Sıra Dışı Tarzıyla İlgileri Üzerine #prizmabet Toplayan Egon Schiele’nin Portreleri ve Ardındaki Hikayeleri

Avusturyalı ressam Egon Schiele zamanının oldukça üretken ressamlarındandı. Kısa ama anlamlı yaşamı boyunca, sanat dünyasına birçok güzel ve anlamlı eser kazandırdı. Gelin bu ressamın hayatı boyunca dünyaya kazandırdığı eserlere ve hayatına bir bakış …

Avusturyalı ressam Egon Schiele zamanının oldukça üretken ressamlarındandı. Kısa ama anlamlı yaşamı boyunca, sanat dünyasına birçok güzel ve anlamlı eser kazandırdı. Gelin bu ressamın hayatı boyunca dünyaya kazandırdığı eserlere ve hayatına bir bakış atalım.

Kaynak: https://www.thecollector.com/egon-sch…

Egon Schiele, 1890 yılında Viyana’da küçük bir kasabada doğdu. Max Oppenheimer ve Oskar Kokoschka ile birlikte Viyana’daki yeni sanat grubunu kurdu. Ancak kısa süre sonra Schiele bu gruptan uzaklaştı ve kariyerine tek başına devam etmeye karar verdi.

Schiele’nin resimleri ve çizimleri erken dışavurumculuğun değerli birer örneği. Temaları genellikle çıplak kadınlar, otoportre ve çocuk çizimleriydi. Çoğu ressamın aksine Schiele, genel güzellik algısını reddederek çirkinliği eserlerinin bir ayrılmaz bir parçası olarak benimsedi. Eserlerinde ayrıca ölüm korkusu, depresyon ve izolasyon temalarına yoğunlaştı.

Bu temalara yoğunlaşırken Schiele eserlerinde genellikle kendini tasvir etti.

1910’da, 20 yaşındayken Egon Schiele, Seated Male Nude de dahil olmak üzere üç büyük tam figürlü otoportre çizdi. Bu resimlerde, içsel kaygılarından, cinselliğine ve ölüm korkusuna kadar birçok yönünü tuvale aktardı. Seated Male Nude eseri Schiele’nin derinde yatan endişelerini çok samimi bir şekilde ifade ediyor.

Egon Schiele’nin Peacock Waistcoat Standing adlı çizimi, en sıra dışı otoportrelerinden biridir.

Bu otoportresinde bir önceki çiziminin aksine tuvalin tamamı dolu. Gerçekten uzak bir şekilde asilzade rolünde. Dahası bakışları kendinden emin ve kibirli. Bu portre gerçekliği tasvir etmiyor, aksine Schiele’nin fantezisini gösteriyor.

Egon Schiele, Gustav Klimt’ten büyük ölçüde etkilendi.

İlk yıllarında Egon Schiele, kendisine akıl hocası olan Gustav Klimt’ten ilham aldı. Ama her iki sanatçı da farklı kuşaklardan geldiği için bu farklılık eserlerine de yansıyordu. Schiele Viyana’daki Güzel Sanatlar Akademisi’nde okurken daha sadece 16 yaşındaydı ve oranın genç öğrencisiydi. Gustav Klimt ilet tanışması da burada oldu.

Ancak Schiele daha sonra Klimt’in figürlerini kendine özgü tarzı olduğunu ve bunun onun tarzı olmadığını fark etti.

1913’te Klimt’e olan minnettarlığını göstermek için  Schiele, Klimt’i giydiği ünlü mavi önlüğüyle çizdi.

Wally Neuzil, Egon Schiele’nin ilham perisiydi.

Egon Schiele Gustav Klimt’in eski bir modeli ve aynı zamanda muhtemelen sevgilisi olan Wally Neuzil’i ilham perisi olarak gördü ve onunla ilişki yaşamaya başladı. Bu resimde Schiele, Wally’ye olan tutkusunu gösteriyor ve kocaman gözlerini ilginç bir şekilde tasvir ediyor.

Daha sonra sanatçı stüdyosunun karşısında yaşayan iki kız kardeş Adele ve Edith Harms ile arkadaş oldu. Zamanla Edith ile aralarındaki arkadaşlık aşka dönüştü ve evlendiler. Schiele, eşi Edith’i çok farklı ve yeni bir şekilde tasvir etti.

Wally’nin aksine Edith çıplak poz vermekten oldukça rahatsızdı. Schiele’yi şimdiye kadar herhangi bir figüre yaklaştığı en radikal şekilde onu çizmeye zorladı. Schiele’nin Edith için Wally’yi reddetme kararının sebeplerinden biri, Edith’in sosyal konumunun seçtiği kariyere daha fazla fayda sağlamasıydı. Edith’in bu portresi için Avusturyalı ressam çok daha farklı bir yaklaşım benimsedi. Onu elbiseleriyle ayakta tasvir etmesi ve çizgili elbisesinin canlı renklerini vurgulaması, eşini mutlu edecek  bir resim yaptığını gösteriyor.

En sevdiği temalar seks ve ölümdü.

Egon Schiele, ünlü psikanalist Sigmund Freud’un favori konularından ikisi olan seks ve ölüme karşıkonulmaz bir ilgi besliyordu ve insan vücuduna karşı derin bir hayranlık duyuyordu. Bu riskli temalar,  Schiele’yi kısa kariyeri eleştirilere maruz bıraktı. Orta gelir düzeyi olan bir ailenin çocuğu olan Schiele’nin, bu iki temaya yönlenmesinin iki sebebi oldu.

Schiele’nin küçük kız kardeşi Gertrude ile ensest bir ilişki yaşadığı söyleniyor.

Diğer sebep ise, Schiele 14 yaşındayken frengiden ölen babası Adolf Schiele ile ilgiliydi. Babasının ölümünün genelevlere yaptığı alışılmış ziyaretlerden kaynaklandığı fikri, zihneninde şekillenen seks ve ölüm temalarıyla bağlantılıydı.

Schiele İspanyol Gribine yakalandığı sırada son portresi olacak bir aile portresi çizmeye başladı. Schiele’nin kendisi, karanlık, dağınık bir arka planın önünde izleyicilere bakıyor. Bacaklarının arasında eşi Edith Harms oturuyor ve kendinin aksine eşi uzağa bakıyor.

Bacaklarının arasında ise çocukları oturuyor. Karısı 28 Ekim 1918’de altı aylık hamileyken zatürreden öldü. Sadece 3 gün sonra Avusturyalı ressam da ispanyol Gribi nedeniyle öldü. Bu eser aslında çok anlamlı çünkü bu bir babanın asla karısı ve çocuğuyla yaşayamayacağı bir geleceği tasvir ediyor.

Egon Schiele’nin mirası arkasında bıraktığı sanat eserleriydi.

Egon Schiele’nin sanatının modern sanatın üzerinde uzun süreli bir etkisi oldu. Avusturyalı ressam sadece zamanının dışavurumcu hareketinden etkilenmekle kalmayıp aynı zamanda modern ve çağdaş portrecilikten de etkilendi.