Rusya’nın İsrail ve Gazze Şeridi’ne ilişkin karar taslağı BM Güvenlik Konseyi’nden geçmedi

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), Rusya’nın ‘Gazze’de ateşkes’ ilan edilmesiyle ilgili karar tasarısını reddetti.

Belgede, ‘BM Güvenlik Konseyi’nin acil, sürdürülebilir ve tamamen karşılıklı saygı temelinde insani ateşkes çağrısında bulunduğu’ vurgulanırken, kararın gerekli 9 lehte oyu alamadığı, taslağın kabül edilmesi için 5 ülkenin lehte oy verdiği, 4 ülkenin ise karşı çıktığı kaydedildi.

Oylamaya katılan 6 ülke ise çekimser kaldı.

Rusya’nın BMGK’ya sunduğu taslak karar metni, insani ateşkes, tüm rehinelerin serbest bırakılması, yardım erişimi ve sivillerin güvenli bir şekilde tahliyesini içerirken, konseyin bir kararı kabul etmesi için, teklifin en az lehte 9 oy alması ve beş daimi üyesinden hiçbirinin veto etmemesi gerekiyor.

Karar tasarısı için Rusya, Çin, Gabon, Mozambik ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) evet oyu, Fransa, Japonya, İngiltere ve ABD ret oyu, Arnavutluk, Brezilya, Ekvador, Gana, Malta ve İsviçre çekimser oy kullandı.

Nebenzya: Oylamanın sonuçları, kimin çatışmadan yana olduğunu gösterdi

Oylamanın sonuçlarını değerlendiren Rusya’nın BM Daimi Temsilcisi Vasiliy Nebenzya, “Sonuçlar, gerçekte kimin ateşkesten ve Gazze Şeridi’ndeki bombalamaya son verilmesinden yana olduğunu, kimin çatışmaları destekleyerek siyasi hedefleri adına bencilce çabaladığını gösterdi” ifadelerini kullandı.

Nebenzya, konsey üyelerine ret kararıyla ilgili hayal kırıklığını dile getirirken, bir kez daha Batı bloğu ülkelerinin bencil niyetlerinin ortaya çıktığını sözlerine ekledi.

ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Linda Thomas Greenfield ise, Rusya’nın karar tasarısının kabul edilemez olduğunu savundu.

Greenfield, “Hazırlanan bu tasarının insani krizin çözümüne yardımcı olma, Hamas’ı kesin bir şekilde kınama ve İsrail’in BM Şartı kapsamındaki meşru müdafaa hakkını yeniden teyit etme sorumluluğu vardır. Ne yazık ki Rusya’nın sunduğu karar bu sorumlulukların tamamını karşılamıyor” dedi.

Filistin Temsilcisi Riyad Mansour ise konsey üyelerine hitaben yaptığı konuşmada, İsrail’in Gazze Şeridi’nde 2 milyondan fazla Filistinliye acımasızca saldırdığını ancak tüm bunlara rağmen BM Güvenlik Konseyi’nin son on günde yaşanan saldırılara seyirci kaldığını vurguladı.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev: Karabağ konusu kapandı

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Füzuli’de halkla bir araya geldiği toplantıda birtakım açıklamalarda bulundu.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Füzuli’de halkla bir araya geldiği toplantıda, Karabağ ve Doğu Zengezur’a 2026 yılı sonuna kadar en az 140 bin kişi yerleşeceğini açıkladı.

Aliyev konuşmasında şu cümleye yer verdi:

Büyük Dönüş programının ilk aşamasının sonunda Füzuli bölgesinde 22 bin kişi, Karabağ ve Doğu Zengezur’un tamamında ise 140 bin kişi yaşayacak. Bu, söylememe izin verirseniz, asgari bir miktardır.

Aliyev, o zamana kadar Karabağ ve Doğu Zengezur’a daha fazla insanın geri döneceğinden emin olduğunu ifade etti. Bunu başaracak güçleri ve iradeleri olduğunu söyleyen Aliyev, “Büyük Dönüş” programının başarıyla uygulandığını belirtti.

Aliyev: Karabağ konusu kapandı

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Karabağ ihtilafı konusunun nihayet kapandığını söyledi.

Aliyev Karabağ’ın Füzuli’de yerleşimcilerle yaptığı toplantıda Karabağ Sorunu konusunun nihayet kapandığını belirterek, “Uzun yıllar boyunca Karabağ sorunumuzla ilgili gerçekleri dünya jamuoyuna anlatmaya çalıştığımızda bazı insanlar buna inanmadı. İnanmak istemeyenler vardı. Her şeyin yıkıldığını harap olduğunu biliyorduk fakat bu kadarını hayal edemezdik” sözlerini zikretti.

Ahmet Hakan: Metin Abi’cilik Erkan Baba’cılık

Ahmet Hakan, Metin Akpınar ve Erkan Can’a dair yapılan değerlendirmeleri eleştirdi. Ahmet Hakan, “Başkaları yapsaydı yorumlar çok farklı olurdu” diye ekledi.

Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan, Metin Akpınar’ın 35 yaşında ikiz kızlarının ortaya çıkmasına ve Erkan Can’ın da alkollü olarak araba kullanırken yakalanmasına ilişkin yorum yapanları eleştirdi.

Usta oyunculara sağduyu ile yaklaşanların, yaşananları başka isimlerin başına gelmesi halinde tepkilerinin çok başka olacağını öne sürdü.

Ahmet Hakan bugün kaleme aldığı yazısında şu noktalara dikkat çekti:

“Başkası yapsa yılansı, çıngıraklı dillerini çıkarıp alabildiğine çirkinleşmesi kesin olan tipler, söz konusu Metin Akpınar olunca şöyle konuşuyorlar: Yıllar önce bir gecelik ilişki yaşamış adamcağız. Olamaz mı? 80 küsur yaşında adam, babalığı nasıl benimsesin? Nasıl da zarif biçimde özür diledi. Daha ne istiyorsunuz? Metin Abi adamdır adam. Bütün suç annenin. Çocukları doğurup terk etmiş. Başkası yapsa “bu tam olarak cinayete teşebbüstür” diye ortalığı ayağa kaldırması kesin olan tipler, Erkan Can alkollü araç kullanınca şöyle diyorlar: Aman Erkan Baba. Korkuttun bizi. Yeter ki sana bir şey olmasın Erkan Baba. Keşke bir taksi tutsaydın. Trafik polislerine sorun çıkarmamış kral. Bir daha dikkat et Erkan Baba, sen bize lazımsın. “Şu hayatta en dayanamadığım 10 tip listesi” yap deseler… Bu tipler, yapacağım listenin ilk üçünde kesin yer alırlar.”

Ünlü oyuncu, sevgilisini darp ettiği iddia edilen ‘Yüzyüzeyken Konuşuruz’ gitaristi oğlunu savundu

Rock müziği grubu Yüzyüzeyken Konuşuruz grubunun solisti Kaan Boşnak’ın eşi Başak Ceylan Torun’u darp ettiği haberlerinin ardından bu kez gitarist Can Tunaboylu, eski sevgilisi Aybike Çelik tarafından ‘şiddet’ iddiasıyla suçlandı. Tunaboylu’nun oyuncu annesi, oğlunu savundu ve ‘iftira’ dedi.

Türk punk grubu Reptilians from Andromeda’nın eski vokalisti Aybike Çelik, eski sevgilisi olan Yüzyüzeyken Konuşuruz grubunun bas gitaristi Can Tunaboylu tarafından şiddet gördüğünü iddia etti.

Sosyal medya hesabından gözü mor, kolu sarılı halde fotoğraflarını paylaşan Aybike Çelik “3 Ağustos gecesi eski erkek arkadaşım olan şahıs tarafından darp edildim. 13 gün boyunca kırık kol, gözüm mor bir şekilde duygusal manipülasyonuyla evde tutuldum” dedi.

