TCMB Blog sayfasında, Abdullah Kazdal imzası ve “Dezenflasyon sürecinde çıktı açığı göstergeleri” başlığı ile yayınlanan yazıda, dezenflasyon sürecinde bir gösterge olarak kullanılmak üzere, çıktı açığı ve çıktı fazlası göstergeleri ele alındı.
Çıktı fazlası fiziki üretimin potansiyel üretimin üzerine çıktığı ve çıktı açığı ise üretimin potansiyel üretim seviyesinin altında kaldığı durumları ifade ediyor. Bu açıdan bakıldığında çıktı fazlası talepte güçlü bir seyiri dolayısıyla enflasyon baskısını ifade ederken, çıktı açığı talebin gerilediği ve dezenflasyon sürecinin etkili olduğu bir durumu ifade ediyor.
“Çıktı açığı gözlenebilir bir değişken değil”
Çıktı açığı, enflasyonist baskılar ve buna dair şekillendirilen para politikası açısından önemli bir gösterge olmakla birlikte, gözlenebilir bir değişken değil. Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) kapsamında fiili üretim ve büyüme verileri gözlense de potansiyel üretim seviyesinin ve dolayısıyla potansiyel büyümenin ne olduğunu doğrudan ölçmek mümkün değil. Bu nedenle, çıktı açığının çeşitli yöntemler kullanılarak tahmin edilmesi gerekiyor.
TCMB, bu çıktı açığı veya çıktı fazlasını takip etmek için üç ana başlık altında toplanan göstergerlerden faydalanıyor. Bunlardan ilki istatistiksel filtreleme yöntemi, ikincisi öncü göstergeler içinden kullanılan bir veri serisi ve son yaklaşım ise yarı yapısal genel denge modelleri üzerinden çıktı açığı serileri türetmeye dayanıyor.
Tüm bu yaklaşımlar çerçevesinde, 29 Kasım’da açıklanan 3. çeyrek GSYİH verilerini de içerecek şekilde tahmin edilen serilerin son dönem gelişmeleri, göstergelerin genel olarak daha ılımlı bir talep görünümüne işaret ettiğini ortaya koyuyor. İstatistiki filtrelemeye dayalı tüm göstergeler negatif bölgede yoğunlaşırken, anket bazlı göstergenin pozitif bölgede aşağı yönlü bir seyir halinde olduğu görülüyor. İki göstergesinin negatif bölgeye geçtiği anlaşılan yarı yapısal modeller bazlı grupta da aşağı yönlü gidişat sürüyor.
TCMB Blog sayfasındaki yazısında, Kazdal değerlendirmelerini şöyle sürdürdü;
“Bilindiği üzere, politika faizi 2023 Haziran-2024 Mart arasında kademeli olarak yükseltilirken, sıkı duruş makroihtiyati tedbirlerle desteklenip parasal aktarım güçlendirildi. Model ortalamalarını TCMB’nin son sıkılaştırma döngüsüne girdiği ilgili dönem itibarıyla incelediğimizde, çıktı açığının 2023 yılı ikinci çeyreğinde ulaştığı yüksek pozitif seviyelerden giderek gerilediğini görüyoruz. Bu gerilemenin, parasal sıkılaşmanın gecikmeli etkileriyle son dönemde belirginleştiği de görülmekte. Diğer yandan, farklı yöntemlerden elde ettiğimiz söz konusu göstergelerin azami ve asgari değerlerinden oluşan tahmin bandının, aşağı yönlü daha geniş olduğu gözleniyor. 2023’ün son çeyreğinde takip ettiğimiz 8 göstergeden sadece biri negatif seviyedeyken 2024 3. çeyrek itibarıyla 6 gösterge negatif seviyeye gelmiş durumda.
Sonuç olarak, yakın döneme ilişkin göstergeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde, talebin yavaşlamaya devam ederek enflasyondaki düşüşü destekleyici seviyelere geldiğini ima ediyor. Sıkı para politikası sonucunda sürecek olan iç talepteki dengelenme ve önümüzdeki dönemde negatif düzeylerde gerçekleşeceği öngörülen çıktı açığı, dezenflasyon sürecinin önemli bir bileşeni olacak.”