PrizmaBetGüncelGirişAdresiHızlıveGüvenilirErişim!

Euro Bölgesi’nin 12 aylık enflasyon beklentisi açıklandı

Avrupa Merkez Bankası, Ekim 2024’e ilişkin Tüketici Beklentileri Anketi’nin sonuçlarını açıkladı. Anket sonuçlarına göre, Euro Bölgesi’ndeki tüketicilerin orta vadeli enflasyon beklentilerinde artış gözlemlendi. 12 ay için enflasyon beklentisi yüzde 2,4’ten 2,5’e yükseldi.

ECB’nin Ekim 2024 Tüketici Beklentileri Anketi sonuçlarına göre, Euro Bölgesi’ndeki tüketicilerin 12 ay için ortalama enflasyon beklentisi yüzde 2,4’ten 2,5’e yükseldi.

Tüketicilerin gelecek 3 yıl için enflasyon beklentisi yüzde 2,1’de sabit kaldı. Böylece, beklenti Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başladığı Şubat 2022’den bu yana görülen en düşük seviyesinde kaldı. Her iki beklentinin ECB’nin yüzde 2’lik enflasyon hedefinin üzerinde olması dikkati çekti.

Bölgedeki tüketicilerin ekonomik büyümeye ilişkin beklentileri, bir önceki aya göre 0,2 puan düşerek yüzde eksi 1,1’e indi. Tüketiciler, gelecek 12 ayda işsizliğin ortalama yüzde 10,4 olmasını bekliyor. Bütün bu gelişmeler ışığında, bir sonraki faiz toplantısını 12 Aralık’ta gerçekleştirecek olan ECB’nin, 25 baz puanlık 4. faiz indirimini yapması bekleniyor.

Global Yatırım Holding’in Karaköy’deki otelinin işletmecisi belli oldu

Karaköy’deki eski ofis binasının inşaat çalışmaları devam eden Global Yatırım Holding, otele dönüştürülecek mekanın işletmesi için anlaşma imzaladı. Binanın, Hilton’un ‘2Curio Collection by Hilton’ markası altında hizmet vereceği açıklandı.

Global Yatırım Holdingin inşaat çalışmaları devam eden Karaköy’deki eski ofis binasının, Curio Collection by Hilton Hotel olacağı açıklandı.

2025’te faaliyete geçecek otele yönelik açıklamada bulunan Holding Yönetim Kurulu Üyesi Serdar Kırmaz, “Dünyada 19 ülkede turizm alanındaki yatırımlarımızı sürdürürken, ülkemizin bu alandaki potansiyelini gerçekleştirmesine sunmuş olduğumuz desteklere devam ediyoruz. Bu kapsamda Global Yatırım Holdingin tarihi için çok önemli yer tutan Karaköy binamızda inşaat çalışmalarının son aşamasına gelirken, dünyanın en güçlü gruplarından Hilton ile gerçekleştirdiğimiz iş birliğinden son derece memnunuz” değerlendirmesini yaptı.

KKM’de düşüş sürüyor: Bakiye 42 milyar 440 milyon dolara geriledi

Kur Korumalı Mevduat’tan (KKM) çıkışlar sürüyor. Ekimde 1,5 milyar lira azalan KKM bakiyesi toplam 42 milyar 440 milyon dolar seviyesine geriledi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB), Döviz Dönüşümlü Kur Korumalı Mevduat/Katılma (DDKKM) ve Türk Lirası Kur Korumalı Mevduat/Katılma (TL KKM) hesaplarının son bakiyelerini bildirdi.

Verilere göre, DDKKM toplam stok bakiyesi ekimde 6,1 milyar dolar azalarak 48,5 milyar dolardan 42,4 milyar dolara geriledi. Gerçek kişi DDKKM stok bakiyesi 3,6 milyar dolar düşüşle 35,9 milyar dolardan 32,3 milyar dolara, tüzel kişi DDKKM stok bakiyesi ise 2,5 milyar dolar azalarak 12,6 milyar dolardan 10,1 milyar dolara indi.

KKM ekimde 1,5 milyar lira azaldı

Türk lirası KKM stok bakiyesi de ekimde 1,5 milyar lira azalışla 2,8 milyar liradan 1,3 milyar liraya düştü. Açıklanan veriler, toplam KKM bakiyesinin yaklaşık 42 milyar 440 milyon dolar olduğuna işaret etti.

Türkiye ve İngiltere’den ‘Enerji ve İklim Diyaloğu’ imzası

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar ile İngiltere Enerji Güvenliği ve Net Sıfır Bakanı Ed Miliband Londra’da bir araya geldi. İki ülke arasında, temiz enerjiye geçiş, düşük karbonlu hidrojen ekonomisi, şebeke modernizasyonu, bölgesel enterkonneksiyonlar ve küçük modüler reaktörler gibi önemli işbirliklerini kapsayan ‘Enerji ve İklim Diyaloğu’ konulu mutabakat zaptı imzalandı.

Türkiye ve İngiltere arasında ‘Enerji ve İklim Diyaloğu’ konulu mutabakat zaptı imzaladı. Mutabakata imza atan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar ile İngiltere Enerji Güvenliği ve Net Sıfır Bakanı Ed Miliband Londra’da bir araya geldi.

İmzalanan mutabakat zaptının Türkiye’nin enerji arz güvenliğine ve bağımsızlığına yönelik bir adım olduğunu belirten Bayraktar, X sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, atılan imzaların her iki ülkeye de hayırlı olmasını diledi.

Yoğun Gündem

Bayraktar, Londra’daki temasları kapsamında bugün, JP Morgan’ düzenlediği yeşil finansman konulu yatırımcı toplantısında küresel enerji dünyasının temsilcileriyle bir araya gelecek. Bakan Bayraktar ayrıca, Birleşik Krallık İhracat Finansmanı Dairesi (UK Export Finance/UKEF) kıdemli yöneticileri, Rolls Royce ve bp yetkilileriyle görüşmesinin ardından, basın mensuplarıyla bir araya gelecek.

Son Dakika: Cumhurbaşkanı Erdoğan: BM tamamıyla reforme edilmeli!

Son dakika haberi… Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen TRT World Forum’da siyaset gündemine dair önemli açıklamalarda bulunuyor. Birleşmiş Milletler’in tamamıyla reforme edilmesi gerektiğini söyleyen Erdoğan “Bu BM ile devam edilemez” dedi.

İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen TRT World Forum’da konuşma yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gündeme dair önemli açıklamalarda bulunuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu BM’ye devam edebilir miyiz? Hayır. BM reform edilmeli. Dünya 5 daimi üyenin eline diline bırakılamaz. Süratle değişim gerekiyor. 5 daimi üye olmaz. Bu şekilde yönetilemez. Dünya değişti, değişiyor. Öyleyse bu değişime yönelik ciddi bir değişim şart” dedi.

İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları:

* TRT World Forum’un kıymetli katılımcıları, saygıdeğer misafirler sizleri en kalbi duygularımla saygıyla selamlıyorum. Güzel İstanbul’umuza hoş geldiniz. Kendi alanında marka haline gelen TRT World Forum’un bu yıl 8’ncisi düzenleniyor.

* Burada bir gerçeği ifade etmek istiyorum TRT sorumlu, insan ve değer odaklı yayınlarıyla Türkiye’nin yüz akı kurumlarından biridir.

* Karşılıklı saygıya dayalı ne kadar çok konuşup tartışırken çözümlere de o kadar yaklaşabiliriz. Forum kapsamında dünyamızı tehdit eden meseleler masaya yatırılacak, atılması gereken adımlar değerlendirilecek. Toplantının şimdiden hayırlara vesile olmasını diliyorum.

* Forumun sancılı meselelerine yeni ve etkili çözüm yolu sunmasını temenni ediyorum. Bu güzel programın düzenlenmesinde emeği geçen herkesi tebrik ediyorum.

* Dünya çatışmaların pençesinde. Bugün dünya eşitsizliklerin pençesinde kıvranmakta. Yüzümüzü nereye çevirsek dram görüyoruz, adaletsizlikler görüyoruz. Sınır komşusu iki ülkenin birinde zenginlik hakimken diğerinde milyonlarca insan açlık ve yoksullukla boğuşuyor.

“İnsani krizler mevcut dünya düzeninin kırılganlığı ortaya seriyor”

* Umutlarımızı yeşertecek bütün gelişmelerin sayısı giderek azalıyor. İnsanlık bir dönüm noktasındadır. Evlatlarımızın, torunlarımın geleceğini etkileyecek hadiseler yaşanmaktadır.

* İnsani krizler mevcut dünya sisteminin kırılganlığını ortaya sermektedir. Hep söylediğim gibi her kriz aynı zamanda bir imkandır. Her kriz yeni bir dönemin muştusu olma potansiyeline ziyadesiyle sahiptir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan BM çıkışı

* Bu BM’ye devam edebilir miyiz? Hayır. BM reform edilmeli. Dünya 5 daimi üyenin eline diline bırakılamaz. Süratle değişim gerekiyor. 5 daimi üye olmaz. Bu şekilde yönetilemez. Dünya değişti, değişiyor. Öyleyse bu değişime yönelik ciddi bir değişim şart. Kabullenmezler biliyorum.

4. yılına girecek olan Rusya-Ukrayna Savaşı bize kurallara dayalı uluslararası sistemin zayıflığını gösterdi.

Ayrıntılar geliyor…

Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘tamamıyla reforme edilmeli’ diyerek tepki gösterdi: Bu BM ile devam edilemez!

Son dakika haberi… Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen TRT World Forum’da siyaset gündemine dair önemli açıklamalarda bulundu. Birleşmiş Milletler’in tamamıyla reforme edilmesi gerektiğini söyleyen Erdoğan “Bu BM ile devam edilemez” dedi.

İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen TRT World Forum’da konuşma gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gündeme dair önemli açıklamalar yaptı.

Konuşmasında “Bu BM’ye devam edebilir miyiz?” sorusunu soran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ Hayır. BM reform edilmeli. Dünya 5 daimi üyenin eline diline bırakılamaz. Süratle değişim gerekiyor. 5 daimi üye olmaz. Bu şekilde yönetilemez. Dünya değişti, değişiyor. Öyleyse bu değişime yönelik ciddi bir değişim şart” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmalarından öne çıkanlar şöyle:

* TRT World Forum’un kıymetli katılımcıları, saygıdeğer misafirler sizleri en kalbi duygularımla saygıyla selamlıyorum. Güzel İstanbul’umuza hoş geldiniz. Kendi alanında marka haline gelen TRT World Forum’un bu yıl 8’ncisi düzenleniyor.

* Burada bir gerçeği ifade etmek istiyorum TRT sorumlu, insan ve değer odaklı yayınlarıyla Türkiye’nin yüz akı kurumlarından biridir.

* Karşılıklı saygıya dayalı ne kadar çok konuşup tartışırken çözümlere de o kadar yaklaşabiliriz. Forum kapsamında dünyamızı tehdit eden meseleler masaya yatırılacak, atılması gereken adımlar değerlendirilecek. Toplantının şimdiden hayırlara vesile olmasını diliyorum.

* Forumun sancılı meselelerine yeni ve etkili çözüm yolu sunmasını temenni ediyorum. Bu güzel programın düzenlenmesinde emeği geçen herkesi tebrik ediyorum.

* Dünya çatışmaların pençesinde. Bugün dünya eşitsizliklerin pençesinde kıvranmakta. Yüzümüzü nereye çevirsek dram görüyoruz, adaletsizlikler görüyoruz. Sınır komşusu iki ülkenin birinde zenginlik hakimken diğerinde milyonlarca insan açlık ve yoksullukla boğuşuyor.

“İnsani krizler mevcut dünya düzeninin kırılganlığı ortaya seriyor”

* Umutlarımızı yeşertecek bütün gelişmelerin sayısı giderek azalıyor. İnsanlık bir dönüm noktasındadır. Evlatlarımızın, torunlarımın geleceğini etkileyecek hadiseler yaşanmaktadır.

* İnsani krizler mevcut dünya sisteminin kırılganlığını ortaya sermektedir. Hep söylediğim gibi her kriz aynı zamanda bir imkandır. Her kriz yeni bir dönemin muştusu olma potansiyeline ziyadesiyle sahiptir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan BM çıkışı

* Bu BM’ye devam edebilir miyiz? Hayır. BM reform edilmeli. Dünya 5 daimi üyenin eline diline bırakılamaz. Süratle değişim gerekiyor. 5 daimi üye olmaz. Bu şekilde yönetilemez. Dünya değişti, değişiyor. Öyleyse bu değişime yönelik ciddi bir değişim şart. Kabullenmezler biliyorum.

* 4. yılına girecek olan Rusya-Ukrayna Savaşı bize kurallara dayalı uluslararası sistemin zayıflığını gösterdi.

* Siyonistlerin gözü, ağzı, dili olmak suretiyle burayı provoke etmeye ne kadar çalışırsanız çalışın netice alamazsınız.

* İsrail hükümetinin bölgedeki yaşayan herkesi tehlikeye atan saldırganlığı karşısında bundan bize ne diyebilir miyiz? Bu savaş niye? Eğer bugün harekete geçmezsek ne zaman geçeceğiz. Gazzeli, Lübnanlıların acısı hepimizin acısıdır. Zalimin yanında duran zulmüne de ortak olur. Türkiye olarak devleti ve milleti ile Gazze’deki mezalime sesimizi yükseltiyoruz.

* Türkiye ne yapıyorsa, barış için yapıyordur. Bizim hiçbir ülkeye ve millete düşmanlığımız yok. Başka bir kökenden diye kimseye öfke duymuyoruz, husumet beslemiyoruz. İspanya’dan kovulan 500 bini aşkın Museviye kapısını açan bu millettir. Biz kapımızı açtık. O gün bugündür onlar misafirimiz olarak bizimle beraber yaşadılar, yaşıyorlar.

* Biz tam 420 gündür bölgemizi kan deryasına çeviren bu cinnet halinin son bulmasını istiyoruz. İsrail ile Lübnan arasında sağlanan ateşkes kalıcı olmalı. İnsanlık daha fazla irtifa kaybetmeden Gazze’de de sürdürülebilir ateşkes bir an önce tesis edilmelidir. Türkiye ilk günden beri bunu savunmuştur. Gazze’deki soykırımın durması ve kalıcı barışa giden yolun açılması için değil elimizi, tüm bedenimizi taşın altına koymaya hazırız.

* 29 Kasım Filistin Halkıyla Dayanışma Günü dolayısıyla Filistinli kardeşlerimizin yanında olduğumuzu buradan tekrar ilan ediyorum.

“LGBT denilen aile düşmanı yapıya karşıyız”

* Tamamen izlenme kaygısıyla çekilen diziler, ne kültürümüze ne değerlerimizin yaşatılmasına hiçbir fayda sağlamıyor. Şiddetin meşrulaştırdığını görüyoruz. İstisnai örnekler üzerinden tüm aile yapımız hedefe konulmakta, toplumun temel direği olan aile adeta kötülüklerin kaynağı olarak yansıtılmaktadır. Türkiye’nin iktidar partisi olarak LGBT denilen aile düşmanı yapıya karşıyız. Açık söylemek gerekirse son dönemde milletimizin sinir uçlarıyla oynanıyor. Sadece para kazanma hırsıyla da izah edilemez. Bir sosyal mühendislik projesi uygulanıyor. 28 Şubat’a giden yolların nasıl döşendiğini biliyoruz.

Son Dakika: Geri sayım başladı! Asgari ücret görüşmelerinde ilk toplantı tarihi belli oldu

Son dakika haberi… İşçi, işveren ve hükümet temsilcilerinden oluşan Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun ilk toplantıyı gerçekleştirecekleri tarih belli oldu. 2025 yılında geçerli olacak asgari ücret, 10 Aralık’ta başlayacak Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantısında belirlenecek. İşçi, işveren ve hükümet temsilcilerinden oluşan komisyon, enflasyon verilerini ve ekonomik koşulları göz önünde bulundurarak yeni asgari ücreti karara bağlayacak.

Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 2025 yılında geçerli olacak asgari ücreti belirlemek üzere ilk toplantısını 10 Aralık’ta gerçekleştirecek. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının ev sahipliğinde 10 Aralık tarihinde gerçekleşecek toplantıya işçi, işveren ve hükümet temsilcilerinden oluşan üyeler katılacak.

Komisyonda işçi tarafını Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ), işveren tarafını ise Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) temsil edecek. Toplam 15 üyeden oluşan komisyonda, işçi, işveren ve hükümet kanadından beşer temsilci yer alacak.

Aralık boyunca dört toplantı yapılacak

Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 10 Aralık’taki ilk toplantının ardından ay sonuna kadar toplam dört kez bir araya gelecek. Görüşmelerde işçi ve işveren kesimlerinin talepleri ile ekonomik veriler dikkate alınacak.

Yeni yılda uygulanacak asgari ücretin, artan yaşam maliyetleri ve ekonomik koşullar çerçevesinde belirleneceği kaydediliyor. TÜRK-İŞ ve TİSK temsilcilerinin yanı sıra hükümetin önerilerinin de masaya yatırılacağı süreç sonunda, 2025 yılı için geçerli olacak asgari ücret tutarı açıklanacak.

Kritik süreç başlıyor

Türkiye’de milyonlarca çalışanın gelir seviyesini doğrudan etkileyen asgari ücret, işçi ve işveren temsilcilerinin görüşleri doğrultusunda kararlaştırılacak. Belirlenen tutar, ekonomik beklentiler, enflasyon oranları ve iş gücü piyasasındaki koşullara göre şekillenecek. Komisyonun nihai kararını, Aralık ayı sonuna kadar duyurması bekleniyor.

Asgari ücret nasıl belirleniyor?

Asgari ücret, yasaya göre işçi, işveren ve hükümetin temsilcilerinden oluşan Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından belirleniyor. Komisyon, her yıl aralık ayında yapılan toplantılarla yeni yılda geçerli olacak asgari ücreti karara bağlıyor. Komisyonun başkanlığını, Çalışma Bakanlığı belirliyor ve toplantılar oy çokluğuyla karar alınıyor.

Asgari ücret ne kadar artacak?

Asgari ücrette yapılacak zammın oranı, geçmiş yıllarda olduğu gibi enflasyon, refah payı ve ekonomik veriler ışığında belirlenecek. 2025 yılı için asgari ücrete yapılacak zam oranı henüz kesinleşmiş değil. Ancak farklı senaryolara göre asgari ücretin yüzde 20 ile yüzde 47 arasında artması bekleniyor.

* Yüzde 20 zamla 20.402 TL
* Yüzde 25 zamla 21.252 TL
* Yüzde 30 zamla 22.102 TL
* Yüzde 35 zamla 22.952 TL
* Yüzde 40 zamla 23.802 TL
* Yüzde 47 zamla 25.000 TL’ye yükselebilir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Enflasyona ezdirmeyeceğiz

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, asgari ücret zammı ile ilgili yaptığı açıklamada, “Geçen sene asgari ücretli kardeşlerimize biz yüzde 107 buçuk zam verdik. Geçen sene enflasyon yüzde 65’ti. Bu sene biz yüzde 49 zam verdik. Ekim ayı itibarıyla enflasyon yüzde 49’un altında. Yani yılı da Merkez Bankamızın tahminlerine göre yüzde 44 civarında bir rakamla tamamlayacağız. Özetle biz ne emeklimizi ne memurumuzu ne asgari ücretlimizi, toplumun hiçbir kesimini enflasyona ezdirmeyeceğiz” demişti.

IMF ve S&P’den asgari ücret uyarısı

Uluslararası Para Fonu (IMF), asgari ücret artışlarının enflasyonu körüklememesi gerektiği uyarısını yaparak, yoksul kesimlere yönelik destek önlemlerine odaklanılmasını önerdi. Kredi derecelendirme kuruluşu S&P de, asgari ücret artışının enflasyon hedefiyle uyumlu olmasının gerektiğini belirtti.

SON DAKİKA: Bitlis’te deprem!

Son dakika haberi… AFAD, Bitlis’in Hizan ilçesinde 3.5 büyüklüğünde bir deprem meydana geldiğini duyurdu. Saat 15:26’da kaydedilen depremin derinliği 7 kilometre olarak belirlendi.

Bitlis’in Hizan ilçesi, 29 Kasım 2024 tarihinde 3.5 büyüklüğünde bir depremle sarsıldı. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından yapılan açıklamaya göre, sarsıntı Türkiye saatiyle 15:26:52’de kaydedildi. Yerin 7 kilometre derinliğinde gerçekleşen deprem, çevre ilçelerde de hafif şekilde hissedildi.

Çin-ABD ticaret savaşı küresel ekonomiyi kasıp kavuracak

ABD’de başkanlık yarışından zaferle çıkan eski başkan Donald Trump, Çin’e yönelik ek vergiler getireceğini açıklamıştı. Çin ise ABD’nin kendisine yönelik tutumunun kim başa gelirse gelsin değişmeyeceğini belirtiyordu. Ancak yeni dönem hem Çin’i hem de küresel ekonomiyi fazlasıyla etkileyecek. Uzmanlar iki dev arasında yeni bir ticaret savaşına işaret ediyor.

Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşü, Çin’le ilişkilerde yeni gerilimin sinyallerini verirken, iki süper devin güç savaşının dünya ekonomisinde kökten değişime neden olabileceği konuşuluyor.

Trump, seçim kampanyalarında bile Çin’i hedef alırken, Çin ürünlerine yüzde 60’a kadar gümrük vergisi getireceğini söylemişti. Göreve başlar başlamaz da Kanada ve Meksika’dan ithal ürünlere yüzde 25, Çin’den ithal tüm ürünlere de başlangıç olarak yüzde 10 gümrük vergisi getireceğini duyurdu.

Küresel ekonomik krizler kapıda!

Trump, ilk başkanlık döneminde de Çin’e yönelik ağır gümrük vergileri getirmiş, Pekin yönetimi de benzer bir adımda bulununca iki ülke arasında ‘ticaret savaşı’ başlamıştı. Yeni dönemde bu savaşın daha da derinleşmesi beklenirken küresel ekonominin bu savaştan nasıl etkileneceği merak konusu. Uzmanlar birçok ülkede büyüme ve makro ekonomik dengelerin olumsuz etkileneceğini savunurken, küresel tedarik zincirinde ayrışmaya ve derin ekonomik sarsıntılara işaret ediyor.

ABD-Çin arasındaki ticaret savaşı

ABD ile Çin arasında bir ticaret savaşının başlangıcı olarak görülen gelişmeler, dönemin Başkanı Trump’ın, iki ülke arasında ticaret açığını ve Pekin yönetiminin rekabete aykırı sanayi teşvik politikalarını öne sürerek 2018 yılında Çin’den ithal edilen çelik ve alüminyum ürünlerine ilave gümrük tarifesi getirme kararıyla başladı.

Çin’in buna karşılık vermesi üzerine uluslararası kamuoyunda “ticaret savaşı” olarak adlandırılan, iki ülkenin yüz milyarlarca dolarlık dış ticaret alışverişleri için gümrük tarifelerini karşılıklı artırmasıyla tırmanan bir süreç yaşandı.

Taraflar, 2019’da ticari anlaşmazlıkları geçici olarak askıya almaya karar verirken, müzakereler sonunda 2020’de “Faz 1” olarak adlandırılan anlaşmayla tarife artışlarının bir bölümü rafa kaldırıldı. Anlaşmayla ABD, Çin’den 550 milyar dolarlık ithalatın 250 milyar dolarlık kısmı için gümrük vergilerini kaldırırken 300 milyar dolarlık kısmına yönelik tarifeleri sürdürdü.

Trump, Çin ile ekonomik rekabette, daha çok ABD aleyhine olan dış açığına odaklanan, dış ticaret kalemlerinde gümrük vergilerini artırma tehdidiyle Çin üzerinde baskı kurmaya çalışan bir yöntemi benimsedi.

Donald Trump döneminde ayrıca Çinli telekomünikasyon şirketi Huawei ve ZTE’ye getirilen kısıtlamalar, Çin ordusuyla bağlantılı şirketlere “Çin askeri şirketi” tanımlaması getirilerek yaptırım uygulanması, daha sonra Başkan Joe Biden döneminde teknoloji güvenliği alanındaki daha geniş kapsamlı tedbirlerin öncüsü oldu.

Ekonomik ayrışma

Trump’tan başkanlığı devralan Biden, önceki dönemdeki tarife artışlarını ve şirketlere yönelik kısıtlamaları muhafaza ederken, teknoloji alanında daha sistemli, korumacı ve ulusal güvenliğe odaklı bir yaklaşıma yöneldi.

Biden yönetimi, “yüksek çitli küçük bahçeler” olarak adlandırdığı stratejiyle, ABD’nin ulusal güvenliğini tehdit edebilecek kilit teknolojilerin transferini önlemek üzere belirli sektörlere ve tedarik zincirlerine odaklanan kısıtlayıcı ve korumacı tedbirler uyguladı.

Yeni Trump döneminin de ulusal güvenliği önceleyen ve ekonomik bariyerleri yükselten bir dönem olması bekleniyor. Ancak Biden döneminde, belirli alanlarda ekonomik bağımlılığa bağlı riskleri giderme (de-risking) yaklaşımı öne çıkarken, Trump döneminin stratejik ekonomik ayrışmayı (de-coupling) yoğunlaştıracağı öngörülüyor.

Trump, Çin ile ekonomik rekabet stratejisinde tarifeleri kullanarak, ABD’ye yatırım çekme, yerel imalat sanayisini canlandırmayı ve ekonomik güvenliği sağlamayı hedefliyor.

Gümrük tarifelerini artırılmasını savunan Trump ve destekçileri, Çin’deki devlet destekli sanayi politikasının adil rekabete zarar vererek Amerikalı üreticileri dezavantajlı konumda bıraktığını, bu sebeple gümrük vergilerinin, bu politikayı dengelemek üzere “karşı-tedbir” olarak uygulanmasını tercih ediyor.

ABD’nin küresel imalattaki payının 1980’lerde yüzde 25 iken 2020’lerde yüzde 10’a kadar gerilemesine işaret eden Trump ve destekçileri, 1992’de Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması’nı (NAFTA) imzalamasını ve Çin’in 2001’de dünya ticaret örgütüne üye olmasının bunda etkili olduğunu, serbest ticaretin imalat alanında ABD aleyhine bir durum yarattığını vurguluyor.

Çin’e karşı şahin tutum alan isimler kilit bakanlıklara aday

Trump’ın yeni kabinesinde ekonomi alanındaki kilit bakanlıklara Çin’e karşı şahin tutumlarıyla bilinen isimleri aday göstermesi de yeni dönemdeki politikalara ilişkin önemli ipucu olarak görülüyor.

Donald Trump’ın, Ticaret Bakanlığına aday gösterdiği, Wall Street’ten yatırım bankacısı Howard Lutnick, gümrük tarifelerini savunan bir isim olarak biliniyor.

Lutnick, bir röportajında ABD’nin 20. yüzyılın başındaki ekonomik büyümesinde ve refah artışında gümrük tarifelerinin önemli etkisi olduğuna işaret ederek, “Dünyanın geri kalanına tarife uygulamanız gerek. Onları dışarıda bırakacak ve imalatı yeniden ülkeye getireceksiniz.” ifadesini kullanmıştı.

Çin’i, ABD’de yaygın bir bağımlılık krizine yol açan fentanil maddesinin ana kaynağı olmakla suçlayan Lutnick, “Çin, ABD’ye göbeğinden saldırıyor.” diye konuşmuştu.

Trump’ın, Hazine Bakanlığına aday gösterdiği, yine Wall Street’ten gelen bir isim olan, yatırım fonu yöneticisi Scott Bessent de bir röportajında, “Diğer ülkeler ABD’nin açıklığını uzun zamandır istismar etti, biz de buna müsaade ettik. Tarifeler, nihayetinde Amerikan halkının arkasında durmanın bir aracı.” değerlendirmesinde bulunmuştu.

Bessent, ABD’nin Fox News televizyonu için kaleme aldığı görüş yazısında, ABD’nin pazarlarını dışa açarken bundan faydalanan Çin’in ekonomik büyümesinin ise “despotik bir rejimin varlığını pekiştirdiği” görüşünü paylaşmıştı.

– Tedarik zincirleri kökten değişebilir

Trump’ın ilk dönemindeki ticaret savaşı, Çin’in küresel ticaretteki konumunda önemli bir değişime yol açmadı. IMF rakamlarına göre, ülkenin küresel ticaretteki payı 2017-2019 yıllarında yüzde 9 ila 10 arasında seyrederken, Faz-1 anlaşmasının imzalandığı 2020’de yüzde 10,3’e yükseldi.

Öte yandan tarifeler, Çin’in dış ticaretindeki ABD payını azalmasına sebep olmasına rağmen ülkenin ABD’ye ihracatının parasal değeri arttı. Çin Gümrükler Genel İdaresi verilerine göre, ABD’de dış satım 2017’de 429,72 milyar dolar ile toplam ihracatın yüzde 18,9’unu oluştururken, 2023’te 500,24 milyar dolara ulaşmasına rağmen toplam ihracat içindeki payı yüzde 14,8’de kaldı.

Çin bu dönemde jeopolitik olarak yakın durduğu Rusya’nın yanı sıra, Güney Doğu Asya ve Orta Doğu ülkelerine ihracatını artırarak dış ticaretini çeşitlendirmeyi başardı. Ancak ABD hala Çin’in açık ara en büyük ticari ortağı konumunda bulunuyor.

Trump’ın önerdiği yüzde 60 gümrük tarifesinin uygulanması halinde, ilk yılında Çin’in toplam ihracatının yüzde 8, gayrisafi yurt içi hasılasının ise yüzde 2 azalacağı tahmin ediliyor. Bu durumun dünyadaki ekonomik büyümeyi de yüzde 0,8 azaltacağı öngörülüyor.

Tarifeler, Çin ile iş yapan ABD’li şirketleri tedarik zincirlerini başka yerlere kaydırmaya yönlendiriyor. Nitekim piyasa araştırma şirketi Medius’un anketine katılan Amerikan şirketlerinin yüzde 69’u bu yola başvurduklarını, bunlardan yüzde 94’ü ise bunda başarılı olduklarını bildirdi.

Öte yandan Çin şirketlerinin, ABD’nin ticari korumacılığına karşı kendi tedarik zincirlerini
oluşturmaya yönelik bir atılım içinde olacağını, bunun da küresel tedarik zincirlerinin ayrışmasına ve rakip tedarik zincirlerine yol açacağı öngörülüyor.

– Çin, ne yapacak?

Çin’in artan gümrük tarifelerine karşı ekonomik büyümeyi dengelemek için ekonomik canlandırma politikalarına ağırlık verebileceği değerlendiriliyor. Halihazırda yerel yönetimlerinde borç problemleri, gayrimenkul sektöründeki kriz ve zayıf iç talep nedeniyle büyüme için dış talebe ve ihracata dayanan ülke ekonomisinin tarifelerden olumsuz etkilenmesi kaçınılmaz görünüyor.

Bu arada, Çin’in jeopolitik olarak yakın durduğu ülkelerle ticaretini geliştirmeyi ve alternatif tedarik zincirlerinin oluşturulmasına ağırlık vermeyi sürdüreceği ve bu yolla stratejik ayrışmadan kaynaklanan riskleri gidermeye çalışacağı değerlendiriliyor.

Öte yandan Pekin yönetimi, ABD’nin yeni yönetimi ile birlikte çalışmaya da hazır olduğu mesajını veriyor.

Çin Devlet Başkanı Şi, ABD Başkanı Joe Biden ile 17 Kasım’da Peru’nun başkenti Lima’da düzenlenen Asya Pasifik İşbirliği (APEC) Zirvesi’nde yaptığı görüşmede, Çin ve ABD’nin, iki büyük ülke olarak birlikte var olmanın yollarını aramayı sürdürmesi gerektiğini belirtmişti.

Çin’in, ABD ile istikrarlı, sağlıklı ve sürdürülebilir ilişkiler kurma amacının değişmediğinin altını çizen Şi, “Çin, yeni ABD hükümetiyle diyaloğu sürdürmeye, işbirliğini genişletmeye, farklılıkları yöneterek Çin-ABD ilişkilerinde yumuşak geçiş sağlamaya hazırdır.” ifadesini kullanmıştı.

Şi, ekonomik ayrışmanın ve tedarik zincirlerini bozmanın çözüm olmadığını, ortak kalkınmanın ancak karşılıklı faydaya dayalı işbirliğiyle sağlanabileceğini vurgulayarak, “Yüksek çitli küçük bahçeler kurmak, büyük bir ülkenin izleyeceği yol olmamalı. İnsanlığın refahı yalnızca açıklıkla ve paylaşmayla gelişir.” değerlendirmesinde bulunmuştu.