Adams iddianamesi: Türkiye ile ilgili hangi bağlantılar var?

New York Belediye Başkanı Eric Adams’ın bağış ve hediye kabul ettiğine yönelik soruşturmada “Türk yetkili” kilit rolde. İşte iddianamedeki Türkiye bağlantılarının ayrıntıları.

ABD’de New York’un Demokrat Partili Belediye Başkanı Eric Adamshakkında Türkiye bağlantılı bir soruşturma açıldı.

New York Güney Bölge Mahkemesi tarafından kamuoyuna açıklanan iddianamede, Adams’ın Türk yetkili ve iş insanlarından yasadışı bağış ve hediye kabul ettiği ve buna karşılık Türk yetkililere çeşitli konularda yardımcı olduğu iddia ediliyor. ABD’de vatandaş olmadan, dolayısıyla oy kullanma hakkına sahip olmadan bir siyasi kampanyaya doğrudan veya dolaylı olarak bağış yapılamıyor.

İddianame söz konusu Türk vatandaşlarının isimlerini vermiyor. Türk oldukları belirtilen bu kişiler, iddianamede, “İşadamı-1”, “İş adamı-2”, “İş adamı-3”, “İş adamı-5”, “İş kadını”, “Organizatör”, “Havayolu Yöneticisi” ve “Türk yetkili” olarak tanımlanıyor. “İşadamı-4” ise iddianamede Adams’a bağış yapan farklı bir etnik topluluğun üyesi olarak geçiyor.

Eric Adams’ın New York’a bağlı Brooklyn İlçe Belediye Başkanı olduğu 2014’ten bu yana yabancı iş insanları ve bir Türk yetkiliden yasadışı avantajlar sağladığı savunulan iddianamede, 2018’de New York Belediye Başkanlığına adaylığını koymasının ardından ise Adams’ın yasadışı kampanya bağışları ve değerli şeyleri kabul etmek bir yana bunu kendisinin de talep ettiği öne sürülüyor.

Adams, iddianameye göre, yasa dışı kampanya bağışlarını “temsili” ya da “saman bağışçılar” üzerinden kabul etti. Böylece, bir kişinin ya da bir şirketin bir adaya yapabileceği bağış miktarını kısıtlayarak seçilmiş yetkililer üzerindeki gücünü sınırlamak üzere tasarlanmış yasalardan kaçıldı. Saman bağışçı, kendi adına bağış yapmak için başka bir kişinin parasını yasadışı olarak kullanan kişi olarak tanımlanıyor.

Adams’ın yasadışı bu bağışlar sayesinde 2021’deki belediye başkanlığı kampanyası için kamu fonlarından yaklaşık 10 milyon dolar aldığı iddia ediliyor.

İş adamı-1: ABD’de şubesi olan Türk üniversitesinin sahibi

İddianameye göre, Adams’ın yasadışı bağış ve hediye kabul etmesi 2015’te Türkiye’ye gerçekleştirdiği ziyaretlerle başladı.

İlk ziyareti Ağustos 2015’te oldu. Seyahat, New York’taki Türk Başkonsolosluğu tarafından düzenlendi. Adams’ın masraflarının bir kısmı Türk Konsolosluğu, bir kısmı da İstanbul merkezli bir Türk üniversitesi tarafından karşılandı.

Aralık 2015’teki ikinci gezi ise Türk elçiliğinde görevli üst düzey bir yetkili (Türk Yetkili) ve Türk iş insanlarını politikacılarla ve nüfuzları şirketlerine fayda sağlayacak diğer kişilerle tanıştırmak için etkinlikler organize eden bir Türk Organizatör tarafından düzenlendi.

İki seyahat için de Adams’a THY’den ücretsiz business class bilet verildi.

İstanbul merkezli Türk üniversitesinin sahibi ve başkanı ise iddianamede “İş adamı-1” olarak geçiyor ve söz konusu üniversitenin bir Amerika şubesi olduğu belirtiliyor.

İstanbul merkezli Bahçeşehir Üniversitesi’nin Washington’da bir şubesinin bulunduğu biliniyor.

O tarihte Bahçeşehir Üniversitesi’ni ziyaret etmişti

Bahçeşehir Üniversitesi’nin web sitesinde yer alan bilgilere göre Eric Adams, Ağustos 2015’te Brooklyn Belediye Başkanı olduğu dönemde kardeş şehir protokolü imzalamak üzere geldiği İstanbul’da, Bahçeşehir Üniversitesi’ni ziyaret etti.

Adams heyeti ile düzenlenen toplantı sonrasında Bahçeşehir Üniversitesi’nde Hükümet Liderlik Okulu’nun (HLO) her yıl düzenlediği Yerel Yönetimler Akademisi’ne katılacak iki öğrenciden birine Brooklyn Belediyesi, bir diğerine ise Brooklyn Belediye Başkanı Eric Adams adına burs verilmesi kararlaştırıldı. Ayrıca Adams’a desteklerinden dolayı “HLO Fahri Öğretim Görevlisi Sertifikası“nın yanı sıra “BAU Hükümet Liderlik Okulu (HLO) Danışma Kurulu Üyeliği Belgesi“ verildi.

İddianameye göre “İş adamı-1”, 2015 yılındaki İstanbul buluşmasının ardından 2018’de Adams ile Brooklyn’de bir araya geldi. Brooklyn’de bir iş girişiminde bulunmayı düşünen ve Adams üzerinden kendi statüsünü yükseltmeyi amaçlayan “İş adamı-1”, daha sonra Adams’ın 2021 kampanyasına yasadışı katkılarda bulundu.

Bahçeşehir Üniversitesi, Türk iş insanı Enver Yücel’e ait. DW Türkçe’nin mail üzerinden ulaştığı Bahçeşehir Üniversitesi kurumsal iletişim yetkilileri, söz konusu iddialara ilişkin yanıt vermedi.

İş kadını: St. Regis İstanbul’un sahibi Demet Sabancı

İddianamede varlıklı Türk bir iş kadınının da sahibi olduğu lüks bir otelde Eric Adams’a çok sayıda ücretsiz veya yüksek indirimli konaklama imkânı sağlandığı ve Adams’ın 2021 kampanyasına katkı sağladığı öne sürülüyor. Bu otelin adının ise St. Regis İstanbul olduğu iddianamede yer alıyor. St. Regis İstanbul ise Demet Sabancı Çetindoğan ve eşi Cengiz Çetindoğan’ın sahibi olduğu Demsa Group’a ait.

“St. Regis İstanbul’un sahibi, Adams’a kendini hoş göstermeye çalışan bir iş kadınıdır” ifadelerinin yer aldığı iddianamede, Adams’ın Temmuz ve Ağustos 2017’de İstanbul’a bir yakını ve temsilcisiyle birlikte yaptığı seyahatte St. Regis İstanbul’un Bentley Suiti’nde kaldığı, iki gecelik rezervasyonun 7 bin dolar civarı tutması gerekirken 600 dolardan daha az bir ödeme yaptığı iddia ediliyor. Bu indirimi ise yine iddianamede geçen Türk Organizatörün ayarladığı savunuluyor.

DW Türkçe’nin Demsa Group’a mail üzerinden sorularını ilettiği Demet Sabancı, iddialara ilişkin bir açıklama yapmadı.

Türkevi binasına yangın ruhsatı iddiası

Adams’ın ayrıca New York’taki Türkevi binasının güvenlikle ilgili denetlemelerden geçmeden açılmasını sağladığı iddia ediliyor.

İddianameye göre, Eylül 2021’de Türk Yetkili, borcunu ödeme sırasının kendisine geldiğini belirterek Adams’a New York İtfaiye Departmanına (FDNY) baskı yapmasını, Türk konsolosluk binasının yangın denetimi olmaksızın Türkiye Cumhurbaşkanı’nın yüksek profilli bir ziyareti için zamanında açılmasını kolaylaştırmasını istedi. Türk Yetkili tarafından 2021 ve 2022 yıllarında ayarlanan ücretsiz seyahatler ve diğer rüşvetler karşılığında Adams talimatları yerine getirdi.

İddianamede “Adams’ın FDNY üzerindeki baskısı nedeniyle, FDNY’nin gökdelenin yangın güvenliğine ilişkin değerlendirmesinden sorumlu yetkiliye, bunu kabul etmemesi halinde işini kaybedeceği söylenmiş ve Adams’ın araya girmesinin ardından gökdelen Türk Yetkilinin istediği şekilde açılmıştır” ifadeleri yer aldı.

IC İçtaş İnşaat ve ABD’li inşaat şirketi Tishman ortaklığında New York’ta inşa edilen 36 katlı Türkevi binası, 20 Eylül 2021’de açılmıştı. Türkevi’nde, Türkiye New York Başkonsolosluğu, Türk Ataşelikler, BM Türkiye Daimi Temsilciliği, KKTC Temsilciliği ve T.C. Merkez Bankası New York Temsilciliği bulunuyor.


Savcı Damian Williams New York’ta bulunan Türk Evi binasının görseli önünde, Williams, Belediye Başkanı Eric Adams hakkında hazırlanan iddianamenin detaylarını anlatıyorFotoğraf: Julia Demaree Nikhinson/AP Photo/picture alliance

ABD Büyükelçiliğinden Özel’in açıklamasına yanıt

Bu arada CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in New York Belediye Başkanı Adams ile ilgili rüşvet suçlamalarını ABD’nin Ankara’da Büyükelçiliği ile ilişkilendiren açıklamasına ABD’den yanıt geldi.

DW Türkçe’nin, Adams ile Türk yetkililer arasında kurulduğu iddia edilen ilişkinin yeni Büyükelçilik binasının inşa edildiği Atatürk Orman Çiftliği arazisine karşılık bir jest olup olmadığının sorulması üzerine ABD’li bir yetkili şu yanıtı verdi:

“ABD’nin Türkiye ile ortaklığının önemli bir yatırımını temsil eden ve hem ABD vatandaşlarına hem de Türk kamuoyuna hizmet veren, son teknolojiye sahip yeni ABD’nin Ankara Büyükelçiliği ile gurur duyuyoruz. Bu tesisin inşasında yürürlükteki tüm Türk yasa ve yönetmeliklerine uyulmuştur.”

Özel, New York’taki Türkevi’nde yaptığı açıklamada şöyle demişti:

“Burada böyle bir bina yapılırken, Türkiye, ABD’de rüşvet vermeye ihtiyaç duyacak bir ülke değil. Ama hepimizin gurur duyduğu bu binanın kazandırılması sürecinde bir jest gördüysek, fazlasını ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’ne tahsis edilen o muhteşem alan için yapmışızdır.“

THY’ye ilişkin iddialar

İddianamede “Türk Yetkilinin” Adams’a çok sayıda saman bağışı yapılmasını sağladığı, Adams ve yakın çevresinin Türk Hava Yolları (THY) şirketiyle Türkiye, Fransa, Çin, Sri Lanka, Hindistan ve Macaristan’a ücretsiz veya indirimli seyahat etmelerini ayarladığı yazıyor.

Türk yetkili ve diğer Türk vatandaşlarının ayrıca Adams ve beraberindekilerin Türkiye’de bulundukları süre boyunca, diğer şeylerin yanı sıra, zengin otellerde ücretsiz odalar, üst düzey restoranlarda ücretsiz yemekler ve ücretsiz lüks eğlenceler sağladıkları öne sürülüyor.

Adams’ın THY’den ekonomi sınıfından aldığı biletlerin de ücretsiz bir şekilde ‘business class’a yükseltildiği savunuluyor.

İddianameye göre Adams, 2015 yılında Türkiye’ye ilk seyahatini gerçekleştirmesinin ardından, Türk Yetkili Adams’ı Türk havayolu şirketinin New York bölgesindeki genel müdürü (Havayolu Yöneticisi) ile tanıştırdı. Adams, 2016 yılında ve 2017 yılında iki kez olmak üzere, üç ayrı seyahatte Türk Hava Yollarından ücretsiz ve yüksek indirimli lüks uçak seyahati elde etti. Adams ayrıca 2021 kampanyası için, diğerlerinin yanı sıra Türk Yetkili ve Havayolu Yöneticisi tarafından kolaylaştırılan saman bağışları talep etti ve bu bağışları kabul etti.

THY yetkilileri konuyla ilgili DW Türkçe’nin gönderdiği sorulara yanıt vermedi.


Adams ve yakın çevresinin THY ile ücretsiz veya indirimli seyahat etmelerinin ayarlandığı iddia ediliyor.Fotoğraf: Nicolas Economou/NurPhoto/picture alliance

“Türk yetkili bağış yapanların listesini istedi”

İddianamede 22 Haziran 2018 tarihinde Adams’ın, 2021 kampanyası için düzenlenen bir bağış toplama etkinliğine katıldığı belirtilerek “Diğerlerinin yanı sıra Havayolu Yöneticisi de etkinliği organize etti ve etkinliğe katıldı. Etkinliğin ardından Türk Yetkili, Adams’ın personeline bir mesaj göndererek “22 Haziran toplantısına katılanların listesini” istedi. Bunun üzerine Adams’ın çalışanı Türk Yetkiliye 15 bin dolardan fazla bağış toplayan çeşitli kişilerin isimlerini içeren listeyi gönderdi” deniliyor.

İddianameye göre Adams’ın bağış toplama etkinliğinin 22 Haziran 2018 tarihli tanıtım broşüründe, etkinliğin ev sahiplerinden biri olarak “Havayolu Yöneticisinin” havaalanı taşımacılığı işiyle uğraşan bir arkadaşı (İş adamı-2) gösteriliyor. “İş adamı-2”, Adams personeliyle paylaştığı bir dizi mesajda, bir iş ortağı aracılığıyla saman bağışına aracılık ettiğini belirtiyor. Söz konusu ortağın nihayetinde kendi adına 3 bin dolar bağışta bulunduğu ve kendisini işsiz olarak tanımladığı belirtiliyor.

İş adamı-3: Adams’ın 2019’da İstanbul’da tanıştığı kişi

İddianameye göre Eric Adams, Ocak 2019’da yasa dışı yabancı bağış talebiyle İstanbul’a yaptığı ziyarette Türk “Organizatör” tarafından “İş adamı-3” ile tanıştırıldı. “Türk Yetkili”, Adams personeli aracılığıyla, Adams’ı o sırada görevi kötüye kullanma şüphesi altında olan İş adamı-3’ten bağış almaktan vazgeçirmeye çalıştı.

İddianamede buna rağmen Adams’ın, İş adamı-3 ile bir toplantı gerçekleştirdiği, söz konusu iş insanının, Adams’ın 2021 kampanyasına 50 bin dolar veya daha fazla katkıda bulunmayı kabul ettiği yazıyor. Ancak bağışlar gerçekleşmeden önce İş adamı-3’ün Türkiye ve ABD’deki yasal sorunlarının kamuoyuna yansıdığı, Adams’ın görüşmeyi reddetmesiyle İş adamı-3’ün 2021 kampanyasına katkıda bulunmadığı belirtiliyor.

İş adamı-4: New York’tan bir inşaatçı

İddianamede geçen “İşadamı-4” ise New York bölgesinde bir inşaat şirketi işleten bir iş insanı. Adams’ın kendisinden saman bağışı talep ettiği ve aldığı öne sürülen iddianamede, “İş adamı-4, New York’taki Türk toplumunun bir parçası olmamasına rağmen, Türk Yetkili ve Organizatörün 2021 kampanyasına yasadışı katkılarda bulunmaya teşvik ettiği çok sayıda Türk vatandaşı ve Türk Amerikalı ile benzer nedenlerle katkıları talep edildi ve bağış alındı. İşadamı-4, New York’taki farklı bir etnik topluluğun önde gelen bir üyesiydi ve Adams’ın temsilcileri tarafından kendisine, saman katkılarının İşadamı-4’ün etkisini ve topluluğunun Adams nezdindeki itibarını artıracağı söylendi” ifadeleri yer alıyor.

İddianameye göre İşadamı-4, Adams’a 10 bin dolar bağış yapmayı kabul etti. Ancak ABD yasalarına göre 2 bin dolardan fazla bağış yapamayacağı için Adams’ın çalışanlarının talimatı doğrultusunda şahsen 2 bin dolar katkıda bulundu ve 20 çalışanından dördüne 2021 kampanyasına yaptıkları 2 bin dolarlık katkıları için geri ödeme yaptı.

İş adamı-5: Türk yetkili adına bağış toplayan inşaatçı

İddianamede geçen “İş adamı-5” ise New York’taki Türk toplumunun önde gelen bir üyesi olarak tanımlanıyor.

New York bölgesinde bir inşaat şirketi işleten İş adamı-5’in Mayıs 2021’de Adams’a saman bağışı yapmayı kabul ettiği ve bu bağışı ise Türk Yetkilinin emriyle yaptığı iddianamede yer alıyor.

Şubat 2021’de Adams, Türk Yetkili, Havayolu Yöneticisi, Adams’ın çalışanı ve Adams bağış toplayıcısının bir yemekte bir araya geldiği öne sürülen iddianamede Türk Yetkilinin bu yemekte Adams’a 2021 kampanyasını destekleyeceğini taahhüt ettiği belirtiliyor.

Bunun ardından düzenlenen daha büyük bir yemeğe İş adamı-5’in de katıldığı, yemeğin ardından İş adamı-5’in Türk toplumundaki diğer kişileri de dahil ederek bir bağış etkinliği düzenlediği yazıyor. Planlanan bağış toplama etkinliğinden bir gün önce Türk Yetkilinin İş adamı-5’e elindeki çeki gönderdiği ve İş adamı-5’in de Türk Yetkiliye “Şu an itibariyle kendilerine ulaşan çeklerin 17 bin olduğunu” teyit eden bir mesaj gönderdiği ifade ediliyor.

İddianameye göre Mayıs 2021’de düzenlenen etkinliğe Türk Yetkili katılmadı ancak birkaç ek bağış çekini teslim etmesi için şoförünü gönderdi. Etkinlikte İş adamı-5’in inşaat şirketinin 10 çalışanı da Adams’a kişi başı 1250 dolar bağış yaptı. Adams çalışanları, Türk Yetkiliye bağış kampanyasında toplanan bağışların bir listesini gönderdi.

“FBI ajanlarına yalan söyledi”

İddianamede 2 Kasım 2023 tarihinde, Federal Soruşturma Bürosu Özel Ajanları’nın (FBI), diğer yerlerin yanı sıra Adams’ın çalışanı, bağış toplayıcısı ve İş adamı-5’in konutlarında arama emri çıkardığı, bu isimlerin her birinin Adams ile işledikleri suçları gizlemek için harekete geçtiği belirtiliyor.

İş adamı-5’in FBI ajanlarına verdiği ifadede kendisinin ve çalışanlarının Adams’ın 2021 kampanyasına katkıda bulunduğunu, kampanya kapsamında bağış toplaması hakkında Türk Yetkili ile konuştuğunu kabul ettiği ancak düzenlediği saman bağışları gizlemek için yalan söylediği öne sürülüyor.

Savcılık hediye ve seyahat indirimlerinin 100 bin doları aştığını ve Adams’ın sahte belgelerle bunları örtbas ettiğini savunuyor.

Gelecek yıl yapılacak seçimlerde yeniden New York Belediye Başkanlığı görevine aday olmaya hazırlanan Adams ise konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “hikayenin kendi versiyonunu“ anlatacağı ve savunmasını yapacağı için mutlu olduğunu söyledi.

DW Türkçe’ye engelsiz nasıl ulaşabilirim?

Netanyahu: İsrail’in kolu Ortadoğu’da her yere uzanabilir

BM Genel Kurulu’nda konuşan Benyamin Netanyahu İran’ı tehdit etti. Netanyahu kürsüye gelmeden çok sayıda delege salondan ayrılarak İsrail Başbakanı’nı protesto etti.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda konuşma yapan İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, “İsrail’in kolu İran’da her yere uzanabilir” diyerek Tahran’ı tehdit etti. Konuşmasında “Tahran’daki tirana bir mesajım var: Bizi vurursanız biz de sizi vururuz. İsrail’in kolu İran’da her yere uzanabilir. Bu tüm Ortadoğu için de geçerli” ifadelerini kullandı.

Benyamin Netanyahu’nun konuşmasını yapmak üzere kürsüye gelmesinden önce Genel Kurul’da bulunan çok sayıda ülke temsilcisi salondan çıkarak İsrail Başbakanı’nı dinlemeyi reddetti. Salonu terk edenler arasında Türkiye’nin BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Ahmet Yıldız öncülüğündeki Türk heyeti de vardı. Bazı delegeler de, salonda kalmalarına rağmen Netanyahu’nun konuşmasını zaman zaman protesto etti.

Ülkesine yönelik eleştiri ve suçlamaların “iftira” olduğunu savunan Netanyahu, başta New York’a gitmeyi planlamadığını “Ancak bu kürsüden seslenen çok sayıda konuşmacı tarafından ülkesi hakkında dile getirilen yalan ve iftiraları duyunca buraya gelmeye ve konuları doğru şekilde anlatmaya karar verdiğini” ifade etti.

“Lübnan’da savaş tüm hedeflerimize ulaşana dek devam edecek”

Lübnan’da Hizbullah’ın İsrail ile savaşmaya karar vermesi üzerine ülkesine savaştan başka çare kalmadığını söyleyen Netanyahu, bu ülkeye yönelik askeri operasyonların, “tüm hedeflere ulaşılana dek devam edeceğini” bildirdi.

“İsrail’in Hizbullah kaynaklı tehditleri sona erdirme ve vatandaşlarının güvenli bir biçimde evlerine dönmelerini sağlama hakkı” olduğunu belirten Başbakan Netanyahu, BM’yi de “maskara” olarak nitelendirerek ağır bir dille eleştirdi.


İsrail Başbakanı Netanyahu’nun BM Genel Kurulu’nda konuştuğu saatlerde Lübnan’ın başkenti Beyrut İsrail’in hava saldırısına hedef olduFotoğraf: AFP/Getty Images

Netanyahu, İsrail’in diğer devletlerle eşit muamele görmediği ve “Yahudi düşmanı bu bataklık kurutulmadığı sürece” BM’nin dürüst insanlar tarafından “aşağılık bir maskara” olarak görüleceğini öne sürdü.

Hamas’a “silahı bırak savaş bitsin” çağrısı

Konuşmasında Gazze Şeridi’nde yaklaşık bir yıldır devam eden savaşa da değinen Netanyahu, Hamas’a çağrıda bulunarak “Bu savaş sona erebilir. Hamas’ın tek yapması gereken teslim olmak, silahları terk etmek ve rehineleri serbest bırakmak” dedi. Hamas’ın bunları yapmaması durumunda “Tam bir zafere ulaşana dek savaşacaklarını” vurgulayan Benyamin Netanyahu, bunun başka bir alternatifi olmadığını dile getirdi.

Yüzden fazla devlet ve hükümet başkanının katıldığı bir haftalık BM 79. Genel Kurulu’nun ana gündem maddesini Ortadoğu’daki çatışmalar oluşturuyor.

AFP,DW / ET,BK

DW Türkçe’ye VPN ile nasıl erişebilirim?

Türkiye Afrika’daki ekonomik hedeflerine ulaşabilecek mi?

Türkiye, Afrika ülkeleriyle iş birliğini artırmaya çalışırken ekonomik getirilerden de faydalanıyor. Ancak Türkiye bir yandan da kıtada Rusya ve Çin ile rekabet etmek zorunda.

Türkiye’nin Somali ile hidrokarbon kaynağı arama anlaşması imzalaması Ankara’nın Afrika’ya yönelik stratejik hamlelerini yeniden gündeme getirdi.

Türkiye Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar, Temmuz ayında iki ülke arasında Somali açıklarındaki üç blokta petrol ve gaz arama ve üretme konusunda bir Hidrokarbon Arama ve Üretim anlaşması imzaladığını açıkladı.

Alparslan, Türkiye’nin Eylül sonu ya da Ekim başında bölgeye bir arama gemisi göndereceğini duyurdu. Jeosismik çalışmalar ülkenin en az 30 milyar varil petrol ve gaz rezervine sahip olduğunu gösteriyor.

Paris merkezli Akdeniz Enerji ve İklim Gözlemevi (OMEC) adlı düşünce kuruluşunun hidrokarbon ve enerji güvenliği direktörü Sohbet Karbuz, anlaşmayı Türkiye’nin enerji kaynaklarının güvence altına alınmasında “stratejik bir adım” olarak değerlendiriyor.

Karbuz, DW’ye yaptığı yazılı açıklamada “Türkiye derin deniz petrol ve gaz aramalarında önemli bir oyuncu olma yolunda ilerliyor. Dört sondaj ve iki sismik araştırma gemisiyle teknik deneyime zaten sahip” diyor.

Türkiye’nin enerji arzının yüzde 74’ü yurtdışından ithalata bağlı olduğu için Ankara enerji kaynaklarını çeşitlendirmeye çalışıyor. Türkiye halen Rusya, Azerbaycan, Cezayir ve İran’dan büyük miktarlarda boru gazı ithal ederken ABD, Mısır, Rusya, Fransa ve Nijerya’dan da sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) satın alıyor.


Dr. Volkan İpekFotoğraf: Privat

Yeditepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olan Dr. Volkan İpek de Somali ile yapılan anlaşmayı “Bu Türkiye’nin enerji kaynakları bulma konusundaki hırsını da gösteriyor. Karadeniz’den sonra Aden Körfezi’nde ve Hint Okyanusu’nda da enerji aramak bu hırsın en büyük belirtisi” sözleriyle değerlendiriyor.

Ticaret hacminin artırılması hedefi

2011 yılında, o dönemde başbakan olan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 20 yıl sonra Somali’yi ziyaret eden Afrikalı olmayan ilk siyasi lider olmasının ardından Türkiye, Somali’nin yanı sıra diğer Afrika ülkelerindeki angajmanını da artırdı.

Aslında Türkiye 1998 yılında Afrika Açılım Planı’nı ilan etmesinden bu yana kıta ile ticari, diplomatik ve güvenlik ilişkilerini güçlendirmeyi hedefliyor.

Volkan İpek, Türkiye’nin Afrika Açılım Planı’ndaki ticaret hacminin artırılması ve daha fazla serbest ticaret anlaşması gibi ekonomik hedeflerin gerçekleştirilmesi konusunda “Türkiye’de devletin bu planı uygulamada büyük bir enerjisi ve iddiası olduğu görülüyor” ifadelerini kullanıyor.

İpek söyle devam ediyor “Bu anlamda, belki de şu anda dış politikada en istikrarlı ve verimli bölge, hatta kıta, Afrika.”

Türkiye, Afrika’da 2002’de 12 olan büyükelçilik sayısını, 2022 yılında 44’e çıkardı, 38 Afrika ülkesi de Ankara’da büyükelçilik açtı. Türk Hava Yolları ise Afrika’da artık 62 noktaya uçuyor.

Türkiye’nin kıtada artan etkisi ticarette de kendini gösteriyor. Türkiye ile Afrika ülkeleri arasında 2003’te 5,4 milyar dolar olan ticaret hacmi 2022’de 41 milyar doları geçti. Geçen yıl ise ticaret hacmi 37 milyar dolar olarak kaydedildi.

Çin, Rusya ve Körfez ülkelerine karşı rekabet

Afrika ülkelerinin genç nüfusu ve artan talep, Türk yatırımcıları da cezbediyor. Ancak Türkiye’nin girişimleri, Çin, Rusya ve Körfez ülkelerinin Afrika’daki nüfuzlarını arttırmak için başlattıkları projelerle rekabet etmek zorunda.


Tanzanya ülkenin ilk standart hat açıklığı projesinin ilk aşamasını hayata geçirmeye hazırlanıyorFotoğraf: ERICKY BONIPHACE/AFP

Volkan İpek, Afrika’nın büyüyen ekonomileriyle “büyük bir pazar” haline geldiğini belirtiyor ve “O kadar büyük bir ilgi uyandırdı ki, Türkiye kaçınılmaz olarak bu rekabette kendini göstermek zorunda hissetti” diyor.

Türkiye’nin Afrika’ya stratejisi bağlamında Türk şirketlerinin kıtaya yatırımları da artıyor. Ticaret Bakanı Ömer Bolat’a göre, son birkaç on yılda toplam bin 864 proje tamamlandı ve Türk yatırımlarının toplamı 85,4 milyar doları buldu. Örneğin Türk inşaat şirketi Yapı Merkezi, yakın zamanda Tanzanya’daki demiryolu ağını iyileştirmek için 2,35 milyar dolar değerinde bir ihale kazandı.

Türk şirketlerinin özellikle büyük projeler için gerekli finansmanı sağlama konusunda Çinli firmalarla rekabet etmekte zorlandığını söyleyen Basel Üniversitesi Afrika Çalışmaları Merkezi’nde daha önce araştırmacı olarak görev yapan Ufuk Tepebaş, “Çin’in şöyle bir avantajı var. Devlet doğrudan Çin Eximbank üzerinden Çinli firmaları destekliyor. Türk firmaları Türk Eximbank’tan aynı desteği alamıyor. Destek alsalar dahi miktarları mukayese etmek mümkün değil” diyor.

Sadece 2023 yılında Afrika’daki Çin yatırımları toplam 282 milyar dolara ulaştı. Buna karşılık Türkiye’nin bugüne kadarki yatırımı 10 milyar dolar civarında.

Volkan İpek, Türkiye’nin Afrika’daki angajmanının siyasi olarak Rusya’nın, ekonomik olarak da Çin’in gerisinde kaldığını düşünüyor.

“İthalat-ihracat yerine daha fazla yatırım yapmalı ve biraz mega proje üstlenmeli Türkiye” diyen İpek, Akdeniz’de Kuzey Afrika’yı güney Avrupa’ya bağlayacak denizaltı fiber-optik kablosu Medusa projesini buna örnek olarak gösteriyor.

Kaçırılan hedefler ve zayıf ortaklar

Ancak Türkiye’nin Afrika stratejisine kadar iddialı görünürse görünsün, ülke Afrika ile yıllık 50 milyar euroluk ticaret hacmi hedefine ulaşmakta başarısız oldu. Bu rakam, Afrika Birliği’nin Türkiye’yi “stratejik ortak” ilan etmesinden dört yıl sonra, 2012 yılı için öngörülmüştü. Hatta Erdoğan, 2021 yılında Afrika ile ticaret hedefinin 75 milyar dolar olduğunu açıklamış, ancak bu hedefe ulaşmak için herhangi bir zaman dilimi vermemişti.

Araştırmacı-yazar Ufuk Tepebaş, konulan hedeflerin “gerçekçi” olması gerektiğini söylüyor. Tepebaş “Konulan hedefleri belirlerken ülkenin potansiyelini de iyi belirlemek gerekiyor, ticari partnerlerinizi de çeşitlendirmeniz gerekiyor” diyor.


Ufuk TepebaşFotoğraf: Privat

Türkiye bugüne kadar sadece dört Afrika ülkesi ile serbest ticaret anlaşması imzaladı: Tunus, Mısır, Fas ve Mauritius. Somali ve Sudan halen Türkiye’nin kalkınma yardımlarından faydalanırken, Tepebaş’a göre ikili iş birliği de ağırlıklı olarak Türkiye’nin bu iki ülkeyle olan yakın dini ve tarihi bağlarına odaklanmış durumda.

Bu nedenle Tepebaş, Türkiye’nin Afrikalı ticaret ortaklarını seçerken “doğru analiz” yapması gerektiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Ticari anlamda Somali ve Sudan’ın potansiyeli çok zayıf. Tercihinizi Etiyopya, Tanzanya ve Kenya’dan yana kullansaydınız, ticari olarak çok büyük ihtimalle daha büyük dönüşü olacaktı.”

Yatırım projelerine destek için güvenlik iş birliği

Türkiye aynı zamanda birçok Afrika ülkesi için kilit bir güvenlik ortağı haline de geldi.

Somali’nin başkenti Mogadişu Türkiye’nin yurtdışındaki en büyük askeri üssüne ev sahipliği yapıyor.

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) unsurlarının, Somali’nin terörizm ve diğer tehditlere karşı güvenliğinin sağlanması faaliyetlerine destek amacıyla bu ülkede iki yıl süreyle görevlendirilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi de TBMM’de Temmuz ayı sonunda kabul edildi.

Bu ayın başında ise Türkiye’nin Somali’de yeni bir balistik füze test sahası kuracağı iddiaları gündeme geldi.

Yeditepe Üniversitesi’nden Volkan İpek “Savunma alanındaki iş birliği bence silah gerektiren olaylar arttıkça daha da gelişecek gibi duruyor. 2011 yılından itibaren Sahel bölgesinde etkili olmaya başlayan cihatçı teröristler bu konuda en büyük parçayı oluşturuyorlar” diyor.

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI), dünya genelindeki silah ve askeri teçhizat satışıyla ilgili 2019-2023 ile 2014-2018 yıllarını karşılaştırdığı raporuna göre Türkiye, Sahra Altı Afrika bölgesine yüzde 6,3 ile en çok silah tedarik eden dördüncü ülke oldu. Rapora göre bunu sebebi, Nijerya’ya yapılan savaş helikopteri satışları ve bölgedeki birkaç ülkeye eğitim uçağı ve İnsansız Hava Aracı (İHA) teslimatı.

Somalililerin Türkiye sevgisi | “Daha düzgün bir ülke olduğu için tercih ettim”

To view this video please enable JavaScript, and consider upgrading to a web browser that supports HTML5 video

DW Türkçe’ye sansürsüz nasıl erişebilirim?

Alman mahkemesi AfD ile ilgili başvuruyu onayladı

Thüringen Eyalet Anayasa Mahkemesi, CDU’nun eyalet parlamentosunun ilk oturumda AfD’li geçici başkanın tutumunun ardından yaptığı başvuruyu kabul etti.

Thüringen Eyalet Anayasa Mahkemesi, Hristiyan Demokrat Birlik’in (CDU) seçimlerden sonra yeni yasama döneminin ilk meclis toplantısında Almanya İçin Alternatif partisine üye (AfD) geçici başkan Jürgen Treutler ile yaşanan anlaşmazlıklar sebebiyle yaptığı başvuruyu kabul etti. Anayasa Mahkemesi meclisin işleyişine ilişkin kuralları netleştirdi.

26 Eylül’de yapılan ilk meclis oturumunda, parlamentonun en yaşlı üyesi sıfatı ile geçici olarak meclis başkanlığı koltuğuna AfD’li Jürgen Treutler genel kurulun meclis başkanlığı makamına vermek istediği dilekçelere ve yapılması gereken oylamalara izin vermeyerek oturumun yarıda kalmasına neden olmuş, bu sebeple eyaletin kalıcı liderinin seçilmesi için oylamaya başlanamamıştı.

Anayasa mahkemesi oylamanın önünü açtı

Yasalar yeni lider seçilmeden önce eyalet parlamentosunda prosedürel kuralların değiştirilmesine izin veriyor. Yaşananları Thüringen Eyalet Anayasa Mahkemesi’ne taşıyan Hristiyan Demokrat Birlik (CDU), teklif sunmanın ve oylamaya gitmenin anayasal bir hak olduğunu savunmuştu.

Mahkemenin oy birliğiyle aldığı kararın ardından parlamento güncellenmiş bir gündem üzerinde oylama yapabilecek.

Thüringen Parlamentosu Erfurt’ta yeniden toplanıyor

AfD’nin 32,8 oy oranı ile birinci parti çıktığı Thüringen eyalet parlamento seçimlerinde CDU 23,6 oy oranı ile ikinci, Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) ise yüzde 15,8 ile üçüncü oldu.

Meclisin ilk oturumunda geçici başkan Treutler meclis başkanı seçimi ile ilgili tüzük değişikliğine ilişkin oylama talebini kabul etmemiş, bu durum AfD dışındaki partilere üye milletvekillerinden tepki toplamıştı.

Federal hükümetin eski doğu eyaletleri sorumlusu, CDU’lu Federal Meclis Milletvekili Marco Wanderwitz, yaşananlar üzerine daha önce de gündeme getirdiği AfD’nin yasaklanmasına yönelik isteğini yineledi.

AfD dışındaki partiler talep ettikleri iç tüzük değişikliğiyle Thüringen Eyalet Parlamentosu başkanlığına AfD’li bir başkan gelmemesinin yollarını arıyor. İstenen tüzük değişikliği ilk turdan itibaren mecliste grubu bulunan tüm partilerin başkan adayı gösterebilmesini sağlayacak. Şu an yürürlükte olan düzenlemeye göre ilk iki turda sadece meclisin en güçlü grubu başkan adayı gösterebiliyor.

Yeni meclis başkanının bugünkü toplantıda seçilmesi bekleniyor. Başkanlığa AfD’den Wiebke Muhsal ve CDU’dan ise Thaddäus König aday gösterildi.

Thüringen Eyalet Parlamentosu yeni meclis başkanı seçilikten sonra görevine başlamış olacak.

DW,AFP,epd / EÇ,ET

Hizbullah lideri Hasan Nasrallah öldürüldü

Hizbullah lideri Nasrallah, Cuma günü İsrail’in Beyrut’a düzenlediği hava saldırısında hayatını kaybetti.

İsrail ordusu, Cuma günü Lübnan’ın başkenti Beyrut’a düzenlenen hava saldırısında Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın öldürüldüğünü duyurdu.

İsrail Ordusu’nun X hesabından paylaşılan bir görselde, Hizbullah’ın yönetici kadrosunun şu an dek öldürülen üyelerinin fotoğrafları paylaşıldı:

İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi de yayınladığı bir video mesajda “Mesaj çok net. İsrail vatandaşlarını tehdit eden herkesi nasıl etkisiz hale getireceğimizi biliyoruz. Kuzeyde, güneyde ve daha uzaklarda” ifadelerini kullandı.
İsrail ordusunun uzun süren hazırlıklardan sonra Nasrallah ve Hizbullah karargahını vurma planını hayata geçirdiğini ifade eden Halevi, “Doğru zamanda ve çok hassas bir şekilde yapıldı. Alet çantamızdaki son şey bu değil. İleri gitmek adına daha fazla kabiliyetimiz var” dedi.

Hasan Nasrallah kimdir?

64 yaşındaki Hasan Nasrallah 1992 yılından bu yana Lübnan’daki Hizbullah grubunun liderliğini yürütüyordu. Şii dini liderlerle ve Filistinli Hamas gibi gruplarla ittifaklar kuran Nasrallah, Lübnan’ın önemli silahlı ve siyasi aktörlerinden biriydi. Nasrallah bir süredir İsrail’in suikastinden korunmak için hayatını saklanarak geçiriyordu.

2006 yılında Hizbullah’ın İsrail’le sert bir çatışmaya girdiği dönemin ardından kamuoyunda daha az görünmeye başlayan Hasan Nasrallah, 2014’te Lübnan’ın Hizbullah yanlısı gazetesi El-Ahbar’a verdiği röportajda sürekli yer değiştirdiğini belirtmiş ancak sığınakta yaşadığını reddetmişti.

İran tarafından desteklenen Hizbullah, Lübnan’daki 15 yıllık iç savaşın 1990’da sona ermesinin ardından silahları bırakmayı reddeden tek grup. İsrail uzun yıllardır Nasrallah’ın ve Hizbullah’ın İsrail’in varoluşuna büyük tehdit oluşturduğunu iddia ediyordu.

Evli ve dört çocuk babası olan Nasrallah, 1960’ta Beyrut’un doğusundaki yoksul bir mahallede dokuz kardeşin en büyüğü olarak dünyaya geldi. Aile Lübnan iç savaşının başlamasıyla Beyrut’u terk edip Lübnan’ın güneyindeki köylerine döndü.

Nasrallah Irak’ın Şii bölgesi Necef’te üç yıl boyunca siyaset ve din eğitimi aldı. Bu dönemde muhalif faaliyetleri sebebiyle Irak lideri Saddam Hüseyin yönetimi tarafından ülkeden kovuldu. O süreçte Lübnan siyasetine odaklanan Nasrallah 1982’de İsrail’in Lübnan’ı işgal etmesi üzerine örgütlenen Hizbullah’ın kurucuları arasında yer aldı.

1992 yılından sonra Nasrallah’ın liderliğinde faaliyetlerini sürdüren Hizbullah’ın on binlerce üyesi olan silahlı kanadı bulunuyor. Örgütün ayrıca Lübnan Parlamentosu’nda vekilleri bulunuyor. Avrupa Birliği ve ABD’nin terör örgütü olarak kabul ettiği Hizbullah’ın tüm faaliyetleri Almanya tarafından da 2020 yılında yasaklandı.

AFP,dpa / EÇ,ET

İran ve Irak’tan İsrail’e “Nasrallah” tepkisi

İsrail’in Hizbullah lideri Nasrallah’ı öldürmesine İran ve Irak’tan sert tepki geldi. İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney tüm Müslümanlara Hizbullah’ın yanında olma çağrısında bulundu.

İsrail’in Beyrut’a düzenlediği hava saldırısında Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın öldürdüğünü duyurması üzerine İran ve Irak’tan açıklamalar geldi.

Nasrallah’ın öldürülmesine rağmen izlediği yolun devam edeceğini dile getiren İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani, X hesabından yaptığı paylaşımda “Direnişin lideri Hasan Nasrallah’ın şanlı yolu devam edecek ve Kudüs’ün özgürlüğünde kutsal rüya gerçekleşecek” ifadelerini kullandı.


İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, Müslümanlara Lübnan ve Hizbullah’ın yanında olma çağrısında bulunduFotoğraf: picture alliance/ZUMA Press Wire

İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney de İsrail’in bir yıldır Gazze’de uyguladığı politikaları Lübnan’da uygulamaya başladığını belirterek “Siyonist suçlular, Hizbullah’ın Lübnan’daki güçlü yapılanmasına ciddi zarar veremeyecek kadar küçük olduklarını bilmelidir. Bölgedeki tüm direniş güçleri Hizbullah’ın yanında ve onu destekliyor” dedi. Hamaney ayrıca tüm Müslümanlara Lübnan halkı ve Hizbullah’ın yanında olma çağrısında bulundu.

İran devlet televizyonu da İran parlamentosu ulusal güvenlik komitesinin toplandığını ve ve bu toplantıda İsrail’e güçlü bir yanıt verilmesinin talep edildiğini bildirdi.

Sudani: Utanç verici bir saldırı

Irak Başbakanı Muhammed Şiya el-Sudani de mesajında, Hizbullah lideri Nasrallah’ın öldürülmesinin “suç” olduğunu ifade etti. Yaşanan olayın “utanç verici bir saldırı” ve “Siyonist varlığının tüm kırmızı çizgileri aştığını gösteren bir suç” olduğunu dile getiren El-Sudani, Nasrallah’ı “doğruların yolunda bir şehit” olarak nitelendirdi.

Filistinli Hamas örgütü de Nasrallah’ın öldürülmesine sert tepki gösterdi. Hizbullah ile “mutlak dayanışma” içerisinde olduklarını bildiren Hamas, “iğrenç bir suç” olarak nitelendirdiği olayın bölgesel istikrar üzerinde tehlikeli sonuçlar doğuracağını ifade etti.

Yemen’deki İran destekli Husiler de saldırıyı kınayarak “Kaçınılmaz sonuç İsrail’in geçici varlığının ortadan kaybolması ve zafer olacaktır” ifadelerini kullandı.

DW,AFP,dpa,AP / EÇ,ET

Essen’de kundaklama şüphesi: 31 yaralı

Essen’de iki binayı kundakladığı şüphesiyle bir Suriyeli gözaltına alındı. Olayda 31 kişi yaralandı.

Almanya’nın batısındaki Essen kentinde çıkan iki yangınla ilgili 41 yaşındaki bir Suriyeli kundaklama şüphesiyle gözaltına alındı. Yangınlarda 31 kişi yaralanırken, dumandan zehirlenen iki çocuğun durumunun kritik olduğu açıklandı.

Essen polis sözcüsünün verdiği bilgiye göre, zanlı kundaklama ve cinayete teşebbüs suçlamaları ile bugün mahkemeye çıkarılacak.

İtfaiye iki yangının kısa süre içinde peş peşe başladığını söyledi; yangınların ilkinde 12, diğerinde 19 kişinin yaralandığı ve tüm yaralıların tıbbi destek gördüğü bilgisini verdi.

Ebeveynlerin çocuklarını pencereden aşağı sarkıtarak yangından kurtarmaya çalıştığı görüldü.

Yangınları başlattığı düşünülen şüpheli minibüsle kaçarken iki iş yerinin vitrinlerine çarparak zarar verdi. Daha sonra aracından inen zanlı yaya olarak kaçmaya başladı.

Görgü tanıklarının kaydettiği videoda etraftakileri bıçakla tehdit ettiği görülen zanlı daha sonra polis tarafından yakalandı. Polis zanlının yakalandığı yerin çarptığı iş yerlerine yakın bir nokta olduğunu, maddi hasar dışında araç çarpması sonucu yaralanma yaşanmadığını söyledi.

Saldırganın motivasyonuna dair bir açıklama yapılmadı.

dpa,DW / MUK,JD

İsrail ordusu: Bir Hizbullah komutanı daha öldürüldü

Nasrallah’ın ölümünün ardından Lübnan’a saldırılarını Pazar sabahı da sürdüren İsrail ordusu Hizbullah’ın üst düzey yetkilisi Nebil Kavuk’un öldürüldüğünü iddia etti. ABD’den ise İsrail’e destek açıklaması geldi.

Cuma günü Beyrut’a düzenlediği bombardımanda Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ı öldüren İsrail, saldırılarını Pazar günü de sürdürdü.

Ordudan (IDF) yapılan açıklamada Pazar sabahı erken saatlerde onlarca Hizbullah hedefinin vurulduğu belirtildi.

Açıklamada bu hedeflerin “silahların depolandığı evler” olduğu öne sürüldü.

İsrail ordusu bugün yaptığı açıklamada, dün düzenlenen bir hava saldırısında Hizbullah Yürütme Konseyi Başkan Yardımcısı Nebil Kavuk’un öldürüldüğünü iddia etti. Hizbullah’tan ise konuya ilişkin bir açıklama gelmedi.

Hizbullah örgütü Cumartesi yaptığı açıklamada Nasrallah’ın öldüğünü teyit etmişti. Örgütü yaklaşık 30 yıldır yöneten Nasrallah’ın ölümü Hizbullah-İsrail savaşında dönüm noktası olarak görülüyor. İran destekli Şii Hizbullah örgütü Gazze savaşının başladığı 7 Ekim 2023’den beri hemen her gün roket atışlarıyla İsrail’e tacizde bulunuyordu.

İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, Nasrallah’ın ölümünün ardından, Hizbullah saldırılarında ölen İsrailli, Amerikalı ve diğer uluslardan kişileri hatırlatarak “skor eşitlendi” dedi. Lübnan sınırı güvenli hale gelene kadar savaşmayı sürdüreceklerini söyledi.

IDF sözcüsü Daniel Hagari de “Onun ölümü dünyayı daha güvenli bir yer haline getirdi” diye konuştu.


Lübnan’da destekçileri Nasrallah posterleriyle yürüdüFotoğraf: Mohammed Zaatari/AP/picture alliance

Ancak İran Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Muhammed Rıza Arif, Nasrallah’ın ölümünün “İsrail’e yıkım getireceğini” söyledi. Tahran yönetimi “İsrail’in saldırganlığının durdurulması” talebiyle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyini acil toplantıya çağırdı.

Lübnan, Irak, İran ve Suriye’de yas ilan edilirken; Yemenli Husiler Tel Aviv’deki Ben Gurion Havalimanına füze fırlattı.

Analistler Nasrallah’ın ölümünün Hizbullah’ı yanıt verme baskısı altında bıraktığı görüşünde. Uluslararası Kriz Grubu uzmanlarından Heiko Wimmen Hizbullah’ın geleceği için “Ya eşi görülmemiş bir yanıt verecekler ya da tamamen yenildiklerini göreceğiz” değerlendirmesini yaptı.

Biden’dan açık destek

İsrail ordusunun en büyük bağışçısı ABD’nin Başkanı Joe Biden Hizbullah’a yönelik saldırılara açık destek verdi; Nasrallah’ın ölümü için “Binlerce Amerikalı, İsrailli ve Lübnanlı sivil kurbana karşılık adaletin ölçüsü” dedi. Biden, Gazze ve Lübnan’da şiddetin durması ve diplomatik çözüm çağrısı da yaptı.

Başkan Yardımcısı Kamala Harris de “Elinde Amerikalıların kanı vardı” diyerek Hizbullah liderinin ölümünden memnun olduğunu ifade etti.


İsrail Cumartesi gecesi de Beyrut’u bombaladıFotoğraf: Hassan Ammar/AP/picture alliance

Cuma günü İsrailli mevkidaşı Yoav Gallant ile iki kez telefonda görüşen ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, İran’ın olası saldırılarına karşı İsrail’e destek sözü verdi. Pentagon’dan yapılan açıklamada, “Austin, İsrail’in savunmasına olan bağlılığımızı teyit etti” denildi.

Bu arada ABD Dışişleri Bakanlığı Lübnan’daki diplomatların ailelerine ülkeyi terk etmeleri talimatını verdi.

Çin’den kınama

Çin gelişmeleri kınayan bir açıklama yaptı. Dışişleri Bakanlığı’nın yazılı açıklamasında, “Çin tüm tarafları ve özellikle İsrail’i derhal tansiyonu düşürmesi, çatışmanın kontrolden çıkmasından kaçınması yönünde uyarıyor” ifadeleri yer aldı.

Lübnan Sağlık Bakanlığı bu ayın başından beri İsrail saldırılarında 700’den fazla kişinin öldüğünü açıklarken, Birleşmiş Milletler 200 bin kişinin evlerini terk ederek ülke içinde yer değiştirmek zorunda kaldığını, 50 bin kişinin de komşu Suriye’ye kaçtığını bildirdi.

AFP,Reuters / MUK,JD

Rusya BRICS’in genişlemesine şimdilik kapıyı kapattı

Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Türkiye’nin üye olmak istediği BRICS’in genişlemeye “şimdilik” sıcak bakmadığını bildirdi.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov BRICS üyesi ülkelerin “şu aşamada” genişlemeye sıcak bakmadığını söyledi.

Lavrov BM Genel Kuruluna katılmak üzere gittiği New York’ta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Rus devletine ait haber ajansı Tass’ın aktardığına göre Lavrov, “Şu aşamada tüm üye ülkeler yeni bir genişleme kararı almamayı uygun buluyor” dedi.

Konuşmasının devamında “Beş üyeydik, şimdi 10 olduk” diyerek örgütün bu yıl başındaki genişlemesine dikkat çeken Lavrov, bunun yeni katılanlar için bir “uyum ve alışma süreci” gerektirdiğini ifade etti.

Lavrov BRICS’in “ortak anlayışa” sahip üyelerden oluşan yapısına da vurgu yaptı.

Rusya Dışişleri Bakanı Eylül ayının ilk haftasında yaptığı bir konuşmada da “ortak anlayış” vurgusunu öne çıkarmış, BRICS üyeliği için özellikle Ukrayna konusunda Avrupa’nın sahip olduğundan farklı bir tutumun gerekli olduğunu belirtmişti.

NATO üyesi Türkiye, Rusya ile yakın ilişkilere sahip olsa da Ukrayna işgali karşısında Kiev’e açık destek veriyor.

Öte yandan halihazırda 20’den fazla ülkenin örgüte katılmak istediğini söyleyen Lavrov kararın üye ülke liderlerine ait olduğunu belirtti.

Rusya’nın Kazan şehrinde 22-24 Ekim tarihlerinde düzenlenecek BRICS zirvesinde üyeliğe alternatif yeni bir “ortaklık” statüsünün açıklanması bekleniyor. Kazan’daki zirveye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılması öngörülüyor.

Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin tarafından 2006’da kurulan örgüt 2011’de Güney Afrika’nın katılımıyla BRICS adını almıştı. Üyeleri arasında ekonomik işbirliğini geliştirmeye odaklanan örgüte 1 Ocak 2024’te Mısır, İran, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Etiyopya tam üyeler olarak kabul edilmişti.

DW / MUK,JD

DW Türkçe’ye engelsiz nasıl ulaşabilirim?

Lübnan Başbakanı: Bir milyon kişi kaçmak zorunda kalabilir

Lübnan Başbakanı İsrail saldırıları sonucu bir milyon kişinin göçe zorlanabileceğini söyledi. Bu arada Lübnan ordusundan vatandaşlara “düzeni bozmayın” çağrısı geldi.

Lübnan Başbakanı Necib Mikati İsrail’in hava saldırıları nedeniyle şimdiye kadarki en büyük göç dalgası ile karşı karşıya olduklarını söyledi. Mikati “Lübnan tarihinin en büyüğü olabilir” dediği göçte bir milyon kişinin evlerini terk etmek zorunda kalabileceğini ifade etti.

Televizyondan yayınlanan konuşmasında Mikati ülkesinin “diplomasiden başka seçeneği olmadığını” da kaydetti.


Lübnan Başbakanı Necib MikatiFotoğraf: Mohamed Azakir/REUTERS

Lübnan Enformasyon Bakanı Ziad Makary de bakanlar kurulu toplantısı sırasında “Lübnan hükümeti kesinlikle bir barış istiyor” dedi, halihazırda İsrail’le diplomatik temasın sürdüğünü söyledi.

Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi şu ana kadar 200 bin kişinin Lübnan içinde göçe zorlandığı, 50 bin kişinin de komşu Suriye’ye kaçtığı bilgisini verdi.

Roma merkezli yardım örgütü Dünya Gıda Programı (WFP) Lübnan için acil gıda operasyonu başlattıklarını ilan etti. Buna göre ülkenin kuzeyi ve orta bölgelerinde sıcak yemek hazırlamak üzere mutfaklar kuruldu, şu ana kadar 66 binden fazla kişiye gıda ulaştırıldı. WFP’nin bölge sorumlusu Corinne Fleischer, “Lübnan kırılma noktasında ve bir savaşa daha dayanamaz” dedi. Örgüt faaliyetlerine devam edebilmek için yıl sonuna kadar 105 milyon dolara ihtiyaç duyduklarını da açıkladı.

Ordudan Lübnanlılara uyarı

Lübnan ordusu da bir açıklama yayınlayarak sivil vatandaşları “kamu düzenini” bozacak hareketlerde bulunmamaları yönünde uyardı.

Ordunun mesajında tüm vatandaşlar “ulusal bütünlüğü korumaya ve düzeni bozucu hareketlerden kaçınmaya” çağırıldı, İsrail’in ülke içinde birliği bozmayı hedeflediği kaydedildi.

Şii Hizbullah örgütü ülkenin güneyine hakimdi ve askeri olarak Lübnan ordusundan daha üstün olduğu düşünülüyordu. Uzmanlar, örgütün lideri Hasan Nasrallah ve yönetim kademesindeki diğer isimlerin öldürülmesinin ardından ülkede bir otorite boşluğu oluştuğu görüşünde.


Nasrallah’ın hedef alındığı saldırıdan geriye enkaz yığını kaldıFotoğraf: AFP/Getty Images

Nasrallah’ın cansız bedeni enkazdan çıkarıldı

Öte yandan Reuters’a konuşan bir sağlık ve bir güvenlik kaynağı İsrail’in düzenlendiği saldırıda öldürülen Nasrallah’ın cansız bedeninin bulunduğunu söyledi. İki kaynak Nasrallah’ın cansız bedeninin enkazdan çıkarıldığını, bedeninde görülür bir yara bulunmadığını, ölüme patlamanın gücüyle oluşan travmanın yol açmış olabileceğini aktardı. Hizbullah şu ana kadar Nasrallah için bir cenaze töreni düzenlenip düzenlenmeyeceğine dair açıklama yapmadı.

İran: Yanıtsız kalmayacak

Hizbullah’ın destekçisi İran’ın şu ana kadar sert ve acele bir eylemde bulunmaktan imtina ettiği yorumları yapılıyor. Son olarak İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi üst düzey bir Devrim Muhafızları komutanı ve Nasrallah’ın Beyrut’ta öldürülmelerinin “yanıtsız kalmayacağını” söyledi. “Saldırgan siyonist rejimin korkunç suçu yanıtsız kalmayacak” diyen Arakçi, her türlü “diplomatik, yasal, politik ve uluslararası kapasitenin” kullanılacağını ifade etti.

Bu arada Ürdün ordusu Lübnan’dan atılan bir füzenin ülke topraklarına düştüğünü açıkladı. Boş araziye düşen füze nedeniyle kimsenin yaralanmadığı bildirildi.

AFP,Reuters,dpa / MUK,JD