Ay Yüzeyinde Neredeyse Her Yerde Suyun İzi Bulundu: Yani Ay’da Yaşam Mümkün mü?

Gezegenimizin uydusu Ay’ın yüzeyinde neredeyse her yerde suyun izi ortaya çıktı.

Uzayda yaşam için ilk aradığımız şeylerden biri sudur. Su olmadan yaşamımızı devam ettirmemiz mümkün olmadığı için ya hâlihazırda su olan ya da su elde etmenin mümkün olduğu hedefler seçiyoruz. Dünya’dan sonra insanların üzerinde kalıcı olarak yaşayabileceği ilk gök cismi ise sürpriz bir şekilde Ay olabilir. 

Ay’daki yapıların mineraloji haritaları incelendiğinde, en çok Güneş ışığına maruz kalan bölgeler de dahil olmak üzere, uydumuzun yüzeyinde her yerde su ve hidroksil (bir hidrojen ve bir oksijenden oluşan yapı) keşfedildi. 

Ay’da yaşam için önemli rol oynayabilir

Bu keşif birden fazla anlama geliyor. Öncelikle bu yapıların varlığı, Ay’ın jeolojik tarihini ve devam eden jeolojik süreçlerini daha kolay anlayabilmeyi mümkün kılacak. Böylece gelecekteki insanlı görevlerde bu durum da göz önüne alınacak. 

Gezegen Bilimleri Enstitüsü’nden Roger Clark, “gelecekteki astronotlar, neredeyse (Ay’ın) ekvator bölgesinde bile bu zengin su kaynaklarını kullanabilecekler,” dediGeçmişte Ay yüzeyinde suyun sadece kutup bölgelerinde, özellikle çok az ışık alan kraterlerde bulunabileceği düşünülüyordu. Keza ay üslerinin de kutup bölgelerine yakın kurulması planlanıyordu. 

Ay yüzeyinde elbette ki sıvı halde su bulunmuyor, yani uydumuzun yüzeyinde nehirler, göller ya da göletler yer almıyor. Öte yandan gök cisminin içinde bol miktarda suyun sıkışıp kaldığı belirtiliyor. Yani gelecekte bu suyu ayrıştırmayı sağlayacak sistemler, gelecekteki çalışmalarda önemli rol oynuyor.

Araştırmada kullanılan veriler, Chandrayaan-1 uzay aracının M3 (Moon Mineralogy Mapper – Ay Mineraloji Haritalandırıcı) enstürmanı ile toplandı. Ekip ayrıca su yapılarının Ay’da özel kayalar oluşturduğunu da belirtti. Araştırma The Planetary Science Journal‘de yayımlandı.

ABD, Çin Menşeli Bağlantılı Araçları, Yazılımları ve Donanımları Toptan Yasaklayabilir!

ABD Yönetimi, Çin’den gelen bağlantılı otomobilleri, yazılımları ve donanımları doğrudan yasaklamayı planlıyor.

ABD Ticaret Bakanlığı’nın pazartesi günü Çin menşeli yazılım, donanım ve bağlantılı araçlara yönelik bir yasaklama teklif edeceği iddia edildi. Reuters’a konuşan iki yetkili, bu talebin nedeninin ise ulusal güvenlik çekinceleri olduğunu ifade etti. 

Biden yönetimi, daha önce de Çinli firmaların ABD’deki aktivitelerinde veri topladığına dair ciddi çekinceleri olduğunu ifade etmişti. ABD’li yetkililere göre Çinli üreticiler, internete ve navigasyon sistemine bağlı araçların da yabancı güçler tarafından manipüle edilebileceğini belirtti. Konuyla ilgili olarak Ticaret Bakanı Gina Raimondo, ABD’deki bağlantılı araçlarda bulunan Çin menşeli yazılım ve donanımların büyük risk oluşturduğunu ifade etmişti. 

Yazılımların bir anda durma riski bulunuyor

Raimondo daha önce yaptığı açıklamada, “Teorik olarak yaşanabilecek en yıkıcı şeylerden biri, yollardaki birkaç milyon araç yoldayken bir anda yazılımlarının devre dışı bırakılması” ifadesini kullanmıştı. ABD Başkanı Biden ise şubat ayında Çinli bağlantılı otomobillerin oluşturduğu güvenlik riskine yönelik bir soruşturma yapılması talebinde bulunmuştu.

Ticaret Bakanlığı, yasa taslağına son şeklini vermeden önce kamuya 30 günlük bir süre verecek. ABD yollarındaki çoğu yeni otomobilde bağlantılı sistemler bulunuyor. Bu araçlar üzerinde internet erişimi sağlayan sistemler bulunuyor. Bu sistemler hem araç içi hem de araç dışı bilgiler toplayabiliyor. 

Ticaret Bakanlığı, yazılım yasağının 2027’de, donanım yasağının ise 2029 yılında ya da 2030 model araçlarda geçerli olmasını talep edecek. 

500 Yıllık Gizem: Mona Lisa Tablosundaki Kadının Neden Kaşları Yok?

Dünyanın en ünlü eserlerinden olan Mona Lisa, pek çok gizemi içinde barındırıyor. Mona Lisa kimdirden başlayan bu gizemler, kaşlarının olmamasının sebebine kadar uzanıyor. Sahiden, neden Mona Lisa’nın kaşları yok?

Sanata merakınız olsun ya da olmasın, Mona Lisa tablosu, pek çok kişinin bildiği ve ilgisini çektiği bir eser. Da Vinci’nin bu eseriyle ilgili en çok merak edilenler ise Mona Lisa’nın kim olduğu, resimde gülüyor mu yoksa ağlıyor mu sorusu ve kaşlarının neden olmadığı.

Haydi şimdi gelin, Mona Lisa kimdir cevaplayıp hikâyesine değindikten sonra Mona Lisa’nın kaşlarının neden olmadığı hakkındaki teorileri ve bunlardan en çok kabul görenini anlatalım.

İlk olarak, “Mona Lisa’nın olayı ne?” sorusunu cevaplayalım.

İtalyan Rönesans sanatçısı Leonardo da Vinci’nin 1500’lü yılların başında resmettiği tablo, gizemli bir gülümsemeye sahip bir kadını konu alıyor. Peki kim bu Mona Lisa? Aslında birkaç teori var ancak en çok kabul gören, Francesco del Giocondo adlı Floransalı tüccarın eşi olduğu.

Tablonun öne çıkan ilginç özelliklerinden biri de gözlerinin, siz nereye giderseniz sizi takip etmesi ve bir tarafında bakınca üzgün, bir tarafına bakınca mutlu görünmesi.

Dünyanın en ünlü eserlerinden sayılan tablo şu anda Paris’teki ünlü Louvre Müzesi’nde sergileniyor ve Mona Lisa’nın hikâyesi, pek çok gizemi de içinde barındırıyor.

Mona Lisa’nın neden kaşları yok?

Komplo teorilerinin, gizemlerin, kafa karıştırıcı soruların odağı olan Mona Lisa tablosunun ilgi çekici özelliklerinden biri de kaşlarının olmaması. Bunun nedenini, Leonardo da Vinci dirilmediği sürece hiçbir zaman tam olarak bilemeyeceğiz ancak bazı teoriler var.

Bir teoriye göre, Leonardo da Vinci bu eseri bitiremedi. Aksi takdirde kaşları yapardı çünkü bilinene göre kendisi mükemmeliyetçi bir insandı. Yani kaşları unutması gibi bir durum söz konusu değildi.

Diğer teoriye geçelim.

15. yüzyılda kılsızlık, kadınlara yönelik güzellik algısının içindeydi. Günümüzde de ne yazık ki böyle düşünenler var ama şimdi konumuzu dağıtmayalım… Mona Lisa diyorduk, dönemin güzellik standartlarına uyum sağlaması için böyle resmedilmiş olabilir ancak bu da küçük bir ihtimal.

En yaygın teori ise…

Mona Lisa’yı inceleyen bir mühendis olan Pascal Cotte şöyle demişti: “Mona Lisa’nın gözüne yakından bakarsanız, göz çevresindeki çatlakların biraz kaybolduğunu açıkça görebilirsiniz ve bu, bir gün bir küratörün veya restoratörün gözü temizlediği ve muhtemelen kirpikleri ve kaşları çıkardığı anlamına gelebilir.”

Mona Lisa, 500 yılı aşkın bir süre boyunca çeşitli restorasyonlardan geçti. Yani tablodaki kadının kaşları, yıllardır temizlenmesi sonucu yok olmuş olabilir.

Siz daha önce Mona Lisa’nın kaşlarının olmadığını fark etmiş miydiniz? Hangi teori size daha inandırıcı geldi veya kendi teorileriniz var mı? Yorumlara yazın!

Kaynaklar: Fabulous Masterpieces, CBS News

Sanata doymayanları şöyle alalım:

Apple, iPhone 16 Serisi İçin Tamir Rehberini Yayımladı

Apple, “bireysel teknisyenler için” iPhone 16 modellerinin tamir rehberini yayımladı.

Apple, yakın zamanda piyasaya sürdüğü iPhone 16 ve iPhone 16 Pro gibi modelleri için tamir kılavuzlarını paylaştı. Bu tamir kılavuzlarında iPhone 16, iPhone 16 Plus, iPhone 16 Pro ve iPhone 16 Pro Max’in nasıl tamir edilebileceği açıklandı. Öte yandan bu kılavuzlar, orijinal Apple parçalarının nasıl değiştirilebileceğini açıklarken kılavuzun “elektronik cihazları tamir etme bilgisi, deneyimi ve araçlarına sahip bireysel teknisyenlere” hitap ettiğini belirtti. 

Aslında Apple çeşitli tamirler için gereken araçlar hakkında destek belgelerine de sahip ancak henüz iPhone 16 serisi için bu araçlar yayımlanmış değil. Apple’ın tamir araçları “Kendi kendine Servis Tamir” sitesinde yer alıyor. 

Tamir işlemci daha basit hâle getirilmiş

Yeni tamir belgelerinde öne çıkan ilk nokta, iPhone 16 serisinin tamirinin çok daha kolay hâle getirildiği oldu. Elektrikli pil kullanılan çıkarma sürecinde pil değiştirme adımları da ayrıca açıklanıyor. Bu pil sayesinde yapışkan çözülebiliyor. iPhone 16 Pro ve Pro Max ise yine yapışkan şeritler kullanıyor, yani bu modellerde pil gereksinimi bulunmuyor. 

Öte yandan bu yönlendirmelere göre tamir yapmak ile cihazı bir Apple servisine götürmek neredeyse aynı maliyete sahip ve kullanılan orijinal parçalar da oldukça pahalı. Hâliyle kılavuzların ana hedef kitlesinin bireysel kullanıcılar değil bağımsız tamir atölyeleri olduğunu söyleyebiliriz. 

Apple bu yıl yaptığı Face ID kamerası için cihaz üzerinde yapılandırma, LIDAR tarayıcı tamirini mümkün kılma, TrueDepth kamera modülünü değiştirmeyi sağlama gibi değişikliklerle tamir edilebilirliği de önemli ölçüde arttırdı. 

Apple’ın pille değişim için yayımladığı belgeleri burada, yayımladığı tüm kılavuzları ise burada bulabilirsiniz.

Bilimsel Araştırmalara Göre Kendi Rüyalarımızda Hiç Ölmediğimiz Doğru mu?

Rüyalar, bilinçaltımızın garip bir yansıması olarak öne çıkarken gördüğümüz ölüm temaları da bizi korkutmaya yetiyor. Ancak kendi rüyalarımızda hiç kendimizin ölmediğini fark ettiniz mi?

Düşününce ne kadar ürpertici geldiğinin farkındayız, fakat konuyla ilgili gerçekleştirilen çalışmalar; kendi rüyalarımızda ölümü görmemizin nedenine ışık tutuyor.

Belki bilinçaltı, belki değil. Yine de böyle bir gerçeğin sebebini merak etmedik değil, gelin birlikte cevabı öğrenelim.

Rüya kayıtlarını inceleyen Kelly Bulkeley, ölüm temasının rüyalarda yaygın olarak görüldüğünü belirtiyor.

Birçok insan, rüyasında ölme anına yaklaşırken genellikle uyanır. Uzmanlar, bu durumu kâbuslara karşı doğal bir tepki olarak değerlendiriyor. Harvard Tıp Fakültesi’nden psikolog Deirdre Barrett, “Korku insanları uyandırıyor” diyerek bu mekanizmayı da açıklamış oluyor.

Ancak ilginç bir şekilde bazı araştırmalar, insanların rüyalarında kendi ölümlerini deneyimlediklerini ve garip bir şekilde bunun huzur verici olabileceğini ortaya koyuyor.

Araştırmadaki bazı katılımcılar, rüyalarında bedenlerini terk ederek “öteki dünya deneyimleri” yaşadıklarını veya başkalarının ölümlerine pasif gözlemci olarak tanıklık ettiklerini bildiriyor. Bu, bedensel deneyimlerden ayrılma ve ölüm eşiğinde olma duygularına benzer bir durum yaratıyor.

Ölüm rüyalarının nedenleri ise karmaşık.

Uzmanlar, insanların doğuştan gelen bir ölüm korkusuyla programlandığını ve rüyalarında bunu deneyimlemenin, kendi ölümlülükleri hakkındaki duygularını yönlendirmelerine yardımcı olabileceğini öne sürüyor. Ancak bazen ölüm temalı rüyalar, yaşamın sona ermesini değil de iş veya ilişki gibi başka sonları temsil edebilirken yeni başlangıçların habercisi olabilir.

Bulkeley, rüyaları incelerken gerçekçilikten uzak durmanın önemli olduğunu belirtiyor. Ölümle ilgili bazı rüyalar, biyolojik yaşamın sona ermesiyle doğrudan bağlantılı. Ancak çoğu durumda ölüm, değişim, kayıp ve yenilenme gibi sembolik anlamlar taşıyor.

Sonuç olarak kendi rüyalarımızda ölümü deneyimleyebildiğimiz gibi, bu, rahatsız edici olmaktan öte “huzur verici” olarak yorumlanıyor.

Kaynaklar: Washington Posts, PsyToday

Samsung, Gelecek Hafta İlk “Chromebook Plus”ını Tanıtabilir

Samsung, yakın zamanda ilk defa bir Chromebook Plus tanıtmaya hazırlanıyor.

Samsung uzun zamandır yeni bir premium Chromebook piyasaya sürmüyor. Firma en son 2021 yılında Chromebook 2’yi piyasaya sürmüştü. Yaklaşık dört yıllık aranın ardından Samsung yeni bir Chromebook ile karşımıza çıkmaya hazırlanıyor. 

Gelen haberlere göre yeni modelin ismi Samsung Galaxy Chromebook Plus olacak. Ayrıca bu model gelecek hafta tanıtılacak. Böylece Samsung yıllar sonra Chromebook serisini hem de tarihindeki ilk Plus modeli ile canlandırmış olacak. Geçtiğimiz yıl Google da Chromebook serisindeki ilk plus modelini piyasaya sürmüştü. Plus ibaresini model isminde kullanmak için üreticilerin belirli şartları karşılamaları gerekiyor. 

Kod adı Xol

Samsung’un yeni premium modelinin kod adının Xol olduğu belirtiliyor. Bu modelle ilgili söylentiler aslında uzun zamandır kulislerde dolaşıyordu. Cihazın çıkışına kısa bir süre kaldığı ifade edilmesine rağmen özellikleri ise henüz bilinmiyor. Yine de plus ibaresi, üst düzey bir cihaz olacağına işaret ediyor. Dizüstü bilgisayarın asistan düğmesine sahip olması da bekleniyor. 

Son dönemde üst düzey cihazlarda sık sık gördüğümüz Google Gemini’ın da bu modele entegre olması bekleniyor. Söylentilerin doğru çıkması durumunda yeni modeli gelecek hafta göreceğiz. Olası tanıtım ile birlikte de Samsung Galaxy Chromebook Pro‘nun teknik özelliklerini de öğrenmiş olacağız. 

Daha önce Google, Acer gibi firmalar Chromebook Plus dizüstü bilgisayarlar tanıtmıştı. Samsung’un da dönüşüyle birlikte bu alanda daha kıyasıya bir rekabet görebiliriz.

Herkes Oyunda: Steam’de Eş Zamanlı Oyuncu Rekoru Kırıldı

Steam, anlık oyuncu sayısında yeni bir rekor kırmayı başardı. Oyuncu sayısı 38 milyonu aştı.

Bilgisayar oyuncularının gözde platformları arasında yer alan Steam, zaman zaman aktif oyuncu sayılarını paylaşıyor. Platformun oyuncu sayısı da sürekli olarak artıyor. Bu durum anlık oyuncu sayılarına da yansıyor. Oyun platformu, bugün 38 milyon eş zamanlı kullanıcıyı aşarak yeni bir rekor kırdı. 

Steam, anlık olarak 38 milyon 367 bin 277 eş zamanlı kullanıcıya ulaşarak bir rekor kırdı. Platformun bir önceki rekoru, Ağustos 2024’te 37 milyon kullanıcı ile kırılmıştı. 2023 yılının başındaki rekor ise 32 milyondu. Böylece Steam’in eş zamanlı kullanıcı sayısı son iki yılda üst üste rekorlar kırdı. 

Space Marine 2, FC 25 derken rekor geldi

Bu rekorda etkisi olan elbette ki başka nedenler de var. Eğitim öğretim dönemi henüz her yerde başlamadı, ayrıca EA Sports FC 25, Warhammer 40000: Space Marine 2 gibi büyük ilgi gören çok sayıda yapım da bu dönemde satışa çıktı. 

Bir diğer etmen ise yeni konsollar gibi gözüküyor. Konsollar için çıkan yeni bir büyük oyun bulunmadığı gibi PlayStation’ın en önemli yapımlarından olan God of War: Ragnarök da yakın zamanda bilgisayara gelmişti. Yakın zamanda da konsollara yeni bir özel yapım gelmeyeceğini göz önüne alırsak oyuncu sayılarının bir süre daha Steam için oldukça yüksek olacağını söyleyebiliriz. 

Dünyanın neredeyse her yerinde oyuncular olduğunu düşünürsek, 38 milyon kulağa çok yüksek gibi gelmiyor olabilir. Yine de 38 milyon 367 bin 277 oyuncu bir araya gelseydi kuracakları bir ülke, dünyanın en büyük 40. ülkesi olurdu.

Android, Google TV Uygulamasını Baştan Aşağı Yeniliyor

Google TV, Android uygulamasında önemli değişiklikler yapacak.

Google TV, Android uygulamasının üst kısmını yeniden düzenlemeye karar verdi. Yeni arayüz ile birlikte artık Google TV markası sol üst köşeye taşınırken görseller de ekranda daha üst kısımlara kadar uzanabilecek şekilde yenileniyor. Ayrıca yeni arayüzde geniş arama çubuğu bulunmuyor. 

Geçmişte Google TV’nin üst kısmında ekran boyunca boydan boya uzanan bir arama çubuğu yer alıyordu. Yeni tasarımda ise logonun yan tarafında yer alan bir büyüteç düğmesi kullanılarak istenilen içerikler bulunabiliyor. Ayrıca bu cihazda sesli girdiler kullanabiliyor ve hesaplar arasında geçiş yapılabiliyor. 

Türleri keşfetmek mümkün olabiliyor

Google TV’nin yeni tasarımında artık kullanıcılar bir arama başlattığı zaman yeni alternatifler bulmakta da yardımcı olacak. Bir arama yapıldığında “türleri keşfet” ızgarası da karşımıza çıkacak. Yapılan aramaya göre aksiyon, animasyon, komedi ya da korku gibi farklı kategoriler de sunulacak. Böylece uygulama içinde daha akıcı şekilde gezinebilmek da mümkün hâle gelecek. 

Son dönemde pek çok uygulamanın arayüzünden kaldırılan arama çubukları Google TV’den de böylece kaldırılmış gibi gözüküyor. Daha önce Google Mesajlar ve Play Mağazası’na baktığımızda da benzer bir yaklaşım görüyoruz. Büyüteç ikonunun daha dikkat çekici olduğunu söyleyen firmalar ayrıca ikonun daha az yer kapladığını belirtiyor. 

Yeni güncelleme Google TV’nin sunucu tarafından yapılan bir güncelleme olacak. Yeni arayüz ilk olarak 4.39.2486.x sürümünde karşımıza çıkacak. 

Türk Takımı Eternal Fire, ESL Pro Leage’de İkinci Oldu

CS turnuvası ESL Pro League Sezon 20’de finale kalan Türk espor ekibi Eternal Fire, finalde NAVI ile karşılaştı. Türk espor tarihi için final maçını kaybeden Eternal Fire ikinci oldu.

Espor’da dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yer alan Türkiye, birçok turnuvada bir çok takımla mücadele etmişti. Özellikle Counter-Strike oyununda dünya çapında mücadele eden çok sayıda takımımız bulunuyor. Bu ekiplerin en önemlilerinden biri de şüphe yok ki Eternal Fire. 

Eternal Fire, Counter-Strike 2‘nin en önde gelen turnuvalarından olan ESL Pro League’in 20. sezonunda finalde mücadele etti. Final mücadelesi bugün akşam saatlerinde gerçekleştirildi. Malta’da St. Julian’da gerçekleştirilen final maçında Eternal Fire, NAVI ile mücadele etti. 

Final 3-2 sona erdi

Finale iyi başlayan Eternal Fire, Nuke haritasında oynanan ilk roundu 8-13’lük skorla kazanmayı başardı. İkinci round Anubis haritasında oynanırken kazanan ise 13-11 ile NAVI oldu. Üçüncü roundda da kazanan takım aynı skor ile NAVI olurken bu raund Ancient haritasında oynandı. Inferno’da oynanan dördüncü raundda ise Eternal Fire, 4-13’lük bir galibiyete ulaştı. Maçın sonucunun belli olduğu son raund ise Dust 2 haritasında 13-10 sona erdi ve kazanan NAVI oldu. 

Turnuvanın ve finallerin en değerli oyuncusu ise NAVI jL oldu. Her ne kadar Eternal Fire bu turnuvada en üst basamağa çıkamamış olsa da göğsümüzü kabartmayı başardı. Önümüzdeki turnuvalarda bir şampiyonluk görmemiz işten bile değil. 

Soğukta Koşmak mı Yoksa Yürümek mi Daha Mantıklı? Hangi Seçenek Sıcak Tutuyor?

Kışın ortasında, dondurucu soğukta dışarıda olduğunuzu hayal edin. Soğuktan kaçmak için hızlıca koşmak mı daha mantıklı yoksa yavaş yavaş yürümek mi?

Birçoğumuz soğuk havada kendimizi daha hızlı hareket ederken buluruz ama gerçekten hangisi daha fazla ısı tasarrufu sağlar?

Bu sorunun cevabı biraz karmaşık çünkü koşmanın ve yürümenin vücut üzerindeki etkileri farklı ve bu iki seçeneği değerlendirirken birkaç faktörü göz önünde bulundurmak gerekiyor.

Vücut ısısı ve enerji kullanımı: Koşmak mı yürümek mi?

Vücudumuz, soğuk havada ısısını koruyabilmek için sürekli enerji harcıyor. Kaslarımız çalıştıkça enerji açığa çıkıyor ve bu da vücut ısısının artmasını sağlıyor.

Hızlı koşmak, daha fazla kas grubunu aktif hâle getiriyor ve metabolizmayı hızlandırıyor. Bu da kısa vadede daha fazla ısınma anlamına geliyor. Koşarken vücut, saatte ortalama 600 ila 900 kalori yakıyor ve bu süreçte de bolca ısı üretiyor.

Ancak hızlı koşmanın bir dezavantajı var: terleme. Soğuk havada terlemek, vücudun ısı kaybını hızlandırabiliyor. Ter, cildin yüzeyinde buharlaşırken soğuma etkisi yaratıyor ve bu da ısı kaybına yol açıyor.

Eğer terli kalın giysiler içinde uzun süre kalırsanız, üşüme ihtimaliniz daha da artabiliyor. Bu yüzden soğukta koşmanın dezavantajı, terleme nedeniyle uzun vadede daha fazla ısı kaybı yaşama riskini getiriyor.

Yavaş yürümek daha mı akıllıca?

Yürümek ise daha az enerji harcıyor ve bu da vücudun daha az ısı üretmesi anlamına geliyor. Ancak yavaş yürürken vücut, terlemeyeceği için daha az ısı kaybediyor.

Eğer hızlı bir koşucu değilseniz yürümek, koşmaya göre daha sürdürülebilir bir yöntem çünkü yavaş hareketler terlemeyi minimumda tutuyor ve vücudun ısısını daha dengeli bir şekilde korumasına yardımcı oluyor.

Ayrıca yürürken daha uzun süre hareket edebileceğinizden toplamda vücut ısısının korunmasına katkı sağlayabilirsiniz.

Hangi durumda hangisi daha iyi?

Her iki seçenek de farklı durumlar için avantajlar sunuyor. Eğer kısa bir mesafe kat edecekseniz ve vücut ısınızı hızla artırmak istiyorsanız, koşmak daha mantıklı olabilir. Fakat uzun süre dışarıda kalacaksanız, terlemeyi minimize etmek için yavaş yürümek daha iyi bir tercih olacaktır.

Özellikle doğru giysi seçimi de bu noktada büyük önem taşıyor. Kat kat, nefes alabilen kıyafetler giymek hem koşarken hem de yürürken vücut ısısının daha dengeli kalmasını sağlıyor.

Siz hangisini tercih ediyorsunuz?

Kaynaklar: Live Science, The Naked Scientist, Popular Mechanics, Runners World, Running Magazine

Bunları da inceleyebilirsiniz: