Koç Üniversitesi Hastanesi ile BioNTech arasında imzalanan işbirliği protokolü kapsamında hastanenin Klinik Araştırmalar Ünitesinde onkoloji gibi çeşitli alanlarda araştırma ve geliştirme çalışmaları yürütülecek.
Hastanenin sempozyum salonunda düzenlenen basın toplantısında konuşan Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şükrü Dilege, bugün heyecan duydukları bir işbirliğinin ilk adımını atmak üzere burada olduklarını söyledi.
Prof. Dr. Dilege, dünyayı kasıp kavuran Kovid-19 salgınında milyonlarca insanın yaşamasını sağlayan mRNA kökenli aşının bulunması, geliştirilmesi ve uygulanması konusunda çaba sarf eden BioNTech firmasıyla hastanelerinin onkolojik çalışmalarının, yapacakları işbirliğiyle bir araya geleceğini anlattı.
Kanserin Türkiye ve dünyada en büyük sağlık problemi olduğuna işaret eden Dilege, şöyle devam etti:
“Gelecek 30 yılda 25 trilyon dolarlık bir maliyete sebep olabilir. Dolayısıyla gerek tedaviler gerek iş gücü kaybı gerekse o alanda yapılacak yatırımlar konusundaki bu 25 trilyon dolarlık harcamanın çoğu ilk 5 kanser türünde. Ben bir torasik onkoloji cerrahı olarak, akciğer kanseri, meme kanseri, kolorektal kanser, karaciğer kanseri ve lösemi gibi ilk 5’e sıralanabilen konularda adım atılması gerektiğine inanıyorum. Üniversitemiz Türkiye’de ilk 3 vakıf üniversitesi araştırma ünitesi olarak seçilmiş bir üniversitedir. Bu yapı içerisinde çok iyi çalışan bir klinik araştırmalar ünitesinin varlığı, bu iki gücün birleşmesi ülkemiz ve insanlık için de çok önemli katkılarda bulunacaktır.”
Dilege, toplantının ardından her iki tarafın gelecek dönemde yapacakları projeler ve hedefleri hakkında detaylı konuşacağı bilgisini verdi.
“BioNTech, onkoloji hastalıkları alanında 24 klinik çalışma yürütüyor”
BioNTech Türkiye Genel Müdürü Anıl Özkan da 2021’den bu yana iletişim halinde oldukları Koç Üniversitesi Hastanesi ile ilk işbirliklerini hayata geçireceklerini dile getirdi.
Şirketin çalışma modelinden bahseden Özkan, yeni nesil immünoterapiler geliştirerek bilimi, yaşamı uzatmak için kullanmayı amaçladıklarını aktardı.
BioNTech’in küresel çapta 4 bin 500’den fazla çalışanı ile 25 yeni ilaç adayı üzerine çalıştığını belirten Özkan, Kovid-19 aşısını yeni varyantlara yönelik sürekli geliştirdiklerini, bu aşı üzerine çalışmayı sürdüreceklerini ifade etti.
Asıl odaklandıkları alanların ise kısa vadede onkoloji ve enfeksiyon hastalıkları olduğunu söyleyen Özkan, onkoloji hastalıklarında 24, enfeksiyon hastalıklarında ise 8 klinik çalışmaları bulunduğunu kaydetti.
Anıl Özkan, BioNTech Türkiye olarak da amaçlarının ülkeye mümkün olduğunca fazla sayıda klinik çalışmayı ve ürünü getirip tanıtımını yapmak olduğunu aktararak “Bu konuda bizim en büyük şansımız Özlem ve Uğur hocaların olması BioNTech’in başında. Onların da önceliği Türkiye olduğu için kendimizi şanslı hissediyoruz, hızlıca ilerlemeyi düşünüyoruz.” diye konuştu.
Koç Healthcare CEO’su Dr. Erhan Bulutcu’nun da selamlama konuşması yaptığı törende, hastanenin Klinik Araştırmalar Ünitesi Direktörü Prof. Dr. İhsan Solaroğlu ise üniversite, tıp fakültesi ve klinik araştırmalar ünitesi hakkında sunum yaptı.
“Kanser öncelikli alanlardan birisi olacak”
Konuşmaların ardından Özkan ve Solaroğlu, gazetecilerin işbirliğine dair sorularını yanıtladı.
Bu işbirliği kapsamında hangi hastalıklar üzerine çalışılacağı, bunun herkesçe beklenen kanser aşısını kapsayıp kapsamayacağı sorusu üzerine Solaroğlu, bugün BioNTech ekibi ile kendi araştırmacıları ve yöneticilerinin bir araya geleceğini, hangi klinik araştırmalarla başlanacağı konusunda ilk görüşmeleri yapacaklarını bildirdi. Prof. Dr. Solaroğlu, kanserin öncelikli alanlardan birisi olacağını düşündüğünü dile getirdi.
BioNTech Türkiye Genel Müdürü Özkan da en doğru çalışmaları bulmak için karşılıklı konuşup, bilimsel olarak neyi yapabileceklerini görüp, Türkiye’ye en verimli çalışmaları getirmeye çalışacaklarını söyledi.
Koç Üniversitesi Hastanesinde yer alan Enfeksiyon Hastalıkları Kliniğinde Kovid ile ilgili çalışmalar yapılıp yapılmayacağına dair soruyu Özkan, “Şu anda öyle bir ihtiyaç görmediğimiz için öyle bir çalışmaya gerek yok. Çünkü hatırlatıcı dozlarla ilgili şu anda piyasada yeni valanlı aşımız var. Bizim derdimiz onu Türkiye’ye getirip özel pazara sunmak. Onun için de süreci başlattık. Geldiğinde özel pazarda o aşıya isteyenler erişebilecekler” şeklinde yanıtladı.
Anıl Özkan, klinik çalışmalar içerisinde hangilerinin ön plana çıktığına ilişkin, “Şu anda Türkiye’de bir tane klinik çalışmamız var. Bu akciğer üzerine. Bunun dışında bir sonraki gelecek olan baş-boyun” bilgisini verdi.
Kovid-19 aşısıyla ilgili Almanya’da açılan davaya ilişkin açıklama
BioNTech Türkiye Medikal Direktörü Dr. Ruşen Oran da Almanya’da bir sağlık çalışanının Kovid-19 aşısının yan etkileri olduğu iddiasıyla şirket aleyhine açtığı davanın sürecine ilişkin BioNTech’in global değerlendirmesini paylaşarak basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Aşının üreticisi olarak tüm sorumluluğu ciddiye alarak değerlendirdiklerini, herhangi bir yükümlülüğün ileri sürüldüğü her vakanın detaylı incelendiğini söyleyen Oran, bununla ilgili özel uzmanlardan oluşan Tıbbi Güvenlik ve Farmakovijilans Departmanı olduğunu dile getirdi.
Oran, aşının potansiyel olarak ciddi ve ölümcül hastalıkların sayısını azalttığına dair ellerinde dünya genelinde kanıtlanmış veri bulunduğunu belirterek çok düşük olası yan etki sayısının, aşının olumlu güvenlik profilinin tekrar altını çizdiğini kaydetti.
Bir gazetecinin bugüne kadar hangi yan etkileri gördükleri sorusuna ise Oran, şu yanıtı verdi:
“Şu ana kadar değerlendirilen vakalarda ya ürün bilgisinde değerlendirilen bilinen yan etkilerden bahsedebiliyoruz -ki bunların başlıca baş ağrısı ve ateş gibi geçici aşı reaksiyonları olduğunu söyleyebilirim- ya da mevcut verilere dayanarak yetkili makamların da değerlendirmesi sonucunda bugüne kadar aşıyla bağlantı kurulamayan sağlık sorunlarını da kapsıyor tüm değerlendirilen veriler. Bu durum, Hamburg Bölge Mahkemesinde duruşması yapılması planlanan dava için de geçerli. Sağlanan tüm bilgilere dayanarak bu konuyla ilgili açıklanan sağlık bozukluklarının dikkatlice değerlendirildiğini ve davanın şirket açısından haksız olarak değerlendirildiğini belirtmek isterim.”
Şehrin gürültüsünden, kirli havasından bunaldınız mı? Huzuru, doğal yaşamı ve tertemiz havayı soluyabileceğiniz, Ege veya Akdeniz’de İslami tatil fırsatı sunan otellerde rahatlamaya ne dersiniz?, bahisnow, betist, Tumbet, Turkbet, Ultrabet, Vdcasino, Vegabet, Venusbet, Vforbahis, Wcasino, Wettenbet, Winxbet, Wonodds, Wsbets, Prizmabet,
Şehrin gürültüsünden, kirli havasından bunaldınız mı? Huzuru, doğal yaşamı ve tertemiz havayı soluyabileceğiniz, Ege veya Akdeniz’de İslami tatil fırsatı sunan otellerde rahatlamaya ne dersiniz?
Bütün senenin yorgunluğunu atmak isteyen insanlar tatil fırsatlarını değerlendiriyor. Çeşitli seçenekler arasında “İslami tatil” ön plana çıkmaya başladı. Bu sektörde özellikle Akdeniz ve Ege bölgeleri ideal tatil imkanları sunuyor. Turizmin merkezi olarak bilinen bu bölgeler, binlerce yıl eskiye götüren tarihi ve kültürel değerlerinin yanında muhteşem deniziyle de diğer bölgelerimizin önüne geçiyor.
En cazip İslami tatil seçenekleri için HalalBooking’i ziyaret edebilirsiniz.
Türkiye’nin incisi olan Ege ve Akdeniz bölgelerinde tatil yapmak isteyen muhafazakâr aileler için alternatif otel seçenekleri bulunuyor. Bu bölgelerdeki oteller müşterilerine çeşitli avantajları beraberinde sunuyor. İslami otel anlayışı günümüzde oldukça yaygınlaştı ve huzurlu tatil yapmak isteyen Müslümanlar için oldukça ideal bir tatil anlayışı olarak yerini aldı.
Her ay çekilişle 1000 dolarlık ödül ve rezervasyon işlemlerinde ekstra indirimler kazanmak için hemen kayıt olun.
Bu içeriğimizde sizlere Ege ve Akdeniz’de bulunan bütçe dostu İslami otelleri tanıtacağız. Siz de bu bölgelerde tatil yapmayı ancak 5 yıldızlı oteller yerine daha cazip fiyatlı tatil köylerini öğrenmek istiyorsanız içeriğimizi incelemelisiniz.
Bodrum, Marmaris, Selçuk gibi yerler genelde muhafazakar tatilciler tarafından uygun otel bulmakta zorlanılan yerler ancak bu lokasyonlarda artık İslami oteller bulmak mümkün. Bu imkanı da HalalBooking’in filtreleri aracılığıyla okuyucularımıza sunuyoruz.
İslami şartlara uygun olarak deniz, kum ve güneşin keyfine varmak istiyorsanız sizin için listelediğimiz en iyi İslami otelleri inceleyebilirsiniz.
İslami otellerde olması gereken belirli kriterler
Bu otellerde mutlaka ibadethane olmalı ve temizliğine özen gösterilmelidir.
Tesislerin hiçbir noktalarında alkol servisi yapılmamalıdır.
Bu kategorideki otellerin mutfaklarında kesinlikle domuz eti gibi etler olmamalıdır. Ayrıca etlerin helal kesim olması gerekir. Tüketilecek gıdaların ve etlerin İslami usullere uygun olması gerekir.
Oteldeki faaliyetler ezan saatlerine göre planlanmalıdır.
Havuz, spa ve plaj gibi alanlarda kadın-erkek ayrımına yani haremlik selamlık konusuna çok dikkat edilmelidir.
Ortak alanlarda özellikle havuz ve plaj alanlarda tesettür mayo kurallarına dikkat edilmelidir.
Dini kurallara uyan aile dostu etkinlikler misafirler üzerinde iyi bir etki bırakacaktır.
İslami Tatil Nedir?
İslami tatil, Müslümanların inançlarına uygun çerçevede tatil yapabilmeleridir. İslami tatil ile ilgili bilenen en büyük yanlış ise sadece konaklama imkânı sunduğudur. Bu tarz tatil yapmanın düşünülenin aksine normal konseptlere göre eksiği değil fazlası vardır.
Ege ve Akdeniz bölgelerindeki İslami oteller alkol kullanımı ve satışına izin vermemektedir. Dinimizde alkol kullanımı yasaklanmıştır ancak diğer din ve kültürlerde serbest olduğu için Türkiye’de bulunan bazı otellerde satışı ve kullanımı serbesttir. İslami tatil otelleri buna kesinlikle izin vermemektedir. Bu sayede Ege ve Akdeniz bölgelerindeki İslami otellerde konaklayanlar huzur ve güven içinde bir tatil süreci geçirirler. Ayrıca bu otellerde İslami usullere göre kesilmiş hayvanların etleri bulunur, yemeklerde kesinlikle domuz eti ve yan ürünleri bulunmaz.
İslami otellerde kadın ve erkeklerin ayrı ayrı denize girmeleri sağlanır. Böylece kadınlar da rahat bir şekilde denizin ve güneşin tadını çıkarabilirler. Bu durum havuz konusunda da böyledir. Kadınlar ve erkekler ayrı havuzlardan faydalanır. Ayrıca ailelerin kullanımı için karışık kullanımlı havuz alanlarında ve plajlarda tesettür mayo giyilmesine önem verilir.
Ege ve Akdeniz bölgelerinde İslami tatil yapmanın avantajlarından bahsettik şimdi de sizler için seçtiğimiz destinasyonlar ve otellerden bahsedelim.
İslami tatil için önereceğimiz ilk şehrimiz Muğla
Tarih ve kültür kokan sokakları ve doğal mimarisiyle dikkat çeken Muğla, en önemli tatil merkezlerimizdendir. Bodrum, Marmaris ve Fethiye huzur içinde İslami tatil yapabileceğiniz yerlerdendir.
Tatilde de İslami kurallara uyarak bütün bir senenin yorgunluğunu atmak, rahatlamak ve dinlenmek istiyorsanız, Muğla İslami otellerine göz atın.
Muğla’nın en gözde tatil beldelerinden Bodrum, hem yurt içinden hem de yurt dışından çok sayıda turisti kendine çekiyor. Ege kıyılarında yer alan Bodrum tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yaptığı için tarihi ve kültürel olarak da çok zengindir.
Bodrum’da sizler için seçtiğimiz uygun fiyatlı İslami oteller:
Bayanlara özel açık ve kapalı havuzu, helal yiyecekleri, tamamen alkolsüz alanlarıyla İnanç Otel Bodrum tam size göre.
İnanç Otel Bodrum
Muğla’nın en bilinen tatil beldelerinden olan Marmaris, tüm dünyanın tanıdığı bir tatil rotasıdır. Deniz, kum ve güneşin tadını çıkarırken Akdeniz kıyılarında bulunan ilçedeki tarihi eserleri de ziyaret edebilirsiniz.
Marmaris’te sizler için seçtiğimiz İslami oteller:
Marmaris’te sizler için seçtiğimiz otel, canayakın ve güleryüzlü personelleri ve tüm odalarda açık havuz imkanıyla tamamen gizlilik içinde ailenizle tatil yapabileceğiniz Alya Piynar Villa Hotel
Alya Piynar Villa Hotel
Muğla’da bulunan bir başka tatil cenneti Fethiye’de sıra. Türkiye’nin en meşhur tatil rotalarından biri olan Ölü Deniz bu ilçemizin sınırları içinde bulunur. Doğa ile iç içe olmasıyla bilinen ilçe, Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinden biridir.
Fethiye’de sizler için seçtiğimiz İslami oteller:
Tüm yiyecekleri helal, alkolsüz hizmet veren ve 3 adet havuzunun yanı sıra çocuklar için aqua park imkanı da sunan Telmessos Neva oteli tercih edebilirsiniz.
Telmessos Neva
Güler yüzlü çalışanları, lezzetli ve bol çeşitli helal yiyecekleri ve yakın konumdaki alışveriş merkezi imkanıyla Kevser Inn Hotel iyi bir seçenek olabilir.
Kevser Inn Hotel
Tamamen korunaklı açık ve kapalı havuzu, doğa ile iç içe konumu ve çocuklar için çocuk kulübü imkanıyla Katrancı Park Hotel’de konaklayabilirsiniz.
Katrancı Park
Ege bölgesinin incisi İzmir’de de İslami oteller mevcut
Ülkemizin tatil konusunda cennet köşelerinden biri olan İzmir’de de İslami tatil otellerinde kendiniz veya ailenizle güven içinde muhafazakar tatil yapma imkanı bulabilirsiniz.
Tatilde de İslami kurallara uyarak bütün bir senenin yorgunluğunu atmak, rahatlamak ve dinlenmek istiyorsanız, İzmir İslami otellerine göz atın.
İzmir’in birçok medeniyete ev sahipliği yapmış ilçesiSelçuk, dünya çapında tanınan en büyük açık hava müzelerinden biridir. Efes Antik Kenti ve Efes Ören yeri Bu ilçemizde bulunur.
Selçuk’ta sizler için seçtiğimiz İslami oteller:
Sizi tamamen dinlendirip rahatlatacak Spa merkezi, sauna, buhar banyosu, Türk hamamı ve masaj imkanları sunan, samimi ve yardımsever personeliyle ve Efes’e yakınlığıyla öne çıkan Hedef Beyt Hotel Resort & Spa en iyi seçenekler arasında.
Hedef Beyt Hotel Resort & Spa
İslami tatil rotamızda şimdiki durağımız Antalya
Akdeniz bölgesinde tatil denince akla ilk gelen şehirlerden biri şüphesiz Antalya’dır. Bu anlamda Türkiye’nin de tatil başkenti olarak adlandırılır. Masmavi denizi, tarihi değerleri ve yumuşak iklimiyle her yıl tüm dünyadan milyonlarca turiste ev sahipliği yapar.
Tatilde de İslami kurallara uyarak bütün bir senenin yorgunluğunu atmak, rahatlamak ve dinlenmek istiyorsanız, Antalya İslami otellerine göz atın.
Antalya’nın en gözde tatil merkezlerinden olan Alanya, özellikle yaz mevsiminde tüm dünyadan ziyaretçilerini ağırlıyor. Helal tatil konusunda dünyaca ünlü İslami otelleri, Müslüman seyahat severlerin gönül rahatlığıyla deniz tatili yapabilmesi için çok sayıda helal özellikli olanak sunuyor.
Alanya’da sizler için seçtiğimiz İslami oteller:
Tesisin temizliği, leziz yemekler, ve Alanya’ya yakınlığıyla ön plana çıkan ayrıca misafirlerine aile ortamı sunan Algora Halal Hotel iyi bir seçenek.
Algora Halal Hotel
Bayanlara, çocuklara ve erkeklere özel havuzlarıyla, ücretsiz hizmet veren sauna, hamam ve buhar odası imkanıyla ve plaja yakın konumuyla öne çıkan Atlas Beach Hotel tavsiyelerimiz arasında.
Atlas Beach Hotel
Antalya’da bulunan bir diğer tatil merkezi Manavgat, her yıl binlerce turisti ağırlıyor. Şehirde en önemli istihdam turizm sayesinde oluşur. Eşsiz kumsalları, plajı ve sahil şeridinin yanında, Manavgat Şelalesi, bu ilçemizin sınırları içindedir.
Manavgat’ta sizler için seçtiğimiz İslami oteller:
Bayanlara özel tamamen korunaklı plaj ve güneşlenme alanı, helal yiyecekleri ve alkolsüz konsepti, çeşitli etkinlikleriyle Selge Beach Resort & Spa tam size göre.
Selge Beach Resort & Spa
Antalya’daki son durağımız yine tatil cenneti olarak anılan lokasyonlarımızdan Alanya’ya yakın konumuyla Gazipaşa. Toroslarla çevrili Gazipaşa Ovası üzerinde kurulmuş olan bu ilçemiz, yenilenmiş yolları ve havalimanına 10 dakika uzaklıkta olmasıyla tatili daha rahat hale getirir.
Gazipaşa’da sizler için seçtiğimiz İslami oteller:
Plaja yakın konumu, bayanlara özel tamamen korunaklı havuzu, su sporları tesisi ve helal konseptiyle Grand Akça Otel aileniz için iyi bir seçenek.
Grand Akça Otel
Bu yazımızda Yasemin.com okurlarımıza Ege ve Antalya’da 3 ve 4 yıldızlı bütçe dostu İslami tatil köyleri tavsiyelerinde bulunduk. Aileniz ve tüm sevdiklerinizle birlikte huzurlu bir tatil geçirmenizi dileriz…
Son 2 senedir de World Travel Awards’da Turkey’s Leading Hotel ödülü alan InterContinental Istanbul renovasyon sürecine girdi.
İstanbul’un tarihi güzelliklerine birkaç adım mesafede bulunan; İstanbul’un en iyi konumlarından, şehrin kalbi Taksim’de yer alan ve InterContinental markasının 4 kez en iyi otellerinden biri olarak seçilen, son 2 senedir de World Travel Awards’da Turkey’s Leading Hotel ödülü alan InterContinental Istanbul renovasyon sürecine girdi.
