PrizmaBetGüncelGirişAdresiHızlıveGüvenilirErişim!

Güvenliğinizi Önemsiyorsanız Eski Sosyal Medya Hesaplarınızı Silmelisiniz! Peki Silmezseniz Neler Olabilir?

Dijital güvenliğiniz için, kullanmadığınız eski sosyal medya veya mail hesaplarınızı silmenizde fayda var. İşte silmediğiniz takdirde olabilecekler…

Saçma sapan isimlerle açtığınız, o “cringe” eski hesaplarınızı hatırlıyor musunuz? “yaqisiqli_playboy@…” ile başlayan mail adresleri mesela…

Eğer bu hesaplarınız hâlâ duruyorsa güvenlik riski ortaya çıkabilir. Nasıl olduğunu gelin birlikte görelim.

Aynı şifrenin kullanılması, zincirleme etki yaratabiliyor.

Çoğumuz, farklı hesaplar için aynı şifreyi kullanıyoruz ki bu çok normal. Her hesap için farklı şifreyi nasıl aklımızda tutalım, değil mi? Ancak bu durum, bir hesabın şifresi ele geçirildiğinde diğer hesapların da riske atılmasına sebep oluyor.

Mesela unuttuğunuz bir sosyal medya hesabınıza siz fark etmeden biri eriştiğinde, diğer hesaplarınıza da aynı yöntemle ulaşabiliyor. Hatta şifrelerin ele geçirilmesi, siber suçluların veri ihlalleri için en yaygın yöntemlerden biri.

Unutulmuş ya da seneler önce açılıp bir daha girilmemiş hesaplar bu noktada, saldırıya açık bir alan oluyor aslında. 

Üstelik bu hesapların genellikle çok faktörlü kimlik doğrulaması da yapılmamış oluyor.

Hesaplarınızı aktif olarak kullanmıyor olmanız, onların güvende olduğu anlamına gelmiyor. Aksine unutulan hesaplar daha savunmasız oluyor çünkü güçlü şifre güncellemeleri ve çok faktörlü kimlik doğrulamaları yapılmamış oluyor.

Hesabınıza siber saldırı gerçekleştirilirse kimlik bilgilerinize de ulaşabiliyorlar. Gelsin dolandırıcılık faaliyetleri…

İşte tüm bu nedenlerden dolayı, aktif olarak kullanmadığınız veya artık ihtiyaç duymadığınız çevrim içi hesaplarınızı silmek iyi bir fikir olabilir. Hesaplarınızı silmeden önce, önemli verilerinizi yedeklediğinizden emin olmayı unutmayın!

Kaynaklar: Reader’s Digest, Bit Defender

Uçuşumuza Saatler Olmasına Rağmen Neden Erkenden Havaalanında Olmamız İsteniyor?

Uçuşumuza birkaç gün kala telefonumuza mesaj gelir ve genellikle; yurt dışı uçuşlarda 3 saat önce, yurt içi uçuşlarda 1 veya 2 saat önce orada olmamız istenir. Bu kadar erken gitmeye gerek var mı gerçekten?

İnsanlar olarak ikiye ayrılıyoruz; bir şeyleri son dakika halledenler ve çok öncesinden planlayanlar. Ancak siz ne kadar son dakikaya bırakan taraftan olursanız olun, havaalanında işler değişir.

Uçuşunuzdan çok daha önce havaalanına gelmenizi isterler. Hatta bazı hava yolu şirketlerinde bu süre 3 saat önceye kadar ulaşabiliyor. Peki neden havaalanına erkenden gidilir? Gerçekten havaalanına erkenden mi gitmemiz gerek yoksa bu gereksiz bi uygulama mı?

Gözetilmesi gereken bazı faktörler var.

Uçağa bindiğiniz ilk günü hatırlayın. Muhtemelen havaalanı karmaşık gelmiştir ve kaybolmasanız bile ufak bir kaybolma paniği yaşamışsınızdır. İki farklı X-Ray geçiş kapısı var, uçuşunuzun yapılacağı kapı hangi yönde, aşağı mı inmeniz gerek yukarı mı, bir kapıdan daha geçecek misiniz… Tüm bunlar, uçağa ilk defa binen biri için vakit kaybı yaratabilir.

