ABD Ulusal Güvenlik Ajansı NSA’dan 6 hayati güvenlik tavsiyesi

ABD Ulusal Güvenlik Ajansı NSA, siber saldırılara karşı kendinizi korumanızı sağlayacak altı maddelik bir tavsiye listesi yayınladı. İşte o tavsiyeler…

Siber suçlular her geçen gün akıllı telefonlara saldırmak için yeni güvenlik açıkları bulmaya devam ediyor. ABD Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA) da, iPhone ve Android kullanıcılarına cihazlarını ve kişisel verilerini korumaları için altı yöntem tavsiye ediyor.

Ajans, saldırganların siber casusluk gerçekleştirmek, kimlik bilgilerini çalmak ve fidye yazılımı dağıtmak için Wi-Fi ağlarını, akıllı telefon uygulamalarını ve diğer boşlukları kullandığını belirtti. Bu yüzden yetkililer, kullanıcıları cihazlarını sıklıkla güncellemeye, halka açık yerlerde Wi-Fi’yi kapatmaya ve bilgisayar korsanlarını uzak tutmak için diğer protokolleri uygulamaya çağırıyor.

Statista’nın verileri, geçtiğimiz yıl ABD’de 353 milyon kişinin verilerinin ve kişisel bilgilerinin ihlaller, sızıntılar ve açığa çıkmalar dahil olmak üzere tehlikeye atıldığını bildirdi. Hayatımızın giderek daha büyük bir kısmı dijital cihazlara taşınırken, siber saldırılardan korunmak için uygun adımlar atmak eskisinden çok daha önemli oluyor.

Yazılımları güncelleyin

NSA’nın listelediği tavsiyelerin başında, yazılım ve uygulamalarını güncellemek yer alıyor. Bilgisayar korsanlarının en sık kullandığı yöntemler arasında mevcut yazılımlardaki açıkları bulmak ve bunlar sayesinde cihazlara gizlice sızmak yer alır. Bu yüzden cihazınızdaki yazılım ve uygulamaları düzenli ve sık bir şekilde güncellemek, bu açıklıkların kapatılmasını sağlayarak cihazınızı güvende tutmaya yardımcı olan en önemli adımlardan biridir.

Resmi mağazaları kullanın

Listenin ikinci sırasında ise yalnızca resmi mağazalardaki uygulamaları yüklemek yer alıyor. Google Play ve App Store gibi resmi mağazalar, kullanıcılara sunulan uygulamaların belirli standartlarda olması için uğraşırlar. Bilgisayar korsanları genellikle meşru bir uygulamanın sahte bir sürümünü oluşturur ve eğer bu sahte sürümü cihazınıza indirirseniz, saldırganlara tam erişim sunmuş olursunuz. Bu erişim sayesinde cihazınıza daha fazla kötü amaçlı yazılım yüklenebilir.

Uygulamanın ve mağazanın meşru olup olmadığını kontrol ederek hedef odaklı kimlik avını ve ses, video, arama, metin ve veri toplamayı önleyebilir, ayrıca bilgisayar korsanının cihazınızın coğrafi konumuna erişmesini engelleyebilirsiniz.

Halka açık alanlarda Wi-Fi’ı kapatın

Halka açık alanlarda W-iFi ve Bluetooth’u kapalı tutmak da önemli bir önlem olarak üçüncü sırada bulunuyor. Wi-Fi’ı açık bırakmak, cihazı Anahtar Yeniden Yükleme Saldırısı olarak da adlandırılan “KRACK” saldırılarına karşı zayıf bırakabilir. Bu saldırı, hedefin yakınındayken ağ üzerinden veri çalmalarına olanak tanıyan güvenli bir bağlantı kurmak için Wi-Fi’ın korumalı erişimini şifreleme anahtarları aracılığıyla manipüle ederek çalışan bir siber saldırı yöntemidir. Benzer şekilde, Bluetooth’unuzu açık bırakmak, bir bilgisayar korsanının herhangi bir kullanıcı etkileşimi olmadan cihazınızın kontrolünü ele geçirmesini sağlayan “BlueBorne” saldırısını mümkün kılabilir.

