PrizmaBetGüncelGirişAdresiHızlıveGüvenilirErişim!

Batı basını: Türkiye Doğu’ya bakıyor, ekonomik krize can simidi lazım, ülkeyi terk edenler artacak

Türkiye’de cumhurbaşkanlığı seçiminin adil şartlarda geçmemesine rağmen ikinci turun net bir mesaj verdiği değerlendirmesini yapan dış basın, ekonomik krizde yardımını aldığı Körfez ve Rusya ile ilişkileri daha da derinleştirecek Erdoğan’la Batı’nın yeni dönemde de zorlanacağını öngördü.

Almanya’nın Frankfurter Allgemeine gazetesi (FAZ): Türkiye Avrupa aleyhine karar verdi.

Erdoğan’ın yeniden seçilmesi, AB’ye götürmeyen politikanın teyididir. Batı’nın Ankara ile ilişkileri zor kalmaya devam edecek. Erdoğan’ın seçim zaferini adil bulmamak için çok geçerli nedenler var. Yine de sonuç, seçmenlerin iradesini manipüle etmek olarak yorumlanmamalı. Ülkedeki durum aslında muhalefetin lehine olmalıydı. Ekonomik sefalet, depremin sonuçları, hukukun üstünlüğünün aşınması; bunların hepsi Erdoğan’ı yenmek için iyi ön koşullardı.

‘Göstermelik seçimli diktatörlükten ibaret değil’

Seçim öncesi anketlerin de gösterdiği gibi, Kılıçdaroğlu gibi oldukça renksiz bir rakibin bile gerçekçi bir şansı vardı. Nitekim Erdoğan’ı ikinci tura zorlamayı başardı. Bu bile Türkiye’nin tüm açık kaçıklarına rağmen göstermelik seçimli diktatörlükten ibaret olmadığını gösteriyor.

‘Türkiye’nin nerede duracağını gösteriyor’

Türkler, görevdeki otoriter İslamcı cumhurbaşkanı ile Kemalist sosyal demokrat rakip arasında bir seçim yaptı. Sonunda yine Erdoğan’ı tercih etmeleri -her ne kadar açık farkla olmasa da- ülkedeki ruh hali hakkında bir şeyler söylüyor. Milletvekili seçimlerinde de görüldüğü gibi, Türkiye’de cumhurbaşkanının -dindarlık, milli gurur, devlet liderliğinde modernizasyon, yurtdışında kendinden emin görünümün bir karışımı olan- toplum modelini destekleyen bir çoğunluk var. Kılıçdaroğlu’nun bile seçim kampanyasının son virajında milliyetçilik davulunu çalması, Türkiye’nin 2023’te nerede duracağını gösteriyor.

‘Baskı kurulacak ve taviz verilecek alanlar’

İstanbul Türkiye demek değil. Bu, geçmişte İstanbul’daki şehirli elitleri ülkeyle özdeşleştirmeye meyleden Batı’da dikkate alınmalı. Erdoğan yönetiminde zor bir ortak olarak kalacak Türkiye ile birlikte çalışmanın bir yolunu bulmak gerekecek. Cumhurbaşkanına baskı kurmaya ve bazen de taviz vermeye değecek alanlar var. Bunlar arasında İsveç’in NATO’ya katılımı ve sığınmacı sorunu yer alıyor.

‘İnsan hakları hesabı sormak çok geride kaldı’

İnsan ve azınlık hakları söz konusu olduğunda işler daha da zor. Parmak sallama politikası Erdoğan’ın elini güçlendirmeye devam eder. En kötü durumda, eski ahlaki süper güç İsveç’in geçen yıl öğrenmek zorunda kaldığı gibi, kendinize zarar verirsiniz. Değerler odaklı dış politikanın maliyetinin arttığı tek ülke Türkiye değil. Bu, aktivizmin geri alamayacağı Batı’nın (göreceli) güç kaybının bir sonucu.

‘AB defteri kapandı’

AB üyeliği konusu da şimdilik çözüme kavuşturulmuştur. Kılıçdaroğlu kazansaydı bile çantada keklik olmayacaktı. Ancak ikinci tur gerçekten Erdoğan için bir referandumsa, o zaman Türkiye de pazar günü Avrupa’ya karşı karar verdi. Ülke Batı’ya değil, Doğu’ya bakıyor.

Almanya’nın Tagesspiegel gazetesi: Erdoğan’ın seçim zaferi sonrası pek çok Türk ülkeyi terk etmeye çalışacak.

Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimlerindeki zaferi, olağanüstü bir kariyeri taçlandırıyor. Erdoğan, Türkiye’yi, kurucusu Mustafa Kemal Atatürk de dahil olmak üzere kendisinden önceki tüm politikacılardan daha uzun süre yönetti. Kısmen kendi yarattığı bir ekonomik krizin ortasında, komünistlerden Kürtlere, solcu milliyetçilerden sağcı popülistlere kadar uzanan bir muhalefet partileri cephesine galip geldi. Bu, olağanüstü.

‘Zafer gerçeğin sadece yarısı’

Ama gerçeğin sadece yarısı. Erdoğan’ın devlet makamları, yargı ve medya üzerindeki gücü nedeniyle Türkiye seçimleri adil değildi. Cumhurbaşkanı tüm aygıtını seferber etmesine rağmen neredeyse her iki seçmenden biri tarafından reddedildi. Yakın seçim sonuçlarının da gösterdiği gibi Türkiye bölünmüş bir ülke ve Erdoğan, Türkiye’yi bir araya getirmek yerine bu bölünmeden faydalanıyor.

‘Orta Asya otokrasisini andırıyor’

Türkiye’de artık muhalifler daha da fazla baskı yaşayacak. Kürt partisi HDP’nin yerel seçimler öncesinde yasaklanması muhtemel. Türkiye uzmanı Soner Çağaptay’ın dediği gibi, bu gelişmelerle birlikte Türkiye giderek Orta Asya otokrasisini andırıyor. Pek çok genç ve iyi eğitimli Türk ülkeyi terk etmeye çalışacak. Batı açısından Erdoğan seçimden sonra daha da öngörülemez hale gelecek. Yeni zafer, Ankara’daki gücü şahsında daha da yoğunlaştıracak ve yargı ve dışişleri bakanlığı gibi kurumları daha da zayıflatacak.

‘Körfez ve Rusya’ya daha bağımlı hale geliyor’

Üstüne üstlük Erdoğan, Merkez Bankası’na milyarlarca dolar aktararak ve enerji borcu ödemelerini erteleyerek seçimden önce bile onu destekleyen Körfez’deki yönetimlere ve Rusya’ya daha da bağımlı hale geliyor. Türkiye’deki ekonomik kriz nedeniyle Erdoğan’ın gelecekte Arapların ve Rusların daha fazla yardımına ihtiyaç duyacak ve onlar da karşılığında bir şeyler talep edecek.

Fransız haber ajansı (AFP): Dönüştürücü ama bölücü 20 yıllık yönetimini 2028’e kadar uzatan tarihi bir ikinci tur seçimini kazanan Erdoğan, bugüne kadarki en zorlu seçim zaferine giden yolda son nesildeki en kötü ekonomik krizini ve İslami kökenli partisinin karşı karşıya kaldığı en güçlü muhalefet ittifakını atlattı.

‘Daha önce hiç olmadığı kadar sınandı’

Türkiye’nin en uzun süre görev yapan lideri, Osmanlı sonrası cumhuriyetin 100 yıllık tarihindeki en önemlisi olarak görülen seçimde daha önce hiç olmadığı kadar sınandı. Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ı 14 Mayıs’ta Türkiye’nin ilk ikinci tur seçimine itti ve ikinci turda aradaki farkı daha daralttı. Muhalefet destekçileri, bunu, Türkiye’yi Osmanlı padişahlarıyla yarışan güç konsolidasyonu yapan bir adam tarafından otokrasiye dönüştürülmekten kurtarmak için ‘ya hep ya hiç’ olarak gördü.

‘Daha yoksul ve daha kırsal kesimlerin kahramanı’

Erdoğan, dini özgürlükleri teşvik etmesi ve Anadolu’nun ortasında bir zamanlar külüstür bırakılmış şehirleri modernleştirmesi nedeniyle, Türkiye’nin parçalanmış toplumunun daha yoksul ve daha kırsal kesimleri tarafından yüceltiliyor.

