Güneri Cıvaoğlu Kimdir? Hayatını Kaybeden Duayen Gazeteci Güneri Cıvaoğlu Neden Öldü?

Türk basınının duayen isimlerinden Güneri Cıvaoğlu, hayatını kaybetti. Bir süredir yoğun bakımda tedavi gören Cıvaoğlu’nun vefatı, Türk medyasını ve sevenlerini yasa boğdu. Peki başarılı gazeteci, köşe yazarı, sunucu ve avukat Güneri Cıvaoğlu kimdir …

Türk basınının duayen isimlerinden Güneri Cıvaoğlu, hayatını kaybetti. Bir süredir yoğun bakımda tedavi gören Cıvaoğlu’nun vefatı, Türk medyasını ve sevenlerini yasa boğdu. Peki başarılı gazeteci, köşe yazarı, sunucu ve avukat Güneri Cıvaoğlu kimdir? Güneri Cıvaoğlu neden öldü? 

İşte, detaylar…

Güneri Cıvaoğlu Kimdir?

Güneri Cıvaoğlu, 30 Temmuz 1939 yılında Ankara’da dünyaya geldi. Lisans eğitimini Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamlayan Cıvaoğlu, öğrencilik yıllarında gazeteciliğe adım attı. Buradaki eğitiminin ardından bir süre de  Strasbourg Üniversitesi’nde ekonomi okudu.

Güneri Cıvaoğlu’nun Gazetecilik Kariyeri

1960’lı yıllarda gazeteciliğe adımını atan Güneri Cıvaoğlu, öğrencilik yıllarında Akis dergisi ve Yeni İstanbul gazetesinde muhabirlik yaptı. Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu’nun (TRT) kuruluş döneminde sabah haberlerini hazırlayan ekipte görev aldı. Strasbourg Üniversitesi’ndeki eğitiminden sonra Tercüman gazetesinin genel yayın yönetmenliğini üstlendi. Daha sonra Ortakları arasında da bulunduğu Güneş gazetesinde genel yayın yönetmenliği yaptı. 

Artık tüm Türkiye’nin tanıdığı bir isim haline gelen Güneri Cıvaoğlu, 1986 ila 1996 yılında güçlü kalemiyle de başarılarına başarı kattı. Bu dönemde Sabah gazetesinde köşe yazarlığı yapan Cıvaoğlu, Show TV’nin yöneticiliğini de üstlendi. 1996 yılından beri Milliyet gazetesinin başyazarı olan ve Türk basınının duayen isimleri arasında yer alan Güneri Cıvaoğlu, haber bülteni sunucusu ve televizyon sunucusu olarak da ekranlarda da yer aldı.

Güneri Cıvaoğlu, uzun yılladır sunuculuğunu üstlendiği Şeffaf Oda programıyla hafızalara kazındı.

1996 yılında Kanal D ekranlarında ana haber bülteni sunucusu olarak karşımıza çıkan Güneri Cıvaoğlu, 2012 yılına kadar Kanal D ekranlarında sunuculuğa devam etti. Bu süreçte ‘Durum’ adlı bir televizyon programı sundu. Sunuculuğunu üstlendiği ‘Şeffaf Oda’ programı ile ise uzun yıllar farklı sektörlerden konukları ağırladı. Hafızalara kazınan programa ilk olarak Kanal D’de başlamış ilerleyen yıllarda farklı televizyon kanallarında devam ettti. 2013 yılında TV 8’e geçti, burada üç yıl çalıştı.

Güneri Cıvaoğlu, İstanbul barosuna kayıtlı bir avukat, Türk medyasının başarılı isimleri arasında yer alan bir duayen ve İstanbul Üniversitesi’nde iletişim dersleri veren başarılı bir gazeteciydi.

Ünlü gazeteci Güneri Cıvaoğlu, kariyer hayatı boyunca birçok gazetenin dışında televizyon kanalında çalıştı. Show TV, ATV, Kanal D, FOX TV, TV8 ve CNN Türk, Cıvaoğlu’nun ekranlarda seyircinin hafızalarına kazındığı kanallardandı.

Güneri Cıvaoğlu Neden Öldü? Hastalığı Neydi?

