PrizmaBetGüncelGirişAdresiHızlıveGüvenilirErişim!

Eskiden iPhone tasarlıyordu, şimdi ceket tasarladı

Apple’ın efsane ismi ve iPhone’un ilk tasarımcısı Jony Ive, tasarladığı yeni ürünle bir kez daha herkesi şaşırtmayı bildi.

Apple’dan ayrılmadan önce iPhone tasarımının büyük bir kısmından sorumlu olan ünlü tasarımcı Jony Ive, bu ayın sonlarında piyasaya sürülmesi planlanan gösterişli ceketlerden oluşan yeni bir seri tasarladı. Bu serinin herkese hitap etmeyeceği rahatlıkla söylenebilir ancak ilgilenenler için ilginç bir ürün olacağı kesin.

Ive’nin şirketi LoveFrom, Fast Company’nin “askeri paltoya bir gönderme” olarak adlandırdığı yeni bir seri tasarlamak için İtalyan bir açık hava lüks moda markası olan Moncler ile iş birliği yaptı. Bu tanımlamanın tam olarak neyi belirttiği tartışılabilir, ancak aynı zamanda bir dizi “hafif, cinsiyetten bağımsız pastel parça” olarak da tanımlanıyor. Neyse ki bu açıklamaların yanı sıra bazı görseller de paylaşıldı.

Temel olarak bir yelekten ve Fast Company’nin söylediğine göre üstüne “ceket, parka veya kapüşonlu ponço” giyebileceğiniz bir gruptan oluşuyor. Tasarımın en dikkat çekici özelliği ise kıyafetin düğmeleri olarak belirtiliyor. Bunlar temelde normal düğmeler olsalar da mıknatıslı oldukları için farklı kıyafet üstlerini çok hızlı bir şekilde değiştirmeniz mümkün oluyor. Bu düğmeler sayesinde, neredeyse hava durumuna göre değiştirebildiğiniz modüler bir cekete sahip olmuş oluyorsunuz.

Fast Company, LoveFrom ve Moncler’in palto serisini geliştirmek için dört yıl harcadığını yazıyor ve Ive, sade ve zarif bir şey yaratmak istediğini söylüyor.

Ive, 2019’da Apple’dan ayrıldığından beri Apple sonrası kariyerinin çoğunu dünyanın en zengin sakinleri için tuhaf minimalist tasarımlar yaparak geçirdi. Kısa bir süre önce de Kral III. Charles’ın taç giyme töreni için kraliyet amblemini tasarladı. Ayrıca OpenAI CEO’su Sam Altman ile bir tür yapay zeka giyilebilir donanım üzerinde işbirliği yaptığı söyleniyor, ancak genel olarak tasarımlarının ne kadar uzun zaman aldığı ve bu ceket tasarımı üzerinde dört yıl çalıştığı düşünülürse, böyle bir ürünün yakında sunulmasını beklememekte fayda olacaktır.

OPPO A60 İnceleme

OPPO, yeni telefonu A60 ile oldukça iddialı. Dayanıklılığıyla dikkat çeken OPPO A60’ı tüm detaylarıyla inceledik ve elbette “bahsedilen” zorlu testlerden de geçirdik. Peki, sonuç ne oldu? İşte OPPO A60 incelemesi…

Zaman zaman markalar bazı telefonlarıyla ilgili büyük iddialarda bulunuyorlar ve bu da genellikle sağlamlığı noktasında oluyor. OPPO’nun da yeni telefonu A60 ile böyle bir iddiası var. OPPO, A60’ın kırılmadığını iddia ediyor. Bizim de en çok Instagram’daki paylaşımı gördükten sonra dikkatimizi çekti bu arada, onu da söyleyelim. OPPO’nun Instagram hesabından paylaştığı reklam filminde, bu telefon ile duvara çivi çakılıyor. Şimdi elbette buradaki duvar hangi malzeme, çivi beton çivisi mi bilemiyoruz, ancak gerçekten böyle bakıldığında fazlasıyla etkileyici görünüyor. Biz de dedik ki markaya, biz bunun bir benzerini yapalım, bakalım telefon gerçekten dayanıklı mı, OPPO da hay hay diyerek telefonu gönderdi. Buna geleceğiz, ancak en sonda geleceğiz, zira telefon şimdilik bize sağlam lazım. Önce sağını solunu sizlere anlatayım, OPPO A60 sağlamlığı dışında başka ne özellikleriyle iddialı, bize neler sunuyor, ona bir bakalım.

OPPO A60 Tasarımı ve Ekranı Nasıl?

Öncelikle OPPO A60, uygun fiyatlı kategoride yer alıyor ve giriş/orta segment arası bir yere konumlanıyor. Tasarımıyla da göze hoş görünen telefonun elimizdeki rengi Gece Moru, ancak Dalga Mavisi renk seçeneğiyle de bulabiliyorsunuz telefonu. 186 gram ağırlığında ve 7.7 mm kalınlığında bu arada. Yine telefonun IP54 su ve toz dayanıklılık sertifikasına sahip olduğunu söyleyelim. Yani su sıçramalarında zarar görmüyor, ancak bu suya daldırabileceğiniz anlamı taşımıyor, yani telefonu suya sokmayın.