Ayrıca siber suçlular, yanlışlıkla bağlanabileceğiniz ve örneğin kullanmak istediğiniz “Cafe1” yerine “Cafe01” gibi adlandırılmış benzer Wi-Fi ağları kurabilirler. Böyle bir ağa bağlanmanız, saldırganların cihazınıza erişmek ve verilerinizi çalmak için çok daha fazla yönteme sahip olmasını sağlar.

Şifreleme kullanan uygulamaları tercih edin

Şifrelenmiş ses, metin ve veri uygulamalarını kullanmak, bilgisayar korsanlarının kişisel bilgilerinize erişmesini engellemeye yardımcı olabilir. Örneğin, uçtan uca şifreleme sağlayan ve telefon çağrılarını, mesajları ve diğer verileri uygulamanın kendisi de dahil olmak üzere herkesten gizli tutan WhatsApp en popüler şifreleme uygulamalarından biriyken, ikinci sırada Telegram yer alıyor. Ancak WhatsApp gibi şifrelenmiş uygulamalar bile saldırılara karşı yüzde 100 güvenli değildir ve bazı kararlı saldırganlar var olan güvenlik önlemlerini aşabilir.

Listenin geri kalan iki başlığının ilki, artık çoğu kişinin biliyor olması gereken “” uyarısından oluşuyor. Temel olarak, internet üzerinde kaynağını ve hedefini bilmediğiniz hiçbir bağlantıya tıklamamanız ve e-postanıza gelenler de dahil olmak üzere hiçbir dosyayı açmamanız tavsiye edilir. Bilgisayar korsanları, bazen gerçek şirketlere benzeyen e-posta adresleri ve formatları kullanarak size kötü amaçlı yazılımlar içeren çeşitli dosyalar gönderebilir ve yüklemenizi sağlamaya çalışabilir. Ayrıca, düzenli olarak e-posta aldığınız meşru şirketler varsa, onların kamu duyurularını da yakından izlemeniz tavsiye edilir. Bazen meşru şirketlerin kendileri bir siber saldırıya kurban olabilir ve bu meşru adreslerden kötü amaçlı kodlar içeren ekler gönderilebilir.

Cihazınızı her hafta yeniden başlatın

NSA’nın altıncı tavsiyesi çok basit gözükse de bazı açıklıklardan kaçınmak için kritik öneme sahip olan “cihazınızı her hafta yeniden başlatın

Bir saldırıya uğradığınızı gösteren çeşitli ipuçları olabilir. Örneğin, uygulamayı kapattıktan sonra bile kamera ışığının açık kalması veya beklenmedik şekilde açılması gibi, Android veya iPhone’unuzun saldırıya uğradığını gösteren bazı olası işaretler bulunur. Saldırıya uğradığınızı gösteren diğer işaretler arasında pilinizin normalden daha hızlı tükenmesi, telefonunuzun yavaş çalışması veya beklenmedik şekilde ısınması, uygulamaların aniden kapanması veya telefonunuzun kendi kendine kapanıp tekrar açılması yer alıyor. Ayrıca telefon faturanızdaki bilinmeyen metinlere, verilere veya bilinmeyen ücretlere karşı da dikkatli olmanız da önemlidir.

The Last of Us 2. sezon ne zaman yayınlanacak?

HBO’nun sevilen dizisi The Last of Us’ın ikinci sezonunun 2025’in ilk yarısında izleyicilerle buluşacağını biliyoruz. Peki ama kesin tarih ne olabilir?

HBO’nun popüler dizisi The Last of Us’ın merakla beklenen 2. sezonu, 2025’in ilk yarısında izleyiciyle buluşacak. HBO Başkanı Casey Bloys, 2024 Primetime Emmy Ödülleri sonrası Deadline’a yaptığı açıklamada, dizinin 30 Haziran 2025’e kadar ekranlarda olacağını belirtti.

