Benlik kavramı tanımlanmaya çalışılırken bireyin içerisinde bulunduğu sosyal çevrenin ve çocuk için çok fazla önemi olan bireylerin; ebeveynlerin, öteki kardeşlerin ve arkadaşların etkisi büyüktür. Çocuğun kendisi hakkında zihnine yansıttığı görüntüsü ile bağdaşmakta olan benlik kavramı, ilk başta çocuğun ebeveynlerinden, öteki kardeşlerinden ve arkadaşlarından öğrenerek ortaya çıkartmaktadır. Bahsedilen öğrenme süreci, bebeklik dönemi ile başlar ve sonrasında da devam eder. Çocuk ilk defa kendilik kavramını ailesinin bulunduğu ortamda geliştirir. Ailede, çocuk için örnek teşkil edebilecek ilk insanlar anne ve babadır. Çocuk, ebeveynleri ile ilişkilerini olumlu düzeyde tutabilmişse kendi yeteneklerinin farkında varabilir. Farkına vardığı yeteneklerini geliştirici olur ve kendisi ile ilgili olumlu düşüncelerine bu şekilde ulaşabilir. Eğer ebeveynler ile ilişki olumsuz biçimde kurulursa, çocuk her seferinde engellenen konumunda olacağı için kendilik gelişiminin yeterli düzeyde olmayacağı düşünülebilmektedir (Akt. Ersanlı, 1991). Ebeveynlerde ve çocukta kontrol altında tutulabilen ve tutulamayan çeşitli etkenlerin kendilik saygısı kavramına karşın etkin nitelikte oldukları görülebilmektedir. Yaş, cinsiyet, ırk, sosyal ve ekonomik seviye, miras alınan gen yapısı ve sağlıklı olmak gibi faktörler, çocuğun kontrol edebilirliğinde olmazken, yaşadığı evin bulunduğu çevre, ebeveynleri ile arasındaki ilişki ebeveyn tutumları ve akran ile arkadaş ilişkileri gibi etkenlerin değişkenlikleri daha fazladır. Bütün bu etkenler, çocuktaki kendilik saygısının düşük olması tehlikesi altında incelenmelidir (Akt. Dalgas, 2006).
Çocukluk dönemi süresince, kendilik saygısı algılamasının güçlü düzeyde gelişim göstermesi, çocukların hayatlarının erken dönemi beraberinde ebeveyn stresliliği, çocuk sosyal çevre tarafından baskılanma ve suç işlemeye teşvik eden tutumlara karşı gelmekte ise oldukça değerlidir. Düşük düzeyli kendilik saygısı çocuklarda, yetersiz düzeyde sağlıklılık durumuna, sigara ve çeşitli maddeler kullanımına, akademik yeterlilikte düşüklüğe, depresyona, öz kıyım girişimleri örnekleri gibi normal olmayan sosyal içerikli davranım göstermeye sebep olmaktadır. Tüm bunların yanısıra kendilik saygısının yüksek yeterlilikte olması, akademik başarı artışına, yeterli sağlık düzeyine ve davranımların yapıcı nitelikli olabilmesine sebebiyet vermektedir. Birçok araştırma sonucunda kanıtlanmış olarak, kendilik saygısı seviyesinin çok daha başarı elde edilmiş bir hayata ve sağlıklı olabilme durumunu sürdürmeye devam edecek nitelikli davranışlar için güdülenmenin artışına sebep olduğu desteklenebilmektedir (Akt. Dalgas, 2006). Kendiliğin ortaya çıkmasında aile tanımlaması önem görür. Gelişim dönemlerinden olan ergenlik sürecinde toplumsallığın ve ailenin kıymetini içsel olarak algılayan insan, standart oluşturmaya başlar, değerlendirmelerinde oluşturduğu standartları temel alır. Ergenlik sürecindeki insanlar fiziksellikleri, kabiliyetleri, üstünlükleri yönünden kendilerini değerlendirirler. Kişinin ailesine bağlı olması, akademi yönünden yeterlilik veya yetersizlik hisleri edinmesi, sosyal çevreye gösterdiği uyum, kariyer ve eğitim amaçlarındaki gibi etkenler bireyin kendisi ile ilişkili görüşlerinin ortaya çıkmasında etkilidir (Akt. Offer ve ark., 1992).