Bu yüzden hava yolları, hiçbir yolcunun geç kalmaması için bu ihtimali göz önünde bulundurmak zorunda. Tabii sebepler burada bitmiyor.

Ya trafik varsa?

Günün her saatinde uçuş var. Hava yolları, “Hmm, senin uçağın 19.00’da, ayy tam da iş çıkış saatinde yolda olacaksın. Sen evden 2 saat erken çık.”, “Aa senin uçağın hafta içi sabah 11’de mi? Trafik olmaz o saatte, sen yarım saat önceden çık.” diye kişiye özel mesaj gönderemeyeceğine göre trafik ihtimalini her zaman göz önünde bulundurmak zorunda.

Özellikle İstanbul’da yaşayanlar bilir, uçuşunuzdan saatler önce evden çıkmanıza rağmen ucu ucuna yetiştiğiniz olmuştur. Yani işi şansa bırakmamak gerek.

Check-in yapıp yapmadığınız da önemli bir faktör.

Artık birçoğumuz check-in’imizi uçuştan önce, mobil bir şekilde hallediyoruz ancak hâlâ check-in sıralarında bekleyen insanlar var. Bu check-in sıraları her zaman olmasa da bazı günlerde uzayıp gidebiliyor ve en az yarım saat sırada bekleyebiliyorsunuz.

Bir de bagaj verecekseniz yine sırada beklemeniz gerek. Aynı şekilde, hava yolları bu ihtimalleri de göz önünde bulunduruyor ve erken gelmenizi talep ediyor. Ayrıca bazen, uçakların kapısı erkenden kapanabiliyor. Bu yüzden siz bu ihtimalleri kişisel olarak göz önünde bulundurarak havaalanına gelebilirsiniz.

Kaynaklar: Simple Flying, New York Post

Daha fazla havacılık içeriği için:

Oyuncu Monitöründen PlayStation’a Amazon’da En Çok Talep Edilen Ürünler

Amazon’da son günlerin öne çıkan ve en çok talep edilen ürünlerini sizler için bir araya getirdik.

Oyuncu monitöründen PlayStation’a birçok farklı kategoride karşımıza çıkan ürünleri incelemek ve sepetinize eklemek isterseniz içeriğimize göz atabilirsiniz.

”Bu içerik 29.09.2024 tarihinde oluşturulmuştur, bu içeriğe erişim sağladığınız zamana göre listelenen ürün fiyatlarında değişiklikler olmuş olabilir.”

Satın aldığınız ürünlerde satıcılardan kaynaklanan sorunlardan Webtekno sorumlu değildir.
Bu içerik marka iş birliği içeriyor.

Ürünler:

  • Logitech G F710 Kablosuz Gamepad
  • Razer Barracuda Pro Kablosuz Oyuncu Kulaklığı
  • Sony PlayStation 5 Oyun Konsolu
  • SteelSeries Rival 3 Wireless Oyuncu Mouse
  • Razer Leviathan V2 X- PC Oyun Soundbar’ı
  • TUF Gaming VG27AQML1A Oyuncu Monitörü
  • HP 15 Dizüstü Bilgisayar

Logitech G F710 Kablosuz Gamepad

2.4 GHz kablosuz bağlantıya sahip olan Logitech F710, neredeyse hiç gecikme, düşme veya parazit olmadan hızlı veri iletimi sağlıyor. Gamepad’in çift titreşimli bildirim motoru sayesinde yaptığınız her bir vuruşu hissedebilirsiniz. Ayrıca ürün, standart D-padler’in aksine dört tuş üzerinde de ayrı ayrı kayabileceğiniz bir yapıya sahip.

Kullanıcı yorumu:

Ürünü Amazon’dan satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.

