Bitkilerin de Tıpkı Bizler Gibi Acıyı Hissedebildiğini Savunan Backster Etkisi (Bilim Dünyasında Büyük Bir Anlaşmazlığa Yol Açmış!)

Doğanın sessiz sakinleri olan bitkiler, tıpkı bizler gibi çevresini algılıyor ve de acıyı hissediyor olabilir mi? Bilim dünyasında çığır açan bir tartışma yaratan Backster etkisine göre bu mümkün. Detayları bu içerikte anlatıyoruz.

1966 yılında Cleve Backster isimli bir yalan makinesi uzmanı, bitkilerin de çevresel uyaranlara karşı duygusal tepkiler verebileceğini iddia ederek bilim dünyasında bir tartışma başlattı.

Bitkilerin acıyı hissedip hissedemeyeceği sorusu, Backster’ın olağanüstü deneyleri sayesinde gündeme gelerek önemli sonuçlara ulaştıç

Her şey Cleve Backster’ın, bir gün sıradan bir ev bitkisini incelemeye karar vermesiyle başladı.

Bitkinin yapraklarına bir yalan makinesi elektrodu bağlayan Backster, bitkinin suya verdiği tepkiyi incelemeyi amaçlıyordu.

Bağladığı cihaz, normalde insan vücudundaki stres ve duygusal tepkileri ölçmek için kullanılan bir cihazdı ve ilginç bir şekilde Backster bitkinin yaprağını yakmayı yalnızca düşündüğünde, cihazda ani bir tepki kaydedildi.

Bu durum, sanki bitki düşünceyi algılamış ve strese girmiş gibi bir tablo ortaya koyuyordu.

Bu deneyin ardından Backster bitkilerin sadece fiziksel uyarıcılara değil, duygusal ve zihinsel süreçlere de duyarlı olduğunu iddia etti.

Başka bir deyişle bir bitki, çevresinde olup bitenlere ve hatta insanların niyetlerine karşı bir tepki gösterebilirdi.

Bu olağandışı bulgu, bilim dünyasında “Backster etkisi” olarak yer buldu.

Fakat Backster etkisi bilim dünyasından gelen eleştiri oklarının da hedefi oldu.

Backster’ın iddiaları, bilim dünyasında büyük bir tartışma yarattı ve pek çok bilim insanı, deney sonuçlarının güvenilirliğini sorguladı.

Diğer bilim insanları, bitkilerin merkezi bir sinir sistemi olmadığı için acı ya da korku hissedemeyecekleri gerçeğine vurgu yaparak Backster’ın bulgularını eleştirdi.

Ayrıca, Backster’in deneylerinin çoğu tekrar edilemediği ve bunun da bulgularının güvenilirliğini azalttığını belirtmekte fayda var.

Eleştirmenler, bitkilerin tepki göstermesinin, ısı, nem, titreşim vb. çevresel faktörlerin yalan makinesini etkilediği ve bu sebeple sonuçlarda bir yanlışlık olabileceğini iddia etti.

Backster etkisi, modern bilim tarafından kabul görmese de doğayla olan ilişkimize dair önemli bir soruyu gündeme getirerek bitki nörobiyolojisi gibi yeni alanların doğmasına neden oldu.

Kaynak: The New Yorker

Kediniz Varsa Bu Bitkileri ve Çiçekleri Evinizde Bulundurmayın: Bir Parçası Bile Can Dostunuzu Hayatından Edebilir

Pisagor Teoreminin Pisagor’a Ait Olmamasına Rağmen Bu İsimle Anılmasının Kafaları Karıştıracak Sebepleri

Pisagor teoremi, üçgenin kenarları arasındaki temel ilişkiyi kuran ilk teoremlerden biridir ve bu bilimsel önermenin, adı üstünde Pisagor’a ait olduğu düşünülür. Ancak durumun pek de öyle olmadığını söylesek?

Bilim insanları yakın zamanda yaptıkları bazı çalışmalarla Pisagor teoreminin aslında Pisagor’a ait olmadığını keşfetmiştir.

Gelin, detaylara bakalım.

Araştırmacılara göre Babilliler, Pisagor teoremini aslında Pisagor’dan 1000 yıl önce keşfetmiştir.

Şöyle ki uzmanlar, bir dikdörtgenin içindeki bir köşegenin uzunluğunu çözmek için, Pisagor teoreminin kullanıldığı bir kil tablete ulaşır. Bu tablet, IM 67118 adıyla bilinir ve muhtemelen öğretim amaçlı kullanılmıştır. 

Yapılan araştırmalara göre de bu kalıntı, MÖ 1900-1600 arasındaki Eski Babil dönemine aittir. Yani Pisagor’un MÖ 570 civarında doğmasından yüzyıllar önce.

MÖ 1800-1600 civarından kalma başka bir tablette ise içinde etiketli üçgenler bulunan bir kareye ulaşılır. 

Bu işaretlerin antik Babilliler tarafından kullanılan ve bir sayma sistemine ait olan 60 tabanından çevrilmesi, bu insanların Pisagor teoremini ve diğer gelişmiş matematiksel kavramları bildiğini gösterir.

Yani Babilliler yüzyıllar öncesinden, bir karenin köşegeninin uzunluğu ile kenarı arasındaki ilişkiyi biliyorlardı. Peki eğer durum buysa o zaman bu teorem neden Pisagor’dan sonra isimlendirildi? diye sorabilirsiniz.

Bunun da iki farklı sebebi olabilir. 

Eski insanlar, bilim insanlarına oldukça saygı duyarlardı ve kendilerine ait keşifleri, onlara atfetmekten çekinmezlerdi. 

Ayrıca Babillilerin bu teoremi keşfettiği sıralarda bu bilgiyi yazılı bir materyal hâline getirmeleri neredeyse imkansızdı. Bu sebeple bu teorem, Pisagor’a yaşadığı dönem içinde sözlü bir şekilde aktarılmış olabilir. 

Özetle bilim insanlarının ulaştığı kanıtlar, Pisagor teoreminin aslında Pisagor’a ait olmadığını gösterir. Ancak “Bu teorem eğer ona ait değilse neden onun ismiyle anılıyor?” sorusunun cevabı ise biraz karmaşıktır. 

Kaynaklar: IFL Science, Seton Hill University

Huawei’nin Yeni Telefonu Mate 70 Pro Kanlı Canlı Görüntülendi! 5 Arka Kamerayla Gelecek

Huawei’nin çok sevilen Mate serisinin yeni telefonlarından olacak Mate 70 Pro’nun tasarımı sızdırıldı. Telefonun 5’li arka kamerayla geleceği görüldü.

Huawei, Türkiye’de de bazı modellerini satışa sunduğu en sevilen telefonlarından olan Mate serisini yenilemeye hazırlanıyor. Mate 70 ismini alacak seri, muhtemelen önümüzdeki ay resmen tanıtılacak.

Serinin tanıtımı yaklaşırken özellikleri hakkında bilgiler ortaya çıkıyordu. Şimdi ise Pro modelin tasarımı sızdırıldı. Telefon, kanlı canlı görüntülendi.

Huawei Mate 70 Pro 5’li kamerayla gelecek

Yukarıdan görebileceğiniz görsel, telefonu ilk kez canlı bir şekilde görmemizi sağlıyor. Çok net olmasa da özellikle arka tasarımı hakkında fikir edinebiliyoruz. Telefonda, yuvarlak kamera adası yer alacağını görüyoruz. Bu da önceki iddiaları doğrular nitelikte.

Mate 70 Pro’nun belki de en çok dikkat çeken özelliği, arkadaki kamera kurulumu olacak. Görselden de görülebildiği üzere cihaz, 5’li arka kamerayla gelecek. Arka kameraların detayları hakkında bir bilgi yok ancak ana kameranın 60 MP’lik bir sensör olacağı söyleniyor.

Bunun dışında görsel, telefonun her tarafında kavisli bir tasarımla geleceğini de doğruluyor. Bir kılıf içinde tutulduğu için arka panel gibi detayları hakkında maalesef bir şey anlayamıyoruz.

Mate 70 Pro hakkındaki detaylar şimdilik çok az. Cihazın Kirin 9100 işlemciden güç alacağı dışında pek sızıntı yok. Ekimde hakkında daha fazla bilgi geleceğini tahmin edebiliriz.

Apple’ın, Hükûmetin İsteği Doğrultusunda Rusya’daki App Store’dan Onlarca VPN Uygulamasını Sessiz Sedasız Kaldırdığı Ortaya Çıktı

Apple’ın Rus hükûmetinin isteklerine uyarak ülkede kullanılan App Store’dan onlarca VPN uygulamasını kaldırdığı öne sürüldü. Şirket, “sansür uyguladığı” iddialarıyla ciddi eleştiri altında.

2022’den beri devam eden Rusya-Ukrayna savaşı kapsamında birçok teknoloji devi Rusya’da faaliyetlerini durdurmuştu. Apple da bunlardan biriydi. Şirket, ürünlerin satışlarını askıya alırken Apple Pay gibi hizmetlerini de kesmişti. Ancak App Store hizmet vermeye devam ediyordu. Ülkedeki kullanıcılar da gelen yaptırımlar nedeniyle VPN’lere yöneliyorlardı.

Şimdi ise bu konuda Apple’ı eleştiri yağmuru altında bırakan bir gelişme yaşandı. Şirketin Rus hükûmetinin isteklerine uyarak VPN uygulamalarını Rusya’da kaldırdığı ortaya çıktı.

2024 yazında 60 VPN Rusya’daki App Store’dan kaldırıldı

VPN uygulamalarının kaldırılması, GreatFire tarafından yayımlanan ve AppleCensorship verilerine dayanarak oluşturulan rapor ile keşfedildi. Buna göre şirket, sadece 2024 yazında 60 adet VPN’yi Rusya’daki App Store’dan sessiz sedasız kaldırdı. Savaş başladığından beri ise toplam 98 uygulamanın kaldırıldığı bildirildi.

Kaldırılan uygulamalar arasında ExpressVPN, NordVPN, Proton, Norton Secure gibi hem yasal hem güvenilir VPN sağlayıcıları da bulunuyor. Rusya’nın yasakladığı 25 VPN’den çok daha fazlasının kaldırılmış olması da dikkat çekici. Apple’ın bu yaklaşımı sansür uyguladığı söylemleriyle eleştiri altında. Birçok kişi, şirketin ülkedeki sansür uygulanması konusundaki rolü ve şeffaflığı konusunda endişeli olduğunu belirtiyor.

 GreatFire’dan Benjamin İsrail, Apple’ın 60 VPN uygulamasını kaldırmasını yalnızca endişe verici değil, aynı zamanda “dijital özgürlük ve gizliliğe doğrudan bir tehdit” olarak nitelendirdi. Şirketin şeffaflık ve yasal süreç olmadan tamamen tek taraflı bir şekilde uygulamalara erişimi kısıtlamasının hükûmet sansüründen bir farkı olmadığını ve kabul edilemez olduğunu da ekledi. Şirketten açıklama gelmesi gerektiğinin de altını çizdi.

Apple’dan henüz konu hakkında resmî bir açıklama yok. Şirket, muhtemelen Rusya’nın katı internet yasalarına uymak için bu VPN’leri kaldırdı. Zaten daha önceki açıklamalarında ülkelerin kurallarına uymakla yükümlü olduğunu belirtmişti. Rusya’da Apple Music’ten Apple TV+’a kadar birçok hizmet hâlâ etkin. Şirket, pazarı tamamen kaybetmemek için hükûmetten gelecek bir kısıtlama ihtimaline karşı VPN’leri kaldırmış olabilir.

Vergi Kaçırmak İçin İnşa Edilip UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne Giren Alberobello Kasabası’nın İlginç Öyküsü

UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girebilecek kadar eşsiz şirin bir kasaba olan Alberobello oldukça şaşırtıcı bir öyküye sahip. Bu içerikte, vergi kaçırmak amacıyla inşa edilmiş bu kasabanın ilginç öyküsünü anlatıyoruz.

İtalya’da yer alan Alberobello, Puglia’nın zeytin ağaçlarıyla dolu kırsalında saklı sevimli bir kasaba.

Bu kasaba, koni şeklinde taş çatılarıyla dikkat çeken trulli evleri ile UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne bile girmeyi başarmış

Peki, Alberobello’yu Alberobello yapan bu evlerin zamanın sert vergilerinden kaçmak için ortaya çıktığını söylesek?

Alberobello’nun hikâyesi, 15. yüzyılda, Napoli Krallığı’nın hükümdarı Ferdinand I’in, Acquaviva ailesine geniş bir ormanlık arazi vermesiyle başlıyor.

Aile aslında araziyi yerleşim yerine dönüştürmek istiyor ancak o dönem krallık yerleşim yerlerinden aşırı miktarda vergi alıyor.

Söz konusu abartılı vergileri ödemek istemeyen aile ise farklı çözüm arayışlarına giriyor.

Aile, köylülerin evlerini taşlar kullanılarak harçsız şekilde yapılmasını ve böylece kraliyet müfettişleri geldiğinde bu evlerin hızla sökülüp yeniden inşa edilmesi şeklinde bir çözüm buluyor.

Yani, bir vergi denetmeninin geleceği duyulunca köylüler taşları yerinden çıkarıp eve dair hiçbir iz kalmamasını sağlıyor ve denetimi atlattıktan sonra evlerini tekrar inşa ediyorlar.

Evlerin sökülüp yeniden yapılmasıyla vergiden kaçan bu aile, bir yandan da bugün UNESCO Dünya Mirası listesine girecek bir mimarinin temellerini atıyor.

Alberobello’nun mimari dokusunun temelini oluşturan bu evler trulli evleri olarak anılıyor.

Başlangıçta sadece çobanlar ve tarım işçileri için barınak ve depo olarak kullanılan ve zeytin ağaçlarının arasında yer alan konik taş yapılar âdeta bir sembol hâline gelmiş durumda.

Özetle, Alberobello’nun hikâyesi vergi kaçakçılığı ile başlıyor olsa da zaman içinde dünya çapında bilinen bir mirasın ortaya çıkması ile sonuçlanmış.

Kaynak: BBC

iPhone Bileşenleri Üreten Fabrikada Yangın: Üretim Durdu

Hindistan’da Apple için parça üreten Tata fabrikasında büyük bir yangın çıktı. Yangının ardından tesisteki üretime ara verildi.

Tata’nın Hindistan’daki fabrikasında çıkan yangının ardından tesiste üretimin durduğu açıklandı. Hindistan’ın güneyinde yer alan fabrika, Apple için iPhone parçaları üretiyordu. Yangından sonra en az 10 çalışana sağlık ekipleri tarafından ilk müdahalenin yapıldığı belirtiliyor.

Bu yangın, Apple’ın iPhone tedarik zincirini Çin’e alternatif pazarlarla büyütme çalışmalarını da etkileyecek gibi gözüküyor. Cupertinolu teknoloji devi için Hindistan, büyük büyüme potansiyeli sunan bir pazar konumunda bulunuyor. Öte yandan Apple’ın ya da tedarikçilerinin Hindistan’da son yıllarda yaşadığı ilk aksilik de bu değil.

Üretim yakında yeniden başlayacak

Yapılan açıklamalara göre yangın, tesis içindekibir binada çıktı. Tamamen söndürülen yangının ardından üretimin ne zaman başlayacağı da belli oldu. Yarın yapılacak olan incelemelerin ardından değerlendirme yapılacak ve orada çıkacak sonuçlara göre üretim tekrar başlayacak.

Yangın başladığında tesiste bulunan 523 çalışanın tamamının binadan çıkarıldığı ve sayımlarının gerçekleştirildiği belirtildi. Görgü tanıklarının ifadesine göre sabah saat 5.30 sularında patlama sesleri duyuldu, sonrasında da tesisten dumanlar yükselmeye başladı. Dumanların saat 10.00’a kadar görülebildiği ifade edildi. 

Tesisteki yangının ardından temizlik süreçleri başlatılacak. Yangının kimyasalları etkilemiş ya da kimyasallardan çıkmış olma ihtimaline karşılık önlemler de alınacak. Apple ve Tata’nın yapacağı çalışmaların ardından yangına dair daha fazla detay da ortaya çıkacaktır. 

Bir Girişim Hiç Bir Gün Bitmesi Umuduyla Başlatılır mı? 16 Yaşında Bir Genç Tarafından Hayata Geçirilen Ocean Cleanup’ın İlginç Hikâyesi

Bir girişim hiçbir gün sona ermesi umuduyla başlatılır mı? 16 yaşında bir genç tarafından, okyanusları temizlemek amacıyla başlanılan Ocean Cleanup projesi bir gün ona ihtiyaç kalmaması umuduyla hayata geçirildi. Hikâyesini bu içerikte anlatıyoruz.

Sonsuz maviliklerimizde gün geçtikçe artan kirlilik su altı ekosistemi ve dolayısıyla dünyamız için büyük bir tehlike.

Ocean Cleanup projesi de bu sebeple her geçen gün daha fazla plastikle dolan okyanusların, hem deniz canlılarının yaşamını tehdit etmesi hem de biz insanların da geleceğini riske atmasının önüne geçmek için başlatıldı.

Ocean Cleanup projesinin temelleri, 2011 yılında henüz 16 yaşında olan Hollandalı bir genç tarafından atıldı.

Boyan Slat’ın Yunanistan’da dalış yaparken, denizin içinin plastik atıklarla dolu olduğunu fark etmesi bu projenin temelini attı.

Gördüklerinden çok etkilenen Slat, okyanusları temizlemek için bir şeyler yapmaya karar verdiğinde henüz 16 yaşındaydı ve bütçesi yalnızca 300 dolardı.

2012 yılında bu fikrini sunması için bir TEDx konferansına davet edildi.

Videonun hızla yayılması üzerine Slat’ın dahiyane fikri büyük ilgi gördü.

Teknolojiyi kullanarak okyanuslardaki plastik atıkları toplama hedefi hem çevre bilincine sahip bireylerin hem de devletlerin dikkatini çekmişti.

Projesi kitle fonlaması yoluyla büyük destek aldı ve 90.000 dolarlık bir bütçeye sahip oldu.

Slat, 2013 yılında üniversite eğitimini yarıda bırakıp Ocean Cleanup projesini resmî olarak kurdu.

İlk başlarda küçük bir fikir olarak başlayan bu proje, zamanla büyük bir harekete dönüşecekti…

Peki Slat’ın Ocean Cleanup projesi tam olarak nasıl çalışıyor?

Ocean Cleanup, okyanuslardaki plastik atıkları temizlemek için teknolojiyi kullanan bir proje.

Proje, deniz yüzeyine yakın bir alanda yüzen atıkları toplamak için özel olarak geliştirilmiş sistemler kullanıyor ve bu sistemler, rüzgâr ve akıntıları kullanarak okyanuslarda biriken atıkları etkili bir şekilde topluyor.

Projenin en büyük hedeflerinden birininse Pasifik Okyanusu’nda bulunan ve dünya üzerindeki en büyük plastik atık toplanma alanı olan büyük pasifik çöp alanını temizlemek olduğu söyleniyor.

Özetle, Ocean Cleanup sadece bir çevre temizliği projesi değil, aynı zamanda geleceğimize yapılan bir yatırım olarak görülüyor.

Kaynak: Ocean Cleanup

vivo X200’ün Resmî Tasarımı Paylaşıldı: Çok Daha Şık Gözükecek, Premium Hissini Tam Verecek

Huawei yöneticisi Han Boxiao, yeni amiral gemisi telefonlarından olacak X200’ün tasarımını paylaştı. Telefonun, X100’e kıyasa büyük değişikliklere uğradığı görüldü.

vivo, 14 Ekim günü X200 isimli yeni amiral gemisi telefonlarını bizlerle buluşturacak. Bu cihazlar hakkında şu ana kadar birçok bilgi ya sızmış ya da şirket tarafından paylaşılmıştı. Şimdi ise standart modelin tasarımı konusunda önemli bir gelişme yaşandı.

vivo’nun Ürün Yöneticisi Han Boxiao, X200 modelinin ön tasarımını resmen bizlerle buluşturdu. Cihazın önceki nesil X100 ile yan yana nasıl duracağı da ortaya çıkmış oldu. Arada önemli farklar olduğu görüldü.

X200 böyle gözükecek

*X100 (sol), X200 (sağ)

Görsellere baktığımızda telefonun tasarım değişikliğine uğrayacağını görebiliyoruz. Önceki modelin aksine bu seride daha iPhone modellerini andıran hem kavisli detaylara hem de düz kenarlara sahip bir ekran tasarımı karşımıza çıkacak.

En çok dikkat çeken kısımlardan biri ise ekran çerçeveleri. Öyle ki X200 modelinde çerçevelerin ultra ince olabileceğini görebiliyoruz. Hem bu hem de genel ekran yapısıyla daha şık görünüme sahip bir telefon olduğunu söylemek mümkün. Kesinlikle daha premium ve daha sağlam duruyor. Baxiao da elde çok daha iyi his veren bir cihaz olacağının altını çiziyor. Telefonun mavi, siyah, titanyum ve beyaz renk seçenekleriyle geleceğini belirtelim.

*vivo X200’ün daha önce paylaşılan arka tasarımı

Baxiao, birkaç gün önce cihazın arka tasarımını da paylaşmıştı. Orada da ortada yuvarlak bir ada içinde yer alacak 3’lü kamera kurulumuyla geleceği görülmüştü. Ayrıca okyanusu andıran dalga şeklindeki detayları da dikkat çekmişti.

X200 modelinde Dimensity 9400 yonga seti, 16 GB RAM ve 1 TB’a kadar çıkan depolama bekliyoruz. Arkada 50 MP ana, 50 MP ultra geniş ve 50 MP telefoto kamera bulunacak. Telefonun 90W hızlı şarj destekli 5700 mAh’lik bataryayla geleceğini de ekleyelim. Yani tasarımdan teknik özelliklere kadar her açıdan iddialı bir telefon olacak.

Death Stranding İçin Birden Fazla Uyarlama Geliyor

Death Stranding’in yaratıcısı Hideo Kojima, oyunun birden fazla uyarlamasının yapım aşamasında olduğunu açıkladı.

Efsanevi yapımcı Hideo Kojima, Death Stranding’in birkaç uyarlamasının yapım aşamasında olduğunu duyurdu. Bu yapımlar arasında ilk defa Aralık 2023’te duyurulan canlı aksiyon uzun metrajlı filmin de yer aldığı belirtiliyor. Kojima açıklamasında, oluşturduğu markayı her yöne genişlettiğini belirtirken yeni yapımlar üzerinde de çalıştığını belirtiyor. 

Kojima Productions’ın kısa ve uzun vadeli planlarına dair açıklamalarda bulunan Kojima, çalıştığı pek çok proje için kişisel bir zaman çizelgesi oluşturduğunu ifade etti. Ayrıca yapımlarda Guillermo Del Toro, Nicolas Winding Refn ve George Miller gibi isimlerin yer alabileceğine de işaret etti. 

Birden fazla yapım geliyor

Kojima, yaptığı açıklamada “Şu anda yapım aşamasında birkaç Death Stranding uyarlama projesi var ama film için yazdığım farklı bir hikâye var. Fakat bunu yönetmek için zamanım yok, bu yüzden ben yönetmeyeceğim.” ifadesini kullandı. Bu da A24 ile birlikte yapılan uzun metrajlı film dışında başka bir filmin de yapım aşamasında olduğunu gösteriyor. 