Ergen bireyin zaman içerisinde kendi özelliklerinin farkındalığına daha fazla varması ile, kendilik algısının ortaya çıkması hızlanır (Akt. Demiriz, Oğretir, 2007). Kuzgun (1985) araştırmalarında, ebeveyn ile ergen birey arasındaki ilişkinin demokratik özellikli olmasının yakınlığı ve özdeşleşmeyi destekleyici olduğunu, ergen bireyin kendisine güveni olan, uyum sağlayan, yaratıcı özellikli ve düzen sahibi insanlar olabilmelerinde etkili olan benlik algıları geliştirebildiklerini ortaya koymuştur.
Aile, çocuk bireyin ruhsal ve bedensel açıdan sağlıklı ve mutlu bir yaşama devam edebilmesi için ihtiyaç duyduğu bakımı, bireyin sevildiği ortamda yaşaması ve büyümesi haklarını korumayı sağlama görevlerini üstlenmiş en küçük kurum olarak karşımıza çıkmaktadır. Çocuğun kişiliğinin gelişmesi, çocuğun korunması ve ona gereken destek ve ilginin sağlanabilmesi ile ilgili önemli görevlerine rağmen ebeveynler, bazı zamanlarda ideal ortamı oluşturmayı başaramamaktadırlar (Akt.Polat, 2001).
Çocukların kendi ayaklarının üzerinde durabilen, kendi ihtiyaçlarını karşılayabilen yüksek düzeyde benlik saygısına sahip doyumlu kişilik sahibi olarak büyümesi bireye sunulan fırsatlarla ilgili iken; yakın ve bilinçli çocuk- ebeveyn etkileşimi benlik kavramına pozitif yönde katkı sağlar. Bunun sebebi çocukların ebeveynlerini rol model olarak, özdeşim kurulacak bireyler olarak görmeleri; çocukluğun ilk senelerindeki ebeveyn davranışlarının çocukların temel özelliklerinin ortaya çıkmasındaki sebep olmasında oldukça önemli rol oynamasıdır (Akt. Gürsoy, Çoşkun, 2006; Erkan, 2011; Berk, 2012, 2013). Ebeveynlerin çocuklarına karşı sergiledikleri davranışlar kalıtım etkeni kadar değerlidir ve sevginin olduğu, meraka izin gösteren, eğitimde düzenli olan, çocuğun kendi problemlerinin üstesinden gelmesine olanak sağlayan ebeveynlerin yetiştirdiği çocuklar kendileri hakkında pozitif düşünceler geliştirerek, kendiliklerini yeterliliğe ulaşmış kişiler olarak algılama göstereceklerdir (Akt. Güler, 2009).
Özellikle ergen bireyin psikolojik gelişiminde, ailenin kendi içerisinde kurmuş olduğu iletişim ve etkileşim seviyesi oldukça önemli görülmektedir. Otoriter özellikli aileler, genelde ergen bireyi çocuk kimliğinin bir bütünü olarak görürken demokratik özellikli ailelerdeki ebeveynler; ergeni büyümekte ve sürekli gelişim göstermekte olan bir birey olarak algılamaktadırlar. Ergen bireyin hatalarını ve doğrularını, onun sorumluluk alanı içerisinde ve kişi olabilme özelliklerinin sonucunda ortaya çıkmış olgular olarak görmektedirler (Akt. Öncü, 1992). Ebeveynler kendi çocuklarına karşı otoriter oldukça onlara karşı sıkı bir disiplin ve ceza yolunu kullanabilmektedirler. Otoriter yaklaşım da çocukta kendilik saygısında düşüş görülmesine, endişeli ve nevrotik kişilik oluşmasında etkilidir. Bu davranış biçimi çocukların yaşadıkları çevrelerine bağımlı olmalarına, öz güvenlerinin daha az olmasına, madde kullanımlarına, depresif özellikli hastalıklara ve suç kavramına yakın olmalarına sebebiyet vermektedir (Akt. Kuzgun, 2005).