Gövdesi plastik malzemeden oluşuyor. Bu telefonun sağlamlığı konusunda yardımcı oluyor elbette. Cam malzemeden olsa çabuk kırılırdı pek tabii ancak plastik malzemeyi çatlatmak için biraz uğraşmanız gerekir. Gerçi OPPO, ekranın sağlamlığıyla iddialı ancak burada da bir koruma bandının kullanılmış olduğunu görüyoruz. Ekran sağlamlığını bu da nispeten artırıyordur; söylediğimiz gibi, bunu az sonra test edeceğiz.

Telefonun ekranı 6.67 inç boyutunda. Yüzde 89.9 ekran gövde oranına sahip olması gayet iyi. Kenar çerçeveleri gayet ince. Sağ kenarda parmak izi sensörü entegreli güç butonu, hemen üzerinde de ses butonları yer alıyor. Ekranın üst ve alt kenarlarına hoparlörler yerleştirilmiş; stereo ses duymak güzel. Bu özellikle cihazı yan tutarak video seyrettiğinizde veya oyun oynarken seyir keyfini artırıyor.

Bu arada 6.67 inç büyüklüğündeki bu ekran 1604×720 piksel çözünürlük sunan bir IPS LCD panelden oluşuyor. Çözünürlük sınıfı için kabul edilebilir gibi olsa da, elbette artık 720p ekran görmesek iyi olur. Fakat güzel haber, yelefonun ekran yenileme hızını 60Hz ve 90Hz şeklinde ayarlayabiliyorsunuz. Ekranın parlaklığı da 950 nit seviyesiine ulaşabiliyor. Telefonun ekranla ilgili bir diğer iddiası da ıslak elle kullanımlarda da çalıştığı yönünde. Bunu da ekran testi sırasında deneyeceğiz.

Peki, OPPO A60 hangi teknik özelliklere sahip ve kullanıcısına nasıl bir performans sağlıyor?

OPPO A60 Performansı Nasıl?

Telefon Snapdragon 680 işlemciyle geliyor. 6 nm’lik teknolojiyle üretilen bu işlemci nispeten eski, 2021 yılında çıkmıştı ancak hala tercih edilen bir seçenek. 8 çekirdeğe sahip ve giriş/orta seviye için fazlasıyla yeterli bir tercih olduğunu söyleyebiliriz. Bu işlemci hala gerek web dolaşım gerek genel telefon kullanımında fazlasıyla güvenilir. Ancak elbette önümüzdeki yıllar için bu tek başına yeterli olmayabilirdi. OPPO’nun buna desteği Trinity Engine optimizasyonu oluyor. Trinity Engine, işlemci, RAM ve depolama alanlarında telefona ekstra performans kazandıran bir dokunuş. Bununla işlemci, telefonun nerede neye ihtiyacı olduğunu anı anına takip ediyor ve gereken kaynakları o işleme tahsis ediyor. Bu sayede takılan, donan, geciken uygulamaların önüne geçilmiş.

Yine telefonun 8GB RAM’e sahip olduğunu düşünürsek, modern uygulamaları takılmadan çalıştırmanız için gayet yeterli. Ayrıca telefonunuzda birden çok uygulama açtığınızda 8 GB’lık RAM’in yetersiz kaldığını düşünürseniz, ekstra sanal RAM yardımı alabiliyorsunuz. Genişletilmiş RAM özelliği sayesinde depolama alanının bir bölümünü RAM modülü gibi kullanabiliyorsunuz.

Bu arada oyun oynamayı sevenlere de güzel bir haberimiz var, telefonun GPU’su 1115 MHz hızında çalışan Adreno 610 işlemciye dayanıyor. Bu GPU günümüzün en hızlı grafik işlemcisi sayılmaz ancak oyun performansının iyi olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla seviyesine göre A60 oyun oynamak isteyenleri de üzmeyecek. PUBG’yi rahatlıkla oynayabiliyorsunuz. Yine telefonun 128 GB veya 256 GB’lık dahili depolama alanıyla geldiğini de hatırlatalım.

Yani baktığımızda OPPO’nun A60 ile ile iddialı olduğu bir nokta da performans konusunda. Cihazın 4 sene boyunca “akıcılık hissini” kaybetmeyeceğini vurguluyor. Yani kullanıcıların 4 sene boyunca “yeni gibi” bir telefon hissi yaşayacağını söylüyor. Üstelik, bu 48 aylık, yani 2 yıllık “akıcılık korumasını” laboratuarlarında test ederek doğruladığını da söylüyor. Bunu bugün doğrulayamayacağız, ancak telefonun böyle bir iddiası var, onu da söylemiş olalım.

OPPO A60 Pil Ömrü Ne Kadar?

Bu işlemcinin güç tüketimini iyileştirmeye odaklı bir desteği de var. Böylece OPPO A60 normal tempoda gün boyuca şarj ihtiyacı duymadan çalışabiliyor. Telefonun 5000 mAh’lık pil kapasitesi yaklaşık 15 saatlik video oynatmanıza imkan veriyor. Aynı zamanda OPPO pilin 4 sene boyunca sorunsuz çalışacağı iddiasında. Ancak tabii yine de Li-ion pillerin boşaldıkça ömrünün kısaldığını unutmayın ve telefonun bataryasını yüzde 20’nin altına inmeden şarj etmeye özen gösterin. Piliniz ne kadar uzun süre dolu kalırsa, ömrü o kadar uzun olacaktır. Bu arada telefonun kutusunda yer alan şarj adaptörünün de 45W gücünde olduğunu söyleyelim.

OPPO A60 Kamera Özellikleri Nedir?