‘Rusya’nın bazı jestleri nefes aldırdı’

Ancak Erdoğan, muhalefete baskısı ve güç gösterisi niteliğindeki dış politikasıyla Batı dünyasını giderek daha çok afallattı. Putin’le kişisel ilişkisi, Kremlin’in Ukrayna savaşında hayatta kaldı. Türkiye’nin sorunlu ekonomisi, Rusya’dan önemli bir enerji ödemesi ertelemesinden yararlanıyor ki, bu, Erdoğan’ın seçim kampanyası vaatleri için cömertçe harcama yapmasına yardımcı oldu.

‘Ekonomi, Erdoğan için en acil sınav’

Seçim öncesinde lirayı daha da değer kaybetmekten korumaya çalışırken on milyarlarca doları yakan Türkiye’nin dağılan ekonomisi, Erdoğan için en acil sınavı teşkil edecek. Pek çok analist, Türkiye’nin artık ya faiz oranlarını artırması ya da lirayı destekleme girişimlerinden vazgeçmesi gerektiğini söylüyor. Capital Economics analistleri, “Türkiye ekonomisi ve finans piyasaları için hesap verme günü çok yakın olabilir” uyarısında bulundu.

ABD merkezli Associated Press (AP): Erdoğan, otoriter eğilimli değişikliklerini tersine çevirmeye çalışan rakibini yenerek, NATO’da kilit rol oynayan ve Avrupa ile Asya’nın kavşağında bulunan ülkeyi 5 yıl daha yönetmeyi garantiledi. Seçmenler 20 yıldır iktidardaki Erdoğan’a sadakat ile demokratik normlara geri dönme, daha geleneksel ekonomi politikaları benimseme ve Batı ile bağları geliştirme sözü veren muhalefet adayından medet ummak arasında bölündü. İkinci turda çoğunluğu, güçlü, kendini kanıtlamış lider gördükleri adama desteklerini göstererek rakibi Kılıçdaroğlu yerine Erdoğan’ı seçti.

‘NATO’da hassas manevralar zamanı’

Yakın siyasi geleceği güvende olan Erdoğan, artık hayat pahalılığı krizini körükleyen ve hızla yükselen enflasyonla ve 50 binden fazla insanı öldüren yıkıcı depremin ardından yeniden inşayla uğraşmalı. Yeni döneminin NATO üyeleriyle ittifakın geleceği ve Ukrayna’daki savaş konusunda daha hassas manevralar içereceği kesin. Dünyanın dört bir yanındaki liderler, tebriklerini göndererek Türkiye ve Erdoğan’ın küresel siyasetteki genişleyen rolüne ışık tuttu. Batılı siyasetçiler, yıllardır dönem dönem gerilen ilişkilere rağmen, Erdoğan ile çalışmaya devam etmeye hazır olduklarını söyledi.

ABD’nin The New York Times gazetesi: Enflasyon, depremler ve zorlu yarışa rağmen yeniden seçilen Erdoğan, ne içeride ne de Batılı müttefikleri kızdırdığı dış politikada yön değiştirme niyetinde olduğuna dair bir işaret verdi. Türk devleti üzerindeki kontrolünü sıkılaştıran ve NATO’daki Batılı müttefiklerini kızdıran Erdoğan’ın iktidarı artık en az çeyrek asır sürebilir.

‘Türk toplumuna vurduğu muhafazakar damga derinleşiyor’

Artan ekonomik ve jeopolitik güce sahip ülke vizyonunun peşinden koşan Erdoğan’ın zaferi, Türk toplumuna vurduğu muhafazakar damgayı derinleştiriyor. Destekçileri, yaklaşan ekonomik kriz dahil olmak üzere Türkiye’nin cebelleştiği zorluklara aldırış etmeyerek, 85 milyonluk nüfusa ve kıtalararası kritik bağlara sahip ülkenin Müslüman güç olarak statüsünü yükselttiği gerekçesiyle Erdoğan’ı yüceltti.

ABD’nin The Washington Post gazetesi: Türkiye seçimleri dünya için neden bu kadar önemli?

Kazanılacak ya da kaybedilecek çok şey vardı. Muhalefete karşı giderek daha hoşgörüsüz hale gelen Erdoğanın yönetimi altında, Türkiye’nin bölgesel ve uluslararası bir güç simsarı olarak rolü önemli ölçüde arttı. Seçim sonuçları tüm Ortadoğu ve dünya çapında yakından izlendi.

‘NATO açısından Kılıçdaroğlu daha makuldu’

Belki de hiçbir Avrupa ülkesi, Türkiye seçimlerini, Erdoğan’ın NATO üyesi olmasına karşı çıktığı İsveç kadar yakından izlemedi. Mart ayında Finlandiya’nın katılmasına izin vererek NATO’nun Rusya ile kara sınırını ikiye katlayan Erdoğan, PKK gerekçesiyle İsveç’in üyelik hedefini engellemeye devam ediyor.

Kılıçdaroğlu’nun baş dış politika danışmanı Ünal Çeviköz mart ayında Politico’ya İsveç’in NATO emellerinin önünde durmayacaklarını söylemişti: “İkili sorunlarınızı NATO gibi çok taraflı bir örgüte taşırsanız, o zaman ülkenizle diğer tüm NATO üyeleri arasında bir tür kutuplaşma yaratırsınız.” Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile gergin ilişkilerini yeniden canlandırma sözü de vermişti.

‘Milliyetçilik yükselirken, Suriyelilerle ne yapılacak?’

Milliyetçiliğin yükseldiği Türkiye bir zamanlar memnuniyetle karşıladığı Suriyeli sığınmacılara artık sırtını dönüyor. Erdoğan kamuoyu baskısına boyun eğerek bir milyon Suriyeliyi Suriye’de muhaliflerin kontrolündeki bölgelere yerleştirme sözü verdi. Bu konuda Erdoğan’la aynı telden çalan Kılıçdaroğlu, Suriyelileri yeniden yerleştirmek için Suriye’nin bazı kısımlarının yeniden inşasını yapacak Türk müteahhitlerine AB’nin fon sağlaması gerektiğini söyledi. “AB bu fonları sağlamazsa, üzgünüm, kapıları açarım, istedikleri yere gidebilirler” dedi.

‘Erdoğan’dan Rusya-Ukrayna dengesi’

Rusya’nın geçen yıl Ukrayna’ya girmesinin ardından derhal arabuluculuğa soyunarak Moskova ile Kiev arasındaki diplomatik görüşmelerin ilk turuna ev sahipliği yapan Türkiye, Moskova ile Kiev’in BM gözetiminde tahıl koridoru anlaşmasına varmasına da yardımcı oldu. Erdoğan, dengeleyici eylemleriyle tanınır. Rusya’ya yönelik Batı yaptırımlarına katılmaya direndi, ama Rus hedeflerine karşı kullanılmak üzere insansız hava araçlarının Ukrayna’ya satışına izin verdi. Rus petrolünü ithal etmeye devam ediyor ve hatta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i Türkiye’nin ilk nükleer reaktörünü ziyarete çağırdı, ama Putin video bağlantısıyla katıldı. Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanı seçilirse arabuluculuk ve tahıl anlaşması dahil ‘Türkiye-Rusya ilişkilerinin sağlam ve güvenilir şekilde devam edeceğini’ taahhüt ederken, Ankara’nın NATO statüsüne öncelik vereceğini belirtmişti.

ABD’nin TIME dergisi: Erdoğan’ın zaferi Türkiye ve dünya için ne ifade ediyor?

‘Macaristan, Hindistan, Brezilya gibi kötü yola düştü’

Erdoğan’ın zaferinin yansımaları Türkiye ile sınırlı kalmayacak. Büyük uluslararası sonuçları olacak, özellikle de NATO için…Pek çok şey, Erdoğan’ın son dönemini, dolayısıyla kendi mirasını nasıl tanımlamayı seçeceği kadar dünyanın, özellikle de Batı’nın onun zaferine nasıl tepki vermeyi seçeceğine de bağlı olacak. Demokrasi ile otoriterlik arasındaki küresel savaşta, Türkiye, yanlış yola sapan Macaristan, Hindistan ve Brezilya gibi diğer ülkelerle birlikte kesinlikle ikinci kampın içinde kabul ediliyor.