Bloys, “Şu anda yılın ilk yarısında yayınlanmasını bekliyoruz” diyerek, dizinin Emmy ödülleri için uygun tarihler arasında yer alacağına işaret etti.

Yapım Süreci Devam Ediyor

The Last of Us’ın ikinci sezonu, 2023 başlarında onay aldıktan sonra Ocak 2024’te çekimlerine başlandı. Ağustos ayında çekimleri tamamlanan dizinin post-prodüksiyon aşaması sürüyor. HBO, The Last of Us’ın da yer aldığı yeni bir fragman yayınlayarak dizinin 2025 yılında geri döneceğini duyurmuştu. Ancak dizinin kesin yayın tarihi henüz netleşmiş değil.

İdeal Yayın Tarihi Ne Zaman?

Dizinin 2025’in ilk yarısında yayınlanacağı açıklansa da, tam tarih belirsizliğini koruyor. Post-prodüksiyon sürecinin uzunluğu göz önüne alındığında, dizinin Ocak veya Şubat aylarında yayınlanması düşük bir ihtimal olarak görülüyor.

Bununla birlikte, dizi için öne çıkan bir tarih var: 19 Haziran. Bu tarih, The Last of Us Part 2 video oyununun 2020 yılında PlayStation 4’te piyasaya sürüldüğü gün olarak biliniyor. Dizinin, oyunun bu önemli dönüm noktasıyla aynı tarihte yayınlanması, hayranlar için anlamlı bir jest olabilir.

Yayın Günü Değişebilir mi?

19 Haziran 2025’in bir Perşembe gününe denk gelmesi, HBO’nun geleneksel Pazar yayın politikasına uymuyor. Ancak HBO, geçtiğimiz yıllarda The Batman’in yan ürünü olan The Penguin dizisini Perşembe günü yayınlayarak bu kurala esneklik getirdiğini göstermişti. Bu nedenle, The Last of Us 2. sezonunun 19 Haziran’da, oyunun çıkış tarihinin yıl dönümünde yayınlanması olası bir seçenek olarak değerlendiriliyor.

Dünyanın en kolay soyulabilen boyası, oyunun kurallarını değiştirebilir

Oyunun kurallarını değiştirmeye aday olan yeni bir boya, duvarlarınıza uygulandıktan sonra çok kolay bir şekilde tekrar sökülebiliyor ve yeni bir renk ile değiştirilebiliyor.

Normal boyalar gibi uygulanabilen ancak daha sonra istediğiniz zaman kolaylıkla çıkarabileceğiniz yeni bir tür soyulabilir boya geliştirildi. “Unpaint” olarak adlandırılan bu yeni boya, alıştığımız boyalara benziyor olsa da kalıcı olmayan sorunsuz bir boya alternatifi sunuyor.

Ne yazık ki bu boyanın tam anlamıyla kalıcı olmaması bazı dezavantajları da beraberinde getiriyor. Unpaint, normal boyalar kadar dayanıklı değil ve bu nedenle çizilmesi ve sıyrılması çok daha kolay. Ayrıca her yüzeye düzgün bir şekilde yapışamıyor, bu nedenle boyanın geliştiricisi olan Glasst, önce daha küçük bir alanda denemenizi öneriyor.

Ayrıca bu soyulabilir boyanın uzun süre dayanacak şekilde tasarlanmadığını da unutmamakta fayda var. Glasst, Unpaint’in soyulup atıldığında birkaç yıl sonra doğal olarak biyolojik olarak parçalanmaya başlayacağını söylüyor. Ancak bu süreç aslında boya uygulandıktan yaklaşık 12 ay sonra başlıyor. Bu nedenle, Glasst bir yıldan uzun bir süre boyunca uygulanmış olarak bırakmanızı önermiyor. Bu durumda, boyanın kolay bir şekilde yüzeyden çıkarılması daha zor olabilir.

Unpaint’in bu sınırlı kullanım süresi sebebiyle muhtemelen çoğunlukla kirada oturan, dairelerini veya evlerini normal boya ile boyayamayan veya odalarını mevsim renkleriyle boyamak isteyen kişiler için ideal olacaktır. Ayrıca mermer, ahşap, metal, cam, çimento, granit, sıva, tuğla ve hatta deri gibi bazı kumaşlar dahil olmak üzere çeşitli farklı yüzeylerde kullanılabiliyor.

Glasst, bu boyanın litresini ABD’de 29,98 dolara satıyor. Bu fiyat normal bir boyaya göre daha pahalı olsa da, boyanın geçiciliğini tercih edecek kullanıcılar için kabul edilebilir bir bedel sayılabilir.

Volkswagen, ABD’de Id.4 EV üretimini durdurmak zorunda kaldı

Volkswagen, elektrikli crossover modeli Id.4 EV’nin ABD’deki üretimini, kapılarda yaşanan ciddi bir sorun sonrasında durdurma kararı aldı.

ABD’deki Volkswagen ID.4 modellerinin üretimi, kapıların kapanmasını önleyen bir kusur nedeniyle durduruldu. VW, arızalı elektronik kapı mekanizmasını düzeltmek için uğraşırken, Tennessee, Chattanooga’daki fabrikasında tamamen elektrikli ID.4’ün üretimini durdurma kararını aldı.

Şirketin yaptığı geri çağırma duyurusuna göre, kapıya su sızarak elektronik aksamında kısa devreye sebep oluyor ve devrenin yanlış bir açma komutu vermesine yol açıyor. VW, bir çözüm olarak kapı kollarını sahiplerine hiçbir maliyet çıkarmadan değiştireceğini ve “kapı parametrelerini” iyileştirmek için bir yazılım güncellemesi yayınlayacağını söyledi.

VW, bu haftanın başlarında yaklaşık 100.000 ID.4 aracını geri çağırdı ve elektrikli crossover için bir satış durdurma emri yayınladı. Bir şirket sözcüsü, 23 Eylül’den itibaren üretim duraklaması nedeniyle Tennessee fabrikasında yaklaşık 200 işçinin ücretsiz izne çıkarılacağını söyledi.

Diğer birçok otomobil üreticisi gibi VW de son aylarda “yalnızca EV” stratejisinden geri adım attı ve iklim hedeflerine ulaşmak için daha çok plug-in hibritlere güveneceğini söyledi. Ancak VW sözcüsü Mark Gillies, üretim durdurma emrinin şirketin EV taahhütlerinden vazgeçtiği şeklinde yanlış yorumlanmaması gerektiğini belirtti. Sözcü, “Bu kesinti, ID.4’e ve büyüyen BEV portföyümüze olan bağlılığımızı hiçbir şekilde değiştirmiyor” dedi ve devam etti: “ID.4, Amerika’nın en çok satan elektrikli araçlarından biri olmaya devam ediyor.

Google’dan Chrome için yeni PIN özelliği

Google, farklı platformlarda Chrome web tarayıcısını kullananlar için yeni bir Pin özelliğini aktive ediyor. Peki bu yeni özellik ne işimize yarayacak?

Google’ın internet tarayıcısı Chrome çok popüler bir araç. Pek çok kullanıcı da farklı platformlarda, platformun yapımcısının sunduğu tarayıcı yerine Chrome kullanmayı tercih ediyor.

Google şimdi, Windows, macOS, Linux, Android ve ChromeOS platformlarında Chrome senkronizasyonu yapmak için yeni PIN işlevini tanıttı.

Kullanıcı artık oturum açma işlemini doğrulamak için bir QR kodunu taramak gibi zorunluluklara gerek kalmadan sadece Pin girebilecek. Pini aklınızda tutmak zorsa, üzülmeyin. Kullanıcı oturum açma işlemi için parmak izi veya yüz tanıma gibi biyometrik bir yöntem da kullanabilecek.

Kullanıcıdan habersiz Chrome hesabı açılamayacak

Google’a göre, bu yeni şifreleme yöntemi sayesinde, artık Google çalışanları bile bir kullanıcının Chrome hesabına giriş yapamayacak. Böylece kullanıcıların güvenliği maksimum düzeye çıkmış olacak.

Kullanıcılar, PIN seçenekleri aracılığıyla altı haneli bir pin veya harf ve sayı kombinasyonu belirleyebilecek. Üstelik bu özellik yakında sadece Android kullanıcıları için değil, iOS kullanıcılarına da açılacak.

Civilization VI ve fazlası: Dev oyunlar, Netflix’e geliyor!

Netflix, abonelerine ücretsiz mobil oyunlar sunduğu oyun kütüphanesini çok ses getirecek yeni, dev oyunlarla güçlendirmeye hazırlanıyor. İşte Netflix abonelerinin tamamen ücretsiz oynayabileceği en yeni oyunlar…

Netflix’in abonelerine sunduğu oyun kütüphanesi çok yakında bazı büyük isimlerle daha da güçlenecek. Akış devi, Geeked Week 2024 sunumunda Civilization VI, Street Fighter IV, Monument Valley 3 ve Tales of the Shire gibi oyunların abonelere mobil cihazları üzerinden ekstra bir ücret ödemeden sunulacağını duyurdu.

Platforma üye olan milyonlarca kişi Civilization VI’nın Platinum sürümünü oynayabilecek. Platinum sürümü, temel oyunun yanı sıra Rise and Fall ve Gathering Storm genişletmelerini ve diğer eklentileri içeriyor.

Netflix’in sunacağı Street Fighter IV da Champion Edition sürümü olacak. Street Fighter’ın bu sürümü de, 32 dövüşçüden oluşan kadronun tamamını içeriyor. Android ve iOS’ta platformlar arası oynama imkanı da sunulacak.

Ayrıca, Klei Entertainment’ın popüler çok oyunculu hayatta kalma oyunu Don’t Starve Together, Yüzüklerin Efendisi dünyasında Hobbitlerle ilgili sakinleştirici bir oyun olan Tales of the Shire ve ödüllü bulmaca deneyimi Monument Valley 3 de paylaşılan oyun listesinde yer alıyor. Etkinlikte duyurulan diğer oyunlar arasında Squid Game: Unleashed, Carmen Sandiego, Chicken Run: Eggstraction, Lab Rat ve Blood Line: A Rebel Moon Game de bulunuyor.

Şirketin belirttiği üzere, tüm oyunlar Netflix aboneliğine dahil ve ek ücret, reklam veya oyun içi satın alma içermiyor. Tüm yeni oyunların, önümüzdeki günlerde kütüphaneye eklenmesi bekleniyor.

Kullanıcıları küplere bindiren watchOS 11 kararı

Apple, watchOS 11 ile birlikte bazı ikonik Watch saat yüzlerini sessiz sedasız bir biçimde kaldırdı. Ama bu karar pek çok kişiyi mutlu etmedi; öfkeli kullanıcılar hepsini geri istiyor.

Apple, kısa bir süre önce watchOS 11 işletim sistemini yayınladı. Ama kullanıcılar, bazı eski saat yüzlerinin bu güncelleme ile kaldırıldığını da hemen fark etti ve buna pek de iyi tepki vermedi.

Reddit’te yapılan ilk paylaşım, Chronograph ve Explorer saat yüzlerinin kaldırıldığını söylüyordu. Ardından, Numerals’ın da kaldırıldığı bildirildi.

Apple’ın bu Apple Watch saat yüzlerini kaldırmasının teknik veya işlevsel bir nedeni yok gibi görünüyor. Dolayısıyla şirketin bu değişimi, watchOS’un eskisine göre daha soyut olan genel estetiğini ve tasarım dilini yenilemek ve geliştirmek için yaptığı tahmin edilebilir.

Reddit’teki kullanıcılar tarafından önerilen çözüm, Apple Watch’ta indirilebilir saat yüzlerinin sunulması olarak belirtiliyor. Ancak Apple bu çözümü veya başka bir çözüm sunana kadar, Chronograph, Explorer ve eski Numerals yüzünü kullanmak isteyenler için resmi bir yol bulunmuyor.

