Anket: Vatandaş erken seçim istiyor mu?
İki anket: CHP AKP ile farkı açıyor, halk erken seçim istiyor
AREA Araştırma’nın son siyasi partilere ilişkin anketinde CHP yüzde 25.8 ile birinci parti olurken, AKP yüzde 20.9 ile ikinci parti…
AREA Araştırma’nın son siyasi partilere ilişkin anketinde CHP yüzde 25.8 ile birinci parti olurken, AKP yüzde 20.9 ile ikinci parti…
Anket: Vatandaş erken seçim istiyor mu?
Güvenlik araştırmacıları, bazı Android uygulamalarının asıl amacının kripto para hırsızlığı olduğunu ortaya çıkardı. Üstelik bu şekilde çalışan 280 hırsız uygulama tespit ettiler.
McAfee’deki araştırmacılar dolandırıcıların kripto para cüzdanlarına erişmek için kullandıkları 280 sahte Android uygulaması keşfetti.
Araştırmacıların belirttiği gibi, kripto para cüzdanı sahipleri genellikle kilitlenmeleri durumunda hesaplarını kurtarmak için kullanabilecekleri anımsatıcı ifadeler alırlar. Bunlar genellikle 12 ila 24 kelimeden oluşur ve ekran görüntüsünü almak nadir değildir.
McAfee’nin Mobil Araştırma Ekibi tarafından tespit edilen verilere göre, sahte Android uygulamaları, telefonları bu ifadeleri içerebilecek görüntüler için tarıyor ve kripto para cüzdanlarının şifrelerini içeren ekran görüntüleri veya mesajlar/metinler yakaladıklarında bunu hemen uygulamanın sahibi olan hacker’a bildiriyorlar.
McAfee araştırmacıları, kötü amaçlı yazılımın kendisini bankacılık, devlet, yayın ve yardımcı program uygulamaları olarak gizlediğini söylüyor. Dolandırıcılar bu uygulamaları, yasal görünen aldatıcı web sitelerine bağlantılar içeren mesajlar veya sosyal medya reklamlarıyla yayıyor.
Kurbanlar merak edip bu linklere ulaştığında ise telefonlarına bu sahte uygulamaları indirmeye ikna ediyorlar. Elbette araştırmacılar sadece 280 uygulama tespit etmişler ancak bu uygulamalar çok farklı işlevler için de çalışıyor olabilir. Saygınlığından ve kurumsallığından emin olmadığınız her geliştirici potansiyel bir hacker olarak telefonunuza sızabilir, sadece kripto cüzdan bilgilerinize değil, tüm bilgilerinize ulaşabilir.
Sahte uygulamalar ne yapıyor?
Bu uygulamaların sıkılıkla eriştiği kaynaklar ise şunlar:
Bahis yaparken, kayıpları en aza indirmek için stratejik ve akıllıca yaklaşımlar benimsemek önemlidir. İşte bahislerde kayıplarınızı minimize etmenize yardımcı olacak bazı teknikler:
Bu teknikler, bahis yaparken daha kontrollü ve bilinçli davranmanıza yardımcı olur, böylece kayıplarınızı minimize edebilir ve bahis deneyiminizi daha keyifli hale getirebilirsiniz.
Online araştırma şirketi DORinsight, 10 milyon TL’ye Türkiye’nin önde gelen yatırım gruplarından Hedef Holding’in grup şirketleri arasındaki yerini aldı.
Çatısı altında yer alan 6’sı halka açık 20’den fazla grup şirketiyle finans sektörünün gelişimine katkı sunan ve Türkiye’nin önde gelen yatırım grupları arasında yer alan Hedef Holding’in grup şirketlerinden İdeal Finansal, DORinsight’ı satın aldı.
Kamuoyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) da bildirilen anlaşma, şirket paylarının tamamı için 10.032.552 TL üzerinden gerçekleşti. Hedef Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve İdeal Finansal Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Namık Kemal Gökalp, “Araştırma sektörüne online araştırma geleneğini getiren DORinsight, Napolyon paneliyle araştırma sektörüne hız ve geniş bir hedef kitle avantajı sunuyor. Hedef Holding olarak tüm grup şirketlerimizle yeni nesil girişimleri desteklemekten ve yolculuklarına eşlik etmekten dolayı büyük bir heyecan duyuyoruz. Yatırımlarımızı sürdürmeye devam edeceğiz” dedi.
DORinsight, izinli veri tabanına sahip online araştırma paneli Napolyon ile sektör oyuncularına hizmet veriyor. Araştırma şirketleri, Napolyon paneliyle önceden izin alınmış 1,2 milyon tüketicinin katıldığı online araştırmalarla hızlı ve net sonuçlara ulaşabiliyorken, markalar ve hedef kitleleri arasındaki etkileşimi güçlendiriyor.
Koç Üniversitesi Hastanesi ile BioNTech arasında imzalanan işbirliği protokolü kapsamında hastanenin Klinik Araştırmalar Ünitesinde onkoloji gibi çeşitli alanlarda araştırma ve geliştirme çalışmaları yürütülecek.
Hastanenin sempozyum salonunda düzenlenen basın toplantısında konuşan Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şükrü Dilege, bugün heyecan duydukları bir işbirliğinin ilk adımını atmak üzere burada olduklarını söyledi.
Prof. Dr. Dilege, dünyayı kasıp kavuran Kovid-19 salgınında milyonlarca insanın yaşamasını sağlayan mRNA kökenli aşının bulunması, geliştirilmesi ve uygulanması konusunda çaba sarf eden BioNTech firmasıyla hastanelerinin onkolojik çalışmalarının, yapacakları işbirliğiyle bir araya geleceğini anlattı.
Kanserin Türkiye ve dünyada en büyük sağlık problemi olduğuna işaret eden Dilege, şöyle devam etti:
“Gelecek 30 yılda 25 trilyon dolarlık bir maliyete sebep olabilir. Dolayısıyla gerek tedaviler gerek iş gücü kaybı gerekse o alanda yapılacak yatırımlar konusundaki bu 25 trilyon dolarlık harcamanın çoğu ilk 5 kanser türünde. Ben bir torasik onkoloji cerrahı olarak, akciğer kanseri, meme kanseri, kolorektal kanser, karaciğer kanseri ve lösemi gibi ilk 5’e sıralanabilen konularda adım atılması gerektiğine inanıyorum. Üniversitemiz Türkiye’de ilk 3 vakıf üniversitesi araştırma ünitesi olarak seçilmiş bir üniversitedir. Bu yapı içerisinde çok iyi çalışan bir klinik araştırmalar ünitesinin varlığı, bu iki gücün birleşmesi ülkemiz ve insanlık için de çok önemli katkılarda bulunacaktır.”
Dilege, toplantının ardından her iki tarafın gelecek dönemde yapacakları projeler ve hedefleri hakkında detaylı konuşacağı bilgisini verdi.
“BioNTech, onkoloji hastalıkları alanında 24 klinik çalışma yürütüyor”
BioNTech Türkiye Genel Müdürü Anıl Özkan da 2021’den bu yana iletişim halinde oldukları Koç Üniversitesi Hastanesi ile ilk işbirliklerini hayata geçireceklerini dile getirdi.
Şirketin çalışma modelinden bahseden Özkan, yeni nesil immünoterapiler geliştirerek bilimi, yaşamı uzatmak için kullanmayı amaçladıklarını aktardı.
BioNTech’in küresel çapta 4 bin 500’den fazla çalışanı ile 25 yeni ilaç adayı üzerine çalıştığını belirten Özkan, Kovid-19 aşısını yeni varyantlara yönelik sürekli geliştirdiklerini, bu aşı üzerine çalışmayı sürdüreceklerini ifade etti.
Asıl odaklandıkları alanların ise kısa vadede onkoloji ve enfeksiyon hastalıkları olduğunu söyleyen Özkan, onkoloji hastalıklarında 24, enfeksiyon hastalıklarında ise 8 klinik çalışmaları bulunduğunu kaydetti.
Anıl Özkan, BioNTech Türkiye olarak da amaçlarının ülkeye mümkün olduğunca fazla sayıda klinik çalışmayı ve ürünü getirip tanıtımını yapmak olduğunu aktararak “Bu konuda bizim en büyük şansımız Özlem ve Uğur hocaların olması BioNTech’in başında. Onların da önceliği Türkiye olduğu için kendimizi şanslı hissediyoruz, hızlıca ilerlemeyi düşünüyoruz.” diye konuştu.
Koç Healthcare CEO’su Dr. Erhan Bulutcu’nun da selamlama konuşması yaptığı törende, hastanenin Klinik Araştırmalar Ünitesi Direktörü Prof. Dr. İhsan Solaroğlu ise üniversite, tıp fakültesi ve klinik araştırmalar ünitesi hakkında sunum yaptı.
“Kanser öncelikli alanlardan birisi olacak”
Konuşmaların ardından Özkan ve Solaroğlu, gazetecilerin işbirliğine dair sorularını yanıtladı.
Bu işbirliği kapsamında hangi hastalıklar üzerine çalışılacağı, bunun herkesçe beklenen kanser aşısını kapsayıp kapsamayacağı sorusu üzerine Solaroğlu, bugün BioNTech ekibi ile kendi araştırmacıları ve yöneticilerinin bir araya geleceğini, hangi klinik araştırmalarla başlanacağı konusunda ilk görüşmeleri yapacaklarını bildirdi. Prof. Dr. Solaroğlu, kanserin öncelikli alanlardan birisi olacağını düşündüğünü dile getirdi.
BioNTech Türkiye Genel Müdürü Özkan da en doğru çalışmaları bulmak için karşılıklı konuşup, bilimsel olarak neyi yapabileceklerini görüp, Türkiye’ye en verimli çalışmaları getirmeye çalışacaklarını söyledi.
Koç Üniversitesi Hastanesinde yer alan Enfeksiyon Hastalıkları Kliniğinde Kovid ile ilgili çalışmalar yapılıp yapılmayacağına dair soruyu Özkan, “Şu anda öyle bir ihtiyaç görmediğimiz için öyle bir çalışmaya gerek yok. Çünkü hatırlatıcı dozlarla ilgili şu anda piyasada yeni valanlı aşımız var. Bizim derdimiz onu Türkiye’ye getirip özel pazara sunmak. Onun için de süreci başlattık. Geldiğinde özel pazarda o aşıya isteyenler erişebilecekler” şeklinde yanıtladı.
Anıl Özkan, klinik çalışmalar içerisinde hangilerinin ön plana çıktığına ilişkin, “Şu anda Türkiye’de bir tane klinik çalışmamız var. Bu akciğer üzerine. Bunun dışında bir sonraki gelecek olan baş-boyun” bilgisini verdi.
Kovid-19 aşısıyla ilgili Almanya’da açılan davaya ilişkin açıklama
BioNTech Türkiye Medikal Direktörü Dr. Ruşen Oran da Almanya’da bir sağlık çalışanının Kovid-19 aşısının yan etkileri olduğu iddiasıyla şirket aleyhine açtığı davanın sürecine ilişkin BioNTech’in global değerlendirmesini paylaşarak basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Aşının üreticisi olarak tüm sorumluluğu ciddiye alarak değerlendirdiklerini, herhangi bir yükümlülüğün ileri sürüldüğü her vakanın detaylı incelendiğini söyleyen Oran, bununla ilgili özel uzmanlardan oluşan Tıbbi Güvenlik ve Farmakovijilans Departmanı olduğunu dile getirdi.
Oran, aşının potansiyel olarak ciddi ve ölümcül hastalıkların sayısını azalttığına dair ellerinde dünya genelinde kanıtlanmış veri bulunduğunu belirterek çok düşük olası yan etki sayısının, aşının olumlu güvenlik profilinin tekrar altını çizdiğini kaydetti.
Bir gazetecinin bugüne kadar hangi yan etkileri gördükleri sorusuna ise Oran, şu yanıtı verdi:
“Şu ana kadar değerlendirilen vakalarda ya ürün bilgisinde değerlendirilen bilinen yan etkilerden bahsedebiliyoruz -ki bunların başlıca baş ağrısı ve ateş gibi geçici aşı reaksiyonları olduğunu söyleyebilirim- ya da mevcut verilere dayanarak yetkili makamların da değerlendirmesi sonucunda bugüne kadar aşıyla bağlantı kurulamayan sağlık sorunlarını da kapsıyor tüm değerlendirilen veriler. Bu durum, Hamburg Bölge Mahkemesinde duruşması yapılması planlanan dava için de geçerli. Sağlanan tüm bilgilere dayanarak bu konuyla ilgili açıklanan sağlık bozukluklarının dikkatlice değerlendirildiğini ve davanın şirket açısından haksız olarak değerlendirildiğini belirtmek isterim.”
Gereğinden fazla oyuncak ile çocuklarınızın gelişimi olumsuz yönde etkilenebilir..
Genel olarak çocuklar oyalansın diye ya da gelişimine faydasının olacağını düşündüğümüz yüzlerce oyuncak ile çocukları yalnız bırakırız. Ancak fazla oyuncak ile oynamak gelişim dönemindeki çocukların gelişimini olumsuz yönde etkilediğini göz ardı ediyoruz. Gelin birlikte bilim insanlarının da araştırmalarının sonucunda fazla oyuncağı çocuk gelişiminde ki etkilerini inceleyelim.
Fazla oyuncağın çocuk gelişimindeki olumsuz etkilerini nelerdir?
Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Toleda Üniversitesinde araştırmacılar küçük çocukların etraflarında daha az oyuncak bulunmasının onları daha kaliteli oyun oynamaya teşvik edip etmediğini incelemek için bir araştırma yapılmış ve On sekiz – otuz ay arası yeni yürüme dönemindeki çocukla yapılan araştırmada, çocukların oyun davranışları 30’ar dakika boyunca bir oyun odasında 16 oyuncak ve diğer odada 4 oyuncak olacak şekilde incelenmiş.
Araştırma sonucunda ise etrafında daha fazla oyuncak olan çocuklar oyunları sırasında bir oyuncaktan diğerine daha çok geçiş yapmış ve her bir oyuncakla daha kısa süre oynamışlar. Çocuklar, etraflarında daha az oyuncak varken ise her bir oyuncakla daha uzun süre ve daha işlevsel şekilde oyun oynadığı gözlemlenmiş.
Araştırmacılar, çocuğun çevresinde bulunan fazla oyuncakların bu etkisinin, oyun sırasında arka planda açık olan televizyonun etkilerine benzer bir şekilde, çocukların dikkatlerini belirli bir yere yönlendirmelerini zorlaştırıyor olabileceği ve bu durumun çocukların bu yaşlardan itibaren gelişen dikkat sürelerini artırma becerilerinin gelişimi için olumsuz bir ortam yaratabileceği yönünde çıkarımlarda bulunmuşlar.
Buna araştırmaya göre çocuğun oyun oynarken etrafında fazla oyuncak bulunması; dikkat dağınıklığına, hayal dünyasının körelmesine, becerilerinin gelişmemesine, doyumsuzluğa, kıymet bilmemesine ve kendini ifade etme yeteneğinin zayıflamasına sebep olabilir.
Bu bulgular gösteriyor ki, küçük çocukların oyun ortamlarını gereğinden fazla oyuncakla doldurmak onların dikkat gelişimleri adına olumlu bir seçim olmayabilir.
Pere Virgili Sağlık Araştırma Enstitüsü (IISPV) ve ISGlobal ve Hospital del Mar Tıbbi Araştırma Enstitüsü’nün (IMIM) ortak yürüttüğü araşmanın sonuçları dikkat çekiyor.
Bu bir reklamdır.
Alanında önde gelen yayıncılardan biri olan The Lancet Discovery Science’ın eClinicalMedicine dergisinde yayınlanan ve İspanya’da gerçekleştirilen yeni bir araştırmaya göre, düzenli olarak ceviz tüketmenin gençlerin bilişsel gelişimi ve psikolojik olgunlaşması üzerinde olumlu bir etkisi olabileceğini ortaya koyuyor. Ceviz, vücut için gerekli bir omega-3 yağ asidi olan ve özellikle gelişim çağında beynin gelişiminde önemli bir rol oynayan alfa-linolenik asidi (ALA) önemli miktarda içeren tek ağaç yemişidir. ISGlobal ve Hospital del Mar Tıbbi Araştırma Enstitüsü’nün (IMIM) işbirliği ile birlikte Pere Virgili Sağlık Araştırma Enstitüsü’nün (IISPV) öncülüğünde yürütülen araştırmanın sonuçları, ergenlik çağında ceviz tüketimi ile ilgili ilk araştırma olduğundan büyük önem taşıyor.
Söz konusu araştırma, ceviz gibi temel besin gereksinimlerini sağlayan sağlıklı ve dengeli bir beslenmenin gençlerin bilişsel ve psikolojik gelişimi üzerinde olumlu bir etki yaratabileceğini ortaya koymaktadır. IISPV Neuro Èpia Araştırma Grubu koordinatörü Jordi Julves, yürütülen araştırmayı özetledi: “Ergenlik çağı, beyin gelişiminin, bağlantı kurmanın ve karmaşık davranışların pik yaptığı bir dönemdir. Bu dönem, çeşitli çevresel ve beslenme dahil olmak üzere yaşam tarzı faktörlerine karşı oldukça hassastır. İyi bir bilişsel gelişim için yüksek enerji ve besin değeri içeren gıdaları tüketmek büyük önem taşır. Ceviz, besin değeri oldukça yüksek bitki bazlı bir gıdadır ve vücut için önemli bir gereksinim olan ve enerji sağlayan omega-3 yağ asidi ALA açısından oldukça zengindir. İşte tüm bu nedenlerden dolayı ceviz, gençler için gerçek bir dosttur.”
Bu araştırma, 12 farklı lisede öğrenim gören 11-16 yaşları arasındaki öğrencilerden oluşan 700 gönüllü katılımcıyı içermektedir. Katılımcılar kontrol grubu ve deney grubu olmak üzere rastgele iki gruba ayrılmıştır. Deney grubuna 30 gram ceviz (yaklaşık bir avuca eş değer) içeren paketler verilmiş ve 6 ay boyunca her gün tüketmeleri istenmiştir. En az 100 gün ceviz tüketen katılımcıların dikkat işlevlerinde gelişmeler görülmüş ve dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) belirtileri olanların sınıflarında daha iyi davranış sergiledikleri, öğretmenlerini daha iyi dinledikleri ve daha az hiperaktif davranışta bulundukları saptanmıştır. Araştırma ek olarak, öğrenmeden daha az etkilenen ve kişinin biyolojisine özgü olan akışkan zekâ ile ilgili işlevlerde de bir artış bulmuştur. Tavsiye edilen ceviz dozunu ve tüketildiği gün sayısını daha iyi takip eden katılımcıların nöropsikolojik fonksiyonlarında iyileşmeler görülmüştür.
Türkiye’deki Gençlerin Beslenme Alışkanlıkları
Türk toplumunun çoğunluğu gençlerden oluşmaktadır. 11-16 yaş grubunun toplam nüfusa oranı %11,8, 20 yaş altı nüfusun oranı ise %36,4’tür. Bu dönemde en yaygın olumsuz beslenme alışkanlıklarından biri öğün atlamaktır1. Türkiye’deki okul çağındaki çocuk ve gençlerde beslenmeye bağlı başlıca sorunlar arasında halsizlik, obezite ve buna bağlı sorunlar, avitaminoz, anemi, guatr ve diş çürükleri yer almaktadır. Ek olarak, yetersiz ve dengesiz beslenmenin öğrencilerin dikkat süresinin kısalmasına, algılamada zorluklara, öğrenme güçlüklerine, davranış bozukluklarına, okul devamsızlığına ve okul başarısında düşüşe neden olduğu bildirilmektedir2.
Araştırma ekibi, bu araştırmanın ümit verici sonuçlarını tamamlamak için hamilelik sırasında ceviz tüketiminin bebeklerin bilişsel gelişimi ve psikolojik olgunlaşması üzerindeki etkilerini analiz etmek için ikinci bir araştırma yürütecek. Böylece, sağlıklı beslenme alışkanlıklarının yaşamın ilk yıllarından itibaren başlayarak önemini göstermek amaçlanmaktadır.
Kaliforniya Ceviz Komisyonu (CWC), araştırma sonuçlarının tasarımına müdahale etmeden araştırma için gerekli cevizleri sağlayarak bu çalışmayı desteklemiştir.
BU BİR REKLAMDIR.
BELİREN YETİŞKİNLİKTE SOSYAL MEDYA TUTUMU VE NARSİSİZM ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ
Son yıllarda sosyal medyanın çok kullanılması, beliren yetişkinlik dönemindeki kişilerin kendilerini bu alanda ifade etme çabalarını beraberinde getirmektedir. Sosyal medya platformları kişilere farklı alanlarda kendi düşüncelerini, yaşayış şekillerini, hobilerini vs. paylaşma alanı sunmakta ve bu alanlarda diğer insanların paylaşımlarına dokunma şansı tanımaktadır. Her bir birey sosyal medyayı farklı amaçlarda kullanmaktadır. Bu amaçlar arasında; haber almak, görüş bildirmek, resim paylaşmak, arkadaşlarını veya toplumda itibar gören kişileri takip etmek sayılabilir. Kişilerin kendilerini bu platformlarda ifade ederken olduklarının en iyi halini gösterme, kimi zaman olduklarından daha da iyi gösterme ve takdir toplama çabaları, durumun; kendini mükemmel olarak görme, en iyi olma çabasının yoğun olarak tanımladığı narsisizm kavramıyla ilişkili olabileceği sorusunu akla getirmektedir. Bu sebeple bireylerin sosyal medya kullanım tutumları ile narsisizm arasındaki ilişki bu çalışmada incelenmiştir. Beliren yetişkinlerle yapılan bu çalışmada sosyal medya tutum ölçeği ve narsistik kişilik envanteri temel alınmıştır. Araştırma 180 öğrenci üzerinde yapılmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgular, öğrencilerin sosyal medya tutumuna yönelik olumlu olduğu yönündedir. Sosyal medya tutumu ile cinsiyet arasında anlamlı bir fark bulunmuştur. Araştırmada sosyal medya tutumu ile narsisizm arasında çok düşük düzeyde ilişki bulunmuştur.
Anahtar Kelimeler: Sosyal Medya Kullanım Tutumu, Narsisizm, Beliren Yetişkinlik
Abstract
The use of social media in recent years brings with it the efforts of the people of emerging adulthood to express themselves in this field. Social media platforms haveb different area. People can use it about to share; their own thoughts, life styles, hobies etc. And social media platforms gives them the opportunity to touch other people’s shares. Every individual can use social media for different purposes. To get news, to give an opinion, to share pictures,to follow the friend sorreputable people in the community.When people are expressing themselves on these platforms, they take care about to show their best, sometimes to Show more than the yare,and they efforts for be admired. This situation may be related to the concept of narcissism, which they intensivelydefines as being perfect, seeing themselves as being the best.For this reason, the relationship between individuals’ social media attitudes and narcissism has been examined in this study. Social media attitude scale and narcissistic personality inventory were used in this study. The research was carried out on 180 students. Findings from the survey suggest that students are positive towards social media attitudes. A significant difference was found between social media attitude and gender. In the research, there was a very low level of relationship between social media attitude and narcissism in the research.
KeyWords:Social Media UsageBehavior, Narcissm,EmergingAdulthood
GİRİŞ
Günümüzde yeni iletişim ortamları, özelikle internet, modern iletişim sisteminin en büyük destekçisi olmaktadır. 1970’lerde başlayan ve 1990’lardan sonra hızla devam eden internet kullanımı, sosyal medyanın hız kazanmasıyla her kesimden insanı ilgilendirecek noktalara ulaşmıştır. Günümüzün sanal ortam kullanıcıları tarafından bir alışkanlık haline gelen sosyal medya kullanımı, her kültürden ve her kesimden geniş kitlelerin, sosyal taleplerine yanıt verirken; aynı zamanda bu ortam eleştirilenin odak noktasında bulunmaktadır(Vural & Bat, 2010)Sosyal medya kullanan bireyler bu ortamda kendilerini ifade ederken , bir noktadan sonra kendi yarattıklarını sanal dünyanın bağımlısı haline gelmeye başlamıştır. Araştırmalara göre günümüzde kadınların ve erkeklerin %74si her gün çevrimiçi olarak kendi sosyal medya hesaplarını kullanmaktadır(Mantar, 2014). Sosyal medya hesaplarını kullanırken kişiler profillerini güncelleyerek, güne ayak uydurmak ve akranlarıyla hayatlarını paylaşmak arzusundadır. Toplanan “like” sayılarının büyük önem arz ettiği günümüz dünyasında kullanıcılar, olabildiğince çok beğeni toplamak adına paylaşımlarına yön vermektedir. Bu bağlamda kişilerin kendilerini iyi gösterme arzuları narsisim kavramının temel ilkelerinden olanı en iyi olma ve mükemmeli arama anlayışının sosyal medya kullanımı esnasında baş gösterdiğini göstermektedir. Narsistik kişilik bozukluğu 1980 yılında APA tarafından DSM-III’te şu tanı ölçütleriyle yer bulmuştur: Grandiyöz (görkemli, gösterişli) tarzda önemli ve eşi benzeri olmama duygusunu yaşantılama; başarı, güç, zeka, güzellik gibi kavramlara sahip olduğuna inanma veya ideal aşk düşlemini kurma; olumsuz yaşam olaylarına tahammülsüzlük; herhangi bir sorumluluk almadan ayrıcalık ve hak talebi içerisinde olmak; eş duyuma olabildiğine az derecede sahip olmak hatta olamamak (Hyman, 1989).
Narsist özellikler taşıyan kullanıcıların daha sık durum güncellemesi yaptığı, daha çok kendilerinin baş rolde olduğu fotoğraflar paylaştığı ve kendilerini üstün göstermek için özlü söz ve mottolar paylaşmaya daha yatkın olduğu belirtilmektedir(Kryder, 2010: 32). “Selfie”lerin son dönemde bu kadar popüler olması da bu örnekleri destekler niteliktedir.
Sosyal Medya Kullanımı ve Beyin Arasındaki İlişki
Sosyal medyanın kullanımı ile beyin arasında bağımlılığı oluşturan temel bir ilişki vardır. Sosyal medya kullanım sıklığının artması bağımlılığı da arttırır. Modern dünyanın insanlara getirmiş olduğu beğenilme derecesi/sayısı beynin ödül sistemini devreye sokar. Ödül sistemi pozitif Pekiştireç yoluyla çalışır pozitif Pekiştirmeler sonucu dopamin salgılanır ve psikolojik tatminlik ve mutluluk sağlanır. Beyindeki ödül sisteminin temelini oluşturan limbik sistem, temel duyguları ve davranışları kontrol etmekte ve haz algısına temel oluşturmakta, ayrıca cinsel davranış, motivasyon, hafıza ve öğrenmeye aracılık ve beslenme gibi önemli davranışları da kontrol etmektedir (Suhara,Yasuno ve Sudo, 2001)
Günümüzde insanlar yedikleri yemeği, bulundukları konumun, bir olay hakkındaki fikirlerini sosyal mecralarda paylaşır. Bu mecra aracılığıyla paylaşımlarına aldıkları beğeniler kullanıcıların beğenilme ihtiyacını doyurur. Bilindiği üzere, beğenme beğenilme dopamin seviyesini arttırır. Dopamin beyinde haz duygusuna aracılık eder. Haz verebilecek durumlar esnasında salgılanır. Bu yüzden kişinin haz verecek aktiviteler veya işler aramasına sebep olur. Bunun yanı sıra sosyal sorumluluk projeleri ; farkındalık oluşturma amaçlı paylaşımlar kişinin kendini rahatlatmasına ve sorumluluğu kişinin üzerinden atmasına yardımcı olur. Kişi için yeni haberlere, yeni oluşumlara ve farklı alanlardaki yeniliklere rastlama sıklığı ,ödül hormonu dopamin sağlamamıza neden olan bir diğer faktördür. Dolayısıyla haz duymak, rahatlamak ve yeniliklere karşı duyulan merak sosyal medya kullanım sıklığını etkilemektedir.
1953 yılında James Olds ve Peter Milner’in deneyi bize dolaylı olarak sosyal medyanın beyindeki ödül mekanizmasının aktifleştiren ve bağımlılık yaratan bir bileşen olduğuna dair yordama gücü sağlamaktadır. Şöyle ki bahsi geçen deneyde, bir farenin beynine elektrot yerleştirilerek fare kafese koyulmuştur. Fare, kafesin belirli bir bölgesine her gittiğinde elektrot aracılığı ile bir uyarı verilmiştir. Bu uyarı farenin beyninde ödül merkezini aktifleştirmesine olanak sağlamıştır. Fare zamanla kafesin o bölgesine daha çok gitmeye başlamış, hatta bir süre sonra o bölgeden hiç ayrılmamıştır. Bunun üzerine deney düzeneği değiştirilmiş ve elektrot bir pedala bağlanarak fare, pedalın bulunduğu başka bir kafese alınmıştır.
Fare kafeste dolaşırken rastgele pedala basmış ve beklendiği gibi pedala basma sıklığını giderek arttırmıştır. Öyle ki önüne yiyecek konulsa dahi yemek yemek yerine yorgunluktan halsiz düşene kadar pedala basmayı sürdürdüğü gözlemlenmiştir. Sosyal medya da bireylere sağladığı doyum açısından vazgeçilmez bir ödül mekanizması haline gelmiş kullanıcıları paylaşım yaptıkça doyum sağlayan; doyum sağladıkça da paylaşım yapmaya iten kısır bir döngüye sürüklemiştir.
Beliren Yetişkinlik Dönemi ve Sosyal Medya
Jeffrey Jensen Arnett (1994; 1998) tarafından ortaya atılan beliren yetişkinlik kavramı, ergenlik ile yetişkinlik arasındaki dönemi (18-25 yaş) kapsayan belirgin bir gelişimsel dönem olarak tanımlanmaktadır. Bu karmaşık ve dinamik gelişimsel dönem bireyler için hem çeşitli fırsatların yakalandığı hem de belirli zorlukların yaşandığı bir dönemdir. Beliren yetişkinlik dönemi genellikle(18-25) yaşları arası olarak tanımlansa da bazı çalışmalarda bu dönemin üst sınırının 28-29 olabileceği de öne sürülmüştür (alıntılayan :Doğan , Cebioğlu, 2011)( aktaran: Arnett, 2000).Bu dönemdeki bireyler ergenlik döneminin ardından yaşamlarına yön vermek amacıyla girişimlerde bulunur, kendilerine uygun iş, eş ve hayat çizgilerine dair arayışlarda bulunurlar. Ergenlik döneminin fırtınalarının yerini, yetişkinliğin sakin sularına bırakmak arasında kalan bu dönem gençler için ,nerede olduklarının, kim olduklarının ve geleceğe dair olgularının şekillendiği bir dönemdir. Bu dönemi sadece bir geçiş dönemi olarak nitelendirmek yetersiz kalacaktır. Bu dönemde sadece geçiş olaylarına (örn, evlenmek, okulu bitirmek) odaklanmak, beliren yetişkinlerin aile ve arkadaşlık ilişkileri, sosyal ve duygusal gelişimleri (örn, kimlik gelişimi), sergiledikleri riskli davranışlar ve yaşadıkları psikolojik problemler gibi konuları göz ardı etmek anlamına gelebilmektedir(alıntılayan :Doğan , Cebioğlu, 2011) ( aktaran:Arnett, 2007d). Kimlik keşfi sürecinde birey, kim olduğunu ve hayatta neler yapmak istediğini araştırmaktadır. Beliren yetişkinler, yetişkin rollerine adım atmadan önce değişik alanlarda (örn, iş, aşk, dünya görüşü) kimlik arayışlarını sürdürmektedirler. (alıntılayan :Doğan , Cebioğlu, 2011) ( aktaran:Nelson, 2003) Kimlik arayışı, beliren yetişkinliğin temel öğelerinden bir tanesidir. Endüstrileşmiş toplumlardaki beliren yetişkinler, bu dönemde ben kimim ve hayatta ne yaparak mutlu olabilirim sorusunu yanıtlamak için farklı yaşam seçeneklerini denemekte ve kendilerine uygun olanı seçmeye çalışmaktadır.(Doğan & Cebioğlu, 2011). Kimlik keşfi sırasında tüm bu seçenekler arasında dolanan gençler bir yandan da yeni yaşantıları deneyimlerken, bir çok alanda kendilerini ifade etme ve istekleri doğrultusunda bir takım kararlar almak mecburiyetindedir. Benlik kavramı kimlik arayışı süreciyle şekillenmektedir.“Ben”i, “diğerleri”nden ayıran her türlü özellik ve süreç benlik olarak nitelendirilir. (Dökmen, 2010). Bilgin (2007) benlik kavramının özsaygımızı, diğerleriyle ve kendimizle ilişkilerimizi etkilediğine değinmiştir. Goffman’ın performanslar kavramına göre kişi kendisini sürekli olarak karşısındakine onaylatmak istemekte ve bu hal sürekli kendini sunmayı getirmektedir. (Yıldız, 2015) Kişiler kendilerini topluma kabul ettirecek idealize performanslar tercih etmektedir. (Goffman, 2014) Benlik ile ilgili bir diğer nokta da bireyin kendisine bir resim gibi dışarıdan bakabilmesi ile ilgilidir. Bu nokta bizi ayna terimine götürmektedir. Ayna bir yandan çocuğun kendini ayna karşısında görmesi ile oluşan benlik kavramındaki dar anlamı ile bir yandan da bireyin performanslarına karşı dışarıdan verilen tepkiler doğrultusunda iki anlam kazanmaktadır. (Bilgin, 2007) Yapılacak bir çıkarım da performanslarımız benliğimizin bir sunumudur ve bizim dışımızdaki başkalarının da etkisindedir. Benliğimizi başkalarına sunarken ideal performansları seçerek kendimizi farklı benlik sahibi bireyler olarak tanıtmak mümkündür. Sosyal medya bu ortam için gerekli imkanları fazlasıyla sağlamaktadır. (Yıldız, 2015) Geçmişte, internetin kullanımının ilk yaygınlaştığı dönemlerde insanlar üye oldukları sitelere anonim kimliklerle kayıt olmakta kullandıkları nicknameler haricinde kişisel bilgileri deşifre olmamaktaydı. Cinsiyet, lokasyon, yaş, yaşadığı yer ya da ismi saklanan veri tabanları kullanılmaktaydı. İnsanlar genellikle o anki ruh hallerine göre isimler seçmekte ya da sevdikleri şarkıcı, oyuncu ile ilgili bir ad tercihinde bulunmaktaydı. Bu durum genellikle onların gerçek hayatlarından bir parça taşımakta ancak fazla bir bilgi içermemekteydi. Böylece insanlar kendilerine yeni birer dünya ve yaşam oluşturabilmekteydi. (Hook, 2014)
Sosyal medya kullanımı artık daha kişisel bilgiler içerecek şekilde tasarlanmaktadır. Her yeni gün yeni bir mecra ortaya çıkmaktadır. İnsanlar bu mecralarda statülerini oluşturmaktadırlar ve diğerlerinin statülerini takip edebilmektedirler. (Toprak ve ark., 2009)Sosyal medyanın bu gelişim süreci gençleri de içine almaktadır. Bu süreç gençlerin kendilerini gelişen dünyada tanıtmaları için onları günümüzde bir bağımlılık haline gelen sosyal medyayla buluşturmaktadır. Sosyal medya bu anlamda gençlere sonsuz bir pencere olmaktadır. Gençler günlük yaşantılarını, kim olduklarını sosyal platformlarda aktif olarak sergilemektedir. Günümüzde iş bulma, arkadaşlık kurma ,kendini ifade etme konusunda oldukça önem arz eden sosyal platformların oluşturduğu bu mecra, bu ortamda varlık göstermenin opsiyon olma halinden çıkıp zorunluluğa dönüşmesine sebep olmaktadır. Bireyler kendi profil sayfalarındaki paylaşımlarıyla varlıklarını belli etmekte, sayfalarındaki gönderilerle kendilerini dış dünyaya tanıtmaktadır. Durumun ciddiyeti kişilerin kendilerini sosyal platformlarda olduğundan farklı biri olarak tanıtmak gibi büyük riskleri de beraberinde getirmektedir. Bireylerin kimlik arayışı da bu platformlardaki paylaşımlara yansımaktadır. Kişiler kendilerine bir profil sayfası oluşturarak sanal dünyaya ayak uydurmaktadır. Ancak paylaşılan gönderilerle kendilerini ifade etme arasında sıkışıp kalan gençlikte doğan yeni kavram “dijital benlik” kavramıdır. Binark(2012 s.118) dijital kimlik oluşturma sürecini sürekli olarak kurma/inşa etme süreci olarak ele almıştır. Onlara göre bu süreç sadece geleceğe değil, geçmişe dair de göndermeleri olan bir “olma” hâlidir. Yani bireyin, oluşturduğu profildeki kimlik inşası onun kendi biçtiği bir zaman katmanında ilerlemektedir. Kişinin kendi oluşturduğu dünyada ilerlemektedir. Timisi (2005 s. 97) merkezsiz bir iletişim alanı olarak karşımıza çıkan bu yeni durumu, kendini yaratmanın mükemmel bir olanağı olarak tanımlamaktadır. Kullanıcı bu sayede istediği görsel ya da metinsel içeriği sanal benliğine yerleştirebilmektedir. Kişi artık dijital bileşenlerden oluşan bir kopyasına sahiptir. Bireylerin sahip oldukları kültürel, simgesel, ekonomik değerler dijital kimlik tasarım sürecinde etkin bir rol oynamaktadır. Bu değerler etrafında şekillenen beğeniler ve bu beğenilerin gerçekleştirilme biçimleri, söz konusu temsile birebir yansımaktadır.(alıntılayan İşman, Buluş,Yüzüncüyıl 2016 s.613) (aktaran:Bilgin, 2007 s. 85).
Dijital Benlik ve Narsisizm
Yansımalar, dijital benlik kavramı ile narsisizm kavramını yan yana getirmektedir. Narsisizmin günümüzde sosyal medya ve yeni iletişim teknolojileri ile arttığı görülmektedir. Sosyal medyada kişiler kendilerini, resimlerini ve kişilik özelliklerini, hayatlarını kendi istekleri doğrultusunda sunar. Bu durum da sosyal medyanın aslında gerçek hayatla kurduğumuz bağdan farklı olduğunu göstermektedir. Dijital ortamdaki birey, her şeyiyle mükemmeli temsil etmek isteyen, kendi algısında ne iyi ise onun varlık alanını kendisinde ortaya koymaya çalışandır.(Alanka Ö., Cezik A. 2016 s.550) Dijital ortamlarda bireylerin kendi resimlerini paylaşmaları narsizmi destekleyen durumlardandır. Narsist kişiler öyle olmamalarına rağmen statü, zeka, yaratıcılık ve güzellik olarak başkalarından çok daha iyi olduklarına inanmakta, kendilerini özel, öncelikli ve benzersiz olarak görmektedirler(alıntılayan:Alanka, Cezik 2016 )(aktaran:Twenge ve Campbell,2010 s.44).Narsist kişilerin kendi benliklerinin tek olduklarına inanmaları , ve kendilerine dair yoğun paylaşımlarda bulunmaları sosyal platformlarda onları aktif göstermektedir. Benlik, birinin varlığının çekirdeğindeki bir şey olarak düşünülebilir. Bazen birisinin kimliğinin özü olarak da ifade edilir(alıntılayan:Alanka, Cezik 2016 )(aktaran: Hood, 2014 s.134).Kimlik, psikolojik olarak kişinin kendisini o kişi olarak görüp ifade etmesi olarak tanımlanırken kişinin kendisi hakkında sahip olduğu imaj, görüş, bilgi vb. temsilleri ifade etmektedir. Özetle kişinin kendine bakışının bir ifadesidir(alıntılayan:Alanka, Cezik 2016 )(aktaran:Bilgin, 2007 s.78).Kimlik arayışlarında özellikle beliren yetişkinler kendilerini farklı şekilde dijital ortamlarda ifade etmektedirler. Sosyal medya insana, kişinin kendisini istediği gibi tanımlayacağı yeni bir kimlik yaratabileceği bir ortam ve izlenebileceği bir podyum sunmaktadır(AlankaÖ., Cezik A. 2016 s.567).Bu dijital ortamda kişiler benliklerinden çıkarak başka bir birey gibi hareket edebilir. Bunu Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi Kuramıyla açıklamak mümkündür. Kuram temel ihtiyaçlarımızı piramidin basamaklarıyla tasvir eder. (Yıldırım, 2015)’e göre Kuramın üçüncü basamağında yer alan ait olma ve sevgi; dördüncü basamağında yer alan saygı ihtiyacını doyurmak adına bireyler sevmek, sevilmek, bir gruba ait olmak, şefkat, beğenilmek, takdir edilmek, tanınmak, değer görmek gibi ihtiyaçlarını doyurmak amacıyla hareket ederler ve sosyal medyada diğer kullanıcılar tarafından beğenilmek, onların ilgisini çekmek adına paylaşımlarına yön verirler. Kendilerini en iyi gördükleri resimleri paylaşır, kendilerini en iyi ifade ettiklerini düşündükleri cümleleri sıralar ve en dikkat çekici konumlarda yer bildirimi yaparak diğer kullanıcılara hayatlarının “en”lerini sunarlar.
Yöntem
Bu araştırma, günümüzde gittikçe artan sosyal medya kullanımının kişilerde kendilerini daha iyi gösterme eğilimlerini incelemek amacıyla yapılmıştır. Narsisizmin kendini üstün görme, takdir ve ilgi bekleme, daima en iyi olma çabasıyla beslenen doğasını, sosyal medya kullanımı düşüncemize göre beslemektedir. Temelde yatan güvensizlik ile kendilerini olduğundan iyi gösterme eğilimi birleştiğinde günümüzdeki çılgın sosyal medya kullanım açlığının doğduğu ve bu ikilinin birbirinden beslendiği temel görüş olarak benimsenmiştir. Çalışmamız gelişen dünyanın sahne adayları olan üniversite öğrencilerini hedef alarak bu ilişkinin varlığının olup olmadığını kanıtlamaktır.
Araştırma deseni: Araştırma ilişkisel araştırma türüne göre yapılmıştır. İki ve daha fazla sayıdaki değişken arasındaki ilişkileri, birlikte değişimin varlığını veya derecesini belirlemeyi amaçlar. Korelasyonel araştırmaların, nedensel karşılaştırma türleri vardır.
Araştırma evreni: Başkent Üniversitesi Eğitim Fakültesi 2016-2017 öğrencilerinden oluşmaktadır. Beliren Yetişkinlik dönemindeki 200 katılımcıyla araştırma gerçekleşmiştir. Öğrencilerin bazılarının cevap vermemesi sonucunda evren 180 kişiye düşmüştür.
Veri Toplama Araçları ve Verilerin Toplanması
Kişisel Bilgi Formu: Kişilerin cinsiyetini, eğitim durumunu, ekonomik durumunu, mesleğini öğrenilmek amacıyla kişilere sosyal medya kullanım tutum ölçeğiyle birlikte verilen formdur. Form araştırmacıların da eklemeleriyle yeniden düzenlenmiş olup çalışmaya katılacak olan kitlenin demografik bilgilerini almayı hedeflemektedir.
Sosyal Medya Tutum Ölçeği: Argın (2013) tarafından öğrencilerin sosyal medyaya ilişkin tutumlarını tespit etmek amacıyla 23 maddelik bir ölçek geliştirilmiştir. Sosyal Medya Tutum Ölçeğinin (SMTÖ) Alpha değeri 0,85 olarak hesaplanmıştır (Argın,2013). Edinilen bilgiler araştırmacılar tarafından sosyal medya tutum ölçeği ve kişisel bilgi formu ile bizzat toplanmıştır. Kişilerin sosyal medya kullanımına yönelik davranışlarını belirlemek adına kullanılmıştır. “Paylaşım ihtiyacı”, ”sosyal yetkinlik”, “sosyal izolasyon”, “öğretmenlerle ilişki” alt boyutlarında ölçekte incelemektedir. Kesinlikle katılmıyorum, katılmıyorum ,kararsızım, katılıyorum ve kesinlikle katılıyorum biçiminde sorular yanıtlanmaktadır. Testten alınabilecek puanlar 23-115 arasında değişmektedir. Ölçekte 3., 7., 11., 14., 22. ve 23. maddeler olumsuz olduğu için ters kodlanmıştır. Verilerin ortalama puanları 1-2,33 arasında olanlar “olumsuz tutum”, 2,34 ile 3,66 arasında olanlar “kısmen olumlu tutum”, 3,67 ile 5 arasında olanlar “olumlu tutum” olarak değerlendirilmiştir(ALİCAN & SABAN, 2013)
Narsistik Kişilik Envanteri: Narsistik Kişilik Envanteri, Dr. Robert Raskin ve Dr. H.C.S. Hall tarafından ilk kez 1979 yılında geliştirilmiştir. Ardından, Dr. Robert Raskin ve Dr. Howard Terry tarafından günümüzde uygun hale getirilmiştir. Ölçeğim Türkçeye çevirisi, geçerlik ve güvenirlik çalışması 2000 yılında, Hakan Kızıltan tarafından “Narcissistic Personality Inventory (NPI) Ölçeğinin Türkçe Formu Dil Eşdeğerliliği, Güvenilirlik ve Geçerlilik Çalışmaları” adlı yüksek lisans teziyle yapılmıştır. Bu araştırma sayesinde narsisizmin sayısal verileri elde edilmiş olup Türkiye yazın çalışma sahasına olanakları yaratmıştır. (Timuroğlu ve İşcan, 2008). Daha sonra 2006 yılında, NPI ölçeği 16 soruya indirilerek yeniden düzenlenmiştir(Ames, 2006).Ölçeğin Türkçeye geçerlilik ve güvenirlik çalışması ise Salim Atay tarafından 2009 yılında yapılmıştır (Atay, 2009).Elde edilen bulgular, envanterin güvenirlik düzeyinin, orijinal formun değerleri ile karşılaştırıldığında yeterli olduğunu göstermektedir. Her iki uygulamada da ölçeğin yapı geçerliliği kanıtlanmıştır(ATAY, 2009).
Birinci ve İkinci Uygulama Güvenirlik Değeri tabloları.
Tablo1
Cronbach’s Alpha Değeri |
Madde Sayısı |
,570 |
16 |
Tablo2
Cronbach’s Alpha Değeri |
Madde Sayısı |
,627 |
16 |
Ölçek ve form aracılığıyla toplanan veriler SPSS 15.0 programı ile analiz edilmiş, anlamlılık düzeyi, 05 olarak alınmıştır. Araştırmadaki verilerin değerlendirilmesinde Pearson Kolerasyon Testi kullanılmış, sonuçlar.95 anlamlılık düzeyinde değerlendirilmiştir. Ölçekteki verilere ilişkin frekans ve yüzde dağılımları hesaplanmış, tablo ile gösterilmiştir
Sayıltılar
Üniversite öğrencilerinin sosyal medya tutum ölçeğine ve narsisizm ölçeğine gerçek durumlarını yansıtan yanıtlar verecekleri kabul edilmiştir.
Sınırlıklar
Çalışma grubunun uyum düzeyleri Sosyal Medya Tutum Ölçeği ve Narsisizm Ölçeğinin ölçtüğü niteliklerle sınırlıdır.
Çalışma grubu 180 kişi ile sınırlıdır.
Çalışmada ağırlık cinsiyet grubu kadındır.
Alt Amaçlar
BULGULAR
Bulgular
Demografık bilgiler tablo halinde verilmiştir. Çalışmaya 180 öğrenci katılmıştır.
Tablo3
Değişkenler |
N |
% |
|
Cinsiyet |
Kadın |
155 |
86,1 |
Erkek |
25 |
13,9 |
|
Üye olma |
Üye |
173 |
96,1 |
Değil |
7 |
3,9 |
|
3. Gelir Durumu |
Düşük |
1 |
,6 |
Orta |
154 |
85,6 |
|
Yüksek |
25 |
13,9 |
|
Kullanım Sıklığı* |
Her gün bir kereden fazla |
148 |
82,2 |
Her gün bir kere |
21 |
11,7 |
|
Haftada bir kereden fazla |
6 |
3,3 |
|
Haftada bir kez |
3 |
1,7 |
|
Ayda birkaç kere |
2 |
1,1 |
|
Harcağıdınız Ort Süre |
5-10dk |
37 |
20,6 |
11-30dk |
63 |
35,0 |
|
31-60dk |
49 |
27,2 |
|
61-120dk |
20 |
11,1 |
|
121dk ve daha fazla |
11 |
6,1 |
|
Bağlanma Ortamı |
Ev |
79 |
43,9 |
internet kafe |
3 |
1,7 |
|
kablosuz ağ |
84 |
46,7 |
|
Hepsi |
14 |
7,8 |
|
Bağlandığınız Araç |
|||
mobıl cihazlar |
174 |
96,7 |
|
dizüstü pc |
5 |
2,8 |
|
masaüstü pc |
1 |
,6 |
|
Sosyal Medya Sitesi* |
|
100 |
|
|
75 |
||
Youtube |
125 |
||
Myspace |
9 |
||
Wikipedia |
20 |
||
Tumblr |
13 |
||
|
133 |
||
Snapchat |
90 |
||
|
92 |
||
Scorp |
6 |
||
Periscope |
5 |
||
Swarm |
32 |
||
Messenger |
30 |
||
Vine |
8 |
||
Diğer |
14 |
Tablo3 e bakıldığında öğrenci cinsiyeti farklı bir dağılıma sahiptir. %86,1 kadın %13,9 erkek toplam 180 öğrenci bulunmaktadır. Diğer yandan bakıldığında öğrencilerin çoğunluğunun (%96,1) sosyal medya üyeliği bulunmaktadır. Öğrencilerin genel popülasyonunun orta düzey gelir seviyesine ait olduğu saptanmıştır. Gelir seviyesi, orta olan öğrenci sayısı 154 (%85,6) ile geneli kapsamaktadır. Öğrencilerin %82,2’si sosyal medya sitelerini her gün bir kereden fazla kullandığını belirtirken,%3,3 ile haftada birkaç kez kullandığını belirtmiştir. Bu aradaki fark sosyal medya kullanımının insan hayatındaki yerini gözler önüne sermektedir. Sosyal medya kullanıcılarının en çok tercih ettiği üç mecra; (%73,8)İnstagram, (69,4)Youtube,(%55,5)Facebook’tur.
Öğrencilerin Sosyal Medyaya Yönelik Tutumları araştırma alt amaçları doğrultusunda öncelikle öğrencilerin sosyal medyaya yönelik tutumları maddeler şeklinde ve ölçek geneli için analiz edilmiş, elde edilen bulgular aşağıdaki tablo 4’te verilmiştir.
Tablo 4
Sıra No |
X (Ortalama) |
SS(Std.Sapma) |
|
1 |
Sosyal medya siteleri sayesinde arkadaşlarımın beni fark etmesini isterim. |
2,85 |
1,224 |
2 |
Sosyal medya siteleri sayesinde yeni bir kişilik kazandığımı hissediyorum. |
2,15 |
1,100 |
3 |
Sosyal medya sitelerinin beni arkadaşlarımdan uzaklaştırdığını düşünüyorum. |
3,61 |
1,059 |
4 |
Sosyal medya sitelerinde gördüğüm paylaşımları arkadaşlarımla sohbet konusu yapmak hoşuma gidiyor. |
3,87 |
0,980 |
5 |
Sosyal medya sitelerindeki içerikler hakkında yorum yapmak hoşuma gidiyor. |
3,52 |
1,095 |
6 |
Sosyal medya sitelerinde yazı, video, müzik vb. paylaşımlarda bulunmaktan hoşlanıyorum. |
3,51 |
1,106 |
7 |
Sosyal medya sitelerinin beni ailemden kopardığını düşünüyorum. |
3,67 |
1,180 |
8 |
Sosyal medya siteleri sayesinde yalnızlıktan kurtulduğumu düşünüyorum. |
2,13 |
1,140 |
9 |
Sosyal medya sitelerinde öğretmenlerimi takip etmeyi seviyorum. |
2,67 |
1,352 |
10 |
Öğretmenlerimin yazdıklarımı takip etmesi hoşuma gidiyor. |
2,58 |
1,348 |
11 |
Sosyal medya siteleri yüzünden aileme yeterince vakit ayıramıyorum. |
3,73 |
1,234 |
12 |
Paylaşımlarımın arkadaşlarım tarafından beğenilmesinden hoşlanıyorum. |
3,75 |
1,028 |
13 |
Sosyal medya siteleri sayesinde ortak ilgi ve amaçlara sahip olduğum kişilere ulaşabileceğimi düşünüyorum. |
3,65 |
1,016 |
14 |
Sosyal medya siteleri yüzünden diğer sosyal aktivitelere yeterince vakit ayıramıyorum. |
3,80 |
1,068 |
15 |
Sosyal medya sitelerinde zaman geçirmekten mutlu oluyorum. |
3,65 |
0,912 |
16 |
Özel ilgi duyduğum arkadaşıma sosyal medya siteleri aracılığıyla duygularımı daha rahat ifade edebiliyorum. |
2,82 |
1,273 |
17 |
Sosyal medya siteleri sayesinde düzenlenen etkinliklerden haberim olması hoşuma gidiyor. |
3,84 |
1,018 |
18 |
Sosyal medya siteleri sayesinde daha fazla arkadaşımın olacağını düşünürüm. |
2,36 |
1,176 |
19 |
Öğretmenlerimin sosyal medya sitelerinde beni takip etmesi kendimi değerli hissetmemi sağlıyor. |
2,51 |
1,248 |
20 |
Sosyal medya siteleri sayesinde saygınlık ihtiyacımın karşılandığını düşünüyorum. |
2,2 |
1,110 |
21 |
Arkadaşlarımın paylaşımlarım hakkında yorum yapmaları beni mutlu ediyor. |
3,37 |
1,163 |
22 |
Sosyal medya siteleri yüzünden derslerime yeterli özeni gösteremiyorum. |
3,63 |
1,232 |
23 |
Sosyal medya siteleri yüzünden arkadaşlarıma yeterince vakit ayıramıyorum. |
3,41 |
0,968 |
Genel |
3,19 |
0,118 |
Tablo incelendiğinde öğrencilerin sosyal medyaya yönelik tutumlarının (x=3.19)kısmen olumlu oldukları söylenebilir. Öğrencilerin%96.1’inin sosyal medya sitelerine üyeliklerinin bulunması bu durumu destekler niteliktedir. Kahyaoğlu ve Çelik (2011) tarafından ortaöğretim ve yükseköğretimde öğrenim gören öğrencilerin internet kullanımına yönelik tutumlarını ortaya koymak amacıyla yapılan araştırmaya göre öğrencilerin olumlu tutum içinde oldukları belirlenmiştir. Bu sonuç araştırmamızda elde ettiğimiz sonuçla benzerlik taşımaktadır.
Tablo 5
Group Statistics |
|||||
cinsiyetiniz nedir? |
N |
Mean |
Std. Deviation |
Std. Error Mean |
|
sosyal medya tutumu |
Kadın |
155 |
1,2516 |
,43535 |
,03497 |
Erkek |
25 |
1,2800 |
,45826 |
,09165 |
|
narsist yönelimi |
Kadın |
155 |
1,7355 |
,44250 |
,03554 |
Erkek |
25 |
1,7200 |
,45826 |
,09165 |
Independent Samples Test |
||||||||||
Levene’s Test for Equality of Variances |
t-test for Equality of Means |
|||||||||
F |
Sig. |
T |
df |
Sig. (2-tailed) |
Mean Difference |
Std. Error Difference |
95% Confidence Interval of the Difference |
|||
Lower |
Upper |
|||||||||
sosyam medya tutumu |
Equal variances assumed |
,331 |
,566 |
-,300 |
178 |
,764 |
-,02839 |
,09451 |
-,21489 |
,15812 |
Equal variances not assumed |
-,289 |
31,392 |
,774 |
-,02839 |
,09810 |
-,22835 |
,17158 |
|||
narsist yönelimi |
Equal variances assumed |
,099 |
,753 |
,162 |
178 |
,872 |
,01548 |
,09584 |
-,17364 |
,20461 |
Equal variances not assumed |
,158 |
31,650 |
,876 |
,01548 |
,09830 |
-,18484 |
,21581 |
Tablo 5 incelendiğinde kızlar ile erkeklerin sosyal medyaya yönelik tutumları arasında anlamlı bir fark olduğu görülmektedir [, p<0.05]. Aradaki fark istatistiksel olarak 0.05 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 6
Descriptive Statistics |
|||
Mean |
Std. Deviation |
N |
|
gelir durumunuz |
2,1333 |
,35690 |
180 |
narsist yönelimi |
1,7333 |
,44345 |
180 |
Correlations |
|||
gelir durumunuz |
narsist yönelimi |
||
gelir durumunuz |
Pearson Correlation |
1 |
-,127 |
Sig. (2-tailed) |
,089 |
||
Sum of Squares and Cross-products |
22,800 |
-3,600 |
|
Covariance |
,127 |
-,020 |
|
N |
180 |
180 |
|
narsist yönelimi |
Pearson Correlation |
-,127 |
1 |
Sig. (2-tailed) |
,089 |
||
Sum of Squares and Cross-products |
-3,600 |
35,200 |
|
Covariance |
-,020 |
,197 |
|
N |
180 |
180 |
Gelir durumu ve narsist yönelimlerin incelendiği tabloda ikili arasındaki ilişkinin (0,089<α)anlamlılık düzeyinde (-0,127) olduğu saptanmıştır. Bu sonuçtan hareketle gelir durumu ve narsist yönelim arasında zayıf düzeyde ancak ters yönlü bir ilişki olduğunu söyleyebiliriz. İlişkinin var olduğu kanıtlanmış olmakla beraber zayıf olmasının sebebi örneklem sayısındaki sınırlılık ve örneklemin sadece belli bir grubu kapsayan öğrencilerden oluşması olabilir.
Correlations |
|||
narsist yönelimi |
sosyam medya tutumu |
||
narsist yönelimi |
PearsonCorrelation |
1 |
,152* |
Sig. (2-tailed) |
,042 |
||
N |
180 |
180 |
|
sosyal medya tutumu |
PearsonCorrelation |
,152 * |
1 |
Sig. (2-tailed) |
,042 |
||
N |
180 |
180 |
|
*. Correlation is significant at the 0.05 level (2-tailed). Araştırmada yapılan analiz sonucu .95 güvenirlik düzeyinde sosyal medya kullanım tutumu ve narsisizm arasında çok düşük düzeyde bir ilişki bulunmuştur. Bu ilişkinin düzeyi oldukça az olduğundan değişkenler arasında bir ilişki olmadığına birbirlerini etkilemediklerine karar verilmiştir. |
Tartışma
Araştırma sonucunda elde edilen bulgulara göre üniversite öğrencilerinin genel olarak sosyal medyaya yönelik tutumlarının kısmen olumlu olduğunu, katılımcıların en az bir sosyal paylaşım sitesine üyelik oranının %96.1 olması ile söyleyebiliriz.
Yapılan bazı araştırmalara göre erkekler sosyal medya yönelik, kadınlara oranla daha olumlu tutum sergilemektedirler (Alican, 2013). Araştırma örnekleminde yer alan %86.1 kadın popülasyonu ve %13,9 erkek popülasyonunun sosyal medyaya yönelik tutumları arasında anlamlı farklılık bulunmuştur.
Araştırmada yer alan katılımcıların %85.6sının orta düzey gelir seviyesinde oldukları bilinmekle birlikte araştırma bulgularına göre narsizm ve gelir seviyesi arasında düşük düzeyde ve ters yönde bir ilişki saptanmıştır.
Araştırma bulguları göz önünde bulundurulduğunda sonuç olarak sosyal medya kullanım tutumu ve narsizm arasında çok düşük düzeyde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Ancak sınırlılıklar, örneklem çeşitliliklerine göre farklılıklar gösterebileceği düşünülerek araştırma sonucunda ilişki olmadığına ulaşılmıştır.
Öneriler
Sosyal medya tutumu ve narsizm ile ilgili yapılacak araştırmalarda seçilen örneklemin sosyoekonomik düzeylerindeki heterojenlik araştırma bulguları açısından daha sağlıklı veriler sunacaktır. Araştırmadaki tanıma formunda bulunan gelir düzeyi bölümünü yüksek olarak işaretleyen katılımcıların narsist eğilimli olmaları bulgusu göz önünde bulundurularak, gelir düzeyleri heterojen olan bir örneklemde çalışmak daha anlamlı sonuçlar sunmaya yardımcı olabilir. Çalışılan örneklemin cinsiyet dengesinin sağlanmış olması cinsiyet ara değişkeni baz alınarak yapılan yordamalarda daha etkili olacaktır.
Araştırma bulgularından yola çıkarak; Katılımcıların önemli bir bölümü sosyal medyayı uzun zamandır kullanmaktadır. Eğitim sistemi içerisinde sosyal medya araçları kullanılarak gerçekleştirilecek etkinlikler üniversite öncesi eğitim kurumları açısından erkin eğitim ve öğretim araçları haline getirilebilir. Her gün aktif kullanım süreleri bu konuyu destekler niteliktedir.
KAYNAKÇA
Alanka, Ö., & Cezik, A. (2016). Dijital Kibir;Sosyal Medyadaki Narsistik Ritüellere İlişkin Bir İnceleme. Trt Akademi.
Ali Eryılmaz, H. A. (2011). Beliren Yetişkinlik Döneminde Özsaygı,Cinsiyet ve Toplumsal Cinsiyet Rolllerine Göre Romantik Yakınlığın İncelenmesi. Edam, 587-600.
Ames, D. R.,Rose, P. ve Anderson, P. C. (2006). The NPI-16 as A ShortMeasure of Narcissism, Journal of Research in Personality.
Argın, F.S, Ortaokul Ve Lise Öğrencilerinin Sosyal Medyaya İlişkin Tutumlarının İncelenmesi, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Yeditepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2013.
Arnett, J. J. (2007d). EmergingAdulthood: What is it, andwhatis it goodfor? Child Development Perspectives, 1(2), 68-73.
Arnett, J. J. (2000). Emerging adulthood: A theory of develop-ment from the late teens through the twenties. American Psychologist, 55, 469-480.
Atay, S. (2009). Narsistik Kişilik Envanterinin Türkçeye Standardizasyonu, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi 11/1.
Doğan, A., & Cebioğlu, S. (2011). Beliren Yetişkinlik:Ergenlikten Yetişkinliğe Uzanan Bir Dönem. Türk Psikolojik Yazıları, 11-21.
Hyman, S. (1989), Acil Psikiyatri, Çev: İ. Doğaner, A. Ayan, Ege Üniversitesi Basımevi, Bornova, No:133, İzmir
İşman, A., Buluş, B., & Yıl, K. S. (2016). Sosyalleşmenin Dijitale Dönüşümü ve Dijital Benliğin Sunumu. Trt Akademi.
Kahyaoğlu, M. ve Çelik, H.C., Ortaöğretim ve Yükseköğretim Öğrencilerinin İnternet Kullanımına Yönelik Tutumlarının Çeşitli Değişkenlere Göre İncelenmesi” 5th International Computer&Instructional Technologies Symposium, 22-24September, Fırat University, Elazığ 2011.
Kartal, M. (2011). Türkiye’de Sosyal Medya Raporu. zorlu, sayı:33 sayfa:4.
Kryder, C. L. (2010), “Facebook Friendor Fan? YouDecide”, AmwaJournal,
Nelson, L. J. (2003). Rites ofpassage in emergingadulthood:Perspectives of youngMormons. New Directions in Child andAdolescent Development, 100, 33-50.
T. Suhara, F. Yasuno, Y. Sudo, et al. Dopamine D2 receptors in theinsularcortexandthepersonalitytrait of noveltyseeking. Neuroimage 2001; 13: 891-895.
Vural, Z. A., & Bat, M. (2010). Yeni Bir İletişim Ortamı Olarak Sosyal Medya:Ege Üniversitesi İletişim Fakültesine Yönelik Bir Araştırma. Journal Of Yaşar University, 3348-3382.
Yıldırım, Y. (2015). Tüketici Davranışları Bağlamında Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisinin Yeniden İncelenmesi ve Gösterişçi Tüketim. International Journal Of Social Science, 403-428.
ABD’li iki teknoloji devi IBM ve Google Çin’in kuantum teknolojileri alanında hızla yükselişine karşılık bu alanda araştırmaları hızlandırmak amacıyla Chicago Üniversitesi ve Tokyo Üniversitesi’ne 150 milyon dolar kaynak sağlama kararı aldı.
ABD ve Japonya kuantum teknolojileri alanında hızla yükselen Çin’in önünde kalmaya çalışırken IBM ve Google, Chicago Üniversitesi ve Tokyo Üniversitesi’nde kuantum hesaplama araştırmaları için 150 milyon dolar kaynak sağlayacak.
Kuantum bilgisayarlar bir ilaç molekülünün vücut proteinleriyle nasıl etkileşime gireceğini veya pillerin atomik ölçekte nasıl çalıştığını modellemek gibi klasik bilgisayarların tek başına çözemediği sorunları çözmeye yardımcı olabilecekleri gerekçesiyle en popüler araştırma alanlarından biri olarak değerlendiriliyor.
Çin şifreleme ve silah için kullanılacak malzemelerde olası uygulamalara sahip olan kuantum hesaplama alanına ciddi yatırımlar yaptı.
ABD’li araştırmacılar, Çin’deki laboratuvarların son zamanlarda genellikle devlet medyasında öne çıkarıldığı şekilde ilerleme gösterdiğini ve bazı alanlarda rekabetçi hale geldiklerini belirtti.
Öte yandan kuantum hesaplama uzmanları bu teknolojinin gerçek dünyada faydalar sağladığından emin olabilinmesi için daha fazla temel çalışmanın yapılması gerektiğine dikkat çekiyor.
ABD tarafında ise müttefiklerine daha fazla güvenme ve ABD’de eğitim alarak ülkesine dönen Çinli öğrencilerle ilgili eleştiriler gelmeye başladı.
ABD-Japonya ortaklığı, güvenlik ve ekonomik büyüme ile ilgili sonuçlar verebilecek bilimsel araştırmalarla ilgili Çin ile aralarında Japonya ve Batı Avrupa ülkeleri gibi müttefiklerin de olduğu ABD liderliğindeki kamp arasında bölünmenin giderek derinleştiğine işaret ediyor.
ABD’nin Japonya Büyükelçisi Rahm Emanuel, “Birincil derecede öneme sahip araştırmalar için müttefiklerimize daha fazla güvenmeliyiz” açıklamasında bulundu.
Büyükelçi, yakın zamana dek ABD’nin Çinli öğrencilerin ileri bilimsel alanlarda ABD üniversitelerinde çalışmasına izin vermek konuusnda çok gevşek davradığını söylemişti. Emanuel konuyla ilgili, “Onları finanse ediyorduk. Sadece finanse etmekle kalmayıp ülkelerine dönüp bize karşı rekabet etmeleri için eğitim veriyorduk” ifadelerini kullanmıştı.
Tokyo Üniversitesi Başkan Yardımcısı Hiroaki Aihara, Çin’de kuantım hesaplama alanında gerçekleşen birçok ilerlemenin gizlilik içinde yürütüldüğünü söyledi. Aihara, “Onlar çok zorlu bir rakip” dedi.
Apple Sağlıktan Sorumlu Başkan Yardımcısı Sumbul Desai ile teknoloji ve sağlık ilişkisini konuştuk..
“Hepimiz kendimize ve sevdiklerimize yardım etme şansını hak ediyoruz.” düşüncesi ile çıktığı yol onu Apple Sağlıktan Sorumlu Başkan Yardımcılığına götürmüş. Sağlık alanında, teknolojiyi mobil cihaz ve uygulamaları kullanarak insanlara sağlıkları hakkında bilgi sağlamayı amaçlayan Apple’daki araştırmaları ve yenilikleri Sumbul Desai’den dinledik.
Sumbul Desai Kimdir? Gazetecilikten başlayarak dünyanın en etkili kadınlarından biri olma yolunda uzun bir yol kat ettiniz. Kariyer gelişiminizdeki dönüm noktaları nelerdi?
Tutkumu bugün olduğum yere kadar takip edebildiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum. Ailemin doktor olmam için ısrarına rağmen gazetecilikte başladım ve ardından Disney şirketinde devam ettim. Ama birkaç yıl sonra annem ağır bir felç geçirdi ve hastaneye giderken hissettiğim o çaresizlik ve korku hissini hatırlıyorum. Bu duygu geçmedi ve büyüdü, ta ki bir gün bunu bir daha asla hissetmek istemediğime karar verene kadar. Kariyer değiştirmeyi, tıp fakültesine gitmeyi ve doktor olmayı seçtim. Ama tıpta geçirdiğim zaman şunu fark etmemi sağladı: Güçlenmek için tıp diplomasına ihtiyacınız yok. Hepimiz kendimize ve sevdiklerimize yardım etme şansını hak ediyoruz. Bu da beni Stanford Medicine’de yapmam gereken işe ve ardından Apple’a götürdü.
Şu anda Apple’da Sağlıktan Sorumlu Başkan Yardımcısı olarak çalışıyorsunuz. Apple’ın sağlıktaki misyonundan bahseder misiniz?
Apple’da yaptığımız her şey, insanlara sağlıkları hakkında bilgi sağlamak için yapılıyor. Araçlarımızla, insanların ceplerinde bir telefon ve kollarında bir saatle, geleceklerinin kontrolünü ellerine alabilecekleri fikri gibi. Kalp ritmi, uyku, kardiyo fitness, döngü sapmaları gibi bu içgörüler, insanların kendi sağlıkları hakkında daha bilinçli kararlar almalarına yardımcı oluyor ve onlara doktorları veya sağlık personeliyle iletişime geçebilecekleri somut noktalar veriyor. Kullanıma sunduğumuz tüm özellikler, temelinde gizlilik olmak üzere bilime dayanmaktadır. İnsanlar, doktorlarından bekledikleri gizliliği teknolojilerinden de beklemelidir. Bu nedenle gizlilik, sağlık alanında ve ötesinde yaptığımız her şey için çok önemlidir.
Research uygulaması çalışmalarından bahseder misiniz?
Elbette. Tıbbi araştırmaları destekleme çabalarımız, 400.000’den fazla katılımcıyla türünün en büyük sanal çalışması olan 2017’deki Apple Kalp Çalışmasına kadar uzanıyor. Bu noktadan itibaren, dünyanın dört bir yanındaki araştırmacılar, araçlarımızı kullanarak kendi sanal klinik çalışmalarını üretiyorlar. Bu önemli çünkü geçmişte katılımcılara ulaşmak ve onların katılımı için kolay ve verimli bir yol oluşturmak gerçekten zordu. Bugün, iPhone’u ve Apple Watch’u olan herkes çok sayıda araştırma çalışmasına katılabilir.
Birkaç yıl önce, kalp sağlığı ve hareketlilik, adet sağlığı ve işitme sağlığı dahil olmak üzere, tarihsel olarak yeterince incelenmemiş sağlık alanlarında üç çalışma başlattık.
Amerikan Kalp Derneği ve Brigham ve Kadın Hastanesi ile işbirliği içinde yürütülen Apple Kalp ve Hareket Çalışması, sağlıklı hareketi ve kardiyovasküler sağlığı iyileştirme çabasıyla kalp sağlığını etkileyen ve hareketlilikte veya genel sağlık halinde potansiyel olarak bozulmaya neden olan faktörleri araştırıyor.
Apple Kadın Sağlığı Çalışması ekibimiz, Harvard T. H. Chan Okulu ve Ulusal Çevre Sağlığı Bilimleri Enstitüsü (NIEHS) ile, kadın sağlığı, adet döngüleri ve çeşitli sağlık durumlarıyla ilişkileri üzerine çalışmalar yapıyor. Son olarak Apple, işitme sağlığını etkileyen faktörleri incelemek için Michigan Üniversitesi ile iş birliği yapıyor.
Kadınları etkileyen hastalıkların daha iyi anlaşılmasını sağlama konusunda teknolojinin rolü sizce nedir?
Ben de dahil olmak üzere birçok doktor adet görmeyi başka bir yaşamsal işaret olarak görüyor. Ancak çok uzun süredir tıbbın bu alanı ihmal edildi ve insanlar ihtiyaç duydukları araçlara veya bilgiye sahip değiller. Biz de bu önemli konuya daha fazla dikkat çekmek istedik. Bu nedenle, sizi daha fazla iç görüyle güçlendirmek için Döngü İzleme’yi kullanıma sunduk. Ne zaman yumurtladığınızı bilmenin size çok daha fazlasını söyleyebileceğini gösterdik. Bu nedenle, Apple Watch’taki bilekten sıcaklık algılama sensörünü kullanarak geriye dönük yumurtlama tahminleri oluşturduk. Ayrıca, Apple Kadın Sağlığı Araştırmamızdan elde edilen, katılımcıların %16’sının döngülerinde klinik olarak önemli sapmalar olduğunu gösteren bilime dayalı bir döngü sapmaları özelliği de oluşturduk. Bu nedenle, kadınların döngü modellerinde önemli bir şey olup olmadığını öğrenmelerine yardımcı olan bir özellik geliştirdik. Bu şekilde, altta yatan farklı bir duruma işaret ettiğinde sağlık ekipleriyle iletişime geçmelerini amaçladık.
Adet gören herkesin onu olduğu gibi gördüğü bir dünya hayal ediyoruz. Küçük görülen değil, kutlanması gereken sağlıklarına dair inanılmaz bir anlayış ve bu hedef için çalışmaya devam edeceğiz.
Uyku düzeni, uyku sağlığı, uyku alışkanlıkları deyince bizi neler bekliyor? Bu yöndeki adımlarınız nelerdir?
Uykunun bir kişinin genel sağlığında önemli bir rol oynadığını göz önüne alarak, kullanıcılarımızın uykularını anlamalarına yardımcı olacak özellikler geliştirdik.
Uyku bilimi hâlâ araştırılırken, makine öğrenim modellerimizi eğittik ve giyilebilir bir cihaz için şimdiye kadar incelenen en büyük ve en çeşitli popülasyonlardan biriyle klinik altın standartlarına göre doğruladık. Apple Kalp ve Hareket Çalışmamızdan elde edilen son bulgulara göre, katılımcıların yalnızca %31’i her gece önerilen minimum yedi saatlik uykuyu karşılıyor. Bu rakamlar önemli, çünkü uyku eksikliği insanları diğer sağlık sorunlarının yanı sıra kardiyovasküler hastalık için daha yüksek risk altına sokmaktadır.
Apple Watch, kullanıcılara ne zaman REM, yüzeysel veya derin uykuda olduklarını algılama yeteneği verir. Bu, iPhone ve Apple Watch’ta sunduğumuz Mindfulness ve Meditasyon özelliklerinin yanı sıra Rahatlama ve Uyku Vakti programlarıyla eşleşmektedir. Ayrıca, Meditopia gibi bu alanda kullanılabilecek pek çok harika üçüncü taraf uygulaması vardır.
Kadınlar, koroner arter hastalığı ve diğer kardiyovasküler hastalıklarda erkeklerden farklı kalp hastalığı belirti ve semptomları yaşarlar. Kalbin nasıl sağlığını daha iyi anlamayı amaçlayan çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Kardiyovasküler hastalıklar dünyadaki önde gelen ölüm nedenidir. 70 yaş altı kişilerde bulaşıcı olmayan hastalıklara bağlı ölümlerin yaklaşık %40’ı kardiyovasküler hastalıklardan kaynaklanmaktadır.
Kalp sağlığındaki adımlarımız organik olarak gelişti. İlk Apple Watch’ta kalp atış hızını tanıttıktan sonra, özelliğin alışılmadık bir kalp atış hızını keşfetmelerine ve tıbbi yardım aramalarına nasıl yardımcı olduğunu paylaşan kullanıcılardan notlar almaya başladık. Apple Watch, zaman içinde dünyanın dört bir yanındaki kullanıcıları potansiyel atriyal fibrilasyon belirtileri konusunda uyardı ve daha birçok kişinin kalplerini uzun vadede sağlıklı tutmak için günlük alışkanlıklar edinmesine yardımcı oldu.
Kalp sağlığını keşfetmek için Apple Watch kullanılarak dünya çapında pek çok anlamlı araştırma yapılıyor. Kendi araştırmamız sayesinde, adet döngüleri ve kalp sağlığı ile ilgili farklı iç görüler de öğreniyoruz. Apple Kadın Sağlığı Araştırmasında, polikistik over sendromlu katılımcılarda yüksek tansiyon ve yüksek kolesterol prevalansının 1,7 kat daha yüksek olduğunu bulduk.
Kadınlarda menopoz toplumlarda göz ardı edilir. Kadınların menopoz döneminde rehberlik ve destek ihtiyacına dikkat çekiyorsunuz. Bu konudaki araştırmalarınız ve çalışmalarınız nelerdir?
Genel olarak kadın sağlığı – menstrüasyondan menopoza kadar – yıllardır yeterince araştırılmamış ve yeterince çalışılmamış bir alan. Harvard ile kendi çalışmamızı başlatmamızın nedenlerinden biri de bu. Bu çalışma sayesinde, perimenopoz ve menopoz alanlarında yeni keşifler yapmayı umuyoruz.
Araştırma çalışmalarımıza ek olarak, Döngü İzleme, kullanıcılara semptomları gözlemleme yolları sunar; bu, perimenopoz ve menopoza giren kişilerin sağlık yetkilileriyle iletişime geçmek için kullanabilecekleri bilgilerdir.