olarak daha önce stratejik planımızda da ifade ettiğimiz gibi uluslararası projelerimiz var. Bunları da partnerlik yoluyla daha da güçlü ve uygulanabilirliği artmış bir şekilde yürütme şansımız arttı” diye konuştu. 

Bu Daha Başlangıç!

Ekim ayında Amerika’da hem üye sendikaların hem de gözlemci sendikaların bir araya geleceği bir genel kurul düzenleneceği bilgisini paylaşan Canberk Akdeniz, “ABD’de düzenlenecek olan genel kurulda da etkin iş birliklerimizi teşkil etmeye devam edeceğiz” diyerek Türkiye’de yakın dönemde Hemşireler Birliği’nin kurulması yönündeki çok sesliliği uluslararası işbirlikleri ile destekleyeceklerinin sinyallerini verdi. Akdeniz sözlerine şöyle devam etti: “Biliyorsunuz aynı zamanda ülkemizde yakın dönemde hemşireler birliğinin kurulması da daha sesli ve görünür şekilde dile getirilmeye başlandı. Bu noktada da uluslararası iş birliklerini takip etmek, belki de Kıbrıs’ta da örneğini görebileceğiniz şekilde birlik olma yolunda en büyük çabayı sendika olarak göstereceğiz. Bu noktada da önemli bir know-how (bilgi birikimi) edilebileceğimizi değerlendiriyoruz. Uluslararası iş birliklerimiz burada da son bulmayacak elbette, haziran ayında Avrupa Hemşirelik Organizasyonları Federasyonu ile de bir görüşmemiz var. Keza aynı şekilde RCN (Royal College of Nursing), Birleşik Krallık’ta faaliyet sürdüren, köklü, aynı zamanda da bir sendika olan, geçtiğimiz aylarda dünyada görülmüş en büyük hemşire grevini gerçekleştirmiş kuruluş ile de iletişim halindeyiz. Haziran ayı sonlarına doğru da onlarla bir görüşme gerçekleştiriyor olacağız.” (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)