PrizmaBetGüncelGirişAdresiHızlıveGüvenilirErişim!

Panik atak nedir?

Panik atak nedir? Semptomları nelerdir? Panik bozukluk nedir? Panik atak geçer mi?

Panik Atak Nedir?
Panik atak, beklenmedik bir anda aniden ortaya çıkan ve yoğun korku anksiyete ya da sıkıntı nöbetleridir. Bu nöbetler genellikle 10 dakika içinde zirve yapar ve 10-30 dakika sürebilir. Belirtiler arasında göğüs ağrısı, çarpıntı, nefes darlığı, baş dönmesi, ölüm korkusu gibi durumlar bulunur.

Panik atak anında gözlemlenen semptomlar:

  • Çarpıntı, kalbin küt küt atması ya da kalp atış hızının artması
  • Terleme
  • Titreme ya da sarsılma
  • Soluğun daraldığı ya da boğuluyor gibi olma duyumu
  • Soluğun tıkandığı duyumu
  • Göğüş ağrısı ya da göğüste sıkışma
  • Bulantı ya da karın ağrısı
  • Baş dönmesi, ayakta duramama, sersemlik ya da bayılacak gibi olma duyumu
  • Titreme, üşüme, ürperme ya da ateş basması duyumu
  • Uyuşmalar, hissizlik ya da karıncalanma
  • Bedenine yabancılaşma, gerçekdışı hissetme
  • Çıldırma ya da kontrolü kaybetme korkusu
  • Ölüm korkusu

Panik Bozukluğu Nedir?
Panik bozukluğu, tekrarlayan beklenmedik panik atakları ile karakterizedir. Ataklar arasındaki dönemde başka atakların olacağına dair sürekli bir kaygı duyma hali vardır. Bu durum, hastaların günlük yaşamlarında çeşitli davranış değişikliklerine yol açar.

Panik Bozukluğu Oluşumu:
İlk panik atağı genellikle açıklanamaz bir korku ile başlar. Danışanlar, bu belirtilerle kalp krizi veya felç geçirdiğini düşünerek endişe duyarlar. Atakların tekrarı, hastanın sürekli bir kaygı ve üzüntü içinde olmasına sebep olur. Beklenti anksiyetesi, yeni atakların beklentisiyle ortaya çıkar.

Agorafobi Nedir?
Panik atak yaşayan danışanların büyük bir kısmı, bu atakların geleceği yerlerden kaçınmaya başlar. Bu duruma agorafobi denir; danışanlar yalnız kalmaktan, kalabalık yerlerden veya belirli alanlardan kaçınırlar.

Panik Atak geçer mi?

Evet, panik atak geçer. Doğru tedavi yöntemiyle zamanla panik atakların sıklığını ve şiddetini azaltılabilir. Tedavi yöntemleri arasında psikoterapi (özellikle bilişsel davranışçı terapi) ve ilaç tedavisi yer alır. Bu yaklaşımlar, belirtileri yönetmeye ve atakların tekrarını önlemeye yardımcı olabilir. Ayrıca, stres yönetimi teknikleri ve yaşam tarzı değişiklikleri de süreci destekleyebilir.

20 Yıl Sonra Tanı Alan Hastalar Var

Herediter Anjioödem hakkında, tanısı 20 yıl sonra konulabilen hastalar olduğu bildirdi.

Herediter Anjioödem hakkında, tanısı 20 yıl sonra konulabilen hastalar olduğu bildirdi.

Tüm dünyada 16 Mayıs tarihinde kutlanan “Dünya Herediter Anjioödem Günü” kapsamında Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği (AİD) Herediter Anjiyoödem Hastaları Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği (HAÖDER) ile Ankara’daki kahvaltı etkinliğinde buluştu.

Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği ve HAÖDER Hasta ve Hekimleri Buluşturdu

Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği ve HAÖDER, Dünya Herediter Anjioödem Günü etkinlikleri kapsamında, Ankara’da hastaları ve hekimleri kahvaltı etkinliğinde buluşturdu. Katılımcılar hem baharın coşkusunu açık alanda aktiviteler yaparak yaşadılar hem de nadir görülen Herediter Anjioödem hastalığı ile ilgili önemli bilgiler edindiler. Deri ve iç organlarda, tekrarlayan şişliklerin oluşması ile karakterize nadir görülen kalıtsal bir hastalık olan Herediter Anjioödem (HA) adında “Herediter” sözcüğü hastalığın kalıtsal yönünü, “Anjioödem” sözcüğü ise oluşan şişlikleri ifade ediyor. Toplumda her 10 bin kişide 1 görüldüğü için nadir kabul edilen bu hastalıkta “anjioödem” olarak isimlendirilen şişlikler gırtlakta olduğunda hastanın nefes almasını güçleştirerek ölüme neden olabiliyor. Şişlikler barsak duvarındaki olduğunda barsak düğümlenmesi ile karıştırılarak gereksiz ameliyatlara sebebiyet verebiliyor. Ülkemizde şu an tanı konmuş herediter anjioödemli hasta sayısının yaklaşık 500 kadar olduğunu belirten AİD Başkanı Prof. Dr. Dilşad Mungan, “Ancak ülkemizde yaklaşık 1500 kadar hasta olduğu düşünülmektedir; akraba evliliğinin yaygın olması nedeni ile hasta sayısı daha fazla da olabilir. Rakamlardan anlaşılabileceği gibi Türkiye’de bu hastaların büyük çoğunluğu henüz tanı almamıştır. Çünkü Anjioödem atakları sıklıkla ″alerji” ile karışabilir ve sanki bir alerjiymiş gibi tedavi edilir ise hastanın hayatı tehlikeye girebilir. Çünkü alerji ilaçları bu hastalığın tedavisinde etkili değildir ve yaşamı tehdit eden atakları durduramazlar” diye konuştu.

“Hekimlerin Aklına Gelmeyen Bir Yetim Hastalıktır”

Hastaların yaklaşık olarak yarısının hayatlarında en az bir defa solunum yolunda tıkanma yaşadığını ifade eden Mungan, “En korkulan atak şekli budur; çünkü tanı almamış hastalar doğru tedavi edilmediklerinde yaklaşık her 4 kişiden 1’i atak sırasında hayatını kaybeder. Ölüm riskini ortadan kaldırmak için yapılabilecek en iyi şey hastaların doğru tanı almasını sağlamaktır. Ülkemizde bir herediter anjioödem hastası yakınmaları başladıktan ortalama 20 yıl sonra tanı almaktadır. Bunun en önemli nedeni tanının hekimlerin aklına gelmemesidir. Bu yüzden “yetim” hastalık sınıfında kabul edilir” dedi. Bu hastalıktan kuşku duyulduğunda tarama testi olarak kompleman-4 düzeyleri bakılması gerektiğini hatırlatan Mungan bu testin hem ucuz hem de ülkemizin hemen her yerinde mevcut olduğunu ifade ederek şunları söyledi: “Kompleman-4 düzeyi düşük saptanan hastalarda tanıyı doğrulamak için “C1 İnhibitör düzeyi” ve “C1 inhibitör fonksiyonunun bakılması gerekir.”

“Bu. Hastalık Okul ve İş Hayatındaki Başarıyı Önlüyor

“Hastaların neredeyse tümü bu hastalığın okul ve iş hayatında başarılı olmalarını engellediğini düşünmekte ve belirsizliğin getirdiği ciddi psikolojik sorunlar ile karşı karşıya bulunmaktadırlar. Hastalığın ataklarını her türlü travma, stres, enfeksiyon başlatabileceği gibi bazı hormonlar ve ilaçlar da tetikler. Tanısı konan hastalarda bu hormonların, ilaçların kullanılmaması ve hastanın travmalardan kaçınması gerekir. Ancak her zaman atakları tetikleyen bir etmen saptanamayabilir.” Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği, hastalığın hekimlerce daha iyi tanınması için hem bağımsız olarak hem de Sağlık Bakanlığı ile ortaklaşa eğitimler ve bilgilendirme toplantıları düzenliyor. Bunun amacı hastalık farkındalığının hem toplumda hem de hekimler arasında arttırılması. Her yıl Dünya herediter anjioödem günü olan 16 Mayıs ve takip eden haftada bir araya geliyoruz. Ülkemizde bu amaçla kurulan hasta destek grupları Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği ile iş birliği halinde çalışarak hastalığa karşı farkındalık yaratmaya çalışıyor. Sonuç olarak Türkiye’de hekimlerin ve toplumun duyarlılığının artması ile HEREDİTER ANJİOÖDEM hastalarının doğru tanı ve tedaviye ulaşmaları mümkün olabilecek Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği hem bağımsız eğitim ve bilgilendirme etkinlikleri ile hem de Sağlık Bakanlığı ile gerçekleştireceği ortaklaşa çalışmalar kapsamında hastaların doğru tanı ve tedaviye ulaşmasını kolaylaştırmaya devam ediyor. (BSHA)