Kojima, amaçlarının sadece oyun hayranlarına yönelik bir film değil, sinemayı seven herkes için bir film yaratmak olduğunu ifade ederken bir Death Stranding evreni yarattıklarını belirtti. 

Birçok oyun stüdyosu, çoklu medya evrenleri konseptine yöneliyor. Kolima Productions ise bu alanda ayrı bir avantaja sahip. Zira Hideo Kojima, oyun sektöründeki önemli vizyonerler arasında kabul ediliyor ve yarattığı eserler beyazperdeye uyarlanmaya hazır hikâyeler sunuyor. 

Telefon Satmadan Önce Mutlaka Bilmeniz Gereken 10 Altın Kural!

Günümüzde telefon değiştirme sıklığımız, teknoloji hızına ayak uydurmak için oldukça arttı. Yeni bir telefon modeli çıktığında, elimizdeki eski telefonu satma fikri cazip geliyor. Ama bir dakika! Telefonunuzu satmadan önce yapmanız gereken birkaç önemli adım var.

Eğer bu adımları atlamazsanız hem güvenliğinizden emin olur hem de telefonunuzu daha iyi bir fiyata satabilirsiniz.

Peki, telefon satarken nelere dikkat etmelisiniz?

Verilerinizi yedekleyin.

Telefonunuzu satmaya karar verdiğinizde yapmanız gereken ilk şey, içindeki tüm verilerinizi yedeklemek. Fotoğraflarınız, videolarınız, mesajlarınız, uygulama verileriniz ve hatta oyunlardaki ilerlemeleriniz… Her şeyin güvende olduğundan emin olun.

iCloud, Google Drive gibi bulut hizmetleriyle tüm verilerinizi online olarak saklayabileceğiniz gibi eğer bulut servislerini kullanmak istemiyorsanız, bilgisayarınıza manuel olarak da yedekleme yapabilirsiniz.

Telefonunuzu yeni sahibine teslim ettiğinizde geri dönüş yok. Bu yüzden yedekleme işlemini atlamayın!

Fabrika ayarlarına sıfırlama yapın.

Telefonunuzdaki tüm kişisel bilgilerin yeni sahibiyle paylaşılmamasını sağlamak en önemli adımlardan biri. Bunun için telefonu fabrika ayarlarına döndürmek zorundasınız.

Bunun için de telefonunuzun “Ayarlar” kısmından “Sıfırla” bölümüne giderek tüm bilgileri silip cihazınızı ilk günkü hâline getirebilirsiniz. Ancak bu adımı atmadan önce yedeklemeyi unutmayın!

SIM kartınızı ve SD kartınızı çıkarın.

Birçoğumuz telefon satarken SIM kartı çıkarmayı unutmuyoruz ama SD kartlarımızı atlayabiliyoruz. Bu kartların içinde kişisel bilgiler, fotoğraflar ve diğer dosyalar olabiliyor.

Hesaplarınızı kapatın ve çıkış yapın.

Telefonunuzu sıfırlamadan önce özellikle Apple ve Google hesaplarınızdan çıkış yapmanız gerekiyor. Aksi takdirde, yeni sahibi telefonunuzu aktif ettiğinde hâlâ hesaplarınızın açık olduğunu görebilir ve bu güvenlik açığına sebep olabilir.

Hesaplarınızdan çıkış yaptığınızdan ve bulut senkronizasyonunun durdurulduğundan da emin olun. Böylece yeni kullanıcıyla verileriniz paylaşılmaz.

Telefonunuzu temizleyin.

Telefonun fiziksel durumu da alıcılar için en az teknik özellikleri kadar önemli. Cihazın dış görünüşü iyi durumda olursa satış fiyatını yükseltmeniz de mümkün olabilir.

Mikrofiber bezle ekranı ve kasayı temizlerken özellikle köşelerde biriken tozlara da dikkat edin.

Telefonunuzun üzerinde bir ekran koruyucu ya da kılıf varsa bunu da çıkararak temizleyin. Yeni sahibine sıfır gibi bir telefon teslim etmek her zaman daha etkileyici olur. Siz de aynı şeyi isterdiniz değil mi?

IMEI numarasını not alın.

Telefonunuzun IMEI numarası, cihazınıza özel bir kimlik numarası ve ileride yaşanabilecek herhangi bir sorun için gerekli olabilir. Özellikle telefonun çalınması ya da kaybolması durumunda bu numara oldukça önemli hâle geliyor. IMEI numaranızı kaydedin ve güvenli bir yerde saklayın.

IMEI numaranızı ise cihazınızın numara çevirme ekranına *#06# yazarak öğrenebilirsiniz.

Satış platformunu seçin.

Telefonunuzu satarken hangi platformu seçeceğiniz de önemli bir detay. Farklı platformlar farklı hedef kitlelere hitap eder ve fiyatlandırma da buna göre değişebilir.

Sahibinden, Letgo gibi siteler ikinci el telefon satışı için en yaygın kullanılan platformlar. Bu sitelerde telefonunuz için ilan verebilirsiniz.

Bir diğer yöntem de tabii ki telefoncuya vermek ancak genellikle düşük fiyat verme olasılıkları da var. Bunu da göz ardı etmeyin.

Telefonunuzu satacağınız platformu seçerken güvenliğe ve dolandırıcılık riskine de dikkat edin.

Telefonun değerini doğru belirleyin.

Telefonunuzu satarken fiyatta karar kılmak bazen zor olabilir. Eğer fiyatı çok yüksek tutarsanız, alıcı bulmanız zorlaşır. Çok düşük tutarsanız da zarar edersiniz. Peki, doğru fiyat nasıl belirlenir?

Satmayı düşündüğünüz modelin ikinci el piyasasındaki fiyatlarına göz atın. Aynı modelin farklı durumdaki cihazlarını karşılaştırın.

Cihazınızın ekranında çizik, kasasında darbe varsa da bunu fiyata yansıtmalısınız. Telefon kutusu, şarj cihazı, kulaklık gibi orijinal aksesuarları da sunarsanız, fiyatı biraz artırabilirsiniz.

Telefonunuzu cazip bir fiyata satmak için dengeli bir strateji izlemelisiniz.

Garanti ve fatura bilgilerini hazırlayın.

Telefonunuz hâlâ garanti kapsamında mı? Eğer öyleyse, bu alıcı için büyük bir artı olabilir. Telefonun garanti süresi devam ediyorsa fatura ve garanti belgesini sakladığınızdan emin olun. Bu belgeler, alıcının güvenini artırır ve satış sürecini hızlandırır.

Alıcıyla güvenli iletişim kurun.

Telefonunuzu satarken güvenlik, en önemli konulardan biri. Özellikle online platformlarda satış yapıyorsanız, dolandırıcılık riskine karşı dikkatli olmalısınız.

Alıcı ile kalabalık ve güvenli bir yerlerde buluşmayı tercih edin. Bunun yanı sıra nakit ödeme alacaksanız, parayı aldıktan sonra telefonu teslim edin. Havale ya da EFT gibi ödeme yöntemlerinde ise işlemin tamamlandığından emin olun.

Telefon satışı basit bir işlem gibi görünse de güvenliğinizi sağlamak için dikkatli olmalısınız.

Telefonunuzu satmadan önce yapmanız gerekenler listesi aslında düşündüğünüzden uzun olabilir.

Bu adımları takip ettiğinizde hem güvenli bir satış gerçekleştirir hem de telefonunuzdan en iyi fiyatı alabilirsiniz. Verilerinizi yedekleyin, telefonunuzu sıfırlayın, temizleyin ve iyi bir fiyat belirleyerek sorunsuz bir satış süreci yaşayın.

Her detay önemli!

Kaynaklar: Apple, Mobile Klinik, NordVPN, Compare and Recycle, Sell Up

Telefonunuz hakkında daha fazlası için: