Çok Fazla Su İçmenin Tehlikeleri: Su Zehirlenmesi Nedir? #Ultrabet

Kazara çok fazla su içmek zordur, ancak genellikle spor etkinlikleri veya yoğun antrenman sırasında aşırı susuzluğun bir sonucu olarak ortaya çıkabilir. Su zehirlenmesinin belirtileri genelde kafa karışıklığı, denge bozukluğu, mide bulantısı ve …

Kazara çok fazla su içmek zordur, ancak genellikle spor etkinlikleri veya yoğun antrenman sırasında aşırı susuzluğun bir sonucu olarak ortaya çıkabilir. Su zehirlenmesinin belirtileri genelde kafa karışıklığı, denge bozukluğu, mide bulantısı ve kusmayı içerebilir. Nadir durumlarda, su zehirlenmesi beyinde şişmeye neden olabilir ve ölümcül olabilir.

Kaynak: https://timesofindia.indiatimes.com/l…

Normal bir insan ne kadar su içer?

Vücudun düzgün çalışması için suya ihtiyacı vardır, ancak çok hızlı su içmenin ciddi sağlık sonuçları olabilir. Böbrekler saatte sadece 0,8 ila 1,0 litre suyu atabilir ve aniden çok yüksek bir su alımı vücudun elektrolit dengesini bozabilir.

Çok fazla su içmenin tehlikeleri nedir?

Bir kişi aşırı miktarda su tükettiğinde beynindeki hücreler şişmeye başlar ve kafatasının içindeki basınç artar. Bu, aşağıdakileri içeren ilk su zehirlenmesi semptomlarına neden olur:

  • Ağrılar

  • Bulantı

  • Kusma

Şiddetli su zehirlenmesi vakaları daha ciddi semptomlara neden olabilir.

Vücudunuzdaki minerallerin konsantrasyonu, hücrelerin içindekinden daha az olur ve bu nedenle su, yoğunluğu dengelemek için ozmoz yoluyla hücrelerin içine hareket eder ve böylece hücreler şişer. Bu şişlik özellikle beyinde olduğunda tehlikelidir çünkü beyin kafatasının içinde bulunur. Artan basınç beyin hasarına ve hatta ölüme neden olabilir.

Sonuç olarak yaşam tarzınıza göre su içmeniz en iyisi.

Beslenme uzmanı Nupur Krishnan’a göre kişinin tüketmesi gereken su miktarına karar verirken yaşam tarzı önemli bir rol oynuyor. ‘Hareketsiz bir yaşam tarzınız varsa ve ter yoluyla su kaybı çok yaşamıyorsanız, 2 ila 2,5 litreden fazla su içmeniz önerilmez. Yoksa içtiğiniz su böbreğinizde birikerek şişmeye neden olur ” diyor. 

Fiziksel aktivite yapması gereken kişiler için ise yaklaşık üç litre su içmek önemlidir.

Gelsin Hayat Bildiği Gibi #Ultrabet 36. Bölüm İzle: Gelsin Hayat Bildiği Gibi Son Bölüm İzleme Ekranı

Show TV’nin sevilen yapımları arasında yer alan Gelsin Hayat Bildiği Gibi, dün akşam yeni bölümüyle izleyicisinin karşısına çıktı. Her hafta heyecan dolu sahneleriyle gündemde yer alan dizi, 36. bölümüyle sevenlerini ekran başına kilitledi …

Show TV’nin sevilen yapımları arasında yer alan Gelsin Hayat Bildiği Gibi, dün akşam yeni bölümüyle izleyicisinin karşısına çıktı. Her hafta heyecan dolu sahneleriyle gündemde yer alan dizi, 36. bölümüyle sevenlerini ekran başına kilitledi. Başrollerinde Ertan Saban ve Devrim Özkan’ın yer aldığı Gelsin Hayat Bildiği Gibi’nin son bölümünü kaçıranlar veya yeniden izlemek isteyenler için; Gelsin Hayat Bildiği Gibi 36. bölüm izleme ekranı.

Perşembe akşamları Show Tv’de izleyicisiyle buluşan Gelsin Hayat Bildiği Gibi’nin son bölümü, dün akşam büyük ilgiyle takip edildi.

Servet’in yakalanmasıyla tüm gerçekler de ortaya çıkar. Songül, Yörük’ün kim olduğunu öğrenir.

Çok kırılan ve üzülen Songül’e kendini affettirmeye çalışan Sadi’ye gelen yardım eli Sadi’yi oldukça şaşırtır.

Derya, Mert’in test sonucu sonrasında büyük şok geçirir. Mert ise babasının kim olduğunu öğrenene kadar Derya ile konuşmama kararı alır.

Mert ve Derya arasında kalan Gizem, ikilinin arasını düzeltmek için adım atsa da Asuman her fırsatta buna engel olur.

Aylin, anneannesinden öğrendiği gerçeklerin ardından büyük üzüntü yaşar. Araz, Aylin’in babasını bulmaya kararlıdır.

Derya, Mert’in rahatsızlığı ile ilgili büyük çaba harcar fakat tüm uğraşı boşa çıkar. Bu durum Derya’yı bir karar almaya mecbur bırakır.

Servet’in mahkemeye çıkacak olması Songül’ü rahatlatırken artık geçmiş defterler Sadi için açılacaktır.

