Aşkın ilk zamanlarındaki dolu duygular, çoğu insana sadece kendi hikayelerinin benzersiz olduğunu düşündürtse de, aslında psikoloji dünyasında sıkça karşılaşılan bir durum. Psikologların yaptığı araştırmalar, aşkı bir sendrom olarak tanımlıyor ve bu durumu deneyimleyenlerin ortak semptomlarını gözler önüne seriyor.
Aşkı bir hastalık mı, yoksa büyüleyici bir deneyim mi olarak görmek istediğiniz tamamen sizin bakış açınıza bağlı. Ancak, aşkın ruh sağlığını etkileyebileceği bazı belirtiler de bulunuyor:
Çoğu insan, âşık olduğu kişiye duyduğu hislerin ilk anını hatırlıyor. İlk bakışta ya da o özel anda, “İşte aradığım insan!” duygusuyla doluyorlar.
Aşk, çoğu zaman insanı yemek yemekten ve günlük yaşamdan alıkoyacak kadar etkili olabiliyor. İlk başlarda masum olan bu hisler, zamanla takıntılı bir hale dönüşebiliyor.
O kişi yanınızda olmasa bile, düşünceleriniz sürekli ondan ibaret. Başka bir şey düşünmek neredeyse imkânsızlaşıyor.
Onu düşündüğünüzde mutlu oluyorsunuz, ama o sizi düşünmediğinde içsel bir boşluk hissediyorsunuz. Küçük hareketlerden bile büyük anlamlar çıkarmak, duygusal dalgalanmalara yol açıyor.
Aşk, insanların sevdikleri kişileri mükemmel birer varlık olarak görmesine neden oluyor. Onun hatalarını görmezden gelirken, gerçekleri çarpıtma eğilimi baş gösteriyor.
Birden fazla kişiye karşı yoğun duygular beslemek zor olsa da, bu aşk haliyle tek bir kişiye odaklanıyorsunuz. O kişi, hayatınızdaki her şey haline geliyor.