Site icon Prizmabet

Galeri Sahibesi Gaye Donay: “En Özel Devrim Erbil Sergisi: Yatayda Derin, Dikeyde Derin”

Bugün sanatın büyülü dünyasında önemli bir yer edinen galeri sahibesi Gaye Donay ile buluşuyoruz. Donay, sanata olan derin bağlılığı ve yaratıcı vizyonuyla, hem sanatçılara hem de izleyicilere ilham veriyor. Sergiler, izleyicilere yalnızca eserleri değil, arkasındaki duygusal ve düşünsel yolculuğu da deneyimletiyor. Sanatın dönüştürücü gücünü ve inceliklerini konu alan bu röportajda, Gaye Donay’ın sanata olan tutkusunu ve bakış açısını daha yakından tanıma fırsatı buluyoruz.

– Gaye Donay’ı bize nasıl anlatırsınız?

Gaye Donay’ı yani kendimi doğru tanımlamak çok uzun yıllarımı aldı.

İnsanlara ve hayata çok emek verdim ve bu emekler beni ben yapandı. Kendim için şöyle diyebilirim artık:

İyi ve etik değerlere sahip bir insanım, yaşamı bir aynada görür gibi, dürüstlükle kavrarım… Gerçek, yalnızca bir kural değil, varoluşumun derin bir yansımasıdır benim için ve her sözümde, davranışımda, içsel bir hakikatin izlerini taşır; yalanı kendisine de başkalarına da ihanet sayarım.

Empati, kalbimin attığı yerdir. Başkalarının acılarını, sevinçlerini, umutlarını hissederek yaşamın derin sularında birlikte yüzmeyi seçerim. Kendimi diğerlerinin yerine koymak, benim için sadece bir erdem değil, varoluşun en saf haliyle paylaşıldığı anların kapısını açan bir anahtardır.

Adalet ise, içimdeki terazidir. Dışarıdaki dünyayı her zaman bu terazinin gözleriyle tartar, hiçbir insanı, hiçbir canlıyı eksik ya da fazla görmeden. Adil olmak, yaşamın bana verdiği en kutsal görevdir, çünkü bilirim ki adalet yoksa huzur da yoktur. Sorumluluk, omuzlarıma yük değil, ruhuma işlenmiş bir anlaşmadır. Yaptığım her işte, söylediğim her sözde, bu anlaşmanın bilinciyle hareket eder; sorumluluklarımı yerine getirmenin sadece bir zorunluluk değil, yaşamı anlamlandıran bir bağ olduğunu hissederim.

Saygı ise, benim sessiz bir duamdır. Herkese ve her şeye, doğaya, insanlara, hayata duyduğu derin bir bağlılıkla yaklaşırım.

Yani ben, yaşamı derinlemesine hisseden, her adımında dünyaya bir parça iyilik ve bilgelik bırakmayı arzulayan biriyim.

Yani; iyilik – adalet ve sorumluluk… Bunları kendime sindirdim.

– Türkiye’de modern sanatı, ekosistemi, aktörleri sanat çevresini nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye’de sanat nereye doğru gidiyor? Sanat ortamına dinamizmin kazandırılması için nelerin yapılması gerekir?

Türkiye’de modern sanat, hem teknik hem de felsefi açıdan zengin bir gelişim süreci yaşamıştır. Modern sanat, 20. yüzyılın başlarında Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde ortaya çıkmaya başlamış ve Cumhuriyetin kuruluşuyla hız kazanmıştır. Türk sanatçılar, Batı’daki modern sanat akımlarını inceleyip bu akımları kendi kültürel miraslarıyla harmanlayarak özgün eserler üretmişlerdir.

Türkiye’deki modern sanatçılar Batı’dan etkilenen figüratif ve soyut sanatla ilgilenmişlerdir. Özellikle yağlı boya, seramik, heykel ve daha sonra fotoğraf ve video sanatları modern dönemde yaygınlaşmıştır. Türk ressamları, fovizm, kübizm, ekspresyonizm gibi Batı’daki öncü akımları benimsemişler, ancak geleneksel Türk minyatürü, hat sanatı ve Osmanlı estetiğinden de esinlenmişlerdir. Soyut sanat, 1950’lerden sonra özellikle ön plana çıkmıştır. Sanatçılar, geometrik formlar ve soyutlamalarla, modern dünyanın karmaşıklığını ve bireysel duygusal deneyimleri ifade etmişlerdir.

Modern sanat Türkiye’de, bireysellik, özgürlük ve toplumsal değişim temalarını işler. Sanatçılar, modern Türkiye’nin kimliğini arayış sürecinde toplumun geleneksel yapılarıyla ve Batı modernizmi ile bir denge kurmaya çalışmışlardır. Bir yandan Batılı modernleşme sürecinin getirilerine açık olmak, diğer yandan ise geleneksel Türk kültürünü bu modernleşme süreci içinde korumak ve dönüştürmek sanatsal bir sorun olmuştur.

Bu bağlamda sanatçılar, toplumun geçirdiği siyasi ve kültürel değişimleri eserlerine yansıtmışlardır. 1980’lerden itibaren, özellikle politik baskı ve toplumsal adaletsizlik konuları öne çıkmaya başlamış, postmodern yaklaşımlarla ele alınmıştır. Günümüzde ise sanatçılar, küreselleşmenin etkileri, çevre sorunları ve dijitalleşmenin getirdiği yeni kimlik sorunlarını modern sanatın temel konuları olarak işlemektedirler.

Bu bağlamda Türkiye’deki modern sanat, hem teknik becerileri hem de felsefi derinliği ile zengin bir ifade alanı sunmaya devam etmektedir.

Türkiye’de sanat, giderek daha çeşitli ve küresel etkilerle şekillenen bir yöne doğru ilerlemektedir. Dijitalleşmenin, küreselleşmenin ve teknolojik gelişmelerin etkisiyle, sanatçılar yeni medya, dijital sanat, video ve performans sanatlarına yönelmektedir. Geleneksel sanat disiplinleri de bu yenilikçi yaklaşımlarla birleşerek daha melez bir ifade alanı yaratmaktadır.

Ayrıca, toplumsal ve politik meseleler sanatın merkezinde yer almaya devam etmektedir. Özellikle kimlik, özgürlük, çevre sorunları, göç ve toplumsal adalet gibi konular sanatçılar için önemli bir ilham kaynağıdır. Sanat, hem Türkiye’deki yerel meseleleri hem de küresel endişeleri ele alarak eleştirel bir perspektifle kendini ifade etmektedir.

