Uzun yıllar boyunca sektörün zirvesinde yer alan Rupert Stadler, Volkswagen Grubu’nu büyük bir skandala sürükleyen ve Dieselgate olarak bilinen dizel emisyon skandalının merkezinde yer alıyordu.
Şaşkınlık yaratan bu olay, sadece Almanya’da değil, tüm dünyada büyük yankı uyandırmış ve birçok aracın geri çağrılmasıyla sonuçlanmıştı.
Her şey 2015 yılında Volkswagen Grubu’nun bazı dizel motorlara yerleştirdiği hileli yazılımın ortaya çıkmasıyla başlamıştı.
Bu yazılım, araçların testlerde olduğundan daha az zararlı gaz salıyor gibi görünmesini sağlıyordu ancak gerçek çok daha farklıydı.
Araçlar, yol koşullarında çevreye çok daha fazla zararlı gaz salıyordu ve bu gerçek söz konusu hileli yazılım ile gizlenmişti.
Bu gerçeğin ortaya çıkmasıyla büyük bir skandal yaşandı ve dünya çapında soruşturmalara, para cezalarına ve marka açısından büyük itibar kaybına yol açtı.
Audi de bu skandalın parçası olan markalardan biriydi ve Rupert Stadler de o dönem Audi’nin başındaydı.
Stadler, ilk olarak bu hileyi durdurmak için yeterince çaba göstermemekle suçlanmıştı.
Skandalın ardından Alman yetkililer, Stadler hakkında soruşturma başlattı.
2018 yılında Münih savcıları, Stadler’in dizel motorlardaki manipülasyon hakkında bilgi sahibi olduğunu ve delil karartma riskine karşı müdahale etmediğini iddia etti.
Bunun üzerine Stadler, 18 Haziran 2018’de tutuklandı. Onun tutuklanması, Dieselgate skandalında bir dönüm noktasıydı.
Çünkü, söz konusu skandalla ilgili suçlanan en üst düzey yöneticilerden biriydi ve tutuklanan ilk yöneticiydi.
Stadler, yargılama sürecinde suçlamaları ilk olarak reddetmiş ve bir ilgisi olmadığını iddia etmişti.
Stadler gözaltına alındığında, suçlamalar delil karartma riski ve dolandırıcılık üzerine odaklanıyordu.
Mahkeme süreci başladığında, Stadler suçlamaları şiddetle reddederek Audi’nin CEO’su olarak görevini dürüstlükle yerine getirdiğini savunmuştu.
Ancak Alman yetkililer, onun bu skandaldan haberdar olduğuna ve dolandırıcılığı durdurmak için gerekli adımları atmadığına inanıyordu.
Stadler’ın tutuklanması sonrasında Audi üzerindeki baskı da iyice artmıştı.
Haziran 2018’de tutuklanan Stadler, Almanya’da yaklaşık 4 ay boyunca gözaltında kaldı ve bu süreçte şirket, şirket içindeki sistemleri yeniden gözden geçirip, daha sıkı denetimler ve düzenlemeler yapmaya başladı.
Mahkeme süreci 2019’da başladı ve oldukça uzun sürdü.
Stadler başlangıçta suçlamaları kabul etmeyip, konu ile ilgili bilgisi olmadığını belitse de bu süreçte kamuoyunun baskısı çok büyüktü.
Bir süre sonra, mahkeme Stadler’ın doğrudan hileli yazılımını emretmediğini, ancak bunu bilmesine rağmen harekete geçmediğini kabul etti.
Yargıçlar, Stadler’ın hapis cezasından kaçınmak için itirafta bulunmasına yönelik bir anlaşma teklif etti ve bu teklifle suçunu kabul eden Stadler itirafının ardından 21 ay ertelenmiş hapis cezası aldı ve 1,1 milyon euro para cezasına çarptırıldı.
Stadler, emisyon sahtekârlığını durdurmak için yeterince hızlı hareket etmediğini kabul etti. Stadler’ın avukatları, onun doğrudan suça karışmadığını, ancak ihmalkâr davrandığını vurguladılar.
Tabii, bu kadar uzun süren sürecin ardından gelen itiraf, Stadler’ın yalnızca hapis cezasından kaçınmak için bu itirafta bulunduğunu ve gerçeklerin bir kısmının yine saklandığına ilişkin sert eleştirilere de sebep oldu…