Fren/Stop Lambalarının Kırmızı Olmasının Ardında Yatan Zekice Neden: Sadece Dikkat Çektiği İçin Değil!

Stop/fren lambalarının renginin kırmızı olması, üç farklı sebebe dayanıyor. Peki ne bu sebepler?

Aracın fren yaptığını, trafikteki diğer kişilere aracın yavaşladığını ya da durduğunu bildiren stop/fren lambaları; kırmızı.

Bu renk, öylesine seçilmemiş. Fren lambalarının kırmızı olmasının ardında yatan birden fazla mantıklı sebep var.

Elektromanyetik spektrumda kırmızı ışık, en uzun dalga boyuna sahip.

Uzun dalga boyları, atmosferde daha az dağılıyor ve böylece zorlu koşullarda uzaktan görülmesi kolaylaşıyor. Tahmin edebileceğiniz üzere trafikte sis gibi durumlarda görebilmenin büyük önemi var.

Bunun yanı sıra kırmızı ışık, düşük enerjiye sahip olduğu için gözleri rahatsız etmiyor. Hatta bu yüzden güvenlik işaretlerinde de kırmızı kullanılıyor.

Diğer bir sebep ise göz hücrelerimizle ilgili.

Gözlerimiz, 3 tür koni hücresine sahip ve bunlar, farklı dalga boylarına (kısa:mavi, orta:yeşil, uzun: kırmızı) duyarlı. Az önce bahsettiğimiz üzere kırmızı ışık, uzun dalga boylarına sahip olduğundan gözümüzdeki kırmızıya duyarlı koni hücreleri tarafından çok iyi şekilde algılanabiliyor.

Son sebebimiz, kırmızının psikolojimizdeki etkisi.

Kırmızı, bilinçaltımızda tehlikeyle bağdaştırılan ve dikkat çeken bir renk. Kan ve ateş gibi tehlikeli durumlarla ilişkilendirilmiş. Bu yüzden stop/fren lambalarının kırmızı olması, dikkati artırıyor.

Öte yandan kırmızının uyarıcılık seviyesi yüksek olduğundan daha fazla dikkat çekerek hem stres seviyesini yükseltebiliyor hem de karar verme hızını artırıyor. 

Şimdi stop lambalarının kırmızı olması aklınıza yatmış olmalı!

Kaynaklar: Verywell Mind, Psychologily

İlginizi çekebilecek daha fazla içerik:

Microsoft’un 3. Taraf Geliştiricilerin Oyunlarını Game Pass’e Getirmek İçin Her Yıl Harcadığı Dudak Uçuklatan Para Ortaya Çıktı

Microsoft’un 3. taraf geliştiricilerin oyunlarını Game Pass’e getirmek için yılda 1 milyar dolar harcadığı ortaya çıktı.

Uçan fiyatlar nedeniyle birçok oyunsever, aylık belli ücretler karşılığında yüzlerce oyuna erişim sağlayan aboneliklere başvuruyordu. Microsoft’un Xbox Game Pass hizmeti de bunlardan en çok dikkat çekeniydi. Peki Microsoft, bu oyunları Game Pass’e getirmek için ne kadar harcıyor? Bloomberg, bu sorunun yanıtını verdi.

Game Pass kütüphanesinde büyük oyunlar da dahil yüzlerce yapım var. Bunlardan bazıları Microsoft’a ait şirketlerin geliştirdikleri yapımlar iken bazıları da 3. taraf geliştiricilerin imzasını taşıyor. Bloomberg’ün incelemesi de 3. taraf oyunlara odaklanıyor.

Microsoft, 3. taraf oyunları Game Pass’e getirmek için yılda 1 milyar dolar harcıyor

Bloomberg’ün Game Pass sistemi hakkındaki derinlemesine incelemesine göre şirket, yıllık 1 milyar dolar gibi dudak uçuklatan bir parayı oyunları getirmek için harcıyormuş. Oyun anlaşmalarının milyonlarca dolar bedelinde olduğu da aktarılmış. Bu da teknoloji devinin Game Pass’e ne kadar önem verdiğinin bir göstergesi.

Bu şekilde hem üçüncü taraf büyük şirketler hem de üçüncü taraf daha küçük çaplı geliştiricilerin oyunlarını sistemde görebiliyoruz. Şirketin bu yaklaşımı, özellikle de küçük geliştiricilerinin oyunlarını tanıtmasına, gelir elde etmesine ve isimlerini duyurmalarına yarıyor.