Razer Barracuda Pro Kablosuz Oyuncu Kulaklığı

Hibrit Aktif Gürültü Önleme (ANC) Teknolojisi sayesinde kesintisiz bir ses deneyimi yaşayabileceğiniz Razer Barracuda Pro, 40 saate kadar kullanım sağlıyor. Bununla birlikte kulaklık, PC/konsol ve telefonunuz arasında sorunsuz geçiş için akıllı çift kablosuz tasarımla donatılmış.

Kullanıcı yorumu:

Ürünü Amazon’dan satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.

Sony PlayStation 5 Oyun Konsolu

Gücünü AMD Zen 2 işlemciden alan PlayStation 5, AMD Radeon RDNA 2 grafik işlemcisi, 16 GB DDR6 RAM desteği, 825 GB SSD dahili depolama alanıyla oyunseverlerin tercihi oluyor. Ayrıca konsolda PS4 oyunları için USB HDD desteği de bulunuyor. PlayStation 5, grafiklerin yanı sıra Tempest Engine 3D ses teknolojisiyle de dikkat çekiyor.

Kullanıcı yorumu:

Ürünü Amazon’dan satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.

SteelSeries Rival 3 Wireless Oyuncu Mouse

Rival 3 Wireless, Quantum 2.0 Dual Wireless teknolojisini kullanarak ultra düşük kablosuz gecikme, oyun modunda 400 saatin üzerinde pil ömrü ve iki tür kablosuz bağlantı (Bluetooth ve 2.4 GHz) seçeneği sunuyor. Ayrıca mouse, 60 milyon tıklama garantili mekanik tuşlara ve RGB aydınlatmaya sahip.

Kullanıcı yorumu:

Ürünü Amazon’dan satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.

Razer Leviathan V2 X- PC Oyun Soundbar’ı

Razer Leviathan V2 X, net tizler ve zengin baslar için 2 tam aralıklı sürücü ve 2 pasif diyafram ile donatılmış. Monitörünüzün altına sığabilen soundbar, özelleştirilmiş RGB aydınlatmadan ses cihazını değiştirmeye kadar birçok özelliğe sahip.

Kullanıcı yorumu:

Ürünü Amazon’dan satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.

TUF Gaming VG27AQML1A Oyuncu Monitörü

260Hz yenileme hızına sahip 27 inç QHD (2560×1440) oyuncu monitörü, Aşırı Düşük Hareket Bulanıklığı Senkronizasyonu (ELMB Sync) teknolojisi ve değişken yenileme hızı teknolojisini birlikte kullanarak görüntüdeki gölgelenmeleri ve yırtılmaları ortadan kaldırıyor ve yüksek kare hızıyla net oyun görselleri sunuyor. TUF Gaming VG27AQML1A, geleneksel monitörlere göre daha canlı renkler ve daha yüksek kontrast seviyeleri sunmak için HDR teknolojisinden de faydalanıyor.  

Kullanıcı yorumu:

Ürünü Amazon’dan satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.

HP 15 Dizüstü Bilgisayar

15.6 İnç ekran boyutuna sahip HP bilgisayar, AMD Ryzen 5 işlemcisi ve 8 GB Ram’i ile ön plana çıkıyor. Son olarak geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen bu HP dizüstü bilgisayar, %85 ekran-gövde oranına ve 3 tarafı dar çerçeveye sahip.

Kullanıcı yorumu:

Ürünü Amazon’dan satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.

Bu içerikler de ilginizi çekebilir:

120 Bin TL’lik iPhone 16 Pro Max Batarya Testine Girdi: Yarı Fiyatına Satılan Rakiplerini Gelebildi mi?

iPhone 16 Pro Max, batarya testlerine sokuldu. Sonuçlarda, cihazın rakiplerini geride bıraktığı ve pil ömrü konusunda en iyi telefonlardan biri olacağı görüldü.

Apple, iPhone 16 ailesini yakın zamanda piyasaya sürmüştü. Çıktıklarından beri de birçok kez cihazların farklı konularda testlere sokulduğu görüyorduk. En çok merak edilen konulardan biri olan batarya testi de bunlardan biriydi. Şimdi de Türkiye’de fiyatı 120 bin TL’ye kadar çıkan iPhone 16 Pro Max batarya testlerine sokuldu.

Tom’s Guide’dan Phone Arena’ya kadar birçok önde gelen site tarafından yapılan pil testlerinde iPhone 16 Pro Max’in başarılı bir performans gösterdiği görüldü. Cihaz, düşük batarya kapasitesine rağmen rakiplerini geride bıraktı.

18 saatin üstünde pil ömrüyle rakiplerini geçti

iPhone 16 Pro Max’in 4685 mAh’lik bir bataryası var. En üst düzey iPhone modelinde bu tarz bir kapasite görmek, kulağa düşük geliyor olabilir. Ne de olsa şu anda giriş seviye Android telefonlarda bile 5000 mAh batarya görebiliyoruz. Ancak verimliliğiyle bu aradaki farkı kapatıyor.

Tom’s Guide tarafından yapılan testlerde bataryanın iPhone 16 Pro Max’in 18 saat 6 dakika boyunca dayanabildiği görüldü. Karşılaştırma yapıldığında ise diğer modelleri geçti. Örneğin 5400 mAh’lik OnePlus 13’ün bataryası 17 saat 37 dakika dayanabildi. Bu da Apple’ın modelinin düşük kapasiteye rağmen iyi performans gösterdiğini ortaya koydu. Aynı zamanda 17 saat civarı pil ömrüne sahip S24 modellerinden de önde olduğu aktarıldı.

Önceki nesille karşılaştırıldığında da önemli iyileştirmeler görüldü. Buna göre iPhone 16 Pro Max, iPhone 15 Pro Max’ten 4 saat civarında daha uzun pil ömrüne sahip.

Farklı görevlerde de diğer modellerden üstün geldi

Telefon Web taraması YouTube Oyun
iPhone 16 Pro Max 22 saat 39 dakika 10 saat 24 dakika 12 saat 4 dakika
Samsung Galaxy S24+ 20 saat 41 dakika 8 saat 20 dakika 11 saat 52 dakika
Samsung Galaxy S24 Ultra 20 saat 6 dakika 8 saat 18 dakika 11 saat 53 dakika
 iPhone 15 Pro Max 19 saat 20 dakika 9 saat 45 dakika 9 saat 36 dakika
Pixel 9 Pro XL 18 saat 52 dakika 9 saat 24 dakika 10 saat 4 dakika

Phone Arena ise iPhone 16 Pro Max’in pil ömrünü farklı işlevlerle test etti. Web’de gezinme, YouTube’da video izleme ve oyun oynama gibi testlere sokuldu. Sonuçlarda cihazın sırasıyla 22 saat 39 dakika, 10 saat 24 dakika ve 12 saat 4 dakika dayandığı görüldü. Bu konularda S24 Ultra, Pixel 9 Pro XL gibi daha büyük modelleri geride bıraktı.

Farklı İstasyonlardan Yakıt Almak Arabaya Zarar Verir mi? Nelere Dikkat Etmelisiniz?

Kimi zaman favori markamızdan saparak farklı benzin istasyonlarından yakıt alabiliyoruz. Peki bunun bir zararı var mı?

Piyasada çeşit çeşit benzin istasyonları var. Bu istasyonlarda satılan yakıtların farklarının olup olmadığından daha önce bahsetmiştik, o yazımıza buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Bugünkü konumuz ise farklı istasyonlardan yakıt almanın arabaya zarar verip vermeyeceği. Hep aynı marka akaryakıt istasyonundan mı benzin almalıyız? Cevaplayalım.

Birçoğumuzun favori yakıt markası var fakat bazen standarttan sapabiliyoruz.

Piyasada çok farklı yakıt türleri ve markaları olduğundan hangisinin arabamız için en iyisi olduğunu merak edebiliyoruz ve bazen farklı yakıtları deneyebiliyoruz. Bazen de acil durumlarda yakıt gerekebiliyor ve favori markamızdan başka bir istasyonda yakıt alabiliyoruz.

Peki araca farklı benzin konulursa ne olur?

Her motorun farklı bir sıkıştırma değeri var. Hep kullandığınız yakıtı değiştirdiğinizde motor, sıkıştırmasını otomatik olarak yeniden ayarlar ve hızlı bir geçiş, motorda problemlere yol açabilir. Sonuç olarak yavaş performansın yanı sıra motor hasarına kadar gidebilir.

Ayrıca yakıt aldığınız istasyonların arasında kalite farkı varsa ve düşük kaliteli bir yerden yakıt alırsanız katkı maddeleri, motorun yanma odasında birikerek sorun çıkarabilir ve motorun çalışma düzeni bozularak daha çok yakabilir. Hâliyle maddi olarak da zarar verir.

Dikkat edilmesi gereken bir husus daha var.

BP’nin internet sitesinde yazana göre; deponuz boşken yalnızca bir defa farklı marka bir yakıtla doldurulursa nispeten daha iyi çünkü tüm yakıt türlerinin hidrokarbon zincirinde aynı bileşenler var. 

Bu yüzden bir depoda 1-2 yakıt türünün karıştırılması biraz daha güvenli ancak her zaman kullandığınız yakıtınıza geçmek istiyorsanız eski yakıtı tükettiğinizden emin olmalısınız. Uzun süre farklı yakıt türü kullanmak, araçta ciddi hasarlara yol açabilir.

Kısacası arabanıza yakıt alırken aynı markayı tercih etmek ve tutarlı olmak her zaman daha güvenlidir diyebiliriz.

Kaynaklar: BP, Endurance Warranty

Bunlar da ilginizi çekebilir:

Volvo’dan Avrupa Birliği’ne Elektrikli Otomobil Çağrısı: Planları Esnetmeyin

Aralarında Volvo’nun da olduğu 50 şirketten, dikkat çekici bir hamle geldi. Firmalar, Avrupa Birliği yetkililerine elektrikli otomobil stratejisi ile ilgili baskı kurmaya çalışıyorlar.

Elektrikli otomobiller, son dönemlerde büyük tartışmalara sahne oluyor. Daha birkaç yıl önce otomotiv sektörünün geleceği olarak görülen elektrikli otomobiller, şimdilerde eski popülaritelerini kaybetmiş durumdalar. Üstelik markalar da bu durumun farkında ve elektrikli otomobil planlarını, hibrit modellerle değiştirdiler.

Ancak tank gibi arabalar üreten Volvo’dan dikkat çeken bir hamle geldi. Firma, beraberindeki 50 kadar firma ile Avrupa Birliği yetkililerine bir çağrıda bulundu. Bu çağrıda, otomotiv sektörüyle ilgili 2035 yılı planlarının esnetilmemesi gerektiği belirtiliyordu.

Avrupa Birliği, 2035 yılı itibarıyla fosil yakıtlı araba satışlarını yasaklamak istiyor

Avrupa Birliği, 2035 yılı itibarıyla fosil yakıtlı otomobillerin satışını yasaklamayı planlıyor. İşte Volvo ve iş birlikçilerinin yetkililere yaptığı çağrı tam olarak bununla ilgili. Firmalar, Avrupa Birliği hedeflerine ulaşmak, sektörün yatırım alması ve desteklenmesi için de geri adım atılmaması gerektiğini düşünüyorlar. Volvo CEO’su Jim Rowan, konuyla ilgili açıklamasında “2035 hedefi, tüm paydaşları bu yolculukta bir araya getirmek ve Avrupa’nın rekabet gücünü sağlamak için çok önemlidir.” ifadesini kullandı.

Bu arada; özellikle de Avrupa merkezli otomobil firmaları, konuyla ilgili hiçbir açıklama yapmadılar. Öte yandan; Volvo’nun da elektrikli otomobil hedeflerini ertelediği bilgisini paylaşalım. Bundan birkaç yıl önce önemli bir karar alan şirket, 2030 yılına kadar tamamen elektrikli otomobillere geçmeyi planlıyordu. Ancak bu plan, yakın geçmişte iptal edildi. Hâl böyleyken Volvo’nun ne yapmaya çalıştığını anlamak çok da kolay değil.

Mercedes-Benz’in En İkonik Araçlarında İmzası Bulunan Efsane Tasarımcı Hayatını Kaybetti

Mercedes-Benz’in en ikonik araçlarının tasarımını üstlenen efsane tasarımcı Bruno Sacco, hayata gözlerini yumdu.

En köklü otomobil firmalarından biri olan Mercedes-Benz, hiç şüphesiz en ikonik tasarımlı arabalara sahip şirketlerden biriydi. Yıllar boyunca her türden efsaneleşmiş araçlarını görmüştük. Tabii ki bu araçların arkasında inanılmaz yetenekli tasarımcılar vardı.

Bunlardan biri de Bruno Sacco’ydu. Birçok ikonik Mercedes modelinde imzası bulunan efsanevi tasarımcı, maalesef 90 yaşında hayata gözlerini yumdu. Arkasında ise koca bir miras bıraktı.

W123 başta olmak üzere birçok efsane Mercedes aracının tasarımında büyük rol oynadı yaptı

İtalyan tasarımcı, 1975’ten 1999 yılına kadar Mercedes-Benz bünyesinde Baş Tasarımcı olarak görev aldı. Yani bu süreçte çıkan araçların her birinde parmağı vardı. W123, W124 E-Class, R129 SL -Class, W126/C126 S-Class gibi herkesin aklına kazınan ikonik modellerde büyük rol oynadı.

1975’te Mercedes’te yönetici olsa da otomobil devine girişi 1957’ye kadar uzanıyordu. İlk başta şirkette stilist olarak başladı. Bu süreçte Pagoda W113 SL’i tasarlayan bir başka efsane Paul Bracq gibi isimlerin yanında çalıştı. Sonrasında ise şirketin en başarılı isimlerinden biri hâline geldi.

Sacco en çok W123 Serisi’nde yer almasıyla tanınıyor. W123’ü görüp de bilmeyen yoktur. Bu seri, Mercedes-Benz tarihinin en başarılı serilerinden biri olmayı başarmıştı. Bunun yanı sıra W126 S-Class ve C126 coupe modellerini de tasarladı. Yine çok sevilen bu araçları, “en çok gurur duyduğum tasarımlarım” olarak nitelendirmişti.

Raspberry Pi ve Sony, Geliştiricilerin Çok İşine Yarayacak Yapay Zekâ Destekli Kamera Duyurdu

Raspberry Pi, Sony ile iş birliğine giderek geliştirdiği yapay zekâ kamera modülünü duyurdu. Bu araç, yapay zekâ tabanlı görüntü işlemeyle ilgilenen geliştiricilerin çok işine yarayacak.

Küçük bilgisayarlarıyla tanıdığımız Raspberry Pi, Sony ile iş birliğine giderek oldukça ilginç bir ürünle karşımıza çıktı. Şirketler, “Raspberry Pi Yapay Zekâ Kamerası” olarak adlandırılan cihazlarını tanıttı. Bu cihaz, isminden de anlayabileceğiniz üzere yapay zekâdan destek alan bir kamera modülü.

Bu minik kamera, 70 dolarlık bir fiyat etiketine sahip. Üstelik herhangi bir ek GPU veya hızlandırıcıya ihtiyaç duymadan Raspberry Pi’nin tüm mini bilgisayarlarıyla uyumlu bir şekilde çalışabiliyor.

Raspberry Pi yapay zekâ kamerası böyle gözüküyor

Yapılan açıklamalara göre kamera, yerleşik olarak yapay zekâ işleme özelliğine sahip. Böylece kullanıcıların görsel verileri işleyerek yapay zekâ çözümleri geliştirmesine olanak tanıyor. Görsel tabanlı uygulamalar geliştirmede kullanılacak diyebiliriz. Raspberry Pi’den daha önce birçok kez kamera modülü görmüştük. Ancak yapay zekâ odaklı ilk kez görüyoruz.

Yapay zekâ kamerası, şirketin RP2040 çipine sahip ve tüm Raspberry Pi bilgisayarlarla uyumlu şekilde çalışıyor. Bunlara bir de görselleri işleyen Sony’nin IMX500 görüntü sensörü eşlik ediyor. Bunların birleşimi, GPU gibi ek bileşen ihtiyacını ortadan kaldırıyor. Normalde yüksek boyutta görsel veriyi işlemek için bu tarz eklemelere ihtiyaç oluyordu.

12,3 MP’lik Raspberry Pi Yapay Zekâ Kamerası, 10 FPS’te 4056×3040 veya 40 FPS’te 2028×1520 görüntüler yakalayabiliyor. Ayrıca 76 derecelik görüş alanı da var. Son olarak boyutları ise 25 x 24 x 11,9 mm olarak açıklandı.

Gözlük Takıyorsanız Bu Basit Bakım Hatalarıyla Göz Sağlığınızı Sessizce Bozuyor Olabilirsiniz!

Gözlük takan biri olarak gün boyunca gözlüğünüzü defalarca temizliyor olabilirsiniz. Peki ya bu temizleme işleminin göz sağlığınıza zarar verebileceğini hiç düşündünüz mü?

Aslında, çoğumuzun farkında bile olmadığı basit bir temizlik hatası, gözlüğümüzü daha da kirletmekle kalmıyor, göz sağlığımızı da olumsuz etkileyebiliyor.

Belki de bu yüzden bazen gözlük camları ne kadar temizlesek de bir türlü tam şeffaf ve berrak görünmüyor hatta zamanla gözlerimizde tahriş, bulanıklık gibi sorunlar gelişebiliyor. Peki, nedir bu hatalar ve nasıl önüne geçebiliriz?

Kıyafetle temizlik

Hepimizin başına gelmiştir; aceleyle gözlüğümüzü silmek için en yakın bulduğumuz şey tişörtümüz ya da gömleğimizin ucudur. Ancak kumaş dokusu ve üzerinde kalan kimyasallar gözlük camlarında zamanla mikroskobik çiziklerin oluşmasına neden oluyor.

Çizikler, görüş kalitesini düşürdüğü gibi uzun vadede göz sağlığını da tehdit eder hâle geliyor. Gözlüğünüzü sadece su ile yıkarken uygun temizleme bezleri seçmek de önemli.

Kuru temizlik yapmak

Bir diğer yaygın hata ise gözlüğü kuru bir şekilde silmeye çalışmak. Gözlük camlarının yüzeyinde, zamanla toz ve kir birikiyor. Bu toz parçacıkları da kuru silme işlemi sırasında camın üzerine sürtündüğünde çiziklere yol açabiliyor.

En iyi sonuç için gözlüğünüzü her zaman biraz ılık suyla ıslatarak ve özel temizleme solüsyonları kullanarak temizlemelisiniz. Kâğıt havlu gibi sert temizleme ürünlerinden de kaçınmalısınız.

Sabun ve ev temizlik ürünleri kullanmak

Gözlük camlarınızı temizlemek için sıradan bir losyon veya nemlendirici içeren bulaşık deterjanları, cam temizleyici, sirke, limon gibi ürünler kullanmak ne kadar cazip görünse de bunlar gözlüğünüzün kaplamalarına zarar veriyor.

Özellikle anti-reflektif kaplamalar ve UV filtreleri, bu tür kimyasallara karşı oldukça hassas. Bu yüzden de gözlüğünüz için özel üretilmiş temizleme solüsyonları kullanarak, gözlüğünüzün ömrünü uzatabilir ve göz sağlığınızı koruyabilirsiniz.

Dünyaya daha net bir bakış açısı kazanmak için bu adımları her gün alışkanlık hâline getirerek gözlüklerinizi uzun yıllar kullanmaya devam edebilirsiniz.

Kaynaklar: Eon Vision Care, Eye Care Doctors, NVision Centers

Müzik Dinlemek Depresyon Belirtilerini Azaltıyor Olabilir mi? Müziğin İyileştirici Etkisini Ortaya Koyan Çarpıcı Araştırma ve Sonuçları

Müzik dinlemek hepimizin sevdiği aktivitelerin başında geliyor. Peki, müzik dinlemek depresyonu hafifletiyor olabilir mi? Müziğin iyileştirici etkisi üzerine yapılan çarpıcı araştırmanın sonuçlarını bu içerikte inceliyoruz.

2024 yılında yayımlanan “Auditory entrainment coordinates cortical-BNSTNAc triple time locking to alleviate the depressive disorder” (İşitsel eşzamanlama, depresif bozukluğu hafifletmek için kortikal-BNST-NAc üçlü zaman kilitlenmesini koordine eder) isimli güncel bir çalışma oldukça ilgi çekici sonuçlara ulaştı.

Araştırma temel olarak, müzik dinlemenin depresyon belirtilerini hafifletmede nasıl etkili olduğunu saptamaya odaklanıyor.

İlk olarak metodolojiyi incelememizde fayda var.

Araştırma kapsamında, depresyon tedavisi gören 23 katılımcıya müzik dinletilerek beyinlerinin işitsel korteks, BNST ve NAc bölgelerindeki senkronizasyon analiz ediliyor.

Elektroensefalografi (EEG) ve derin beyin stimülasyonu (DBS) gibi teknikler kullanılarak beyin aktiviteleri kaydediliyor.

Bu doğrultuda, müzik zevki (beğenme ve beğenmeme), depresyon belirtilerinde iyileşme, anksiyete belirtilerinde iyileşme ve müzikten alınan zevk gibi değişkenlerin birbirleri ile olan ilişkileri inceleniyor.

Şimdi sonuçları inceleyebiliriz. Müziğin depresif belirtileri azalttığı görülüyor.

Araştırma, müzik dinlemenin depresif belirtileri hafiflettiğini, ancak bu etkinin katılımcıların müzikten ne kadar zevk aldıklarıyla doğrudan ilişkili olduğu sonucuna ulaşıyor.

Yani, dinledikleri müzikten keyif alan katılımcıların depresyon belirtilerinde azalma olduğu gözlemleniyor.

Dinledikleri müzikten yüksek düzeyde zevk alan gruplarda, işitsel korteks, BNST ve NAc bölgeleri arasında theta ve gamma senkronizasyonu gözlemlendiği belirtiliyor.

Oldukça karmaşık olan cümleyi açıklamak gerekirse, bu bulgu müzik dinlemenin depresyon üzerindeki pozitif etkilerinde beyin bölgeleri arasındaki senkronizasyonun önemini vurguluyor.

Ayrıca, müzik dinleme sırasında beynin işitsel korteksindeki theta dalgalarının, müzikten alınan zevk ile doğru orantılı olarak artış gösterdiği de ekleniyor.

Yani, müziğin iyileştirici etkisi için dinlenilen müzikten keyif alıyor olmanın önemi gün yüzüne çıkıyor.

Özetle, bu çalışma depresyon tedavisinde müziğin rolüne dair önemli ipuçları sunarken, müziğin sadece duygusal bir araç değil aynı zamanda nörobiyolojik bir tedavi aracı olarak da kullanılabileceğini ortaya koyarak müziğin iyileştirici etkisini bilimsel bir temelde kanıtlıyor.

Tabii her araştırmada olduğu gibi bu araştırmanın da bazı kısıtları olabileceğini ve kendi örneklemi kapsamında genelleştirmenin doğru olacağını belirterek içeriğimizi noktalayalım.

Kaynak: Cell Reports

Bilimsel makalelerin ışığında kaleme aldığımız, ilginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz: