Aslında Onu Yakından Tanıyorsunuz: Hangi Hayvanın Kalbi Dakikada Sadece ‘2’ Kez Atıyor?

Bir hayvan düşünün ki kalp atış hızını dakikada 2’ye düşürebiliyor. İnanması güç, değil mi? Bakalım hangi hayvanmış bu?

Çevremizdeki kedi, köpek, kuş dışındaki hayvanların bizden uzakta olmaları, onların ilginç ve benzersiz özelliklerini araştırmamıza engel değil.

Kimisinin, “mucizevi” denebilecek özellikleri var. İşte bunlardan biri de, bugün içeriğimizin konusu. Bir hayvan var ki, kalbinin atış hızını dakikada 2’ye düşürebiliyor.

Stanford Üniversitesinde bir araştırma yapıldı.

Goldbogen Laboratuvarında araştırmacılar, yaşayan en büyük memeli olan mavi balinanın kalp atış hızını ölçmeyi amaçladı ve araştırmayı yöneten Deniz Biyoloğu Jeremy Goldbogen, çalışmanın sonuçlarının değerli veriler sunduğunu söyledi. Kendi cümleleriyle:

“Mavi balinalar, yaşayan en büyük canlı ve uzun zamandır bizi büyülüyor. Onun sayesinde yaptığımız ölçümler, vücut kitle indeksi devasa olan hayvanların nasıl yaşadığını anlamamızı sağlıyor.”

Araştırmanın sonuçları, gerçekten hayret verici.

İnsanlar olarak ortalama kalp atış hızımız, dakikada 60 ila 200 arasında değişiklik gösteriyor. Hayvanların boyutları küçüldükçe kalp atış hızları düşerken boyutları büyüdükçe bu hız artıyor.

İnanılmaz özellikleri ve görünüşleriyle bizi hayrete düşüren mavi balinaların hiç şüphesiz en şaşırtıcı özelliklerinden biri, kalp atış hızlarının dakikada ikiye düşebilmesi.

Bu durum özellikle okyanıs yüzeyinde beslenirken meydana geliyor. En yüksek atış ise dakikada 37 olarak kaydedildi.  Bu da beslendikten sonra su yüzeyine çıktıklarında oldu.

Verilerin analizi, bir mavi balinanın kalbinin zaten sınırında çalıştığını gösteriyor; bu da onların neden daha büyük olmayacak şekilde evrimleşmediğini açıklayabilir.  

Böyle bir atış nasıl mı mümkün olabiliyor?

Araştırmacılar, böyledine şaşırtıcı derecede düşük kalp atış hızının, atımlar arasında ek kan akışını sürdürmek için yavaşça kasılan, kalbin kanı vücuda taşıyan bir parçası olan esnek bir aort kemeri ile açıklanabileceğini düşünüyor. 

Peki bunu nasıl ölçtüler?

Elektrokardiyogram (EKG) makinesini içinde barındıran bir takip cihazı geliştiren araştırmacılar, 22 metre uzunluğa sahip yetişkin bir erkek balinanın vücuduna bu cihazı yerleştirerek verilere ulaşabildiler. Hatta Goldbergen, süreci şöyle anlattı:

“Mavi balina bulmak epey zor çünkü okyanusun geniş alanlarına yayılıyorlar. Hem şansımız hem de deneyimlerimiz sayesinde botumuzla balinanın sol kısmında durduk ve cihazı, 6 metre uzunluğundaki bir karbon fiber çubukla, balina yüzeye çıktığı zaman kalbine en yakın bölgeye yerleştirdik.”

İşte mavi balinanın kalp ritimleri bu şekilde ölçülmüştü ve elde edilen veriler sonucunda kalp atış hızının dakikada 2’ye düşebildiği gibi inanılmaz bir bilgi elde edilmişti.

Kaynaklar: PNAS, Science, Stanford Üniversitesi

Hayvanlar dünyasından daha fazlası için:

ChatGPT Plus Abonelik Fiyatlarına Zam Gelebilir: Fiyatlar, Birkaç Yıla Yüzde 100’den Fazla Artacak

OpenAI’ın ChatGPT Plus abonelik fiyatlarına zam yapmaya hazırlandığı iddia edildi. İlk aşamada yüzde 10 olacak zam, ilerleyen yıllarda yüzde 120 seviyelerine kadar ulaşacak.

Yapay zekâ sektörünün öncü isimlerinden OpenAI, son dönemlerde gelirlerini artırmaya odaklanmış durumda. Bu bağlamda; şirketin büyük yatırımcı arayışında olduğu zaten bilinen bir gerçek. Ancak gelen son haberler; OpenAI’ın ChatGPT fiyatlarına da zam yapmayı planladığını gözler önüne seriyor.

Ücretsiz bir sürüme de sahip olan ChatGPT, aylık 20 dolar kapsamında bireysel, kişi başı aylık 25 dolar kapsamında da işletmeler için abonelik paketleri sunuyor. Ancak gelen son haberlere göre bu durum, yakın bir gelecekte değişecek. Daha uzun vadede ise aklın sınırlarını zorlayan fiyatlarla karşılaşabiliriz.

ChatGPT fiyatı, uzun vadede 44 dolara kadar yükselecek

Edinilen bilgilere göre OpenAI, ChatGPT’nin bireysel abonelik fiyatına yüzde 10 zam yapacak. Yakın bir gelecekte duyurulması beklenen karar, abonelik paketi fiyatını 22 dolara çıkaracak. Ancak bu zam, OpenAI için yeterli değil gibi görünüyor. Zira konuya aşina kaynaklara göre ChatGPT Plus paketi, önümüzdeki 5 yıl içerisinde 44 dolara kadar yükselecek. Bu da şimdiki fiyata yüzde 120 zam anlamına geliyor.

New York Times tarafından paylaşılan belgelere göre OpenAI, yıl sonuna kadar 3,7 milyar dolarlık gelir elde etmeyi bekliyor. Ancak bu dudak uçuklatan rakam, şirket için yeterli değil. Rapora göre şirket; kiralar, personel maaşları, operasyonel maliyetler ve diğer giderler için 5 milyar dolar ödeme yapacak. Tüm bunları düşündüğümüzde ChatGPT Plus fiyatlarına zam gelme ihtimali hiç de şaşırtıcı değil.

Vites Değiştirirken Zorlanıyorsanız Bu Problemlerle Karşı Karşıya Olabilirsiniz!

Bazen arabamıza biner, motoru çalıştırır ve keyifle yola çıkmaya hazırlanırız. Ancak vites koluna dokunduğumuzda işler yolunda gitmez. Vites geçişlerinde bir sertlik, zorlama ya da alışık olmadığımız bir direnç hissederiz.

Bu durum, çoğu sürücünün başına gelebilecek bir problem.

Peki, vites geçişlerinin sertleşmesine neden olan şey ne olabilir?

Debriyaj sistemi problemleri

Vites geçişlerinde yaşanan sertliğin en yaygın nedenlerinden biri debriyaj ile ilgili sorunlar. Debriyaj sistemi, motor ile şanzıman arasındaki bağlantıyı keser ve vites değiştirirken dişlilerin rahatça kaymasını sağlar.

Eğer debriyaj tam olarak görevini yapmıyorsa, vites dişlileri tam olarak ayrılmadığı için vites değiştirmek zorlaşabilir. Örneğin, hidrolik debriyaj sistemindeki bir sıvı kaçağı ya da debriyaj balatasının aşınması, sert vites geçişlerine yol açabilir.

Şanzıman yağının durumu

Aracın şanzıman sistemi, içerisinde özel bir yağ ile çalışır. Bu yağ, dişlilerin sürtünmeden kaynaklanan aşınmasını önler ve pürüzsüz geçişler sağlar.

Zamanla bu yağın viskozitesi (akışkanlığı) azalabilir ya da yağın seviyesi düşebilir. Eğer şanzıman yağı yetersizse veya kullanım ömrünü doldurmuşsa, vites geçişleri sertleşir ve hatta şanzımanda daha ciddi arızalar meydana gelebilir.

Bu yüzden, şanzıman yağı kontrolü düzenli aralıklarla yapılmalı ve gerekirse değiştirilmelidir.

Senkromeç arızaları

Araba şanzımanlarında, farklı hızlarda dönen dişlilerin birbirine uyumlu bir şekilde geçiş yapmasını sağlayan parçalara senkromeç denir.

Bu parçalar, özellikle manuel vitesli araçlarda vites geçişlerini yumuşatır. Eğer senkromeçler aşınmışsa veya arızalanmışsa, vites geçişleri zorlaşır ve hatta bazı dişliler birbirine sürtünerek zarara neden olabilir.

Genellikle bu sorun kendini vites geçişlerinde takılma ya da tırmalama sesi ile belli eder.

Şanzıman kabloları ve bağlantılarındaki sorunlar

Modern araçlarda, vites geçişleri bir dizi kablo ve bağlantı yardımıyla yapılır. Zamanla bu kablolar gevşeyebilir, esnekliklerini kaybedebilir ya da tamamen aşınabilir.

Bu durum da vites kolunun hareketini sınırlayarak sert vites geçişlerine yol açabilir. Düzenli bakım yapılmadığında, basit bir kablo problemi daha büyük şanzıman sorunlarına dönüşebilir.

Motor ve şanzıman destekleri

Aracın motoru ve şanzımanı, özel destek parçaları ile yerinde sabitlenir. Bu destekler, motor ve şanzımanın titreşimlerini emerek daha pürüzsüz bir sürüş sağlar. Ancak zamanla bu destekler yıpranabilir ve işlevini yitirebilir.

Özellikle şanzıman destekleri aşınmışsa, motor ve şanzıman arasında doğru hizalanma sağlanamayacağı için vites geçişlerinde sertlik yaşanabilir.

Sonuç olarak:

Vites geçişlerindeki sertleşme, aracınızın size bir uyarısı. Eğer vites geçişlerinizde bir anormallik fark ederseniz, aracınızı vakit kaybetmeden bir servise götürmekte fayda var. Küçük bir problem gibi görünen şey, ileride daha büyük ve masraflı arızalara yol açabilir.

Kaynaklar: Car From Japan, Auto Movill, AAMCO Minnesota

Bazı Kimyasal Elementlerin Sembolleri Neden Adında Bulunmayan Harflerden Oluşuyor?

Kimya derslerini hatırlıyor musunuz? Periyodik tabloyu gözünüzün önüne getirin. Bazı elementlerin sembolleri hâlâ aklınızda bile olabilir!

Peki bu sembollerden bazılarının neden ismindeki bir harfi taşımadığını merak ettiniz mi?

Mesela kurşunun semboli neden İngilizceye karşılık gelecek şekilde “Ld” değil de içinde hiç bulunmayan harflerden oluşan “Pb”?

Kimyasal elementlerin kısaltmaları, iki ya da tek harfli bir sembol olarak kullanılıyor.

Bazı elementlerin ismindeki uyum bir yana, bazılarındaki “anlamsız” harf kombinasyonu, birçok kişiyi düşünmeye sevk ediyor. Kurşunu örnek vermiştik, kurşunun sembolü “Pb”dir; burada ne “p” ne de “b” harfi, gördüğünüz gibi elementin ismiyle doğrudan bir ilişkiye sahip. Bu durum, kimya biliminin evrensel doğasından kaynaklanıyor ve tarihsel olarak çeşitli kültürel etkileşimleri yansıtıyor.

Elementler, farklı coğrafyalarda ve zaman dilimlerinde keşfedildiği için, her birinin ismi farklı dillerden gelme eğilimindedir. Mesela tungsteni ele alalım: Sembolü “W”dir çünkü Almanya’da bu element “wolfram” olarak adlandırılıyor.

Yani aslında bu durum, bilim insanları arasında bir uzlaşmanın sonucudur da diyebiliriz.

Ayrıca klasik metinler ve farklı dillerin etkisi de burada önemli bir rol oynuyor. Cıva, Latince “hydragyrum” kelimesinden türetilmiş olup “su gümüşü” anlamına gelir ve bu da cıvanın sıvı hâlinin parlaklığına bir atıfta bulunur.

Bulmaca çözüldü: Kurşun ise Latince’deki “plumbum” kelimesinden geliyor. Latince, bir bilim dili olduğu için burada da cevabı kendisinden alıyoruz. Geçmişteki bilim insanlarının Latince ve Yunancayı ortak bir dil olarak kullanmasının sonucu olarak da bu durum ortaya çıkmış gibi görünüyor.

Kaynaklar: Hawaii Üniversitesi, LOC

Batman’in Baş Düşmanları Bane ile Deathstroke’un Filmi Geliyor: İşte İlk Bilgiler

DC evreninin kötü karakterleri Bane ile Deathstroke’un yeni bir filminin geleceği bildirildi. Karakterlerin nasıl bir araya gelecekleri henüz bilinmiyor.

Milyonlarca sinema tutkununu peşinden sürükleyen DC ile ilgili bomba bir gelişme yaşandı. DC evreninin ikonik kötü karakterleri Bane ile Deathstroke‘un yeni bir filminin geleceği bildirildi. 

DC hayranları bilir; Bane ile Deathstroke, Batman’in baş düşmanlarıdır. Ancak bir türlü istenilen popülariteye ulaşamadılar. İşte gelen haberler, bu durumun birkaç yıl sonra değişeceğini gözler önüne seriyor. 

Proje henüz erken aşamada

Edinilen bilgilere göre Bane ile Deathstroke’u anlatacak yeni film, henüz erken aşamada. Hâl böyle olunca filmin konusu ve oyuncu kadrosu gibi detaylar belirsiz. Ancak Captain America: Brave New World filminin yeniden yapım versiyonunu üstlenen film yazarı Matthew Orton‘un, yeni filmi hazırlayacağı söyleniyor. 

Batman’in baş düşmanlarının nasıl bir araya gelecekleri şimdilik belli değil. Aslına bakacak olursak bu ikilinin bir takım olma olasılığı da yok denecek kadar az. Hâl böyle olunca sektör kaynakları, iki kötü süper kahramanın birbirine gireceğini düşünüyorlar. Tabii tüm bunların netleşmesi için bir süre beklememiz gerekecek.

Karnı Aç Olan Bir Kediyi Süt İle Beslemek Ne Kadar Doğru? Cevap Sizi Biraz Şaşırtabilir!

Sokakta sevimli mi sevimli bir kedi ile karşılaştığımızda aklımızdan geçen ilk şey, onu beslemek olur. Peki neyle besleyelim? Yüksek ihtimalle cevabınız süt olacaktır. Ancak kedileri sütle beslemek ne kadar doğru?

Kuru veya yaş mamaya erişimimizin olmadığı zamanlarda bir kap sütün, karnı oldukça aç olan kediyi doyuracağını düşünürüz. Kedilere süt vermek, yıllardan beri doğru olduğu düşünülen bir davranıştır.

Peki kedilere süt vererek onlara iyilik mi yapıyoruz yoksa kötülük mü?

Uzmanlara göre özellikle yetişkin kedilere süt vermek, onlara faydadan çok zarar verebilir.

Çünkü kediler tıpkı çoğu insan gibi yaş aldıkça, sütte bulunan şekere yani laktoza olan toleranslarını kaybederler. Yani çoğu kedinin laktozu sindirme yeteneği, sütten kesildikten sonra azalmaya başlar. 

Laktozu sindiremeyen kedilerde ise çeşitli sindirim sorunlarının yanında ishal ve kusma da sık görülebilir. Ancak bazı kediler, laktozu yetişkinliğe kadar sindirme yeteneğini koruyabilir. Yine de tam ve dengeli bir kedi maması ile beslenen kedilere ekstra inek sütü vermenin, ek bir besinsel faydası yoktur.

Çünkü inek sütü, yağ doludur.

Öyle ki bir kedi için bir tabak süt, yağ oranı ve kalori açısından bir insanın büyük boy bir pizza yemesi ile eşdeğerdir. Bu sebeple düzenli olarak inek sütü tüketen kediler, kilo problemleriyle karşı karşıya kalabilir.

Ayrıca inek sütü, yüksek düzeyde fosfat içerir. Bu da bazı böbrek rahatsızlıklarını beraberinde getirebilir. Araştırmalara göre kedilerde yüksek düzeyli fosfat, kronik böbrek rahatsızlıklarıyla ilişkilidir.

Öte yandan yavru kediler, normal şartlarda tamamen sütten kesilene kadar yani birkaç aylık olana kadar, annelerinin sütü ile beslenirler. Hastalık veya annelerini kaybetme gibi durumlarda büyütülmesi gereken yavru kedilere ise özenle formüle edilmiş tamamlayıcı mamalar verilmelidir.

İnek veya keçi sütü gibi tüm süt türleri, bir yavru kedinin büyüme ve gelişme ihtiyaçlarını karşılayacak kadar protein içermez. Özetle tüm bu sebeplerden dolayı kedilere süt verilmemelidir. 

Kaynaklar: Live Science, petMD

Sam Altman’in Hevesi Kursağında Kaldı: Apple, OpenAI’a Yatırım Yapmaktan Vazgeçti

Wall Street Journal’ın özel haberine göre Apple, OpenAI’ın yatırım turundaki görüşmelerinden çekildi. Yani Apple, OpenAI’a yatırım yapmaktan vazgeçti.

ChatGPT isimli yapay zekâ destekli sohbet botu ile yapay zekâyı hayatımıza entegre etmeyi başaran OpenAI, şu sıralar daha çok maddi meselelerle gündemde. Yapay zekâ modelini geliştirmek için ciddi bir paraya ihtiyaç duyan şirket, bir süre önce büyük bir yatırım turuna çıkmıştı. Bu yatırım turu, şirketin değerlemesini milyarlarca dolar etkileyecekti.

Sektör kaynaklarından gelen bilgilere göre OpenAI’ın yatırım turundaki isimlerden bir tanesi de ABD merkezli teknoloji devi Apple’dı. Ancak Wall Street Journal’ın servis ettiği yeni bir habere göre bu durum, an itibarıyla değişmiş durumda. Konuya aşina kaynaklara dayandırılan habere göre Apple, OpenAI’ın yatırım turu görüşmelerinden çekildi.

6 milyar dolarlık yatırım almayı planlıyordu

OpenAI, çıktığı yatırım turunda 6 milyar dolar toplamayı planlıyordu. Ancak Apple’ın çekilmesi ile bu rakam değişebilir. Önümüzdeki hafta tamamlanması planlanan yatırım turuyla ilgili yapılacak açıklamalar, bunların netleşmesini sağlayacak.

Bu arada; OpenAI’ın yatırım turunda Microsoft ile NVIDIA da bulunuyor. Apple’a rağmen bu firmaların görüşmelerden çekildiğine ilişkin herhangi bir bilgi bulunmuyor. Hatta Microsoft’un, zaten 13 milyar dolar yatırımı olan OpenAI’a 1 milyar dolar daha vereceği söyleniyor.

Organlarımız Ulaşması Gereken Boyutu Nasıl Biliyor ve Daha da Büyümüyor?

Hiç düşündünüz mü? Vücudumuzdaki organlar nasıl oluyor da ne zaman büyümeyi durduracağını biliyor? Mesela kalbiniz, karaciğeriniz ya da böbreğiniz…

Doğduğumuzda küçücük olan bu organlar, zamanla büyüyüp olması gereken ideal boyutlarına ulaşıyorlar.

Peki, bu sürecin sırrı ne?

Hücresel iletişim ile vücudun kendi haberleşme sistemi var.

Organlarımızın büyüme sürecinde en önemli rolü hücrelerimiz oynuyor. Hücreler, büyüme sürecini kontrol eden sinyaller gönderiyor ve alıyorlar. Bu sinyaller sayesinde hücreler, ne zaman bölüneceklerini, büyüyeceklerini veya duracaklarını da biliyorlar.

“Büyüme faktörleri” olarak adlandırılan bazı moleküller, hücrelerin büyümesini ve bölünmesini tetikliyor. Ancak bu sinyallerin sadece büyüme ile sınırlı olmadığını söylemek gerek.

Hücreler aynı zamanda ne kadar büyüyeceklerini ve belirli bir organın ideal boyutuna ne zaman ulaşacaklarını da bu sinyallerle öğreniyorlar.

Her organın büyüklüğü önceden planlanmış durumda.

Vücudumuzdaki her organın büyüklüğü aslında genetik bir programla belirlenmiş. Yani her organın ne kadar büyüyeceği, DNA’mızda yazılı.

Bebeklikten itibaren vücut, bu genetik programa sadık kalarak büyüme sürecini yürütüyor. Örneğin, beyin hücrelerimiz diğer hücreler gibi sürekli bölünmüyor ancak karaciğer hücreleri gerektiğinde bölünebiliyor. Çünkü karaciğer, zarar gördüğünde kendini yenileyebilme yeteneğine sahip. İşte bu tür farklar da genetik kodun mucizesi gibi.

Büyüme süreci, kontrolsüz bir şekilde devam etmiyor.

Vücut, organların ideal boyutlarına ulaştığını anlamak için bir geribildirim mekanizması kullanıyor. Organ yeterince büyüdüğünde, hücreler bu durumu algılıyor ve büyümeyi durdurmaları gerektiğini birbirlerine iletiyor.

Eğer bu mekanizma çalışmazsa, aşırı büyüme veya tümör gibi hastalıklar da ortaya çıkabiliyor. Bu yüzden vücudumuzda bu süreçler son derece hassas bir şekilde kontrol ediliyor.

Çevresel faktörler de rol oynuyor.

Tabii ki organların büyüme sürecinde genetik kadar çevresel faktörler de etkili. Beslenme, hormonlar, stres ve hatta yaşam tarzımız, büyüme sürecini olumlu ya da olumsuz yönde etkileyebiliyor.

Özellikle çocukluk döneminde sağlıklı beslenme ve doğru hormon seviyeleri, organların doğru şekilde gelişmesi için oldukça önemli.

Aslında insan vücudu, büyüme sürecinde mükemmel bir denge sağlıyor ve her organın tam olarak ihtiyacı olan boyuta ulaşmasını garanti ediyor.

Kaynaklar: National Library of Medicine, Science Direct, Research Gate, Knowable Magazine

YouTube’da 360p’de Bile Zor Oynatılan Videoların Reklamları Nasıl Oluyor da Şak Diye Yükleniyor?

YouTube’da video oynatılmadan önce çıkan reklamlar, asıl videonun kendisinden daha hızlı ve yüksek kaliteli olabiliyor. Elbette ardında yatan birkaç faktör var. Bakalım nelermiş?

YouTube’u Premium olarak kullanmıyorsanız bilirsiniz, bazen videolar zor yüklenirken reklamları kolayca açılır.

Gelin, bu tuhaf durumun nedenlerini birlikte keşfedelim.

Önbellekleme ve sunucu önceliği var.

YouTube’daki reklamlar, videolardan daha önce yüklendiğinden tamamen yüklenmiş, bir sunucuda depolanmış oluyor. Öte yandan asıl video, internet hızına bağlı olarak anlık yükleniyor. Bu yüzden video donabiliyor.

Reklamlar, farklı sunuculardan yüklenebiliyor ve yüksek öncelikli bant genişliğine sahip oluyorlar. Asıl video ise daha düşük öncelikli sunuculardan yükleniyor.

Ayrıca reklamlar çoğunlukla kısa süreli ve küçük boyutlu olduğundan donmama, daha hızlı yüklenme ihtimali daha yüksek.

Reklamların önemi en büyük etken.

YouTubei gelirinin büyük bir kısmını reklamlardan elde ediyor. Bu nedenle en öneml öncelikleri, reklamların problemsiz oynatılması. Yani videonun kendisi aslında reklamın oynatılması için bir yem gibi bir şey.

Bu yüzden reklamların kusursuz bir şekilde oynatılabilmesi için daha çok çaba harcanıyor. Sonuç olarak, video zor yüklense bile kusursuz olan videolar karşımıza çıkıyor. “İşte bunlar hep kapitalizmin oyunları yeğenim…” diyerek özetleyebilir miyiz?

Son olarak da trajikomik bir video bırakalım:

Kaynak: SangarTutes, Vendasta

20’lik diş çekimi

20’lik Diş Çekimi ArtSmile Dental Clinic

20 Lik Diş Çekimi: Artsmile Kliniği’nde Nedenleri ve Süreci

20’lik dişler, genellikle genç yetişkinlik döneminde çıkan üçüncü azı dişleridir. Artsmile Kliniği olarak, bu dişlerin sorun yaratabileceğini biliyoruz ve ihtiyaç duyulduğunda çekim işlemini profesyonel bir şekilde gerçekleştiriyoruz. İşte 20’lik diş çekiminin nedenleri ve kliniğimizdeki süreci hakkında bilgilendirme.

Nedenler

  1. Yer Darlığı: Ağızda yeterli alan olmaması, 20’lik dişlerin doğru şekilde çıkamamasına neden olabilir. Bu durum, diğer dişlerin kaymasına veya çarpık bir görünüm oluşturmasına yol açar.

  2. Ağrı ve Enfeksiyon: Dişlerin yarı çıkmış olması, yemek artıklarının birikmesine ve enfeksiyon riskinin artmasına sebep olabilir. Bu durum genellikle şiddetli ağrı ile kendini gösterir.

  3. Kist veya Tümör Oluşumu: Dişin çevresinde kist veya tümör gelişimi, dişin çekilmesini gerektirebilir.

  4. Diş Çürümesi: 20’lik dişler, zor ulaşılabilir konumları nedeniyle çürümeye daha yatkındır. İleri düzeyde çürükler, dişin çekilmesini zorunlu kılabilir.

Çekim Süreci

  1. Muayene: Kliniğimizde, diş hekimlerimiz detaylı bir muayene ve röntgen ile dişin durumunu değerlendirir.

  2. Anestezi: Diş çekimi sırasında, ağrı hissini azaltmak için lokal anestezi uygulanır, böylece işlem konforlu hale getirilir.

  3. Çekim: Uzman diş hekimlerimiz, dişi dikkatlice çıkarır. Eğer diş gömülü ise, gerekli kesiler yapılarak dişin parçalar halinde çıkarılması sağlanabilir.

  4. İyileşme: Çekim sonrası bölgede hafif bir şişlik ve ağrı olabilir. Bu durum genellikle birkaç gün içinde geçer. Hekimlerimiz, iyileşme süreci için özel önerilerde bulunarak hastalarımızın rahat etmesini sağlar.

Sonuç

20’lik diş çekimi, bazı bireyler için kaçınılmaz olabilir. Artsmile Kliniği olarak, diş sağlığınıza en iyi şekilde hizmet vermek için buradayız. Eğer 20’lik dişlerinizle ilgili sorun yaşıyorsanız, lütfen bizimle iletişime geçin. Erken müdahale, daha büyük sorunların önlenmesine yardımcı olabilir. Sağlıklı bir gülüş için düzenli diş kontrollerinizi ihmal etmeyin!