“Kamudaki Sağlık Personeli Adalet Bakanlığı’na Bağlansın mı?” Tartışması

Hekim Birliği Sendikası, #hekimeşiddetedurde kampanyası başlattı. Sendika yetikileri, “Sağlık Bakanlığı sağlık birimlerinin Adalet Bakanlığı’na bağlanmasını mı beklemektedir” diye sordu. 

Hekim Birliği Sendikası, #hekimeşiddetedurde kampanyası başlattı. Sendika yetikileri, “Sağlık Bakanlığı sağlık birimlerinin Adalet Bakanlığı’na bağlanmasını mı beklemektedir” diye sordu.

Hekim ve sağlık profesyonellerinin bağlı olduğu örgütler, sağlıkta şiddetin bitmesi için Sağlık Bakanlığı’nı daha fazla önlem almaya davet etti. Hekim Birliği Sendikası hekimeşiddetedurde’ etiketiyle başlatılan kampanyasında çarpıcı bir ifadeye imza attı. Sendikanın X hesabından yapılan açıklamada,  Sağlık Bakanlığı, devletin resmi kurumunda koruyamadığı hekim ve sağlık çalışanlarına uygulanan şiddet konusunda hızlı reaksiyon verecek yasal düzenlemeleri hayata geçirecek midir? Yoksa, kamudaki sağlık birimlerini, görevi başında olmasa bile personeline uygulanan şiddette hızlı yargı süreci ile tutuklanmasına imkan veren yasaları kullanan Adalet Bakanlığı’na bağlanmasını mı beklemektedir?” ifadelerine yer verildi. 

Sağlık Bakanlığı Sağlıkta Şiddeti Önlemek İçin Yasal Düzenlemeleri Hayata Geçirecek mi ?

Sendikanın açıklamasında, “Aile Sağlığı Merkezleri; koruyucu sağlık hizmetlerinin verildiği, kronik rahatsızlıklarının takibinin yapıldığı ve acil servislerin yeşil alanda muayene ettiği hastaların, %97’sinin tedavisinin yapılabileceği bir sağlık birimidir. Aile Sağlığı Merkezleri; işe gitmek istemeyenlerin rapor alacağı, yivsiz tüfeklerden sürücü olur raporlarına kadar 400’e yakın rapor verilen sağlık birimleri olmamalıdır. Her kurumun isteyeceği sağlık raporu farklı olmaktadır. Bu nedenle kurumlar talep ettikleri rapor ile ilgili Sağlık Bakanlığı’ndan bilgi almalıdır. Kurumların talep ettikleri raporlar veya kişilerin heyet raporları için her ilde “Sağlık Rapor Merkezleri” kurulmalıdır. Eskişehir Tepebaşı’nda ASM’de kadın hekimin sahte rapor talebini reddetmesi üzerine darp edilmesi, sahte raporu almanın hak’mış gibi algılanmasından kaynaklanmaktadır. Aile hekimleri görevlerini, kendilerine tanımlanan sınırlar içerisinde RESMİ olacak şekilde yapmaktadır. Aile Sağlığı Merkezleri’nde, gebe takibi ve muayenesi yapılırken HASTA MAHREMİYETİ’ne dikkat edilir. Mersin Toroslar’da ASM’de, gebe muayenesi yapılırken çocuğuna aşı yaptırmak için gelen ailenin, hasta mahremiyeti sebebiyle babanın odaya girmemesi talep edildiği için, hemşire ve aile hekimi darp edilmiştir. ASM’lerde şiddete uğrayan aile hekimi, hemşire, ebe ve ASM çalışanları sizlerin sağlığı için görev yapmaktadırlar. ASM’deki herkes, bir insan ve onların da bir ailesi var. Sizlerin sağlığı için var gücüyle çalışan Aile Hekimleri ve ASM çalışanlarına uygulanan şiddetin amacı nedir?  Sağlık Bakanlığı, devletin resmi kurumunda koruyamadığı hekim ve sağlık çalışanlarına uygulanan şiddet konusunda hızlı reaksiyon verecek yasal düzenlemeleri hayata geçirecek midir? Yoksa, kamudaki sağlık birimlerini, görevi başında olmasa bile personeline uygulanan şiddette hızlı yargı süreci ile tutuklanmasına imkan veren yasaları kullanan Adalet Bakanlığı’na bağlanmasını mı beklemektedir?” bilgileri yer aldı. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) 

MEB Müfettiş Yardımcısı Alımı

“Bakanlık Müfettiş Yardımcısı” alımına yönelik sınav sürecini düzenleyen duyuru, bugün Resmî Gazete’de ve Millî Eğitim Bakanlığının www.meb.gov.tr internet

“Bakanlık Müfettiş Yardımcısı” alımına yönelik sınav sürecini düzenleyen duyuru, bugün Resmî Gazete’de ve Millî Eğitim Bakanlığının www.meb.gov.tr internet adresinde yayımlandı.
Bu kapsamda, öğretmen ve öğretmen dışı alan olmak üzere sınavla toplam 100 Bakanlık Müfettiş Yardımcısı alınacak. Bakanlık müfettiş yardımcılığı sınavı başvuruları 14-25 Ekim 2024 tarihleri arasında öğretmenlik alanından başvuranlar için MEBBİS, öğretmenlik dışı alanlardan başvuranlar için ise T.C Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi (Kariyer Kapısı) üzerinden yapılacak.

 Müfettiş yardımcılığına 25 alandan, toplam 50 öğretmen alınacak

Öğretmenlik alanları için yarışma sınavı, yazılı ve sözlü sınav olmak üzere iki aşamadan oluşacak. Adaylık ve sözleşmeli öğretmenlik süresi dâhil olmak üzere sınav başvurusunun son günü itibarıyla öğretmenlikte 8 yıl ve daha fazla hizmeti bulunmak koşulu ile hâlen Bakanlık kadrolarında görev yapan ve yarışma sınavının yapıldığı yılın ocak ayının birinci günü itibarıyla 35 yaşını doldurmamış olanlar, Bakanlık müfettiş yardımcılığı sınavına başvurabilecek. Belirtilen 8 yıllık sürenin hesabında resmî ve özel örgün ve yaygın eğitim kurumlarında yönetici ve öğretmen olarak geçirilen süreler ile askerlik hizmetini temel askerlik eğitiminden sonra Bakanlığa bağlı eğitim kurumlarında öğretmen olarak yerine getirenlerin bu süreleri birlikte değerlendirilecek.

 Öğretmenlik dışı alanlardan toplam 50 müfettiş yardımcısı alınacak

Öğretmenlik dışı alanlardan alımı yapılacak müfettişler; eğitim ve öğretime dair denetimlerde görev almamakta, Bakanlığa bağlı kurum ve personelin idari işleri, mali hususlar, döner sermaye işletmeleri, yapım-onarım süreçleri, ihale işleri vb. konularda inceleme, soruşturma ve denetim yapmaktadır. Öğretmen dışı alan için yarışma sınavı, KPSS ve sözlü sınav olmak üzere iki aşamadan oluşacak. Öğretmenlik dışı alan başvurularında ise en az dört yıllık lisans eğitimi veren hukuk, siyasal bilgiler, iktisadi ve idari bilimler, iktisat, işletme, mühendislik, mühendislik-mimarlık ve teknoloji fakülteleri veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul edilen yurt içi ve yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun olanlar başvurabilecek. 35 yaşını doldurmamış olan ve duyuruda ilan edilen KPSS puan türlerinden 75 ve üzerinde puan almış olmak kaydıyla başvuru yapanlardan en yüksek puan sıralamasına göre alınacak kadro sayısının iki katı aday arasında bulunmak şartı aranıyor.
Öğretmenlik alanlarından başvuran adaylar için;
Yazılı sınav: 
23 Kasım 2024 Cumartesi günü, Ankara’da saat 10.00’da tek oturum halinde yapılacak. Sınav 80 sorudan oluşacak. Yazılı sınav sonuçları 6 Aralık 2024 tarihinde www.meb.gov.tr ve odsgm.meb.gov.tr internet adreslerinden yayımlanacak.
 Sözlü sınav:
Sözlü sınava girmeye hak kazananlar ile sınav yeri ve tarihi 10 Ocak 2025 tarihinde www.meb.gov.tr internet adresinde ilan edilecek. Sözlü sınav Ankara’da 20-24 Ocak 2025 tarihleri arasında yapılacak.  Sınav sonucu 7 Şubat 2025 tarihinde www.meb.gov.tr ve tkb.meb.gov.tr web adresinden yayımlanacak. Atanmaya hak kazananlar 7 Mart 2025 tarihinde ilan edilecek. Öğretmenlik dışı alanlardan başvuran adaylar için;
Sözlü sınav:
Sözlü sınava girmeye hak kazananlar ile sınav yeri ve tarihi 22 Kasım 2024’te ilan edilecek.  Sözlü sınavlar 2-6 Aralık 2024 tarihleri arasında Ankara’da yapılacak. Sözlü sınav sonuçları 20 Aralık 2024 tarihinde kariyerkapisi.cbiko.gov.tr web adresinden açıklanacak. Atanmaya hak kazananlar 17 Ocak 2025 tarihinde kariyerkapisi.cbiko.gov.tr adresinde ilan edilecek. “Bakanlık Müfettiş Yardımcısı” alımına ilişkin duyuruya ulaşmak için tıklayınız. 
(BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

Sağlık Bakanlığı Beyaz Reform Hayal Kırıklığı Yarattı

Hekimler, Sağlık Bakanlığı teşvik ödemelerinin aksadığını belirterek, Bakan Koca zamanında başlayan Beyaz Reform uygulamalarının hayal kırıklığı yarattığını söyledi. 

Hekimler, Sağlık Bakanlığı teşvik ödemelerinin aksadığını belirterek, Bakan Koca zamanında başlayan Beyaz Reform uygulamalarının hayal kırıklığı yarattığını söyledi.

Hekimsen X hesabından yaptığı açıklamada, “Sağlık Bakanlığı’nın, rutin haline getirdiği Ek Ödeme Bordro Sistemi (EKOBS)’ni geç açması, hekim ve sağlık çalışanlarının teşvik ek ödemelerinin hesaplanması ve hesaplarına belirsiz zamanlarda geçmesi nedeniyle oluşan çilesi bitmiyor. Halbuki Sn.Fahrettin Koca döneminde hazırlanan BEYAZ REFORM’da teşvik ek ödemeler için bir takvimi oluşturulmuştu.Bu takvime göre, her ayın 14’ünde EKOBS’un açılması gerekiyordu.Ancak BEYAZ REFORM hala hayal kırıklığı yaşatmaya devam etmektedir. Her ay ne zaman ve ne kadar yatacağı belli olmayan teşvik ek ödemeler nedeniyle, Hekim ve sağlık çalışanlarının şahsi ödemelerindeki aksamalar ve özellikle okulların açıldığı Eylül ayında mağduriyetler daha da artmaktadır. Hekimlerimiz emeklerinin karşılığını, emekliliğe yansıyan tek kalem ve net maaş olarak almak istemektedir” ifadelerine yer verdi. 

@saglikbakanligi
@drmemisoglu

“Toplumsal Talep Kadar İmam Hatip Okulu Açtık”

İmam Hatip Okulları çıkışı ! Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, “Toplumsal talep neyse onu karşılayacak şekilde imam hatip okulu açtık” dedi. 

İmam Hatip Okulları çıkışı ! Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, “Toplumsal talep neyse onu karşılayacak şekilde imam hatip okulu açtık” dedi.

Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Sakarya’da düzenlenen törenle Adapazarı Anadolu İmam Hatip Lisesinin açılışını gerçekleştirildi. Burada konuşan Bakan Tekin, imam hatip okulları ile ilgili tartışmalı konular hakkında da bilgilendirme yaptı. Bakan Tekin, şunları söyledi, “İmam hatip okullarının, özellikle 28 Şubat’la neredeyse kapanma noktasına geldiğini, katsayı uygulamasıyla imam hatip okulları ve meslek liselerinin toplumsal itibarının ciddi şekilde sarsıldığını dile getiren Tekin, konuşmasına şöyle devam etti: Bu anlamda hizmetlerimiz döneminde çok ciddi adımlar atıldı. Şu anda imam hatip okullarımız Türkiye’nin her tarafında, bunun da altını çizerek söylüyorum, toplumsal talebe istinaden kurulmuş, açılmış durumda. Şu rakamın altını özellikle çiziyorum. Burada 28 Şubat zulmünün engelleri gündeme geldiğinde oran olarak ne kadarsa şu anda da aynı orandadır. Yani Türkiye uygun bir noktada. Öyle sunuyorlar ki ‘Türkiye’nin her tarafında imam hatip okulları var.’ Hayır toplumsal talep neyse onu karşılayacak şekilde imam hatip okulu açtık. Talep olduğu sürece de açmaya da devam edeceğiz. Özellikle 2014 yılında proje okulu tanımlamasından sonra çok farklı projeler uygulayan imam hatip okullarımız var. Fen bilimleri, sosyal bilimler, fen ve teknoloji programı uygulayan, hafızlık projesi, İspanyolca programı uygulayan imam hatiplerimiz var. Dini musiki alanında, güzel sanatlar alanında, spor alanında proje uygulayan imam hatip okulumuz var. İmam hatip okullarımızın programlarını da öğrencilerimizin istek ve beklentileri doğrultusunda revize ediyoruz. Tekin ve protokol üyeleri, duaların ardından okulun açılış kurdelesini kesti” (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

Hekimler Yurt Dışına Göçüyor!

Hekimlerin önemli bir oranı yurt dışına göç ediyor. Türk Tabipler Birliği, yurt dışına çıkış için 2023 yılında 3 bin 50 hekimin iyi hal belgesi aldığını açıkladı. 

Hekimlerin önemli bir oranı yurt dışına göç ediyor. Türk Tabipler Birliği, yurt dışına çıkış için 2023 yılında 3 bin 50 hekimin iyi hal belgesi aldığını açıkladı.

Hekimler Güvenli ve Şiddetten Uzak Bir Ortam İçin Yurt Dışına Gidiyor

Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi Başkanı Alpay Azap, doktorların bir çok sorunlu boğuştuğunu söyledi. “Sağlık Bakanlığı tüm bu aksaklıkları hekimler üzerinden çözmeye çalışıyor” diyen Azap, “Halbuki hekimler bu sorunların kaynağı değil, mağduru. Yanlış politikalarla iyice bozulan sağlık ortamında hekimler de büyük sorunlar yaşıyor. Hekime yönelik şiddet halk sağlığını tehdit eder bir noktaya ulaştı. Hekimler artık şiddet görme olasılıklarının olduğu branşları tercih etmiyor, klinisyenler risk alacak işlemlerden haklı olarak kaçınıyorlar, branş ve meslek değiştirenler artıyor. Hatta gelecek güvencesi ve şiddetsiz ortamda mesleğini yapabilmek adına yurtdışına gitmeye çalışıyor. 2023 yılında TTB’nin verdiği iyi hal belge sayısı 3.050. Toplumun maddi manevi emeği ile yetişmiş, nitelikli insan gücünü kaybediyoruz. Bu hekimlerle de sınırlı değil, hemşire, fizyoterapist gibi pek çok meslek mensubu bu yolu tercih ediyor. Sağlık ortamı kan kaybediyor”

Tıp Eğitimi Nitelikli Değil

Tıp eğitimi deseniz, o ayrı bir sorunlar yumağı. Bugün Türkiye’de hekim yetiştiren lisans programı sayısı 140! Bunların çoğunun nitelikli bir eğitim verecek altyapı ve kadroya sahip olmadığını tahmin etmek zor değil. Uzmanlık eğitimi daha da beter. Eğitim veren birimlere plansız bir şekilde eğitilebilecek sayıdan çok fazla sayıda uzmanlık öğrencisi alındı. Durum o kadar vahim ki, birkaç öğretim üyesinin olduğu kliniklerde onlarca asistan var. Hekimlerin özlük hakları her geçen gün geriye gidiyor. Emekli hekimler, özel sektörde çalışan hekimler, üniversitede çalışan hekimler… Kısaca tüm hekimler farklı boyutlarda olsa da ciddi maddi sorunlar yaşıyor. Daha önemlisi yaptıkları işten sonuç alamadıklarını, hastalarına faydalı olamadıklarını gördükçe mesleki açıdan da tatmin olamıyorlar meslekten soğuyorlar. Hekimlerin ruh sağlığı bozuluyor. Tükenmişlik, mesleğe yabancılaşma yaygınlaşıyor. Sorunları artırmak mümkün ancak bu sorunlarla her gün zaten boğuşmakta olan hekim arkadaşları sıkmamak adına burada bırakayım. Bütün yaşadığımız sorunların kaynağında ise Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın yarattığı üç ana sorun var: (1) Sağlık hizmetinin niteliğinin değil niceliğinin öncelenmesi, (2) Hekim emeğinin değersizleştirilmesi, (3) Hekimlerin örgütsüzleşmesi.

TTB Üç Ana Sorunu Merkez Alarak Faaliyetlerini Sürdürecek

Türk Tabipleri Birliği (TTB) olarak önümüzdeki dönemde bu üç ana sorunu merkezine alan bir faaliyet yürütmeyi planlıyoruz. Eşit, ücretsiz, ulaşılabilir ve nitelikli bir sağlık hizmeti için ilk yapılması gereken birinci basamak sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesidir. Sağlık sistemi başarılı ülkelerin hepsinin başarısının arkasında yatan birinci basamak sağlık hizmetlerinin güçlü olmasıdır. Koruyucu hekimliği önceleyen güçlü bir birinci basamak, toplumun daha sağlıklı olmasını sağladığı gibi ikinci ve üçüncü basamaklardaki gereksiz yığılmayı engelleyerek gerçekten ileri değerlendirme ve takip ihtiyacı olan hastalara yeterince zaman ve emek ayrılmasını sağlayacaktır. Bu sağlık otoritesinin birinci önceliği olmalıdır. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

Sağlık Memuru Trans Bireyin Hukuk Zaferi  (Özel Haber)

Sağlık Bakanlığı İzmir Sağlık Müdürlüğü’nün hazırladığı rapor doğrultusunda yuvada büyüyüp memur olan trans bire D.A.U.’nun memuriyetten çekilmiş sayılmasına karar verdi.

Sağlık Bakanlığı İzmir Sağlık Müdürlüğü’nün hazırladığı rapor doğrultusunda yuvada büyüyüp memur olan trans bire D.A.U.’nun memuriyetten çekilmiş sayılmasına karar verdi. SES Sendikası İzmir 1 No’lu Şube tarafından açılan davada makkeme D.A.U.’yu haklı bularak, sağlık memurunun memuriyetine dönmesi yönünde karar verdi.

Bilim ve Sağlık Haber Ajansı’na konuşan D.A.U., başta SES sendikası olmak üzere, kendisine destek veren tüm sağlık personeline teşekkür eti.

Sağlık Bakanlığı, ’10 gün kesintisiz, izinsiz ve mazeretsiz işe gelmediği’ iddiasıyla Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu kanunu gereğince istihdam edilen trans birey D.A.U.’nun memuriyetlikten çekilmiş sayılmasına karar verdi.

Mahkeme, “Memuriyetten Çıkarılma Kararı Hukuki Değil”

İzmir 2. İdare Mahkemesi, D.A.U.’nun 10 günlük süre içerisinde bir gün göreve geldiğini ve 10 günlük göreve gelmeme döneminin böylelikle kesintiye uğradığını bu yüzden memuriyetten çıkarılma kararının hukuka aykırı olduğuna hükmetti. Mahkemenin karar yazısında, şu ifadelere yer verildi, “Davacının kesintisiz göreve gelmediğinden bahisle çekilmiş sayılmasına karar verilmiş ise de, davacının 06.02.2024 tarihinde göreve geldiği dolayısıyla davacının 10 gün kesintisiz göreve gelmemesinden bahsedilemeyeceği, davacı her ne kadar 06.02.2024 tarihinde mesai saati bitmeden görevden ayrılmış ise de memurun görevinden çekilmiş sayılmasına karar verilebilmesi için memurun görevini terk etmesinin kesintisiz 10 gün devam etmesi gerektiği, davacının 06.02.2024 tarihinde göreve gelmesi nedeniyle 10 günlük göreve gelmeme süresinin kesintiye uğradığı anlaşıldığından dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmaktadır. Öte yandan dava konusu işlemin davacının müstafi sayılmasına ilişkin olduğu dikkate alındığında uygulanması halinde telafisi güç ya da imkansız zararlar doğabileceği de açıktır. Açıklanan nedenlerle; hukuka aykırılığı açık olan dava konusu işlemin; uygulanması halinde telafisi güç zararlar doğabileceğinden 2577 Sayılı Kanunun 27.maddesi uyarınca teminat alınmaksızın yürütülmesinin durdurulmasına, kararın tebliğinden itibaren 7 gün içerisinde İzmir Bölge İdare Mahkemesi’ne itiraz yolu açık olmak üzere 21/08/2024 tarihinde oybirliğiyle karar verildi”

İzmir İl Sağlık Müdürlüğü’nün İtirazına Bölge İdare Mahkesinden Red!

İzmir İl Sağlık Müdürlüğü 2. İdare Mahkemesi’nin kararına itiraz etti. İzmir Bölge İdare Mahkemesi İzmir Sağlık Müdürlüğü’nün itirazını reddetti.

SES Sendikası, “Memurluktan Çekilmesi Hukuka Aykırı”

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) üyesi olan D.A.U. hakkında verilen kararın iptali ve yürütmesinin durdurulması için İzmir İdare Mahkemesi’ne başvurdu. Sendikanın mahkemeye sunduğu dilekçede, “Olayımızda davacının mazeretsiz ve kesintisiz olarak görevine gitmediği gerekçesiyle memurluktan çekilmiş sayılmasına karar verilmiştir. Ekli belgelerden açıklıkla anlaşılacağı üzere davacı 5 şubat  tarihinde çalışmakta olduğu Buca Seyfi Demirsoy Eğitim ve Araştırma Hastanesinde, 6 şubat  tarihinde ise  İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesinde muayene ve tetkikleri yaptırmıştır. Bu durum sağlık hakkı kapsamında geçerli bir mazerettir. Ayrıca davacı işe gitmediği iddia edilen diğer günlerde de işine gitmiş, kartını basarak işyerine giriş ve çıkış yapmıştır. Bu husus davacının dilekçe ile talep etmesine rağmen kendisine verilmeyen mesai takip kart sistemi listesinden anlaşılacağı gibi hastanenin kamera sisteminin incelenmesi ile de tespit edilebilir durumdadır. Tüm bu gerçekliğe rağmen davacı hakkında tutunaklar düzenlendiği gerekçesiyle İzmir İl Sağlık Müdürlüğü tarafından Sağlık Bakanlığı’na yazılan yazı dayanak alınarak her hagbir bir inceleme veya araştırma, soruşturma yapılmadan davacının 10 gün süreyle kesintisiz ve mazeretsiz olarak işine gitmediğinin kabulü ile memurluktan çekilmiş sayılmasına karar verilmesi açıkça hukuka aykırıdır” ifadelerine yer verilmişti. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

Psikolojik Risk Faktörleri Kalp Sağlığını Tehdit Ediyor

Psikolojik sorunlar kalp sağlımızı olumsuz etkiliyor. Depresyon, anksiyete bozuklukları, bipolar bozukluk bunlardan bazıları. 

Psikolojik sorunlar kalp sağlımızı olumsuz etkiliyor. Depresyon, anksiyete bozuklukları, bipolar bozukluk bunlardan bazıları.

Kalp Sağlığınıza dikkat ! Uzmanlar, yaşam tarzına dikkat etmenin, düzenli spor yapmanın , sigaradan uzak bir yaşamın kalp sağlığı açısından önemli olduğunun altını çiziyor.

Dünya Kalp Günü

Son günlerde medyaya yansıyan haberlerde, genç denilebilecek yaşlarda kalp krizinden yaşam kayıpları vakaları sıkça karşımıza çıkıyor. Bu durumun bir de basına yansımayan, etrafımızdan duyduğumuz tarafı da bulunuyor. Türkiye’de her yıl 300.000 kalp krizi, 125.000 kişinin hayatını kaybetmesine neden oluyor. 29 Eylül tarihi, 2000 yılından beri “Dünya Kalp Günü” olarak kutlanıyor ve kalp sağlığı adına toplumun bilinçlendirilmesi için yoğun çaba sarf ediliyor. Kalp krizine bağlı ölüm oranlarının Avrupa ortalamasının üzerinde olduğu ülkemizde, kalp krizine karşı farkındalık yaratmak için Türk Kardiyoloji Derneği (TKD) çeşitli kampanyalar düzenliyor. Tüm dünyada en çok yaşam kaybı nedeni olan kalp damar hastalıkları ve inmenin önlenebilmesi için yaşam tarzı değişikliği büyük önem taşıyor.

BALIK TÜKETİMİ KALP SAĞLIĞINI KORUYOR

Psikolojik Risk Faktörler Kardiyak Riskleri Artıyor 

Aile Hekimliği Uzmanı Dr. Aslı Azakoğlu Karaca, kalp ve damar hastalıklarında bütünsel sağlığın korunmasının önemine vurgu yaptı, “İleri yaş, sigara ve alkol tüketimi, hipertansiyon, hiperlipidemi, diyabet ve obezite gibi geleneksel kardiyak risk faktörlerinin, global ölüm nedenlerinin en üstünde bulunan kalp-damar hastalıklarının başlangıcına ve ilerlemesine katkıda bulunduğu hepimiz tarafından biliniyor. Peki ya ruh sağlığımızın etkileri? Ruhsal bozuklukların kardiyovasküler hastalıklar üzerinde etkileri olduğunu biliyor muydunuz? Uluslararası Kardiyoloji Dergisi’nde yayınlanan bir araştırmada; depresyon, anksiyete bozuklukları, bipolar bozukluk ve şizofreninin önemli kardiyak risk faktörleri olduğu ve bu bozuklukları olan bireylerin genel popülasyona göre kardiyak morbidite ve mortalite açısından önemli ölçüde daha yüksek risk altında olduklarından bahsedilmiş, müzik terapisinin kardiyak sağlık için olumlu etkileri olduğuna değinilmiştir. Zihin-beden yaklaşımları, mindfulness öğretileri, stres/başa çıkma modelleri, bu açıdan kardiyak sağlık adına da müzik terapisi, müziğin otonom sinir sistemi üzerine olumlu etkileri klinikte kullanılmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün de belirttiği gibi; sağlıklı olma hali bir bütündür. ‘Sağlık sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedence, ruhça ve sosyal yönden tam iyilik halidir’ sözü unutulmamalıdır.”

Dörtte Üçünden Fazlası Önlenebiliyor

Yaşam tarzı değişikliklerinin kardiyovasküler hastalıkların önüne geçmede çok etkili olduğunu da belirten LifeClub hekimlerinden Uzm. Dr. Aslı Azakoğlu Karaca, “Hekim olarak belirtmek isterim ki; yaşam tarzı değişiklikleri, sigara ve alkol, obezite gibi düzeltilebilen risk faktörlerinin kontrol altına alınması ile kalp damar hastalıklarına bağlı ölümlerin dörtte üçünden fazlası önlenebiliyor.

Tüm bu önerileri bir taslak haline getirdik. Kardiyak sağlık ve iyilik hali için sizlere bir şifre oluşturduk” dedi.

Kalp Sağlığının Şifresi: 0 305 140 53 00

0:         0 (sıfır) sigara

30:       Günlük 30 dakika orta şiddette etkinlik- egzersiz

5:         Günde 5 porsiyon sebze ve meyve tüketimi

140:     Kan basıncı 140 mmHg’nın altında tutulmalı (optimal 120 mmHg/80 mmHg)

5:         Total kolesterol 5 mmol/dL (190 mg/dL)’nin altında olmalı

3:         LDL kolesterol 3 mmol/dL (115 mg/dL)’nin altında olmalı

0:         0 (sıfır) fazla kilo

0:         0 (sıfır) diyabet

Bu 7 Maddeyi Uygulayın!

Uzm. Dr. Aslı Azakoğlu Karaca, kalp sağlığını korumak için yapılabilecekleri şöyle sıraladı:

  1. Sağlıklı Beslenin: Meyve, sebze, tam tahıllar, balık ve sağlıklı yağlar (örn; zeytinyağı) içeren bir diyet kalp sağlığı için faydalıdır. Tuz alımınızı kısıtlayın, sofrada tuzluk bulunmasın.
  2. Düzenli Egzersiz Yapın: Haftada en az 150 dakika/3 gün orta şiddetli aerobik egzersiz (yürüyüş, bisiklet), 2 gün ise ağırlık kaldırma veya yoga/pilates gibi direnç egzersizleri ve postür düzeltme egzersizleri öneriler arasındadır. Mutlaka ideal kilonuza ulaşın.
  3. Kaliteli Uyku Uyuyun: Günde 7-8 saat kaliteli uyku almak kalp sağlığı için önemlidir.
  4. Sigara ve Alkole Dikkat: Sigara ve diğer tütün ürünlerini kullanmaktan kaçının. Sigara kalp krizi ve damar hastalıkları riskini ciddi şekilde artırmaktadır. Alkolü de sınırlayın; kadınlar günde bir, erkekler günde iki kadehi aşmamaya çalışın.
  5. Stresi Azaltın ve Stresle Mücadele Yöntemlerini Öğrenin: Yüksek stres düzeyi kalp krizine neden olabilir. Düzenli yapılan meditasyon, yoga ve derin nefes alma gibi rahatlama teknikleri stresi azaltmaya yardımcı olacaktır. Size iyi geleni bulun ve düzenli uygulayın.
  6. Düzenli Sağlık Kontrolleri: Tansiyonunuzu ve nabzınızı düzenli olarak kontrol edin. Yüksek tansiyon veya ritim bozuklukları, kalp hastalıkları riskini artırabilir. Ailede kalp hastalığı öyküsü, yüksek tansiyon ve diyabeti olanların düzenli olarak kardiyologla görüşmesi önerilir.
  7. Vitamin Ve Mineral Dengesini Koruyun: yeterli miktarda kalsiyum ve magnezyum içeren besinler tüketmeye özen gösterin. Mutlaka D vitamini seviyelerinize baktırın ve gerekli görülürse takviye kullanın. Vitamin ve mineral seviyelerinize baktırmak, gerekli görüldüğü zaman depolarınızı doldurmak, sistemlerinizin düzgün çalışması, çarkların dönmesi için gereklidir. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

Tiroid Nodüllerinin Yüzde 5’i Kanser Çıkıyor!

Tiroid tespit edilen kişilerin bir çoğu nodülünün kanserle ilişkilendirirken uzmanlar bu konuda önemli bir açıklama yaptı.  

Tiroid tespit edilen kişilerin bir çoğu nodülünün kanserle ilişkilendirirken uzmanlar bu konuda önemli bir açıklama yaptı.

Boyun ön tarafında bulunan kelebek şeklindeki organa tiroid bezi adı veriliyor. Tiroid bezi salgıladığı hormonlar sayesinde vücut sıcaklığı veya kalp atışının düzenlenmesi gibi birçok noktada etkin rol oynuyor. Tiroid organında gelişen nodüller ise hastada soru işaretleri ortaya çıkarabiliyor. Bütün tiroid nodüllerin sadece %5’i kansere dönüşüyor ve hastalık çok ilerlemedikçe belirti vermiyor. Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Ersan Eroğlu, Tiroid Kanseri Farkındalık Ayı’nda tiroid kanserleri ile ilgili bilgi verdi.

TİROİD YÜZÜNDEN ANNELİKTEN OLMAYIN! 

Kadınlarda tiroid nodülü daha sık görülüyor

Nodüler tiroid hastalığı günümüzde dünyada tiroid bezinin en sık görülen hastalığıdır. Nodüller tümöral bir oluşumdur ve çoğu zaman iyi huylu olarak seyretmektedir. Tiroid nodülleri kadın cinsiyette daha sık görülse de, erkek cinsiyette tiroid nodüllerinin kansere dönüşme riski daha fazladır. Yapılan kadavra otopsi serilerinde %50, ultrasonografik değerlendirilen hastalarda ise %50-70’lik oranında tiroidde nodül bulgusuna rastlanılmaktadır. İyot eksikliği olan endemik bölgelerde bu sıklık %90 ’lara kadar çıkabilmektedir.

Her tiroid nodülü kanser değildir!

Her tiroid nodülü kötü huylu yani kanser değildir. Ancak tüm tiroid nodüllerinin yaklaşık yüzde 5’inde kanser gelişmektedir. Tiroid kanseri 70 yaş üstü, 20 yaş altı ve erkek hastalarda daha sık (2-3 kat) görülmektedir. 4 cm’ den büyük nodüllerde, ses kısıklığına veya basıya bağlı öksürük, yutkunma problemi oluşturan nodüllerde ise kanser görülme ihtimali daha yüksektir. Tüm kanserler de olduğu gibi tiroid kanserlerinde de erken tanı çok önemlidir. Erken yakalanan kanserlerde sadece tiroid bezinin tamamen alınmasıyla kalıcı tedavi sağlanabilmekte, başka tedavi ve uzun takiplere ihtiyaç olmamaktadır. İleri evrelerde ise metastazlar oluşabilmekte, cerrahinin şekli değişebilmekte, boyun diseksiyonları ile daha da cerrahi büyümekte ve sonrasında hastalara radyoaktif iyot tedavisi gerekebilmektedir.

Aile öyküsü olanlar yılda 1 kez kontrol ettirmeli

Tiroid nodüllerinin elle saptanacak boyutta tespit edilme oranı çok düşüktür. Bu sebeple özellikle nodül tespit edilen, aile öyküsü olan veya geçmişte radyasyon öyküsü olan kişilerin başta olmak üzere herkesin yılda 1 kez tiroid ultrasonu yaptırması önerilmektedir. Şüpheli nodüllerin varlığında yapılacak ultrason eşliğinde tiroid ince iğne aspirasyon biyopsisi tanı için yeterli olmaktadır.

Ameliyatta ses telleri de korunuyor

Tiroid kanserlerinde tiroid bezinin tamamı alınmakta, ses kısıklığı olmaması için güncel sinir monitörizasyon cihazları ile ses telleri görülerek korunabilmekte ve  kanamayı engelleyen enerji cihazları kullanarak kanamanın önüne geçilebilmektedir. Bu da minimal kesi ile kısa sürede operasyonun tamamlanmasını sağlamakta ve hayata erken dönüşü kolaylaştırmaktadır. Yine güncel robotik yaklaşımla cerrahi boyunda kesi olmadan minimal invaziv şekilde gerçekleştirilebilmektedir. Tiroid kanserleri ilk etapta daha çok çevre lenf bezlerine yayılım gösterirler bu sebeple metastatik lenf bezleri tespit edilen hastalara tiroid cerrahisine ek olarak boyun lenf bezi diseksiyonları eklenebilmektedir. Hastanın iyileşme sürecini uzatmaktadır. Tedavi sonrası kemoterapi değil sadece nükleer tıp kliniği tarafında radyoaktif iyot tedavisi yani atom uygulanmaktadır. Takipleri genel cerrahi endokrinoloji ve nükleer tıp tarafından yapılmaktadır. Erken evre tiroid kanseri ameliyatı sonrası hastanın sadece ömür boyu tiroid hormon hapı kullanması gerekmektedir. Aralıklı boyun ultrasonu ve kan tahlilleri ile takipleri 5 yıl boyunca sürdürülmektedir. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

Öğle Uykusunun Faydaları Nelerdir?

Öğle uykusunun bir çok faydası bulunuyor. Uzmanlar, özellikle hafıza ve odaklanma konularında önemli gelişme kaydedildiğini belirtiyor.

Öğle uykusunun bir çok faydası bulunuyor. Uzmanlar, özellikle hafıza ve odaklanma konularında önemli gelişme kaydedildiğini belirtiyor.

Öğle uykusu, çocuklarda ve yetişkinlerde hafıza, odaklanma, bilişsel fonksiyonların gelişmesi, beyin sağlığı gibi konularda olumlu etkiler sağlıyor. Uyku, yaşamın her döneminde bütünsel sağlık açısından büyük bir önem taşıyor. Gün içerisinde kısa bir uyku molası vermek hem çocuklar hem de yetişkinler için zihinsel ve bedensel sağlığı destekleyen güçlü bir araç.

Çocuklarda Hafızanın Güçlenmesi ve Odaklanma İçin Önemli

Aile Hekimliği Uzmanı Dr. İyigün Gedik, öğle uykusunun çocuklar ve yetişkinler için önemini şöyle anlattı: “Dünyaya geldikten sonra yenidoğan döneminde günün büyük çoğunluğunu uykuda geçiririz. Aylar geçtikçe gündüz uykusunun süresi kısalır fakat gündüz uykusu genellikle okul dönemine kadar devam eder.

Bilim insanları bugüne kadar uykunun, hafıza ve beyin fonksiyonları ile olan ilişkilerini merak etmiş ve bununla ilgili araştırmalar yapmıştır. Çalışmalar aktif olarak öğle uykusu uyuyan çocuklar üzerinde yoğunlaşmış olup uykunun hafıza kalitesi, odaklanma gibi bilişsel fonksiyonlara olumlu etkilerini doğrulamıştır. Yine çocukluk döneminde düzenli öğle uykusunun, beynin hipokampüs denilen alanında hacimsel olarak büyüme sağladığı gösterilmiştir.”

Yetişkinlerde Alzheimer’a Karşı Etkili

Bugüne kadar çocukluk dönemine odaklanan öğle uykusu araştırmaları verileri üzerine, yeni yapılan bir araştırmayla ümit verici bulgular eklendiğine dikkat çeken Gedik, “Birleşik Krallık Biyobankası (UK Biobank) verileriyle gerçekleştirilen bu çalışmada, 40-69 yaş arası bireylerde düzenli öğle uykusunun ne gibi farklar oluşturabileceği incelendi. Çalışmaya dahil edilen kişilerin genetik yapıları incelenerek öğle uykusuna yatkınlık sağlayabilecek genler ile beyin hacmi ve bilişsel fonksiyonlar arasındaki ilişki araştırıldı. Bu araştırmanın sonucu olarak düzenli öğle uykusu ile bilişsel fonksiyonlar arasında direkt bir ilişki saptayamasa da genetik olarak öğle uykusu uyumaya programlı bireylerde daha büyük beyin hacmi olduğunu bize göstermiştir. Bu da ileriki yaşlarda beyin küçülmesi ile karakterize Alzheimer hastalığı gibi hastalıklar açısından beyin hacminin korunmasının önemini bize hatırlatmıştır” diye konuştu.

Gece Uykusunu Olumsuz Etkilemiyor

Dr. Gedik öğle uykusunun abartılmadığı sürece rutin uyku düzenini etkilemediğine vurgu yaparak sözlerini noktaladı: “30 dakikadan kısa öğle uykularının gece uykularını olumsuz etkilemediği önceki araştırmalarda ortaya konmuştur. Sonuç olarak belki de kısa bir öğle uykusunun zararlı olmadığı ve hatta faydalı olabileceği, yapılacak yeni çalışmaların uyku konusunda bakışımızı yeniden düzenleyebileceğini bilmek iyi olacaktır”  (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

Menopoz Döneminde Kemik Kaybına Dikkat

Menopoz kadınlarda kemik kaybına yol açabiliyor. Uzmanlar bu süreçte yapılması gerekenler hakkında bilgi verdi.

Menopoz kadınlarda kemik kaybına yol açabiliyor. Uzmanlar bu süreçte yapılması gerekenler hakkında bilgi verdi.

Menopoz kadınlarda adet döngüsünün ve doğurganlığın sona erdiği yaşam evresi olarak tanımlanıyor. Dünya genelinde menopoz yaşı ortalama 45 – 55 iken ülkemizde kadınlar genellikle 48 – 51 yaş arasında menopoza giriyor. Menopoza bağlı olarak östrojen seviyelerinde düşüş yaşanması bir dizi önemli sorunlara neden olabiliyor. Genellikle ileri aşamaya dek belirti vermediği için sinsi şekilde kemik kaybına yol açabilen osteoporoz hastalığı gibi! Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Özgür Çetik,menopoz döneminde kemik kaybının hızlandığına ve bu durumun da kemiklerde kırılma riskini artırdığına dikkat çekerek, “Osteoporoz hastalarında basit düşmeler sonucunda el bileği, omurga  ve kalça kırıkları sık görülmektedir. Tedavide gecikildiği takdirde; örneğin omurga kırıkları sonrasında akut dönemde şiddetli bel ile sırt ağrısı, ilerleyen zamanda ise kronik bel ağrısı, uyku bozukluğu, nefes darlığı, hazımsızlık, anksiyete, hatta depresyon bile gelişebilmektedir.  Dahası boy kısalması ve kamburlaşma oluşabilmektedir. Aynı şekilde kalça kırıkları da hastaların yatağa bağımlı hale gelmelerine neden olabilmektedir.  Dolayısıyla menopoz döneminde yaşam kalitesini ciddi boyutlarda düşüren osteoporoza karşı genç yaşlardan itibaren kemikleri güçlendirmek büyük bir önem taşımaktadır” dedi.