Microsoft, düzenli olarak Game Pass abone sayısını açıklamıyor. Son olarak Şubat 2024’te bu konuda veriler gelmişti.  Öyle ki o zamanki açıklamada 34 milyon civarı abone olduğu ve büyümenin önceki yıllara kıyasla azaldığı görülmüştü.

Tabii ki onun üzerinden aylar geçtiği için bu sayı şu anda artmıştır. Büyümedeki yavaşlamanın devam edip etmediğini bilmiyoruz. Ancak Activision Blizzard satın alımı, Call of Duty oyunlarının gelişi gibi nedenlerden dolayı Game Pass’e olan ilginin artmış olma ihtimali yüksek. Ancak gelen zamlar nedeniyle düşmüş de olabilir. Resmî veri görmeden kesin bir şey söylemek mümkün değil.

Formula 1’de Singapur GP Tamamlandı, McLaren Farkı Açtı

Formula 1’de Singapur GP geride kalırken McLareni takımlar şampiyonasında liderliğini pekiştirdi.

Formula 1’de yaz arasının ardından hem McLaren’ın gerçekleştirdiği atılım hem de hemen her yarışta başka bir pilotun öne çıkması ile birlikte heyecanın seviyesi bir kez daha yükselmeye başladı. Geçtiğimiz hafta uzun yılların ardından takımlar şampiyonasında liderliğe yükselen McLaren’ın bu hafta ne yapacağı, Max Verstappen’in nasıl performans göstereceği ve Ferrari’lerin performansı merak ediliyordu. 

Yarış oldukça sıkıcı bir DRS treni ile başlasa da yarış ilerledikçe stratejiler öne çıkmaya başladı. Bununla beraber McLaren yükselişini sürdürdü. Yarış sonunda podyum ilk ve 3. basamağında yer alan isimler sırasıyla Lando Norris ve Oscar Piastri olurken McLaren dublesine izin vermeyen isim ise Max Verstappen oldu. 

Singapur’da görkemli geçit

Dar bir cadde pisti olması, gece yarışı olması ve Singapur’un zorlayıcı yapısı nedeniyle sarı bayrakların ve güvenlik aracının sık sık yarışa etki etmesi bekleniyordu. Ancak son yılların en temiz yarışlarından biri yaşanırken sarı bayraklar ya da güvenlik aracı da hiç karşımıza çıkmadı. 

Yarışın sonunda George Russell 4., Charles Leclerc 5., Lewis Hamilton 6., Sainz 7. Alonso 8., Hulkenberg 9. ve Perez 10. sırayı aldı. Magnussen ve Albon ise yarışı tamamlayamadı. 

Formula 1’de sezonun bir sonraki yarışı 18-20 Ekim hafta sonunda ABD’de gerçekleştirilecek. Bakalım bu neredeyse 1 aylık arada takımlar nasıl geliştirmeler ile karşımıza çıkacak.

İngiltere’de Direksiyonların Sağda Olmasının Arabanın İcadından da Önceye Dayanan Şaşırtıcı Sebebi

Daha önce “İngiltere’de direksiyon neden sağda?” veya “İngiltere’de trafik neden soldan akıyor?” sorularını kendi kendinize sormuşsunuzdur. Bu soruların cevapları bizi Orta Çağ’a doğru bir yolculuğa çıkaracak.

İngiltere’ye hiç gitmemiş olsanız bile İngiltere’de geçen bir dizi ya da film izlerken trafiğin soldan aktığını veya direksiyonun sağ tarafta olduğunu fark etmişsinizdir ve tuhaf gelmiştir.

Sahiden, İngiltere’de trafik neden tersten akıyor? İngiltere’de direksiyon neden sağda? Bu soruların cevapları, taa Orta Çağ’a kadar uzanıyor ve pek çoğumuzun tahmin bile edemeyeceği sebepleri var. Gelin, İngiltere’de direksiyon neden sağda ve trafik neden soldan akıyor anlatalım.

İngiltere’de direksiyonların sağda olmasının ve trafiğin soldan akmasının sebebi, arabaların icadından önceye dayanıyor.

Orta Çağ’da ister at üstünde olun ister yürüyerek gidin, yolda seyahat ederken pek güvenli değildiniz çünkü saldırıya uğrama veya soyulma riskiniz vardı. 

Soldan seyahat etmek ise daha güvenliydi çünkü günümüzde de olduğu gibi o dönemde de pek çok insan sağ elini kullandığından sol taraf, karşınızdaki kişiye karşı savunmaya geçmek için kılıç tutan elinizi serbest bırakmanız anlamına geliyordu. Yani herhangi bir tehdide karşı daha hızlı yanıt verebiliyordunuz.

İngiltere’de trafiğin soldan akmasıyla ilgili bir yasa bile vardı.

Soldan sürüş için resmî olarak onaylanan ilk kural, Papa VIII. Boniface tarafından MS 1300’de Roma İmparatorluğu’nu ziyaret eden herkesin solda kalması gerektiğini ilan ettiğinde kabul edildi.

1773’te, İngiliz yolları daha gelişmiş ve sıkışık hale geldikçe hükûmet; tüm at binicilerinin, çiftçilerin, arabacıların ve kanunsuz haydutların; arabalar icat edilmeden önce bile herhangi bir kötü çarpışmayı önlemek için sol tarafta kalması gerektiğini belirten Genel Karayolları Yasası’nı getirdi. 

Bu durum sadece İngiltere’ye özgü değildi.

Aynı uygulama, Yunanistan ve Roma gibi farklı ülkelerde de vardı; sonuçta Orta Çağ’daki tehlikeleri tek yaşayan ülke İngiltere değildi… Napolyon ise atını hep sağdan sürerdi ve Almanya, Avusturya, Çekoslovakya gibi fethettiği bölgelerde bunun benimsenmesini sağlamıştı.

Federal Otoyol İdaresi tarafından yapılan araştırmaya göre, Amerika’nın sömürge döneminden beri yolun sağ tarafından sürmesi hem İngiliz gümrüklerinin reddedilmesi hem de kontrolü kolaylaştırdığı için.

1804 senesinde New York’ta, tüm kamuya açık otoyollarda sağdan sürüş kabul edildi ve diğer pek çok eyalet de aynısını yaptı. Tabii Henry Ford’un da katkısı büyük. Arabalarının direksiyonunu sola koyarak otomobil endüstrisinin geri kalanını etkiledi.

İngiltere’nin sağ sürüşe geçmesi yakın zamanda pek mümkün değil gibi görünüyor.

İngiltere, daha önce sağ sürüşe geçmeyi düşündü ancak artık herkesin arabası sol sürüşe göre üretilmiş ve alıştıkları düzen de bu olmuş. Bu yüzden diğer ihtimal pek mümkün değil gibi görünüyor.

Öte yandan 2009 senesinde Avustralya, Samoa ve Yeni Zelanda; ucuz arabalar kullanılabilsin diye sağ sürüşten sol sürüşe geçen ülkeler arasında.

İşte İngiltere’de direksiyonların neden sağda olduğu ve trafiğin neden solda aktığının cevapları, diğer ülkelerdeki durumlar bu şekilde. Sizin bu konu hakkında bir bilginiz var mıydı? Yorumlarda fikirlerinizi bekliyoruz!

Kaynaklar: Mental Floss, Telegraph, The Collector

En İnce vivo Telefonlardan Olacak 40e’nin Tanıtım Tarihi Açıklandı: İşte Premium Hissi Yaşatacak Cihazda Beklenen Özellikler

vivo, merakla beklenen telefonu 40e’nin tanıtım tarihini açıkladı. Cihaz, ultra ince tasarımı başta olmak üzere birçok iddialı özellikle sunulacak.

Düzenli olarak farklı segmentlerden akıllı telefonlarla karşımıza çıkan vivo, bir süredir 40e isimli telefonunu tanıtmaya hazırlanıyordu. Şimdi ise hem tasarım hem teknik açıdan iddialı olması beklenen cihazın çıkış tarihi açıklandı.

vivo tarafından yapılan resmî duyuruya göre 40e modeli, 25 Eylül Çarşamba günü resmen bizlerle buluşacak. Peki telefonda neler bekliyoruz? Gelin şimdiye kadar paylaşılan tüm özelliklerine bakalım.

vivo 40e neler sunuacak?

vivo 40e, gerçekten “premium” hissi verecek bir telefon olarak karşımıa çıkacak. Yukarıdan da görebileceğiniz üzere oldukça ince bir telefon olacak. Çerçeveleri de aynı şekilde ince. Telefonun kalınlığı 7,49 mm olarak açıklandı. Bu da onu şirketi en ince telefonlarından biri olacağı anlamına geliyor. Ağırlığı ise 183 gram.

Ekran özelliklerine baktığımızda vivo 40e’nin 6,77 inç boyutunda 120 Hz yenileme hızına ve 1080×2392 çözünürlüğe sahip bir ekranla sunulacağını görebiliyoruz. Kavisli ekranla gelecek telefon, önde delikli tasarıma, arkada ise pil şeklinde bir adaya yerleştirilen kamera kurulumuna sahip olacak.

vivo 40 serisinin daha uygun fiyatlı bir versiyonu olarak karşımıza çıkacak telefonun MediaTek Dimensity 7300 işlemciden güç alması bekleniyor. 8 GB RAM’le geleceğini de belirtmek gerek. Kamera tarafında ise 50 MP’lik Sony IMX882 ana ve 8 MP’lik bir ultra geniş kamera görüyoruz. Bunlara ön tarafta yine 50 MP’lik bir selfie kamerası eşlik ediyor.

Telefon batarya konusunda da oldukça iddialı. Öyle ki şirketin açıklamalarına göre 5500 mAh’lik bir batarya kapasitesi olacak. Hızlı şarj desteği ise 80W olarak açıklandı. Çarşamba günü cihaz hakkında daha fazla bilgi edinebileceğiz.

Bilim Kurgudan Psikolojiye Bu Haftanın En Çok Satan Kitapları

Eylül ayını geride bırakırken kitap severlerin bu hafta en çok tercih ettiği kitapları görmek ister misiniz? Gelin birlikte haftanın en çok satan kitaplarına bakalım.

Bu hafta raflarda herkesin mutlaka okuması gereken klasiklerden kişisel gelişim kitaplarına kadar birçok kitap bulunuyor.

Eğer bu ayı bitirirken hala hangi türde bir kitaba başlayacağınızı bulamadıysanız haftanın çok satanlarını listelediğimiz içeriğimize bakarak fikir sahibi olabilirsiniz. İşte haftanın en çok satan kitapları!

Satın aldığınız ürünlerde satıcılardan kaynaklanan sorunlardan Webtekno sorumlu değildir.
Bu içerik marka iş birliği içeriyor.

Çok satan kitaplar:

  • Hobbit- J.R.R. Tolkien
  • Nietzsche Ağladığında- Irvin D. Yalom
  • Çürümenin Kitabı- Emil Michel Cioran
  • Rahatlama Kitabı: Suyun Üstünde Kalmamı Sağlayan Düşünceler- Matt Haig
  • Fahrenheit 451- Ray Bradbury
  • Yabancı- Albert Camus
  • Hayat İmkânsız- Matt Haig
  • Fareler ve İnsanlar- John Steinbeck
  • Hayır Diyebilme Sanatı: Sınırların Kadar Özgürsün- Müthiş Psikoloji
  • Sırça Fanus- Sylvia Plath

Hobbit- J.R.R. Tolkien

Listemizin ilk sırasında fantastik edebiyatın vazgeçilmezlerinden olan Hobbit bulunuyor. Yüzüklerin Efendisi üçlemesinin başlangıcını anlatmasıyla da önemli bir yere sahip olan Hobbit, Orta- Dünya’nın büyülü atmosferinde geçiyor. İnsanlar, cüceler, elfler, büyücüler, ejderhalar, goblinler ve orkların bulunduğu bu evreni keşfetmek isterseniz, Hobbit mutlaka okumanız gereken kitaplardan bir tanesi.

Kullanıcı yorumu:

Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.

Nietzsche Ağladığında- Irvin D. Yalom

Yalom, ilk kez 1992 yılında yayımlanan, tüm dünyada çok okunup çok sevilen ve kendi hayat hikayesinden de izler taşıyan Nietzsche Ağladığında adlı romanında kurmacayla gerçeği harmanlıyor.

19. yüzyılın iki önemli düşünürü, filozof Friedrich Nietzsche ve psikiyatr Josef Breuer’in kesişen yollarını anlatan kitap, Breuer’in Nietzsche’yi ciddi depresyonundan kurtarmak için yaptığı terapileri ve bu süreçte kendi içsel yolculuğunu keşfetmesini de ele alıyor. Ayrıca Nietzsche’nin felsefi görüşleri ve Breuer’in psikoterapik yaklaşımları, kitap boyunca derinlemesine tartışılıyor.

Kullanıcı yorumu:

Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.

Çürümenin Kitabı- Emil Michel Cioran

“Nerede tükettin ömrünü? Bir hareketin hatırası, bir tutkunun işareti, bir maceranın parıltısı, güzel ve firari bir cinnet- geçmişinde bunların hiçbiri yok; hiçbir sayıklama senin ismini taşımıyor, seni hiçbir zaaf onurlandırmıyor. İz bırakmadan kayıp gittin; senin rüyan neydi peki?”

Cioran’a göre, sadece portakallar değil, insanlar da çürür. Cioran, bu eserinde modern insanın umutsuzluğunu, çaresizliğini ve varoluşsal boşluğunu ele alıyor. Hayatın geçiciliği, ölümün kaçınılmazlığı ve insanın evrendeki yerini sorgularken, dilin ve düşüncenin sınırlamalarını da tartışıyor. Son olarak Çürümenin Kitabı, felsefi aforizmalar ve denemeler aracılığıyla insan ruhunun karanlık taraflarına ve yaşamın kaçınılmaz acılarına dikkat çekiyor.

Kullanıcı yorumu:

Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.

Rahatlama Kitabı: Suyun Üstünde Kalmamı Sağlayan Düşünceler- Matt Haig

“Hiçbir şey, pes etmeyen ufacık bir umuttan daha güçlü değildir.”

Matt Haig, Rahatlama Kitabı’nda kendi deneyimlerinden öğrendiklerini, Marcus Aurelius, Emily Dickinson, James Baldwin gibi fikirleriyle ilham vermiş isimlerden edindikleriyle harmanlayarak yaşamın iniş ve çıkışları üzerine kısa ve umut dolu metinler sunuyor.

Zihnin zindanlar yaratabileceğini ama yanında anahtarlarını da verdiğini gösteriyor bizlere. Mutluluğun ancak “olmanız beklenenleri” bir kenara bıraktığınızda filizlenebildiğini hatırlatarak, yaşama telaşı arasında şöyle bir yavaşlayıp, var olmanın güzelliği ve tahmin edilmezliğinin değerini bilmeyi yüceltiyor.

Kullanıcı yorumu:

Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.

Fahrenheit 451- Ray Bradbury

“… dışımız serseri, içimiz kütüphane.”

Ray Bradbury’nin yazdığı distopik bir bilim kurgu romanı olan Fahrenheit 451, totaliter bir toplumda, insanların kitap okumasının yasak olduğu bir dünyayı konu ediniyor. Bu yasakta itfaiyeciler, yangın söndürmek yerine kitapları bulup yakmakla görevli oluyor. Bir itfaiyeci olan Guy Montag ise hayatı boyunca bu sistemin bir parçası oluyor ancak Clarisse adında genç bir kadınla tanıştıktan sonra hayatı sorgulamaya başlıyor ve kitapların yakılmasının ardındaki gerçekleri öğreniyor. Montag, kitapların insanlara düşünme özgürlüğü verdiğini fark ediyor ve otoriteye karşı gelerek bu yasaklı bilgiye ulaşmaya çalışıyor.

Kullanıcı yorumu:

Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.

Yabancı- Albert Camus

Sırada mutlaka hepimizin duyduğu bir kitap var. Yabancı. Albert Camus’un ilk ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yalnız Fransa’da değil tüm dünyada en çok ses getiren bu eseri, Cezayir’de çıkan olaylar sırasında Arap uyruklu bir vatandaşı yanlışlıkla öldüren Meursault’un benliğe ve insanlığa yabancılaşmasını, iç hesaplaşmasını konu alıyor. Dünyanın en çok okunan kitapları arasında yer alan ve Nobel Edebiyat ödülü kazanan Yabancı’yı okuyarak Meursault’un yaşadıklarına, iç hesaplaşmalarına siz de tanık olabilirsiniz.

Kullanıcı yorumu:

Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.

Hayat İmkânsız- Matt Haig

“Bazen bize sihir gibi görünen şey, yaşamın henüz anlayamadığımız bir parçasıdır.”

Grace Winters hayata küsmüş emekli bir matematik öğretmeni. Günlerini televizyon izleyip kitap okuyarak, beyninin körelmemesi için bulmaca çözerek geçiriyor. Bir zamanlar üstüne titrediği bahçesine bile ilgisini kaybetmiş. Yalnız, yapayalnız hissediyor.

Grace bir gün yıllardır görmediği ve haber almayı beklemediği bir arkadaşının ona bir Akdeniz adasındaki köhne evini miras bıraktığını öğreniyor. “Neden ben? Neden bu ev?” diye düşünüyor ve arkadaşının hayatına −ve ölümüne− dair cevapları İbiza’nın engebeli tepeleri ile altın kumsalları arasında bulmaya çalışıyor. Bu arayış sırasında Grace, kendi geçmişiyle yüzleşmek zorunda kalıyor. Haig bu kitapta, okurlara yaşamın zor anlarında bile umut bulabileceklerini, küçük şeylerde mutluluk keşfedebileceklerini ve her şeyin geçici olduğunu hatırlatıyor.

Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.

Fareler ve İnsanlar- John Steinbeck

“Üzülme,” dedi. “Bazen mecbur kalır insan.”

Büyük Buhran döneminin bin bir zorluğuyla mücadele eden tarım işçilerine doğrultulan bir dürbün niteliğinde olan Fareler ve İnsanlar, insan doğasının çıkmazlarını anlatan bir John Steinbeck kitabı.

Birbirlerine hiç mi hiç benzemeyen iki arkadaşın; ufak tefek ve zeki George ile iriyarı ve aklı kıt Lennie’nin hikâyesini kaleme alıyor Steinbeck. Salinas Vadisi’ndeki bir çiftlikte güçbela iş bulan ikili hayallerini gerçekleştirme planları yapmaya başlıyor. Fakat küçük bir toprak parçası alıp çiftçilik yaparak kendi kendilerine yetme hayalleri, birkaç günde yaşanan olaylarla bir çıkmaz yola giriyor.

Kullanıcı yorumu:

Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.

Hayır Diyebilme Sanatı: Sınırların Kadar Özgürsün- Müthiş Psikoloji

Gerçekten “özgür” müsünüz? Dilediğiniz zaman dilediğiniz yemeği yiyebiliyor olmak mıdır sizce özgürlük? Toplumsal hiçbir baskı hissetmeden içinizden geldiği gibi giyinebiliyor olmak mı yoksa? Canınızın istediği saatte uyuyup, canınızın istediği saatte uyanarak, yine canınızın istediği saatlerde istediğiniz kadar çalışarak, ihtiyacınız olan parayı kazanabilmeniz mi? Bir hafta sonu tatilinde cep telefonunuzu kapattığınızda mı özgür hissediyorsunuz sadece kendinizi? Hayatınızla ilgili her kararınızı sadece kendinizi düşünerek mi alıyorsunuz? Kaderinizin ipleri tamamen sizin elinizde mi? En azından yumurtayı nasıl yemekten hoşlandığınızı düşünün. İlle de rafadan mı? Yoksa “Bugünlük de böyle olsun, ne fark eder ki?” dediğiniz olur mu?

Hayır Diyebilme Sanatı: Sınırların Kadar Özgürsün, “hayır” demenin başkalarına zarar vermek değil, aksine kendi iyilik halini korumak ve daha sağlıklı ilişkiler kurmak için bir gereklilik olduğunu savunan bir kitap.

Kullanıcı yorumu:

Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.

Sırça Fanus- Sylvia Plath

Sylvia Plath’ın kendi yaşamından yola çıkarak kaleme aldığı ve ilk kez 1963 yılında, ölümünden bir ay önce, başka bir isim altında yayımlatmayı başarabildiği Sırça Fanus, o günün olduğu kadar bugünün insanının da metropol yaşamındaki yabancılaşmasını anlatan modern bir klasik.

Yazarlık kariyerinde başarılı bir genç kadın olan ancak giderek depresyona sürüklenen ve yaşamın anlamını sorgulamaya başlayan ana karakter Esther Greenwood’un üniversite yıllarını, erkeklerle ilişkilerini, yaşadığı çöküşü, intihar girişimlerini ve gördüğü psikolojik tedavileri anlatan kitaba bir şans verilebilir.

Kullanıcı yorumu:

Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.

Bu içerikler de ilginizi çekebilir:

Bir Kart Oyunu, SpaceX’e Dava Açtı: 15 Milyon Dolar İstiyorlar

SpaceX, yetişkin kart oyunu firması Cards Against Humanity tarafından dava edildi.

Yetişkinlere yönelik kart oyunu Cards Against Humanity, dünya çapında büyük bir sansasyon yaratmış ve en popüler parti oyunlarından biri hâline gelmişti. 2017 yılında ise firma, dönemin ABD Başkanı Donald Trump’ın ABD-Meksika sınırına inşa edeceği duvara engel olmak amacıyla sınır bölgesinden arazi satın almıştı. 

Bu arsa şimdi SpaceX ile Cards Against Humanity arasındaki davanın konusu oldu. 2 milyon dolarlık bağışla araziyi satın alan oyun firmasının yaptırdığı çevre düzenlemeleri iddialara göre SpaceX tarafından söküldü ve toprağın üzerine çakıl döküldü ve SpaceX için otopark yapıldı. 

“Uzay çöpleriyle mahvettiler”

Konuyla ilgili olarak Instagram hesabından bir paylaşım yapan Cards Against Humanity, Musk’ın “arkalarından sinsice yaklaştığını ve o alanı çakıllar, traktörler ve uzay çöpleri ile mahvettiğini” belirtti. Öte yandan konuyla ilgili olarak henüz SpaceX tarafından bir açıklama gelmezken, oyun firması 15 milyon dolar tazminat talebinde bulundu. 

Cards Against Humanity, 2017 yılında başlattığı kampanya ile 150 binden fazla destekçiden topladığı para ile bu araziyi almıştı. O dönemde kampanyanın amacının, Trump’ın inşa etmek istediği duvarı “olabildiğince zaman harcatacak ve pahalı hâle getirmek” olduğu ifade edilmişti. 

Dava dilekçesinde Card Against Humanity, SpaceX’i araziyi en az altı aydır kendi arazisiymiş gibi kullanmakla suçladı. Firma, davayı kazanması hâlinde kazanılan parayı ilk kampanyadaki destekçileri arasında paylaştıracağını açıkladı. Hatta davaya destek için de ElonOwesYou100Dollars.com (Elon’un Size 100 Dolar Borcu Var) adlı bir de internet sitesini yayına aldılar. 

Yemek Yerken Bir Şeyler İçmenin O Kadar da Masum Olmadığını Öğrenince Artık Bir Şey İçmek İstemeyebilirsiniz (Su Hariç)

Yemek yerken bir şeyler içmek, çoğumuzun alışkanlıkları arasında yer alıyor. Meyve suyu, kola veya başka içecekler… Ancak, bu masum görünen alışkanlık, sindirim sağlığımız üzerinde çeşitli etkilere yol açabilir.

Yemeği sindirebilmeyi kolaylaştırmak, lokmaları kolay yutabilmek ve pek çok çeşitli sebepten dolayı yemeklerimizin yanında içecek tercih ediyoruz.

Peki doğru mu yapıyoruz?

Bildiğimiz üzere sindirim süreci, ağızdan başlayıp mide ve bağırsaklarda devam ediyor.

Mide, yediğimiz yiyecekleri parçalamak için hidroklorik asit ve enzimler salgılıyor. Ancak yemeğin yanında çok sıvı tüketmek, bu süreci olumsuz etkileyebiliyor. Özellikle fazla sıvı tüketimi, mide asidinin seyreltmesine yol açarak sindirimi bile yavaşlatabiliyor. Bunun sonucunda yiyecekler midede daha uzun süre kalıyor, bu da o meşhur yemek sonrası şişkinlik ve rahatsızlık hissine neden oluyor.

Araştırmalar, bu etkinin çok küçük olduğunu gösterse de bazıları için sindirim sistemi, bu duruma uyum sağlayamıyor. Özellikle proteinlerin sindiriminde önemli rol oynayan pepsin gibi enzimlerin verimliliği, mide asidinin seyreltildiği durumlarda azalıyor. Bu durum da yiyeceklerin, tam olarak sindirilememesine yol açabiliyor.

Yemek esnasında fazla sıvı alımı, yiyeceklerin ince bağırsağa daha hızlı geçmesine neden olabilir.

Bu da sindirilmemiş gıdaların erken bağırsaklara ulaşmasına yol açarak, besin emilimini azaltır. Özellikle vitamin ve mineraller gibi mikro besinlerin emilimi olumsuz etkilenir, uzun vadede besin eksiklikleri ortaya çıkabilir.

Yüksek kalorili içecekler de yemekle tüketildiğinde günlük kalori alımını artırarak kilo alımına neden olur. Uzmanlara göre bu tür içeceklerin yemek sırasında tüketilmemesi daha sağlıklı.

Ve atlamamamız gereken en önemli şeylerden birisi de sıvı tüketmek, hızlı yemek yeme alışkanlığına teşvik edebilir. İçecekler, yiyeceklerin mideden daha hızlı geçmesine neden olduğu için çiğneme süresini azaltarak doygunluk sinyallerinin beyne ulaşmasını geciktirebiliyor.

Yemekle birlikte makul miktarda içecek tüketmek, genelde bir sorun teşkil etmiyor. Ancak tabii ki dikkat edilmesi gereken konulara özen göstererek…

Kaynaklar: Prof. Dr. Derya Uludüz, healthline

Apple Intelligence Kullanabilen Siri Asistan Beklenenden Önce Gelebilir

Apple Intelligence yapay zekâ modeli kullanılan tamamen yenilenmiş Siri’nin beklenenden önce geleceği iddia edildi.

Apple, yakın zamanda gerçekleştirdiği etkinlikte yeni Siri özelliklerini duyurmuştu. Bu özelliklerin de yakın zamanda geleceği belirtilmişti. Sonrasında Siri’nin ne zaman Apple Intelligence yapay zekâ modelinden güç almaya başlayacağı merak ediliyordu. Konuyla ilgili Mark Gurman’dan haber geldi. 

Gurman, Apple Intelligence özelliklerinin ne zaman geleceğine dair bir yol haritası paylaştı. Görünüşe göre yeni Siri özellikleri iOS 18.3 ile birlikte gelecek. Daha önce bu özelliklerin iOS 18.4 ile birlikte geleceği tahmin ediliyordu. Öte yandan Siri’nin tüm özellikleri aynı anda gelmeyecek

İşte gelecek iOS güncellemelerinin takvimi:

Gurman’ın paylaştığı detaylar, iOS 18 güncellemelerinin ne zaman geleceğine dair de bilgiler paylaştı. Buna göre iOS takvimi, dahili (sistem içinde) ve piyasaya sürme aşamasında şu şekilde olacak:

  • iOS 18.1 bu hafta içinde dahili olarak tamamlandı ve Ekim ayının ortasında piyasaya sürülecek.
  • iOS 18.2 kasım ayının başlarında dahili olarak tamamlanacak ve aralık ayında piyasaya sürülecek.
  • iOS 18.3 bu yılın sonuna kadar dahili olarak tamamlanacak ve ocak ayında piyasaya sürülecek. 
  • iOS 18.4 ise şubat ayının başlarında dahili olarak tamamlanacak ve bir sonraki ay piyasaya sürülecek. 

iOS 18.1 ile Apple Intelligence’ın ilk kullanımlarını göreceğiz. Siri’nin arayüzü değişecek ve daha hızlı cevap vermesi sağlanacak. Ayrıca yazım araçlarını, fotoğraf temizlemeyi ve bildirim özetlerini de kullanmak mümkün olacak. 

Spor Ayakkabıların Üstünde Bulunan Ekstra Bağ Deliğinin Aslında Ne İşe Yaradığını Öğrenince Artık Hep Kullanacaksınız

Bağcıklı spor ayakkabıların üst kenarlarında iki tane delik olduğunu mutlaka görmüşsünüzdür. Bu delikler, istisnasız her spor ayakkabıda oluyor. Çünkü çok mantıklı bir işlevi var!

Oraya da bağcık geçirilmesi gerekiyor diye düşünmeniz çok normal, aslında teorik olarak yanlış bir fikir de değil, ama eksik.

Çünkü her ayakkabıda karşılaştığımız bu delikler, oraya rastgele koyulmamış.

Özellikle spor yapanların kullanması gereken bu deliklerin işlevi çok farklı.

Birçoğumuz bağcıkları bağladıktan sonra üstte boş kalan bu delikleri kullanmıyoruz. Ama çok mantıklı ve pratik bir işlevi olduğunu da atlıyoruz. Aslında bu deliklere “topuk kilidi” deniyor. Pek tercih edilmeyen bu kısımlara bağcık geçirildiğinde topuğun, ayakkabının içinde sabitlenmesi sağlanıyor. Enteresan değil mi?

Yani spor yaparken, koşarken ya da yürürken oldukça kullanışlı bu delikler, bir bağcık daha geçsin diye koyulmamış. Kullanımı normal bir bağcığın kullanımı gibi olsa da bazı nüanslar var. Gelin bakalım nasıl kullanılıyormuş!

Ayakkabıyı bağlamak için bağcığı bu iki delikten de geçirin.

Geçirdiğiniz bağcıkların iki tarafta da yarısı daire şeklinde dışarıda kalmalı. Daha sonra bağcıkların iki ucunu da bu yuvarlak oluşan şeklin içinden geçirin, son olarak normalde bağcığınızı nasıl bağlıyorsanız öyle bağlayın. İşte topuk kilidiniz hazır!

Bu küçük işlevi olan delikler sayesinde artık ayakkabı içinde topuğunuz hareket etmeyecek, sakatlanmalar ve istenmeyen durumlar da yaşanmamış olacak!

Hiç kullanmadığınız bu bağcık deliklerini bugünden itibaren denemeye ne dersiniz?

Kaynaklar: Gear Patrol, RD