Birol BOZKURT
TCMB’nin zorunlu karşılıklar ve likidite politikalarında yaptığı düzenlemeler, bankaların kârlılığını desteklemeyi hedeflerken, BDDK’nın kararı bireysel kredilerde gevşemeye yol açabilecek bir adım olarak değerlendiriliyor. Bu adımlar, bankaların özellikle tüketici kredilerinde daha aktif rol oynaması için fırsat sunarken, piyasa faiz oranlarının aşırı düşmesinin de önüne geçilmek isteniyor.
Ekonomistler genel olarak, alınan kararların bankacılık sektörüne olumlu etkileri olacağını, ancak ekonominin genel gidişatını büyük ölçüde etkilemeyeceğini öngörüyorlar.
Ekonomistler ayrıca BDDK ve TCMB’nin attığı bu adımların özellikle bireysel kredi piyasasında bir hareketlenmeye neden olabileceğini, ancak bankaların temkinli yaklaşımını sürdüreceğini öngörüyor. Merkez Bankası’nın, özellikle Kur Korumalı Mevduat (KKM) çözülmesini hızlandırarak TL’ye geçişi teşvik eden bu hamlesi, kısa vadede sektörde rahatlama sağlasa da, uzun vadede daha kapsamlı adımlar gerektirebileceği ifade ediliyor.
Yüzde 2 sınırı gevşeme hızını etkileyebilir
Merkez Bankası verilerine göre tüketici kredilerinde yüksek seyir devam ediyor. 13 Eylül haftasında ortalama ihtiyaç kredisi faizi yüzde 73,65 olurken, KMH dahil ihtiyaç kredi faizi yüzde 75,84’e kadar çıktı.
Taşıt kredilerinde dalgalı seyrin devam ettiği görülürken 13 Eylül haftasında taşıt kredi faizi yüzde 43,78’e konut kredi faizi yüzde 43,22’ye düştü. Kredi kartı ve ihtiyaç kredisi faizlerinde görülen bu yüksek oranlar, bireylerin krediye erişimini sınırlarken, BDDK’nın attığı bu adımlar bankaların kredi koşullarını gevşetmesine olanak sağlayabileceği şeklinde değerlendiriliyor.
Diğer yandan, mevduat faizleri de yüzde 50-60 bandında seyrediyor. Yine 13 Eylül haftasında 1 aya kadar ortalama TL mevduat faizi yüzde 41,01 olurken, 3 aya kadar TL mevduat faizi yüzde 60,16, 6 aya kadar TL mevduat faizi yüzde 52,10, 1 yıla kadar TL mevduat faizi yüzde 50,96 düzeyinde bulunuyor. Ayrıca Merkez Bankası, bankaların TL kredilerindeki büyümesini kontrol altına almak amacıyla uyguladığı yüzde 2’lik sınırla, bankaların toplam kredi hacimlerini kısıtlamış durumda. Bu düzenleme, bankaların tüketici kredilerine yönelmesini engellese de, BDDK’nın sermaye yeterliliklerine ilişkin son düzenlemeleri, bu sınırın gevşetilmesine kapı aralayabilir.
Ekonomist Prof. Dr. Hakan Kara: “Amaç bankaların azalan kârlılıklarını sınırlamak”
TCMB’nin faiz aracının kullanımı nispeten şeffaflaşırken, faiz dışı araçlarına dair (döviz müdahaleleri, zorunlu karşılıklar, KKM vs) uygulamalar, sadeleşme çabalarına rağmen, karmaşık ve gizemli kalmaya devam ediyor. Dün gece yapılan düzenleme ile TL mevduat için ayrılan TL zorunlu karşılıklar artırılırken, döviz mevduat için tutulan TL zorunlu karşılık düşürüldü.
Buraya kadar bile yorumlaması zor olabilir, biliyorum, ama daha bitmedi. Aynı zamanda TL zorunlu karşılıklara faiz uygulamasında TL’ye geçiş oranı koşulu kaldırıldı Bitmedi, TL’ye geçiş oranı seviyesine göre uygulanan azami komisyon oranı da yükseltildi. Şair burada ne demek istiyor? Bu yapılanlar birkaç şeyi amaçlıyor.
1-Bankaların kârlılıklarındaki azalmayı sınırlamak (temel amaç bu gibi görünüyor).
2- Bu arada nette bir miktar likidite çekip piyasa faizlerinin çok düşmesini engellemek.
3- Arka planda döviz dönüşümlü KKM’den TL’ye geçişi zorunlu karşılıklara bağlayan koşulu kaldırarak KKM’den çözülmeyi biraz hızlandırmak.
4- Bütün bunları yaparken döviz mevduattan TL’ye geçmeyi teşvik etmeyi sürdürmek.
Özetle, sıkılaşma ya da gevşeme olarak yorumlamak zor. İnce ayar diyebiliriz.
Ekonomist Prof. Dr. Sinan Alçın: Fiyat istikrarı kadar finansal istikrar önceliklendiriliyor
Ekonominin içinde bulunduğu daralma süreci ve Fed başta olmak üzere majör ülkelerin merkez bankalarının faiz indirimine başlamış olmaları TCMB’nin genel seçim sonrasında yürüttüğü politika faizinin yükseltilmesi eğiliminin geriye doğru dönme ihtimalinin kuvvetlendiği bir sürece doğru ilerliyoruz. Burada fiyat istikrarı yanında finansal istikrar amacının da artık öncelenmeye başladığını görüyoruz.
Özellikle son dört buçuk yıl içerisinde alınmış birçok makro ihtiyati tedbir kararı var. Bu finansal sistemi bir anlamda mayınlı bir araziye çevirmiş durumda. Bunların teker teker temizlenmesi bir taraftan normalleşme anlamına gelirken bir taraftan da aslında miktarsal parasal genişleme anlamına geliyor. Dolayısıyla Merkez Bankası her ne kadar politika faizini indirememiş olsa bile en azından kasım ayına kadar mevcut tabela politika faizini 50 düzeyinde tutma niyetinde olduğu anlaşılsa bile miktarsal genişleme yoluyla piyasadaki daralmayı çözmeye çalışıyor.
Eski Hazineci ve Banka Yöneticisi Kerim Rota: Bankalarla ilgili tüm kararları BDDK almalı
Hem BDDK’nın hem Merkez Bankası’nın kararı oldukça teknik kararlar. BDDK’nın kararı daha çok bankaların sermaye yeterliklerini rahatlatacak bir karar. Aslında bankaların sermaye yeterliklerinde şu anda önemli bir sorun görülmüyor kağıt üstünde.
Oluşacak sorunlara karşı bir tampon oluşturmak amacıyla da yapılmış olabilir. Bankalar çok uzun süredir Merkez Bankası’nın yüzde iki sınırı sebebiyle tüketici kredileri ve bireysel kredilerden uzaklaşmıştı. O nedenle onları biraz tüketici kredilerini teşvik etmeye yönelik bir karar da olabilir diye düşünüyorum. Ama tabii ki bütün bunların ötesinde asıl bankacılıkla ilgili en önemli düzenleyici karar bence Merkez Bankası’nın, Türk lirası kredilerdeki yüzde iki sınırı. O durduğu sürece bu tür adımlar sadece bir iyi niyet göstergesi olarak veya ileri yönelik olarak bir rahatlatma amacı taşır.
Bankaları efektif bir şekilde tüketici kredilerine yönlendirmez. BDDK ve Merkez Bankası bu kararları ortak bir şekilde mi aldı? Bence bu tartışılmalı yani burada bir soru işareti var. Benim düşünceme göre aslında bankacılıkla ilgili bütün düzenlemelerin birçoğunun BDDK tarafından yapılması gerekir. Yeter ki senkronize olsun.
Albatros Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Sertaç Ekeke: Dinamiklerde bir değişiklik yok, öncelik bankalar
Merkez Bankası çok büyük denklemde oynamak istemiyor. Piyasanın dinamiklerini şu ana kadar getirdiği noktadan bozmak istemiyor. Ancak bir yandan da bankaların özellikle kârlılık kısmındaki elini güçlendirmeye, daha doğrusu destek olmaya çalışıyor. Ayrıca bir yandan da KKM’deki çözülmeyi hızlandırmak. Ama bu çözülmede döviz yerine TL’ye doğru bir akış olması gerektiği kanaatinde ve faizleri de belli seviyede korumaya çalışıyor.
Bu aslında bankacılık tarafının elini rahatlatan adımlardan bir tanesi olmuş diyebiliriz kısaca. Burada atılan adımlarla birlikte şunu görüyorum ben. Kısa vadede faizlerin belli bir noktaya kadar geri çekilmesi ki geçen hafta yüzde 47’lere kadar inen bir gecelik faiz vardı. Bunu yüzde 50 hattında korumaya çalışıyorlar. Faiz indirimine kadar burayı korumaya çalışacaklar. Dinamiklerde çok büyük bir değişiklik yok, bankaların elini rahatlatacak bir adım atıldı.