Can Tunaboylu da iddialara sosyal medya hesabından yanıt verdi:

“Konu yargıya taşınmış olduğundan, soruşturmaya zarar vermemek adına şimdilik sessizliğimi mazur görün. Fakat yargı süreci neticelendiğinde gerçeklerin anlatılandan çok farklı olduğundan tüm delilerle ortaya çıkacağını belirtmekle yetiniyor, iftiranın da suç olduğunu hatırlatmak istiyorum. Şiddet mağduru kadınların haklı mücadelesini suistimal eden bir vakanın öznelerinden biri olduğum için üzüntü duyuyorum. Son olarak yargı süreci sonuçlanıp hakkımdaki iftiralar neticeleninceye dek gruba da zarar vermemek için bir süre dinlenme kararı aldığımı bilgilerinize sunarım.”

‘Grubu dağıtmaya çalışıyorlar’

Can Tunaboylu’nun oyuncu olan annesi Ayşe Tunaboylu, oğlunun iftiraya uğradığını söyledi:

“Benim oğlum asla böyle bir şey yapmaz. İş yargı aşamasında. Onlar grup olarak da lince uğratılıyor. Grubu dağıtmaya çalışıyor.”

AYM’den evlat edinmede ‘arada 18 yaş farkı bulunması’ şartına ilişkin hak ihlali kararı

Anayasa Mahkemesi (AYM), annesinin evlendiği ikinci eşi tarafından evlat edinilmesi talebi, aralarındaki yaş farkının 18’den az olması nedeniyle reddedilen kişinin başvurusunda, aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verdi.

Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlanan karara göre, 1984 doğumlu B.V, 2006’da evlendiği F.K’nin 2000 doğumlu kızı Y.C’yi evlat edinmek için dava açtı. Geçirdiği trafik kazası nedeniyle baba olmasının mümkün olmadığını belirten B.V, Y.C’nin küçük yaştan itibaren kendi yanında olduğunu ve her türlü ihtiyacını karşıladığını, annenin evlat edinmesine rıza gösterdiğini ifade etti.

Yargılama sonucu, “evlat edinilenin evlat edinenden en az 18 yaş küçük olması gerektiği” yönündeki yasal şart nedeniyle B.V’nin açtığı davanın reddine hükmedildi.

Karar üzerine evlat edinilmek istenen Y.C, hak ihlali iddiasıyla Yüksek Mahkeme’ye başvurdu.

AYM, Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine hükmetti. İhlalin kanundan kaynaklandığı tespitini yapan Yüksek Mahkeme, kararın TBMM’ye ve yeniden yargılama yapılmak üzere Balıkesir 1. Aile Mahkemesine gönderilmesine karar verdi.

Kararın gerekçesinden

AYM’nin kararında, başvurucunun çocukluk çağının büyük kısmını annesinin eşi olan B.V. ile geçirdiği, aralarında fiilen baba çocuk ilişkisi kurulduğu, başvurucunun B.V’yi ebeveyn olarak, B.V’nin de başvurucuyu çocuğu olarak benimsediği ifade edildi.

Bu iradenin aksine bir tespitin bulunmadığı ve aile hayatı anlamında bir bağ kurulduğuna işaret edilen kararda, başvurunun “aile hayatına saygı hakkı” kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kaydedildi.

Evlat edinme davalarında arada en az 18 yaş bulunması şartının birçok ülkede ve Türkiye’de kural olarak benimsendiği aktarılan kararda, bazı hukuk sistemlerinde bunun istisnai durumlarda esnetilebileceğinin hüküm altına alındığı ancak Türkiye’de buna imkan tanınmadığı belirtildi.

Kararda, başvuruya konu olay kapsamında, yaş farkı konusunda hakime takdir yetkisi tanınması halinde aralarında makul bir yaş farkı bulunan tarafların fiilen var olan aile bağlarının hukuken de koruma altına alınabileceği değerlendirmesine yer verildi.

Bu türden bir korumanın mevcut kanuni düzenlemelerle mümkün olmayacağı belirtilen kararda, devlete yüklenen pozitif yükümlülükler kapsamında yasal düzenlemeye istisna getiren düzenlemelerin hayata geçirilmesi gerektiği vurgulandı.

Yüksek Mahkeme’nin kararında, şu ifadeler yer aldı:

“Mevcut durumda kesin ve genel kuralın hiçbir istisna içermediği görülmektedir. Kuralın kesin olması ve bazı dezavantajlı ya da daha fazla korunmayı gerektiren durumda olanlar yönünden istisnai düzenlemelere yer verilmemesi somut olayda olduğu gibi çocuğun üstün yararının korunması ilkesine ve aile hayatı ilişkilerine zarar vermektedir. Başvuruya konu olayda da başvurucunun ayrıksı durumunu ve haklı taleplerini kapsam dışında bırakan eksik bir düzenlemenin bulunduğu, mevcut mağduriyetin 4721 sayılı Kanun’un 308. maddesinde yer alan hükmün istisna içermemesinden kaynaklandığı değerlendirilmiştir. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.”

Bakanlarının ardından ABD Başkanı Biden da İsrail’e gidecek

ABD Dışişleri Bakanı Blinken, Başkan Biden’ın 18 Ekim’de İsrail’i ziyaret edeceğini açıkladı.

ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, ABD Başkanı Joe Biden‘ın 18 Ekim’de İsrail’i ziyaret edeceğini söyledi.

İsrail ziyaretinin ardından gazetecilere ABD ve İsrail’in Gazze Şeridi’ne insani yardım ulaştırmak için geliştirdiği planları anlatan Blinken, Joe Biden‘ın 18 Ekim’de İsrail’e geleceğini ve bu hususları tartışmayı dört gözle beklediğini açıkladı.

Batı basını: Mısır, Gazze’den AB’ye bir milyon mülteci göndermekle tehdit ediyor

İngiliz Financial Times gazetesi, Mısırlı yetkililerin Gazze Şeridi’nden gelen mültecilere barınma konusunda Batı’nın baskısına çok kızdığını vurgularken, onları AB ülkelerine göndermekle tehdit ettiğini yazdı.

Adı açıklanmayan üst düzey bir Mısırlı yetkilinin sözlerine atıfta bulunan Financial Times, yetkilinin, “Avrupa Birliği (AB) Mısır’dan bir milyon sığınmacıyı kabul etmesini istiyor. Tüm sığınmacıları Avrupa’ya göndereceğiz. Madem insan haklarını bu kadar önemsiyorsunuz, onları (sığınmacıları) da kabul edin” dediğini aktardı.

Financial Times’a göre Kahire, Batılı ülkelerin ısrarla Gazze Şeridi’nden ayrılanları Sina Yarımadası’na yerleştirmeyi teklif etmesinden korkarken yayına göre Mısır, gerilimin arttığı bölgeden etkilenenlere yardım sağlamayı planlamasına rağmen ‘daha fazla mülteci kabul etmeye’ yönelik her türlü girişime direnecek.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Avrupa Birliği’nin Mısır üzerinden Gazze Şeridi’ne insani hava koridoru açacağını ve ilk uçuşların bu hafta yapılmasının beklendiğini açıklamıştı.

Arnavutluk’un başkenti Tiran’da düzenlenen Berlin Süreci Zirvesi’nde konuşan Von der Leyen, AB’nin Gazze’deki sivillere destek olmak için insani yardım miktarını üç kat artırarak 75 milyon euro seviyesinin üzerine çıkarma kararı aldığını söyledi.

Rus bombardıman uçakları Japon Denizi üzerinde planlı uçuş gerçekleştirdi

Rusya Savunma Bakanlığı, iki Tu-95MS stratejik bombardıman uçağının, Su-35S jetlerinin eşliğinde Japon Denizi’nin uluslararası suları üzerinde planlı uçuş gerçekleştirdiğini bildirdi.

Bakanlıktan yapılan açıklamada, Rusya’ya ait iki Tu-95MS stratejik bombardıman uçağının, Su-35S jetlerinin eşliğinde Japon Denizi’nin uluslararası suları üzerinde planlı uçuş gerçekleştirdiği belirtildi.

Açıklamada, “Rusya Uzun Menzilli Hava Kuvvetleri’ne ait iki Tu-95MS stratejik bombardıman uçağı, Japon Denizi’nin tarafsız suları üzerinde planlı uçuş gerçekleştirdi. Uçuş yaklaşık 7 saat sürdü. Avcı uçağı koruması, Rus Hava-Uzay Kuvvetleri‘ne bağlı Su-35S avcı uçaklarının mürettebatı tarafından sağlandı” ifadelerine yer verildi.

Uzun Menzilli Hava Kuvvetleri Komutanı Sergey Kobılaş, ‘uçuşun uluslararası hava sahasını kullanım kurallarına titizlikle uyularak gerçekleştirildiğini’ kaydetti.

Korgeneral Kobılaş, Uzun Menzilli Hava Kuvvetleri uçaklarının Arktik Okyanusu, Atlantik Okyanusu’nun kuzeyi, Karadeniz ve Baltık Denizi ile Pasifik Okyanusu üzerinde düzenli olarak uçuş yaptığını sözlerine ekledi.

Suudi Arabistan vizesinde yeni dönem

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Suudi Arabistan’ın Türk vatandaşlarına sağladığı vize kolaylığı dolayısıyla teşekkür ederek, “Gerek umre gerek hac gerekse diğer seyahatler için bu ciddi bir kolaylık sağlayacaktır.” dedi.

Uraloğlu, Suudi Arabistan Hac ve Umre Bakanı Tevfik er-Rabia ve beraberindeki heyetle Bakanlıkta görüştü.

Toplantıda, iki ülke arasındaki ilişkinin daha ileriye taşınması gerektiğini belirten Uraloğlu, “Vizedeki işlem kolaylığından dolayı teşekkür ediyorum. Gerek umre gerek hac gerekse diğer seyahatler için bu ciddi bir kolaylık sağlayacaktır.” ifadesini kullandı.

Tevfik er-Rabia da Türkiye’nin elektronik vize uygulamasına dahil edildiğini dile getirerek, “Elektronik vize uygulamasıyla Türk vatandaşları, 5 dakikadan daha az bir süre içinde ya da Suudi Arabistan’da herhangi bir havalimanına gittiğinde vize alabilecekler. Bu vize, bir yıllık geçerli olacak, 90 günlük ikamet alabilecek. Elektronik vizeyle Türk vatandaşları Mekke ve Medine’nin yanı sıra tüm bölgeleri ve şehirleri gezebilecekler.” diye konuştu.

Suudi Havayollarının koltuk kapasitesini artırdığını söyleyen er-Rabia, Ankara’dan Medine ve Cidde’ye seferlerin artacağını bildirdi.

Konuk Bakan, hem elektronik vizenin hem de sefer sayılarının artırılmasının iki ülke arasındaki ilişkileri geliştireceği gibi turizm ve diğer alanlara da olumlu yansıyacağını söyledi.

Bakan Uraloğlu ile Türkiye’nin yerli otomobili Togg’u deneyimlediğini belirten ve Türkiye’yi tebrik eden er-Rabia, Togg’u en kısa sürede Suudi Arabistan’da görmek istediklerini de sözlerine ekledi.

Toplantı, basına kapalı devam etti.

Oytun Orhan: Türkiye’nin garantör önerisinin başarı şansı yüksek

İsrail – Filistin arasında yaşanan gerilimin sonlandırılması için Türkiye devreye girdi. Türkiye çözüm için garantör ülke önerisini gündeme getirdi. Orsam’dan Oytun Orhan Türkiye’nin önerisinin bölgesel etkileri olacağı için destek göreceğini ifade etti.

Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e saldırısıyla başlayan, İsrail’in Gazze’de sivilleri hedef alan saldırıları sonrasında bölgede artan gerilimin sonlandırılması için Türkiye ilk günden itibaren bölgedeki aktörlerle diploması trafiği yürütüyor.

Türkiye’nin girişimleri çerçevesinde önerdiği formülü Dışişleri Bakanı Hakan Fidan açıkladı. Fidan, özellikle Filistin tarafına garantör olacak ülkelerin bölgeden olmasının telkin edildiğini vurgulayarak, “Buna Türkiye de dahil. İsrail için de başka ülkeler garantör olsunlar. Her iki tarafın da mutabık kalacağı bir antlaşmaya varıldıktan sonra, bunun gereklerinin yerine getirilmesi hususunda garantör ülkeler sorumluluk üstlensin” önerisini gündeme getirdi.

‘Batı İsrail üzerinde baskısını arttırmalı’

Türkiye’nin bu önerisini Ortadoğu Araştırmaları Merkezi’nden Oytun Orhan Sputnik’e şu şekilde değerlendirdi.

“Türkiye çatışmanın başladığı ilk andan itibaren arabuluculuk önerdi ve çatışmanın daha da büyümemesi, bölgesel bir çatışmaya dönüşmemesi konusunda bir diplomatik çaba gösterdi. Türkiye bunu tek başına değil, özellikle Mısır gibi Gazze üzerinde etkili olan ülkelerle birlikte koordinasyon içinde yürütme çabası içerisinde oldu. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Mısır’a giderek burada muhatabı ile bir görüşme gerçekleştirdi. İsrail’i, Gazze’de sivil ayrımı gözetmenden devam eden operasyonlarının sınırlandırması, diğer taraftan da Hamas’ın elindeki rehineleri salıvermesi konusunda ikna edilebilmesi açısından ortak bir inisiyatif geliştirilmesi gerekiyor. Bölgedeki aktörlerin çoğunluğu çatışmanın çok büyümemesi ve sorunun sadece Gazze ile sınırlı kalarak çokta uzamandan, sivil kayıplar artmadan sonlanması çabası içerisinde. Bölgedeki bütün taraflar, hatta bölge dışındaki ABD dahil bütün aktörler diploması seçeneğini kullanarak İsrail’i sınırlandırmaya çalışıyor. Bu anlamda Türkiye’de bir garantör ülke formülünü gündeme getirdi. İsrail ve Filistin arasında bir anlaşmaya varılması bu anlaşmanın uygulanması konusunda tarafların belli şüpheleri ve kaygıları olacaktır. Bu kaygıların giderilmesi açısından da her iki taraf üzerinde farklı ülkelerin garantör olacağı bir genel formül önerisi ortaya çıktı. Türkiye’nin de içinde olduğu diğer bölgedeki aktörlerin ortaya attığı bir fikir olabilir. Böyle bir fikir hayat bulacak olursa bölgesel bir etkisi olacağı için başarı şansı yüksek. Burada sadece bölge ülkelerin değil ABD’nin batının, İsrail üzerinde biraz daha baskılaması ve onu siyasi çözüme yönlendirecek baskı araçlarını kullanması gerekiyor”

‘Batı yavaş yavaş İsrail’i eleştirmeye başladı’

İsrail’in sivilleri hedef alan saldırıları sonrasında batı kamuoyunda desteğinin azalmaya başladığına dikkat çeken Orhan “Ben açıkçası Batılı ülkelerinde bunu destekleyeceğini düşünüyorum. ABD ve Batı giderek İsrail’e eleştirilerini yöneltmeye başladı. İlk başta daha İsrail yanlısı bir tutum alırken, İsrail’in artan sivil saldırılarıyla yavaş yavaş Avrupa, batı kamuoyu İsrail aleyhine dönemeye başladı. Batının, ABD’nin çıkarlarıyla, bölgede yeni bir savaş çok uyumlu değil. ABD bölgeden çekilme süreci içinde. Gücü ve etkisi azalıyor. Böyle bir ortamda İsrail’in bölgesel bir savaş sürüklenmesi ABD’nin hiç işine gelemeyecektir. Bu nedenle de hem dışişleri bakanı hem ABD Başkanı sürpriz ziyaretler ile bölgeye gelip İsrailli yetkililer ile görüşmeler gerçekleştiriyor. Burada amaç İsrail’in Gazze’ye bir kara operasyonu yapması ve sonrasında savaşın, çatışmanın farklı bölgelere yayılmasını engellemeye çalışmak. ABD açısından bakıldığında Türkiye’nin bu çatışmanın yayılmasını önlemeye çalışan girişimleri bence taktir görecektir. Batı İsrail üzerinde baskısını artırırken Türkiye’de Filistin tarafında garantör olarak onun haklarını koruyucusu olacağına garanti vererek tarafları masaya getirtebilir” ifadelerini kullandı.

‘Türkiye bölgede arabulucu rolünü üstlendi’

Türkiye’nin Ukrayna krizi döneminde üstlendiği arabuluculuk rollünü Orta Doğu’da da sürdürdüğüne dikkat çeken Oytun Orhan Arap baharı öncesi döneme bakıldığında Türkiye bölgede tarafsız, çatışmalara doğrudan müdahil olmayan, ama proaktif bir yaklaşım içindeydi. O dönemde sorunların çözümünde rol üstleniyordu. İsrail- Suriye çatışmalarında, İsrail-Filistin çatışmalarında arabuluculuk rolü üstleniyordu. Arap baharı dönemi, Orta Doğu’da yaşanan iç savaş süreci istisnai bir durum olabilir. Şimdi Arap baharı sonrası dönemi yaşıyoruz ve bölgede bir normalleşme süreci var. Sorunları artık siyasi yollarla çözme anlayışı daha ön plana çıktı. Bu çerçevede Türkiye 2011 öncesindeki rolüne geri döndü. Bu anlamda Ukrayna çatışmaları önemli bir örnek oluşturdu. Burada uygulanan dengeli politika sorunun tarafı olmaktan kaçınmasını sağladı. Bunun yanı sıra her iki tarafla görüşebilen ve tarafları ikna edebilen güçlü pozisyonu ile bazı kolaylaştırıcı adımlar atılmasını sağladı. Tahıl koridoru gibi, tutukluların karşılıklı salıverilmesi gibi. Bu çaba uluslararası kamuoyu tarafından da taktir topladı. Türkiye kamuoyunda da bu yaklaşım benimsendi. Benzer yaklaşımı Orta Doğu’daki çatışma sürecinde de görüyoruz. Türkiye bu bölgedeki çatışma sürecinden son derece rahatsız. Bölgede normalleşme süreci devam ederken, bölgenin yeniden bir gerilime sürükleniyor olması Türkiye’nin çıkarları, beklentileri ile uyumlu değil. Türkiye burada çatışmayı sonlandırmak için bekleyen niyet belirten bir pozisyondan ziyade daha aktif bir tutum benimsemeyi tercih ediyor. Burada da aynen Ukrayna’da olduğu gibi sonuç alabilmek adına taraflar arasında eşit mesafede duran ama İsrail’in Gazze’deki katliamlarını eleştiren, bu konu da onu baskılamaya çalışan, diğer taraftan da sorunun siyasal yollarla çözülmesi için çaba gösteren pozisyonda. Bunu yaparken Türkiye tek başına hareket etmiyor. Bunu bölgesel bir inisiyatif olarak yürütüyor. Mısır, Lübnan gibi aktörlerle iletişim halinde. Türkiye bir bölgesel girişim ile tarafları masaya oturtmak ve daha sonra garantör ülke olarak bu anlaşmasının uygulanmasını denetlemek formülü ile öne çıkıyor” dedi.