Sonuç olarak, Türkiye’de sanat, gelenek ve modernliği harmanlayarak, teknolojik yeniliklerle güçlenen, toplumsal meselelere duyarlı ve küresel sanat dünyasıyla entegre bir şekilde geleceğe doğru evrilmektedir.

Sanat ortamına dinamizm kazandırmak için çeşitli stratejiler geliştirilebilir.

Öncelikle, sanatçıların özgürce ifade alanı bulabileceği yenilikçi ve cesur platformlar oluşturmak önemli bir adımdır. Bu platformlar, farklı disiplinlerden sanatçıların bir araya gelip iş birliği yapmalarına olanak tanıyarak yeni fikirlerin ortaya çıkmasını sağlar. Disiplinler arası projeler ve sanatçı rezidansları gibi ortamlar, sanatta yenilikçi düşüncenin teşvik edilmesi açısından kritik rol oynar.

Eğitim de sanat ortamına dinamizm katmanın temel yollarından biridir. Genç sanatçılar için yaratıcı ve eleştirel düşünmeyi destekleyen sanat eğitim programları geliştirilmelidir. Sanat okulları ve üniversiteler, öğrencilere hem geleneksel teknikleri öğretirken hem de dijital sanat, performans ve çağdaş sanat pratiklerine dair bilgi ve beceriler kazandırmalıdır. Böylece yeni nesil sanatçılar, çok yönlü ve yenilikçi üretimlerle sanat ortamını zenginleştirirler.

Sanatı daha geniş kitlelere ulaştırmak ve topluma entegre etmek de dinamizm yaratmanın yollarından biridir. Sanat galerilerinin, müzelerin ve kamusal alanlarda düzenlenen sanat etkinliklerinin erişilebilir olması, sanatı toplumun daha geniş kesimleriyle buluşturur. Bu, sanatçılara hem geri bildirim hem de daha fazla görünürlük kazandırırken, sanatın toplumdaki rolünü güçlendirir. Ayrıca, dijital platformlar ve sosyal medya, sanatçıların eserlerini daha geniş bir izleyici kitlesine ulaştırmaları için önemli bir araçtır.

Son olarak, sanatın toplumsal meselelerle iç içe geçmesi ve bu meseleleri eleştirel bir bakış açısıyla ele alması, sanatı daha anlamlı ve etkili kılar. Toplumsal sorunlara duyarlılık gösteren sanat projeleri, sanatın sadece estetik bir alan olmanın ötesine geçerek, toplumsal değişime katkı sağlayan bir araç haline gelmesini sağlar. Bu tür projeler, sanatı güncel tartışmaların merkezine yerleştirir ve sanat ortamına hareket kazandırır.

Özetle, sanat ortamına dinamizm kazandırmak için özgür ifade alanları yaratmak, eğitimi geliştirmek, sanatı daha geniş kitlelere ulaştırmak ve toplumsal meselelerle sanatı ilişkilendirmek gibi adımlar atılabilir. Bu adımlar, sanat dünyasının daha canlı, yenilikçi ve etkili bir hale gelmesine katkıda bulunacaktır.

– Sizce Çağdaş Türk Sanatının ne gibi zorlukları var?

Çağdaş Türk sanatının karşılaştığı zorluklar, hem yerel hem de küresel dinamiklerden kaynaklanan çok yönlü sorunları içermektedir. Bunların başında finansal destek ve altyapı eksikliği gelir. Sanatçılar, projelerini sürdürebilmek ve yaratıcı süreçlerini devam ettirebilmek için yeterli fon bulmakta zorlanmaktadır. Devlet desteği sınırlı kalmakta, özel sektör ve koleksiyonerlerin sanata olan ilgisi ise genellikle ticari kaygılarla sınırlı olabilmektedir. Bu durum, sanatçıların bağımsız ve özgür bir şekilde üretim yapmalarını zorlaştırmaktadır.

Bir diğer önemli zorluk, sanatın toplum içinde yaygınlaşma ve değer görme düzeyidir. Türkiye’de sanat, hala belirli bir kesim tarafından takip edilen ve anlaşılması zor bir alan olarak algılanabiliyor. Bu, sanatı geniş kitlelere ulaştırma ve toplumla etkileşim kurma açısından bir engel teşkil ediyor. Sanat eğitiminin yaygınlaştırılması ve sanata erişimin artırılması, bu sorunun çözümünde önemli bir adım olabilir.

Kültürel ve politik baskılar da çağdaş Türk sanatının karşılaştığı önemli zorluklardan biridir. Sanatçılar, toplumsal ve politik konuları eserlerinde ele alırken zaman zaman sansür ve otosansürle karşı karşıya kalabiliyorlar. Bu durum, sanatta özgün ifade alanlarını kısıtlayarak yaratıcı süreci olumsuz etkileyebiliyor. Özellikle politik eleştiriler veya hassas konular üzerine yapılan çalışmalar, sansür ve baskılarla daha fazla karşılaşıyor.

Çağdaş Türk sanatının küresel sanat ortamında kendine yer bulma mücadelesi de bir diğer zorluk olarak öne çıkıyor. Türk sanatçıları, uluslararası platformlarda yeterince temsil edilmediği için küresel sanat pazarında tanınırlık kazanmakta zorlanıyorlar. Uluslararası arenada başarılı olabilmek için yeterli kaynaklara ve networke ulaşmak zor olabilir; ayrıca, Türkiye’deki sanat ortamı ile küresel sanat çevreleri arasında güçlü bağlar kurmak da zaman alıcı bir süreçtir.

Son olarak, dijitalleşme ve teknolojik gelişmelere ayak uydurma zorlukları da çağdaş Türk sanatçılarını etkilemektedir. Dijital sanatın ve yeni medya sanatlarının hızla yükselmesi, sanatçılardan bu yeni teknolojilere adapte olmalarını gerektiriyor. Ancak, bu teknolojilere erişim ve eğitim imkanlarının sınırlı olması, birçok sanatçının bu alandaki gelişmelere ayak uydurmasını zorlaştırıyor.

Genel olarak bakıldığında, çağdaş Türk sanatı finansal, toplumsal, politik ve teknolojik zorluklarla karşı karşıya kalmakta; ancak bu zorluklar, aynı zamanda sanatçılar için birer yaratıcı meydan okuma ve yeni yollar keşfetme fırsatı olarak da değerlendirilebilir.

– Çok merak ettiğim bir soru: Türkiye’de koleksiyoncu profili nasıl?