Peki, fotoğraf ve videolar çekmeyi sevenler için telefonun kameraları ne sunuyor? OPPO A60’ın ana kamerası 50 MP çözünürlüğe sahip. Arka yüzdeki ikinci kamera ise 2 MP çözünürlükte. Ultra geniş açılı kamerası yok, zaten çok iddialı değil bu yönüyle telefon, ancak gün ışığı çekimlerinde iyi bir iş çıkarıyor.

Arka kamerayla video çekmek istediğinizde maksimum 1080P çözünürlüğünde ve 30 fps hızında video kaydı yapabiliyorsunuz. Ön yüzdeki selfie kamerası ise 8 MP çözünürlük sunuyor. Bu çözünürlük biraz zayıf kalsa da, telefonun giriş
seviyesini düşünürsek, yeterli olduğunu söyleyebiliriz.

Yine ön kamerayla da video çekiminde 30 fps hızında 1080P çözünürlükte kayıt alabiliyorsunuz. Bu arada, ön ve arka kameralar aynı anda kayıt alabiliyor, böylece hem telefonun önünü hem de arkasını aynı video içinde bölünmüş ekranda gösteren çift açılı videolar çekebilirsiniz. Bu özellik, vlog veya canlı yayınlar yapmak isteyenler için çok kullanışlı bir özellik.

Ve, evet, bunu da anlattıktan sonra şimdi geldik en can alıcı noktaya. Ben OPPO A60 kırılır diyorum, OPPO yetkileri kırılmaz diyor. O halde buyursunlar…

OPPO A60 Sağlamlık Testi

OPPO’nun iddiası ekranın kırılmayacağı yönünde. Zira bu telefon için MIL-STD 810H sertifkasını almış, yani düşme ve darbe gibi zorlu durumlara dayanıklı yapıda olduğu test edilmiş. Şimdi bu telefonun ekranıyla reklam filminde duvara çivi çakılmış ancak dediğim gibi orada kullanılan malzemeden emin değiliz. Dolasıyla gayet organik bir test yapıcaz ve duvara değil, ağaca çivi çakıcaz. Bu arada ağaca zarar vermemesi açısından çivi bakır malzemeden onu da söyleyelim. Şimdi buna bakacağız, açıkçası ben telefonun bir noktada kırılacağı düşüncesindeyim elbette, ancak sonuna kadar da zorlamayacağız. Sonuçta derdimiz telefonu kırmak değil, ekranı kırılmadan bu çiviyi çakabiliyorsak zaten testi geçmiş olacak. O halde çakmaya başlayalım…

OPPO A60 ile yapılan testleri hemen yukarıdaki videomuzda görebilirsiniz.

Sonuç

Evet, sonuç ortada. OPPO A60, gerçekten dendiği kadar sağlam bir telefon. Elbette testler çeşitlendirilir, ancak temelde bir telefonun ekranı ile çivi çakmayacağınızı da düşünürsek, önemli olan ekrana gelebilecek darbelerde ne kadar dayanabileceği zaten. Yani günün sonunda elinizde düşmelere, darbelere karşı gayet dayanıklı bir telefon var. İnceleme boyunca anlattığımız diğer yanlarıyla da zaten gayet başarılı bir model olmuş. Fiyatı da 11.999 TL şeklinde. Bu anlamda uygun fiyatlı ve sağlam bir telefon satın almak isteyenler tercih edebilir.

Not: Bu incelemedeki ürün OPPO Türkiye tarafından tedarik edilmiştir.

Dünyanın en pahalı iPhone 16’sı Türkiye’de satılacak!

Yeni iPhone 16’nın dünyanın neresinde hangi fiyata satıldığını araştıranlar, ilginç bir sonuçla karşılaşıyor. Çünkü dünyanın en pahalı iPhone 16’sı Türkiye’de satılıyor!

iPhone’ların fiyatları, ne yazık ki Apple’ın kullanıcısına hizmet / kullanım kolaylığı satma politikası nedeniyle, her zaman piyasanın en üst diliminde kaldı. Ancak bu üst düzey dilim bile, Dünyanın pek çok ülkesinde birkaç yüz dolar seviyesinde kalıyordu.

Henüz tanıtılan iPhone 16’nın ön sipariş fiyatları, ABD’de 128 GB’lık model için 800 dolar, 256 GB’lık model için 900 dolar olarak belirlendi. Ancak elbette farklı ülkelerde bu fiyatlar farklılaşacak, çünkü ülkelerin uyguladıkları gümrük vergileri ve çeşitli vergiler de bu fiyatların üzerine eklenecek.

Bu nedenle de dünyanın pek çok ülkesinde iPhone 16’ların fiyatları farklılaşıyor. Buna göre 128 GB’lık iPhone 16, dolar bazında hesaplandığında, dünyada şu fiyatlara satılacak:

  • Türkiye: 1.909 dolar
  • Brezilya: 1.396 dolar
  • Macaristan: 1.112 dolar
  • Norveç: 1.112 dolar
  • İsveç: 1.110 dolar
  • Danimarka: 1.110 dolar
  • Finlandiya: 1.103 dolar

Peki, ABD’de 1.099 dolara satılacak 256 GB’lık iPhone 16 Pro Max, Dünyada hangi fiyatları görecek?