1960’lı yıllarda tasarlanmış, Türkiye mimarlık tarihinin en önemli binalarından birisi olarak kabul edilen ve 1995 yılından beri hizmet veren InterContinental Istanbul’un bu sene başlayan renovasyon süreci 2025’te tamamlanacak. Ocak ayı itibarıyla lobi katında ve dış cephede başlayan yenilenme sürecinin ilk etabı ise Nisan ayında tamamlanırken; 390 odaya sahip otelin tümü 3 sene içerisinde kademeli olarak tamamlanmış olacak. Süreç sonrası otelin süit sayısı 52’den 104’e çıkarken; oda metrekareleri de büyüyecek.
İstanbul Boğazı’ndan ve sudan esinlenerek yenilenen lobi alanı, resepsiyon deneyimi, konforlu oturma alanları, Concierge Lounge ve farklılaşan lüks yiyecek-içecek alanlarıyla InterContinental Istanbul; otel misafirlerine farklı ve yepyeni bir deneyim sunacak.
Gerçekleşen renovasyon sürecinde tasarımlar, otelin özgün hikayesinin yanı sıra İstanbul’un zengin kültür mirasından da ilham almakta. Yabancı ve yerli misafirler, bu sürecin sonunda yeni, yaratıcı ve son teknolojiye sahip deneyimler yaşayabilecekler. Aynı zamanda şehrin dokusuna uygun mimarisi ile başlayan süreçte, şehirden birçok ikonik görüntü de odalarda ve lobide kullanılacak.
Bergama’da bundan 6 yıl önce planlamasına başlanan Batı Anadolu Serbest Bölgesi (BASBAŞ) yatırımcılarla buluşmaya hazırlanıyor. Tamamlandığında 200 fabrikayı ağırlayacak kapasiteye sahip olan bölgede 20 bin kişi istihdam edilecek.
Özlem SARSIN
İzmir’in Bergama ilçesinde yapımına başlanan Batı Anadolu Serbest Bölgesi, katma değeri yüksek ürünler üreten, sürdürülebilirlik uygulamalarına önem veren faaliyetleri ile yatırımcılara kapılarını açtı. BASBAŞ CEO’su ve Yönetim Kurulu Başkan Vekili olan, aynı zamanda da Ege Serbest Bölge Kurucu ve İşleticisi A.Ş. (ESBAŞ) CEO’su Dr. Faruk Güler, Batı Anadolu Serbest Bölgesi’nde altyapı yatırımlarına devam ettiklerini ve yaz aylarında da fabrika inşaatlarına başlanacağını söyleyerek, ihracata dayalı üretim yapan, sürdürülebilirlik uygulamalarına önem veren, katma değeri yüksek üretime odaklanmış yatırımcıları yatırım yapmaya davet etti.
Son yıllarda bölgeye olan yatırım ilgisinin arttığını ifade eden Dr. Güler, “Bölge için 6 yıl önce planlamalara başladık. O yıllarda yaptığımız stratejik planlama toplantısında Ege Serbest Bölge Kurucu ve İşletici A.Ş. (ESBAŞ) olarak, mevcut bölgemizin dolacağını ve yatırım yapmak isteyen firmalara yeni yatırım alanlarının bulunması gerektiğini öngörerek yola çıktık. Tabii en önemli konumuz yeni bir serbest bölge kurabilmek için yer bulmaktı. Biz yapılacak yatırımın stratejik olarak yerinin uygun olması için özellikle İzmir’in kuzeyinde olması gerektiği düşüncesiyle yer aramaya başladık ve bu süreç yaklaşık 2 yılımızı aldı. Bergama sınırlarında yer alan ve 2.5 milyon metrekare büyüklüğündeki alanımızı yatırım açısından uygun bir yer olarak gördük” dedi.
200 fabrikayı ağırlayabileceğiz
Bütün alt yapı çalışmalarının birinci faz olarak tamamlandığını, elektrik, telekomünikasyon, su, yol, arıtma sistemleri gibi alanlarda altyapıların tamamlandığını belirten Dr. Güler, bölgede faaliyet gösterecek kamu hizmet binalarının yapımına başlandığını söyledi. Bölgeye gelecek olan yatırımcı firmalara her türlü olanağı sağladıklarını ifade eden Dr. Güler, “Yatırımcılarımızın başvurularını almaya başladık. Şu an itibari ile bölgenin yüzde 45’i doldu. Çalışmalarımız hızlı gidiyor. Bölgemiz beklediğimizin de üzerinde ilgi gördü. Batı Anadolu’da ve özellikle İzmir’de sanayicilerin yeni yatırım alanları bulması çok zor. Organize sanayi bölgelerinde, serbest bölgelerde yatırım için gerekli alan yok. Yatırım için her türlü hazırlıkların yapılmış olması yatırımcıların ilgisini çekiyor. Özellikle yabancı yatırımcıların serbest bölgeleri tercih etmesinin bir sebebi de bu. Finansı çok dikkatli kullanıyorlar, elindeki sermayeyi taşa toprağa değil makinaya, markaya ve pazarlamaya yatırıyor. Yatırım alanı bulunmayan bir ortamda, hazır bir yatırım alanının sunulması bulunmaz bir nimettir” dedi.
20 bin kişilik istihdam yaratması bekleniyor
Batı Anadolu Serbest Bölgesi tamamlandığında yaklaşık 200 fabrikanın faaliyet göstereceğini söyleyen Güler, Kuzey Ege’de önemli bir istihdam sağlayacak bu bölgenin minimum 20 bin istihdama ulaşmasını öngördüklerini belirtiyor.
Temiz Enerji’nin merkezi İzmir
Güneş ve rüzgar enerjisinde İzmir’in adeta bir üretim merkezi haline geldiğini, Batı Anadolu Serbest Bölgesi’nde bu alanda üretim yapan firmaların yer talebinde bulunduğunu belirten Dr. Güler bu konuda şunları söyledi, “Kurulan RES’lere baktığımızda Ege Bölgesi ciddi bir yatırım alanı. Bırakın sadece kanat üretmeyi motor ve motor parçaları yapan şirketler de gelmeye başladı. Zaten kümelenme dediğimiz olay da bu. RES’te faaliyet gösteren şirketler İzmir’in bu alanda merkez olacağını biliyor, STK’lar da bu konuda yoğun çalışmalar yapıyor. Yenilenebilir enerji sektöründen Batı Anadolu Serbest Bölgesinde yatırım yapmak isteyen firmalar var, görüşme yaptıklarımız var. Ülkemizin temiz enerji yatırımlarına ihtiyacı var. Dolayısıyla bu şirketlerin Batı Anadolu Serbest Bölgesinde yer alması kendilerine avantaj sağlayacak. Sadece temiz enerji değil, katma değeri yüksek, sürdürülebilir ihracat potansiyeli olan, iş yaratan, teknolojisi olan şirketlerin hepsine kapımız açık. Gelen yatırımları bu gözle bir süzgeçten geçirip bu kriterlere uygun üretim gerçekleştiriyorlarsa kabul ediyoruz. Temiz enerji yatırımlarına öncelik veriyoruz ancak katma değeri yüksek firmalarımızı da bekliyoruz. Yeşil dönüşüme, çevreye zarar vermeyecek şekilde çalışan fabrikalara ihtiyacımız var, bunu öncelikli şart olarak görüyoruz.”
Şirketleri bölgemize çekerek başarılı olacağız
Batı Anadolu Serbest Bölgesinin de tıpkı Ege Serbest Bölgesi gibi başarılı bir serbest bölge olacağının altını çizen Dr. Güler, “Ege Serbest Bölgesi’nde faaliyet gösteren firmalar yılda 5.3 milyar dolarlık ticaret hacmine sahip, bunun 2.5 milyar dolarını ihracat oluşturuyor ve de katma değeri yüksek ürünler üretiliyor. Bu da gösteriyor ki ithal ettiğimiz ürünlerin üzerine çok daha katma değer koyarak ihraç ediyoruz. Dolayısıyla bu tür şirketleri de Batı Anadolu Serbest Bölgesine çekerek başarılı olacağımıza inanıyoruz. Kurulduğu günden bugüne kadar Ege Serbest Bölgesi’nde 93 milyar dolarlık ticaret hacmi oldu. Bugün burası Türkiye’nin en fazla ihracat yapan illeri arasında 17. şehri gibi faaliyet gösteriyor. Son yıllara baktığımızda ekonomideki en büyük desteği ihracat sağlıyor. İhracatımız eğer başarılı olmasaydı bugün çok daha zor finansal durumlarla karşılaşabilirdik. Her yıl da ortalama yüzde 15 büyüyerek gidiyoruz. BASBAŞ’ta da böyle bir başarıya imza atarsak kendimizi başarılı göreceğiz” dedi.
Türkiye’nin Kahire Maslahatgüzarı Büyükelçi Salih Mutlu Şen, “Türkiye-Mısır ilişkilerinin normal haline döndüğünü” söyledi.
Suudi Arabistan merkezli “Eş-Şark lil-Ahbar” televizyon kanalına video-konferans yöntemiyle bağlanan Büyükelçi Şen, Türkiye ile Mısır arasındaki diplomatik ilişkiler, ekonomik, ticaret ve turizmin yanı sıra çeşitli alanlarda ortak meselelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Mısır ile normalleşmeye yönelik önemli adımların atıldığını ve iki ülke arasında güvenin yeniden tesis edildiğini ifade eden Şen, “İki kardeş ülke (Türkiye-Mısır) ve halkları gelecekte tüm alanlarda iş birliği yapma arzusunda. İki ülke arasında bazı engeller vardı ama, tüm bunların hepsinin üstesinden gelmeyi başardık. Türkiye-Mısır ilişkileri normal haline döndü. Biz şu anda ise ekonomik, turizm ve kültür gibi çeşitli alanlarda iki ülkenin halklarının çıkarları çerçevesinde çalışabileceğimiz resmi iş birliği imkanlarını konuşuyoruz. Bundan dolayı iki ülke arasındaki durum, üst düzey güven ve saygı çerçevesinde geleceğe doğru ilerliyor.” dedi.
Geçen 10 yıllık süreçte her iki ülkenin de ekonomik ilişkilere önem verdiğini ve ekonomik ilişkilerin siyasi durumdan etkilenmemesine özen gösterildiğini söyleyen Şen, ekonomik iş birliğinin, diplomatik ilişkilerin tamamen iyileşmesiyle daha fazla gelişmesinin mümkün olduğunu dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“2002 yılında Türkiye-Mısır arasındaki ticaret hacmi 9,7 milyar dolara ulaşmıştı. Şu anda ise iki ülkenin liderlerinin arasındaki siyasi iradeyle iş insanları toplumu da ticaret alanında daha fazla iş birliğine gidecektir. Orta vadede yıllık ticaret hacminin 20 milyar dolara yükselebileceğini söyleyebilirim. Ayrıca, Mısır’ın en büyük ihracat pazarının Türkiye olduğu gerçeğini de vurgulamam gerekiyor. Aynı zamanda Türkiye, Mısır gazını satın alan bir numaralı müşteri.”
“Mısır’a gelen Türk turist sayısının orta vadede 3 katına çıkacağını tahmin ediyoruz”
Mısır ile Türkiye arasındaki turizm sektörüne de değinen Büyükelçi Şen, Mısır’ın turistik kentlerini ziyaret eden Türk turist sayısının orta vadede 3 katına çıkmasının beklendiğini belirtti.
Şen ayrıca, “Tatil, alışveriş ve Türk lezzetlerini tatmak için ülkemize gelen çok sayıda Mısırlı turist bulunuyor. Mısır hükümetinin Türk vatandaşlarına yönelik vize konusunda sağladığı kolaylıkların ardından Hurgada, Şarm eş-Şeyh ve Asvan gibi Mısır’ın turistik kentlerine gelen Türk turist sayısının orta vadede 3 katına çıkacağını tahmin ediyoruz. Bu alanda birçok çalışmaya da şahit olacağız.” şeklinde konuştu.
Büyükelçi Şen, Türk firmalarının Mısır’daki yatırımına ilişkin ise halihazırda ülkede yaklaşık 2,5 milyar dolar değerinde ihracat ve yerel pazara yönelik çeşitli alanlarda yatırımların bulunduğunu ve Mısır’daki en büyük ihracatçı tekstil şirketlerinin Türk şirketleri olduğunu bildirdi.
İki ülkenin halklarının çıkarları çerçevesinde ekonomik ilişkilerin her zaman korunduğunu ve siyasi ilişkilerden etkilenmediğini aktaran Şen, “Mesela Mersin-İskenderiye arasında Ro-Ro seferleri vardı ama bazı lojistik sorunlardan dolayı sekteye uğradı. Yani siyasi meselelerden etkilenmedi. Bundan dolayı Türkiye-Mısır arasındaki Ro-Ro seferlerini yeniden aktifleştirmeyi arzuluyoruz. Önümüzdeki süreçte de bu konuya odaklanacağız.” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Sisi’nin önümüzdeki 3-6 ay içinde bir araya gelmesi bekleniyor
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi’nin beklenen görüşmesine de değinen Büyükelçi Şen, söz konusu görüşmenin önümüzdeki 3-6 ay içinde gerçekleşebileceğini ifade etti.
Şen, “Cumhurbaşkanı Sisi’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gönderdiği tebrik mesajı ve iki lider arasında yapılan telefon görüşmesi gayet dostça bir adımdı. Bu adımın, ilişkilerde ilerlemeye yönelik güçlü siyasi bir arzunun teyidi olduğunu söyleyebilirim.” ifadelerini kaydetti.
Büyükelçi Şen, şöyle devam etti:
“Zaten diplomatik ilişkilerin en üst düzeye, Büyükelçi düzeyine çıkartılması kararlaştırıldı. Yani iki lider arasında bir zirve olacaktır. Ben şahsen bu görüşmenin önümüzdeki 3-6 içinde gerçekleşeceğini tahmin ediyor ve temenni ediyorum. Önümüzdeki aylarda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da yoğun bir programı olacaktır. Bu yılın sonuna kadar Ankara veya Kahire’de liderlerin bir araya geleceğini tahmin ediyorum.”
“Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması konusu işbirliğine açıktır”
Spikerin sorusu üzerine Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması konusuna değinen Şen, “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması konusu işbirliğine açıktır, rekabet konusu değildir.” dedi.
Söz konusu meseleye ilişkin Büyükelçi Şen, “Belki uzmanlar da söylediklerime katılacaktır, Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması konusunda Mısır-Türkiye arasında esas noktasında bir anlaşmazlık yoktur. Önümüzdeki süreçte bu konuyu da kapsayan çalışmalar yapılacak ve ilerleme kaydedilecektir. Daha önce de söylediğim gibi bu konuda Türkiye-Mısır arasında esas noktasında bir anlaşmazlık yok.” değerlendirmesinde bulundu.
Yapay Zeka, Web3 ve Metaverse sektörleri, günden güne büyüyor, peki ya bu sektörlerin gelişimi, ilgili kripto paralara nasıl yansıdı?
Yapay Zeka, Web3 ve Metaverse sektörleri, günden güne büyüyor, peki ya bu sektörlerin gelişimi, ilgili kripto paralara nasıl yansıdı?
Yakın zamanda birçok şirket Yapay Zeka, Web3 ve Metaverse alanlarına olan yatırımlarını artırdı. Kripto paralarda da büyük bir söz sahibi olan bu alanlar, yükselişleri de beraberinde getirdi. Son bir aylık tabloya bakıldığında, Yapay Zeka, Metaverse ve Web3 bazlı kripto paralarda devasa artışlara şahitlik ettik. Bu gelişmeler, ilgili alanlardaki kripto paralara nasıl yansıdı? En çok hangi sektörle ilgili kripto paralar ön plana çıktı?
Yapay Zekada Neler Oldu?
Yapay zeka teknolojisi, global olarak neredeyse her alanda kullanılmaya başlandı. İnsanlara birçok açıdan kolaylık sağlayan bu teknoloji, şirketlerin yeni göz bebeği haline geldi. Diğer teknolojilere oranla çok daha fazla kullanım alanı ve kolaylığı sunan yapay zeka, kripto endüstrisinde de büyük bir pay sahibi oldu.
Geçtiğimiz günlerde Big Tech firması Microsoft’un başkanı olan Brad Smith, yapay zeka gelişimiyle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Smith, hükümetlere ve şirketlere yapay zeka konusunda çağrı yaparak, bu alandaki çalışmalarını artırmaları gerektiğini belirtti. Dünyanın önde gelen firmalarının yapay zekaya bu şekilde pozitif bakması, hem bireylere hem de kurumsallara bir kapı açar hale geldi.
Birkaç hafta önce de teknoloji devi Tesla, yapay zeka eğitimli robotlarını güncelledi. Yapay zeka sayesinde yürüyebilen, eşyaları toplayabilen ve nesneleri tanıyabilen robotlar, dünya çapında bir ilgi yarattı. Özellikle de Tesla’nın sahibinin Elon Musk olması, akıllara kripto paraları getirdi. Kripto paralar ile yakınlığıyla bilinen Musk, hem Tesla’da hem de sosyal medya gönderilerinde kripto taraflı paylaşımlarına devam ediyor.
Dünya devi Amazon, yapay zeka faaliyetlerini sıkılaştırdı. Ürün ve müşteri arasındaki mesafeyi en aza indirmek için yapay zeka teknolojisini kullandığını belirten Amazon, yapay zeka teknolojisine bir damga daha vurdu. Amazon’un Kuzey Amerika ve Avrupa Operasyon Hizmetleri Başkan Yardımcısı StefanoPerego’nun Amazon operasyonlarının çeşitli yönlerinde yapay zekanın rol oynadığını belirtmesi, bu alan ile ilgili yakın zamandaki en büyük gelişmelerden biri oldu.
Gelişmelerin Yapay Zeka Coin’lerine Yansıması
Kısa sürede böylesine bir gelişim gösteren yapay zeka teknolojisi, bu alanla ilgili kripto paraları adeta uçurdu. Bitcoin’e rağmen ayakta durarak değer kazanan yapay zeka coin’leri, yatırımcının ilgi odağı haline geldi. Ayrıca yapay zeka projeleri, genellikle de günün en çok değer kazanan kripto paralaları arasına girmeyi başardı.
Render Token (RNDR) ve SingularityNet (AGIX) Patlama Yaptı!
Yapay zeka bazlı coin’lerden öne çıkan isimler, Render Token (RNDR) ve SingularityNet (AGIX) oldu. RNDR’yi ele aldığımızda, bu kadar kısa zaman aralığında piyasada büyük bir yer kaplaması, yapay zeka coin’lerini öne çıkartan başlıca sebeplerden biri oldu. Yalnızca 11 gün içersinde yüzde 81’e yakın artış gösteren RNDR, yapay zekayla ilgili kripto paraları adeta sırtladı.
Bu alanda parlayan bir diğer isim SingularityNet (AGIX) odu. RNDR’a oranla daha önceden de bilinen AGIX, son zamanlardaki yapay zeka gelişmeleriyle birlikte alev aldı. Mayıs başında yüzde 43,58’lik bir yükselişe imza atan AGIX, Bitcoin’in geri çekilmesiyle birlikte biraz da olsa değer kaybetmişti. Fakat BTC’nin yukarı yönlü fitilini yakması, AGIX’i tetikleyerek saatler içersinde yüzde 24’e yakın bir yükselişe zemin hazırlamış oldu.
Metaverse’de Neler Oldu?
Bir zamanlar fırtınalar estiren metaverse, Mayıs ayındaki gelişmeler ile tekrardan gündeme geldi. Dünyanın önde gelen firmalarının metaverse destekli çalışmalar yapması, hükümetlerin metaverse destekli adımlar atması gibi birçok gelişme yaşandı. Bu gelişmelerden sonra metaverse’ün başlıca coin’lerinde de sıçramalar görüldü.
Metaverse ile ilgili gelişmelerin en çarpıcı olanı, Apple’dan geldi. Apple’ın artırılmış ve sanal gerçeklik teknolojilerinin birleşimi “karma” başlığının kesinleşmesi, metaverse teknolojisini yeniden sahneye çıkardı.5 Haziran’da karma başlığını piyasaya sürmeye hazırlanan teknoloji devi Apple, uzun zamandır sessizliğini koruyan ve popülaritesi giderek azalan metaverse‘ü adeta diriltti.
Hükümetlerden de destek almaya başlayan metaverse konusu, küresel olarak daha ciddi bir hal almaya başladı. Birkaç gün önce Çin’in doğusundaki Jiangsu eyaletinin başkenti Nanjing, Metaverse Teknoloji ve Uygulama Yenilik Platformu’nun açılışını yaptı. Nanjing metaverse’e yönelik bu hamlesini, ülke çapında metaverse teknolojisini benimseme ve geliştirmeye teşvik etmek şeklinde nitelendirdi.
Metaverse’ü üst sıralara taşıyan bir hamle de Çinli teknoloji devi Alibaba Cloud’tan geldi. Avalanche blockchain’i üzerinde Metaverse Launchpad oluşturulacağını belirten Alibaba Cloud, metaverse alanının en büyük destekçilerinden biri oldu. Şirket Cloudverse adlı geliştirme ortamını, şirketlerin müşterileriyle etkileşim kurmanın yeni yollarını denemek ve bulmak için metaverse alanlarını özelleştirmesi ve sürdürmesi için uçtan uca bir platform sağlamak üzere tasarladığını belirtti.
Metaverse furyasına dahil olan Apple, bir zamanlar milyonlarca oyuncuya ev sahipliği yapan Axie Infinity’i App Store’a dahil ettiğini açıkladı. Başta Latin Amerika ile Güney Asya’da kısıtlı bir kitleye açılan AxieInfinity, zamanla diğer ülkelerde de App Store’da aktif hale gelecek. Axie Infinity’nin yaratıcısı Sky Mavis şirketi, play to earn kripto oyununun bundan sonra Apple Store’da yer alacağını belirtti.
Metaverse Coin’leri, Sessizliğini Bozdu!
Apple, Ali Baba, hükümetler gibi etkenlerin son zamanlarda aktif rol aldığı metaverse, bu gelişmeleri ilgili coin’lerine de yansıttı. Uzun zamandır bir atak yapmayan metaverse coin’leri, yaşanan bu gelişmeler ile birlikte harekete geçti. Özellikle de Axie Infinity’nin (AXS) App Store’a eklenmesi, AXS coin’de devasa artışlar yarattı.
Axie Infinity’nin (AXS) ve Decentraland (MANA) Tekrardan Parladı
App Store’a dahil edilen AXS, sıçrama yaparak anlık 8,50 doları gördü. Yüzde 31,55’lik bir artış gösteren AXS, aynı zamanda uzun süredir düşen trendini kırdı. Temel ve teknik analiz bakımından metaverse coin’lerinin yükselişine öncülük eden AXS, kısa süre sonra bu haber etkisini kaybederek 6,84 dolara çekildi.
Metaverse denilince akla gelen ilk coin’lerden Decentraland (MANA), 0,54 dolara sıçrama yaparak yüzde 23,24 oranında değer kazanmıştı. Fakat haberlerin etkisini kaybetmesiyle geri çekilen metaversecoin’lerinin başında oldu. Güncel olarak 0,458 dolara gelen MANA, metaverse evrenindeki gelişmeler ile birlikte patlama fırsatı yakalamıştı.
Web3’te Neler Oldu?
Geçmiş dönemlerde patlama yapan Web3 konusu, yakın zamandaki yatırımlar ve yenilikler ile tekrardan güç buldu. Özellikle de oyunlar üzerindeki artı yönleriyle şirketlerin ilgisini çeken Web3, adından söz ettirmeye devam ediyor. Teknolojinin her dakika gelişmesi, oyun sektörünün canlılığı gibi unsurlar, Web3’e olan eğilimi daha da canlı kılıyor.
Web3’ün direkt olarak trend yakaladığı gelişme, Ripple tarafından geldi. Japonya’nın önde gelen finans firmalarından SBI Japan’in Web3 çalışmaları için Ripple ile çalışmaya başlaması, hem Ripple ekosistemi hem de Web3 için büyük bir adım oldu.SBI Japan, hem kripto endüstrisi hem de Web3 hizmetleri kapsamında yeni hamleler olduğunu belirmişti.
Ripple’ın önde gelen ortakları ve SBI Japan, Web3’e yönelik hizmetlerini güçlendirme yolunda çalışmalara başladı. İki tarafında ortak olarak yaptığı açıklama doğrultusunda bu hamle, Web3 ve Ripple aracılığıyla yapılan teklifler de dahil olmak üzere kriptoyla ilgili daha fazla kurumsal müşteriyi çekmeyi amaçlıyor.
Web3’le ilgili sıcak gelişmelerden biri, Polygon Kurucu Ortağı Sandeep Nailwal’dan geldi. Web3 oyunlarının kripto endüstrisinin benimsenmesinde büyük bir rol üstleneceğini belirten Nailwal, bu alandaki çalışmaların artırılması gerektiğini vurguladı. Web3 teknolojisinin oyunların gelişimi üzerinde etkileri yalnızca Polygon değil, pek çok ekosistem tarafından farkedilmeye başlandı.
Web3 Coin’lerinde Volatil Hareketler Yaşandı
Web3 bazlı coin’ler, diğer teknoloji alanlı kripto parala göre daha hareketli bir fiyat yapısı sergiledi. Zaman zaman anlık hareketleriyle dikkat çeken Web3 coin’leri, piyasadaki hacmin de kayda değe bir kısmına sahip. Web3 coin’leri arasında öne çıkan isimler Conflux (CFX) ve Stacks (STX) oldu.
Conflux (CFX) ve Stacks (STX), Web3 Coin’lerini Taşıdı
CFX’in Mayıs ayı ortalarında yüzde 53,25 oranında bir artış yaşayarak diğer Web3 coin’lerini tamamiyle solladı. 0,22 dolardan 0,35 dolara anlık olarak yükselen CFX, günler içersinde devasa bir fiyatlama yapmış oldu. Şu an için 0,30 dolardan işlem gören popüler Web3 coin’i, yüksek hacmini koruyor.
CFX’ten sonra parlayan bir diğer coin ise Stacks (STX) oldu. CFX kadar etki yaratamayan STX, yüzde 23,46 yükseldi. Hatta sert fiyat düşüşleriyle bilinen STX, Web3’teki bu gelişmelerden sonra ayağa kalkarak bir yükseliş ivmesi yakaladı. Haber değerlerinin azalmasıyla tekrardan arka plana düşen STX, güncel olarak 0,59 dolardan alıcı buluyor.
Hangi Taraf Zaferle Ayrıldı?
Yapay Zeka, Metaverse ve Web3, yakın zamandaki gelişmeleriyle kendi aralarında adeta savaşa girdi. Dünyanın en önemli şirketlerinin bu alanlara yatırım yapması, sektör bazlı kripto paraların fitilini ateşlemişti. Sekörleri karşılaştığımızda, hepsi birbirinden önemli desteklerde, söylemlerde ve faaliyetlerde bulundular.
Kripto paralar şeklinde konuyu değerlendirdiğimizde ise Yapay Zeka teknolojisiyle ilgili Çin’lerin daha çok yükseliş sergilediği, bu yükselişlerin daha da istikrarlı olduğu görülüyor. Metaverse ve Web3 furyasındaki coin’ler, haberlerin üstünden zaman geçmesiyle adeta çöküşe geçti. Fakat Yapay Zeka projeli coin’ler, daha iyi bir performans sergileyerek fiyatı yukarlarda tutmaya çalışıyor. Böylelikle de bu zorlu rekabetin kazananı “Yapay Zeka” oldu.
Çift Terapisi için bilgi mi arıyorsunuz? Çift ve Evlilik Terapisi makalesine göz atın ve Çift Terapisi hakkında daha fazla bilgi edinin
Her birimiz yaşamın içinde doğar büyür şekillenir ve hayatımızın geri kalanını birlikte sürdüreceğimiz bir eşle hayatın içinde ilerleriz. Evli olalım ya da olmayalım, bir ilişki alanı çiftlerin her birinin yalnızca hayatının güzelliklerini değil, yanında çöplerini, yaşama dair yanlış inançlarını, çoğu zaman düşünmeden verdiği otomatik tepkilerini, çocukluktan beri hayatına köklenen travmalarını da yanında getirdiği yerdir. Hal böyle olunca iki farklı insanın anlaşması, birbirini anlaması ve tarafsızca dinleyebilmesi, günümüz stresli yaşam ikliminde oldukça zor bir hal almaktadır. Bir çoğumuz ilişkilerin yaşamımızdaki en temel stres kaynağı olduğunu bilir, hatta bazen ilişkilerde yüklendiğimiz yüklerin yaşamın iş gibi, sağlık gibi diğer alanlarına da sıçradığını fark ederiz. Fark ederiz ama bunu fark etmemizle birlikte zihnimizde şu ses de yükselir. ‘’Sorunlarımızı kendi başımıza halledebilmeliyiz, bu güçlü bir evliliğin/ilişkinin göstergesidir.’’ Aslında genel olarak psikolojiye bakışta karşımıza çıkan bu yanlış algı ve kendi kendinin psikoloğu olmak miti; birçok kişin için, henüz hayatının her alanına yayılmamış olan yanlış inançlarıyla ve ruh sağlığı problemleriyle yapayalnız kalmasına, psikoterapi eşliğinde çözüme kavuşturulabilecek ilişki sorunlarının ilerleyerek, ilişkilerin ölümüne kadar gitmesine sebep olabilmektedir. Evimizde yangın çıktığında çoğu zaman itfaiyeyi ararız, kolumuz kırıldığında çoğu zaman doktora gideriz, dişimiz ağrıdığında diş hekimine gideriz ama ilişkimizde bir sorun çıktığında bunu ‘’ne olursa olsun kendi kendimize çözmeliyiz’’ algısına kapılırız. Oysa ilişkilerimiz sağlık gibi, iş gibi, hayatımızın maddi alanları gibi üzerinde durmamız, emek vermemiz ve bizden bakım isteyen bir alandır.
Eşinizin sizi eleştirilere boğduğunu hissediyor olabilirsiniz. Hazırladığınız yemeği ya da kendiniz için ördüğünüz atkıyı küçümsediğini ve durmadan ‘’sen’’ dilini kullandığını; örneğin; “Sen beni arayacağım deyip aramadığın için davranışın beni üzdü.” demek yerine duramadan sizi ‘’Sen bana bunu yaptın.’’ şeklinde suçladığını hissediyor olabilirsiniz. Ona duygunuzu ifade ettiğiniz her an savunmaya geçtiğini ve sizi dinlemediğini, ufak tartışmalardan sonra duvar örüp kabuğuna çekildiğini, iyi ya da kötü yaptığınız her ne varsa sizi aşağıladığını hissediyor olabilirsiniz. Ancak tüm bu sorunlar ilişki içerisinde kendiliğinden kaybolmasını bekleyebileceğiniz, zamanla düzelir ya da alttan alayım ne olacak diye anlık olarak geçiştirebileceğiniz geçici problemler olmaktan ziyade zamanla düzenli olarak maruz kaldığınız stres kaynakları haline dönüşür. İşte bu durumda çiftlerin; karşılaştıkları sorunları ele alıp bir terapist eşliğinde çözüme kavuşturmayı planlayan; çiftler arasında yönlendirilmiş konuşmaların yer aldığı çift ve evlilik terapisine başvurmaları gerekebilir. Çift ve evlilik terapisinde amaç; çiftlerin birbirini daha iyi anlamasıdır. Bu doğrultuda çiftlerin birbirlerine verdikleri tepkiler ele alınır. Ancak amaç sanılanın aksine iki taraf arasında çıkan problemlere karşı uzlaşma sağlamak değil, iki taraf arasında sürdürülebilir ve ilişkisel bir birlikteliğin devamıdır. Bir ilişkiyi başlatmak için iki kişinin rızası gereklidir, ancak bir ilişkiyi tek bir kişinin isteksizliği bitirebilmektedir. Bu açıdan sürdürülebilir bir ilişki ancak çiftlerden ikisinin de bu ilişkiye katılımıyla mümkün olur. Çoğu zaman ilişkiyi; cansız, soluk, yaşamayan bir alan olarak değerlendiririz. Ancak sanılanın aksine ilişki dediğimiz alan bir toprak kadar canlı, doğa kadar dinamiktir. Hayatın her alanında geçerli olan ne ekersen onu biçersin yasası, ilişki içinde geçerlidir. Bu açıdan çift ve evlilik terapisinin başında çiftlerin şimdiye kadar bu toprağa neler ektikleri, onu nasıl suladıkları konuşulur. Çift ve evlilik terapisinde önemli olan kavgalarda kimin haklı olduğunu bulmak değil, kişileri haklı haksız kavgasına sürükleyen, farklılıklarını ele alış biçimlerini düzenlemektir. Birliktelik kişilerin hayat görüşlerini karakterlerini de içeren birçok farklılığın bir araya gelmesi anlamına gelir. Çiftler şunu anlamalıdır; farklılıklar ele alınışlarına göre çatışma ya da zenginlik doğurabilir. Ancak bu çatışmayı da zenginliği de doğuran farklılıklar değil bu farklılıkların ele alınış biçimleridir. Genellikle çatışmalı ve eksik iletişim bu farklılıkların ele alınmasını zorlaştırır ve ilişki içerisinde yeni sorun alanları açar.
Ayrıca evlilik öncesinde kişilerin birbirlerine uygunluğu, aralarındaki sorunların evlilik ile birlikte çözüleceğine dair yanılgıları, çiftlerin birbirlerine tam anlamıyla güven ve sadakat hissedememeleri, çiftlerden birinin hayal dünyasındaki eşi gerçek eşine giydirmeye çalışmasıyla kimlik kabulünün sekteye uğraması, çiftlerin ortak paylaşımda bulundukları alanların tıkanmasıyla iletişimsel paylaşımın bozulması, ilişki içerisinde rutin ve tatminkar bir cinselliğin yaşanamaması çift terapisinin ele aldığı konulara örnek olarak gösterilebilir.
Tarihimizde önemli bir yer edinen 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nda çoluk çocuk toplanıp şehir içinde keyifli bir gezi planı oluşturabilirsiniz. İster mavi ve yeşilin buluşma noktası haline gelen doğa harikalarına ister kültürel zenginliğiyle sizleri derinden etkileyecek tarihi mekanları listenize ekleyebilirsiniz. Peki 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nda gezilecek yerler nerelerdir? İşte yanıtlar…, bahisnow, betist, Tumbet, Turkbet, Ultrabet, Vdcasino, Vegabet, Venusbet, Vforbahis, Wcasino, Wettenbet, Winxbet, Wonodds, Wsbets, Prizmabet,
Tarihimizde önemli bir yer edinen 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nda çoluk çocuk toplanıp şehir içinde keyifli bir gezi planı oluşturabilirsiniz. İster mavi ve yeşilin buluşma noktası haline gelen doğa harikalarına ister kültürel zenginliğiyle sizleri derinden etkileyecek tarihi mekanları listenize ekleyebilirsiniz. Peki 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nda gezilecek yerler nerelerdir? İşte yanıtlar…
Ülkemizin tarihinde dönüm noktası olan 19 Mayıs 1919 tarihi, hem Atatürk’ün Samsun’a ayak bastığı gün hem de “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak her yıl kutlanmaktadır. 7’den 70’e herkesin coşkuyla kutladığı bu özel gün resmi tatil olduğu için aileniz ve sevdiklerinizle birbirinden güzel seyahat rotaları çizebilirsiniz. Özellikle şehir içerisinde gezilecek onlarca yer arasından kişisel zevklerinize hitap edecek seçenekleri araştırarak işe başlayabilirsiniz. Peki 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nda nerelere gidilebilir? Gelin, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nda gezip görülmesi gereken yerlere doğru ufak bir yolculuğa çıkalım.
EMİRGAN KORUSU
Baharın cıvıl cıvıl etkisi kendini yaz mevsiminin sıcacık kollarına yavaş yavaş bırakırken adeta saklı bir cevher olan bir rotayla sizleri tanıştırmak istiyoruz. Rengarenk lalelerin ahenkle dans ettiği Emirgan Korusu, 19 Mayıs’ta mutlaka gitmeniz gereken yerlerin başında yer alıyor.
Emirgan Korusu
İstanbul’un Sarıyer ilçesinde bulunan Emirgan Korusu, özellikle kahvaltı severler tarafından yoğun ilgi görüyor. Korunun içerisinde yer alan Sarı Köşk, Pembe Köşk veya Beyaz Köşk‘te mükellef bir kahvaltı sofrasıyla 19 Mayıs tatilini değerlendirebilirsiniz. Öte yandan rengarenk çiçeklerin mis kokulu atmosferinde bol bol yürüyüş yapabilir, fotoğraf çekebilir ve ruhunuzu dinlendirebilirsiniz.
Emirgan Korusu Sarı Köşk
DOLMABAHÇE SARAYI
Boğaziçi sularının duru güzelliğini gözler önüne seren Dolmabahçe Sarayı, 1956 yılında Osmanlı Padişahı Sultan Abdulmecid tarafından yaptırılmıştır. Görkemli mimarisi ve köklü tarihiyle İstanbul’un gözbebeği haline gelen saray, Atatürk’ün son günlerini geçirdiği mekan olması sebebiyle manevi açıdan da önem arz etmektedir.
Dolmabahçe Sarayı
Barok, Rokoko ve Ampir özelliğindeki motiflerin ağırlıklı olarak kullanıldığı Dolmabahçe Sarayı’na 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nda giderek tarihe doyabileceğiniz güzel bir gezi gerçekleştirebilirsiniz.
Dolmabahçe Sarayından kareler
İSTANBUL AKVARYUM
Çocuklarıyla eğlenceli vakit geçirmek ya da içindeki çocuğu mutlu etmek isteyenler için harika bir önerimiz var! Suyun bilinmezliğini gün yüzüne çıkaran İstanbul Akvaryum, 17 bin nüfusa sahip deniz hayvanlarıyla hem bilgilendiren hem de eğlendiren bir gezi rotası çiziyor. 2 yaşa kadar çocukların ücretsiz girebildiği, diğer çocukların ise yaş gruplarına göre ücretlendirildiği akvaryum, 19 Mayıs tatilinde mutlaka gezebileceğiniz yerler arasında bulunmalı.
İstanbul Akvaryum
Karadeniz’den Pasifik Okyanusu’na kadar uzanan iklimlerin yanı sıra akvaryumda bir adet de yağmur ormanı yer alıyor.
İstanbul Akvaryumundan kareler
NAKKAŞTEPE MİLLET BAHÇESİ
İstanbul’da gezilecek yerler denildiğinde elbette listenizde Nakkaştepe Millet Bahçesi‘ne de yer vermelisiniz. Bir dinlence alanı olmasının yanı sıra içerisinde pek çok aktivite alanı barındıran Nakkaştepe Millet Bahçesi, toplamda 50 bin m² alan üzerine kuruludur. İstanbul’un Üsküdar semtinde yer alan millet bahçesinde macera parkından piknik alanlarına kafelerden kamp alanlarına kadar vakit geçirebileceğiniz seçeneklere şans verebilirsiniz.
Nakkaştepe Millet Bahçesi
Aynı anda yaklaşık 2 bin 500 kişiye hizmet verebilen bu kompleks 19 Mayıs tatilinizde size ve çocuklarınıza çok iyi gelecek!
Nakkaştepe Millet Bahçesinden kareler
BARIŞ MANÇO MÜZESİ
Türkiye’nin en sevilen sanatçılarından biri olan Barış Manço’nun yaşadığı, eserlerini ürettiği evi, günümüzde Barış Manço Müzesi olarak ziyaretçilerine kapılarını aralıyor. İstanbul’un Kadıköy ilçesinde yer alan ev, sevilen sanatçının “Bir insan en son ne zaman bahsedilmekten vazgeçilirse, o zaman ölmüş sayılır” sözünden yola çıkarak 2010 yılında müzeye dönüştürülmüştür.
Barış Manço Müzesi
Özellikle çocuklu ailelerin 19 Mayıs tatilinde gidebileceği yerler arasında bulunan müzede son derece nostaljik bir yolculuğa çıkabilirsiniz.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nden Akkuyu Nükleer Güç Santrali İlk Nükleer Yakıt Getirme Töreni’ne canlı bağlantı ile katıldı. Akkuyu Santrali’nin Türkiye ve Rusya’nın en büyük ortak yatırımı olduğunu kaydeden…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nden Akkuyu Nükleer Güç Santrali İlk Nükleer Yakıt Getirme Töreni’ne canlı bağlantı ile katıldı.
Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin üretime geçmesinden bir önceki aşaması olan nükleer yakıtların santral sahasına getirilmesine şahitlik ettiklerini söyleyen Erdoğan, “Hava ve deniz yoluyla gelen nükleer yakıtların santralimize teslimiyle birlikte artık Akkuyu bir nükleer tesis hüviyetini kazanmıştır. Böylece ülkemiz, 60 senelik bir gecikmenin ardından da olsa dünyada nükleer güç sahibi ülkeler ligine yükselmiştir.” diye konuştu.
Bugün dünyada 422 nükleer reaktörün faal halde olduğunu, 57’sinin de yapımının devam ettiğini anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Avrupa Birliği elektriğinin yüzde 25’ini nükleerden elde ediyor. Geçtiğimiz yıl Avrupa Komisyonu, nükleer enerjiyi ‘yeşil enerji’ kabul ederek, bu konudaki tereddütleri gidermiştir. Biz de Akkuyu ile ülkemizi bu gelişmelerin bir parçası haline getirdik. Projemize en başından beri destek veren, Sayın Putin başta olmak üzere tüm Rusya Federasyonu makamlarına şükranlarımı sunuyorum. Santralimizin inşasında ve üretime geçme sürecinde görev alan Türk ve Rus tüm personeli tebrik ediyorum.”
“Rusya ile aramızdaki en büyük ortak yatırım”
Akkuyu’da her biri 1200 megavat güce sahip 4 reaktörlü bir nükleer güç santrali inşa edildiğini kaydeden Erdoğan, şu değerlendirmelerini paylaştı:
“Türkiye’nin pek çok önemli projesi gibi Akkuyu da milli bütçemize yük getirmeyen bir finansman modeliyle hayata geçirilmiştir. Akkuyu, Rusya ile aramızdaki en büyük ortak yatırımdır. Yatırım bedeli 20 milyar dolar olan bu proje, Rusya’nın ilgili kuruluşu ROSATOM tarafından tasarlanmış ve inşa edilmiştir. Projenin inşaatıyla birlikte bakım, işletme ve nükleer santraller için büyük önem taşıyan işletmeden çıkarma süreçlerinin sorumluluğu da yükleniciye aittir. Santralin tüm üniteleri peyderpey 2028’e kadar hizmete girecektir. Ülkemizin elektrik tüketiminin yüzde 10’u tek başına bu santral tarafından sağlanacaktır. Tam kapasite devreye girdiğinde burada yılda yaklaşık 35 milyar kilovatsaat elektrik üretilecek. Hiç şüphesiz sadece bu özelliğiyle bile santralimiz, ülkemizin enerji arz güvenliğine yaptığı eşsiz katkıyla stratejik yatırım unvanını hak ediyor. Doğalgaz ithalatımızın düşmesine yıllık 1,5 milyar dolar katkısı olacak bu proje, milli gelirimizin artışına da olumlu yönde etki yapacaktır.”
Buradaki birikim ve tecrübenin Türkiye’yi ileride nükleer alanında daha farklı yerlere de taşıyacağını dile getiren Erdoğan, proje kapsamında Rusya’da eğitim görerek santralde görev yapacak mühendis ve teknisyenlerin, Türkiye’nin nükleer güç alanındaki insan gücünü zenginleştireceğini söyledi. Erdoğan, 300’ü aşkın Türk mühendisin bu alanda Rusya’da eğitim gördüğünü bildirdi.
“Önceliklerimizin başında güvenlik gelmiştir”
Akkuyu’da inşa edilen santral planlanırken ve hayata geçirilirken, önceliklerinin başında güvenliğin geldiğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Santralimizin 6 Şubat depremlerinden etkilenmemesi, mühendislerimizin ve işçilerimizin işlerini ne kadar titizlikle icra ettiklerini gösteriyor. Santralimiz, ülkemizin bu alandaki mevzuatıyla beraber, Uluslararası Atom Ajansının, Uluslararası Nükleer Güvenlik Danışma Grubu’nun ve Avrupa Birliği’nin şartlarını da karşılıyor. Bu projedeki tecrübemiz ışığında, farklı bölgelerimizde inşa etmeyi planladığımız 2. ve 3. nükleer santrallerimiz için de inşallah en kısa sürede harekete geçeceğiz. Akkuyu projesini yürüten ve burada yüklenici olarak görev yapan firmalarımızın, 6 Şubat felaketinin ardından depremzedelerimize sahip çıkarak gösterdikleri dayanışmayı da daima şükranla hatırlayacağız. Ve şunu özellikle ifade etmek isterim ki Rusya’nın Hatay’da kurduğu sahra hastanesi için özellikle milletim adına teşekkür ediyorum. Akkuyu projemizin üretim öncesi hazırlıklarının son safhası olan nükleer yakıt çubuklarının, nükleer santral sahasına tesliminin bir kez daha hayırlı olmasını diliyorum. Santralimizin üretime başlaması sevincinde, bu sefer yüz yüze buluşmak üzere, sizlere sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.”
Putin: Türkiye, artık dünyanın en düşük maliyetli kaynaklarından nükleer enerjiye sahip bir ülke olacak
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Akkuyu Nükleer Güç Santrali İlk Nükleer Yakıt Getirme Töreni’ne canlı bağlantı ile katıldı.
Konuşmasında, “Türk-Rus tarihinin en büyük ortak projelerinden birisi olan Akkuyu NGS, ülkelerimiz arasındaki komşuluk ilişkilerine katkı sağlayacak.” diyen Putin, “Her iki ülkeyi de birbirinin pazarlarında ve turizmde daha aktif olmaya teşvik edeceğiz ve bunun için uçuş sayısını artırma kararı aldık.” şeklinde konuştu.
Putin, “Akkuyu NGS’deki sistem, dünyanın en modern ve güvenilir güvenlik sistemlerinden bir tanesidir.” ifadesini kullanarak, “Sayın Erdoğan şahsen ve Türkiye hükümeti ülke ekonomisinin gelişimi için ne kadar büyük hizmetlere imza attığını bizlere gösteriyor.” dedi.
Putin, Akkuyu NGS’nin Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılına yetiştirilmesinin, Erdoğan’ın kişisel başarısı sayesinde gerçekleştiğini söyledi.
NGS inşaatı 2018 yılında başladı
Türkiye ile Rusya arasında 12 Mayıs 2010’da imzalanan hükümetler arası anlaşma kapsamında Mersin’in Gülnar ilçesine bağlı Büyükeceli bölgesinde yapımı devam eden Akkuyu NGS’nin birinci ünitesinin temeli, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in video konferans yöntemiyle katıldığı törenle 3 Nisan 2018’de atıldı. Böylece, ilk ünitenin inşasına ilişkin tam kapsamlı inşaat çalışmaları resmen başladı.
Bundan 2 yıl sonra, 8 Nisan 2020’de ikinci ünitenin inşasına başlanmasıyla çalışmaların ivme kazandığı projede, üçüncü güç ünitesine ilk beton 10 Mart 2021’de törenle dökülürken, dördüncü ve son ünitenin temeli ise 21 Temmuz 2022’de atıldı.
Dört ünitede de inşaat ve montaj çalışmalarının aynı anda yürütüldüğü projede böylelikle en yoğun inşaat aşamasına geçildi. Akkuyu NGS, aynı zamanda dünyanın en büyük nükleer enerji santrali inşaat sahası haline geldi.
Çalışmaların inşaat sahasının tamamında hız kesmeden devam ettiği projede, çoğunluğu Türk çalışanlardan oluşan binlerce kişi görev alıyor. İnşaat sahasında çalışan kişi sayısı en yoğun dönemde 30 bini buldu. Bugüne kadar 140 bin ton inşaat demirinin kullanıldığı ve 1,3 milyon metreküp betonun döküldüğü santralin yapımında 1300’den fazla iş makinesi görev yapıyor.
İşletme ömrü 80 yıla uzatılabiliyor
Her biri 1200 megavatlık VVER-1200 tipi “III+” nesil reaktörlü 4 üniteden oluşacak Akkuyu NGS, toplam 4 bin 800 megavat kurulu güce sahip olacak.
Tam kapasite devreye girdiğinde yılda yaklaşık 35 milyar kilovatsaat elektrik üretecek santralin, tek başına Türkiye’nin elektrik talebinin yüzde 10’unu karşılaması öngörülüyor.
Akkuyu NGS’nin 60 yıl olarak planlanan işletme ömrünün ise 20 yıl daha uzatılma imkanı bulunuyor.
Sıfır emisyonla, çevreye zararlı sera gazı salımı yapılmadan kesintisiz elektrik üretilebilecek santral, Türkiye’nin “2053 net sıfır emisyon” hedefine sağlayacağı katkıyla da öne çıkıyor. Akkuyu NGS’nin işletmede kalacağı 60 yılda toplam 2,1 milyar ton karbon emisyonunu engelleyeceği hesaplanıyor.
İstihdam oranı proje aşamalarına göre değişen santralin işletme döneminde, 4 bin kişiye istihdam sağlanması hedefleniyor.
Fitness kavramını gerçek bir hayat usulüne dönüştüren Technogym dünyasına yanlışsız seyahate çıkıyoruz.
Lets Move for a Better World” mottosuyla etrafa ve topluma verdikleri sağlıklı ömür kelamını tutan Technogym, insanların kendi kişiliklerine, tutkularına, gereksinimlerine ve maksatlarına dayalı büsbütün şahsileştirilmiş bir idman tecrübesi sunuyor. Tasarım, inovasyon ve sağlıklı hayatın anahtar sözler olduğu Technogym dünyasını, Technogym Türkiye İdare Konseyi Lideri & Ceo’su Vittorio Zagaia anlattı.
Technogym merkezine inovasyon ve tasarımı almış bir marka. Markanın DNA’sına işlemiş bu iki kavramın kıymetinden biraz bahseder misiniz?
Technogym’in İtalyan bir marka olması, yarattığı pahada çok değerli bir rol oynamakta. İtalyan ömür şekli dizayn/tasarım, teknoloji, renkler, kaliteli gereç seçenekleri Technogym’in küresel ölçekte marka olarak ayrışmasındaki en etken gerçeklerin başında gelmektedir. Buna ek olarak ARGE’ye yapılan milyonlarca Euro yatırım Technogym’in omurgası olan inovasyon DNA’sının en kuvvetli bileşenidir. Inovasyona verdiği değer Technogym’in kesime kazandırdığı birinciler de ölçülebilir. Örneğin kardiyo ekipmanlarının olmazsa olmazı olan nabız ölçme sistemini kesime kazandıran marka Technogym. Bununla birlikte yeniden kardiyo ekipmanlarında bulunan ekran entegrasyonu ve beraberindeki gerek internet irtibatı, cümbüş paketleri yahut online idman seçeneklerini dala kazandıran yeniden Technogym’dir. Dizayn noktasında ise, ekipmanlarını Antonio Citterio üzere dünyaca ünlü dizayncı ve mimarlara tasarlatmak da Technogym’in dizayna verdiği ehemmiyeti öne çıkaran bir ayrıntıdır.
Dünyada wellness kesimi her geçen gün büyüyor. Technogym’in wellness pazarındaki yerini, ve gayelerini öğrenebilir miyiz?
Wellness sözünü şimdiki hayatımıza kazandıran marka da Technogym’dir. Gerçekten bugün şirketin unvanında yer alan bir sözdür. Technogym için en kıymetli kriter sağlıklı hayatı desteklemektir. Bunu en gerçek formda söz etmek ve yaygınlaştırmak içinde Technogym yaklaşık 10 sene evvel Italya’nın Cesena kentinde dünyanın birinci Wellness Yerleşkesini hayata geçirdi. Bununla bir arada dünyadaki birinci ve tek Wellness Vakfı’nın da kurucusu Technogym’dir.
Technogym Village
Technogym çok uzun yıllardır küresel ölçekte kamu yönetimleri, hastaneler, fitness merkezleri, okullar, üniversiteler, oteller üzere tüm mahallî paydaşları kapsayan ve sağlıklı ömrü hem ekonomik hem de toplumsal kalkınma tarafından teşvik eden bir ekosistem kurmuştur. Bir tarafta Technogym sürdürülebilir, merkezinde tasarım, çevreci ve inovatif ekipmanları tasarlayıp üretirken öte yandan kar hedefi gütmeden uygun bir ömür kültürünü paylaşıyor.
Technogym olarak “Lets Move for a Better World” mottosuna sahipsiniz. Daha uygun yaşanabilecek bir dünya için Technogym neler yapıyor?
Fiziksel aktivitenin, insanların ömür kalitesini artıran olmazsa olmaz bir öğe olduğuna inanıyoruz. Beşerler kendi hayat kalitesine hürmet duyduğunda, etrafa de hürmet duyuyor. Technogym markası olarak Let’s Move for a Better World” mottosuyla etrafa ve topluma verdiğimiz sağlıklı hayat kelamımızı yerine getirmek için tüm paydaşlarımız ile birlikte çalışmalar devam ettiriyoruz.
Sizce etkin bir hayatın ipuçları neler ?
Sağlıklı hayat ile sürdürülebilirlik ortasında gerçek bir alaka kurabilmek çok değerli. Bir birey olarak kendinize hürmet duyarsanız tabiata ve öteki canlılara da tıpkı saygıyı duyarsınız. Etraf ile insanın hayat kalitesi birbirine çok paralel. Toplum şuuru, eğitim seviyesi bu hususun değerli kesimi, toplumda yaşayan bireylerin memnunluğu da bunun bir sonucu. Şayet bu iki mevzuyu birleştirebilirsek daha memnun bireyler olarak etrafımıza ve yaşadığımız ekosisteme yarar sağlayabiliriz. Devletlerin, şirketlerin ve sanayinin hakikat eğitim konusunda insanlara yardımcı olması gerekiyor; bilhassa de yeni nesil için. Yeni nesil gençlerimizi yetiştirirken sürdürülebilirlik ve sağlıklı yaşama odaklamalı, tabiat ile irtibatlarını artırarak daha memnun bireyler olmaları için onları desteklemeliyiz. Bunun yanında tertipli fizikî aktivite ve antrenman de hayatın kıymetli bir modülü olmak zorunda.
Yeni kurulan Technogym Tecrübe Merkezi’ni ziyaret edenleri neler bekliyor? Türkiye’de farklı bir noktada yeni tecrübe merkezleri açmayı hedefliyor musunuz ?
Akıllı ekipmanlar, dijital hizmetler, online – offline idman tecrübeleri ile her an her yerde büsbütün şahsileştirilmiş bir idman tecrübesine imkan veren uygulamalardan oluşan Technogym ekosistemini keşfedilebileceği 2000 metrekarelik Tecrübe Merkezi’nde, Technogym’in Wellness alanındaki son yenilikleri ve tüm ekipmanları denenebilyor. Bunun dışında organize ettiğimiz eğitimler, etkinlikler ve toplantılarla dala “know – how” transferi yapmaya da devam ediyoruz. Ferdî bir kullanıcıysanız, ekipman seçimine profesyonel antrenörlerimiz eşliğinde idman yaparak ve deneyimleyerek karar verebiliyorsunuz. Bununla birlikte randevu alarak sağlıklı hayat, fizikî aktivite ve idmanlar ile ilgili bilgi alışverişini de konusunda eğitimli antrenörlerimiz ile gerçekleştirebiliyorsunuz.
Wellness Design nedir ? Technogym bu alanda müşterine nasıl bir hizmet veriyor ?
Hem kurumsal hem de ferdî müşterilerimizde projenin en başından itibaren verdiğimiz hizmetimizin ismi Wellness Design. Mimarlar ile bir arada olan çalışmalarımızda özellikle ön plana çıkan bir kavram. Kurumsal bir işletmede ya da ferdî bir kullanımda ekipmanların kurulacağı alanın muhtaçlığa yönelik metrekaresinin tespitinden, ekipmanların seçimine, projenin çiziminden ekipmanların heyetim ve çalışır vaziyette teslimine ve hatta finansman paketine kadar tasarlanan bir hizmet. Bir işletmenin ya da son tüketicinin bizleri tercih etmesi bize yetmiyor. İşletmenin sağlıklı çalışması, ekipmanlarımızın tam manasıyla kullanılıyor olması bizi asıl memnun eden durumu oluşturuyor. Bu sebeple beraberinde kurduğumuz eğitim departmanımız ile her an müşterilerimizin yanında oluyoruz. Reddettiğimiz demeyelim lakin çalışmayı tercih etmediğimiz durumlar da oluyor olağan.
Kişiselleştirilmiş bir idman tecrübesi sizce nasıl olmalı ?
Fitness sanayisi yeni bir evrim sürecinden geçiyor. Sanayide çalışan herkes için kilit nokta, insanlara sırf eser ve eğitim programları sunmak değil, tıpkı vakitte nitekim ilgi alımlı bir tecrübe de aktarabilmek olmalı. Bu doğrultuda insanlara kendi kişiliklerine, tutkularına, gereksinimlerine ve maksatlarına dayalı büsbütün şahsileştirilmiş bir idman tecrübesi sunmak, bizim stratejimizin merkezinde yer alıyor. Zira her bireyin gereksinimi birbirinden farklı. Kimi beşerler için hareket daha sıhhat odaklı bir hareketken, kimi beşerler için rehabilite edici bir hareket. “My Wellness” uygulamamız sayesinde ister spor salonunda, ister konutta, isterseniz de dışarıda idman yapma bahtına sahipsiniz. Technogym’in stratejisinin temelinde, bireye özel tahliller sunmak ve dijital teknoloji ve servislerle fitness sanayisine tahlil olmak var.
Günümüzde çok ses getiren marka iş birlikleri oluyor. Technogym’de yakın vakitte Dior ile bir işbirliği gerçekleştirdi. Bize biraz bu iş birliğinden ve eserlerden bahsedebilir misiniz ?
Technogym çok uzun yıllardır bir çok farklı lüks segmentte faaliyet gösteren markalar ile işbirliğinde. Örneğin Dolce Gabbana, Ralph Lauren, Philippe Plein üzere birçok markanın moda çekimlerinde Technogym’i görebilirsiniz. Otomotivde ise Ferrari, McLaren, BMW üzere markalarla birçok ortak kampanya gerçekleştirilmiştir. Tıpkı halde dünyaca ünlü birçok mobilya tasarım markalarıyla da. Dior bu işbirliklerinin hepsinden farklı oldu zira yeni çıkardığı spor koleksiyonunda hareketi temsil edecek tıpkı bilinilirlik, kalite, dizayn ve detaycılığa değer veren bir firma olan Technogym’den sonlu sayıda bir ekipman serisine kendi imzasını atmayı teklif etti ve ortaya 3 farklı ekipmandan oluşan Technogym for Dior işbirliği çıktı.
Pandemi sonrası konutta spor yapanların saysıında epey fazla artış görüldü. Sizce konutta idman yapmak için nasıl bir alan hazırlamak gerekli? Her boyutta alan için tahlil sunulabilir mi ?
Technogym pandemi periyodunda İtalyan Sıhhat Bakanlığı’ndan aldığı onay ile üretimlerine devam etti. Devam ettiği ile de kalmadı, konutlara girecek daha kompakt, akıllı ekipmanlar ve tahlilleri de beraberinde üretti. My serisi ekipmanlar, Technogym Bench pandemi periyodu bölüme kazandırılan ekipmanlar oldu. Bir taraftan işletmelerde malum kapatmalardan dolayı yaşanan daralma ferdi tüketimde gözle görülen artışa sebep oldu diyebiliriz. Açıkçası pandemi herkesin sıhhat şuuru ve farkındalığının uyarıldığı bir gerçek oldu. Araştırma verilerine bakıldığında her yaş gurubundan küresel ölçekte insanın, Türkiye dahil fizikî aktivite noktasında önemli bir artışa geçtiğini sayılarla görmekteyiz.
Evinize aldığınız her eser üzere, fitness ekipmanı alırken de tasarımı kıymetli bir ayrıntı oluyor. Tasarım üstünlüğünün ekipmanın ölçülerine yansıtılabiliyor olması da kıymetli bir avantajımız. Technogym’in ekipmanları mesken ortamında bir mobilya bir nesne üzere şık duran eserlerdir. Bununla bir arada kullanılan yüksek kalite gereçler, ekipmanların sessizliği ve teknolojisi tüketiciyi adeta ekipmanı daha sık kullanmaya teşvik ediyor. Çabucak çabucak tüm ekipmanların günlük hayatımızda çok değerli bir yere sahip olan akıllı telefonlar ile ahengi da açıkçası kullanıcıyı ekipmana bağlayan ve tatmin eden bir gerçek.
Technogym yıllar içinde şampiyonların tercih ettiği spor markası oldu, son 8 olimpiyatın resmi tedarikçisi olan Technogym Juventus, Inter FC, Milan FC, Paris Saint Germain, Ferrari ve McLaren F1 üzere dünyanın en kıymetli ekiplerin ve atletlerin de tercih ettiği bir marka. Sizce bunun sebebi nedir ?
Söz konusu markaların, kadro yahut ferdî atletlerin ekipman gereksinimleri belirli kriterler dahilinde karşılanabiliyor. Bir ekipmanın estetiği, dizaynı, kalitesi bir tarafa kullanım esnasındaki fonksiyonalitesi, inançlı olması, gerçek açılarla tasarlanmış olması üzere teknik ayrıntılar asıl belirleyici faktörler. Üstte ismi geçen ve daha onlarcasının olduğu referanslarımızın hiçbirisi sponsorluğa dayanmıyor. Tümüyle Resmi Ekipman Tedarikçisi kimliği ile hazır bulunuyoruz. Bu natürel markanın güvenilirliği açısından tahminen de en değerli kriteri oluşturuyor zira Technogym milyonlar tahminen de milyarlarca euro, dolar bütçesi olan grup ve atletlere sunduğu ekipmanların kalitesini günlük hayatta kullanan herkese sunuyor.