Türkiye’de koleksiyoner profili, geçmişte daha elit ve belirli bir sosyal statüye sahip kişilerden oluşurken, günümüzde daha geniş ve çeşitli bir yapıya kavuşmuştur. Geleneksel koleksiyonerler genellikle yüksek gelirli iş insanları, sanata ilgi duyan profesyoneller ve akademisyenlerdir. Ancak son yıllarda sanata olan ilginin artmasıyla birlikte farklı meslek gruplarından, eğitim seviyelerinden ve yaşlardan insanlar da koleksiyon yapmaya başlamıştır.

Koleksiyonerlerin çoğu modern ve çağdaş sanat eserlerine yönelmiş durumdadır. Resim, heykel, fotoğraf ve video sanatı, Türkiye’deki koleksiyonlarda sıklıkla tercih edilen kategorilerdir. Bununla birlikte, geleneksel Osmanlı sanatları ve hat eserleri gibi daha tarihsel değerlere sahip koleksiyonlar da bulunmaktadır. Koleksiyonerler, kişisel ilgi ve beğenilere göre eserler toplarken, bazıları sanatı bir yatırım aracı olarak görmektedir. Bu koleksiyonerler, sanat eserlerinin zaman içinde değer kazanacağı düşüncesiyle alım yapar ve sanat piyasasını yakından takip ederler.

Türkiye’deki koleksiyonculuk kültürü, son yıllarda sanat fuarları, bienaller ve galerilerin artmasıyla birlikte daha fazla gelişmiş ve görünür hale gelmiştir. Artık koleksiyonerler, yerel sanat piyasasının yanı sıra uluslararası sanat dünyasıyla da daha fazla etkileşim içindedir. Bu, Türk sanat piyasasının büyümesine katkıda bulunurken, aynı zamanda koleksiyonerlerin sanata olan ilgisini ve bilgi birikimini de artırmaktadır.

– “Yüzyılın Sergisi” olarak nitelendirenler var. Kendinden çok söz ettiren bir sergi. Devrim Erbil Yatay Derinlik sergisinin Türkiye’de özel bir tür örneği olduğunu görüyoruz. Bu serginin felsefesini, oluşum sürecini nasıl değerlendirirsiniz?

Devrim Erbil’in ‘Yatay Derinlik’ sergisi, sanatçının kendine özgü üslubunu ve Türkiye sanat tarihindeki yerini öne çıkaran önemli bir çalışma oldu.

Sergimizde doğa, kent ve insan temasını soyutlama ve simgeleme yoluyla işlerken, yatay ve dikey çizgilerle oluşturduğu kompozisyonlarda derinlik algısını farklı bir şekilde ve farklı uygulamalar ile sunduk. Erbil’in, eserlerinde doğaya karşı duyduğu hayranlığı ve toplumsal yaşamla olan ilişkisini derinlemesine işlemesini izleyiciye tüm detayı ile anlattık ve adeta hissettirdik.

‘Yatay Derinlik’ adından da anlaşılacağı tüm uygulamalarında ki eserlerinin adeta bir geçmiş ve gelecek sunumu. Yağlıboya, Halı, Kilim, Giclee, Sedef, Pleksi, Marküteri ve bir çok teknik uygulama bu sergide konumlandırıldı. Küratörlüğünü Prof. Uğur Batı’nın yaptığı sergide; Erbil’in dünyaya ve doğaya dair meditatif ve çok katmanlı bir bakış açısını ortaya koyan bu kürasyon yoğun ilgi gördü.

Serginin hazırlık sürecini, Erbil’in uzun yıllara dayanan sanatsal birikimi ve deneyimlerine dayandırdık. Maji Art Gallery, hem teknik hem de kavramsal olarak yenilikler denedi. Türk sanatına, hem de modern soyut sanata göndermelerde bulunan bu sergi, Erbil’in eserlerinin zaman içinde olgunlaşmasının ve Türkiye sanatına büyük katkısının bir duruşuydu adeta.

Serginin bu kadar dikkat çekmesinin sebeplerinden biri de, sanatçının geniş bir kitleye hitap eden simgesel dili ve doğayı kavramsal bir çerçevede ele alabilme yeteneğiydi. Hem görsel olarak hem de içerik bakımından çok zengin olan bu sergi, Türkiye’de çağdaş sanatın önemli örneklerinden biri olarak değerlendirilecek ve anılacaktır.

– Devrim Erbil resminin bir ruhu var, onu bize anlat deseydik ne söylerdiniz?

Devrim Erbil’in resimlerinin ruhu, adeta zamanın ve mekanın ötesine geçip, izleyeni bir rüyanın içine çeker. Onun eserlerinde, incecik çizgiler bir su gibi akar, kuşlar gökyüzünde dans eder, şehirler sonsuz bir masalın dekoru gibi gözler önüne serilir. İstanbul’un silüeti, maviye boyanmış bir şiir gibidir; sokakları, kubbeleri ve minareleri, ince bir zarafetle soyutlanmış, zamansız bir estetiğin içinde var olur.

Erbil’in çizgileri tıpkı bir müzikal ezgi gibidir; ritmik, sürekli ve derin. Doğa onun fırçasında yeniden can bulur, kuşlar gökyüzünde süzülürken izleyeni hayal dünyasına davet eder. Bu çizgilerin içinde saklı bir sır vardır; her bir nokta, her bir çizgi bir hikaye anlatır. Eserlerinde görünen figürler ve manzaralar, tanıdık dünyamızın birer yansıması değil, adeta ruhumuzun derinliklerinde gezinen imgeler gibidir.

Doğa, onun elinde soyut bir dokuya dönüşür, ama bu soyutlamada bile canlı bir ruh hissedilir. Erbil’in mavi tonlarında uçsuz bucaksız bir gökyüzü, yeşilinde sessiz bir orman yankılanır. Resimlerinin ritmi, tıpkı doğanın kalp atışları gibidir; tekrar eden çizgiler sonsuz döngüyü, hayatın sürekli akışını ve evrenin büyük sırrını anlatır.

Devrim Erbil’in resimlerinin ruhu, bu dünyaya ait olmaktan çok, evrenin büyülü dilini konuşan bir şiirdir. Soyut çizgilerin içinde saklı bir armoni, insanı derin düşüncelere ve içsel bir yolculuğa sürükleyen bir melodidir. Bu resimlerde hissedilen, sadece bir manzara değil, insan ruhunun evrensel arayışıdır; sonsuzluğa uzanan bir yolun ilk adımıdır.

– Bir küratörün bir koleksiyona, bir sergiye katkısını nasıl değerlendirirsiniz?