  • Türkiye: 2.936 dolar
  • Brezilya: 2.238 dolar
  • Hindistan: 1.725 dolar
  • Danimarka: 1.701 dolar
  • İsveç: 1.690 dolar
  • Norveç: 1.668 dolar
  • Macaristan: 1.668 dolar

Anlaşıldığı üzere dünyanın en pahalı iPhone’ları Türkiye’de satılacak. Ancak Danimarka ve İsveç gibi Avrupa ülkelerinde dahi ABD’nin ihraç ürünlerine koyulan gümrük vergisinin dikkat çektiğini gözden kaçırmayalım.

Ayrıca Apple’ın sunduğu ürünler ve hizmetler için istediği bu fiyatlar sadece Türkiye’de değil, ABD’de bile fazlasıyla yüksek. Rakiplerinin sunduğu ürünler bazı noktalarda daha başarılı olmasına rağmen daha düşük fiyat etiketine sahipken, aslında Apple’ın yüksek fiyat politikasıyla piyasadaki teknoloji fiyatlarını yukarı çekmesiyle, rakipler için de daha yüksek fiyat etiketleri koyabilmesinin önünün açıldığını, dolayısıyla tüm tüketicilerin Apple’ın yüksek fiyatlarından zarar gördüğünü de düşünüyoruz…

Evden çalışma hakkında çok konuşulacak yeni bir araştırma daha

Pandemi sırasında yoğunlaşan evden çalışma sistemi hakkında çarpıcı bir araştırmanın sonuçları ortaya çıktı. Araştırmaya göre bakın, bu yeni düzen çalışanları nasıl etkiledi?

Evden çalışma, dünyanın dört bir yanındaki insanlar için son derece popüler bir seçenek olmaya devam ederken, yeni bir araştırmaya göre büyük çoğunluk (%83) ofis ya da saha yerine hibrit/uzaktan çalışma ortamlarında kendilerini daha üretken hissettiklerini belirtiyor.

Zoom’un bilgi çalışanlarına odaklanan bir anketi, birçok şirketin Covid sonrası uzaktan çalışma eğiliminin devam edeceğini doğruluyor gibi görünüyor. Liderlerin %50’si son iki yılda daha esnek çalışma tarzlarını uygulamaya koyduklarını ve %82’si bunu gelecekte de sürdürmeyi planladıklarını söylüyor.

Mesafeye rağmen, hibrit çalışanlar ekiplerine ve yöneticilerine daha bağlı hissettiklerini bildiriyor; yüz yüze çalışanların %72’sine kıyasla %82’si daha iyi bir bağ hissettiklerini söylüyor.

Ankete katılan BT liderlerinin neredeyse tamamı (%94) kurumlarında yapay zeka kullandıklarını doğruluyor ve bunların %84’ü bunun üretkenliği olumlu yönde etkilediğini söylüyor.

Bununla birlikte, çalışanların yaklaşık üçte ikisi (%64) özellikle üretken yapay zekanın işlerini yapmalarına yardımcı olduğunu belirtti, bu da işgücünün önemli bir kısmının hala teknolojiyi tam olarak benimsemediği anlamına geliyor.

Bununla birlikte, ankete katılanların çoğu, kuruluşlarının teknolojisinin ve uzaktan çalışma araçlarının iyileştirilmesi gerektiği konusunda hemfikir ve %75’i mevcut kurulumlarının yetersiz olduğunu düşünüyor.

Araştırmayı kim finanse etti?

Öte yandan bu araştırmanına “Zoom” için hazırlandığını da unutmamak gerekiyor. Veriler her ne kadar bu konu hakkındaki tartışma için bir fikir veriyor olsa da, varlığını insanların uzaktan çalışmasına borçlu olan Zoom gibi uygulamaların, “evden çalışmak şirketlere zarar ettiriyor” gibi bir sonuç verecek araştırmayı finanse etmeyebileceğinin de farkında olmamız önemli. Bu tür pazar araştırmalarında, araştırmanın finansörünün kim olduğuna da dikkat etmek gerekiyor.

Keneler şimdi de zombi virüsü mü yayıyor?

İnsanoğlu minicik kenelerden çektiğini, ne arsız arsız vızıldayarak uykumuzu bozan sivrisineklerden ne de utanmazca bütün dünyaya yayılmış etli etli çirkin ve kocaman hamamböceklerinden çekmemiştir. Bilim insanları şimdi kenelerle yayılan yeni bir virüs keşfetti.

Kenelerin sinsice ve fark ettirmeden deri altına kafasını sokup günlerce bir insanın kanını emmesi, sonunda kurbanın ölümcül Kırım Kongo Kanamalı Ateş hastalığına yakalanmasına bile sebep olabiliyor. Dolayısıyla hepimiz kenelerden çekiniyoruz.

Ancak kenelerin daha da büyük bir soruna yol açabileceği keşfedildi. Doğru müdahale edildiğinde Kırım Kongo Kanamalı Ateş’ini iyileştirmek ve hastaları kurtarmak mümkün. Peki ama zombi olmaktan geri dönüş mümkün mü?

Çin’deki bilim insanları, insanları ve diğer hayvanları enfekte edebilen kene kaynaklı yeni bir virüs keşfettiklerine inanıyor. Şu ana kadar sadece bir avuç insan vakası tespit edilmiş olsa da, virüsün bizi hasta edebileceği ve potansiyel olarak beynimizi istila edebileceği görülüyor.

Bu hafta başında yayınlanan New England Journal of Medicine makalesinde ayrıntılı olarak açıklanan bulgulara göre, bu virüsün bilinen ilk kurbanı, Haziran 2019’da Jinzhou kentindeki bir hastaneye ateş, baş ağrısı ve birden fazla organda işlev bozukluğu belirtileri ile başvuran 61 yaşındaki bir adamdı. Beş gün önce, İç Moğolistan’daki (Kuzey Çin civarında) bir sulak alan parkını ziyaret ederken keneler tarafından ısırılmıştı. Ayrıca ilk antibiyotik tedavisine yanıt vermemiş, bu da viral bir enfeksiyonun sorumlu olduğunu göstermişti.

Bilim insanları hastanın kanını test ettiklerinde daha önce hiç görülmemiş bir viral etkenle karşılaştılar. Yeni nesil genetik dizileme, gizemli virüslerinin Nairoviridae ailesindeki orthonairovirus cinsine ait olduğunu ve Kırım-Kongo kanamalı ateş virüsü gibi diğer kene kaynaklı virüslerle yakın akraba olduğunu ortaya çıkardı. Buldukları virüse Sulak Alan virüsü ya da WELV adını vermeye karar verdiler.

Beyin enfeksiyonu yapan virüs

WELV hastaları ateş, şişmiş lenf düğümleri ve baş dönmesi gibi çeşitli spesifik olmayan semptomlar yaşama eğilimindeydi. Bu hastaların bazılarında doku hasarı ve kan pıhtılaşması belirtileri görüldü ve bir hasta hastalığı nedeniyle komaya girdi. Bu hastada ayrıca nörolojik enfeksiyon belirtileri görüldü ve omurilik sıvısında beyaz kan hücreleri arttı. Neyse ki tespit edilen tüm hastalar sonunda iyileşti. Ancak araştırmacılar farelere ilk hastalarından ve kenelerden topladıkları WELV suşlarını verdiklerinde, virüsün beyne ulaşabildiğini ve bu hayvanlarda ölümcül enfeksiyonlara neden olduğunu gördüler.

Özet olarak söylemek gerekirse, kene gördüğünüz yerden koşarak kaçın. Ancak, buldukları her virüsle biyolojik silah geliştirmek için koşa koşa laboratuvarlara kapanan silah endüstrisi bu yeni keşfedilen virüsü geliştirerek gerçekten zombi virüsü üretebilir mi? Bu fantastik soru da aklımızın bir köşesinde kalsın.

Apple Watch Ultra 3 ve Watch SE 3 bekletmeye devam edecek

Apple, It’s Glowtime etkinliğinde Watch Series 10’u resmi olarak tanıttı. Ama herkesin beklediği Watch Ultra 3 ve Watch SE 3’ten hiç bahsetmedi. Peki, bu iki Apple Watch modeli ne zaman gelecek? Görünüşe bakılırsa çok yakında değil…

Geçtiğimiz gün It’s Glowtime etkinliğinde Apple, yeni Watch Series 10’u tanıttı. Ama yeni Apple Watch Ultra ve Apple Watch SE hakkında bir açıklama yapılmadı.

Ve şimdi analist Ming-Chi Kuo Apple Watch Ultra ve Apple Watch SE’nin bir sonraki yinelemelerini görmek için 2025’e kadar beklememiz gerektiğini söylüyor. Kuo, Apple Watch Ultra 3 ve Apple Watch SE 3’ün 2025’te piyasaya sürüleceğini iddia ediyor.

Apple’ın bu yıl Apple Watch Ultra 3 hakkında herhangi bir duyuru yapmaması ve iki yıllık bir geleneği bozması şaşırtıcı bir gelişmeydi. Bunun yerine Apple, mevcut Apple Watch Ultra 2’yi yeni bir Saten Siyah renk kaplaması ve titanyum Milanese halka kayışı sunarak güncelledi. Yazılım geliştirmeleri de watchOS 11 aracılığıyla Ultra 2’ye sunulurken, uygun Apple Watch modelleri 16 Eylül tarihinde güncellemeyi alacak.

Apple Watch Ultra 2’nin fiyatı da sabit kaldı. Yeni siyah titanyum sürümünü ve yenilenen kayışları artık ön siparişe açıldı ve 20 Eylül’de teslim edilmeye başlanacak.

ASUS Türkiye, Zenbook S 14 AI PC’sini Türkiye’de ön satışa çıkardı

ASUS Türkiye, sınıfındaki en ince ve en taşınabilir 14 inçlik ASUS AI PC’lerden biri olan ve performansı sofistike bir şekilde harmanlayan Zenbook S 14’ü (UX5406) Türkiye’de ön satışa çıkardı.

ASUS Türkiye, sınıfındaki en ince ve en taşınabilir 14 inçlik ASUS AI PC’lerden biri olan ve performansı sofistike bir şekilde harmanlayan Zenbook S 14’ü (UX5406) Türkiye’de ön satışa çıkardı.

ASUS, IFA 2024’te tanıtılan, sınıfındaki en ince ve en taşınabilir 14 inçlik ASUS AI PC’lerden biri olan ve performansı sofistike bir şekilde harmanlayan Zenbook S 14’ü (UX5406) Türkiye’de ön siparişe açtı. ASUS E-Store üzerinden ön sipariş edilebilen Zenbook S 14’ün fiziki satış ve teslimatları ise 24 Eylül’de gerçekleştirilecek. Zenbook S 14, ASUS E-Store’da ön siparişe özel 69.999 TL’den başlayan fiyatlarla satın alınabiliyor.

“İki yıl içinde tüm notebook kategorisinin en az yüzde 60’ı AI PC olacak”

ASUS’un gelecek AI vizyonu hakkında açıklamalarda bulunan ASUS Ortadoğu, Türkiye ve Afrika Bölge Müdürü Aaron Tsai, 2026 yılının sonunda tüm notebook pazarının yüzde 60’ının AI PC’lerden oluşacağını ve ASUS’un bu değişime en hızlı ayak uyduran marka olduğunu belirtti. Tsai, “ASUS olarak Türkiye pazarına büyük önem veriyoruz. Türk tüketicisinin en son teknolojik gelişmeleri yakından takip ettiğini ve talep ettiğini biliyoruz. Bu nedenle tüm yeni ürünlerimizi ilk olarak Türk tüketicisiyle buluşturmayı hedefliyoruz. Bunun ilk örneği ilk Co-Pilot PC’miz ASUS Vivobook S 15… ASUS olarak gerçek yapay zekalı notebook’ları diğer tüm markalardan önce Türk tüketicisiyle buluşturduk. Bu strateji ışığında Intel Core Ultra 9 işlemcili yeni ASUS Zenbook S 14 modelimizi bugün itibariyle ön siparişe açtık.” dedi. Sözlerini ASUS’un gelecek vizyonuyla sürdüren Tsai, “Yenilikleriyle sektöre öncülük eden bir markayız ve bu geleneği sürdürmek istiyoruz. Yapay zekâ destekli dizüstü bilgisayar pazarının önümüzdeki yıllarda çok daha fazla büyüyeceğini öngörüyoruz. Önümüzdeki dönemde tüm notebook kategorisinin en az yüzde 60’ının bu yeni işlemciye sahip notebooklardan oluşacağını düşünüyoruz ve tüm stratejimizi buna göre şekillendiriyoruz,” diyerek sözlerini tamamladı.

ASUS Zenbook S 14 Özellikleri Neler?

Zenbook S 14, Intel Core Ultra 9 işlemci (Seri 2) ve Intel Arc GPU içeriyor ve yapay zeka noktasında 48 NPU TOPS’a kadar performans sunuyor. CNC frezeleme, sessiz ortam soğutma sistemine ince bir buhar odasının entegre edilmesini sağlıyor. Bu özellikler minimum gürültü ile 28 watt’a kadar CPU TDP performansı sağlıyor. İşlevsel tasarımda özel bir Copilot tuşu ve akıllı hareketleri destekleyen genişletilmiş 16:10 kesintisiz dokunmatik touchpad bulunuyor.

3K 120 Hz ASUS Lumina OLED ekran ve güçlü dört hoparlörlü ses sistemi, sinematik deneyim sağlayarak ilgi çekici eğlence sunuyor. Güvenlik, Microsoft Pluton güvenlik işlemcisi ile sağlanıyor ve yeni Windows passkeys özelliği kimlik doğrulama verilerini güvenli bir şekilde saklıyor. AiSense IR kamera sistemi tarafından desteklenen biyometrik güvenlik ve gizlilik özellikleri arasında otomatik oturum açma ve kapatma için yüz tanıma, Uyarlanabilir Kilit ve Uyarlanabilir Karartma yer alıyor.

ASUS Zenbook S 14 Tasarımı Nasıl?

Zenbook S 14, dayanıklılık ve şık bir tasarım amaçlanarak geliştirilen ASUS Ceraluminum malzemesini içeriyor. Bu malzemenin renklerini, dokusunu ve sertliğini 4 yıl boyunca geliştiren ASUS, en son CNC teknolojisini kullandığını belirttiği Zenbook S 14 ile oldukça ince bir tasarıma da imza atmış. 1.1cm’lik kalınlıkta olan Zenbook S 14, bu yönüyle ince ve kompakt 14 inç dizüstü bilgisayarladan biri olurken, yüksek performans ve taşınabilirliğe olan bağlılığı da vurguluyor. CNC işleme, klavyenin üzerindeki özel geometrik ızgara tasarımını ve genişletilmiş dokunmatik yüzey alanını da yaratıyor. Dizüstü bilgisayar, Zumaia Gri ve İskandinav Beyazı olmak üzere doğadan ilham alan 2 renk seçeneğiyle sunuluyor.

Yapay zeka ne kadar dost, ne kadar düşman olacak?

Yapay zeka (AI) son günlerde heyecan verici gelişmeler ile her sektöre yeni bir bakış açısı kazandırmaya başladı. Bu sektörlerden biri de siber güvenlik. ESET Türkiye COO’su ErkanTuğral yapay zekada gözlemlenen gelişmeleri dijital güvenlik penceresinden yorumladı.

Büyük dil modelleri (LLM’ler), dünyanın dört bir yanındaki yönetim kurulu odalarının yapay zekâ konuşmalarıyla çalkalanmasının nedeni olabilir ancak teknoloji yıllardır başka şekillerde iyi bir biçimde kullanılıyor. ESET, yapay zekâyı ilk olarak çeyrek asır önce makro virüslerin tespitini iyileştirmek amacıyla kullanmaya başladı. Günümüzde güvenlik ekipleri, üç ana etken sayesinde etkili yapay zekâ tabanlı araçlara her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyor:

1) Yeni Yetenek eksikliği sert bir şekilde vurmaya devam ediyor: Son sayıma göre, Avrupa’da 348.000 ve Kuzey Amerika’da 522.000 olmak üzere dünya genelinde yaklaşık dört milyon siber güvenlik uzmanı açığı bulunuyor. Yapay zekâ 7 gün 24 saat çalışabilir ve güvenlik uzmanlarının gözden kaçırabileceği kalıpları tespit edebilir.