Evlerimizin pencereleri, 5G anteni mi olacak?

Bir Japon şirketi, şehirlerde 5G sinyallerini çekmeyen kör nokta problemine son verecek ama çok da tartışılacak bir çözüm bulmuş olabilir: Camları 5G antenine dönüştürmek!

Türkiye’de henüz devreye girmese de dünya 5G teknolojisini ve daha hızlı veri hızlarını birkaç yıldır kullanıyor. Ancak 5G ağlarındaki temel sorun, kapsama alanını genişletmenin 4G LTE’ye göre daha zor olması.

Bir Japon şirketi ise, penceredeki cam katmanlarının arasına yerleştirilebilen şeffaf bir 5G anteniyle tüm bu sorunları çözmenin bir yolunu bulduğunu düşünüyor. Bu çözüm, binaların tasarımını bozmadan koca bir binayı 5G antenine dönüştürebilmek anlamına geliyor. Baz istasyonları da pratik içinde pencerelerin içine yerleşmiş olacak.

Japon operatörler 5G sistemini devreye almak ve kapsama alanını genişletmek için gereken mobil altyapıyı paylaşıyor. Bu şekilde, baz istasyonları için kurulum alanlarının eksikliği ve 5G ağlarıyla ilişkili yüksek maliyetlerle başa çıkabiliyorlar. Bu iş birliğinin bir sonraki adımı cam içi antenleri kurmak olabilir.

Japon JTower şirketi geçen ay bu yeni anten teknolojisini kullanmaya da başladı. Şirket, şeffaf 5G anten teknolojisi için cam üreticisi AGC ve mobil operatör NTT Docomo ile çalışarak bir seri anteni devreye aldı.

Japonya’daki bu deneme başarılı olursa, yakında dünyaya da yayılabilir ve bazı telekom operatörleri, müteahhitlerle anlaşarak, binaların pencerelerini bu antenlerle kaplayabilir.

Avrupa’da çarşı karışabilir

Öte yandan ABD ve Avrupa’da 5G’ye karşı toplumsal bir tepki de bulunuyor ve bazı protestocular 5G anten kulelerini yıkacak kadar 5G’den nefret ediyorlar. Eğer antenlerin camlara yerleşmesi söz konusu olursa protestocuların buna tepkisi nasıl olacak, bu da bir merak konusu. Ayrıca bu antenlerin bina içinde yaşayanların sağlığına zararı olup olmadığı da henüz bilinmiyor. Bazen bir buluşu ilk deneyenler olmak çok da doğru karar olmayabilir.

Playstation 6, Xbox ile aynı yola mı girecek?

PS5 Pro’yu satışa sunan Sony artık PlayStation 6 üzerinde çalışmaya başladı ve şirket içinden bilgiler de sızmaya başladı. Önümüzdeki yıllarda karşımıza çıkacak PlayStation 6’nın iki farklı versiyonu olabilir mi?

Sony her zaman olduğu gibi, Playstation 5 modelinin de Pro sürümünü satışa sunuyor ve artık bir sonraki Playstation için çalışma zamanı da gelmiş gibi görünüyor.

Şirketin planlama aşamasında olduğu PlayStation 6 hakkında bilgiler içeriden sızmaya başladı. Yeni konsolun işlemcisinin AMD’den alınacağına dair haberlerin ardından gelen son söylentiler, PS6’nın iki farklı varyantta gelebileceğini gösteriyor.

Sızıntıya göre Sony, bir sonraki konsol nesli için iki ayrı sistem çipi (SoC) geliştiriyor. Bilmiyorsanız, SoC, oyun konsollarında sıklıkla kullanılan ve birçok bilgi işlem bileşeninin işlevini birleştiren entegre bir çiptir ve içinde CPU, GPU ve RAM barındırabilir.

Xbox ile aynı strateji

Doğruysa, iki SoC’nin geliştirilmesi PS6’nın birden fazla farklı sürümünün yapım aşamasında olduğunu düşündürüyor. Sızıntıyı yapan kişi, çipler hakkında henüz bilgi edinemediğini söylüyor.

Ancak öyle anlaşılıyor ki Sony bir tane yüksek performanslı ve pahalı model ve bir de düşük özellikli ucuz model satışa sunmayı düşünüyor. Zira iki farklı çip setinin başka bir açıklaması olamaz.

Bu strateji Microsoft’un Xbox Series X ve daha düşük özellikli ancak önemli ölçüde daha ucuz Xbox Series S‘i içeren mevcut konsol pazarlama stratejisine benziyor. Bakalım gelecek, oyun konsolları konusunda bizlere daha neler gösterecek?

Su aslında renksiz değilmiş: Peki suyun rengi nedir?

Bilim insanları, suyun aslında, sanıldığı gibi tam anlamıyla renksiz olmadığını söylüyorlar. Peki, o zaman suyun gerçek rengi nedir?

Eğer denizde yolculuk yapıyorsanız, suyu mavi renkte görürsünüz. Veya ormanlarla kaplı bir nehirdeki teknenin içinde suyun yeşil olduğunu sanabilirsiniz. Öte yandan musluktan akan suya bakınca da renksiz olduğunu düşünüyorsunuz. Peki ama hangisi gerçek? Suyun gerçek rengi ne?

Bilim insanlarına göre su, çoğu görüşün aksine, aslında renksiz değil. Belli bir derecede renk tonu barındırıyor.

Su konusuna dalmadan önce, tartışılması gereken incelikler var. Renkleri nasıl yorumladığımız kültürel ve öznel bir konudur. Mavi renk genel olarak bunun mükemmel bir örneğidir. Herkesin mavisi birbiriyle aynı değildir.

Renk genellikle atomların çekirdeklerini çevreleyen negatif yüklü parçacıklar olan elektronlar ile ışık parçacıkları olan fotonlar arasındaki etkileşimlerle oluşur. Elbette o rengi kimin gördüğüne göre de rengin tonu değişebilir. Eğer bu kişinin algıları çok farklıysa, renk körlüğü de oluşabilir.

Işık ayrıca Rayleigh saçılması yaşayabilir – bunun en bariz örneği başımızın üzerindedir. Gökyüzü mavidir çünkü beyaz güneş ışığı fotonun rengine (dalga boyuna) bağlı olarak farklı açılarda saçılır. Daha fazla mavi ve daha az kırmızı renk görünür olur. Bu nedenle mavi ışık atmosferde daha az seyahat edebilir ve gökyüzüne günün büyük bölümünde rengini verir. Ancak ışığın atmosferde daha fazla seyahat ettiği gün batımında veya gün doğumunda, gökyüzünde kırmızı, sarı, turuncu renkler görünür olur.

Su mavi rengi yansıtmaya meyillidir

Ancak konu su olunca, durum değişiyor. Su molekülleri, görünür spektrumun kırmızı kısmındaki ışığı emer. Belirli ışık dalga boyları, emildiklerinde su molekülünün titreşmesine neden olur. Dolayısıyla, dünyamıza düşen ışık mavi de olsa, kırmızı da olsa, su molekülleri kırmızıyı emdiği için, mavi tonlarında görülmeye meyillidir. Ayrıca, denizin kirliliği, çevredeki farklı renkler yansıtan ormanlar, şehir binaları, gri yağmur bulutları da suyun yansıttığı rengi değiştirebilir. Ancak temel olarak bilim insanları deniz suyunun mavi olduğuna artık karar vermiş durumdalar.

Sonuçta her nesne, aldığı ışıktan yansıttığı renkle kendi rengini oluşturuyor. Su için de yansıttığı renk mavi olduğu için artık onu mavi kabul edeceğiz. Renksiz musluk suyu meselesi aklımızı karıştırabilir ama bir bardak renksiz musluk suyunu alıp denize döktüğünüzde, dahil olduğu büyük su parçasıyla beraber o da maviye dönüşüyor. Belki de suyu nerede ve ne hacimde tuttuğumuz, onun yansıttığı ışık frekansını etkileyen bir durum oluşturuyor.