Bir küratör, bir koleksiyon ya da sergiye önemli katkılar sağlayarak eserin izleyiciyle buluşma biçimini şekillendirir. Küratörün rolü, yalnızca eserleri bir araya getirmekle sınırlı değildir; aynı zamanda sergiye veya koleksiyona bir bütünlük, anlam ve bağlam kazandırmakla ilgilidir.

Öncelikle, küratör sanat eserlerini seçerken serginin ya da koleksiyonun temasını belirler ve bu tema etrafında bir anlatı oluşturur. Bu anlatı, izleyicinin sergideki eserlerle daha derin bir bağ kurmasını ve sanatın arka planındaki düşünceleri anlamasını sağlar. Küratör, sanatçıların niyetlerini ve eserlerin tarihsel, kültürel ya da toplumsal bağlamlarını vurgulayarak, serginin entelektüel ve duygusal etkisini güçlendirir.

Bir diğer önemli katkı, eserlerin mekansal düzenlemesidir. Küratör, eserlerin birbirleriyle olan ilişkisini, sergi mekanının akışını ve izleyicinin bu mekanla nasıl etkileşime geçeceğini dikkatle planlar. Bu düzenleme, eserlerin bireysel olarak ve bir bütün olarak nasıl algılanacağını doğrudan etkiler. İyi bir küratör, eserlere nefes alacak alanlar yaratırken aynı zamanda izleyiciye düşünsel bir yolculuk sunar.

Ayrıca, küratörler eserlerin açıklama metinlerini, sergi kataloglarını ve diğer yan materyalleri hazırlayarak, sergi deneyimini zenginleştirir. İzleyiciye sanat eserlerinin arkasındaki hikayeyi, sanatçıların niyetlerini ve eserlerin sanatsal bağlamlarını anlamalarına yardımcı olur. Bu, izleyicinin sergiyle daha bilinçli ve derin bir şekilde bağ kurmasını sağlar.

Sonuç olarak, küratör bir serginin hem yaratıcı hem de entelektüel mimarıdır. Sanat eserlerinin birbirleriyle olan ilişkisini ortaya koyarken, izleyicinin bu eserlerle kuracağı bağlantıları güçlendirir ve serginin etkisini artırır. Bir küratörün katkısı, serginin veya koleksiyonun sadece fiziksel bir sunumdan ibaret olmasını engelleyip, ona derinlik ve anlam kazandırır. Bu bağlamda MAJİ Art Gallery ekibime de ayrıca teşekkür ediyorum.

– Türkçe-İngilizce kaleme alınan Devrim Erbil “Yatay Derinlik” adlı eser gösterge bilim, retorik, kurgu gibi alanlardan yola çıkıyor. Hayli etkileyici bir iş olmuş, biraz söz eder misiniz?

Maji Art Gallery kurucusu olarak ben, Devrim Erbil’in ‘Yatay Derinlik’ adlı kitabını yalnızca görsel sanatın sınırları içerisinde kalmayan, aynı zamanda gösterge bilim, retorik ve kurgu gibi disiplinlerarası yaklaşımlar üzerine temellendirilen çok katmanlı bir çalışma olarak Türkçe-İngilizce olarak kaleme alan Prof. Uğur Batı ile çalışmaktan dolayı çok mutluyum. Bu kitap, sanatçının yapıtlarının hem yerel hem de uluslararası sanat camiasında anlaşılmasını ve değer görmesini sağlayacaktır.

Göstergebilim açısından bakıldığında, Erbil’in eserlerindeki çizgisel yapıların ve sembolik öğelerin bir anlam ağı oluşturduğu görülür. Her çizgi, hem kendine ait bir anlamasahipken, hem de daha büyük bir kompozisyonun parçası olarak izleyiciye belirli bir mesaj iletir. Bu da eserin gösterge bilimsel olarak incelendiğinde çok katmanlı bir okuma süreci gerektirdiğini gösterir.

Retorik açıdan, Erbil’in eserleri bir anlatı sunar; doğayı, şehri ve insanı soyut çizgilerle betimleyerek bir diyalog kurar. Sanatçı, eserlerinde izleyici ile bir iletişim oluştururken aynı zamanda bir düşünce akışı ve meditasyon hissi yaratır. Eserlerin içerdiği bu retorik, izleyiciye doğayı ve şehir hayatını yeniden düşünme fırsatı sunar.

Kurgu bakımından ise, Erbil’in kompozisyonları belirli bir düzen ve ritmik yapıyı takip eder. Bu yapı, izleyicinin gözünü belli noktalara yönlendirirken, resmin tamamında bir hareketlilik hissi yaratır. Eserlerin yatay derinlik sunumu, bu kurgusal yapının bir parçası olarak, izleyiciyi eserin içine çeken bir etki yaratır.

Bütün bu disiplinlerarası yaklaşımlar bir araya geldiğinde, ‘Yatay Derinlik’ yalnızca bir sanat kitabı olarak değil, aynı zamanda düşünsel ve görsel bir yolculuk sunan etkileyici ve daha önce yapılmamış adeta bir eser olarak karşımıza çıkar.

Bu büyük bir gururdur bizler için.

– Bir TV programı yapıyorsunuz. “Hayat Sanattır” Bize programı ve programın adını oluşturan felsefeyi anlatır mısınız?

– Sizi merak ediyorum. Hangi sanatsal akımlardan etkileniyorsunuz? Sizi etkileyen sanatçılar kimler?

Sanat tarihinde beni en çok etkileyen ve en etkili sanatsal akımları bazıları ve bu akımlara damga vuran sanatçıları şöyle sıralayabilirim

Rönesans

Rönesans, insan odaklı düşüncenin sanatla birleştiği, bilim ve sanatta büyük bir yeniden doğuşun yaşandığı dönemdir. Sanatçılar, insan anatomisi, perspektif ve gerçeklik üzerine yoğunlaşmışlardır.

Leonardo da Vinci ‘Mona Lisa’ ve ‘Son Akşam Yemeği’ gibi eserleriyle hem bilim hem de sanat alanında büyük bir etki bırakmıştır. Michelangelo ‘Davud’ heykeli ve Sistina Şapeli tavanı gibi eserleriyle heykel ve fresk alanında çığır açmıştır.

Romantizm

Romantizm, bireysel duygu, doğanın gücü ve özgürlük arayışını ön plana çıkarır. Sanatçılar, duygusal ve dramatik sahneleri işlerler.

Eugène Delacroix ‘Halka Yol Gösteren Özgürlük’ eseriyle özgürlük ve isyanı güçlü bir şekilde tasvir etmiştir. William Turner Fırtınalı deniz manzaralarıyla doğanın gücünü ve güzelliğini yansıtmıştır.