Gelsin Hayat Bildiği Gibi 36. bölüm izle

GELSİN HAYAT BİLDİĞİ GİBİ SON BÖLÜM İZLE

Camdaki Kız Son Bölüm Fragmanı Yayınlandı! #Ultrabet Camdaki Kız 76. Bölüm Fragmanı ve Son Bölüm Özeti

Burcu Biricik, Feyyaz Şerifoğlu ve Cihangir Ceyhan’ın başrollerinde olduğu Camdaki Kız, Kanal D ekranlarının sevilen dizileri arasında yer alıyor. Camdaki Kız, 20 Nisan Perşembe akşamı 75. bölümüyle erkanlara geldi. Perşembe akşamlarının sevilen …

Burcu Biricik, Feyyaz Şerifoğlu ve Cihangir Ceyhan’ın başrollerinde olduğu Camdaki Kız, Kanal D ekranlarının sevilen dizileri arasında yer alıyor. Camdaki Kız, 20 Nisan Perşembe akşamı 75. bölümüyle erkanlara geldi. Perşembe akşamlarının sevilen dizisi Camdaki Kız, son bölümüyle de herkesin ilgisini çekti. Camdaki Kız 76. bölüm fragmanı da seyirciyle buluştu.

İşte Camdaki Kız 76. bölüm fragmanı ve son bölüm özeti.

Kanal D’nin sevilen dizisi Camdaki Kız, her hafta Perşembe akşamları seyirci karşısına çıkmaya devam ediyor. İlgiyle takip edilen dizi 20 Nisan Perşembe günü de 75. bölümüyle seyirciyle buluştu.

Heyecanın dorukta olduğu Camdaki Kız’da Nalan ve Hayri ilişkisinde bir dönüm noktasına gelindi. Bakalım 75. bölümde neler oldu?

Nalan’ın Hayri’nin evinden çıkması hem Muzo’yu hem de Billur’u hayal kırıklığına uğratır. Hayri ve Türkan ise boşanma eşiğine gelir.

Gülcihan’ın hastanede olduğunu öğrenen Nalan, hastaneye koşar. Hayri ise Nalan’ı yalnız bırakmak istemez.

Sedat ise Nalan’ın peşinde olan birisinden şüphelenir. Rafet ise Gülcihan’ın sağlık durumundan oldukça endişelidir.

Nalan ise Hayri’nin boşanma haberini alır. Ancak Nalan’dan bir umut bekleyen kişi sadece Hayri değildir.

Bakalım Camdaki Kız 76. bölümünde neler yaşanacak? Nalan, tüm baskılara rağmen Hayri ile olacak mı?

Camdaki Kız 76. Bölüm Fragmanı

Maymunların ve Daha Nice Hayvanın #Ultrabet Eczane Gibi Kullandıkları Zoofarmakognozi Davranışı Nedir?

Bir kedinin veya köpeğin çim yediğini hiç gördünüz mü? Görmüşseniz bunun nedenini de merak etmişsinizdir. Çimler sindirimlerine yardımcı olmakla beraber, birçok vahşi hayvan da hastalıkları engelleme veya kontrol etme, parazitleri vücutlarından atma …

Bir kedinin veya köpeğin çim yediğini hiç gördünüz mü? Görmüşseniz bunun nedenini de merak etmişsinizdir. Çimler sindirimlerine yardımcı olmakla beraber, birçok vahşi hayvan da hastalıkları engelleme veya kontrol etme, parazitleri vücutlarından atma amacıyla doğal maddeler tüketir. Bu duruma zoofarmakognozi denir. Gelin, bu mucizevi durumu ayrıntılarıla beraber birlikte inceleyelim👇

Kaynak: https://theconversation.com/when-monk…

Koruyucu veya tedavi edici işlevleri olabilen bu uygulama; şifalı bitki, toprak tüketimi gibi çok çeşitli davranışları içermektedir.

Mesela birçok tür, gerekli mineralleri elde etmek ve aynı zamanda sindirimi kolaylaştırmak için kir tüketir. Memelilerde, fillerde, ayılarda, geyiklerde ve çeşitli etçil türlerde zoofarmakognozi yöntemi gözlemlenirken primat memeli grubunda yüksek oranda gözlemlenmiştir.

Siyah aslan demirhindi, Brezilya Atlantik ormanına özgü ve şu anda yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan küçük bir neotropik primat.

Brezilya’daki São Paulo Eyalet Üniversitesi’nin Primatoloji Laboratuvarından bir ekip, altın kambu aslan demirhindi olarak da bilinen siyah aslan demirhindinin davranışsal ekolojisini inceledi. Bu projenin bir bölümü, bu türün dağılmasına ve habitat kalitesindeki düşüşe fizyolojik ve davranışsal tepkilerinin incelenmesine odaklanmakta.

Sahada, sonraki hormonal analiz için davranışsal veriler ve dışkı örnekleri toplamak üzere Atlantik ormanının parçaları içindeki birkaç demirhindi grubunu takip edildi.

Bu tür, genellikle uyandıkları andan gün batımından biraz önce uykuya dönene kadar takip edildi. Bu günlük çalışmalardan birinde vücutlarını reçine kaplı bir ağacın gövdesine sürttükleri gözlemlendi.

Öncelikle bu türde yaygın bir davranış olan bölgelerini işaretleme hareketini yaptıkları düşünüldü. Kısa bir süre sonra bu davranışın başka bir şey olduğu anlaşıldı.

Aslında, gruptaki bireyler topluca reçinenin çıktığı gövde bölgesini ovuşturuyor ve aynı zamanda kürklerini de reçine ile kaplıyorlardı. Bu hareket kaydedildi ve sürtünülen ağacın özünü belirlemek için kabuk ve reçine örnekleri alındı. Yerel halkın cabreúva dediği bu ağacın kendine has kokusu yörenin sakinleri tarafından fark edilmekte.

Ekipten bir botanik uzmanı bunun, geleneksel tıpta antibiyotik, iltihap önleyici ve parazit önleyici özellikleriyle iyi bilinen bir ağaç olan ‘myroxylon peruiferum’ adlı bir cabreúva türü olduğunu doğruladı.

Araştırmacılar, daha fazlasını öğrenmek için bu ağaçların etrafına kamera düzeni yerleştirdi. Bu kameralar, São Paolo eyaletindeki üç farklı ormanlık alana kuruldu. Nihayetinde kamera düzenekleri, Atlantik ormanında yaşayan birçok memelinin cabreúvası ziyaret ettiğini ortaya çıkardı.

Toplamda on farklı türün bu ağaçların gövdelerinden çıkan reçineyi vücutlarına sürdüğü veya yaladığı gözlemlendi. Bunlar, ocelot, yakalı karıncayiyen, halka kuyruklu coati, tayra, yakalı pekari ve kırmızı daguet gibi birkaç sembolik neotropik memeliyi içeriyordu.

Bu türlerin çoğu için kendi kendine ilaç tedavisine benzer davranışlar ilk kez gözlemlendi ve tanımlandı. Örneğin karıncayiyenler, vücutlarını açıkta kalan gövdeye sürtmeden önce, büyük pençelerini kabuğu yarıp açmak ve reçine salgılanmasını uyarmak için kullandıkları görüldü.

Pekari türünün ise çiftler halinde, kafa kafaya birbirlerinin kürküne reçine yaydığı ortaya çıktı.

Hayvanlar tarafından aranan reçinenin özelliklerini belirlemek ve böylece bunun gerçekten zoofarmakognozi olduğunu doğrulamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulmakta. Bu özün geleneksel tıpta kullanılması, memelilerin yaralarını iyileştirmek ve vücutlarından parazitleri kovmak için Cabreúva ağacını ziyaret ettiği düşünülmekte.

Adını bu ağaçtan alan Brezilya şehri Cabreúva, bu nedenle Brezilya Atlantik Ormanı sakinleri için ortak ve evrensel bir eczaneyi temsil edebilir.

Aslan demirhindileri için, cabreúva reçinesinin kullanılması, primat popülasyonlarını yok eden sivrisinek kaynaklı bir hastalık olan sarı hummaya karşı mücadelede önemli bir rol oynayabilir.

Hangi hayvanlar zoofarmakognoziden faydalanabilir?

Zoofarmakognozi insan eliyle en sık olarak köpeklere, kedilere ve atlara sunulmasına rağmen etkin yani hayvanların kendiliğinden gerçekleştirdiği zoofarmakognozi, farklı durumlarda çok çeşitli hayvan ve kuşlarda görülmüştür. Papağanlar, güvercinler, tavuklar, gelincikler, sincaplar, keçiler, sığırlar, ren geyiği, kaplanlar, ayılar, filler fayda sağlayan türlerden sadece birkaçıdır.

Zoofarmakognozi hangi fiziksel sorunlara yardımcı olabilir?

  • alerji

  • sindirim sistemi

  • ateş

  • hormonal bağışıklığı güçlendirme

  • enfeksiyon

  • böbrek / idrar karaciğer desteği

  • sinir hasarı 

  • ağrı ve iltihaplanma 

  • solunum 

  • cilt sorunları 

  • tümörler

Zoofarmakognozi hangi davranış sorunlarına yardımcı olabilir?

  • terk etme/edilme

  • taciz 

  • kaygı 

  • depresyon 

  • korku

  • keder 

  • güvensizlik 

  • şok, stres, travma

Peki, siz daha önce zoofarmakognozi terimi duymuş muydunuz? 

Gülcemal Dizisi Konusu Nedir, Oyuncuları Kimlerdir? #Ultrabet Gülcemal Gerçek Bir Hayat Hikayesi mi?

FOX TV ekranlarında seyirciyle buluşan Gülcemal, ilk bölümüyle dikkatleri üzerine çekti. Gülcemal hem konusuyla hem de başarılı oyuncularıyla reyting sıralamasında yerini edindi. Başrollerini Melis Sezen ve Murat Ünalmış’ın paylaştığı Gülcemal, her …

FOX TV ekranlarında seyirciyle buluşan Gülcemal, ilk bölümüyle dikkatleri üzerine çekti. Gülcemal hem konusuyla hem de başarılı oyuncularıyla reyting sıralamasında yerini edindi. Başrollerini Melis Sezen ve Murat Ünalmış’ın paylaştığı Gülcemal, her hafta Perşembe günleri seyirci karşısına çıkıyor. MF Yapım imzalı Gülcemal hakkında yapılan araştırmalar da hız kazandı. Peki Gülcemal konusu nedir, oyuncuları kimlerdir? Gülcemal gerçek bir hikaye mi?

İşte detaylar…

Gülcemal Dizisi Konusu Nedir?

Gülcemal, Deva ve Gülcemal’ın yollarının kesişmesini konu alıyor. Gülcemal, annesi tarafından küçük yaşta terk edilen genç bir adamdır. Annesiyle olan savaşı yüzünden zamanla karanlık bir canavara dönüşür. 

Gülcemal’ın tek bir amacı vardır: annesinden intikam almak. Annesinin her şeyini alarak kapısına muhtaç etmek ve onun sevgisini elde etmek ister. Gülcemal, kendisine güzel bir hayat kurar ve Bursa’ya döner.

Gülcemal, Bursa’ya döndüğü gün ise güzeller güzeli Deva ile karşılaşır. Deva ve Gülcemal’in ilişkisi korku ve öfke üzerine kurulur. Her ikisi de zamanla tutkulu bir ilişkiye dönüşeceğinden habersizdir. 

Deva ise Gülcemal’in annesi için çalışan bir ipek boyama ustasıdır. Deva’yı büyüten kişi de Gülcemal’in annesidir. Deva, evlenmek üzeredir. Ancak bu düğünün olmaması için Gülcemal elinden geleni yapmaya hazırdır. 

Deva ise başına geleceklerden habersiz, hayatının bir anda kayışından kopuşunu izler.

Gülcemal Dizisi Oyuncuları Kimlerdir?

Güçlü oyuncu kadrosu ile dikkat çeken dizinin başrollerini güzel oyuncu Melis Sezen ve Murat Ünalmış paylaşıyor. Gülcemal oyuncu kadrosu ise şu şekilde:

  • Murat Ünalmış – Gülcemal Şahin

  • Melis Sezen – Deva Nakkaşoğlu

  • Edip Tepeli – Mert

  • Nilay Erdönmez – Gülendam Şahin

  • Atilla Şendil – Halil İbrahim

  • Cahit Gök – Vefa

  • Nilüfer Açıkalın – Gara Ana

  • Samet Kaan Kuyucu – Armağan

  • Meltem Akçöl – İpek

  • İpek Ayaz Kortunç – Canan

  • Sabahattin Yakut – Emrullah

  • Gökçem Çoban – Semra

  • Melike Küçük

  • Ayda Aksel – Zafer

  • Evren Duyal – Hatice

Gülcemal Dizisi Nerede Çekiliyor?

Gülcemal dizisinin ilk bölüm çekimleri Bursa’da gerçekleştirildi. İlk bölümden sonra ise çekimlere İstanbul’da devam edileceği öğrenildi.

Ekranların yeni dizisi Gülcemal’in yönetmen koltuğunda deneyimli yönetmen Yusuf Pirhasan oturuyor. Dizinin senaristliğini ise Eda Tezcan Çalışkan kaleme alıyor.

Gülcemal Dizisi Hangi Kanalda Yayınlanıyor?

Ekranlara yeni bir soluk getiren Gülcemal, FOX TV ekranlarında seyirci karşısına çıkıyor. Her Perşembe günü yeni bölümüyle ekranlara gelen Gülcemal, reyting sıralamasında da yerini almaya başladı.

Gülcemal dizisinin ilk bölüm fragmanına aşağıdan ulaşabilirsiniz. 👇🏻

Gülcemal İlk Tanıtım: Gülcemal Yakında FOX’ta!

#Ultrabet Kimine Göre Başyapıt Kimine Göre Utanç Tablosu: Michalengelo’nun Son Yargı Freski

Kıyamet günü ya da Son Yargı, Michelangelo tarafından yapılan Sistine Şapeli’nin en göz alıcı eseri. Göz alıcı olmasının yanı sıra aynı zamanda tüm zamanların en tartışmalı eserlerinden de biri. İşte bu yüzden ‘Kıyamet Günü’ yani ‘Son Yargı …

Kıyamet günü ya da Son Yargı, Michelangelo tarafından yapılan Sistine Şapeli’nin en göz alıcı eseri. Göz alıcı olmasının yanı sıra aynı zamanda tüm zamanların en tartışmalı eserlerinden de biri. İşte bu yüzden ‘Kıyamet Günü’ yani ‘Son Yargı’ kimilerine göre eşsiz bir başyapıtken, kimilerine göre berbat bir eser. Vatikan’ın gözdesi olan eser, neden bu kadar tarışmalı, gelin bu eserin derinliklerine beraber inelim.

Kaynak: https://twitter.com/culturaltutor/sta…

Karşınızda Michelangelo tarafından yaklaşık 500 yıl önce yapılmış olan “Son Yargı” tablosu.

‘Kıyamet Günü’ ya da ‘Son Yargı’, Michelangelo tarafından yaklaşık 500 yıl önce, Vatikan’daki Sistine Şapeli’ne yapılmış bir fresktir.

Aynı zamanda da tüm zamanların en tartışmalı (ve sansürlenmiş) tablolarından biridir.

Kimisi ona başyapıt diyor, kimisi berbat diyor. Hatta bazıları öylesine nefret etmiş ki bu eserden, onu yok etmeye bile çalışmış…

Michelangelo’nun tam bir sanat dehasıydı. Harika bir ressam, şair ve mimar… Öyle bir dehaydı ki, onun “çok iyi” yapamayacağı hiçbir şey yoktu sanki…

475’te Floransa Cumhuriyeti’nde doğan Michelangelo, kısa sürede bir sanat dehası olarak görülmeye başlandı. Pieta’yı yaptığında ise sadece 24 yaşındaydı…

Ama aynı zamanda bir ressam, şair ve mimardı.

Roma’daki Sistine Şapeli, adını aldığı Papa IV. Sixtus tarafından 1480’lerde inşa edilmişti.

1508’de Papa II. Julius Michelangelo’dan şapelin tavanını boyamasını istedi.

Tavanı boyaması, Michelangelo’nun tam dört yılını aldı ama buna değdi. Çünkü sonuç olarak dünyanın en ünlü sanat eserlerinden biri oldu.

1533’te Papa VII., Michelangelo’dan Sistine Şapeli’ne dönmesini ve sunağının arkasındaki duvarı boyamasını istedi. Yani İncil’de kehanet edildiği gibi Son Yargı’nın bir tasvirini istedi.

Clement öldü ama halefi Papa III.Paul, Michelangelo’dan bu projeyi bitirmesini istedi.

Michelangelo bu iş için belirli koşullar üzerinde anlaştı. Örneğin, şapel duvarını hafif bir eğimle yeniden inşa ettirdi, böylece insanlara daha iyi bir görüş sağladı.

Bu 1535’teydi; eser 1541’e kadar tamamlanmadı.

Sonuç, Michelangelo’nun yirmi yıl önce resmettiğinden çok daha yoğun, şiddetli ve fırtınalıydı. Peki neden?

Çünkü Michelangelo, ‘Kıyamet Günü’nü dünyanın belki de sona eriyormuş gibi hissettiği bir zamanda resmediyordu.

Michelangelo’nun tarzı, genellikle Rönesans’ın önemli sanatçılarından biri olan Raphael ile karşılaştırılırdı.

Raphael zarif ve uyumlu bir tarza sahipken, Michelangelo çalkantılı, güçlü, uygunsuz ve şiddetli olabiliyordu.

Peki Michelangelo’nun ‘Kıyamet Günü’ neden bu kadar tartışmalıydı?

Bu gördüğünüz, Kıyamet Günü’nün 1431’de Fra Angelico tarafından yapılan daha geleneksel bir tasviri.

Görsel netliğine dikkat edin: İsa ortada, azizler ve meleklerle çevrili, solunda lanetliler ve sağında kurtulmuşlar. Her şey çok net.

Bu da Kuzey Avrupa’dan, Hans Memling’in ‘Kıyamet Günü’ (Son Yargı) tablosu. Bu da mutlak bir netliğe sahip bir eser.

Michelangelo’nun versiyonu, bunlarla kıyaslandığında, oldukça karmaşık ve anlaşılması zor.

Michelangelo, ‘Kıyamet Günü’nün İncil’deki açıklamasından saparak, birkaç önemli yönden farklılık yarattı.

Örneğin, İsa’yı bir tahtta otururken resmetmedi, melekler de kutsal kitapta anlatıldığı gibi düzenlenmedi.

Yunan efsanesindeki Charon gibi klasik mitolojiden figürlerin dahil edilmesi de tartışma yarattı.

Burada, Dante’nin Cehennem’ine gönderme yapıyor.

Yine de Michelango, en sevdiği şair olan Dante’den bu konuda tamamen etkilenmedi.

Fra Angelico ve Memling, Cehennem’i grotesk ve fantastik bir ateş ve işkence alanı olarak tasvir ederken, Michelangelo lanetlenmişlerin duygusal durumuna daha fazla vurgu yapıyor.

Son Yargı aynı zamanda Michelangelo’nun erkek formuna olan hayranlığının apaçık sergilendiği bir eser.

İsa, yüzyıllardır bu şekilde sakalsız olarak tasvir edilmemişti.

Bu oldukça alışılmışın dışındaydı.

Son Yargı daha tam olarak tamamlanmadan bile oldukça tartışmalı bir eserdi.

Michelangelo uzun yıllar boyunca, Antik Yunan ve Roma’nın klasik heykellerinin etkisi altında kalmıştı (1504’teki Davut’unu hatırlarsanız hak vereceksiniz).

Ancak bu eski heykelin 1506’da Roma’da yeniden gündeme gelmesi, daha çarpık ve şiddetli bir üslubu kışkırttı. Ve bunun etkilerini de  Kıyamet Günü’nde açıkça görebiliyoruz.

Kutsal metinlerden ayrılması, karmaşık kompozisyonu, şiddetli bir şekilde bükülmüş vücut bolluğu… Bu bazıları için, özellikle de Sistine Şapeli gibi kutsal bir yerde çok fazlaydı…

İşte bu sebeplerden, *bitmeden önce* bile Son Yargı tartışmalıydı.

Michelangelo’nun çalışmalarını eleştiren Biagio da Cesena’nın gizli tasviri. Burada Michelangelo’nun acımasız ve uzlaşmaz kişiliğini tam olarak görebiliyoruz.

Aynı zamanda burada yine Dante’ye (Minos’un yeraltı dünyasının yargıcı olduğu Dante’ye) bir gönderme görüyoruz.

En büyük tartışma aslında Sistine Şapeli’nin duvarının çıplaklıkla dolu olmasıydı. Öyle ki Michelangelo’nun arkadaşı Pietro Aretino bile, bu eseri gördükçe utandığını ifade etmişti.

Katolik Kilisesi’nin Reform’a tepkisine rehberlik etmek için 1545’te Trent Konseyi kuruldu. Sanat bu dönemde her zamankinden daha önemliydi, en azından Reformcuların çoğu onu çok eleştirdiği için.

Michelangelo’nun öldüğü yıl, eski öğrencisi Daniele da Volterra, çıplak figürlerin üzerini boyaması için tutuldu.

Michelangelo’nun kutsal kaynaklara dayanmayan, kafa karıştırıcı bir şekilde düzenlenmiş üç yüz çıplak vücuttan oluşan bir duvar freski olan Son Yargı’sı, Konsey’in kararına ters düşmüştü.

Bu sebeple, Michelangelo’nun öldüğü yıl yani 1564’te, kendisinin eski öğrencisi olan Daniele da Volterra, çıplak figürlerin üzerine peştamal boyaması için tutuldu.

Da Volterra ayrıca Saint Catherine ve Saint Blaise’i tamamen yeniden boyadı.

Michelangelo’nun versiyonunda Blaise, çıplak Catherine’e bakıyordu; da Volterra onları giydirdi ve bunun yerine Blaise’in İsa ile yüzleşmesini sağladı.

Yüzyıllar boyunca onu değiştirmeye veya kaldırmaya yönelik birkaç girişime rağmen, Son Yargı hayatta kalmayı başardı.

Tamamen Michelangelo’nun kendine özgü karakteri ve kişisel sanatsal vizyonuyla tanımlanan, kesinlikle şimdiye kadar yapılmış en alışılmadık ve bireyselci tablolardan biri.

Michelangelo’nun Son Yargı’sı şimdiye kadar yapılmış en alışılmadık eserlerden biriydi. Öyle ki Michelangelo, kendini bile resme dahil etti.

Aziz Bartholomew, Hıristiyan sanatında genellikle derisi yüzülmüş bir gökyüzü ile tasvir edilir (nasıl öldürüldüğüne atıfta bulunularak) ve Michelangelo bu deriye kendi yüzünü verdi.

Kara mizah mı yoksa manevi sıkıntı belirtisi mi o kısmı tartışmaya açık…

Bu tartışmalar zaman aşımına uğradı ve Kıyamet Günü (Son Yargı) bir başyapıt olarak kabul edildi.

Peki gerçekten öyle mi? 

Michelangelo’nın Son Yargı’sı Fra Angelico veya Hans Memling’den daha mı iyi? Yüce bir vizyon mu yoksa kafa karıştırıcı bir karmaşa mı? Güzel mi yoksa uygunsuz mu? 

Ya da belki, bir şekilde, bunların hepsi mi?

Ne dersiniz? Yorumlarda buluşalım.

Drama Queen misin Yoksa Sadece Üzgün müsün? #Vevobahis Üzüntü Hissinin Neden Olduğunu Anlatıyoruz

Üzüntü ya da sinir gibi hisler birçok sebepten kaynaklanıyor olabilir. Günlük hayatımızda yaşadığımız olaylar ya da sevdiklerimizin yaşadıkları gibi birçok sebep duygu durumumuzu değiştirebilir. Üzgün olduğumuz bir zamanda beraberinde genelde çok …

Üzüntü ya da sinir gibi hisler birçok sebepten kaynaklanıyor olabilir. Günlük hayatımızda yaşadığımız olaylar ya da sevdiklerimizin yaşadıkları gibi birçok sebep duygu durumumuzu değiştirebilir. Üzgün olduğumuz bir zamanda beraberinde genelde çok sinirli de oluruz. Peki bizi en çok üzen şeyler nelerdir? Bunlarla nasıl baş edebiliriz? Gelin birlikte bir bakalım… 👇

Kaynak: https://www.betterhealth.vic.gov.au/h…

Herkes bazen üzgün hisseder, tıpkı herkesin neşe ve öfke gibi daha birçok duygu hissedebileceği gibi.

Başka bir deyişle, herkesin duyguları vardır ve bu duygular sürekli değişmeye devam eder. Duygular ne olursa olsun, gerçektir ve yaşamanın bir parçasıdır. Hislerle baş edebilmek için bunu kabul etmek gerekir.

Olumsuz bir duygu bile aslında size yardımcı olabilir. Günümüzde insanlar mutluluğa odaklı bir yaşam sürüyor ve mutsuzluğu gereksiz veya yararsız bir duygu olarak görüyorlar. Oysa üzüntü ilişkilerinizi yeniden düşünmenize ve hayallerinizi görmenize yardımcı olabilir. Bunun için belli başlı sebepler vardır. Örneğin;

Duygularımız anlaşılmadığı zaman sinirleniriz.

Bir durum karşısında nasıl hissettiğimizi anlatmak bazen bizim için karmaşık olabilir. Bazı durumlarda da kendimizi ne kadar anlatsak ne kadar açıklasak da nafile gibi hissederiz çünkü karşı taraf bizi hiç anlamıyor gibi duruyordur. Bu yüksek ihtimalle bizi sinirlendirir ya da üzer. Bununla başa çıkabilmek için bazı insanların sizi anlayamayacağı bilincine sahip olmak gerekir.

Verilen bir sözün tutulmamış olması sizi üzer.

Birinin size vermiş olduğu sözü tutmamış olması sizi hayal kırıklığına uğratır. Böyle durumlarla karşılaştığınızda olumsuz düşüncelere kapılırsınız. Ve bu düşünceler sizi daha kötü hissettirebilir. Bu nedenle farklı bir yaklaşım deneyebilirsiniz; Üzüntünüzü ve onu tetikleyen durumu kabul etmeye çalışabilirsiniz.

İnsanların şaka adı altında kışkırtıcı ve sevmediğinizi bildiği şeyleri yapması sizi sinirlendirir.

Bu aslında şakadan değil, sizi o an hassaslaştıran ve tetikleyen herhangi bir şeye karşı olan travmanızdan kaynaklanan bir tepkidir. Bununla başa çıkabilmek ve daha iyi hissetmek için kendinize biraz zaman vermeyi deneyebilirsiniz. Ayrıca size yardımcı olabilecek, arkadaşlarınız ya da aileniz, gibi, insanlardan yardım isteyebilirsiniz.

Sevdiğiniz birinin başına bir şey gelmesi sizi üzer.

Belki de üzgün olan siz değilsinizdir de bir sevdiğinizdir. Destekleyici olmak her zaman düşünüldüğü kadar kolay değildir, çünkü bazen birinin neden üzgün olduğunu ve nasıl başa çıktığını bilmek zordur. Bunun için;

Karşınızdakine iyi olup olmadığını sorabilirsiniz. Sadece kontrol ediyor olmanız bile sizin onu umursadığınızı ona hissettirecektir.

Yargılamadan onu dinleyin, böylece hissettiklerini anlamaya çalışabilirsiniz.

Yaşadığımız çevrede meydana gelen olaylar bizi aynı anda hem öfkeli hem de üzgün hissettirebilir.

Zihinsel sağlık için elbette çevre de çok önemli bir faktördür. Maalesef etrafınızda olup bitenlere kayıtsız kalamıyor olabilirsiniz. Toplumlar olarak derin üzüntüler yaşanan dönemlerde her bir birey kişisel olarak suçlu hissedebilir ve günlük faaliyetlerini yapmakta bile zorlanabilir. Üzgün hissetmek depresyonunuzun olduğu anlamına gelmez. Fakat ruh haliniz hayatınızı ve nasıl çalıştığınızı kesintiye uğratmaya başlatıyorsa bir uzman tavsiyesi almanızı öneririz.

Üzgün olmak aslında gayet doğal bir şeydir.

Başka bir deyişle, üzgün olmak bir durumla başa çıkmadığınız anlamına gelmez. Aksine, o durumla başa çıkmanıza ve devam etmenize yardımcı olur. Uyum sağlamanıza, kabul etmenize, odaklanmanıza da yardımcı olabilecek önemli bir duygudur. Dahası, üzüntünüzü yönetmeyi öğrenebilirsiniz. 

Bunu yapmak çok fazla zaman alabileceği gibi çok kısa bir süre içerisinde de olabilir. Peki bunu nasıl yapabiliriz?

Öncelikle, üzgün hissettiğinizi kabul edin.

Bazen üzüntüyü yönetmek için tek ihtiyacınız olan şey nasıl hissettiğinizi kabul etmektir Aktif olarak bir şeyler yapmak için ise bu ipuçlarını deneyebilirsiniz;

  • İşlerin düzeleceğine güvenmek. Duygularınızın zaman ve çaba ile azalacağına güvenmek her iyi şeyin başlangıcıdır. 

  • Kendinize ve çevrenizdeki insanlara karşı dürüst olun.

  • Hoşunuza giden ve sizin için iyi olan şeyleri yapın. Hayatınızı daha zevkli hale getirmenin yollarını bulun: müzik dinleyin, yürüyüşe çıkın, kitap okuyun…

  • Üzüntünüzün sebebi hakkında yapabileceğiniz bir şey var mı? Sizin elinizde olan bir şey mi yoksa dışarıdan gelişen bir olay mı? Bunu tespit ederseniz daha doğru bir yaklaşıma sahip olabilirsiniz.

Üzüntü ile depresyonun aynı şey olmadığını unutmamalısınız.

  • İşler sizin kontrolünüz dışındaysa, seçenekleriniz hakkında güvendiğiniz biriyle konuşabilir veya durumu olduğu gibi kabul etmeye çalışabilirsiniz.

  • Uyku ve yeme düzeninizi idare ettirmenin zor olduğunu biliyoruz ancak aldığımız enerji miktarının vücudumuza olan etkilerini göz ardı etmemeliyiz. Bu nedenle mümkün olduğunca bu ikisinin dengesini bulmalısınız. 

  • Başkasına yardım etmeyi deneyebilirsiniz. Sosyal yardımlarda bulunan bir topluluğun parçası olmak moralinizi yükseltebilir.

  • Bir profesyonelden yardım istemekten çekinmeyin. Uzman desteğine ve tavsiyesine göre bir yönlendirmeye ihtiyacınız olabilir.

Bilim İnsanları Açıkladı: Eğer Dinozorlar Günümüzde #Wonodds Yaşasaydı Hayatta Kalabilirler miydi?

Bir sauropod otlağının yanında yaşadığınızı hayal edebiliyor musunuz? Aslında dinozorlar bugün de yaşıyor: kuş olarak. Evet, o sevimli can yoldaşlarımız ve kaldırımda yürürken ağaçların üzerinden bize selam veren minik canlılar dinozorlardan geliyor …

Bir sauropod otlağının yanında yaşadığınızı hayal edebiliyor musunuz? Aslında dinozorlar bugün de yaşıyor: kuş olarak. Evet, o sevimli can yoldaşlarımız ve kaldırımda yürürken ağaçların üzerinden bize selam veren minik canlılar dinozorlardan geliyor. Haydi, daha detaylı bakalım…

Evet, kuşlar dinozorlardan evrimleşmiştir ve dinozor soy ağacının bir parçasıdır.

Bu nedenle teknik olarak bazı dinozorlar 66 milyon yıl önceki asteroid çarpmasından hızlı büyümeleri, tohum yemelerini sağlayan biyolojileri ve tehlikeden uçarak kaçma yetenekleri sayesinde kurtulmuştur.

Günümüzde bu dinozorların 14 bin kadar türü yaşamaktadır. Peki ya yok olan dinozorlar?

Birçoğu muhtemelen bugün hayatta kalabilirdi. Ancak yoklar.

Dinozorlar 150 milyon yıl boyunca dünyaya hükmetmiş, sıcak ve soğuk dönemlere, volkanik patlamalara ve değişen deniz seviyelerine dayanmışlardır.

Günümüz dünyasında onlar için ölümcül olabilecek hiçbir şey yoktur.

Bununla birlikte, dinozorların dünyası ile günümüz arasındaki en büyük fark, modern Dünyamızın kutuplardaki buzullarla birlikte oldukça soğuk olmasıdır.

Daha soğuk iklimlerde, ısıyı daha kolay tutabildikleri için genellikle büyük hayvanlar tercih edilir, tıpkı sıcak kalmak için kıl veya tüy gibi yalıtıma sahip olan daha küçük hayvanlar gibi.

Bu da uzun boyunlu sauropodlar gibi büyük dinozorların ve Velociraptorlar ve akrabaları gibi küçük, tüylerle kaplı dinozorların günümüz dünyasında özellikle dirençli olacağını göstermektedir.

Yani, tüyleri olmayan daha küçük dinozorlar muhtemelen en savunmasız olanlar olacaktır. Siz ne düşünüyorsunuz? Yorumlarda buluşalım…

Şarkı Sözleri Arasında İçinizden Bir Şey Bulacağınız 21 Emir Can İğrek Şarkısı #Wsbets

Emir Can İğrek eşsiz sesi ile hepimizin hafızasına kazınan isimlerden biri. Bir de onun hepimizin hayatına dokunan şarkıları var ki… Her biri ayrı keyifli ve derin sözlere sahip. Hazırsanız Emir Can İğrek’in kalbimize işleyen o sözlerine yakından …

Emir Can İğrek eşsiz sesi ile hepimizin hafızasına kazınan isimlerden biri. Bir de onun hepimizin hayatına dokunan şarkıları var ki… Her biri ayrı keyifli ve derin sözlere sahip. Hazırsanız Emir Can İğrek’in kalbimize işleyen o sözlerine yakından bakalım!

1. Dayanamam

2. Beyoğlu

3. Facia

4. Kafa Tatili

5. Felfena

6. Memur

7. Çiftetelli

8. Kor

9. Dargın

10. Müzik Kutusu

11. Akşamcı

12. Tenha

13. Zemin

14. Darbe

15. Saman Sarısı

16. Muhalif

17. Nalan

18. Sapa

19. Ecza Deposu

20. Silahım Yok

21. Defoluyorum

21 Nisan Gelinim Mutfakta Kim Birinci Oldu, #prizmabet Kim Elendi? Gelinim Mutfakta 7 Bileziğin Kazananı ve Puan Durumu

Karga Sinema imzalı sevilen lezzet programı Gelinim Mutfakta bugün 1125. kısmıyla seyirci karşısına çıktı. Hafta içi her gün saat 13.00’da başlayan müsabaka programında bugün beklenmedik bir olay yaşandı. Hatice, çabucak hastahaneye kaldırıldı …

Karga Sinema imzalı sevilen lezzet programı Gelinim Mutfakta bugün 1125. kısmıyla seyirci karşısına çıktı. Hafta içi her gün saat 13.00’da başlayan müsabaka programında bugün beklenmedik bir olay yaşandı. Hatice, ivedilikle hastahaneye kaldırıldı. Yarışmacıların gözyaşlarını tutamadığı final gününde Hatice’ye olanlar ve Gelinim Mutfakta’ya veda eden gelinler seyirciyi şaşkına çevirdi. Pekala, 21 Nisan Cuma günü Gelinim Mutfakta programında kim elendi, haftanın son çeyrek altınını kim kazandı? Gelinim Mutfakta’da bu haftanın kazanını kim oldu? 

İşte, 21 Nisan Cuma günü Gelinim Mutfakta kazananı, puan durumu ve elenen gelin

Gelinim Mutfakta’da Bugün Neler Yaşandı?

Gelinim Mutfakta ekranlarında yaşanan beklenmedik olay, hem stüdyodakileri hem de ekran başındakileri çok korkuttu. Hatice’nin başına gelenlerin akabinde stüdyodaki yarışmacılar gözyaşlarını tutamadı! 

İşte, Gelinim Mutfakta 1125. kısmında yaşananlar ve günün kazananı 👇

Gelinim Mutfakta’da Bugünün Lezzeti Ne Oldu?

Günün tatlısı, hoş sunucusu Nursel Ergin tarafından açıklandı. Gelinim Mutfakta yarışmasının 21 Nisan Cuma gününün lezzeti ‘Vişneli Ayva Tatlısı’ oldu!

Gelinim Mutfakta stüdyolarında büyük şok yaşandı!

Hatice’nin başına gelenler herkesi çok korkuttu!

Hatice, mutfakta büyük bir kaza geçirdi!

Gelinim Mutfakta stüdyolarında yarışmacılardan Hatice, geçirdiği kaza sonucu hastahaneye kaldırıldı.

Hüsniye Hanım çok korktu!

Gelini Hatice’yi yerde acılar içinde gören Hüsniye Hanım, çok korktu. ‘Ne olur kırılmadı’ diyin kelamlarının akabinde gözyaşlarını tutamayan kayınvalidenin yanına Merve Tekin koştu.

Hatice, hastahaneye kaldırıldı!

Yerde acılar içinde kalan Hatice’nin sıhhat durumu hakkında bilgi geldi.

Hatice’nin durumu âlâ değil!

Geçirdiği kaza sonucu hastahanede tedavisi tamamlanan Hatice, stüdyoya getirildi.

Hatice’nin çapraz bağları koptu!

Hatice’nin bacağı alçıya alındı. Bağları kopan bacağının üç hafta kadar üzerine basamayacak olan Hatice’nin üç haftanın sonunda fizik tedavi göreceği öğrenildi.

21 Nisan Cuma Günü Gelinim Mutfakta Çeyrek Altını Kim Kazandı?

Heyecan ve hüzün dolu haftanın finalinde çeyrek altını kazanan isim muhakkak oldu. 

Gelinim Mutfakta’da birbirinden tezli dört gelin ortasında günün kazananı en yakın rakibine tam 9 puan fark attı.

Gelinim Mutfakta Bugün Çeyrek Altın Kazanan Gelin: Hatice oldu!

Hatice, kayınvalideler ve sunucu Nursel Ergin’den 24 puan alarak günün birincisi oldu.

Buruk bir sevinç yaşanan stüdyoda haftanın birincisi de aşikâr oldu!

21 Nisan Cuma Günü Haftanın Birincisi Kim Oldu? Gelinim Mutfakta 7 Altın Bileziği Kim Kazandı?

Çekişmeli geçen haftanın kazananı aşikâr oldu! Haftanın birincisi toplam 85 puan alarak en yakın rakibine 24 puan fark attı. Bu hafta son derece argümanlı olan başarılı yarışmacılar ortasında rekabet büyüktü.

Gelinim Mutfakta 7 Altın Bileziği Kazanan: Hatice oldu!

Hatice bugün prestijiyle haftanın en yüksek puanını alarak 7 altın bileziği kazanan gelin oldu.

21 Nisan Cuma Günü Gelinim Mutfakta Kim Elendi?

Gelinim Mutfakta’da heyecanın dorukta olduğu bu hafta da eleme heyecanı seyirciyi ekrana kilitledi.

Gelinim Mutfakta’da Bugün Elenen Gelin: Miyase oldu!

Miyase, daha evvel yarışa katılan fenomen yarışmacılardan biriydi. Evvelki tıpta yarışa dahil olduğunda toplam 59 altın bilezik kazanmıştı. Lakin bu sefer ekranlara erken veda etti.

Gelinim Mutfakta Hatice Neden Ayrıldı?

Gelinim Mutfakta’nın en başarılı yarışmacısı unvanını kazanan Hatice, sıhhat problemleri nedeniyle müsabakaya veda etti. Hatice, 85 puanla haftanın birincisi oldu fakat ayağındaki sakatlık nedeniyle yarıştan çekilmek zorunda kaldı! 

Sevilen yarışmacı Hatice, Gelinim Mutfakta ekranlarına gözyaşlarıyla veda etti.

Gelinim Mutfakta 21 Nisan Cuma Puan Durumu

  • HATİCE  – 23

  • MERVE TEKİN – 14

  • MİYASE – 11 

  • MERVE ADALI – 9

Gelinim Mutfakta 21 Nisan Cuma Günü Haftalık Toplam Puan Durumu

  • HATİCE  – 85

  • MERVE ADALI – 61

  • MERVE TEKİN – 60

  • MİYASE – 57