PrizmaBetGüncelGirişAdresiHızlıveGüvenilirErişim!

Tecno Spark 20 Pro+ İnceleme

Telefon üreticisi TECNO’nun, sevilen SPARK serisine yeni bir model eklendi. Serinin en üst modeli olan SPARK 20 Pro’nun da bir üst edisyonu olarak tasarlanan SPARK 20 Pro+, kavisli ekranı ve zengin donanımıyla beğeni topluyor. Peki, gerçekten öyle mi? İnceledik!

Şimdi cebimde 15 bin lira para var ve bununla hangi telefonu alacağım konusunda kararsızım diyorsanız bu video size seçim yapmanız konusunda yardımcı olabilir. Elimde şu an TECNO’nun Spark serisinden yeni bir model olan SPARK 20 Pro+ var ve bu telefon özellikle tasarımıyla orta segment modeller arasında dikkat çekiyor. Ancak yine de bu paraya değer mi, ne gibi özellikleri var, gün sonunda sizi tatmin eder mi; tüm bu soruların cevaplarını ve fazlasını bu bölümde bulacaksınız.

TECNO’nun SPARK serisi telefonları uzun zamandır piyasada beğeni topluyor. Serinin telefonları uygun fiyat politikasıyla da orta segment için adını duyuran modeller olarak dikkat çekiyor bildiğiniz gibi. Marka, şimdi serinin son telefonu olan SPARK 20 Pro’nun daha da geliştirilmiş versiyonu olan SPARK 20 Pro+ ile geldi. Yeni telefon, her şeyden önce Premier bir tasarım sunmayı amaçlıyor. Ancak tüm cazibesi lüks görünümüyle sınırlı değil. Çift taraflı kavisli ekranı, ince formu, kameraları, yüksek oyun performansı vermesi için tasarlanmış işlemcisi ve diğer gelişmiş özellikleriyle SPARK 20 Pro+ orta segmentte görmeye çok alışık olmadığımız bir telefon olmuş.

TECNO SPARK 20 Pro+’ın Tasarımı Nasıl?

Öncelikle her zaman olduğu gibi söze tasarımla başlayalım istiyoruz. TECNO, SPARK 20 serisiyle elegant bir çizgi yaratmaya odaklanmıştı. Serinin son modeli SPARK 20 Pro+ ile bu hedefinde üst noktaya ulaştığını görüyoruz. Pro+ edisyonu, serinin önceki modellerinden farklı olarak 6.78 inç boyutunda ekranı çift kavisli bir ekran tasarımı ile ekran kenarlarının oldukça inceltildiği bir formda karşımıza getiriyor. Ayrıca arka yüzdeki kamera adası da yuvarlak bir forma dönüşmüş. Bu yeni tasarım, Pro+ edisyonunu, kalın çerçeveli boxy tasarıma ve dörtgen kamera adasına sahip önceki modellerden keskin şekilde ayırıyor ve yepyeni bir telefona dönüştürüyor. Bu da telefonu tasarım anlamında daha premium bir havaya sokmuş.

Telefon, Orbit Siyahı, Ayışığı Beyazı, Yıldız Tozu ve Magic Skin 2.0 Yeşili olarak isimlendirilmiş 4 farklı renk seçeneğiyle piyasaya çıkıyor. Magic Skin 2.0 ismi verilen yeşil versiyonda telefonun arka yüzü suni deri ile kaplanmış olarak geliyor bu arada. Deri kaplı telefon sevenler için güzel bir seçenek.

Telefonun kalınlığı 7,55 mm. Hem önden kavisli ekranı, hem de arkadaki kavisli kapağı sayesinde avuç içinde tutarken çok ince bir telefon hissi uyandıran modelin ağırlığı da sadece 174 gram.

SPARK 20 Pro+’nun ön kamerası, ekranın içine delik tasarımıyla yerleştirilmiş. Bu kamera deliğinin üzerinde dinamik ada uygulamasının çalıştığını da vurgulayalım. Bu dinamik ada, yüz tanıma, telefonu şarja taktığınızda gibi bazı noktalarda kendini belli ediyor. Bunu Ayarlar menüsünden Ekstra Özellikler kısmında göreceğiniz Dynamic Port kısmından belirleyebiliyorsunuz. Güzel bir dokunuş olmuş.

Dediğimiz gibi SPARK 20 Pro+ çok ince bir telefon. Elbette ses açma ve güç butonu da buna göre tasarlanmış ve bu tuşlar da ince şekilde telefonun sağ kenarına yerleştirilmiş. Telefonun USB-C portu ve SIM kart çekmecesi de altında yer alıyor. Bu çekmecede 2 SIM kartınız için de yer var, ancak microSD kart desteği maalesef yok. Yani bu telefonun hafızasını fiziksel olarak artıramıyorsunuz.

Hoparlörler ise çift taraflı. Hem üstte hem altta yer alıyor. Güzel bir ses çıkışına sahip. DTS ve Hi-Res Stereo ses sistemi var ve öte yandan hoparlörler, Stereofonik Ses teknolojisi ile telefon ekranını ters çevirdiğinize, sağ ve sol yönü kendisi tespit ediyor. Böylece ses çıkışının sağ ve sol kanalını daima ekranın size bakan yönüne göre ayarlıyor. Sese dayalı bir diğer güzel yanı ise, Volume Plus özelliğinin bulunması. Volume Plus, telefonunuza gelen aramalarda ses açma tuşuna basılı tutarak mevcut ses düzeyini yüzde 200 oranında artırma olanağı tanıyor. Bu da gürültülü ortamlarda rahat bir telefon konuşması yapabileceğiniz anlamına geliyor.

Tasarım konusunda son olarak, telefonun suya ve toza dayanıklılık konusunda IP53 sertifikasına sahip olduğunu hatırlatmak lazım. Bu sertifika, su sıçramalarına karşı telefona koruma sağlıyor. Yani acil anlarda yardımcı olabilir, ama telefonu havuza sokmak veya musluk altında yıkamak gibi fantezilere girişmenizi önermiyoruz.

Bu arada kutu içeriğinden de bahsedelim. Telefonun kutusunda 33’lık şarj cihazı ve kablosu var. Ayrıca USB-C’li bir kulaklık da geliyor olması güzel. Ancak koruma için bir silikon kılıf yer almıyor. Bunu ayrıca temin etmeniz gerekecek.

TECNO SPARK 20 Pro+’ın Ekran Özellikleri Neler?

Evet, bu telefonun görsel açıdan en vurucu özelliklerinin başında, çift kavisli ekranın geldiğini belirtmiştik. Bu çift kavisli ekranı daha çok üst segment telefonlarda görmeye alışkınız. 15 bin lira bandında bir fiyata sahip olan SPARK 20 Pro+ üzerinde çift kavisli bir ekran görmek, kenar çerçevelerinin yok denecek kadar az olması gerçekten telefonu hem çekici kılıyor hem de kullanım anlamında deneyimi olumlu yönde etkiliyor.

Ekranın teknik değerleri ve bunun kullanıma etkileri de iyi bu arada. 6.78 inç boyutunda bir ekranı olan telefonun, çözünürlüğü 1080×2436 piksel seviyesinde. Ayrıca 120 Hz tazeleme hızına sahip ve 1000 nite kadar parlaklık sunuyor. Bu da hem kullanım noktasında akıcı bir imkanı tanıyor, hem parlak güneş ışığı altında görünürlüğü iyi seviyeye taşıyor.

AMOLED panelden oluşan ekranın sağladığı görüntü gayet iyi. Renkler oldukça canlı şekilde görüntüleniyor. Ekranı kendinize göre optimize edebiliyorsunuz. Ekran ayarları kısmında bununla ilgili çokça seçenek var. Renk stilinden renk tonlarını belirleyebilir, ekran yenileme hızını 120Hz, 60Hz veya dinamik şekilde seçebilir, göz bakımı ile mavi ışığı azaltabilirsiniz. Ayrıca parlaklığa ilişkin uyarlanabilir ve yüksek parlaklık modlarını da yine buradan ayarlayabilirsiniz.

Bu arada ekranda Corning Gorilla Glass 5 camı kullanıldığını da hatırlatalım. Bu da ekranın darbelere, düşmelere karşı dayanıklılığının yüksek olması anlamına geliyor. Elbette yine de düşürmemekte yarar var.

Parmak izi sensörü de ekrana entegre şekilde geliyor. Ayrıca ön kamera yoluyla yüz tanıma fonksiyonu da var ve bu özelliğin de fazlasıyla hızlı cevap verdiğini yeri gelmişken söyleyelim.

TECNO SPARK 20 Pro+’ın Kameraları Nasıl?

Gelelim kameralara. Dediğimiz gibi TECNO bu modelde ana kamerayı dairesel bir ka
mera adasının içine yerleştirmiş. TECNO SPARK 20 Pro+, 108 MP boyutunda ana kameraya sahip. Bu kamera 3 kat sensör içi yakınlaştırma sağlayabiliyor. Dijital olaraksa 10 kat yakınlaşma yeteneği sunuyor. Bu ikisi birleştiğinde, orta segmente göre güçlü bir yakınlaştırma yeteneği ortaya çıkıyor.

Arka kamera adasında ayrıca makro ve derinlik sensörleri de yer alıyor. Kamera adasının yanında ise flaşı görebilirsiniz. Ancak bu flaş, sade bir flaş değil, zira çok yüksek boyutta ışık yayıyor. Flaş ışıkları 4 adet ve çift ton şeklinde yerleştirilmiş. Marka buna “Süper Flaş Algoritması” ismini vermiş -ki gerçekten çok güçlü, açıp bakmanızı önermeyiz. Bir süre baktığınız her yerde ışık görüyorsunuz. Telefon ortamdaki ışığa göre spot ışığının gücünü ayarlayabiliyor. Böylece karanlık ortamda fotoğraf çekmek çok kolaylaşıyor. Ayrıca TECNO, flaş ışığına verdiği önemi, sadece arka kamerayla sınırlamamış, telefonun önünde de ön flaş ışığı yer alıyor. Bu da ön kamera ile fotoğraf çektiğinizde veya kayıt aldığınızda işinize bir hayli yarayacaktır. Özellikle Instagram ve TikTok gibi platformlara içerik üretiyorsanız, canlı yayınlar açıyorsanız bu hoşunuza gidecektir diye düşünüyoruz.

Flaşlardan bu kadar bahsetmişken, telefonun gece modu olduğundan da bahsedelim. TECNO düşük ışık senaryolarını sadece flaş ile geçmemiş. SPARK 20 Pro+’ta Süper Gece modu yer alıyor. Arayüzde bunu görebiliyorsunuz. Markanın deyimiyle telefonda, “Nonapiksel Plus” isminde bir kamera teknoloji bulunuyor. Bu teknoloji kamera piksellerinin birleşerek boyutlarının büyümesini sağlıyor. Bu sayede de tek bir pikselin ışık duyarlılığını yüzde 900 oranında artırıyor. Yaptığımız çekimlerde de güzel sonuçlar aldık, ancak sonuçların çok etkileyici durduğunu söylemesi zor, yalnız fena da değil. Telefon düşük ışıkta iyi iş çıkarıyor ancak etkilemeyi başaramıyor. Yeterli ayrıntı ve düşük gren var. Renkler de iyi görünüyor, evet ancak yüzeylerde çok sayıda ince ayrıntı kayboluyor. Işık kaynakları patlıyor, karanlık alanlar bulanıklaşabiliyor. Yine de sınıfı için güzel sonuçlar aldığını kabul etmek gerek.

Hazır kamera performansından bahsediyorken gün ışığı sonuçlarına da değinelim. Spark 20 Pro+’nun ana kamerası piksel birleştirme nedeniyle varsayılan olarak yaklaşık 12 MP’de fotoğraflar çekiyor. Çekilen fotoğraflar genellikle oldukça güzel görünüyor; bolca ayrıntı içeriyor, düşük gren ve küçük keskinleştirme detayları var. Renkler de oldukça tatmin edici. Dinamik aralık iyi, ancak elbette daha iyi de olabilirdi.

108MP fotoğraflar çekmek için arayüzdeki 108MP modunu açmanız gerekiyor. Burada dosya boyutu tabii ki büyüyecek, ancak sonuçlarda, özellikle ayrıntılara baktığınızda fark edilir bir artış göreceksiniz. Sonuçlar gayet tatmin edici.

Spark 20 Pro+’da ultra geniş kamera bulunmuyor, ancak 2MP makro kamera var. Bu kamera çöözünürlüğüne rağmen şaşırtıcı derecede kullanışlı yakın çekimler yakalayabiliyor. Yeterince ayrıntı var ve renkler güzel ve canlı şekilde çıkıyor.

Peki, SPARK 20 Pro+, selfie çekmek isteyenlere ne sunuyor? Telefonun ön kamerası, 32 MP boyutunda. Bu kamera da genel olarak iyi sonuçlar elde ediyor. Detaylara geldiğimizde ise cilt tonunu sanki doğru yakalayamıyor gibi geldi bize, ancak sonuçlara bir de siz bakın, takdir sizlerin.

Video tarafına geldiğimizde ise, ana kameranın oldukça sağlam QHD videolar çekebildiğini söyleyelim. Videolarda ayrıntı seviyesi iyi, renkler güzel görünüyor. Elbette dinamik aralık ve kontrast daha iyi olabilirdi. Hem ön hem arka kamerayla 2K çözünürlüğünde 30fps video kaydı yapabiliyor telefon. Fakat OIS desteği olmadını söyleyelim.

TECNO SPARK 20 Pro+’ın Performansı Nasıl?

Evet, SPARK 20 Pro+’ın performansını çok merak ettiğinizi tahmin ediyoruz. Markanın bu kadar özenerek tasarladığı ve Pro+ olarak da isimlendirdiği bir telefon, performans konusunda kullanıcılara ne sunuyor, şimdi hep beraber öğrenelim.

SPARK 20 Pro+, Android 14 işletim sistemiyle geliyor. Önce bunu söyleyelim. Yani gayet güncel bir telefon var elimizde. İşlemci olarak MediaTek Helio G99 Ultimate kullanılmış. 8 çekirdekli yapıda tasarlanan bu işlemci 2.2 GHz hıza çıkabilirken, günlük kullanımda, sesli veya görsel uygulamalarda ya da oyunlarda sorunsuz ve kararlı bir performans sergiliyor. Ayrıca telefona Mali-G57 MC2 entegre grafik işlemcisini de sağlıyor.

Ancak hepsi bu kadar değil. Telefonda çok güzel bir özellik var ve bu yönüyle ayrıca beğendik. Telefonda yazılım seviyesinde bir hızlandırma yeteneği bulunuyor. Aurora Engine 2.0 adı verilen yapay zeka destekli bu doping, oyunların açılış hızını yüzde 85’e, popüler uygulamaların açılış hızını ise yüzde 95’e değin artırabiliyor. En azından iddia bu yönde. İkinci bir optimizasyon ise Darwin Engine 2.0 ile geliyor. Bu yapay zeka optimizasyon motoru da oyunların kare hızlarını 8 kat artırıyor. Yine Darwin, oyun oynarken telefonun en az 4°C daha düşük ısıyla çalışmasını sağlıyor. Daha düşük ısı ise işlemcinin ve RAM’lerin daha efektif işlem yapmasına destek oluyor.

Tabii bunlar laboratuvar koşullarında ölçülmüş. Ancak biz genel kullanımda gerçekten telefonun fazlasıyla hızlı ve akıcı olduğunu gördüğümüzü söyleyebiliriz. Genel kullanımda zaten kullandığımız uygulamalarda fazlasıyla rahat çalıştığını gördüğümüz telefon, oyunlarda da fazlasıyla iyi bir performans üretiyor. Özellikle PUBG performansını fazlasıyla beğendik. HD çözünürlükte ve yüksek grafik ayarlarında akıcı bir oyun deneyimi sağlıyor. Ayrıca oyun optimizasyonunu yapabilmeniz için oyun ekranındayken bir oyun içi aracıyla performansı da belirleyebiliyorsunuz.

Buna ek olarak telefonun 8 GB RAM’i ve 8 GB’da genişletişmiş RAM desteği bulunuyor. Yani 8GB fiziksel RAM’ine, 8 GB daha sanal RAM takviyesinde bulunabiliyorsunuz. Bunu da yine ayarlardan halledebilirsiniz.

Depolama alanı ise 256 GB yer sağlıyor. Ancak dediğimiz gibi microSD kart desteği yok. 256 GB oldukça geniş bir alan elbette, yalnız yine de tüm arşivini cebinde taşımak isteyenlerin, bunun için bulut depolama çözümlerine başvurması gerekebilir.

Bu arada son olarak NFC özelliğinin de telefonda bulunduğu söyleyelim. Bu sayede kasa önünde temassız ödeme aracı olarak kullanabilirsiniz ya da en basitinden İstanbulKart’ınıza telefonunuzdan kolayca para yükleyebilirsiniz.

TECNO SPARK 20 Pro+’ın Şarjı Nasıl, Ne Kadar Dayanıyor?

Peki, telefonun pili ne kadar dayanıyor? SPARK 20 Pro+, artık telefon piyasasında standart haline gelen 5000 mAh pil kapasitesine sahip. Bugünün telefonları için donanım özelliklerini ve uygulama kullanım yoğunluklarını düşünecek olursak, yüksek kapa
siteli olarak adlandırdığımız 5000 mAh piller, lüks değil ihtiyaç haline dönüştü diyebiliriz. Bu pil kapasitesiyle normal kullanımda telefonu yaklaşık 2 gün boyunca şarj etmeden kullanabiliyorsunuz. Aktif kullanım noktasında iyi bir eşlikçi. Özellikle web dolaşımı ve video izleme deneyiminde pil tüketimini idareli yapıyor ve 12 – 13 saat boyunca dayanabiliyor. Yalnız oyun optimizasyonu konusunda eli biraz açık. 6 saat civarında bir pil performansı sunuyor.

Şarj konusunda ise 30 dakika içinde yüzde 50’yi rahatlıkla dolduruyor. Tam kapasiteye ise 70 dakika dolaylarında ulaşıyor. Yani gayet hızlı şarj olduğunu söyleyebiliriz.

Sonuç

Evet, geldik sonuca. SPARK 20 Pro+, başta da söylediğimiz gibi uygun fiyatına karşın şaşırtıcı yeteneklere sahip bir telefon olmuş. Çift kavisli ekran tasarımıyla Premium bir telefon görünümü sunan cihaz, performansı, performans iyileştirmeleri, kameraları, ekranı, pil ömrü ve hatta stereo hoparlörleriyle orta segmentte amiral gemisi izleri taşıyor. Genel kalite açısından çok sağlam bulduk doğrusu. Bu anlamda 15 bin TL’lik fiyat etiketini de göz önüne aldığımızda, kolaylıkla önerebileceğimiz bir telefon oluyor.

Not: Bu incelemedeki ürün Tecno Mobile Türkiye tarafından tedarik edilmiştir.

Apple’ın bir sonraki nesil kulaklıkları, yeni sensörlerle gelecek

iOS 18 RC sürümünde keşfedilen bazı küçük ipuçları, Apple’ın gelecekteki kablosuz kulaklıklarında sağlık sensörlerine de yer vereceğini gösteriyor.

Apple, geçtiğimiz gün düzenlediği “It’s Glowtime” etkinliğinde, yeni ürünlerini tanıtırken, iOS 18 RC güncellemesini de yayınladı.

iOS 18 RC güncellemesinde bulunan bazı ipuçları, Apple’ın kablosuz kulaklıklarında sağlık sensörlerini test ettiğini gösteriyor. Keşfedilen kodlar, Apple’ın gelecek yıl sağlık sensörlerine sahip yeni nesil bir AirPods Pro piyasaya sürebileceğine dair ipucu veren önceki bir sızıntıyı da doğruluyor.

9To5Mac’in bildirdiğine göre Apple, en son iOS 18 RC güncellemesindeki kodlarla doğrulanan bir dizi sağlık özelliği üzerinde çalışıyor. En son beta sürümünde, kalp atış hızı sensörüyle ilgili bir kod bulunuyor ve “Antrenmanlar sırasında kalp atış hızınızı takip etmek ve Apple Health’e göndermek için her iki kulaklığı da takın. Bluetooth ayarlarında yönetin” talimatları yer alıyor.

Dikkat çekici bir şekilde bu satır, AirPods ve Beats gibi Apple kablosuz kulaklıklarınızı ayarlamanıza olanak tanıyan sistem bileşeninin bir parçası olarak görülüyor. Söylentilere göre, 2025’te piyasaya sürülecek yeni nesil AirPods, sağlık sensörlerine sahip tek kulaklık olmayacak. Apple’ın yeni nesil Powerbeats Pro’ya da sağlık sensörleri eklemeyi planladığı söyleniyor.

Samsung Galaxy S25 Ultra, tam olarak böyle görünebilir

Samsung’un merak edilen yeni amiral gemisi modelinin nasıl görüneceği, bu yeni görüntü ile birlikte tamamen ortaya çıkmış olabilir.

Samsung Galaxy S25 serisi muhtemelen 2025 Ocak ayına kadar ortaya çıkmayacak olsa da, yeni bir görüntü, özellikle Samsung Galaxy S25 Ultra’nın olası tasarımını tamamen ortaya çıkarmış olabilir.

Bir meraklı, Samsung Galaxy S25 Ultra’nın sızan bilgilerini birleştirerek tasarımının render’larını hazırladı ve bu resmi olmayan Samsung Galaxy S25 Ultra render’larını sosyal medyada yayınladı.

Bu yeni render’lar, büyük ölçüde Samsung Galaxy S24 Ultra’ya benziyor, ancak daha yuvarlak köşelere sahip bir telefon ortaya koyuyor.

https://twitter.com/UniverseIce/status/1833718000081662321

Ayrıca, sızıntıları yapan Android Headlines ve @OnLeaks, Samsung Galaxy S25 Ultra’nın sadece 219g ağırlığında olacağını ve hem 232g Samsung Galaxy S24 Ultra’dan hem de 227g iPhone 16 Pro Max’ten daha hafif olacağını iddia ediyor.

Peki sizce Samsung Galaxy S25 sadece görünüm olarak mı öncüllerinden farklılaşacak yoksa daha önce hiçbir tasarımda görmediğimiz fonksiyonel özellikler de getirecek mi? Örneğin iPhone 16 ile deklanşör tuşunun geldiğini gördük. Samsung da buna benzer bir yenilik sağlayabilir mi?

Apple’ın çok fazla bahsetmediği 5 yeni iPhone 16 özelliği

Apple, iPhone 16 serisini resmi olarak tanıttı. Ama tanıtım etkinliğinde pek bahsetmediği bazı yenilikler de var. Şimdi gelin, bu 5 yeni özelliğe birlikte göz atalım…

Önümüzdeki hafta piyasaya sürülecek olan iPhone 16 serisi, Apple’ın bugüne kadarki en iyi iPhone’ları oldukları kesin. Zira yeni telefonlar, geçtiğimiz günlerde düzenlenen It’s Glowtime etkinliğinde resmi olarak tanıtıldı. Ama bu etkinlikte, Apple’ın bahsetmediği ya da ön plana çıkarmadığı bazı önemli iPhone 16 özellikleri de vardı.

iPhone 16 modelleri çok daha hafif

Phone 16 modelleri, daha önceki tüm iPhone sürümlerinden daha hafif olacak. iPhone 15 serisi özellikle Pro modellerde titanyuma geçiş sayesinde önemli bir hafifleme sağladı. Şirket, 2024’te normal iPhone modellerini seleflerinden biraz daha hafif hale getirebildi, ancak Apple, telefonları 6,3 inç ve 6,9 ​​inç ekranlarla daha büyük hale getirdiği için aradaki farkın çok belli olmayacağı söylenebilir.

Wi-Fi 7

Apple, iPhone 16 Pro duyurusunun sonunda, yeni iPhone’un Wi-Fi 6e’den daha yeni olan Wi-Fi 7 teknolojisine sahip olduğunu açıkladı. Bu yeni standart, destekleyen modemlerde daha hızlı indirme hızları ve daha fazla kararlılık sunuyor. Başka bir deyişle, yeni iPhone’ların bağlantı hızı eskisine göre daha iyi olacak.

QuickTake ve 4K

Video tarafında ise Apple’ın QuickTake’i 1080p’den 4K’ye yükselttiğini görüyoruz. Bu özellik, kullanıcıların varsayılan fotoğraf modundan çıkmadan video çekmesine imkan tanıyor ve fotoğraflarınızla videolarınız arasında mükemmel bir geçiş sunuyor.

Gizli mmWave anteni

mmWave 5G hala yalnızca ABD’de mevcut olsa da, Apple iPhone 16 Pro modellerinde anteni gizleyerek bu alana yeni Kamera Kontrol düğmesini yerleştirdi. Ayrıca şirket, en sonunda LTE Apple Watch modellerinde de kırmızı anten çemberini kaldırdı.

İnanılmaz hızlı kablosuz şarj

iPhone 16 telefonlar kablosuz şarj tarafında da büyük bir güncelleme aldı ve artık 20W, 25W ve 15W hızlarıyla şarj edilebiliyor. Kablolu şarj hızı, 20W ile önceki nesillere göre değişmiş değil. Kablosuz şarj tarafında ise MagSafe şarj cihazları için 25W’a ve Qi2 şarj cihazları için 15W’a yükseltme görüyoruz.

Dünyamız, geçici bir süre için de olsa, iki aya sahip olacak

Dünyamızın tek bir uydusu olduğunu ve ona da Ay dendiğini hepimiz biliyoruz. Ama yakında, kısa bir süre için de olsa, ikinci bir aya daha sahip olacağız. Peki bu nasıl olacak?

Eylül ayının sonundan itibaren Dünya, geçici olarak iki uyduya sahip olacak. Ne yazık ki bu durum iki aydan az sürecek ve bu geçici ikinci uyduyu çıplak gözle görebilmeniz pek olası değil.

Bu yeni mini uydu, 7 Ağustos’ta Asteroid Terrestrial-Impact Last Alert System (ATLAS) tarafından keşfedilen 2024 PT5 adlı küçük bir asteroit olacak. Nesne, Dünya’nın yer çekimi tarafından geçici olarak yakalanacağı bir yörüngede ilerliyor. İspanya’dan Universidad Complutense de Madrid araştırmacıları Carlos ve Raúl de la Fuente Marcos tarafından yapılan hesaplamalara göre, asteroit 29 Eylül’den 25 Kasım’a kadar Dünya’nın yörüngesinde olacak. Bu süre içinde gezegenimizin çevresinde sadece bir yörüngeyi tamamlayıp hızla uzaklaşacak.

2024 PT5, sadece 10 metre genişliğinde çok küçük bir asteroit olduğu için çıplak gözle görülmesi mümkün olmayacak. Hatta EarthSky’ın belirttiğine göre, en iyi ihtimalle 22’lik nispeten sönük bir büyüklük değerine sahip olacak olan asteroit, muhtemelen amatör bir teleskopla bile görülemeyebilir.

Research Notes of the AAS dergisinde yayınlanan makalede, çift ay senaryosunun gezegenimiz için nadir olduğunu ancak bazen gerçekleştiği belirtiliyor. Benzer bir olay, Temmuz 2006’da, bir mini ayın Dünya’nın etrafında yaklaşık bir yıl asılı kalmasıyla gerçekleşti. Bir başka örnekte, Mayıs 2020’de Dünya’nın yerçekiminden kaçmadan önce birkaç yıl gezegenin etrafında yörüngede kaldı. Dünya’nın yerçekimi tarafından çekilen ancak gezegenin etrafında tam bir yörüngeyi tamamlamadan kaçabiliyor.

Eğer 2024 PT5’i takip etmek için bu fırsatı kaçırırsanız, gök bilimcilerin söylediğine göre 9 Ocak 2025’te tekrar Dünya’nın yanından geçecek.

Google Gemini’ın bile Google’ı haksız bulduğu dava

Google’ın, yapay zeka servisi için kullandığı Gemini ismi ile başı dertte. Bir yapay zeka şirketi, internet devine Gemini ismi için dava açtı. İşin ilginci ise, Google Gemini’ın bile, davada Google’ı haksız bulmuş olması.

Kurumsal bir yapay zeka platformu sunan “Gemini Data” isimli şirket, kendi yapay zeka hizmetini aynı isimle adlandırdığı için Google’a dava açtı.

Google, Aralık 2023’te Gemini model ailesini tanıttıktan sonra Şubat ayında, Bard olan üretken yapay zeka hizmetinin adını da Gemini olarak değiştirdi. Ancak Google, bu ismin halihazırda bir yapay zeka markası olarak kullanıldığına dair yeterli araştırma yapmadan bu değişimi yapmış gibi görünüyor.

Hafta içinde San Francisco federal mahkemesine sunulan şikayet dilekçesinde “Sofistike bir şirket olarak Google, tüm AI ürün serisini kamuya açık bir şekilde yeniden markalamadan önce şüphesiz bir ticari marka izni araştırması yaptı ve bu nedenle Gemini Data’nın ‘GEMINI’ markası üzerindeki tescilli ve münhasır haklarının kesin olarak farkındaydı” deniyor ve şöyle devam ediliyor: “Yine de Google, Gemini Data’nın münhasır haklarının üzerine tereddüt etmeden buldozer gibi gitme kararını verdi.

Gemini bile Google’ı haksız buldu

ABD Patent ve Marka Ofisi (USPTO), isim çakışmasının tüketicilerin kafasını karıştırma ihtimalinin düşük olduğu durumlarda farklı işletme türleri için benzer isimlere izin veriyor. Ancak, aynı endüstri sektöründe isim tekrarına genellikle izin verilmiyor.

Üstelik işin komik yanı, Google’ın yapay zeka servisi Gemini’ye bu konu sorulduğunda, Gemini Data şirketinin haklı olduğu yorumunu yapıyor. Besle kargayı oysun gözünü dedikleri tam olarak bu olsa gerek…

Instagram’ın yapay zeka etiketleri yine değişiyor

Yapay zeka tarafından oluşturulan içeriğin etiketlerini sosyal medyada göstermek bir zorunluluk ama Meta, onları artık biraz daha zor görünecek şekilde düzenleyecek.

Meta, Instagram, Facebook ve Threads’te üretken yapay zeka kullanılarak düzenlenmiş veya manipüle edilmiş içerikleri etiketleme şeklini bir kez daha değiştiriyor.

Meta, “AI Bilgisi” etiketinin doğrudan kullanıcının adının altında değil, bundan böyle AI ile düzenlenmiş resim ve videoların sağ üst köşesindeki bir menüde görüneceğini duyurdu. Böylece yapay zeka içeriklerinin normalleştirilmesi dönemi de başlamış oluyor. Zira artık bir görselde yapay zeka parmağı olup olmadığını bir bakışta görmek mümkün olmayacak.

Gerçek görüntüleri mi etiketlesek?

Şirket, değişikliklerin platformlardaki görüntü ve videolarda “kullanılan yapay zekanın kapsamını daha iyi yansıtmak” için yapıldığını söylüyor.

Ancak aslında gerçekte olan şey, artık tamamen yapay zeka içerikleriyle dolan sosyal medya servislerinde, yapay zeka içeriklerini “normalleştirdiğimiz” dönemin başlıyor oluşu… Bundan sonra gerçek bir fotoğraf kamerasıyla çekilmiş gerçek bir fotoğraf yayınladığımızda üzerine “gerçek görüntüdür” yazmamız daha pratik olacak gibi görünüyor.

Galaxy S25’in sızan görüntüleri, tanıdık bir tasarıma işaret ediyor

Galaxy S25 serisinin standart giriş modeline ait olduğu iddia edilen yeni görüntüler, tasarım açısından büyük yenilikler beklemememiz gerektiğini söylüyor.

Şimdiye kadar ortaya çıkan Samsung Galaxy S25 sızıntılarının neredeyse tamamı, üst seviye model olan Samsung Galaxy S25 Ultra’ya odaklanıyordu. Ancak şimdi standart Samsung Galaxy S25’in tasarımını da ilk kez görüyor olabiliriz. Android Headlines ile işbirliği yapan ve önemli bir geçmişe sahip olan sızıntı kaynağı @OnLeaks, Galaxy S25 için ilk render görüntülerini paylaştı. Bu görsellerde görünene göre Samsung, Galaxy S25 için Galaxy S24’e benzeyen bir tasarım sunacak.

Sızan Galaxy S25 görselleri, Galaxy S24’te olduğu gibi telefonun arkasının sol üst tarafında dikey bir düzende yer alan üç lensli kamera dizisini ve benzer bir şekilde yerleştirilmiş bir flaşı gösteriyor. Ön tarafta ise düz bir ekranın üst ortasında kamera deliği yer alıyor.

Ancak tasarım tamamen aynı değil ve bazı değişiklikler görülebiliyorr. Kamera lenslerinin etrafındaki muhafaza daha büyük ve siyahken, Samsung Galaxy S24’te daha küçük ve gümüş rengindeydi. Ayrıca, Galaxy S25’teki çerçeveler daha ince görünüyor.

Sızıntılar, Samsung Galaxy S25’in de, 6,2 inç bir ekrana sahip olduğunu iddia ediyor. Ancak cihazın muhtemelen inceltilmiş çerçevesinden kaynaklı olarak, telefon S24’ten biraz daha küçük boyutlara sahip olabilir.

Eğer bu sızıntılar doğruysa, Samsung Galaxy S25, Galaxy S24’ten biraz daha küçük olacak ancak genel olarak oldukça benzer gözükecek.

Minik robot sürülerini vücudumuza enjekte edecekler

Bilim insanları, ‘tıpta yeni çığırlar açabilecek’ bir buluşla, beyin kanamalarını tedavi etmek için minik robot sürülerinin vücudumuza enjekte edilebileceğini söylüyor.

Uzmanlara göre beyin kanamalarının tedavisinde minik manyetik robot ordularının kullanılması mümkün olabilir ve bu gelişme, “tıpta yeni ufukların önünü açabilir.

Araştırmacılar tarafından geliştirilen, her biri kırmızı kan hücresinin yaklaşık yirmide biri büyüklüğünde olan ve bir sürü halinde uzaktan yönlendirilebilen nano ölçekli robotların, her yıl dünya çapında yaklaşık yarım milyon ölüme neden olan beyin anevrizmalarının hassas, düşük riskli tedavisini sağlayabilecekleri umuluyor.

Beyin atardamarında patlayıp ölümcül kanamalara neden olabilen kanla dolu bir şişkinlik olan bu durum, felç ve sakatlığa da yol açabilir. DailyMail’in haberine göre, Edinburgh Üniversitesi Mühendislik Okulu’nun eş liderliğindeki ekip, anevrizma modellerini ve tavşanları kullanarak çeşitli laboratuvar testleri gerçekleştirdi. Bu çalışmalar için, tam olarak belirli sıcaklıklarda erimek üzere tasarlanmış bir kaplamayla kaplanmış kan pıhtılaştırıcı ilaçlardan oluşan manyetik nanobotlar tasarladılar. Birkaç yüz milyar robot bir atardamara enjekte edildi ve ardından mıknatıslar ve tıbbi görüntüleme kullanılarak anevrizma bölgesine uzaktan yönlendirildi.

Nanobot ordusu pozisyonuna geldiğinde, araştırmacılar mıknatıslar kullanarak onları bir araya getirdiler ve kaplamalarının erime noktasına kadar ısıttılar. Böylece ilaç beyindeki kanamayı önleyebileceği veya durdurabileceği tam noktaya bırakıldı.

Bulgularını Small dergisinde yayınlayan ekip, minik robotların insan vücudunun içinde minimal invaziv bir şekilde karmaşık görevleri gerçekleştirmek için uzaktan kontrol edilebileceği bir geleceğe işaret ettiğini belirtti. Bu yöntem, beyin anevrizmalarının tedavisinin yanı sıra belirli noktalara ulaşması gereken ilaçların iletimi ve hatta organların onarılması gibi başka kullanım alanlarına da sahip olabilir.

Araştırmacılar, normalde oldukça riskli ve hassas olan pek çok cerrahi operasyonun bu nanobotlar sayesinde çok daha az invaziv ve daha güvenli bir şekilde gerçekleştirilebilmesinin mümkün olduğunu söylüyor ve hatta bu sayede stent gibi implantlara olan ihtiyacın da azaltılabileceğini belirtiyorlar.

Dünyada en çok plastik kirliliği üreten ülkeler açıklandı: Türkiye kaçıncı sırada?

Binlerce yıl doğada kalan ve kirlilik yaratan plastiği dünyaya en çok hangi ülkelerin saçtığını biliyor musunuz? İşte listenin ilk on sırası ve Türkiye’nin listedeki yeri.

İnsanoğlu bu şekilde üretmeye ve dünyayı kirletmeye devam ederse, bir noktadan sonra bütün dünya plastikle kaplanabilir. Öyle ki şu anda bile Pasifik Okyanusu’nda dalgaların ve rüzgarların sürüklemesiyle ülke büyüklüğünde dev plastik adaları oluşmuş durumda. Peki dünyadaki en çok plastiği hangi ülkeler üretiyor?

Leeds Üniversitesi’nden bilim insanları, en fazla plastik kirliliğinden sorumlu 10 ülkeyi ortaya çıkarmak için yapay zeka modellemesi kullandı. Araştırmacılar genel olarak 2020 yılında 52 milyon ton toplanmamış plastik atığın çevreye karıştığını ve buna maruz kalanlar için ciddi bir sağlık riski oluşturduğunu hesapladılar.

Hindistan bir yılda 9,3 milyon ton atık yaratarak plastik kirliliğinin en büyük üreticisi olarak tabloda ilk sırada yer alırken, onu Nijerya ve Endonezya

İlk onu tamamlayan ülkeler şu şekilde sıralanıyor: Pakistan, Bangladeş, Rusya, Brezilya, Tayland, Kongo Demokratik Cumhuriyeti. Türkiye ise, 246 ülkeden oluşan listenin 25. sırasında, yani üstlerde yer alıyor yer alıyor.

Araştırmacılar, 127 ülkedeki 500 şehirden toplanan verilere dayanarak, yapay zekayı kullanarak yılda ne kadar atık üretildiğini ve bunlara ne olduğunu tahmin edebildiler. Her yıl 400 milyon tondan fazla plastik üretildiği ve bunun 52 milyon tonunun yakıldığı ya da açıkta bırakıldığı tahmin ediliyor. Bağlam açısından bu rakam, Londra’nın tamamını bir metre kalınlığında bir atık tabakasıyla kaplamaya yetecek kadar çöp anlamına geliyor.

Plastikten kaçış yok

Denizlerdeki ve okyanuslardaki plastikler bizi ilgilendirmez diye düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Bu kimyasal maddeler, sürekli havayı ve suyu zehirleyerek, içme sularına ve toprağa zararlı kimyasalların karışmasına sebep oluyor. Su ve besin yoluyla insan vücuduna giren bu kimyasallar ise endokrin sistemini bozmak başta olmak üzere, insan hayatını kısaltan ve ağır hastalıklara yol açan bir sorun olarak karşımıza duruyor. Öyle ki, “dağ başına gidip doğada kendi başıma yaşayayım” diyerek de kurtulamayacağınız bu sorun sizi dağdan gürül gürül akan ve tertemiz sandığınız doğal kaynak suyunu içerken bile bulabiliyor. Çünkü o kaynağa nereden plastik ve benzeri kimyasal atıkların sızdığını bilemiyorsunuz.

Bir sonraki market poşetinizi çöpe atmak üzere alırken bu bilgi aklınızda olsun…