İzlenimcilik

İzlenimcilik, ışık ve anlık görüntüler üzerine odaklanan bir akımdır. Sanatçılar, doğal ışığı ve gündelik yaşam sahnelerini yakalamaya çalışırlar.

Claude Monet ‘Nilüferler’ serisiyle doğanın renklerini ve ışığını yakalamadaki ustalığıyla tanınır. Edgar Degas Bale dansçıları ve gündelik sahneleri işleyen eserleriyle izlenimcilik içinde farklı bir yer edinmiştir.

Kübizm

Kübizm, nesnelerin farklı açılardan bir arada gösterildiği geometrik bir anlayışa dayanır. Sanatçılar, geleneksel perspektif anlayışını yıkarak yeni bir görsel dil oluşturmuşlardır.

Pablo Picasso ‘Avignonlu Kızlar’ ve ‘Guernica’ gibi eserleriyle kübizmin öncüsüdür. Georges Braque Kübizmi geliştiren ve şekillendiren bir diğer önemli isimdir.

Soyut Ekspresyonizm

Soyut Ekspresyonizm, sanatçının iç dünyasını spontane bir şekilde dışa vurduğu bir akımdır. Renkler, formlar ve fırça darbeleri yoğun bir duygusal etki yaratır.

Jackson Pollock Damlatma tekniğiyle ürettiği büyük boyutlu soyut resimleriyle tanınmıştır. Mark Rothko Renk alanlarıyla duygusal derinlik ve meditasyon hissi yaratan eserler üretmiştir.

Bu akımlar ve sanatçılar, sanatın yönünü değiştirmiş ve farklı dönemlerde yeni ifade biçimleri sunarak sanat dünyasına büyük katkılar sağlamışlardır.

Ancak üzülerek söyleyebilirim ki; Türk Modern sanatı ve Türk Çağdaş sanatı bir akım yaratamamış durumdadır.

– Bir galeri sahibi, bir sanat insanı olarak “Bir resim beni çok etkiledi, resmin sizde bıraktığı duyguyu aktarabilir misiniz?”

Bir galeri sahibi ve sanatın içine doğmuş bir iş insanı olarak, bir resmin ben de bıraktığı duyguyu aktarmak, eserin yalnızca görsel yönünü değil, aynı zamanda onunla kurduğum kişisel bağı ve yaşadığım duygusal etkiyi de anlatmayı bilmeliyim. Bunu yaparken eserin beni nasıl etkilediği konusunda samimi ve içten bir şekilde ifade etmek önemlidir benim için.

Resmin hangi hisleri uyandırdığını açıklamak, eserin anlamını daha derin bir şekilde kavrama imkanı verir. Örneğin, resmin bir rengi, formu ya da teması belirli bir anıyı, bir hissi veya bir düşünceyi çağrıştırmış olabilir. Bu çağrışımı cesurca dışa vurabilmek önemlidir. Resmi gördüğümde hangi duyusal izlenimlerle karşılaştım? Renklerin uyumu, ışığın kullanımı, kompozisyonun dengesi beni nasıl etkiledi? Eserin bana nasıl bir atmosfer sunduğunu, hangi hisleri çağrıştırdığını açıklayarak esere dair daha fazla duygusal bağlantı kurmaya çalışırım. Resim beni huzura mı kavuşturdu, bir içsel yolculuğa mı çıkardı, yoksa bir sorgulamaya mı itti? İşte tüm bunları sorgulamak önemlidir.

Bazen bir eser, kalıcı bir iz bırakır ya da bakış açımı değiştirebilir. Resmin ne gibi bir düşünsel ya da duygusal değişim yarattığını, yeni bir bakış açısı kazandırıp kazandırmadığını açıklayarak, eserin derinliğini daha iyi ifade etmeye çalışırım

– Genç sanatçılarımız nasıl? Evrensel sanat içinde yer alacak isim var mı sizce?

Türk genç sanatçılar, son yıllarda dikkat çeken bir yükseliş içinde. Hem ulusal hem de uluslararası arenada ses getiren işler üretiyorlar. Bu sanatçılar, bir yandan Türkiye’nin zengin kültürel mirasından beslenirken, diğer yandan evrensel sanat dünyasına özgün bir katkı sunuyorlar. Geleneksel ile moderni harmanlayarak, özgün bir kimlik oluşturuyorlar.

Türk genç sanatçılar, küresel meseleleri de sanatlarına dahil ederek evrensel bir bakış açısı geliştiriyor. Küresel sanat dünyasıyla etkileşim halindeler ve dijital dünyayı etkin bir şekilde kullanarak, çağdaş sanatın çeşitli alanlarında kendilerini ifade ediyorlar. Dijital sanat, video art, enstalasyon ve performans gibi farklı disiplinlerde ürettikleri eserler, onlara geniş bir kitleye hitap etme imkanı sağlıyor.

Ayrıca, Türkiye’nin sosyal, kültürel ve politik meseleleri de bu sanatçıların eserlerinde derin bir yer tutuyor. Kimlik, aidiyet, göç, toplumsal cinsiyet ve birey-toplum ilişkisi gibi evrensel temaları işleyerek, dünya sanat sahnesinde kendilerine yer açıyorlar. Bu bağlamda, Türk genç sanatçılar arasında evrensel ölçekte başarı yakalayabilecek potansiyele sahip birçok isim var.

Sonuç olarak, Türk genç sanatçılar sadece ulusal değil, evrensel sanat dünyasında da yer bulabilecek güçlü eserler üretiyorlar. Onların yaratıcılığı, özgünlüğü ve küresel bakış açıları, gelecekte adlarından daha fazla söz ettireceklerine işaret ediyor.

Maji Art Gallery olarak genç sanatçılarımıza destek oluyor, gelişimine katkı sağlıyoruz.

– Sanatçılar kendilerini topluma karşı sorumlu hissetmeli midir? Yoksa sanat özgün, içe kapanık, içsel olabilir mi?

Eser: Guernica, 1937, Pablo Picasso

Sanatçıların kendilerini topluma karşı sorumlu hissedip hissetmemesi, sanatın doğası ve işlevi üzerine uzun süredir devam eden bir tartışmadır. Bu konuda iki temel yaklaşım öne çıkar.

Birinci görüş, sanatın topluma karşı sorumluluğu olduğudur. Bu bakış açısına göre sanatçılar, yaşadıkları dönemin toplumsal ve politik meselelerine duyarlı olmalı ve eserleriyle bu konulara dikkat çekmelidir. Sanat, bir değişim aracı olabilir; adalet, eşitlik ve özgürlük gibi evrensel değerleri savunabilir. Sanatçılar, toplumsal sorunlar karşısında sessiz kalmamalı, bilakis sesini yükselterek farkındalık yaratmalıdır. Örneğin, Pablo Picasso’nun ‘Guernica’ adlı eseri, İspanya İç Savaşı’ndaki acıları simgeler ve savaşın yıkıcılığına karşı bir protesto niteliği taşır.

Diğer görüş ise sanatın bireysel, içsel bir yaratım olduğu ve topluma karşı herhangi bir sorumluluğu olmadığını savunur. Sanat, sanatçının kişisel deneyimlerinin, duygularının ve düşüncelerinin bir dışavurumudur. Sanatçılar, kendi iç dünyalarına dönebilir ve sadece kendileri için üretim yapabilirler. Bu görüşe göre, sanat özgür olmalıdır; belirli bir toplumsal sorumluluk ya da dışsal bir hedefe bağlı kalmak, sanatın doğasını kısıtlayabilir. Bu anlayışta sanat, bir anlam arayışından ziyade estetik bir deneyim, bireysel bir keşif olabilir.

Sonuç olarak, sanatçının topluma karşı sorumlu olup olmaması, sanatın işlevine ve amacına dair kişisel bir tercihtir. Kimi sanatçılar toplumsal olaylara duyarlılık gösterirken, kimileri yalnızca kendi içsel dünyalarını keşfetmek için sanat yapar. Her iki yaklaşımın da geçerli olduğu, sanatın bu geniş yelpazesi içinde her sanatçının kendi yolunu bulduğu söylenebilir.

– Sizin bir STK tarafınız da var. Bu nedenle birçok toplumsal konularda (eğitim, sanat vb.) duyarlı işler yapıyorsunuz. Sizin toplumsal sorumluluğunuz ne? Ne anlatıyorsunuz? Biraz söz eder misiniz?

Toplumsal sorumluluk anlayışım, insanlığın ortak değerlerine hizmet etmek ve bu değerleri daha geniş kitlelere ulaştırma arzusuyla şekilleniyor. Bilginin, eğitimin ve sanatın birer köprü olduğuna inanıyorum; bireyleri ve toplulukları bir araya getirerek ortak bir bilinç oluşturma gücüne sahiptirler. Eğitimde fırsat eşitliği, toplumsal adalet ve sanatın dönüştürücü etkisi, bu köprülerin temel taşları. Sanat, yalnızca estetik bir ifade aracı değil, aynı zamanda insan ruhunun derinliklerini keşfetme ve topluma ayna tutma işlevi gören bir felsefe. Bu bağlamda, sanatı ve bilgiyi paylaşarak toplumsal dönüşüme katkı sağlamayı bir sorumluluk olarak görüyorum.

Bu bağlamda tercihim ve bir fikir sanatı olan karikatür sanatına odaklanarak;

11 adet, 64 ülkede olmak kaydıyla uluslararası boyutta sosyal sorumluluk projeleri gerçekleştirdim. İstanbul’u dünyaya anlattırdım. Çocuk gelinler, kadına şiddet, genç beyin göçü, deprem projelerimden sonra, en son hedeflediğim konu ise savaş mağduru çocuklar.

– Sanata yatırım yapmak isteyenler ne yapsın? Bir soru daha; bugün için sanat eseri alımında koleksiyoncuların bir tedirginliği var mı?

Fotoğraf: Pera Müzesi

Sanata yatırım yapmak isteyenler için dikkat edilmesi gereken birkaç önemli adım vardır. Bunlar, doğru eserleri seçmek ve uzun vadede kazanç elde etmek açısından önemlidir.

Araştırma ve bilgi edinme: Sanata yatırım yapmadan önce, piyasayı derinlemesine araştırmak gereklidir. Yatırımcılar, sanat dünyasında neler olup bittiğini, hangi sanatçıların ve akımların ön planda olduğunu bilmelidir. Sanat dünyasını anlamak için müzayede evleri, sanat galerileri ve sanat fuarlarını ziyaret etmek faydalı olabilir. Ayrıca, sanatçının kariyer geçmişi, eserlerinin geçmişteki satışları ve eserlerine olan talep de yatırım açısından önemli faktörlerdir.

Sanat danışmanlarından yardım almak: Sanata yeni yatırım yapanlar için, bir sanat danışmanından destek almak iyi bir strateji olabilir. Sanat danışmanları, sanat eserlerinin değerini doğru şekilde değerlendirebilir, hangi sanatçıların gelecekte değer kazanabileceği konusunda yatırımcılara yön gösterebilir. Danışmanlar, sanat piyasası hakkında derinlemesine bilgi sahibi olduğu için, doğru kararlar alınmasına yardımcı olabilirler.

Orijinallik ve belgelendirme: Sanat eseri alırken en önemli noktalardan biri, eserin orijinalliğinin belgelenmiş olmasıdır. Bir eserin orijinal olup olmadığını kanıtlayan belgeler, yatırımcının eseri ileride satmak istemesi durumunda hayati önem taşır. Orijinal eserler, kopyalara göre çok daha değerlidir ve bu nedenle yatırımcıların eserlerin orijinalliği konusunda titiz davranması gerekir.

Sanat piyasasının trendlerini takip etmek: Sanat piyasası, tıpkı diğer yatırım piyasaları gibi değişkenlik gösterebilir. Hangi sanatçıların ve akımların ön planda olduğunu takip etmek, gelecekte hangi eserlerin değer kazanacağını öngörmeye yardımcı olabilir. Yatırımcılar, bu tür trendleri takip ederek, doğru zamanda doğru eserlere yatırım yapabilirler.

Koleksiyoncuların bugün için tedirginlikleri konusuna gelince; bugün sanat eseri alımı yapan koleksiyoncular arasında bazı tedirginlikler gözlemlenebilir. Bu tedirginliklerin ana sebepleri şunlardır:

Piyasa dalgalanmaları! Sanat piyasası, ekonomik dalgalanmalardan etkilenebilir. Küresel ekonomik krizler, resesyon veya enflasyon gibi faktörler, sanat piyasasında belirsizlik yaratabilir. Koleksiyoncular, eserlerin değer kaybedebileceği endişesiyle daha temkinli olabilirler.

Sahtecilik ve orijinallik endişeleri! Sanat dünyasında sahte eserler büyük bir problem olmaya devam ediyor. Koleksiyoncular, eserlerin orijinalliğinden emin olmak için daha fazla belge ve uzman görüşü talep edebiliyor. Sahte bir eser almak, ciddi mali kayıplara neden olabilir.

