“Magazin” kategorisi, ünlüler dünyasıyla ilgili haberleri, ünlü yaşamlarını, moda, güzellik, popüler kültür, eğlence ve diğer magazin içeriklerini içerebilir. “Magazin” kategorisine dair örnek alt kategoriler aşağıdaki gibi olabilir:
Ünlü Haberleri: Ünlülerin güncel haberleri, magazin dünyasındaki gelişmeler, ünlü çiftler, ünlülerin projeleri ve diğer ünlü yaşamlarına dair içerikler sunulabilir.
Moda ve Güzellik: Moda trendleri, ünlülerin giyim tarzları, kırmızı halı etkinliklerindeki kıyafetler, güzellik ürünleri, makyaj trendleri, ünlülerin güzellik rutinleri ve diğer moda ve güzellik içerikleri sunulabilir.
Ünlü Röportajları: Ünlü röportajları, ünlülerin hayatlarına, kariyerlerine, projelerine, düşüncelerine dair söyleşiler ve röportajlar içeren içerikler sunulabilir.
Popüler Kültür: Popüler kültürdeki trendler, fenomenler, popüler diziler, filmler, müzik ve diğer pop kültür içeriklerine dair haberler, incelemeler, eleştiriler ve yorumlar sunulabilir.
Eğlence ve Etkinlikler: Magazin dünyasındaki etkinlikler, partiler, ödül törenleri, konserler, festivaller ve diğer eğlence haberleri ve etkinlik duyuruları içeren içerikler sunulabilir.
Ünlü Yaşamları: Ünlülerin hayatlarına dair gerçek hayat hikayeleri, biyografileri, çocukları, aileleri, evleri ve diğer kişisel detaylar hakkında içerikler sunulabilir.
Magazin Eleştirileri: Dizi, film, müzik ve diğer magazin içeriklerine dair eleştiriler, incelemeler, yorumlar ve değerlendirmeler sunulabilir.
“Magazin” kategorisi, ünlüler dünyasına ilgi duyan okuyuculara, güncel haberleri takip etme, ünlülerin yaşamlarını ve projelerini yakından takip etme, moda ve güzellik trendlerini öğrenme, popüler kültürdeki gelişmeleri takip etme ve eğlence dünyasına dair keyifli içeriklerle zaman geçirme imkanı sunabilir.
Margot Robbie, Chanel No. 5’in mirasını sürdüren ikonik listeye ismini ekliyor. Mart 2018’den beri Chanel’in elçisi olan başarılı oyuncu ve yapımcının ikonik parfümünün yeni yüzü olduğu duyuruldu.
Avustralyalı aktör, bu rolü 2020’den beri parfümün yüzü olan Marion Cotillard’dan devralıyor. Avustralyalı aktris Nicole Kidman ve Amerikalı ikon Marilyn Monroe da bu parfümün yüzü olma ayrıcalığını yaşamışlardı.
Dünyanın en kalıcı kokularından biri olarak kabul edilen Chanel No. 5, 5 Mayıs 1921’de piyasaya sürülen ve Ernest Beaux tarafından yaratılan çığır açan bir parfüm… Bu parfüm, Coco Chanel’in feminenlik anlayışının evrimini simgeliyor. Eşsiz bir yapıya sahip olan No. 5, gül, yasemin, narenciye, vanilya, amber ve paçuli notalarından oluşan katmanlı bir parfümdür. Bu koku, markası gibi çok yönlü ve ilerici bir feminenlik çağını savunmuştur.
Robbie, “Yıllar içinde bu parfümle ilişkilendirilmiş etkileyici bir kadın mirası var” dedi. “Bu harika yetenekler listesinin bir parçası olmaktan büyük bir onur duyuyorum.”
Maison’un parfümünün yeni yüzü olarak Margot Robbie’nin seçilmesi son derece uygun; çünkü Robbie, bir oyuncu ve yapımcı olarak kadın seslerini ve kadın hikayelerini destekleyen bir yıldız. Robbie, Martin Scorsese’nin “Wolf of Wall Street” filmindeki çıkış rolüyle dikkat çekti ve ardından “Babylon” ve Quentin Tarantino’nun “Once Upon a Time in Hollywood” gibi projelerle büyük bir başarı yakaladı. “I, Tonya” filmindeki performansıyla ilk Oscar adaylığını aldı; bu film, Robbie’nin kendi yapım şirketi LuckyChap altında ürettiği, trajik ama etkileyici bir biyografik hikayedir. En son blockbuster filmi “Barbie ile kadınlık ve kızlık dönemini duygusal ve güçlendirici bir şekilde anlatan Robbie, 2023’ün en çok gişe yapan filmi oldu ve sekiz Oscar adaylığı aldı.
Beyazperdede çok yönlü ve özgün bir karakteri canlandırırken ya da yapım evinde yeni ortaya çıkan kadın film yapımcılarını savunurken Robbie, kadınların seslerinin ve hikayelerinin duyulmasına yer açmaya öncelik veriyor. Dünyanın en ikonik kadın kokusunun yeni yüzü olması da bu misyonunu destekliyor.
İki ikonik isim, kadınlığı kutlamak için nostaljik bir iş birliği gerçekleştiriyor.
Paris Hilton, 30. yılını kutlayan Agent Provocateur’un yüzü olarak karşımızda… 43 yaşındaki yıldız, Britanyalı iç giyim markanın 2024 Sonbahar kampanyasında başrolde…
Los Angeles’ta Greg Williams’ın objektifinden yansıyan bu kampanya, Hilton’un 2000 yılında AP’nin Melrose Avenue mağazasının açılışına katkıda bulunduğu zamandan bu yana süregelen ünlü iç giyim markasıyla olan ilişkisini bir adım ileri taşıyor.
Bu sezonun koleksiyonu, AP’nin ilk koleksiyonundan ilham alarak, köklerine bir geri dönüş yapıyor ve hoş bir nostalji duygusu uyandırmayı amaçlıyor. İpek satenler, İtalyan tüller ve Fransız danteller gibi zengin kumaşlardan tasarlanan koleksiyon, couture tarzı parçalar ve daha önce hiç görülmemiş mücevherlerle öne çıkıyor.
Hilton, bu önemli kilometre taşını kutlamak adına modellik yaptığı yeni sonbahar kampanyası hakkında, “Bu, ikonik kadınlığı onurlandırmanın en üst düzeyi” diyor. “AP benim için her zaman güçlenmeyi ve zarafeti temsil etti, bu mirasın kutlanmasında yer almak büyük bir onur.”
1994 yılında kurulan Agent Provocateur, o dönemde evli olan Joseph Corré ve Serena Rees tarafından İngiltere’de hayata geçirildi. 2000’li yıllarda, Kylie Minogue ve Kate Moss gibi isimlerle gerçekleştirdiği seksi koleksiyonlar ve kışkırtıcı video kampanyalarıyla iç giyim kategorisinde çığır açtı. Central Saint Martins mezunu olan Shotton, 25 yıldır Agent Provocateur’da çalışıyor; başlangıçta Corré’nin sağ kolu olarak görev yaptıktan sonra markaya tasarım yapmaya başladı.
“Paris, gerçek bir provokatörün olması gerektiği her şeye sahip: korkusuz, feminen ve kendi kurallarına göre yaşamaktan korkmayan biri. Uzun zamandır AP ailemizin bir parçası – markayı hep giymiş ve sevmiştir. Bu şekilde nihayet birlikte çalışmak gerçekten bir rüya gibiydi, beni çimdikle dedirtecek bir andı” diyor Agent Provocateur’ün Kreatif Direktörü Sarah Shotton.
Bordo çantalar, hem klasik hem de modern çizgileri harmanlayarak, sezonun en çok arzu edilen parçaları arasında yerini alıyor. Podyumların kucakladığı bu güçlü aksesuar trendi, kırmızının enerjisiyle kahverenginin sıcaklığını birleştirerek stilinize lüks ve sofistike bir dokunuş katıyor.
Deri dokulu, mat ya da parlak bitişli olan silüetler, soğuk havalarda cesur bir kontrast oluştururken çarpıcı bir görünüm sunuyor. Oversize modellerdeki hacimli tasarımlar ise minimalist kıyafetleri anında bir moda ifadesine dönüştürüyor.
Bordo çantalar, güçlü bir aksesuarın nasıl her kombini baştan yaratabileceğini bize gösteriyor. Kemerli modellere sahip büyük çapraz çantalar, şehir hayatının koşuşturmacasında işlevselliği şıklıkla buluşturuyor. Daha küçük ve zincir askılı modeller ise akşam davetlerinde ya da şık yemeklerde iddialı bir şıklığın anahtarı oluyor.
Sezonun koleksiyonlarından seçtiğimiz en iyi bordo çantaları inceleyin.
MASSIMO DUTTI Büyük Boy Yeşil Çatlak Napa Deri Çanta 7.550 TL massimodutti.com
SANDRO Bordo Deri YZA Portföy Çanta 13.040 TL sandro.com.tr
MAGNOL Lore Bordo Omuz Çantası 12.000 TL magnolistanbul.com
GUCCI GG Milano Dolgulu Kapitone Deri Omuz Çantası 3.205 € net-a-porter.com
MANU ATELIER Le Cambon 25 Merlot Suede 21.550 TL tr.manuatelier.com
ZARA Oval Çanta 1.490 TL zara.com
THE ROW Yarım Ay Deri Omuz Çantası 1.650 € mytheresa.com
MANC Baby Jane Matte Merlot 12.900 TL tr.mancofficial.com
Bu tarif ve detaylı adımlar sayesinde, lokantalarda tadına doyamadığınız o pürüzsüz ve kıvamlı mercimek çorbasını evde hazırlayabileceksiniz. Hem besleyici hem de pratik olan bu çorba, soğuk kış akşamlarında içinizi ısıtacak ve sofralarınıza lezzet katacak!
Mercimek çorbası, Türk mutfağının en sevilen ve en sık tercih edilen çorbalarından biridir. Hem hafif hem de besleyici olmasıyla her sofrada başköşeye oturur.
Özellikle lokantalarda sunulan mercimek çorbasının pürüzsüz dokusu ve lezzetli kıvamı evde de yapılabilir. Lokanta usulü mercimek çorbası tarifinde kullanılan malzemeler ve püf noktaları, çorbanın lezzetini bir adım öne çıkarır.
Merhaba arkadaşlar, bugün sizlere Prizmabet adlı bir bahis sitesinden bahsedeceğim. Prizmabet, Betconstruct altyapısı ile üyelerine kaliteli hizmetler veren ve ülkemizin önde gelen bahis sitelerinden bir tanesidir. 2009 yılında kurulan Prizmabet, lisanslı, güvenilir ve avantajlı bir site olarak dikkat çekmektedir. Prizmabet’te spor bahisleri, canlı bahisler, casino, canlı casino, slot oyunları, sanal sporlar ve daha pek çok seçenek bulabilirsiniz. Prizmabet’te oyun oynamak için aradığınız ortamı fazlası ile bulacaksınız.
Kireçlenme, eklemlerinizde hissedilen sertlik ve ağrının arkasındaki sebep olabilir. Kireçlenmenin ne olduğunu, nasıl anlaşıldığını ve bu duruma karşı alabileceğiniz önlemleri detaylıca öğrenmek için detaylar yazımızda…
Vücutta kireçlenme, tıbbi adıyla “osteoartrit”, eklemlerdeki kıkırdak dokunun zamanla aşınması ve incelmesi sonucu ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Bu durum, eklemlerde sertlik, ağrı ve hareket kısıtlılığına yol açar.
Kireçlenme, özellikle yaşlanmayla birlikte sık karşılaşılan bir durumdur, ancak genetik, yaralanmalar ve aşırı kilolu olma gibi diğer faktörler de riski artırabilir. Bu yazıda, kireçlenmenin ne olduğunu, nasıl anlaşılacağını, belirtilerini ve kireçlenmeyi önlemenin yollarını detaylıca inceleyeceğiz.
Kireçlenme Nedir?
Kireçlenme, eklemlerdeki kıkırdağın yıpranması ve bunun sonucunda eklemdeki kemiklerin doğrudan birbirine sürtünmesiyle oluşan ağrılı bir durumdur.
Kıkırdak, eklemleri koruyan yumuşak bir doku olduğundan, bu dokunun hasar görmesi eklem işlevlerini bozar. Genellikle diz, kalça, omurga ve el eklemlerinde görülür. Kireçlenme, eklemlerde deformasyona, şişkinliğe ve ilerleyen zamanlarda hareket kısıtlılığına yol açabilir.
Kireçlenme Nasıl Anlaşılır?
Kireçlenmenin belirtileri kişiden kişiye değişiklik gösterebilir, ancak yaygın belirtiler şunlardır:
Eklemlerde Sertlik: Özellikle sabahları veya uzun süre hareketsiz kalındığında eklemlerde sertlik hissedilir.
Ağrı ve Hassasiyet: Eklem hareket ettirildiğinde veya üzerine baskı uygulandığında ağrı ve hassasiyet ortaya çıkar.
Kısıtlı Hareket Kabiliyeti: Kireçlenme, eklem hareketlerinde sınırlamaya yol açar. Bu, günlük aktivitelerde zorlanmaya neden olabilir.
Eklemlerde Şişlik: İltihaplanma ve eklem içi sıvı birikmesi sonucunda eklemlerde şişkinlik görülebilir.
Krepitasyon (Sürtünme Sesi): Eklem hareket ettirildiğinde kemiklerin birbirine sürtünmesi nedeniyle çıtırdama veya sürtünme sesleri duyulabilir.
Eklemlerde Deformasyon: İleri safhalarda eklemlerde şekil bozuklukları ve deformasyon görülebilir.
Kireçlenmenin Nedenleri
Kireçlenme çeşitli faktörlerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkar. Bu faktörlerden bazıları şunlardır:
Yaşlanma: Yaş ilerledikçe kıkırdak dokusu zayıflar ve yenilenme kapasitesi azalır. Bu, kireçlenme riskini artıran en önemli faktörlerden biridir.
Genetik: Ailede kireçlenme öyküsü olan kişilerde bu rahatsızlığın görülme olasılığı daha yüksektir.
Aşırı Kilo: Fazla kilo, eklemler üzerinde fazla baskıya neden olur ve özellikle diz, kalça ve belde kireçlenme riskini artırır.
Yaralanmalar: Spor yaralanmaları veya eklemleri etkileyen travmalar, kireçlenme gelişimini hızlandırabilir.
Tekrarlayan Hareketler: Sürekli tekrar eden hareketler, eklemlerin aşırı kullanılmasına ve zamanla kireçlenmeye yol açabilir.
Kireçlenmeyi Önlemek İçin Neler Yapılmalı?
Kireçlenme tamamen engellenemese de, bazı yaşam tarzı değişiklikleri ve önlemlerle riski azaltmak mümkündür:
Düzenli Egzersiz: Düşük etkili egzersizler (yürüyüş, yüzme, bisiklet sürme) eklemleri güçlendirir ve hareket kabiliyetini korur. Aşırı zorlama veya ağır kaldırma gibi eklemlere aşırı yük bindiren aktivitelerden kaçınılmalıdır.
Sağlıklı Kilo Kontrolü: Fazla kilolar, eklemler üzerindeki baskıyı artırarak kireçlenme riskini yükseltir. Sağlıklı bir kilo aralığında kalmak, eklemler üzerindeki yükü azaltır.
Dengeli Beslenme: Kalsiyum, D vitamini ve omega-3 yağ asitleri bakımından zengin besinler eklem sağlığını destekler. Yeşil yapraklı sebzeler, balık, ceviz ve chia tohumu gibi gıdalar kireçlenmeye karşı koruyucu olabilir.
Eklemleri Korumak: Zorlayıcı hareketlerden kaçınmak, uygun ayakkabı kullanmak ve ağır yük taşırken dikkatli olmak eklemlerin korunmasına yardımcı olur.
Stresten Kaçınmak: Stres, vücutta iltihaplanmayı artırarak eklem ağrılarını kötüleştirebilir. Stresi azaltacak aktiviteler yapmak eklem sağlığını olumlu etkiler.
Kireçlenme Tedavi Yöntemleri
Kireçlenme tamamen tedavi edilemese de, semptomlar hafifletilebilir ve yaşam kalitesi artırılabilir. İşte yaygın tedavi yöntemleri:
İlaç Tedavisi: Ağrı kesiciler, antiinflamatuar ilaçlar ve kas gevşeticiler kireçlenme ağrısını hafifletmek için kullanılabilir.
Fizik Tedavi: Uzman fizyoterapistler, eklemleri güçlendirmek ve esnekliği artırmak için özel egzersiz programları hazırlar.
Cerrahi Müdahale: İleri safhalarda, kireçlenme eklemlerde ciddi deformasyona neden olduğunda cerrahi müdahale (protez ameliyatı) gerekebilir.
Enjeksiyon Tedavileri: Kortikosteroid veya hyaluronik asit enjeksiyonları eklem içi iltihabı azaltabilir ve geçici rahatlama sağlayabilir.
Hazır tavuk bulyonların içeriğindeki zararlı maddeler, uzun vadede ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Evde doğal malzemelerle yapılan tavuk bulyon ise hem lezzetli hem de sağlıklıdır. Yemeğinizi katkı maddeleri olmadan zenginleştirmek istiyorsanız, ev yapımı bulyon tarifini mutlaka deneyin!
Tavuk bulyonlar, yemeklere hızlı bir şekilde lezzet katmak için sıkça kullanılan pratik ürünlerdir. Ancak, marketlerde satılan hazır tavuk bulyonların içeriği, sağlığa zararlı olabilecek katkı maddeleri ve kimyasallarla dolu olabilir.
MSG (monosodyum glutamat) gibi lezzet artırıcılar, aşırı tuz, yapay tatlandırıcılar ve koruyucular, hazır bulyonların sağlık üzerindeki olumsuz etkilerini artırır. Ev yapımı tavuk bulyon ise doğal malzemelerle hazırlanır ve sağlıklı bir alternatif sunar.
Tavuk Bulyonun Zararları
Hazır tavuk bulyonların içeriği genellikle lezzet artırıcılar ve katkı maddeleri ile doludur. Bu içerikler, düzenli tüketimde sağlık sorunlarına yol açabilir.
Monosodyum Glutamat (MSG):
Lezzet artırıcı olarak kullanılan MSG, sinir sistemi üzerinde olumsuz etkilere sahip olabilir. Özellikle aşırı tüketildiğinde baş ağrısı, mide bulantısı, halsizlik gibi belirtilere yol açabilir. Ayrıca, MSG bazı kişilerde alerjik reaksiyonlara neden olabilir.
Yüksek Tuz İçeriği:
Hazır bulyonların içinde yoğun miktarda tuz bulunur. Fazla tuz tüketimi, yüksek tansiyon, kalp hastalıkları ve böbrek sorunları gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Özellikle tuz hassasiyeti olan kişilerin bulyon tüketiminde dikkatli olması gerekir.
Yapay Tatlandırıcılar ve Koruyucular:
Hazır bulyonların raf ömrünü uzatmak için kullanılan koruyucu maddeler, vücudun doğal işleyişini bozabilir. Yapay tatlandırıcılar ve kimyasal içerikler, uzun vadede bağışıklık sistemi üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir.
Aşırı İşlem Görmüş İçerikler:
Endüstriyel bulyonlar, tavuk yerine yapay tavuk aromaları, yağlar ve katkı maddeleri içerir. Bu da vücudun doğal besinlerden aldığı faydayı sınırlandırır ve zararlı bileşenlerin birikimine yol açar.
Evde Doğal Tavuk Bulyon Nasıl Yapılır?
Ev yapımı tavuk bulyon, tamamen doğal malzemelerle hazırlanır ve sağlıklı bir alternatiftir. Tavuk kemikleri, sebzeler ve baharatlarla lezzetlendirilerek uzun süre kaynatılan bulyon, mineral ve vitamin açısından zengindir.
Malzemeler:
1 bütün organik tavuk veya 1 kg tavuk kemiği 2 adet havuç 2 adet soğan 2 adet kereviz sapı 5-6 diş sarımsak 1 dal taze kekik veya 1 çay kaşığı kuru kekik 2-3 defne yaprağı 10-12 adet karabiber tanesi 1 tatlı kaşığı elma sirkesi (kemiklerden minerallerin çıkmasına yardımcı olur) 10-12 bardak su Tuz (isteğe bağlı)
Tavuk Kemiklerini Hazırlayın:
Tavuğun kemiklerini, derisini ve etiyle birlikte tencereye koyun. Eğer bütün tavuk kullanıyorsanız, daha lezzetli bir bulyon elde etmek için kemiklerin kırılması minerallerin suya geçmesine yardımcı olur.
Sebzeleri Ekleyin:
Havuç, soğan ve kereviz sapını büyük parçalar halinde doğrayın ve tencereye ekleyin. Sarımsakları da bütün halde ekleyin.
Baharatları Ekleyin:
Taze kekik veya kuru kekik, defne yaprağı, karabiber taneleri ve elma sirkesini tencereye ilave edin.
Suyu Ekleyin:
Tüm malzemeleri kaplayacak kadar su ekleyin. Su miktarı 10-12 bardak arasında olmalıdır. Daha yoğun bir bulyon istiyorsanız daha az su kullanabilirsiniz.
Kaynatma ve Demleme:
Tencereyi ocağa alın ve yüksek ateşte kaynamaya bırakın. Kaynamaya başladıktan sonra altını kısın ve 4-6 saat kadar kısık ateşte pişirin. Bu süre içinde tavuk kemiklerinden ve sebzelerden lezzetli bir bulyon oluşacak.
Süzme ve Saklama:
Bulyonu ocaktan aldıktan sonra ince bir süzgeçten geçirerek sıvıyı süzün. Soğuduktan sonra buzdolabında saklayabilir ya da porsiyonluk kaplarda dondurabilirsiniz. Dondurduğunuz tavuk bulyonları yemeklerde kullanmak için uzun süre dayanacaktır.
Ev Yapımı Tavuk Bulyonun Faydaları
Doğal ve Katkısız:
Evde hazırlanan tavuk bulyon, katkı maddesi ve kimyasal içermez. Sağlıklı ve temiz içerikleriyle yemeklerinize doğal lezzet katabilirsiniz.
Kemik Suyu ile Zenginleşir:
Tavuk kemiklerinden çıkan mineraller ve kolajen, kemik sağlığını destekler. Kemik suyu, sindirimi kolaylaştırır ve bağışıklık sistemini güçlendirir.
Vitamin ve Mineral Deposu:
Ev yapımı bulyon, tavuk kemiklerinden gelen kalsiyum, magnezyum, fosfor gibi mineraller açısından zengindir. Ayrıca sebzelerden alınan vitaminlerle besleyici bir içerik sunar.
Kolay Sindirilir:
Evde yapılan tavuk bulyon, sindirimi kolaylaştırır ve mide dostu bir seçenek sunar. Özellikle soğuk algınlığı ve grip dönemlerinde bağışıklık sistemini destekleyici etkisi vardır.
Yeme bozuklukları, sadece fiziksel değil, zihinsel sağlığı da etkileyen ciddi bir rahatsızlıktır. Yeme bozukluklarının belirtilerini, nedenlerini ve tedavi yöntemlerini öğrenin.
Yeme bozukluğu, sadece fiziksel sağlık üzerinde değil, aynı zamanda zihinsel ve duygusal sağlık üzerinde de büyük etkileri olan ciddi bir durumdur. Yeme bozuklukları, yemek yeme alışkanlıklarında önemli değişiklikler ve düzensizlikler ile kendini gösterir.
Genellikle aşırı kilo alma, kilo kaybetme korkusu, bedeni algılama bozukluğu ve kontrol edilemeyen yeme davranışlarıyla ilişkilendirilir. Yeme bozuklukları, gençler ve özellikle ergenlik dönemindeki bireyler arasında yaygın olmasına rağmen, her yaş grubunda görülebilir. Peki, yeme bozuklukları nasıl ortaya çıkar, belirtileri nelerdir ve nedenleri nelerdir? İşte bu sorulara detaylı cevaplar.
Yeme Bozukluğu Nedir?
Yeme bozuklukları, bireyin sağlıksız beslenme alışkanlıkları geliştirdiği, yemekle ilgili takıntılı düşüncelere sahip olduğu ve bedeniyle ilgili olumsuz bir bakış açısına büründüğü zihinsel sağlık bozukluklarıdır.
Yeme bozuklukları, uzun süreli sağlık sorunlarına yol açabileceği gibi, tedavi edilmediği takdirde yaşamı tehdit edici durumlara da sebep olabilir. Yeme bozukluklarının en yaygın türleri şunlardır:
Anoreksiya Nervoza: Aşırı zayıflama isteğiyle belirginleşir. Kişi, kilo almaktan korkar ve aşırı kısıtlayıcı diyetler yapar.
Bulimiya Nervoza: Kişi, aşırı miktarda yemek yedikten sonra kusarak ya da başka yöntemlerle yediklerini çıkarma eğilimindedir.
Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu: Kişi, kısa bir süre içinde kontrolsüzce büyük miktarda yemek yer, fakat sonrasında bulimik bireyler gibi yediklerini telafi etmeye çalışmaz.
Yeme Bozukluğu Nasıl Ortaya Çıkar?
Yeme bozukluklarının ortaya çıkma nedenleri karmaşık ve çok yönlüdür. Genellikle genetik, çevresel ve psikolojik faktörlerin birleşimiyle gelişir. İşte yeme bozukluklarını tetikleyen bazı faktörler:
Psikolojik Faktörler:
Düşük Benlik Saygısı: Bireyler, kendilerini değersiz veya yetersiz hissettiklerinde, bedenlerini kontrol etmek amacıyla yemekle ilgili takıntılar geliştirebilirler.
Kaygı ve Depresyon: Yeme bozuklukları, sıklıkla anksiyete bozuklukları veya depresyonla beraber görülür. Bu psikolojik rahatsızlıklar, kişilerin yemekle ilişkilerini olumsuz yönde etkileyebilir.
Mükemmeliyetçilik: Mükemmeliyetçi bireyler, bedenleri ve kiloları konusunda aşırı hassas olabilirler ve ideal bir görünüme ulaşma amacıyla sağlıksız yeme alışkanlıkları geliştirebilirler.
Sosyal ve Çevresel Faktörler:
Medya ve Toplum Baskısı: Özellikle medya, mükemmel bir vücut imajı yaratır ve bu baskı, bireylerde sağlıksız bir şekilde kilo kaybetme veya ideal bedene ulaşma isteği yaratabilir.
Sosyal Çevre: Arkadaş grupları ve sosyal medya, bireyleri kilo verme baskısı altına alabilir. Bu baskı, özellikle gençler arasında yaygındır ve sağlıksız yeme alışkanlıklarını tetikleyebilir.
Aile Dinamikleri: Ailede yeme bozukluğu olan bireylerin varlığı veya ebeveynlerin kilo ve beslenmeyle ilgili tutumları, çocukların yeme bozukluğu geliştirme riskini artırabilir.
Genetik Faktörler:
Araştırmalar, yeme bozukluklarının genetik yatkınlığa sahip olabileceğini göstermektedir. Ailede yeme bozukluğu öyküsü olan bireylerin bu rahatsızlıkları geliştirme olasılığı daha yüksektir.
Yeme Bozukluklarının Belirtileri
Yeme bozuklukları genellikle gizli ilerler ve erken belirtiler bazen göz ardı edilebilir. Ancak bazı işaretler bu sorunun varlığını gösterebilir:
Diyetle Takıntılı Olma: Kişi sürekli olarak yediği yiyeceklerle ilgili aşırı düşünceler geliştirir, kalorileri sayar ve yemek konusunda aşırı titizdir.
Kilo Vermek İçin Aşırı Çabalar: Kilo vermek için aşırı diyet yapma, aşırı egzersiz yapma, yemek sonrası kusma gibi alışkanlıklar geliştirilebilir.
Yemek Yeme Sıklığında Değişiklikler: Aşırı yemek yeme (tıkınırcasına) veya neredeyse hiç yemek yememe gibi aşırı davranışlar görülür.
Kilo ve Bedenle Aşırı İlgilenme: Kişi sürekli olarak kilosunu, bedenini ve dış görünüşünü değerlendirir ve bu konuda aşırı hassasiyet gösterir.
Sosyal İzolasyon: Yeme bozukluğu olan bireyler, yemekle ilgili kaygılarından dolayı sosyal ortamlardan kaçınabilirler. Yemek yeme süreçlerini gizli tutmaya çalışabilirler.
Tedavi Yöntemleri
Yeme bozukluklarının tedavisi, psikoterapi, beslenme desteği ve bazen ilaç tedavisi gerektiren çok yönlü bir yaklaşımla gerçekleştirilir:
Psikoterapi: Kognitif davranışçı terapi (CBT), yeme bozukluklarının tedavisinde etkili bir yöntemdir. Bu terapi türü, bireyin yemekle ilgili olumsuz düşüncelerini ve davranışlarını değiştirmeye odaklanır.
Beslenme Danışmanlığı: Kişilere sağlıklı ve dengeli bir beslenme planı öğretilir. Diyetisyen desteği ile bireyin normal yeme alışkanlıklarına dönmesi sağlanır.
İlaç Tedavisi: Depresyon ve anksiyete gibi yeme bozukluğu ile ilişkili psikolojik sorunlar için ilaç tedavisi de kullanılabilir.
Cilt sağlığımız sadece genetik ve içsel faktörlerden değil, çevresel etmenlerden de büyük ölçüde etkilenir. Özellikle mevsim geçişleri, cildimizi en fazla zorlayan dönemlerdir. Yazın sıcak ve nemli havalar, cildin gözeneklerini açarken, soğuk kış günleri ciltteki birçok dengeyi altüst edebilir.
Soğuk havalarda, cildin gözenekleri daralırken, yağ üretimi artar. Ancak bu durum, cildin kan akışını olumsuz etkiler ve beslenme bozulur. Sonuç? Daha donuk, renksiz ve kuruyan bir cilt. Rüzgarın etkisiyle nem kaybı artarken, cilt daha da savunmasız hale gelir. Yaz aylarında geçici olarak ortadan kalkan akne, sivilce ve egzama gibi cilt sorunları kışın yeniden ortaya çıkabilir.
Kışa adım atarken, cildinizi ölü hücrelerden arındırmak önemlidir. Doğal meyve asitleri ve kimyasal peelingler, cildin daha sağlıklı görünmesine yardımcı olur.
Ayrıca, mezoterapi gibi yöntemlerle cildin alt tabakalarındaki nem, vitamin ve mineral eksiklikleri giderilebilir. PRP (Platelet Rich Plasma) uygulaması da, cildin doğal onarım sürecini destekler.
Soğuk havalarda cildin daha fazla yağ üretmesi, akne ve siyah nokta oluşumunu artırabilir. Bu nedenle, derin nemlendirme yapan serumlar ve maskeler kullanmak önemlidir. Cilt tipine uygun temizleyicilerle yapılan günlük bakım, cildin sağlığını korumada kritik rol oynar. Makyaj temizleyicileri ve cilt temizleyicileri arasında fark olduğunu unutmamak gerekir.
Saç dolanması, günlük yaşamda kadınların sıkça karşılaştığı bir sorun. Özellikle sabahları, keçe gibi bir hal alan saçları açmak uzun bir süre alabiliyor. Ancak, dolanan saçları açmanın pratik bir yolu var!
Sabah uyandığınızda saçlarınız karışıyor ve onları düzeltmek için fazla zaman harcıyor musunuz? Üstelik, inatçı düğümleri açmaya çalışırken saçlarınızı kaybetme riski de cabası!
İnce telli veya kıvırcık saçlarda yaygın olarak görülen dolanma, kurumuş ve hasar görmüş saç telleri için gerçekten zahmetli olabilir. Saçlarınızı açmaya çalışırken aceleci veya sert davranırsanız, durum daha da kötüleşebilir. Bu yüzden sakin olmalı ve saçlarınıza nazikçe yaklaşmalısınız.
Gerekli malzemeler
Elma veya üzüm sirkesi
Su
Yemek kaşığı
İnce ve geniş dişli saç fırçaları
Uygulama aşamaları
Öncelikle birkaç yemek kaşığı sirkeyi su dolu bir kabın içine ekleyin.
Karışımı iyice karıştırın ve dolanan saçlarınıza nazikçe dökün.
Dolaşan bölgeye özellikle dikkat edin ve karışımı parmaklarınızla yedirin.
Ardından, fırçalarınızı sırayla kullanarak saçınızı açmaya çalışın. Eğer tarama işe yaramıyorsa, dolanan kısımlara nazikçe baskı yaparak yardımcı olabilirsiniz.
Sirkeli su saçınızı yumuşatacağı için dolanan kısımların açılması daha kolay hale gelecektir.
Zorlanıyorsanız, sirkeli suyu saçınızda bir süre bekletmek de faydalı olabilir.
Saçlarınızı açtıktan sonra, şampuanla yıkamayı unutmayın.
Son araştırmalarda, dengeli bir şekilde tüketildiğinde, özellikle yüzde 70 kakao içeren siyah çikolatanın göz sağlığını korumaya yardımcı olabileceği bulundu. Son araştırmalar, siyah çikolatanın görme keskinliği ve kontrast hassasiyetinde kısa süreli iyileşmeler sağladığını gösteriyor.
Son araştırmaların ilk bulguların, siyah çikolatanın görme keskinliği ve kontrast hassasiyetinde kısa süreli iyileşmeler sağladığını gösteriyor.
Siyah çikolatanın içerdiği flavonoidler, hücreleri serbest radikallerin zararlı etkilerinden koruyarak göz sağlığına katkıda bulunabilir. Kakao flavonoidleri, kalp sağlığından ruh haline kadar birçok olumlu etkisiyle biliniyor.
Katarakt ve yaşa bağlı makula dejenerasyonu gibi göz hastalıklarına karşı koruyucu etki gösterebiliyor. Doktorlar siyah çikolatanın, bu hastalıkların gelişimini yavaşlatabileceğini veya önleyebileceğini düşünüyor.
Ancak çikolatanın aşırı tüketiminin bazı sağlık sorunlarına yol açabileceği unutulmamalıdır.