Kredi kartları ile yapılan spekülatif işlemlerin önüne geçmek için alınan karar geri çekildi. Fakat karara neden olan gelişmeler ortadan kalkmadı. Bununla birlikte kart piyasasında yeni bir düzenleme ihtiyacı olduğu açık.
Merkez Bankası’nın 50 bin lira ve üzerindeki limite sahip kredi kartlarından nakit çekim ve kuyum harcamalarını 15 bin lira ile sınırlamasına yönelik karar tepkiler sonrası geri çekildi. Konuya ilişkin 20 Mayıs’ta yayımlanan “Küçük vurguncular borçluyu mağdur etti” başlıklı haberimizde kararın neden alındığını, nasıl uygulanamadığını ve neden tepkiyle karşılandığını yazdık. Haberimizde bankaların neden 15 bin TL ve üzeri sınırı olduğu halde bütün limitleri kapattığını da sorguladık.
Haberimizde uygulamanın “bankaların kurbanı” olduğunu belirttik. Bankacılık sektörü ise aynı görüşte değil. Çünkü fiyat istikrarından sorumlu otorite olan Merkez Bankası bankalara yüzde 3’ü geçme (bankalarda kredi büyüme oranının yüzde 3’ün üzerinde olması halinde, bu oranı aşan kredi tutarı kadar menkul kıymet tesis edilmesi şartı) geçerse tahvil yani menkul kıymet alma zorunluluğunu getiriyor.
VATANDAŞI BUNA İTEN NE OLDU?
Bu kuralın getirilme nedeni kredi genişlemesini sınırlamak. Haliyle bankalar da bu kurala uymak için kanalları kapatıyorlar. Fakat bu sefer de kredi ile yaşamaya alışmış yüzbinlerce müşterisini karşısına alıyor. Uymaz ise otoriteye karşı gelerek ceza ödemek zorunda kalıyor. Bu bakımdan bankacılık sektörüne göre hafta içinde devreye alınarak daha sonra iptal edilen düzenleme “bankaların kurbanı değil geçim sıkıntısı yaşayan ve yine spekülatif amaçlı bu işlere yönelen vatandaşların alternatifsizlik içinde kurmuş olduğu sistemin kurbanı” oldu. Elbette “vatandaş bu sistemi bankalar üzerinden niye kurdu ya da kurmak zorunda kaldı?” kısmını konuşmak gerekiyor. Buraya döneceğiz.
Haberimizde ayrıca, “Bu durum iki seçim arası bankalar iktidara operasyon mu çekiyor iddiasına neden oldu. Elbette bu konu Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) yetki alanına giriyor. Herhalde BDDK konuyu takip ediyordur” notunu düştük.
YAPSA SUÇ YAPMAZSA SUÇ!
Bu konuda da bankacılık kaynakları, bankaların ellerine gelen Merkez Bankası tebliğini uygulamaktan başka bir işlem yapmadığını vurguluyor. Her düzenlemede olduğu için sıcağı sıcağına elbette hatalı bir takım uygulamalar olabileceği belirtilse de yapılan esasen genel anlamda tebliğe uymaktan ibaret. Bu noktadan BDDK, “Niye yaptın?” diye sorduğunda “Merkez Bankası’nın koyduğu kuralı uyguladım” diye yanıt verilebilir. Bankalar teknik olarak haklılar. Düzenleme geldiğinde mevcut durumu kontrol etmek için bir anda kanalları kapattılar. Sonra 15 bin sınırı geldi. Buna göre bir düzenleme hasıl oldu. Fakat sorun devam edince uygulama sonlandırıldı. Burada şunu sormak gerekiyor; “Merkez Bankası bu kararı bankalarla istişare etmeden mi aldı yoksa istişare etti ama bankalar kabul etmediler mi?”
KURUMLAR ARASI EŞGÜDÜM
“Burada kurumlar arası bir eşgüdüm sorunu mu var?” sorusu da ayrıca not edilmesi gereken bir konu. Esas konumuza dönersek “Vatandaş bu sistemi kurmaya niye gerek duydu?” Önceki yazımızda da değindiğimiz üzere vatandaş gelişmiş ülkelerde dahi olmayan bir şekilde kredi kartına bağımlı yaşar hale getirildi. Kart limitleri enflasyon nedeniyle 6-8 katına çıkarıldı. Sistem kredi kartıyla döner hale gelince vatandaş bankalara çalışır oldu. Kısmen düşük enflasyon ve düşük döviz fiyatı ortamında istediği her şeye ulaşan bir nesil kartla yaşamayı alışkanlık haline getirdi. Enflasyonist dönemde devalüasyonun da etkisiyle fiyatlar ücretleri sollayınca kredi batağı büyüdü.
Merkez Bankası verilerine baktığımızda geçen yıl sonundan bu yana bireysel ve kurumsal kredi kartı hacmi yüzde 47.02 oranında arttı. Geçen yılın aynı dönemine kıyasla artış yüzde 162’den fazla. Taksitli harcamalardaki artış yüzde 226 civarında. Toplam hacim 956.8 milyar liraya ulaşmış durumda. Bu da mevduat bankalarındaki toplam kredi hacminin yüzde 13.3’ü ediyor.
Harcamaların kartla yapılması kayıt dışılığın önlenmesi bakımından faydalı. Bunun yanında acil ihtiyaçlar için geliştirilen taksitli nakit avans ile bir kartla diğerini döndüren vatandaşların olduğu da bir gerçek.
FAİZİN İŞLEVİ ORTADAN KALKINCA
Bu işin geçim derdi tarafı. Bir de vurgun tarafı var.
Faizlerin düşük tutulması yüzünden mevduatta kalmayı tercih etmeyen vatandaş bulduğu her ilave kaynakla (konumuz olan düşük faizli uzun vadeli tüketici kredisi ile döviz, altın ve hisse senedi almak) spekülatif araçlara yöneldi. Yetmedi konut ve otomobil de spekülatif yatırım araçları haline dönüştü. Acil ihtiyaçlar için devreye alınan ve geçim derdindeki vatandaşın bütçesini döndürmesini sağlayan nakit avans birilerinin ucuz ve kolay finans kaynağı oldu. Orta halli ve küçük işletmelerin öteden beri şikayet ettiği ağırlıklı olarak mevduat bankacılığı ile fonlanan finansal sistemi dönüştürelim derken, enflasyona kıyasla uygun faizli kredi ile fonlanan bir spekülatif piyasayı elimizde bulduk. Elbette bu durum bizim de öteden beri vurguladığımız üzere, piyasada bir regülatör işlevi gören, faizin yani paranın fiyatının yanlış belirlenmesinden kaynaklandı. Paranın fiyatı yanlış belirlenince para ile değer biçilen şeylerin fiyatı kontrol edilemez hale geldi.
Yazarın Aydınlık’ta yer alan haberi izniyle yeniden yayınlandı