2) Tehdit aktörleri çevik, kararlı ve iyi kaynaklara sahip: Siber güvenlik ekipleri eleman bulmakta zorlanırken rakipleri de güçlenmeye devam ediyor. Bir tahmine göre, siber suç ekonomisi 2025 yılına kadar dünyaya yıllık 10,5 trilyon dolara mal olabilir. Tehdit aktörleri, saldırı başlatmak için ihtiyaç duydukları her şeyi hazır “hizmet olarak” teklifler ve araç setleri halinde bulabiliyorlar.

3) Riskler hiç bu kadar yüksek olmamıştı: Dijital yatırımlar yıllar içinde arttıkça sürdürülebilir büyümeyi ve rekabet avantajını desteklemek için BT sistemlerine olan güven de artmıştır. Ağ savunucuları, siber tehditleri önleyemez ya da hızla tespit edip kontrol altına alamazlarsa kurumlarının büyük mali ve itibar kaybına uğrayabileceğini biliyor. Günümüzde bir veri ihlalinin maliyeti ortalama 4,45 milyon dolar. Ancak hizmet kesintisi ve veri hırsızlığı içeren ciddi bir fidye yazılımı ihlali bunun çok daha fazlasına mal olabilir. Bir tahmine göre sadece finans kurumları 2018’den bu yana hizmet kesintisi nedeniyle 32 milyar dolar kaybetti.

Yapay zekâ güvenlik ekipleri tarafından gelecekte nasıl kullanılabilir?

Tehdit istihbaratı: LLM destekli GenAI asistanları, analistler için temel noktaları ve eyleme geçirilebilir çıkarımları sade bir İngilizce ile özetlemek için yoğun teknik raporları analiz ederek karmaşık olanı basitleştirebilir.

Yapay zekâ asistanları: BT sistemlerine yapay zekâ “yardımcı pilotları” yerleştirmek, kuruluşları saldırıya maruz bırakacak tehlikeli yanlış yapılandırmaları ortadan kaldırmaya yardımcı olabilir. Bu, bulut platformları gibi genel BT sistemleri için olduğu kadar güvenlik duvarları gibi karmaşık ayarların güncellenmesini gerektirebilecek güvenlik araçları için de işe yarayabilir.

SOC üretkenliğini güçlendirmek: Günümüzün Güvenlik Operasyon Merkezi (SOC) analistleri, gelen tehditleri hızla tespit etmek, yanıtlamak ve kontrol altına almak için büyük bir baskı altında. Saldırı yüzeyinin büyüklüğü ve uyarı üreten araçların sayısı çoğu zaman bunaltıcı olabiliyor. Bu, analistler zamanlarını yanlış pozitiflerle harcarken meşru tehditlerin radara yakalanmadığı anlamına gelir. Yapay zekâ, bu tür uyarıları bağlamsallaştırarak ve önceliklendirerek ve hatta muhtemelen küçük uyarıları çözerek yükü hafifletebilir.

Yeni tespitler: Tehdit aktörleri taktiklerini, tekniklerini ve prosedürlerini (TTP’ler) sürekli olarak geliştirmektedir. Ancak yapay zekâ araçları, risk göstergelerini (IoC’ler) kamuya açık bilgiler ve tehdit yayınlarıyla birleştirme yaparak en yeni tehditleri tarayabilir.

YZ siber saldırılarda nasıl kullanılıyor?

Sosyal mühendislik: GenAI’ın en belirgin kullanım alanlarından biri, tehdit aktörlerinin büyük ölçekte son derece ikna edici ve neredeyse gramatik olarak mükemmel kimlik avı kampanyaları oluşturmasına yardımcı olmak.

BEC ve diğer dolandırıcılıklar: GenAI teknolojisi bir kez daha, belirli bir kişi ya da kurumsal kişiliğin yazı stilini taklit etmek, kurbanı kandırarak para havalesi yaptırmak ya da hassas verileri teslim etmesini sağlamak için kullanılabilir. Deepfake ses ve video da aynı amaçla kullanılabilir.

Dezenformasyon: GenAI, etki operasyonları için içerik yaratma işinin ağır yükünü de ortadan kaldırabilir. Yakın tarihli bir rapor, Rusya’nın bu tür taktikleri halihazırda kullandığı konusunda uyarıda bulundu ki bu taktikler başarılı bulunursa geniş çapta tekrarlanabilir.

YZ‘nin Sınırları

İyi ya da kötü, yapay zekanın şu anda sınırlamaları var. Yüksek yanlış pozitif oranları verebilir ve yüksek kaliteli eğitim setleri olmadan etkisi sınırlı olabilir. Çıktıların doğruluğunu kontrol etmek ve modellerin kendilerini eğitmek için genellikle insan gözetimi de gerekli. Tüm bunlar, AI’ın ne saldırganlar ne de savunmacılar için sihirli bir değnek olmadığı gerçeğine işaret ediyor.

WhatsApp’ta keşfedilen bir hata, gizliliğinizi tehdit ediyor

WhatsApp’taki bir hata nedeniyle, mesajların bir kez görüntülendikten sonra yok olmasını sağlayan “Bir Kez Görüntüle” özelliğini aşmak mümkün. Üstelik hacker’lar bu yöntemle özel mesajlara da ulaşabiliyor. Peki bu nasıl oluyor?