Milliyet Gazetesi’nin duayen ismi Güneri Cıvaoğlu, bir süredir yoğun bakımda tedavi görüyordu. İstanbul’da bir restoranda dengesini kaybederek düşen Cıvaoğlu, 21 Temmuz’da hastaneye kaldırılmıştı. Düşmenin etkisi ile beyninin iki noktasında ödem oluşan ve inci bir kanama tespit edilen Cıvaoğlu’nun tedavisine bir süredir yoğun bakımda devam ediliyordu. 1 Ekim 2024 tarihinde hayatını kaybeden başarılı gazetecinin cenazesi yarın toprağa verilecek. 

1996 yılından beri bünyesinde yer aldığı Milliyet Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Özay Şendir, Güneri Cıvaoğlu’nun vefat haberini ‘Güneri ağabeyi kaybettik’ sözleriyle kamuoyuna duyurdu.

Burger King’in Trafik Sıkışıklığını Fırsata Çevirdiği Eşsiz Pazarlama Kampanyasının Hikâyesi

Düşünün ki, ilerlemeyen bir trafikte sıkışıp kalmışsınız ve mideniz gurulduyor. Oldukça can sıkıcı değil mi? Haydi gelin, Burger King’in bu tat kaçırıcı durumu nasıl lehine çevirdiğinden bahsedelim.

Şüphesiz ki trafiğe takılmak, dünyanın her yerinde tat kaçırıcı bir durum olarak anılıyordur.

Peki, iş çıkışı aç karnına trafiğe takılmışken bir anda telefonunuza “Burger King size geliyor!” gibi bir bildirim gelse?

İşte Burger King’in “Trafik Sıkışıklığı Whopper’ı” kampanyası tam olarak bunu yapıyor!

Dünya genelinde büyük şehirlerde yaşanan ve bitmek bitmeyen trafik sıkışıklıkları, bir fast-food devine yeni bir pazarlama kampanyası olanağı sunmuş.

Marka, bu durumu fırsata çevirerek, Meksika’nın en yoğun bölgelerinden birinde yenilikçi bir kampanya yapmak için kolları sıvıyor.

Kampanyanın odağında ise, trafikte bunalmış ve acıkmış müşterilere hamburger teslimatı yaparak onları trafiğin yorucu ve bunaltıcı gerçekliğinden uzaklaştırmak var!

Peki Burger King bunu tam olarak nasıl başarmış?

İlk olarak, Google Maps API’sini kullanarak Meksika’nın en yoğun trafik bölgelerini tespit ediyorlar.

Ardından, sürücülerin trafikte en az 30 dakika sıkışmış ve bir Burger King şubesine 3 km mesafede bulundukları tespit edildiğinde, müşterilere yiyecek siparişi verebileceklerini bildiren bir bildirim gönderiyorlar.

Sipariş veren müşterilerse, kısa bir süre sonra lezzetli hamburgerlerine kavuşuyorlar!

Kampanyanın başarısının ardında sadece teslimat hizmeti değil, aynı zamanda yaratıcı bir reklam stratejisi yattığını da belirtmek gerek.

Kampanya, elektronik reklam panoları ve afişler aracılığıyla şehir genelinde dinamik bir tanıtım gerçekleştirilerek destekleniyor.

Yani sürücüler sadece telefonlarına gelen bildirimlerle değil, aynı zamanda trafik boyunca karşılaştıkları dijital panolarla da kampanyaya yönlendiriliyor.

Bu sayede, marka mesajı hem fiziksel hem de dijital kanallarla desteklenerek müşterilere ulaşıyor ve bu sayede bu kampanya Burger King için büyük bir başarı oluyor.

Kampanya, Meksika’daki siparişlerin %63 oranında ve uygulama indirme oranlarının tam 44 kat artmasıyla sonuçlandı.

Bu başarılı kampanya sonucunda, Burger King uygulaması Meksika’da en çok kullanılan fast-food restoranı uygulaması olmayı başardı!

Kaynak: The Washington Post

Silikon Vadisi’nde Şiddetle Karşı Çıkılan Yapay Zekâ Düzenlemesi Veto Edildi

Silikon Vadisi’ne ev sahipliği yapan Kaliforniya’da tartışılan yapay zekâ düzenlemesi veto edildi. Google, OpenAI ve Meta’dan mühendisler, böyle bir düzenlemeyi istemiyorlardı.

Geçtiğimiz haftalarda sizlerle paylaştığımız bir haberimizde, Silikon Vadisi’ne ev sahipliği yapan Kaliforniya’nın yapay zekâ ile ilgili bir yasal düzenlemesinden bahsetmiştik. OpenAI, Google ve Meta gibi şirketlerde çalışan bazı mühendisler, söz konusu düzenlemenin yürürlüğe girmemesi gerektiğini savunuyorlardı.

Şimdiyse konuyla ilgili önemli bir gelişme yaşandı. Kaliforniya Valisi Gavin Newsom, yasa tasarısı ile ilgili nihai kararını verdi. Vali Newsom, tasarıyı veto etti. Konuyla ilgili açıklama yapan Gavin Newsom, bu tür bir düzenlemenin yenilikçi teknolojiler geliştirilmesini engelleyebileceğini, hatta teknoloji devlerinin Kaliforniya’dan ayrılmaya karar verebileceklerini söyledi. Tasarı, bu nedenlerden ötürü veto edilmiş oldu.

Güvenlik testleri ve resmî denetim zorunlu olacaktı

“SB 1047” olarak anılan düzenleme, yapay zekâ teknolojilerine yönelik bazı zorunluluklar getiriyordu. Bu bağlamda; geliştirilen bir teknoloji güvenlik testlerine girecek, resmî olarak denetlenecekti. Ayrıca geliştirilen teknolojinin “tehdit hâline gelmesi” hâlinde kapatılma olasılığı da gündemde olacaktı. Vali Gavin Newsom’un veto kararı ile sektör çalışanlarının tepki gösterdiği düzenleme, şimdilik rafa kalkmış oldu.

Yapay zekâ sektörüne yönelik yasal düzenlemelere ihtiyaç olduğu, herkesin kabul ettiği bir durum. Ancak söz konusu düzenlemelerin çizeceği çerçeve, uzun bir süre daha tartışılacak gibi görünüyor. Bakalım politika yapıcılar, “SB 1047” yerine nasıl bir düzenleme hazırlayacaklar…

BYD, En Çok Satan İki Modelinden Oluşan 97 Bin Aracını Geri Çağırdı: Yangın Riski Var!

Dünyanın en büyük elektrikli araç üreticilerinden olan BYD, yangın riski nedeniyle 97 bin aracını geri çağırdı. Bu araçlar, şirketin en çok satan 2 modelini içeriyor.

Türkiye’ye 1 milyar dolarlık yatırım yapıp fabrika kurmayı planlayan BYD, dünyanın en büyük elektrikli otomobil üreticilerinden biriydi. Ancak şirket, bugün araçlarında yaşadığı bir sorun nedeniyle gündeme geldi.

Dev marka, dün Çin’deki yetkililere yaptığı açıklamada 97 bin civarı elektrikli otomobilini geri çağırdığını ifade etti. Çağrılan modellerin Dolphin ve Yuan Plus araçlardan oluştuğu aktarıldı. Geri çağırma

Araçlar, yangın riski oluşturabilecek bir üretim hatası nedeniyle geri çağrıldı

*BYD Dolphin

Kararın nedeni ile ilgili de açıklama yapıldı. Buna göre Kasım 2022 ila Aralık 2023 arasında üretilen Dolphin ve Yuan Plus elektrikli modellerde bir üretim hatası fark edildi. Bu hata direksiyon kontrol ünitesinde. Yangın riski taşıması da kullanıcılar için önemli bir tehlike teşkil ediyor.

Bayilere geri çağrılan araçlara, fiziksel olarak bir düzeltme yapılacağı gelen bilgiler arasında. Etkilenen otomobiller arasında herhangi bir ithal edilmiş araç yer alıp almadığı ise bilinmiyor. Dolphin ve Yuan Plus’ın BYD’nin 2023’te en çok satan iki modeli olduğunu belirtelim. Bu araçlar, şirketin sattığı 3 milyon otomobilin %26’sını oluşturuyor. Yani kullanan kişi sayısı bir hayli fazla.

Türkiye de El Salvador Gibi Resmî Para Birimini Bitcoin Yapsa Ekonomimiz Nasıl Etkilenirdi? (Birçok Avantajı ve Dezavantajı Olabilir!)

El Salvador gibi ülkelerin resmî para birimi olarak Bitcoin’i benimsediğini biliyoruz. Peki ya Türkiye de aynısını yapsa hayatlarımızda neler değişirdi dersiniz? Haydi gelin anlatalım.

Haydi birlikte ütopik sayılabilecek bir senaryoya doğru yola çıkalım. Ekmek almak için markete gittiğinizi ve ödemenizi Bitcoin ile yaptığınızı düşünün. Kulağa garip geliyor değil mi?

Peki bu senaryo gerçek olsaydı? Ekonomimiz nasıl şekillenir, günlük alışkanlıklarımız nasıl değişirdi? Gelin, Türkiye’nin para birimi olarak Bitcoin’i benimsemesi durumunda neler yaşayabileceğimizi inceleyelim.

Böyle bir durumda ilk göreceğimiz etki ekonomik dalgalanmalar olabilir.

Bitcoin’in fiyatı oldukça volatil. Bu da demek oluyor ki söz konusu kripto varlığın fiyatı dünyadaki pek çok farklı faktöre bağlı olarak sürekli değişebiliyor.

Bu durum enflasyonla boğuşan Türkiye ekonomisi için büyük bir belirsizlik yaratabilir.

Bitcoin’in merkezi olmayan bir dijital para birimi olduğunu düşündüğümüzde, bu durum olası bir durumda Merkez Bankası faiz oranlarını ayarlayarak ekonomiyi yönlendiremez hâle geleceğini gösterir ve bu da fiyat istikrarını bozabilir.

Aynı zamanda, Bitcoin’in sınırlı arzı enflasyonun kontrol edilmesini daha da zor hale getirebilir.

Bildiğimiz üzere Bitcoin’in arzı toplam 21 milyon adet ile sınırlı.

Bu durum aslında Bitcoin’i daha değerli yapan en önemli özelliklerinden biri olsa da ülke ekonomisini yönetmek için alınacak aksiyonların sınırlanmasına sebep olacaktır.

Örneğin, arzın sınırlı olması demek, merkez bankalarının olası durumlarda para arzını arttırmasının, yani para basmasının mümkün olmayacağı anlamına geliyor.

Yani Bitcoin, merkeziyetsiz yapısı ve sınırlı arzı ile resmî bir para birimi olarak belirlendiğinde, hükümetlerin müdahale etme gücünü sınırlayabilir.

Peki günlük yaşantımızda ne gibi şeyler değişirdi dersiniz? İlk olarak herkesin dijital cüzdanlar kullandığını göreceğimizi söyleyebiliriz.

Fiziksel para kullanımının büyük ölçüde azalacağı, hatta belki de tamamen ortadan kalkması beklenebilir.

Ancak bu durumun özellikle yaşlı kesim ve dijital teknolojiye alışkın olmayanlar için büyük bir zorluk yaratabileceğini de söylemek gerek.

Bitcoin cüzdanları, şifreler, QR kodları derken, para kullanımının gitgide dijitalleştiğini görebiliriz.

Ayrıca, Bitcoin’in fiyatındaki dalgalanmalar market alışverişinden konut kiralarına kadar her alanda kendini gösterecektir.

Örneğin, bugün 0.001 Bitcoin’e aldığınız bir ürün, ertesi gün fiyatının değişmesiyle daha pahalı ya da ucuz olabilir.

Bu durum, fiyat istikrarını tamamen bozarak insanların harcama alışkanlıklarını derinden etkileyecektir.

Türkiye’de Bitcoin’in para birimi hâline gelmesi, bankacılık sektöründe büyük değişikliklere neden olabilir!

Bitcoin’in resmî para birimi olarak benimsendiği senaryoda, geleneksel bankacılık işlemlerinin yerini daha yenilikçi çözümlerin aldığını görmek mümkün olabilir.

Bu doğrultuda bankaların kripto varlıklara dayalı finansal ürünler çıkarması beklenebilir.

Ancak, bu geçiş sürecinde güvenlik önlemlerinin çok sıkı olması gerekir çünkü Bitcoin’in dijital yapısı, siber saldırıları riskini barındıracağından özellikle finansal kuruluşların siber güvenlik gibi konulara büyük yatırım yapması gerekir.

Bitcoin’in resmî para birimi olmasıyla birlikte, kripto paralara olan ilginin de büyük ölçüde artacağını söyleyebiliriz.

Dolayısıyla artan ilgi ile ilk etapta piyasalarda olumlu rüzgârlar estiğini ve yatırımcıların kripto varlıklara yöneldiğini görebiliriz.

Ancak piyasanın yüksek bir volatiliteye sahip olması hem büyük kazançlar hem de büyük kayıplara sahne olabileceğinden, bu aşamada ciddi kayıplar yaşanmaması için halkın finansal okur yazarlığının güçlü olması gerektiğine vurgu yapmakta da fayda var.

Tasarruflarını geleneksel para birimleriyle tutan insanlarsa Bitcoin’in volatil yapısından dolayı gelecekteki ekonomik durumlarını tahmin etmekte zorlanabilirler.

Bu durum, uzun vadeli bir finansal planlama yapmayı zorlaştıracak ve ekonomik belirsizlik yaratacaktır.

Özetle, Türkiye’nin resmî para birimi olarak Bitcoin’i benimsemesi, birçok avantajı ve dezavantajı beraberinde getiriyor.

Yani bu süreç, dikkatlice planlanması ve her aşamasında titizlikle ilerlenmesi gereken bir süreç olarak öne çıkıyor.

Fiyat dalgalanmaları, ekonomide belirsizlik yaratırken, dijitalleşme sürecine hız kazandırabilir ve küresel çerçevede yatırımcıların ilgisini çekebilir.

Ancak, bu süreçte halkın hem dijital hem de finansal okuryazarlığını artırmak, siber güvenliği sağlamak ve geleneksel ekonomik yapı ile kripto dünyası arasında dengeli bir köprü kurmak şart gibi görünüyor.

Apple’ı Mahkemelerde Süründüren Epic Şimdi de Google ve Samsung’u Dava Ediyor!

Epic Games’in açtığı davalara bir yenisi daha eklenirken bu defa Google ve Samsung kendilerini savunma makamında buldu.

Epic Games’in Apple ve Google başta olmak üzere pek çok firmaya dava açtığı biliniyor. En son dört yıl önce Google’ı dava eden ve geçtiğimiz ay bu davayı kazanan Epic, bir kez daha mahkemeye gidiyor. Bu defa firmanın hedefinde Google ile beraber Samsung da yer alıyor. 

Yeni davanın konusu ise Samsung’un yeni akıllı telefonlarında varsayılan olarak aktif durumda bulunan “Otomatik engelleme” özelliği oldu. Bu özellik açık olduğunda akıllı telefonlara yalnızca “yetkilendirilmiş kaynaklardan” uygulama indirilmesine izin veriliyor. Bu durumda da sadece Google veya Samsung mağazalarından uygulama indirilebiliyor. 

Epic Games Mağazası işleri karıştırdı

Epic Games dört yıl önce dava açtığında kendi uygulama mağazasına sahip değildi ancak 16 Ağustos tarihinde Epic Games Store, Android cihazlar için küresel olarak, Apple cihazlar için ise AB ülkelerinde hizmete girmişti. Epic, kendi mağazalarının indirilmesinin çok daha zor hâle getirildiğini iddia ediyor. Firmanın iddiasına göre otomatik engelleme özelliği aktifken 21 adımda gerçekleşen indirme işlemi özellik kapalı olduğunda ise sadece 4 adımda tamamlanıyor. Epic Games bu durumun kullanıcıların vazgeçmesine neden olduğunu iddia ediyor.

İndirme işlemi başarısız olduğunda otomatik engelleme özelliğinin nasıl kapanacağını belirtmemesi ve bu özelliği kapatmak için kullanıcıları bir miktar uğraştırıyor olması da Samsung’a yönelik eleştiriler arasında yer alıyor. 

Epic CEO’su Tim Sweeney, Samsung ile Google arasındaki iş birliğine dair kanıtının henüz olmadığını söylemekten çekinmiyor. Yine de bu özelliğin amacının zararlı yazılımları değil rekabeti engellemek olduğunu belirtiyor. Epic Games ile Samsung’un “yetkili kaynak” olma ve Epic’in beyaz listeye alınması konusunda anlaşamadığı da belirtiliyor. 

Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı bekliyoruz.

Apple, OpenAI’a Yatırım Görüşmelerini Sonlandırdı

Apple, yapay zekâ teknolojileri için OpenAI’a yatırım yapma fikrinden vazgeçmiş gibi görünüyor.

OpenAI, ChatGPT gibi modellerinin başarısının ardından teknoloji devlerinden ve yatırımcılardan büyük destekler almaya devam ediyor. Firma bir sonraki yatırım turunda 6,5 milyar dolarlık yatırım almayı planlıyor ve bunun için pek çok şirketle görüşmeler gerçekleştiriyor. Bu firmalar arasında yer alan Apple iddialara göre görüşmeleri sonlandırma kararı aldı.