Her 4 kadından birini tehdit ediyor!

Menopoz döneminde ortaya çıkabilecek en önemli ortopedik komplikasyon total kemik kütlesinin azalmasıyla seyreden ve erken dönemde hiçbir belirti vermeyebilen osteoporoz oluyor. Osteoporoz kemik yapısı içindeki kalsiyumun azalmasına bağlı olarak kemiklerin zayıflaması ve kırılgan hale gelmesi olarak tanımlanıyor ve yaklaşık her 4 kadından birinde görülüyor. Vücudumuzun total kemik kütlesi 30’lu yaşların başında en yüksek seviyesine ulaşıyor ve zamanla erkeklerde yılda yüzde 0.3 kadınlarda ise yüzde 0.5’lik azalmayla devam ediyor. Özellikle menopoz ve sonrasındaki 6 – 10 yıllık dönemde kemik kütlesindeki azalma kadınlarda yıllık yüzde 2-3 kayıpla devam ediyor. Menopoza geçiş süreciyle birlikte azalan östrojenin kemik kütle oranının yaklaşık yüzde 25’inin kaybolmasına yol açtığı belirtiliyor.

MENOPOZ HASTALIK MI ? 

Kırıklarda ameliyat gerekebiliyor!

Osteoporoz tedavisi; ilaç kullanımı, düzenli egzersiz ve kalsiyum ile D vitamini takviyesi olmak üzere üç ana başlık altında toplanıyor. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Özgür Çetik, osteoporozun uzun soluklu bir tedavi olduğuna işaret ederek, “Tedavinin başarısı ancak bir yıl sonunda ortaya çıkabileceği için uzun takip ve tedavi gerektirmektedir. Yılda bir yapılacak olan kemik yoğunluğu ölçümleriyle tedavinin etkinliği değerlendirilmektedir” diyor.  Prof. Dr. Özgür Çetik, osteoporozda oluşabilen el, omurga ve kalça kırıklarının tedavisinin ise hastanın genel sağlık durumuna, kırığın yerine ve şiddetine göre belirlendiğine işaret ederek, “Osteoporoza bağlı kalça kırıklarının neredeyse tamamı cerrahi tedavi gerektirmektedir ve iyileşme süreleri uzundur. El bileği kırıkları kısmen alçılı yöntemle tedavi edilebilse de çoğunlukla parçalı kırık oldukları için ameliyat gerekebilmektedir. Sadece osteoporoza bağlı omurga kırıkları çoğunlukla korseyle tedavi edilmektedir ve cerrahi yönteme daha az ihtiyaç duyulmaktadır. Günümüzde bu yöntemlerden oldukça başarılı sonuçlar alınmakta ve hastalar genellikle eski yaşamlarına geri dönebilmektedirler” diye konuşuyor.

Kemik kaybına karşı 8 etkili önlem!

Dr. Çetik, kemik kırılmalarına karşı almanız gereken önlemleri şöyle özetledi.

Düzenli spor yapın: Kemik kaybını önlemenin en etkili yollarından biri düzenli egzersiz yapmak. Her gün en az 30 dakika tempolu yürüyüş yapmayı alışkanlık edinin. Zamanınız yoksa, haftanın 3 günü tenis, dans ve ip atlama gibi vücuda ağırlık bindiren egzersizler de fayda sağlayacaktır.

Kalsiyumdan zengin beslenin: Kemik sağlığı için hayati önem taşıyan kalsiyumdan zengin besinleri sofranızdan eksik etmeyin. Süt ve süt ürünlerinin yanı sıra yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller, fındık, badem ile kuru incir, kalsiyumdan zengin besinler arasında yer alıyor.

Sigarayı hemen bırakın:  Sigarada bulunan nikotin hücrelerin kemik üretimini yavaşlatırken, kalsiyumun da vücutta emilimini azaltarak osteoporozu tetikleyebiliyor.

Tuzu kısıtlayın: Fazla tuz tüketimi kalsiyum kaybına ve bunun sonucunda kemik yoğunluğunda azalmaya sebep olabiliyor. Günde 6 gramdan fazla tuz tüketmeyin.

Çay ve kahveyi sınırlandırın: Kafein kalsiyumun vücutta emilimini azaltarak kemik yoğunluğunda kayba yol açabiliyor. Dolayısıyla kahve ve çay tüketiminizi günde 2-3 fincanla sınırlandırın. Aynı nedenle alkollü ve gazlı içeceklerin tüketiminden kaçının.

İdeal kilonuzda kalın: Aşırı zayıf olmak östrojen seviyesinde azalmaya, bunun sonucunda kemiklerin daha kırılgan hale gelmesine neden olabiliyor.

Proteinde aşırıya kaçmayın: Kemik yapısının temel bir bileşeni olan proteini yeterli miktarda almanız çok önemli. Ancak protein tüketimini abartmaktan da kaçının. Zira fazla proteinden zengin beslenmek de osteoporozu artırıyor.

D vitaminini unutmayın: D vitamini vücutta kalsiyumun bağırsaklardan emilerek kemiklere gitmesini sağlayan bir vitamin. Yaklaşık yüzde 90 gibi önemli bir kısmı ciltte UVB ışınlarının etkisiyle sentezlendiği için her gün, güneş ışınlarının dik geldiği Mayıs ayndan Kasım ayına kadar 11.00-15.00 saatleri arasında el, kol ve yüzünüzü 15 dakika güneşe tutmayı ihmal etmeyin. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)