Demokratik özellikli aileler ile yapılan araştırmalarda yetiştirme tarzlarının olumlu sonuçları ortaya konulmuştur. Bu tür ailelerde yetişmiş olan ergen bireyler akademik yaşamda daha başarılı, stres ile başa çıkmada zorlanmayan, ortamlarda uyum sağlayan ve benlik saygıları daha yüksek olan bireylerdir. Bu yetiştirme türünde çocuğa sergilediği davranışın neden yanlış olduğu ya da kabul edilemeyecek olduğu açıklanır ve bu durumda davranışa alternatif olarak sunulacak farklı davranış biçimleri önerilir. Cezaların öğretici olmasına dikkat edilir. Bu tür yetiştirme tarzında ebeveyn kavramı ve ailenin tam olarak ne olduğu öne çıkarken, ergen birey aile olma kavramının farkındalığını edinir. Ergen birey tüm bunların sonucu olarak hata yapmanın oldukça olası olduğunu fark eder, yeni denemeler yapar ve denemelerinde becerilerinin farkına varır. Bireyin kendisine karşı güveni gelişme gösterir. Bu durum bireyin gelişmekte olan benlik saygısını olumlu yönde etkiler (Akt. Adams, Gerald, 2003).
Aile içerisinde anne ve babanın olağanın üstünde baskıcı ve otoriter tutum içerisinde olmaları, çocuğun kendilik saygısını, kendine verdiği değeri azaltır. Çünkü, kendilik saygısı, çocuğun düşüncelerinin önemli olarak görüldüğü, sözlerinin dinlendiği, anne ve babasından destek gördüğü, başka bir deyişle insan olarak kendisini değerli gördüğü bir ortamda ancak filizlenerek gelişir. Çocuklarını olduğu gibi kabul ederek ona karşı destekleyici tutum gösteren, çocuğu motive eden ebeveynler, çocuğun benlik tanımlamasının olumlu olmasına ve kendilik saygısının gelişmesine yardımcı olurlar (Akt. Yavuzer, 1995). Kendilik kavramı hakkında ortaya çıkartılan araştırmalarda, ebeveynlerin tutumlarını demokratik nitelikli olarak algılayan öğrencilerin kendilik kavramları düzeyinin; ebeveynleri aşırı düzeyde koruma gösteren, ilgisiz kalan ve otoriter algılayanlara göre daha yüksek düzeyde olduğu gözlemlenmiştir (Akt. Kaya, 1988). Özellikle çocuklara karşı gösterilen otoriter ve ilgili olunmayan tutumlar, çocuğun benlik kavramı gelişiminin olumsuz şekilde etkilenmesine sebep olmaktadır.