Konuya yakın kaynaklara dayandırılan haberlere göre Apple, bu yatırım turunda OpenAI’a herhangi bir teklif sunmayacak ve görüşmelere de devam etmeyecek. Bilindiği üzere Apple, Apple Intelligence adını verdiği yapay zekâ modellerini yeni cihazlarda kullanıma sunmak için ciddi bir çalışma içerisinde. 

Microsoft bir kez daha OpenAI’a yatırım yapacak

Öte yandan Microsoft ve NVIDIA gibi firmaların ise OpenAI’a yatırım yapma kararlarının arkasında durdukları belirtiliyor. İddialara göre Microsoft, bir sonraki yatırım turunda yapay zekâ devine 1 milyar dolarlık kaynak sağlamayı planlıyor. Böylece OpenAI’ın piyasa değeri 100 milyar doları aşarken Microsoft’un yatırımı ise 14 milyar doları bulmuş olacak.

OpenAI, 2022 yılında ChatGPT ile karşımıza çıktığında yapay zekâ modellerinin geniş kitlelere ulaşmasını sağlamıştı. Ardından teknoloji devleri, rakiplerinin gerisinde kalmamak için bu alanda milyarlarca dolarlık yatırımlar yapmaya başlamıştı. Bu süreçte OpenAI ise sık sık yönetimdeki karışıklıklar ve işten ayrılmalar ile de gündeme gelmeye devam etmişti. 

Siz olsanız OpenAI’a bu aşamada yatırım yapar mıydınız? Yoksa alternatiflerinizi mi değerlendirirdiniz? Yorumlarınızı bekliyoruz.

Âdeta Rapunzel Diyarı: Huangluo Köyü’ndeki Kadınların, Saçlarını Hayatları Boyunca Yalnızca 1 Kez Kesmelerinin Nasıl Bir Sebebi Var?

Guangxi Zhuang Özerk Bölgesi’ndeki Huangluo Köyü’nde yaşayan kadınlar, saçlarıyla çok derin bir bağa sahip. Öyle ki bu köy, “Gerçek Hayattaki Rapunzeller” olarak tanınan kadınlarıyla ünlü.

Bu kadınlar şaşırtıcı bir şekilde, saçlarını hayatlarında yalnızca bir kez kesiyor. Hal böyle olunca da onların bu alışkanlığının sebepleri merak ediliyor.

Gelin, rapunzel kadınların hikâyesine bakalım.

Huangluo Köyü’ndeki kadınların saç uzunlukları, 2 metreye kadar ulaşıyor.

Hatta bu kadınlar, saçlarının bu uzunluğu sayesinde Guinness Rekorlar Kitabı’na bile girmiş durumda. Saçlarını hayatları boyunca yalnızca bir kez kesen kadınlar, bunu 18 yaşına geldiklerinde bir ritüel sırasında yapıyorlar.

Aslında Yao kadınları bunu, evliliğe hazır ve istekli olduklarını göstermek için yapıyor. Ayrıca kestikleri bu saçları hatıra amaçlı ve eğer özel bir gün varsa peruk amaçlı kullanmak için saklıyorlar.

Bu bölgede yaşayanlar, saç sağlığını ve rengini korumak için geleneksel bir temizleme rutinine sahip. Pirinç kabuğu, çay kepeği ve pomelo kabukları ile hazırladıkları doğal şampuanları, her banyo gününde saç derilerinden uçlarına kadar uyguluyorlar.

Bu gelenek, saçların güçlü ve sağlıklı kalmasını sağlıyor.

Tüm bu bakım rutinleri sebebiyle köydeki kadınların saçlarının, 80’li yaşlara kadar beyazlamadığı iddia ediliyor. Öte yandan onların saçlarının uzunluğu, şekli ve tarzı, medeni durumlarına ve yaşlarına göre değişim gösteriyor.

Örneğin evli olmayan bir kadın çoğunlukla başını siyah bir eşarp ile örtüyor. Çünkü saç, bu bölgede yaşayan insanlar için kutsal kabul ediliyor. Yine bir kadın eğer saçlarını başının etrafına sarmışsa bu, evli fakat çocuğunun olmadığı anlamına geliyor.

Eğer sarılmış saçın üzerinde 18 yaşında kestikleri saçtan bir topuz yapılmışsa bu da kadının, evli ve çocuk sahibi olduğunu gösteriyor. Huangluo Köyü’nde saçların bu kadar önemli olmasının arkasında ise derin bir kültürel anlam daha var. O da bu köyde saçın, güzelliğin ve uzun yaşamın simgesi olması. 

Kaynaklar: Business Insider, Mashable

Bitti Dememiş miydiniz?: Nokia Telefonlar Avrupa Pazarından Çekiliyor

HMD, Avrupa pazarında Nokia markasıyla satışa sunduğu telefonları listelerden kaldırmaya başladı.

Bir dönem cep telefonu pazarının en büyük ismi olan Nokia, akıllı telefonların gelişi ile birlikte pazardaki gücünü kaybetmiş ve en sonunda telefon tarafı Finli HMD’ye satılmıştı. Nokia markası ile akıllı telefonlar üretmeye devam eden HMD, bu yılın başında strateji değişikliğine giderek telefonlarını kendi markası altında çıkarmaya başlamıştı ancak Nokia cihazları satmaya da devam ediyordu. Görünüşe göre firmanın Avrupa stokları tükenmiş durumda.

HMD, Avrupa’da faaliyet gösteren resmî internet sitelerinden Nokia cihazlarını kaldırdı. Bununla beraber firmanın Asya, Afrika, Orta Doğu, Avustralya, Yeni Zelanda ve Latin Amerika’daki internet sitelerinde Nokia cihazlar yer almaya devam ediyor. 

Yazılım desteği devam ediyor

HMD’nin destek sayfaları hâlâ Nokia cihazlara ait makaleleri de barındırıyor ve bu cihazların yazılım desteğinin devam ettiği de belirtiliyor. Öte yandan bu desteğin süresi hakkında bir açıklama bulunmuyor. Yani HMD, elindeki stoklar bittikten sonra bu desteği devam ettirip ettirmeme konusunda bir açıklama yapmış değil. 

Öte yandan orijinal Nokia olan Nokia Corporation ağ altyapı pazarının hâlâ daha en güçlü aktörlerinden biri konumunda bulunuyor. Ayrıca firma teknoloji dünyasının en çok patent sahibi şirketlerinden biri ve Apple’dan Samsung’a pek çok firma ile bu patentler yüzünden mahkemelik de oldu. 

HMD’nin kararı hakkında siz ne düşünüyorsunuz? Nokia akıllı telefonları kullandınız mı? 

Huawei’nin 3’e Katlanan Akıllı Telefonunun 500 Bin Liralık Lüks Versiyonları Tanıtıldı (Şövalye Zırhı Gibi Kılıf Yapmışlar)

Caviar, iki defa katlanan ilk akıllı telefon Huawei Mate XT için özel kılıflar tasarladı.

Huawei, dünyanın üçe katlanan ilk akıllı telefonu olan Mate XT’yi 3000 dolar gibi yüksek bir fiyattan satışa sunmuştu. Bu hâliyle bile büyük dikkat çeken akıllı telefon, Caviar’ın yeni lüks kılıfları ile birlikte yarım milyon liralık değere ulaştı. 

Caviar, daha önceden de gördüğümüz üzere oldukça lüks bir tasarıma yöneldi. Bu kılıf da firmanın daha önceki kılıfları gibi 24 ayar altından imal edildi. Firmadan yapılan açıklamaya göre bu altın kılıf, Çinli demircilerin yıllar önce kılıç döverken kullandıkları yöntemle dövüldü. Caviar’ın tek özel kılıfı da bu değil.

“Ejderha pullu” kılıf da tanıtıldı

Caviar’ın diğer özel Mate XT kılıfı ise timsah derisinden yapılırken altın çerçeveli olarak karşımıza çıktı. Firmadan yapılan açıklamada bu malzemenin seçilmesinin nedeni olarak “Ejderha pullarını” andırması gösterildi. Siyah ejderha, Çin mitolojisinde durdurulamaz güce ve sorgulanamaz bir otoritenin sembolü olarak gösteriliyor. 

Elbette ki bu kılıflar hiç de ucuz değil. Altın kaplamalı Caviar kılıf 14 bin dolara (478 bin 795 TL) satılacak. Lüks telefon ekipmanları üreten firma, bu kılıflardan sadece 88 adet üretecek. Bu sayının seçilmesinin nedeni ise 88’in Çin’de uğurlu sayı kabul edilmesi oldu.

Caviar’ın yeni kılıfları hakkında siz ne düşünüyorsunuz?