WhatsApp’taki önemli bir gizlilik özelliğinin, iki milyar kullanıcısını hassas veri sızıntısı riskiyle karşı karşıya bırakan endişe verici bir güvenlik açığına sahip olduğu tespit edildi.

Güvenlik şirketleri, WhatsApp’ın mesajların kaybolmasını sağlayan “View Once” özelliğindeki bir hata buldu. Bir kullanıcı birine View Once (görüntülenince otomatik olarak silinen) mesajı gönderdiğinde, bu mesaj alıcı tarafından görüntülendikten saniyeler sonra kayboluyor. Ayrıca, alıcının mesajı iletmesi ya da kaydetmesi engelleniyor, ekran görüntüsü alınması da mümkün değil.

Bu özelliğin yalnızca mobil platformlarda kullanılabiliyor. Masaüstü uygulamasını açan ya da tarayıcı üzerinden WhatsApp’ı açan kullanıcılar genellikle “Bir kez görüntülenen bir mesaj aldınız. Daha fazla gizlilik için bunu yalnızca telefonunuzda açabilirsiniz” mesajı görüyor.

Bir kez değil, istediğiniz kadar görebilirsiniz

Ancak güvenlik araştırmacıları, bu korumayı aşmanın ve mesajı yalnızca masaüstünde / tarayıcıda görüntülemenin değil, aynı zamanda kaydetmenin de bir yolu olduğunu söylüyor.

Bu yöntemin nasıl işlediği, elbette insanların mağdur olmaması için medyaya açıklanmadı. Ancak açık konusunda WhatsApp’a bilgi verildi. WhatsApp kısa süre sonra bu açığı yamayacağını belirtti. Ancak o zamana kadar güvenmediğiniz kişilere hassas bilgiler içeren “bir kez göster” mesajları göndermemenizi tavsiye ediyoruz.

Çin radarından, piramitlerin tepesinde ilginç keşif

Çin’in yeni radarı, Mısır’daki piramitlerin üzerinde çok ilginç bazı atmosfer fenomenleri keşfetti. Peki piramitlerin hangi sırrı Çin’in radarına takıldı?

Atmosferin üst kısımları sıra dışı olaylarla dolu ve iletişim/navigasyon hizmetleri için önemli olanlardan biri de ekvatoral plazma kabarcıklar (EPB’ler). Peki bu kabarcıkların piramitlerle nasıl bir bağlantısı var?

EPB’ler alçak enlemlerde, genellikle gün batımından sonra oluşan aşırı ısınmış gazın sıcak cepler oluşturması anlamına geliyor. Henüz tam olarak anlaşılmamış olan bu kabarcıklar, Dünya’nın uzay bağlantısını etkilediğinden, ne olup bittiğini bilmek önemli.

Mısır üzerinde devasa bir plazma kabarcığının bulunması, başlı başına büyük bir haber değil, zira ülkenin lokasyonu gereği bu normal bir durum. Bu EPB’lerden her yıl onlarcası bu bölgede oluşur. İlginç olansa kabarcığın gözlemlendiği yer. Gözlemler genellikle küresel bir bakış açısı elde etmek için uzaydan yapılır. Ayrıca yerden de yapılabilir, ancak yerin eğriliği nedeniyle radar, ufkun altındaki hedefleri görmekte zorlanabilir.

Şimdi, Çin Bilimler Akademisi’ndeki araştırmacılar, Güney Çin Denizi’ndeki Hainan adasından, 8.000 kilometre (4.970 mil) uzaklıktaki Mısır üzerindeki kabarcıkları tespit edebiliyor.

Çin bir süre önce Düşük Enlem Uzun Menzilli İyonosferik Radar (LARID) inşa etti. Bu, plazma kabarcıkları tarafından oluşturulan düzensizlikleri gözlemleyebilen bir radar sistemi. Tıpkı radyo yayınlarının iyonosferin plazmasından yansıtılarak dünyaya gönderilebilmesi gibi, radar sinyalleri da aynı şekilde gönderilebilir. LARID’in yeteneği, sinyalleri geri alıp bunları plazma kabarcıkları tarafından oluşturulan varyasyon olarak yorumlamak…

Bu nedenle Giza üzerindeki kabarcık yeni bir şey değil, ancak Çin’den gelen gerçek zamanlı değişiklikleri görmek olağanüstü. Araştırmacılar, bu tür radarların bir ağının oluşturulmasının bu olayların izlenmesi için devrim niteliğinde olabileceğini öne sürüyorlar.

Yeni radarlar mı inşa edilecek?

Bilim insanlarına göre, sonuçlar, gelecekte üç ila dört radardan oluşan bir düşük enlem OTH [Ufkun Üzerinden] radar ağı kurmak gerekebilir. Böylece gerçek zamanlı olarak küresel EPB görüntüleri elde etme yeteneği kazanabiliriz.

EPB’ler mevsimden mevsime, biraz da hava gibi değişir. Ancak havadan farklı olarak, güneş aktivitesinden de etkilenirler. Konum, boyut ve zamanlama gibi birden çok özellik açısından bunları tahmin etme yeteneği, uyduların yaşadığı büyük kesintileri azaltmak için çok önemli olabilir.

Öte yandan, dünyada başka sıcak çöller de bulunmasına rağmen, neden piramitlerin bulunduğu çölde dünyanın en büyük EPB’lerinin oluştuğu da bir soru işareti oluşturuyor. EPB’lerin oluşumuyla piramitlerin bağlantısı şu anda bilinmiyor ancak yakında bazı bilim insanları bunları araştırmaya başlayabilir.