Ebeveynin çocuğa karşı cesaret, güven, övünç ve sevgi vermesi gerekirken çocuğu reddetmesi, ona karşı sürekli eleştirel davranışlar sergilemesi çocuğun kendisine olan saygısının gelişimine engel olurken, çocuğun aşağılık duygusu geliştirmesine sebep olmaktadır (Akt. Morgan, 1984). Ebeveynlerin çocuklarına karşı gösterdikleri itici tutumlar çocuğun kendi benliğini değersiz olarak görmesine yol açmaktadır (Akt. Geçtan, 1986). Ailelerin hangi bireylerden bir araya geldiği fark etmeksizin bu bireylerin; sosyal, ekonomik ve duygusal ilerlemelerine destek vermek ve bu yönlerini iyileştirmek gibi bazı fonksiyonları vardır. Tüm bunlar gerçekleştirmeye çalışılırken aile sistemli bir çalışma sergilemekte, alt sistemlerle de birlikte iletişim kurarak canlı bir kurum özelliği ortaya koymaktadır (Akt. Gladding, 2011). Yapı bütünü olarak aile içerisinde bulunan kişiler, kendi aralarında ve tüm aileyle birlikte ilişki içerisinde olurlar. Bu sebeple aile yapısının içerisinde ya da tamamen dışında kişilerin hareketlerinin, aile yapısının içerisinde bulunanlara ve aile yapısının tümüne etkileri bulunmaktadır. Bahsedilen bu kurumdan çocuk faktörünü ayrı tutmak ve onu aileden ayrı anlamlandırmaya çalışmak pek olası değildir (Akt. Gladding, 2011). Tüm bu sebeplerden ötürü çocuğun duygusal ve sosyal olarak uyum sağlayıp sağlamadığı ölçülmeye çalışılırken aile yapısı arka planda bırakılamaz.
Bunların yanında bireyin hareketleriyle ilgili olarak tek sebep ve tek boyutlu açıklama çalışmaları genellikle istenilen yeterlilik düzeyine ulaşamaz. Bunun sebebi insan hareketlerini etkileyen etkenlerin birbirleriyle ilgili ve ilişkili olmalarından kaynaklanır (Duru, 2008). Demokratik ve ilgili ortamlarda gelişim gösteren çocukların akran etkileşimlerinde diğerlerine oranla etkin, girişimci, yaratıcı düşünceler öne atabilen, düşüncelerini rahatlıkla söyleyebilme kabiliyetine sahip olan, kendini denetleme yeteneğine de akranlarına oranla daha önceki yaşlarda eriştikleri gözlemlenmiştir. Bunun karşıtı olarak katı bir düzene maruz kalan ya da eğitim yöntemlerinde tutarsızlıkla ve değişimlerle karşılaşarak gelişim gösteren çocuklar da ise kurallara uymak üzerine zor durumlar yaşama ve agresif davranışlar sergilemek gibi çeşitli yöntemlerle kendi varlıklarını kabul ettirme çabaları ve içlerinde bulunan dünyayı anlatmakta problemleri olduğu gözlemlenmiştir (Akt. Yavuzer, 2006).
Benlik kavramını etkileyen etkenlerin incelendiği araştırmalardan birinde ise çocuğun anne tarafından algıladığı davranış kontrolünün ergen bireyde de davranışlarını kontrol edebilme yeteneğini arttırdığı gözlemlenmiştir. Fakat psikolojik kontrolün benlik kavramını olumsuz yönde etkilediği görülmüştür (Akt. Kındap ve ark. 2008).
Başka incelemelerde de ailedeki birlikte olabilme durumunun çocuklardaki kendilik saygısı, kendilik yeterliliği ve benlik kavramlarını pozitif taraflı etkilediği, ailenin denetimli olduğu durumlarda ise çocukların kendilik saygılarının, kendilik yeterliliklerinin ve benlik kavramlarını negatif taraflı etkilendikleri gözlemlenmiştir. Çalışmalardan toparlanan ortak bir sonuç olarak çocuğun kontrol algısına destekte bulunan ve çocuğun kontrol algısını çoğaltan anne baba davranışlarının benlik kavramını ve yeterlilik inancını çoğalttığı, fakat çocuğun kendiliğinin farkına varılmasına onay sağlanmadığından ve çocuk üzerinde kontrol oluşturulmaya çalışıldığından yüksek düzeyde katı ve baskıcı anne- baba davranışları çocuğun benlik tanımını negatif taraflı etkilemiş olduğu ortaya çıkartılmıştır (Akt. Yazıcı ve Taştepe, 2013).