Sanatçıların değeri üzerine belirsizlik! Bazı koleksiyoncular, özellikle genç ve yeni sanatçıların eserlerine yatırım yaparken gelecekte bu sanatçıların değerlerinin nasıl değişeceğinden emin olamayabilirler. Bir sanatçının eserlerinin değeri kısa sürede yükselebilir veya düşebilir. Bu da belirsizlik yaratan bir başka faktördür.

Sanat dünyasının dijitalleşmesi! NFT’ler ve dijital sanat eserlerinin popüler hale gelmesiyle birlikte, geleneksel sanat eserleri ile dijital eserler arasındaki çizgi belirsizleşiyor.

Bu da bazı koleksiyoncular arasında kafa karışıklığı yaratabiliyor. Geleneksel sanat eserlerinin gelecekte dijital eserlerle nasıl bir denge kuracağı konusunda belirsizlikler mevcut.

Sonuç olarak, sanat piyasasında her zaman belirli tedirginlikler olsa da, bu alana yatırım yapmanın uzun vadeli getirisi büyük olabilir. Ancak yatırımcıların dikkatli, bilinçli ve iyi araştırma yaparak adım atmaları önemlidir.

– Dijital sanat, NFT, yapay zeka, vs. Teknolojinin son yıllardaki gelişimi yüksek sanatı öldürüyor mu sizce. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Eser: Makine Halüsinasyonları, Refik Anadol

Teknolojinin, özellikle dijital sanat, NFT’ler ve yapay zeka gibi alanlardaki gelişimi, yüksek sanatın sonunu getirmektense onun dönüşümünü ve genişlemesini sağlıyor gibigörünüyor. Bazı eleştirmenler, bu yeniliklerin ‘yüksek sanat’ kavramını sulandırdığı görüşünde olsalar da, birçok sanatçı ve izleyici bu teknolojilerin sanatı daha erişilebilir, deneysel ve çeşitli kıldığını savunuyor.

Dijital araçlar ve yapay zeka, sanatçılara yeni ifade biçimleri ve yaratım yöntemleri sunuyor. Örneğin, yapay zeka algoritmaları, sanatçılara daha önce mümkün olmayan soyut ve karmaşık görsel dünyalar yaratma fırsatı sunuyor. NFT’ler de sanatın koleksiyonculuğunu ve ticaretini değiştirdi, sanatçılar doğrudan izleyicilerine ulaşabiliyor.

Sanatın Demokratikleşmesi önemli!Dijital platformlar, daha geniş kitlelere sanat üretme ve paylaşma olanağı tanıyor. Geleneksel sanat dünyasının kapalı yapısı, bu teknolojilerle birlikte daha açık hale geliyor. Bu, sanatı daha erişilebilir ve demokratik kılarken, bazıları bunun sanatın değerini düşürebileceğini savunuyor.

NFT’ler, sanat eserlerini dijital olarak sahiplenmeyi ve ticaretini mümkün kıldı. Bu, bazı sanatçılar için yeni bir gelir modeli sağlarken, geleneksel sanat koleksiyonerleri bu dijital varlıkların kalıcı değeri konusunda şüpheci olabilir.

Yapay zeka tabanlı sanat eserleri, sanatın doğasını sorgulamamıza neden oluyor. Bir yapay zeka sanat eseri yaratabilir mi? Bu yaratım gerçekten yaratıcı mı? Sanatçının rolü ve insan yaratımı kavramları bu teknolojilerle değişiyor, ancak bu, sanatın öldüğü anlamına gelmiyor; sadece sanatın anlamı ve sınırları değişiyor.

Eleştirenler, teknolojinin sanatın özgünlüğünü ve ruhunu bozabileceğini, bu yeni araçların sanatın estetik ve manevi değerlerini azalttığını düşünüyor. Ayrıca, NFT’lerin çevresel etkileri ve piyasa spekülasyonlarıyla ilişkili riskler de sanat dünyasında tartışmalara yol açıyor.

Sonuç olarak, teknoloji, sanatı öldürmekten ziyade dönüştürüyor gibi görünüyor. Sanatın anlamı ve üretim biçimleri her dönem değişime uğramıştır; dijital sanat ve yapay zeka da bu evrimin bir parçası olarak değerlendirilebilir.

– Sona yaklaşırken, tecrübeli bir galerici olarak, Türk sanatının gelişmesi için hangi adımların atılmasını tavsiye ediyorsunuz?

Türk sanatının gelişmesi için atılması gereken adımlar, sanatsal üretimin desteklenmesi, sanatçıların yetiştirilmesi ve sanatın daha geniş kitlelere ulaşmasının sağlanması açısından çok önemlidir.

Kurumsallıktan gelen; tecrübeli bir galerici olarak, şu stratejik önerilerimi paylaşmak isterim.

Sanat eğitiminin güçlendirilmesi / erken yaşta sanat eğitimi: Sanat eğitimi ilkokuldan başlayarak genişletilmeli ve sanatçı yetiştirilmesine yönelik daha kapsamlı müfredatlar sunulmalıdır. Yetenekli gençlerin keşfedilmesi ve yönlendirilmesi için daha fazla fırsat sunulmalı.Sanatçı geliştirme programları: Üniversitelerde ve bağımsız sanat kurumlarında hem teknik becerileri hem de teorik bilgiyi artıracak atölye ve programlar desteklenmeli. Sanatçıların özgün stillerini geliştirebilmeleri için yaratıcı özgürlük ortamı sağlanmalı.

Sanatçıları destekleyen altyapının güçlendirilmesi / finansal destek ve fonlar: Genç ve deneyimli sanatçılara yaratıcı süreçlerinde destek olacak devlet fonları, özel sektör bursları ve sanatçı residens programları artırılmalı. Sanatçılar için sağlanan maddi kaynaklar, uzun vadeli ve sürdürülebilir projeler yaratmalarına olanak tanımalı.Kültürel girişimler ve işbirlikleri: Sanatçıların sadece yerel değil, uluslararası platformlara da erişim sağlayabilmesi için galeriler, kültür bakanlığı ve uluslararası sanat organizasyonları arasında işbirlikleri kurulmalı. Bu, Türk sanatının küresel alanda daha görünür hale gelmesine yardımcı olacaktır.

Galeri ve müze kültürünün yaygınlaştırılması / daha fazla galeri ve sanat alanı: Özellikle büyük şehirler dışındaki bölgelerde daha fazla galeri, müze ve sanat merkezi açılmalı. Bu, sanatın merkezi yerlerin dışına taşmasını ve daha geniş kitleler tarafından erişilebilir olmasını sağlar.Müze ve sergi ziyaretlerini teşvik etmek: Sanat izleyicisi yaratmak için okullardan başlayarak kültürel etkinliklere katılım teşvik edilmeli. Sanatsever kitle oluşturmak, sanatın toplumda değer kazanması için kritik bir adımdır.

Sanatın dijitalleşme ve teknolojiyle entegrasyonu / dijital platformlarda varlık: Türk sanatçıların dijital platformlarda daha aktif bir şekilde yer alması sağlanmalı. NFT’ler ve dijital galeriler, sanatın yeni nesillere ulaşmasını sağlayabilir.Sosyal medya ve sanat: Sanatçıların ve galerilerin sosyal medyada görünürlüğü artırılarak daha geniş bir kitleye ulaşmaları sağlanabilir. Özellikle genç kuşaklara hitap eden yaratıcı içeriklerle sanat tanıtımı yapılabilir.

Sanat koleksiyonerliği ve pazarın gelişimi / sanat koleksiyonerliği bilincinin artırılması: Türk sanatının değerlenmesi için sanat koleksiyonculuğu teşvik edilmeli. Koleksiyonerler, sanatın geleceği için önemli bir rol oynar. Sanat fuarları, açık artırmalar ve özel koleksiyonlar aracılığıyla daha geniş bir koleksiyoner kitlesi yaratılabilir.

Sanat piyasasının şeffaflaştırılması: Sanat eserlerinin fiyatlandırılması ve satışı konusunda şeffaflık sağlanarak, piyasanın daha güvenilir ve sağlam bir yapıya kavuşması sağlanmalı.

Sanat eleştirisi ve medyanın güçlendirilmesi / sanat eleştirisi ve medya desteği: Sanat eserleri üzerine yazılar yazan, analizler yapan eleştirmenlerin ve sanat yazarlarının desteklenmesi önemli. Sanat dergileri, gazeteler ve online platformlarda sanat eleştirisinin daha fazla yer bulması, sanatın görünürlüğünü artıracaktır. Sanat programları ve belgeseller: Televizyon ve dijital medya platformlarında daha fazla sanatla ilgili programlar, belgeseller yapılmalı. Bu, sanatçıların yaşamlarını ve sanatın toplumsal katkılarını izleyiciye aktarabilir.

Uluslararası ilişkiler ve kültürel diplomasi / Sanatçılara uluslararası görünürlük kazandırma: Türk sanatçıların eserlerinin uluslararası sergilerde yer alması sağlanmalı. Kültürel diplomasi aracılığıyla Türk sanatı yurt dışında tanıtılabilir ve Türk sanatçılar uluslararası arenada daha fazla tanınabilir.Uluslararası sanat fuarlarına katılım: Türkiye’deki galerilerin ve sanatçıların önemli uluslararası sanat fuarlarına katılımı teşvik edilmeli. Bu, sanatın global pazarda daha fazla yer bulmasını sağlayacaktır.

Bu adımlar, Türk sanatının hem yerel hem de uluslararası alanda daha sağlam bir zemin kazanmasına ve yeni kuşakların sanatla daha fazla iç içe olmasına katkı sağlayabilir.

18. Gaye Donay, gelecekteki büyük hedeflerinizi duymak istiyorum, heyecan verici… Çünkü eminim mutlaka vardır…

Gelecekteki büyük hedeflerim, sadece maddi başarılar ya da mesleki ilerlemeler değil, yaşamın anlamına dair bir arayışın ve insanlığa daha derin bir katkı sunma arzusunun bir yansımasıdır. Hayatın özündeki anlamı keşfetmek ve bunu yaptığım işlere, projelere ve ilişkilere yansıtmak, en büyük amacım Hedeflerim, daha bilinçli bir varoluşun peşinde ilerleyerek hem kendimi hem de çevremdekileri dönüştürmeye yönelik bir yolculuktur.

Yaptığım her işte, daha evrensel bir gerçeği açığa çıkarmak ve bu gerçeği insanlarla paylaşmak, benim için gerçek başarıdır. Meslek, sadece bir iş değil, kendimizi gerçekleştirme yolunda bir araçtır.

İkinci olarak, uluslararası işbirlikleri ve farklı kültürlerle kurulan bağlar, sadece bir ağ genişletme çabası değildir. Farklılıkların içinde birliği bulmak ve insanlığın ortak değerleri etrafında bir araya gelmek, evrensel bir bağ kurmanın temelidir. Dünya, bir bütün olarak ele alındığında, her birey birer parçadır ve bu parçaların bir araya gelişi, daha büyük bir anlamı ortaya çıkarır. Kültürler arası diyaloglar, sadece iş dünyasında fırsatlar yaratmak için değil, insan olmanın ne demek olduğunu daha derinlemesine anlamak için de önemlidir.

Üçüncü olarak, liderlik benim için sadece stratejik kararlar almak ya da bir grup insanı yönetmek değil, bir yol gösterici olmaktır. Gerçek liderlik, insanlara kendi potansiyellerini keşfetmeleri için ilham vermek ve onları daha yüksek bir amaç doğrultusunda yönlendirmektir. Bir lider, sadece başarıya ulaşan kişi değil, başkalarının da kendi yollarını bulmalarına yardımcı olan bir rehberdir. Liderlik, toplumsal sorumlulukları yerine getirmek ve insanlık adına daha iyi bir dünya inşa etmek için var olmalıdır.

Son olarak, kendi projelerimi başlatmak ve bu projelerle bir miras bırakmak, benim için bireysel başarıdan çok daha fazlasını ifade eder. Bu, insanlık için anlamlı ve kalıcı bir iz bırakma arzusudur. Yaptığım her işin, sadece bugün için değil, gelecekte de değer taşımasını istiyorum. Bu projeler, insan ruhunun derinliklerine dokunan, bireyler arasında bağlar kuran ve dünyada bir dönüşüm yaratan bir miras olmalıdır.

Sonuç olarak, gelecekteki hedeflerim, sadece profesyonel başarıya ulaşmakla değil, insan olmanın ve dünyada var olmanın anlamını keşfetmekle ilgilidir. Yaşamın her alanında daha derin bir farkındalık ve bilinçle hareket ederek, hem kendi varoluşumu daha anlamlı kılmak hem de bu anlamı başkalarına sunmak en büyük gayemdir.

Röportaj: Hande İpekgil, Gamze İrez

Instagram 

Threads

X

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio’nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Exit mobile version