PrizmaBetGüncelGirişAdresiHızlıveGüvenilirErişim!

Bakan açıkladı: Bir yılda 11 bin çocuk evliliği

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, 2022 yılında 11 bin çocuk evliliğinin gerçekleştiğini bildirdi.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Ankara’daki bir otelde düzenlenen Erken Yaşta ve Zorla Evliliklerle Mücadele İl Eylem Planlarının Desteklenmesi Çalıştayı’nın açılışına katıldı.

Göktaş, konuşmasında, erken yaşta ve zorla evliliğin, sosyal bir sorun ve insan hakları meselesi olduğunun altını çizdi.

‘Kız çocuklarını daha fazla etkiliyor’

Aile Bakanı Göktaş, şunları ifade etti: “Küresel ölçekte kabul edilen görüşe göre, 18 yaşından küçük bireyler çocuk olarak kabul edilmekte. Taraflardan birinin bu yaştan önce yaptığı evlilikler ise erken yaşta evlilik olarak değerlendirilmekte. Bununla birlikte sayısal veriler, erken yaşta ve zorla evliliklerin genellikle kız çocuklarını olumsuz etkilediğini ortaya koyuyor. Ancak erkek çocuklarının da zaman zaman erken yaşta ve zorla evlilik mağduru olduğunu biliyoruz.”

Bir yılda 11 bin ‘erken evlilik’

Göktaş, çocuk evliliğini önlemek için başlatılan çalışmaların meyvelerini verdiğini, ‘erken yaşta evliliklerin resmi verilerde yıllar itibarıyla düşmekte olduğunu’ gözlemlediklerini ifade etti.

Bakan, şöyle devam etti: “Erken yaşta evliliklerin en fazla yaşandığı 2005 yılında 51 bin 944 kız çocuğu evlenmişken, bu sayı 2022 yılı itibarıyla 11 bine gerileyerek, yüzde 78 oranında düşmüştür. Kuşkusuz bu düşüş bizler için yeterli değil. Erken yaşta ve zorla evliliklerin tam olarak ortadan kalkması hedefimiz.”

Merhaba arkadaşlar, bugün sizlere Prizmabet adlı bir bahis sitesinden bahsedeceğim. Prizmabet, Betconstruct altyapısı ile üyelerine kaliteli hizmetler veren ve ülkemizin önde gelen bahis sitelerinden bir tanesidir. 2009 yılında kurulan Prizmabet, lisanslı, güvenilir ve avantajlı bir site olarak dikkat çekmektedir. Prizmabet’te spor bahisleri, canlı bahisler, casino, canlı casino, slot oyunları, sanal sporlar ve daha pek çok seçenek bulabilirsiniz. Prizmabet’te oyun oynamak için aradığınız ortamı fazlası ile bulacaksınız.

Prizmabet’in en önemli özelliklerinden biri de Prizmabet TV kanalıdır. Bu kanal sayesinde bahis sitesinde bulunan müsabakaları üyeler bir ücrete katlanmadan istedikleri zaman takip edebiliyor. Böylece hem heyecanlı hem de kazançlı bir bahis deneyimi yaşayabiliyorsunuz. Prizmabet TV kanalında futbol, basketbol, tenis, voleybol gibi popüler spor dallarının yanı sıra daha az bilinen sporlara da yer verilmektedir. Prizmabet TV kanalını kullanmak için sadece siteye üye olmanız ve yatırım yapmanız yeterlidir.

Prizmabet ayrıca üyelerine bol miktarda bonus ve promosyon da sunmaktadır. Prizmabet’te ilk üyelik bonusu olarak 100 TL deneme bonusu alabilirsiniz. Bunun yanında yatırım bonusları, kayıp bonusları, arkadaş davet bonusu, doğum günü bonusu gibi farklı bonuslar da mevcuttur. Prizmabet bonusları sayesinde daha fazla oyun oynayabilir ve kazancınızı artırabilirsiniz. Prizmabet bonuslarının çevrim şartları da oldukça makul seviyededir.

Prizmabet para yatırma ve çekme işlemleri konusunda da üyelerine kolaylık sağlamaktadır. Prizmabet’te banka havalesi, kredi kartı, papara, cepbank, QR kod, bitcoin gibi farklı yöntemlerle para yatırabilir ve çekebilirsiniz. Para yatırma ve çekme işlemleri 7/24 yapılabilmekte ve kısa sürede hesaplara yansımaktadır. Prizmabet para yatırma ve çekme işlemlerinde herhangi bir komisyon veya kesinti de yapmamaktadır.

Prizmabet müşteri hizmetleri de üyelerine 7/24 canlı destek hizmeti sağlamaktadır. Prizmabet canlı destek ekibi sayesinde site ile ilgili her türlü soru, sorun veya önerinizi iletebilir ve anında çözüm bulabilirsiniz. Prizmabet canlı destek ekibi profesyonel, güler yüzlü ve yardımseverdir.

Sonuç olarak, Prizmabet ülkemizin en iyi bahis sitelerinden biri olarak gösterilebilir. Prizmabet’te hem eğlenceli hem de kazançlı bir bahis deneyimi yaşayabilirsiniz. Prizmabet’e üye olmak için güncel giriş adresini web sitemizden bulabilirsiniz. Prizmabet’e girmek için tıklayınız! Prizmabet’e katıldığınıza pişman olmayacaksınız!

Ateş Kuşları dizisi 20. bölüm fragmanı yayınlandı! ”Bu adam senin neyin?”

ATV’nin sevilen dizisi Ateş Kuşları, heyecan dolu anlarla devam ediyor. Son zamanlarda dikkat çeken diziler arasında yer alan Ateş Kuşları dizisinin 20. bölüm fragmanı izleyicilerle buluştu. İşte Ateş Kuşları dizisinin çok merak edilen 20. bölüm fragmanı…, bahisnow, betist, Tumbet, Turkbet, Ultrabet, Vdcasino, Vegabet, Venusbet, Vforbahis, Wcasino, Wettenbet, Winxbet, Wonodds, Wsbets, Prizmabet,

ATV’nin sevilen dizisi Ateş Kuşları, heyecan dolu anlarla devam ediyor. Son zamanlarda dikkat çeken diziler arasında yer alan Ateş Kuşları dizisinin 20. bölüm fragmanı izleyicilerle buluştu. İşte Ateş Kuşları dizisinin çok merak edilen 20. bölüm fragmanı…

HABERE AİT VİDEO İÇİN TIKLAYIN İZLE

Oyuncu kadrosu ve olay örgüsüyle merakla beklenen Ateş Kuşları dizisi, 16 Haziran Cuma 20.00’de ekrana gelecek 20. bölümüyle yine soluksuz izlenecek. Dizinin başrollerinde; İlayda Alişan (Gülayşe), Hande Soral (Mercan), Burak Tozkoparan (Barbaros), Görkem Sevindik’in (Ali) yer aldığı dizi, Cuma günlerin vazgeçilmez dizileri arasına girmeyi başardı. Peki büyük heyecanla beklenen dizinin yeni bölümde neler yaşanacak? İşte Ateş Kuşları dizisinin 20. bölüm fragmanı…

Ateş Kuşları dizisi 12. bölüm

ATEŞ KUŞLARI 20. BÖLÜM FRAGMANI YAYINLANDI!

ATEŞ KUŞLARI DİZİSİ KONUSU

Hayatın acımasız yüzüyle karşılaşan beş sokak çocuğunun kaderini ele alan Ateş Kuşları, kendilerine “Köksüzler” diyen; en büyüğü 13, en küçüğü 6 yaşında, biri kız, biri otistik, beş sokak çocuğunun, çöplükte kırk günlük bir bebek bulmalarıyla başlayan ve Köksüzler’den  Ateş Kuşları’na dönüşmelerini ele alan ve her zorluklara, acılara karşı koymalarını ele alacak.

 

Ateş Kuşları dizisi

ATEŞ KUŞLARI DİZİ OYUNCULARI

İlayda Alişan (Gülayşe), Hande Soral (Mercan), Burak Tozkoparan (Barbar), Görkem Sevindik (Ali), Nizam Namidar (Nizam), Serkan Ercan (Menderes), Ahmet Saraçoğlu (Çatal), Boncuk Yılmaz (Nazmiye), Gonca Cilasun (Hacer), Erdem Şanlı (Zıpkın), Emir Çubukçu (Sabit), Sedef Akalın (Şirin), Lilya İrem Salman (Hüma), Hilal Uysun (Nermin), Umut İnan (Çocuk Ali), Almira Albay (Çocuk Mercan), Fuat Fatih Odabaşı (Çocuk Sabit), Berke Obuz (Çocuk Zıpkın), Umut Ege Baştemur (Çocuk Kara), Ozan Ağaç (Zümrüt), Kaan Sevi (Cemal), Çınar Yükçeker (Yakup), Yeşim Dalgıçer (Gazeteci), Gökay Müftüoğlu (Suat), Onat Bulut (Halis), Görkem Doğan (Pamir), Serkan Acay (Necdet Zümrüt Adam), Orkan Sancarbarlas (Yaman Menderes Şoför), Metin Yıldırım (Nizam Şoför), Burakcan Aras (Furkan)  

Merhaba arkadaşlar, bugün sizlere Prizmabet adlı bir bahis sitesinden bahsedeceğim. Prizmabet, Betconstruct altyapısı ile üyelerine kaliteli hizmetler veren ve ülkemizin önde gelen bahis sitelerinden bir tanesidir. 2009 yılında kurulan Prizmabet, lisanslı, güvenilir ve avantajlı bir site olarak dikkat çekmektedir. Prizmabet’te spor bahisleri, canlı bahisler, casino, canlı casino, slot oyunları, sanal sporlar ve daha pek çok seçenek bulabilirsiniz. Prizmabet’te oyun oynamak için aradığınız ortamı fazlası ile bulacaksınız.

Prizmabet’in en önemli özelliklerinden biri de Prizmabet TV kanalıdır. Bu kanal sayesinde bahis sitesinde bulunan müsabakaları üyeler bir ücrete katlanmadan istedikleri zaman takip edebiliyor. Böylece hem heyecanlı hem de kazançlı bir bahis deneyimi yaşayabiliyorsunuz. Prizmabet TV kanalında futbol, basketbol, tenis, voleybol gibi popüler spor dallarının yanı sıra daha az bilinen sporlara da yer verilmektedir. Prizmabet TV kanalını kullanmak için sadece siteye üye olmanız ve yatırım yapmanız yeterlidir.

Prizmabet ayrıca üyelerine bol miktarda bonus ve promosyon da sunmaktadır. Prizmabet’te ilk üyelik bonusu olarak 100 TL deneme bonusu alabilirsiniz. Bunun yanında yatırım bonusları, kayıp bonusları, arkadaş davet bonusu, doğum günü bonusu gibi farklı bonuslar da mevcuttur. Prizmabet bonusları sayesinde daha fazla oyun oynayabilir ve kazancınızı artırabilirsiniz. Prizmabet bonuslarının çevrim şartları da oldukça makul seviyededir.

Prizmabet para yatırma ve çekme işlemleri konusunda da üyelerine kolaylık sağlamaktadır. Prizmabet’te banka havalesi, kredi kartı, papara, cepbank, QR kod, bitcoin gibi farklı yöntemlerle para yatırabilir ve çekebilirsiniz. Para yatırma ve çekme işlemleri 7/24 yapılabilmekte ve kısa sürede hesaplara yansımaktadır. Prizmabet para yatırma ve çekme işlemlerinde herhangi bir komisyon veya kesinti de yapmamaktadır.

Prizmabet müşteri hizmetleri de üyelerine 7/24 canlı destek hizmeti sağlamaktadır. Prizmabet canlı destek ekibi sayesinde site ile ilgili her türlü soru, sorun veya önerinizi iletebilir ve anında çözüm bulabilirsiniz. Prizmabet canlı destek ekibi profesyonel, güler yüzlü ve yardımseverdir.

Sonuç olarak, Prizmabet ülkemizin en iyi bahis sitelerinden biri olarak gösterilebilir. Prizmabet’te hem eğlenceli hem de kazançlı bir bahis deneyimi yaşayabilirsiniz. Prizmabet’e üye olmak için güncel giriş adresini web sitemizden bulabilirsiniz. Prizmabet’e girmek için tıklayınız! Prizmabet’e katıldığınıza pişman olmayacaksınız!

Ateş Kuşları dizisi 18. bölüm fragmanı yayınlandı! “Kandan ailem mi, candan ailem mi?”

ATV’nin sevilen dizisi Ateş Kuşları, heyecan dolu anlarla devam ediyor. Son zamanlarda dikkat çeken diziler arasında yer alan Ateş Kuşları dizisinin 1. bölüm fragmanı izleyicilerle buluştu. İşte Ateş Kuşları dizisinin çok merak edilen 18. bölüm fragmanı…, bahisnow, betist, Tumbet, Turkbet, Ultrabet, Vdcasino, Vegabet, Venusbet, Vforbahis, Wcasino, Wettenbet, Winxbet, Wonodds, Wsbets, Prizmabet,

ATV’nin sevilen dizisi Ateş Kuşları, heyecan dolu anlarla devam ediyor. Son zamanlarda dikkat çeken diziler arasında yer alan Ateş Kuşları dizisinin 1. bölüm fragmanı izleyicilerle buluştu. İşte Ateş Kuşları dizisinin çok merak edilen 18. bölüm fragmanı…

HABERE AİT VİDEO İÇİN TIKLAYIN İZLE

Oyuncu kadrosu ve olay örgüsüyle merakla beklenen Ateş Kuşları dizisi, 2 Haziran Cuma 20.00’de ekrana gelecek 18. bölümüyle yine soluksuz izlenecek. Dizinin başrollerinde; İlayda Alişan (Gülayşe), Hande Soral (Mercan), Burak Tozkoparan (Barbaros), Görkem Sevindik’in (Ali) yer aldığı dizi, Cuma günlerin vazgeçilmez dizileri arasına girmeyi başardı. Peki büyük heyecanla beklenen dizinin yeni bölümde neler yaşanacak? İşte Ateş Kuşları dizisinin 18. bölüm fragmanı…

Ateş Kuşları dizisi 12. bölüm

ATEŞ KUŞLARI 18. BÖLÜM FRAGMANI YAYINLANDI!

 

 

ATEŞ KUŞLARI DİZİSİ KONUSU

Hayatın acımasız yüzüyle karşılaşan beş sokak çocuğunun kaderini ele alan Ateş Kuşları, kendilerine “Köksüzler” diyen; en büyüğü 13, en küçüğü 6 yaşında, biri kız, biri otistik, beş sokak çocuğunun, çöplükte kırk günlük bir bebek bulmalarıyla başlayan ve Köksüzler’den  Ateş Kuşları’na dönüşmelerini ele alan ve her zorluklara, acılara karşı koymalarını ele alacak.

 

Ateş Kuşları dizisi

ATEŞ KUŞLARI DİZİ OYUNCULARI

İlayda Alişan (Gülayşe), Hande Soral (Mercan), Burak Tozkoparan (Barbar), Görkem Sevindik (Ali), Nizam Namidar (Nizam), Serkan Ercan (Menderes), Ahmet Saraçoğlu (Çatal), Boncuk Yılmaz (Nazmiye), Gonca Cilasun (Hacer), Erdem Şanlı (Zıpkın), Emir Çubukçu (Sabit), Sedef Akalın (Şirin), Lilya İrem Salman (Hüma), Hilal Uysun (Nermin), Umut İnan (Çocuk Ali), Almira Albay (Çocuk Mercan), Fuat Fatih Odabaşı (Çocuk Sabit), Berke Obuz (Çocuk Zıpkın), Umut Ege Baştemur (Çocuk Kara), Ozan Ağaç (Zümrüt), Kaan Sevi (Cemal), Çınar Yükçeker (Yakup), Yeşim Dalgıçer (Gazeteci), Gökay Müftüoğlu (Suat), Onat Bulut (Halis), Görkem Doğan (Pamir), Serkan Acay (Necdet Zümrüt Adam), Orkan Sancarbarlas (Yaman Menderes Şoför), Metin Yıldırım (Nizam Şoför), Burakcan Aras (Furkan)  

Merhaba arkadaşlar, bugün sizlere Prizmabet adlı bir bahis sitesinden bahsedeceğim. Prizmabet, Betconstruct altyapısı ile üyelerine kaliteli hizmetler veren ve ülkemizin önde gelen bahis sitelerinden bir tanesidir. 2009 yılında kurulan Prizmabet, lisanslı, güvenilir ve avantajlı bir site olarak dikkat çekmektedir. Prizmabet’te spor bahisleri, canlı bahisler, casino, canlı casino, slot oyunları, sanal sporlar ve daha pek çok seçenek bulabilirsiniz. Prizmabet’te oyun oynamak için aradığınız ortamı fazlası ile bulacaksınız.

Prizmabet’in en önemli özelliklerinden biri de Prizmabet TV kanalıdır. Bu kanal sayesinde bahis sitesinde bulunan müsabakaları üyeler bir ücrete katlanmadan istedikleri zaman takip edebiliyor. Böylece hem heyecanlı hem de kazançlı bir bahis deneyimi yaşayabiliyorsunuz. Prizmabet TV kanalında futbol, basketbol, tenis, voleybol gibi popüler spor dallarının yanı sıra daha az bilinen sporlara da yer verilmektedir. Prizmabet TV kanalını kullanmak için sadece siteye üye olmanız ve yatırım yapmanız yeterlidir.

Prizmabet ayrıca üyelerine bol miktarda bonus ve promosyon da sunmaktadır. Prizmabet’te ilk üyelik bonusu olarak 100 TL deneme bonusu alabilirsiniz. Bunun yanında yatırım bonusları, kayıp bonusları, arkadaş davet bonusu, doğum günü bonusu gibi farklı bonuslar da mevcuttur. Prizmabet bonusları sayesinde daha fazla oyun oynayabilir ve kazancınızı artırabilirsiniz. Prizmabet bonuslarının çevrim şartları da oldukça makul seviyededir.

Prizmabet para yatırma ve çekme işlemleri konusunda da üyelerine kolaylık sağlamaktadır. Prizmabet’te banka havalesi, kredi kartı, papara, cepbank, QR kod, bitcoin gibi farklı yöntemlerle para yatırabilir ve çekebilirsiniz. Para yatırma ve çekme işlemleri 7/24 yapılabilmekte ve kısa sürede hesaplara yansımaktadır. Prizmabet para yatırma ve çekme işlemlerinde herhangi bir komisyon veya kesinti de yapmamaktadır.

Prizmabet müşteri hizmetleri de üyelerine 7/24 canlı destek hizmeti sağlamaktadır. Prizmabet canlı destek ekibi sayesinde site ile ilgili her türlü soru, sorun veya önerinizi iletebilir ve anında çözüm bulabilirsiniz. Prizmabet canlı destek ekibi profesyonel, güler yüzlü ve yardımseverdir.

Sonuç olarak, Prizmabet ülkemizin en iyi bahis sitelerinden biri olarak gösterilebilir. Prizmabet’te hem eğlenceli hem de kazançlı bir bahis deneyimi yaşayabilirsiniz. Prizmabet’e üye olmak için güncel giriş adresini web sitemizden bulabilirsiniz. Prizmabet’e girmek için tıklayınız! Prizmabet’e katıldığınıza pişman olmayacaksınız!

Yetersizlik duygusu öğrenilen hatalı düşüncelerle gelir

Yetersizlik duygusunun bir noktaya kadar sağlıklı olduğunu belirten uzmanlar rahatsızlık verdiği noktada bir özgüven sorununa dönüşebileceğinin altını çiziyor.

Yetersizlik duygusunun bir noktaya kadar sağlıklı olduğunu belirten uzmanlar rahatsızlık verdiği noktada bir özgüven sorununa dönüşebileceğinin altını çiziyor. Yetersizlik duygusunun kökeninin çocukluğa kadar gittiğini söyleyen Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş Demir, aileleri uyarıyor: “Erişkin dönemde yetersizlik duygusunun gelişmemesi için çocukluk çağında ailelerin çocuklarından beklentilerini makul ölçülerde tutması, çocuğa yeterlilik hissini vermesi gerekir. Ancak bunun için ebeveynin de kendisini yeterli hissetmesi önemlidir.”

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Feneryolu Tıp Merkezi Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş Demir, yetersizlik duygusunun kişide nasıl geliştiğini açıkladı ve bu duyguyla başa çıkmak için önerilerini sıraladı.

Ebeveynler çocuklara yeterlilik hissini verebilmeli

Yetersizlik duygusunun bir noktaya kadar sağlıklı olduğunu söyleyen Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş Demir, “Ancak rahatsızlık veriyorsa bir özgüven ve bağımlılık sorunudur. Yetersizlik duygusunun kökeni çocukluğa kadar gider. Bir çocuk neyin yeterli, neyin yetersiz olduğuna dair bilgiye sahip değildir. Bu bilgi sosyal öğrenme ile elde edilir. Çocuk ebeveyninden nasıl yeterli hissedileceğini öğrenir. Ancak bunun için ebeveynin de kendisini yeterli hissetmesi gerekir.” şeklinde konuştu.

Çocuk, yaşının üzerinde bir sorumluluk aldıysa yetişkinlikte yetersiz hissedebilir 

Yetersizlik hissedildiğinde çocukluk dönemine bakılması gerektiğini belirten Candaş Demir, “Terapilerde çoğu zaman danışanın getirdiği yetersizlik hissinin gerçek bir yetersizlik olmadığını, öğrenilen ve hatalı düşünceler ile gelen bir duygu olduğunu görüyoruz.” dedi.

Yetersiz hisseden kişinin çocukluğunda kendisinin yapabileceğinden fazla bir talep ile karşı karşıya kalmış olduğunu sözlerine ekleyen Candaş Demir, “Kendine yetemeyen ebeveyn, öğretmen, aile üyeleri sıklıkla çocuktan büyük beklentiler içindedir. Çocuğun yaptığı şeyler onlara bir türlü yetmez. Klasik bir örnek olarak sınavdan 90 alır, neden 100 almadın derler. Çocuğa, gelişim sürecinde kendi yaşının üzerinde bir sorumluluk verildiyse, yetişkin olduğunda yetersiz hissetme ihtimali yüksektir. 6-7 yaşlarındaki bir çocuğa kardeşinin bakım sorumluluğunun verilmesi buna örnek olabilir. O yaşta bir çocuk kardeşine bakamaz ve doğal olarak yetersiz hisseder. Yetişkin olduğumuzda işte bu yetersizliği beynimiz bize hatırlatır.” açıklamasında bulundu.

Yetersiz hisseden kişiler aldığı kararların ilişkisini bozacağını düşünür

Yetersiz hisseden kişilerin özerklikle ilgili sorunları olduğuna değinen Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş Demir, “Bu kişilerin kendi başına bir şeyler yapabilme becerileri zarar görmüştür. Kendi geleceğini kendisinin belirleyemeyeceğini düşünür. Kendini bağımlı algılayabilir. Başarı potansiyelini düşük görür, güvensiz hisseder. Özerk olarak aldığı kararların ilişkisini bozacağını düşünür. Onay arayışı vardır.” diyerek yetersiz hisseden kişilerin özelliklerini sıraladı.

Çocuktan beklentiler makul seviyede tutulmalı

Yetersizlik duygusuyla başa çıkmak için önerilerini sıralayan Candaş Demir, öncelikle ailelere uyarıda bulundu:

“Bireyin erişkin dönemde yetersizlik duygusunun gelişmemesi için çocukluk çağında ailelerin beklentilerini makul ölçülerde tutması gerekir.”

Hissedilen duygunun ‘yetersizlik’ olduğunu kabul etmenin bu duygu ile başa çıkma noktasında önemli olduğuna vurgu yapan Candaş Demir, “Bu yetersizliğin ‘gerçek’ bir yetersizlik olup olmadığını değerlendirmek, sınırları belirlemek ve zaten kişinin yapamayacağı bir konuda kendisine koyduğu standartlarını gözden geçirmek gerekir.” dedi.

Kişi kendini yetersiz gördükçe yalnızlaşma eğilimi gösterir

Yapılan araştırmalarda yetersizlik duyguları yoğun olan kişilerin diğer insanları tehdit olarak algıladığının görüldüğünü ifade eden Candaş Demir, sözlerini şöyle tamamladı:

“Başkaları ile kıyas yapmamak, kendimize odaklanmak önemlidir. Yalnız kalmamak, sosyalleşmek gereklidir. Yine çalışmalara göre, yalnızlık ve yetersizlik arasında yüksek düzeyde pozitif korelasyon mevcuttur. Yani kişi kendini yetersiz gördükçe yalnızlaşma, kendini saklama eğilimi göstermektedir. Başkalarıyla birlikte olmak bu duygu ile daha kolay başa çıkabilmemizi sağlar. Tüm bunlara rağmen yaşanılan yetersizlik ile başa çıkılamıyorsa bireysel psikoterapi için bir uzmana başvurabilirsiniz.”

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Yonca Evcimik Neden Çocuk Yapmadığını Açıkladı

Ünlü şarkıcı ve oyuncu Yonca Evcimik neden çocuk yapmadığını açıkladı. Ünlü şarkıcının açıklaması gündeme oturdu…

Pop müziğin sevilen ismi Yonca Evcimik, son dönemde yaptığı çarpıcı açıklamalarla gündemden düşmüyor. Kendine özgü tarzı ve enerjisiyle müzik dünyasında fark yaratan Evcimik, bu kez çocuk sahibi olmama kararıyla şaşırttı. Kendisiyle yapılan bir röportajda ünlü şarkıcı, çocuğa doyduğunu ve annelik heyecanını yaşamak için çocuk yapma düşüncesinin artık onu cezbetmediğini açıkladı.

yonca evcimik çocuk

Yonca Evcimik: “Çocuğa Doydum, Ondan Çocuk Yapmadım!”

Son yıllarda pek çok ünlü ismin anne olma arzusuna kapıldığı bir dönemde, Yonca Evcimik’in bu sıra dışı açıklamaları dikkatleri üzerine çekti. Kariyerine odaklanmak istediğini belirten Evcimik, çocuk büyütmenin büyük bir sorumluluk olduğunu ve bu sürecin kendi yaşam tarzına uygun olmadığını dile getirdi.

Ünlü şarkıcının “Çocuğa doydum, ondan çocuk yapmadım!” şeklindeki ifadeleri, hayranlarını ve müzik camiasını şaşkına çevirdi. Ancak Evcimik, kararının arkasında durduğunu ve herkesin bu tercihi saygıyla karşılaması gerektiğini vurguladı.

Yonca Evcimik’in bu açıklamaları, anne olma baskısının toplumda nasıl bir yere sahip olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Ünlü isim, kendi isteklerini ve mutluluğunu ön plana çıkaran bir yaklaşım sergileyerek kadınların tercihlerine saygı duyulması gerektiğini hatırlattı.

Geçmişte de sıra dışı açıklamaları ve olaylarıyla gündeme gelen Yonca Evcimik, bu sefer de annelik kararındaki farklılığıyla adından söz ettirdi. Hayranları ise şarkıcının bu kararına saygı duyarken, onun müzik kariyerindeki başarılarını desteklemeye devam edeceklerini belirttiler.

Yonca Evcimik’in “Çocuğa doydum, ondan çocuk yapmadım!” sözleri, magazin dünyasında uzun süre konuşulacak gibi görünüyor. Ünlü şarkıcının ne kadar süre daha bu kararında ısrarcı olacağı ise merak konusu. Herkes, Evcimik’in gelecekte başka sürprizlerle gündeme geleceğini düşünüyor…

 

Bağımlı Anneler ve Çocukları

Çocuk Psikolojisi için bilgi mi arıyorsunuz? Bağımlı Anneler ve Çocukları makalesine göz atın ve Çocuk Psikolojisi hakkında daha fazla bilgi edinin

Bağımlı davranışlar genellikle anne ve baba tutumlarından kaynaklandığı için, ailelerin kendi tutumlarını gözden geçirmeleri gerekmektedir. Aşırı koruyucu olunmamalı ve çocuğa bağımsız iş yapabilme yeteneği kazandırılmalıdır. Anne babalar bağımlı olmak ile bağlı olmak arasındaki farkı bilmelidir.

HER şeyin aşırısı zararlı. Sevginin de fazlası ve karşı tarafa yansıtılma şekli bazen zararlı olabiliyor.

“Bağımlılık” deyince akla ilk olarak alkol, tütün, uyuşturucu ve teknoloji bağımlılığı gelse de çocuklarına aşırı derecede bağımlı, korumacı, her şeyi onlar adına önceden düşünen, plânlayan ve yapan anneler var. Tabiî ki niyetleri iyi, evlâdı için en iyisi olsun istiyorlar ama bunun dozu iyi ayarlanamadığı zaman iki taraf için de sıkıntı başlıyor.

Bağımlı olmak ile bağlı olmak arasındaki fark nedir? Bağımlı olmak “Seni seviyorum ve sensiz yaşayamam” mesajı verirken, bağlı olmaksa “Seni seviyorum, ancak sen olmadan da yaşayabilirim” mesajını verir. Yaratılış gereği anne-çocuk arasında çok güçlü ve özel bir bağ vardır. Çocuğun gelişimi ve ileride sağlıklı bir birey olabilmesi için bu bağ çok önemlidir. Bu bağın eksikliği ileri derecede psikolojik sorunlara yol açarken (kişilik bozuklukları gibi), aşırılığı da bağımlılığa dönüşebiliyor. Annenin çocuğa abartılı şekilde bağımlı olması, çocuğun yaşamında bazı olumsuzluklara yol açabiliyor.

Aşırı koruyucu ebeveyn tavrı, çocuğa yarardan çok zarar verir. Bırakın kendi kanatları ile uçmayı öğrensin. Her düştüğünde yanında siz olmayacaksınız. Hayat tozpembe değil. Hayatın tüm renklerini görmesine izin verin. Yoksa ileride sizi suçlayacaktır. Duyguları tanımasına izin verin. Hayatta sadece mutluluk yok; üzüntü, öfke, kızgınlık da var ve bunları yok sayamayız.

Hayata hazırlanmasına izin verilmeyen çocuk, başkalarına bağımlı bir hayat sürdürmek durumunda kalacaktır. Anne-babalar çocuklarını kendi uzantısı veya devamı gibi görüp onları normalden daha fazla koruma durumuna girebiliyorlar. Bunu yaparken çocuğun kendi başına yapabileceği şeyleri bile sırf çocuğuna zarar gelebilir korkusuyla kendileri yapmak istiyorlar.

Onlar için her zaman en doğrusunu bildiğimizi sanırız; yaşam içinde her istediği başkaları tarafından yapılan ve adeta etrafına bir duvar örülüp sosyal çevre ile bağı koparılan, cam fanus içinde büyütülmeye çalışılan çocuk, zamanı gelip de dünya ve hayatla tanışmak zorunda kaldığında anne-baba yoksunluğu hissedecek ve büyük bir bocalama yaşayarak anne-babayı suçlayacaktır.

Bağımlı annenin çocuğu okulda hangi sorunlar ile karşılaşabilir?

Anneye bağımlı olan çocuklarda özgüven eksikliği ve bunun sonucunda okul fobisi başlayabilir. Çocuk çeşitli bahaneler ile okula gitmek istemediğini dile getirebilir (karın ağrısı, mide bulantısı gibi). Okulda uyum sorunları, arkadaş ilişkilerinde problemler, çekingenlik, utangaçlık ve hırçın davranışlar görülebilir.

Bağımlılığın geliştiği durumlarda çocuğun okula adaptasyon sorunlarının uzun sürdüğü görülür. Bu durumda çocuklar okula gitmek istemez, annelerine sarılıp ağlar, öğretmene ve okuldaki herkese karşı çekingen ve yer yer hırçın tutumlar sergiler. Okuldaki etkinliklere katılmaz, tepki verir. Annesi hep yanında dursun, gitmesin ister.

Çocuğunuz bağımlı mı?

Tek başına yapabileceği şeyler için bile sizden destek bekliyorsa, siz yanında yokken uyumsuz davranışları oluyorsa, sosyalleşmede sorun yaşıyorsa, okula gitmek istemiyorsa, bağımsız olarak bir şey yapamıyorsa, toplum içinde zorluk çekiyorsa, her karar verme sürecinde destek bekliyorsa, ödevlerini tek başına yapamıyorsa, grup içinde uyum sağlayamıyorsa, çocuğunuz size bağımlı olabilir.

Bağımlı çocukların özellikleri

Bağımlı çocuk, evde olsun, okulda olsun, yaşından daha çocuksu davranır. Girişken değildir ve kendine güveni yoktur. Kolay işlerde bile kendi başına davranmaktan, sorumluluk almaktan korkar. Yanında onu kollayacak biri olmadan edemez, evde anneye sokulur. Sürekli sevilmek ve okşanmak ister. Okulda sorun yaratmadığı için öğretmeninin koruyuculuğu altına girer. Usluluğu ve ürkekliği nedeniyle hep kollanır. Çevrenin bu tutumu, onu daha çekingen yapar. Bağımlı çocuk, zamanla bu zayıflığını ve güvensizliğini bir savunma aracı olarak kullanmayı öğrenir. Evde yedirip içirilen, bir dediği iki edilmeyen, okulda öğretmeninin sevgilisi olup çıkan çocuk, bağımlılık çemberini kolay kıramaz. (Yörükoğlu,1998)

İleriki hayatında yaşayabileceği olumsuzlukları da şöyle sıralayabiliriz: Karşı cinsle sağlıklı ilişki kuramama veya kurmakta zorlanmak, iş ve özel yaşamında sorumluluk almakta zorlanmak ve kararsızlık, stresle başa çıkamamak, stres durumunda nasıl davranacağını bilememek…

Ülkemizde yapılan araştırmalara göre, her 10 annenin 1’i çocuklarına hastalık derecesinde bağımlı. Annelere sorulduğu zaman her şeylerinin çocukları olduğunu, eşleri ve işlerinin daha sonra geldiğini ve kendilerini tamamen yok saydıklarını ifade ediyorlar. Tek bir dünya var ve o dünya da çocukları ile çocuklarının istekleri. Kendilerini ve diğer insanları yok sayarak hayatlarına devam ediyorlar.

Kendisine önem vermemek, çocuk dünyaya geldikten sonra hobi edinememek, daha önce yapmayı sevdiği şeyleri çocuk dünyaya geldikten sonra rafa kaldırmak, çocuğun her hareketini takip etmek ve diğer eylemlerle anne, kendisini tamamen çocuğuna adıyor. Çocuğu ve onun istekleri üzerine, muhatap çalışan bir anne ise işten soğuma ve tahammül eksikliği başlıyor. Çünkü çocuğunu düşünmekten işine odaklanamaz hâle geliyor.

Aşırı fedakârlık, iyi annelik göstergesi değildir. Bunun sonuçlarına baktığımızda görülür ki bu çocuklar bireyselleşemezler. Yetişkin oldukları zaman tek başlarına karar vermekte, sorumluluk üstlenmekte zorlanırlar. Zorluklar karşısında sorumluluğu bir başkasına atarlar. Stresli durumlarda ne yapacaklarını bilemedikleri için (çünkü onların yerine her şeyi düşünen bir anneleri vardı) bocalama yaşarlar. Bunun sonucunda kaygılı bireyler, kendine güvensiz kişiler hâline gelirler. Sonrasında bu yüzden evli ise evliliğinin sorumluluğunu alamayan/kaldıramayan kişiler karşımıza çıkıyor. Yoğun kaygı, panik atak gibi sıkıntılar yaşıyorlar.

Anneler evlat yetiştirirken onlara bağımlı değil, “bağlı” olmalı. Çocuklarına bağımlı olan anneler, çocuklarının evlendiklerini kabullenmekte güçlük çekiyor ve onların evliliklerini etkileyebiliyorlar. Bu bireylerin evliliklerine baktığımız zaman gördüğümüzse tek kişilik bir dünyalarının olduğu. Kendileri ve kendi ihtiyaçları… Anneleri yine onların etrafında pervane… Oğlu veya kızı üzülmesin diye onun tüm isteklerini yerine getirmeye çalışan bir karakter… Hatta ve hatta, evli olan çocuğunun ev içindeki sorumluluğunu bile anne üstleniyor kimi zeminlerde. Faturaların ödenmesi, mutfak ihtiyacının alınması, varsa torununu doktora dahi ötürmek… Yeter ki bağımlı annenin çocuğu strese girmesin, üzülmesin! Bu yüzden tüm yükü anne tek başına sırtına alıyor. İyilik yaptığını, fedakârlıkta bulunduğunu düşünse de yanlış!

Böyle yapmakla kendi çocuğunu mutlu değil, mutsuz ettiğinin farkında değil. Çevrenin ısrarı ile bu tür bir anne, psikolojik destek almaya geldiğinde şöyle diyor: “Ben çok fedakâr bir anneyim, her şeyi fazlası ile verdim, yaptım, ama çocuğum çok mutsuz!” Ve bu mutsuzluğun sebebi olarak kendi davranışlarındaki yanlışlığı görmemekte ısrarcı.

Bağımlı annenin bağımlı çocuğu, karşı cinsle sağlıklı bir ilişki kuramaz. Çünkü o tek değil, yanında hep annesi var. Bu tip, iki kişilik bir hayat plânlayamaz. Plânlarına annesini de dâhil etmek zorunda hisseder. Eşi veya arkadaşı ile bir gezi düşünüyorsa annesini de yanında ister. Yemeğe gidilecekse anne de olmak zorundadır. Veya her attığı adımı arayıp anlatma, onay alma ihtiyacı hisseder.

Ailelere öneriler

Çocuğu küçük yaşlardan itibaren yapabileceği işler konusunda cesaretlendirmek önemlidir. Bağımlı davranışlar genellikle anne ve baba tutumlarından kaynaklandığı için, ailelerin kendi tutumlarını gözden geçirmeleri gerekmektedir. Aşırı koruyucu olunmamalı ve çocuğa bağımsız iş yapabilme yeteneği kazandırılmalıdır. Anne babalar bağımlı olmak ile bağlı olmak arasındaki farkı bilmelidir.

Araştırmalara göre hoşgörülü ve demokratik ortamda büyüyen çocuklar fikirlerini serbestçe söyleme eğilimindeler. Ayrıca bu çocuklarda kendini denetleme arzusu daha erken yaşlarda başlamaktadır. Anne babaların çocuklarını desteklemeleri ve zor durumda kaldıklarında onlara yardımcı olmaları, çocuklarda bağımsızlık duygusunun gelişimini kolaylaştırmaktadır.

Bağımlı anne iyileşirse, içinde bulunduğu durumun yanlış olduğunu kabul ederse, çocuğu da iyileşir. Bağımlılık psikolojik bir sorundur ve destek alınması şarttır. Anne değişmedikçe çocuk değişemez. İlk adımı atan anne olmalıdır. Öncelikle kendisine zaman ayırmalı, kendisi için bir şeyler yapmalıdır. Bu noktada hobiler edinebilir.

Ruh sağlığı da beden sağlığı kadar önemlidir. Destek almak ile hayatınıza yeni bir pencere açmış olacaksınız. O pencereden hep güzellikleri görmeniz dileğiyle…

Ebeveyn Danışmanlığı Nedir?

Psikoloji için bilgi mi arıyorsunuz? Ebeveyn Danışmanlığı Nedir? makalesine göz atın ve Psikoloji hakkında daha fazla bilgi edinin

Ebeveyn danışmanlığı, ilgili uzman tarafından gerekli bilgi, rehberlik ve en önemlisi
ebeveynlere önyargısız destek vermeyi amaçlayan bir hizmet türüdür.
Her ebeveynin en önemli amaçlarından biri, çocuklarını hayatta başarılı olabilecek şekilde
yetiştirmektir. Ebevenyler, çocuklarının sorumluluk sahibi olmalarını, çok çalışmalarını,
merhametli olmalarını, anlamlı ve amaçlarla dolu bir hayat yaşamalarını ister. Bütün bu
amaçlar doğrultusunda ilerlerken, karşılaştıkları krizlere müdahale konusunda zaman zaman
çaresiz hissederler ve çocuklarıyla etkili bir iletişim kuramazlar. Tam da bu noktada
profesyonel bir yardım almak, ebeveyn-çocuk ilişkisi açısından büyük önem taşır.

Ebeveyn Danışmanlığı ile;

  • Ebeveynin ruh sağlığını iyileştirilebilir.
  • Ebeveynlik becerileriniz ile ilgili güveninizi arttırılabilir.
  • İşlevsel ebeveynlik becerileri geliştirmek için olanak sağlayabilir.
  • Ebeveynler; olumlu davranışları teşvik etme, istenmeyen davranışları yönetme ve
    çocuklarının duygusal ihtiyaçlarını anlama becerisi kazanılabilir.
  • Ebeveynler; çeşitli zorluklar ile baş etmede, çocuklarına refaket etme ve yardım etme
    becerisi kazanılabilir.
  • Çocuğa karşı tutarlı olmak ve sağlıklı bir ebeveyn-çocuk ilişkisi kurmak için ihtiyaç
    duyduğunuz desteği sağlayabilir.
  • Çocuğun olumsuz davranışlarını besleyen tutumlarınızın değiştirilmesini sağlayabilir.
  • Mümkün olan en iyi ebeveyni sunmanız için, ihtiyaç duyduğunuz destek ve kaynaklar
    sağlanmış olabilir.

Her çocuk biriciktir. İletişim şekli, mizacı, sosyal ve bilişsel becerileri kendine özgüdür.
Kalıplaşmış öneriler ve bilgiler ışığında hareket etmek, doğru bir yaklaşım olmayabilir. Bu
nedenle danışmanlık süreci; ebeveynler ve çocuklar göz önünde bulundurularak özel olarak
planlanır.

Hangi Durumlarda Ebeveyn Danışmanlığı Almak Gerekebilir?

  • Aile içi şiddet ve istismar gibi süreçler varsa,
  • Çocuğunuz talimatlara uymayı reddediyorsa,
  • Çocuğunuzla nasıl etkili iletişim kuracağınızı bilmiyorsanız,
  • Çocuğunuzun yaşadığı duyguları tanımlamada zorlanıyorsanız,
  • Çocuğunuzla bir güç mücadelesi içerisinde olduğunuzu düşünüyorsanız,
  • Davranışları düzenleme stratejileriniz sonuç vermiyorsa uzman desteği için
    başvurabilirsiniz.

Yapılan araştırmalara göre; çocuğun mizacı ve kişilik örüntüsü ile eşleşen bir ebeveyn
tutumu belirlemek, çocuğun depresyon ve kaygı bozukluğuna yakalanma ihtimalini yarı
yarıya azaltmaktadır. Siz de çocuğunuzun kişiliğine uygun bir ebeveyn tutumu belirlemek
ve çocuğunuzla güven üzerine kurulu bir ilişki inşa edebilmek için uzman yardımı
alabilirsiniz.

Ebeveyn Tutumlarının ve Benlik Saygısının Birbirleriyle Olan İlişkileri

Psikoloji için bilgi mi arıyorsunuz? Ebeveyn Tutumlarının ve Benlik Saygısının Birbirleriyle Olan İlişkileri makalesine göz atın ve Psikoloji hakkında daha fazla bilgi edinin

Benlik kavramı tanımlanmaya çalışılırken bireyin içerisinde bulunduğu sosyal çevrenin ve çocuk için çok fazla önemi olan bireylerin; ebeveynlerin, öteki kardeşlerin ve arkadaşların etkisi büyüktür. Çocuğun kendisi hakkında zihnine yansıttığı görüntüsü ile bağdaşmakta olan benlik kavramı, ilk başta çocuğun ebeveynlerinden, öteki kardeşlerinden ve arkadaşlarından öğrenerek ortaya çıkartmaktadır. Bahsedilen öğrenme süreci, bebeklik dönemi ile başlar ve sonrasında da devam eder. Çocuk ilk defa kendilik kavramını ailesinin bulunduğu ortamda geliştirir. Ailede, çocuk için örnek teşkil edebilecek ilk insanlar anne ve babadır. Çocuk, ebeveynleri ile ilişkilerini olumlu düzeyde tutabilmişse kendi yeteneklerinin farkında varabilir. Farkına vardığı yeteneklerini geliştirici olur ve kendisi ile ilgili olumlu düşüncelerine bu şekilde ulaşabilir. Eğer ebeveynler ile ilişki olumsuz biçimde kurulursa, çocuk her seferinde engellenen konumunda olacağı için kendilik gelişiminin yeterli düzeyde olmayacağı düşünülebilmektedir (Akt. Ersanlı, 1991). Ebeveynlerde ve çocukta kontrol altında tutulabilen ve tutulamayan çeşitli etkenlerin kendilik saygısı kavramına karşın etkin nitelikte oldukları görülebilmektedir. Yaş, cinsiyet, ırk, sosyal ve ekonomik seviye, miras alınan gen yapısı ve sağlıklı olmak gibi faktörler, çocuğun kontrol edebilirliğinde olmazken, yaşadığı evin bulunduğu çevre, ebeveynleri ile arasındaki ilişki ebeveyn tutumları ve akran ile arkadaş ilişkileri gibi etkenlerin değişkenlikleri daha fazladır. Bütün bu etkenler, çocuktaki kendilik saygısının düşük olması tehlikesi altında incelenmelidir (Akt. Dalgas, 2006).

Çocukluk dönemi süresince, kendilik saygısı algılamasının güçlü düzeyde gelişim göstermesi, çocukların hayatlarının erken dönemi beraberinde ebeveyn stresliliği, çocuk sosyal çevre tarafından baskılanma ve suç işlemeye teşvik eden tutumlara karşı gelmekte ise oldukça değerlidir. Düşük düzeyli kendilik saygısı çocuklarda, yetersiz düzeyde sağlıklılık durumuna, sigara ve çeşitli maddeler kullanımına, akademik yeterlilikte düşüklüğe, depresyona, öz kıyım girişimleri örnekleri gibi normal olmayan sosyal içerikli davranım göstermeye sebep olmaktadır. Tüm bunların yanısıra kendilik saygısının yüksek yeterlilikte olması, akademik başarı artışına, yeterli sağlık düzeyine ve davranımların yapıcı nitelikli olabilmesine sebebiyet vermektedir. Birçok araştırma sonucunda kanıtlanmış olarak, kendilik saygısı seviyesinin çok daha başarı elde edilmiş bir hayata ve sağlıklı olabilme durumunu sürdürmeye devam edecek nitelikli davranışlar için güdülenmenin artışına sebep olduğu desteklenebilmektedir (Akt. Dalgas, 2006). Kendiliğin ortaya çıkmasında aile tanımlaması önem görür. Gelişim dönemlerinden olan ergenlik sürecinde toplumsallığın ve ailenin kıymetini içsel olarak algılayan insan, standart oluşturmaya başlar, değerlendirmelerinde oluşturduğu standartları temel alır. Ergenlik sürecindeki insanlar fiziksellikleri, kabiliyetleri, üstünlükleri yönünden kendilerini değerlendirirler. Kişinin ailesine bağlı olması, akademi yönünden yeterlilik veya yetersizlik hisleri edinmesi, sosyal çevreye gösterdiği uyum, kariyer ve eğitim amaçlarındaki gibi etkenler bireyin kendisi ile ilişkili görüşlerinin ortaya çıkmasında etkilidir (Akt. Offer ve ark., 1992).

Ergen bireyin zaman içerisinde kendi özelliklerinin farkındalığına daha fazla varması ile, kendilik algısının ortaya çıkması hızlanır (Akt. Demiriz, Oğretir, 2007). Kuzgun (1985) araştırmalarında, ebeveyn ile ergen birey arasındaki ilişkinin demokratik özellikli olmasının yakınlığı ve özdeşleşmeyi destekleyici olduğunu, ergen bireyin kendisine güveni olan, uyum sağlayan, yaratıcı özellikli ve düzen sahibi insanlar olabilmelerinde etkili olan benlik algıları geliştirebildiklerini ortaya koymuştur.

Aile, çocuk bireyin ruhsal ve bedensel açıdan sağlıklı ve mutlu bir yaşama devam edebilmesi için ihtiyaç duyduğu bakımı, bireyin sevildiği ortamda yaşaması ve büyümesi haklarını korumayı sağlama görevlerini üstlenmiş en küçük kurum olarak karşımıza çıkmaktadır. Çocuğun kişiliğinin gelişmesi, çocuğun korunması ve ona gereken destek ve ilginin sağlanabilmesi ile ilgili önemli görevlerine rağmen ebeveynler, bazı zamanlarda ideal ortamı oluşturmayı başaramamaktadırlar (Akt.Polat, 2001).

Çocukların kendi ayaklarının üzerinde durabilen, kendi ihtiyaçlarını karşılayabilen yüksek düzeyde benlik saygısına sahip doyumlu kişilik sahibi olarak büyümesi bireye sunulan fırsatlarla ilgili iken; yakın ve bilinçli çocuk- ebeveyn etkileşimi benlik kavramına pozitif yönde katkı sağlar. Bunun sebebi çocukların ebeveynlerini rol model olarak, özdeşim kurulacak bireyler olarak görmeleri; çocukluğun ilk senelerindeki ebeveyn davranışlarının çocukların temel özelliklerinin ortaya çıkmasındaki sebep olmasında oldukça önemli rol oynamasıdır (Akt. Gürsoy, Çoşkun, 2006; Erkan, 2011; Berk, 2012, 2013). Ebeveynlerin çocuklarına karşı sergiledikleri davranışlar kalıtım etkeni kadar değerlidir ve sevginin olduğu, meraka izin gösteren, eğitimde düzenli olan, çocuğun kendi problemlerinin üstesinden gelmesine olanak sağlayan ebeveynlerin yetiştirdiği çocuklar kendileri hakkında pozitif düşünceler geliştirerek, kendiliklerini yeterliliğe ulaşmış kişiler olarak algılama göstereceklerdir (Akt. Güler, 2009).

Özellikle ergen bireyin psikolojik gelişiminde, ailenin kendi içerisinde kurmuş olduğu iletişim ve etkileşim seviyesi oldukça önemli görülmektedir. Otoriter özellikli aileler, genelde ergen bireyi çocuk kimliğinin bir bütünü olarak görürken demokratik özellikli ailelerdeki ebeveynler; ergeni büyümekte ve sürekli gelişim göstermekte olan bir birey olarak algılamaktadırlar. Ergen bireyin hatalarını ve doğrularını, onun sorumluluk alanı içerisinde ve kişi olabilme özelliklerinin sonucunda ortaya çıkmış olgular olarak görmektedirler (Akt. Öncü, 1992). Ebeveynler kendi çocuklarına karşı otoriter oldukça onlara karşı sıkı bir disiplin ve ceza yolunu kullanabilmektedirler. Otoriter yaklaşım da çocukta kendilik saygısında düşüş görülmesine, endişeli ve nevrotik kişilik oluşmasında etkilidir. Bu davranış biçimi çocukların yaşadıkları çevrelerine bağımlı olmalarına, öz güvenlerinin daha az olmasına, madde kullanımlarına, depresif özellikli hastalıklara ve suç kavramına yakın olmalarına sebebiyet vermektedir (Akt. Kuzgun, 2005).

Demokratik özellikli aileler ile yapılan araştırmalarda yetiştirme tarzlarının olumlu sonuçları ortaya konulmuştur. Bu tür ailelerde yetişmiş olan ergen bireyler akademik yaşamda daha başarılı, stres ile başa çıkmada zorlanmayan, ortamlarda uyum sağlayan ve benlik saygıları daha yüksek olan bireylerdir. Bu yetiştirme türünde çocuğa sergilediği davranışın neden yanlış olduğu ya da kabul edilemeyecek olduğu açıklanır ve bu durumda davranışa alternatif olarak sunulacak farklı davranış biçimleri önerilir. Cezaların öğretici olmasına dikkat edilir. Bu tür yetiştirme tarzında ebeveyn kavramı ve ailenin tam olarak ne olduğu öne çıkarken, ergen birey aile olma kavramının farkındalığını edinir. Ergen birey tüm bunların sonucu olarak hata yapmanın oldukça olası olduğunu fark eder, yeni denemeler yapar ve denemelerinde becerilerinin farkına varır. Bireyin kendisine karşı güveni gelişme gösterir. Bu durum bireyin gelişmekte olan benlik saygısını olumlu yönde etkiler (Akt. Adams, Gerald, 2003).

Aile içerisinde anne ve babanın olağanın üstünde baskıcı ve otoriter tutum içerisinde olmaları, çocuğun kendilik saygısını, kendine verdiği değeri azaltır. Çünkü, kendilik saygısı, çocuğun düşüncelerinin önemli olarak görüldüğü, sözlerinin dinlendiği, anne ve babasından destek gördüğü, başka bir deyişle insan olarak kendisini değerli gördüğü bir ortamda ancak filizlenerek gelişir. Çocuklarını olduğu gibi kabul ederek ona karşı destekleyici tutum gösteren, çocuğu motive eden ebeveynler, çocuğun benlik tanımlamasının olumlu olmasına ve kendilik saygısının gelişmesine yardımcı olurlar (Akt. Yavuzer, 1995). Kendilik kavramı hakkında ortaya çıkartılan araştırmalarda, ebeveynlerin tutumlarını demokratik nitelikli olarak algılayan öğrencilerin kendilik kavramları düzeyinin; ebeveynleri aşırı düzeyde koruma gösteren, ilgisiz kalan ve otoriter algılayanlara göre daha yüksek düzeyde olduğu gözlemlenmiştir (Akt. Kaya, 1988). Özellikle çocuklara karşı gösterilen otoriter ve ilgili olunmayan tutumlar, çocuğun benlik kavramı gelişiminin olumsuz şekilde etkilenmesine sebep olmaktadır.

Ebeveynin çocuğa karşı cesaret, güven, övünç ve sevgi vermesi gerekirken çocuğu reddetmesi, ona karşı sürekli eleştirel davranışlar sergilemesi çocuğun kendisine olan saygısının gelişimine engel olurken, çocuğun aşağılık duygusu geliştirmesine sebep olmaktadır (Akt. Morgan, 1984). Ebeveynlerin çocuklarına karşı gösterdikleri itici tutumlar çocuğun kendi benliğini değersiz olarak görmesine yol açmaktadır (Akt. Geçtan, 1986). Ailelerin hangi bireylerden bir araya geldiği fark etmeksizin bu bireylerin; sosyal, ekonomik ve duygusal ilerlemelerine destek vermek ve bu yönlerini iyileştirmek gibi bazı fonksiyonları vardır. Tüm bunlar gerçekleştirmeye çalışılırken aile sistemli bir çalışma sergilemekte, alt sistemlerle de birlikte iletişim kurarak canlı bir kurum özelliği ortaya koymaktadır (Akt. Gladding, 2011). Yapı bütünü olarak aile içerisinde bulunan kişiler, kendi aralarında ve tüm aileyle birlikte ilişki içerisinde olurlar. Bu sebeple aile yapısının içerisinde ya da tamamen dışında kişilerin hareketlerinin, aile yapısının içerisinde bulunanlara ve aile yapısının tümüne etkileri bulunmaktadır. Bahsedilen bu kurumdan çocuk faktörünü ayrı tutmak ve onu aileden ayrı anlamlandırmaya çalışmak pek olası değildir (Akt. Gladding, 2011). Tüm bu sebeplerden ötürü çocuğun duygusal ve sosyal olarak uyum sağlayıp sağlamadığı ölçülmeye çalışılırken aile yapısı arka planda bırakılamaz.

Bunların yanında bireyin hareketleriyle ilgili olarak tek sebep ve tek boyutlu açıklama çalışmaları genellikle istenilen yeterlilik düzeyine ulaşamaz. Bunun sebebi insan hareketlerini etkileyen etkenlerin birbirleriyle ilgili ve ilişkili olmalarından kaynaklanır (Duru, 2008). Demokratik ve ilgili ortamlarda gelişim gösteren çocukların akran etkileşimlerinde diğerlerine oranla etkin, girişimci, yaratıcı düşünceler öne atabilen, düşüncelerini rahatlıkla söyleyebilme kabiliyetine sahip olan, kendini denetleme yeteneğine de akranlarına oranla daha önceki yaşlarda eriştikleri gözlemlenmiştir. Bunun karşıtı olarak katı bir düzene maruz kalan ya da eğitim yöntemlerinde tutarsızlıkla ve değişimlerle karşılaşarak gelişim gösteren çocuklar da ise kurallara uymak üzerine zor durumlar yaşama ve agresif davranışlar sergilemek gibi çeşitli yöntemlerle kendi varlıklarını kabul ettirme çabaları ve içlerinde bulunan dünyayı anlatmakta problemleri olduğu gözlemlenmiştir (Akt. Yavuzer, 2006).

Benlik kavramını etkileyen etkenlerin incelendiği araştırmalardan birinde ise çocuğun anne tarafından algıladığı davranış kontrolünün ergen bireyde de davranışlarını kontrol edebilme yeteneğini arttırdığı gözlemlenmiştir. Fakat psikolojik kontrolün benlik kavramını olumsuz yönde etkilediği görülmüştür (Akt. Kındap ve ark. 2008).

Başka incelemelerde de ailedeki birlikte olabilme durumunun çocuklardaki kendilik saygısı, kendilik yeterliliği ve benlik kavramlarını pozitif taraflı etkilediği, ailenin denetimli olduğu durumlarda ise çocukların kendilik saygılarının, kendilik yeterliliklerinin ve benlik kavramlarını negatif taraflı etkilendikleri gözlemlenmiştir. Çalışmalardan toparlanan ortak bir sonuç olarak çocuğun kontrol algısına destekte bulunan ve çocuğun kontrol algısını çoğaltan anne baba davranışlarının benlik kavramını ve yeterlilik inancını çoğalttığı, fakat çocuğun kendiliğinin farkına varılmasına onay sağlanmadığından ve çocuk üzerinde kontrol oluşturulmaya çalışıldığından yüksek düzeyde katı ve baskıcı anne- baba davranışları çocuğun benlik tanımını negatif taraflı etkilemiş olduğu ortaya çıkartılmıştır (Akt. Yazıcı ve Taştepe, 2013).

Atopik Dermatit

Kardiyoloji için bilgi mi arıyorsunuz? Atopik Dermatit makalesine göz atın ve Kardiyoloji hakkında daha fazla bilgi edinin

Atopik Dermatit

Allerjik hastalıklar grubundan bir hastalıktır.

Çocukluk çağında oldukça sık görülür

Anne, baba veya kardeşinde astım, allerjik rinit ve özellikle atopik dermatit olan çocuklarda daha sık görülür ancak ailede allerjik hastalık öyküsü olması şart değildir.

Genetik faktörlerle çevresel faktörlerin etkileşimi sonucu ortaya çıkar.

%40’ında bir allerji görülebilir.

En sık süt, yumurta gibi besin allerjileri görülür.

Zamanla bu çocukların %50’sinde astım, %75’inde allerjik nezle gelişebilir.

Hastalığın Belirtileri

En önemli bulgusu kaşıntıdır. Gün içinde aralıklı olarak ortaya çıkmakla birlikte geceleri daha fazladır.

Kaşıntı terlemeyle, deriyi tahriş eden maddelerle temas veya duyarlı olunan allerjen ile karşılaşma sonucu hatta duygusal stresler ile artış gösterir.

Bu durum hem hasta hem ailesi için hayat kalitesiniönemli ölçüde olumsuz etkiler.

Diğer bir önemli bulgusu yaşa göre tipik dağılım gösteren egzamatöz döküntüdür.

Bebeklerde en sık yanaklarda, kol ve bacakların dış yüzlerinde görülür.

Büyük çocuklar ve erişkinlerde ise kol ve bacakların iç yüzlerinde görülür.

Bu döküntüler kırmızı, pütürlü ve sıklıkla da suludur.

Bez bağlama bölgesi ve koltuk altında görülmez.

Ciltte kuruluk hemen hemen her hastada vardır. Tedavinin ilk hedefi ciltteki bu kuruluğun giderilmesidir.

Diğer bulgular:

  • Kulak arkasında çatlak ve yarıklar

  • Kıl diplerinde belirginleşme

  • Cilt enfeksiyonlarına eğilim

  • Meme ucunda egzema

  • Gözlerin altında katlantılar,

  • Yüzde beyaz lekelenmeler

  • Saçta konak

Tanı

Tanı için öykü ve fizik muayene yeterlidir.

Özel bir laboratuvar testi yoktur.

Laboratuvar altta yatan allerjinin olup olmadığının taranması için kullanılır.

Tedavi ve Önlemler

Koruyucu önlemler

  • Bilinen allerjen varsa mutlaka sakınılmalıdır.

  • Sıcaklık ve nem oranındaki ani değişimlerden kaçınılmalıdır.

  • Terleme önlenmeli, sıcak havalarda serin ortamlarda bulunulmalıdır.

  • Yünlü, tüylü, peluş ve naylon giyecekler, battaniyeler ve oyuncaklardan uzak durulmalı, bol kesim pamuklu giysiler tercih edilmelidir.

  • Toz detarjan ve yumuşatıcıdan kaçınılmalı çamaşırlar öncelikle saf granüllü sabun veya allerjen-kimyasal içeriği düşük sıvı deterjanlarla yıkanmalı, mutlaka çift durulama yapılmalıdır.

  • Cildi tahriş eden deterjanlar, kimyasal maddeler, parfümlü, renkli sabun ve şampuanlar kullanılmamalıdır.

  • Cilt uzun süre ve özellikle güneşin dik geldiği öğle saatlerinde doğrudan güneş ışına maruz kalmamalıdır.

  • Uzun süren duşlardan kaçınılmalı, duş süreleri 5-10 dk’yı geçmemeli ve duştan hemen sonra cilt tamamen kurutulmadan ve nemini kaybetmeden nemlendiriciler uygulanmalıdır.

  • Çok sık öpmekten kaçınılmalıdır.

Tedavi

  • En önemli unsur cildin nemlendirilmesidir.

  • Nemlendiriciler ihtiyaca göre günlük 2-4 defa uygulanmalıdır.

  • Egzemalı bölgeye kısa süreli (5-10 gün) steroidli kremler kullanılabilir. Banyodan hemen sonra ve nemlendiricilerden önce yalnızca egzemalı alana uygulanmalıdır.

  • Steroidli kremler kesinlikle doktorunuz önerisi olmadan, doktorunuz önerdiği süre dışında kullanılmamalıdır.

Basit önlemler altında kontrol altına alınamazsa veya belirli bir allerjene bağlı olduğu düşünülüyorsa mutlaka Çocuk Allerji bölümünün takibine girilmelidir.

Hastaların %40 ila 60’ında hastalık zaman içerisinde kendiliğinden geçebildiği unutulmamalıdır.

Yas ve çocuk

Yas Ve Çocuk

Yas sürecini ve çocuğun yaşadığı yası daha iyi anlamak için öncelikle aşağıda yer alan bazı kavramları inceleyelim.

Kayıp: Yaşam sırasında bireyin sevilen birini kaybetmesi durumudur. Buna matem eşlik eder. Bu kültürel bir süreçtir.

Matem: Kaybedilen kişi ardından duyulan derin üzüntü ve kederdir.

Yas: Ölüm nedeniyle kayıp yaşayan bireylerde bu kayba karşı verilen uyum sağlama tepkileridir. Bunlar üzüntüye verilen yanıttır ve kişiye özeldir. Fiziksel, duygusal, bilişsel, davranışsal boyutta tepkiler olabilir.

  • Fiziksel tepki: Mide, baş ağrısı gibi somatik tepkiler.
  • Bilişsel tepki: İnkar, ölümüne inanamama, olumsuz duygulanım, gelecekle ilgili olumsuz otomatik düşünceler.
  • Duygusal tepki: Korku, öfke, şaşkınlık, üzüntü, suçluluk gibi duygular.
  • Davranışsal tepki: Ağlama, içe çekilme, evden çıkmama, ölen kişiyi hatırlatan nesnelerden kaçınma gibi davranışlar.

Travmatik (durumsal) Kriz: Travma, dehşete verilen yanıttır. Travma bedeni de etkiler. Ani gelişen ve acı verici bir olay vardır. Deprem, ölüm, hastalık, kayıp gibi süreçlerdir. Başlangıçları anidir. Yordanamaz, beklenmediktir ve ön bir hazırlık yapılamaz. Acil durum niteliği taşırlar. Kriz anı gerçekleştikten sonra birden fazla kişi etkilenebilir, depremde olduğu gibi.

Travmatik Yas: Kaybedilen kişinin ölümünde dehşet vardır. Ani ve dehşetle gelen bir ölüm vardır. Deprem gibi olaylar travmatik yas yaşanmasına sebep olurlar ve travmatik yaslar yastan daha sancılı bir süreci ifade eder. Her yas travma içermez ama her travma yas içerir.

Yakın bir zaman öncesine kadar çocukların yas tepkisi verip vermedikleri bilinmiyordu hatta çocukların yas tepkisi içine girmedikleri düşünülüyordu. Günümüzde çocukların da yas tepkisi verdikleri bilinmektedir. Öyleki çocuklar yaşadıkları kayıp karşısında yetişkinlerden daha çok acı çekebilmekte ve çok farklı durumları kayıp olarak görüp yas sürecine girebilmekteler. Örneğin bir çocuk için annesinin, babasının ölümü bir kayıptır. Aynı zamanda bir çocuk için bir arkadaşının hastalanması, bir oyuncağının kırılması, sevdiği bir eşyasının kaybolması, sevdiği bir arkadaşının başka bir şehre taşınması da bir yas tutma sebebidir.

Çocuklar birbirinden farklı yas tepkileri verebilirler. Bazı çocuklar aşırı öfke patlamaları göstereceği gibi bazı çocuklar haberi duyar duymaz oyuncaklarıyla oyun oynamak isteyebilir ya da dışarı çıkıp arkadaşlarıyla zaman geçirmek isteyebilir. Bunların hepsi normaldir. Çocukların yas tepkileri ile üzüntüyü yaşama ve dışa vurma biçimlerinin de yetişkinler gibi kendine özel ve biricik olduğunu unutmamalıyız.

Önemli bir diğer nokta da çocuğa kayıp haberinin nasıl ve kim tarafından verileceğidir. Asla çocuğun, ölüm olayını kendisinin anlamasını, kaybın yokluğunun çocuk tarafından fark edilerek çocuk tarafından tek başına anlamlandırılması beklenmemelidir. Birinci derece yakını tarafından söylenebilir. Anne kaybında baba, babanın kaybında anne söyleyebilir. Anne ve babanın bunu söyleme gücünü kendilerinde bulamadığı durumlarda ya da her iki ebeveynin kaybı durumunda çocuğun güven duyduğu ikinci derece bir yakını ya da aile bireyi söyleyebilir. Bu haberi çocuğun kendini iyi ve güvenli hissettiği, tanıdık olduğu bir ortamda vermek daha doğrudur. Konuşurken çocuğun gözlerinin içine bakılmalı ve çocukla aynı göz mesafesinde olunmalıdır. Haberin verilmesi sırasında öncelikle çocuk bu duruma mutlaka hazırlanmalıdır. Konuya şu cümlelerle girerek bu hazırlığı yapabiliriz: ‘şimdi sana bir şey söyleyeceğim, kötü bir olay oldu. Ben de çok üzgünüm. Sana bu üzücü haberi vermek istemezdim. Ama her zaman senin yanındayım.’ Eğer deprem nedeniyle bir kayıp yaşanmış ise çocuğa bunların yanında şunlar da söylenmelidir: ‘deprem sürekli olan bir şey değil. Şu anda güvendesin. Benim yanımda güvendesin. Ben her zaman senin yanındayım.’ Bu cümleler çocuğun deprem gibi travmatik bir olay karşısında sarsılan hatta kaybedilen güven ve emniyet duygusunun yeniden sağlanması için çok önemlidir. Kurulan cümlelerin kısa, basit ve içtenlikli olmasına özen göstermeliyiz. Amacımızın çocuğa bilgi vermek yanında onun kendini yalnız hissetmemesine ve yaşayacağı bu yas duygusu ile baş etmesine yardımcı olmak olduğunu unutmamalıyız.

Çocuğun yaşına göre ‘ölüm’ kavramı açıklanmalıdır. Ölüm anlatılırken olabildiğince somut bir şekilde bahsedilmelidir. ‘Annen şimdi uyuyor, derin bir uykuya geçti, uzun bir yolculuğa çıktı.’ gibi ifadeler kullanılmamalı. Çocuğun beklenti içine giremeyeceği kesin yargılarla ve beş duyudan yararlanarak anlatılmalıdır. ‘O artık bizim gibi yemek yiyemeyecek, artık kalbi atmayacak, nefes alamayacak. Vücut fonksiyonları artık çalışmıyor. Onu birdaha göremeyeceğiz ama gittiği yerde rahat.’ gibi cümleler kullanılabilir. Bu şekilde hem ölümü çocuğun zihninde somutlaştırmış oluyoruz hem de ‘gittiği yerde rahat’ diyerek çocuğun kaybına karşı bir endişe duymasına engel oluyoruz. Çocuğun ilahi yaratıcıya ve dini inançlarına da öfkelenmemesi için şu cümleler de kurulmamalıdır. ‘Şimdi cennette, Allah aldı onu, Allah bizden daha çok seviyormuş.’ Okul çağına kadar soyut düşünme yeteneği gelişmeyen çocuk, Allah ve cennet gibi dini terimleri bilemeyeceği hem de bunlara karşı da öfkelenebileceği için bu şekildeki açıklamalardan kaçınılmalıdır. Çocuk isterse cenaze törenine katılması sağlanmalıdır. Ancak istemezse bunun için zorlanmamalıdır. Cenaze törenine katılmak ölümün gerçekliğini anlamak adına çocuk için faydalı bir deneyim olacaktır.

Bir çocuk depremde sadece aile bireylerinden birini yitirmez. Aynı zamanda içinde bulunduğu hayata ve ortama karşı güven ve kendini emniyette hissetme duygusunu da kaybetmiş olabilir. Burda öncelikle çocuğun yaşına ve içinde bulunduğu gelişim evresine göre depremin ne olduğu basit ve kısa cümleler ile anlatılmalı. Deprem bir doğa olayı olarak anlatılmalıdır. Çocuk sormadıkça ayrıntıya girilmemelidir. Böylece deprem nedeniyle çocuğun zihninde oluşan ‘Benim başıma da bir şey gelir mi?’ endişesi ortadan kaldırılmalıdır. Daha sonra barınma, yiyecek, su, ısınma gibi diğer birincil ihtiyaçlar da karşılanarak çocuğun kaybolan ya da zarar gören güvenlik duygusu tekrar oluşturulmalıdır.

Depremden etkilenen bir çocuk lego gibi oyuncaklarla bina ve ev yapıp onları yıkabilir, depremi yeniden canlandırabilir, ebeveynlerini/arkadaşlarını bu oyuna katabilir. Bu davranışlar, bu şekilde oyun kurmalar normaldir. Buna müdahale edilmeden çocuğun deprem içerikli oyun oynamasına izin verilmelidir. Ama çocuk istemiyorsa legoları üst üste koyarak ev yapmak gibi oyunlar tercih edilmemeli, çocuklar bu oyuncaklar ile oynamaya zorlanmamalıdır. Eğer depremden etkilenen çocuğun yaşadığı şehir, okulu/kreşi, bakım vereni değişmişse bu bilgiler onlarla da paylaşılmalıdır. Buradaki diğer çocuklar da deprem konusunda bilgilendirilmeli ve depremden etkilenen çocukla iletişimde olacak öğretmen, müdür, servis şoförü gibi kişilere de önceden depremzede çocuk tanıtılmalıdır. Çocuk dahil olacağı yeni sosyal alana gelmeden önce o alan, çocuğun kendini iyileştirme sürecine katkı sunacak biçimde geliştirilmelidir. Çocuğun depremden etkilenmeden önceki rutin hayatının devam edebilmesi için bu çok önemlidir.

Çocuk yasını yaşarken genellikle çok öfkeli olacaktır. Çocuğun öfkesini onaylamalıyız. Çocukla öfkesi ve kaybı hakkında konuşmalıyız. Çocuğun öfkelenebileceğini, onu anladığımızı ve onunla konuşarak onun öfkesinin üstesinden gelmesine yardım etmek istediğimizi ona söylemeliyiz. Bu yardımı en güzel oyunlarla ve rutinlerle yaparız. Hem yasta hem de deprem gibi travmatik yaslarda çocuğa en iyi gelen şey oyundur. Çocuğu iyileştirmeye dair en az etkili olan yöntem konuşmaktır. Çocuk, oyun ve rutinler aracılığıyla duygularını dışa vurur ve öfkesi geçer. İyileşme bu şekilde gerçekleşir, travmanın etkileri bu şekilde atılır. Aksi durumda travmanın etkileri bedende takılı kalır. Oyun ve rutinlerin yanı sıra çocuğa hayal kurdurmak da çok önemlidir. Kendini güvende hissettiği bir yeri hayal ettirebilir ya da bakmaktan mutlu olduğu birine veya bir şeye baktığını hayal ettirebiliriz. Daha sonra bunun resmini de çizdirebiliriz. Çocuğun gelecek planının yarım kalmaması için bu aktiviteler önemsenmelidir. Hayatın içinde de bu şekilde yükselme ve sakinleşmelerin olabileceğini görürler.

Çocuklarla göz temasını bol bol kurmalıyız ve onlara sıkça dokunmalıyız. Çocuklar kapsayıcılık duygusunu hissedebilmek için bunlara ihtiyaç duyarlar. Bebekler bu kapsayıcılığı hissedebilmek için sarılmaya ve kundaklanmaya ihtiyaç duyarlar. Omzunun kapanarak üstünün örtülmesi, battaniyenin altına girmek bütün çocukların bu nedenle çok hoşuna gider.

Belli bir ağırlığı olan pelüş gibi çocuğun sarılabileceği mümkünse ‘seni seviyorum’ gibi cümleler kuran bebekler, ayıcıklar, yumuşak hayvanlar tercih edilmelidir. Çocuk sarıldıkça bağlanma duygusunu yeniden oluşturacaktır. 10 dk çocukla bu şekilde beraber oyun oynamak bağlanma için çok önemlidir. Bu sırada oksitosin hormonunun arttığı yapılan bilimsel çalışmalarla kanıtlanmıştır. Bu hormonun psikolojik etkileri olduğu ve güven duygusunu artırdığı bilinmektedir. Ayrıca çocukları sevdiğimizde ve onları kendimize yakın tuttuğumuzda, onlarla içtenlikle oyun oynadığımızda yeni nöral bağlar oluşmaktadır. (Bu içtenliğimizi ses tonumuza, mimiklerimize, kaslarımızın gevşemesine kadar gösterebilmemiz çok önemli.) Yeni oluşan nörol bağlar zihnin bu yeni deneyimleri canlı tutması için oldukça faydalıdır. Çocuk yasın olumsuz etkilerinden bu yeni deneyimler ile daha kolay geçebilmektedir.

Sulu boya ve kil gibi aktiviteler beş duyuya hitap ettiği için çok etkilidir bu süreçte. Sanatsal ve sportif aktivitelerden yararlanmalıyız. Emniyet ve güvenlik duygusunu çocuğa yaşatmak için egzersiz yaptırmalıyız. Özellikle nefes egzersizleri ve hafif ağırlıklarla (içi su dolu şişeler olabilir.) kol/bacak kaslarını çalıştıran egzersizler seçilebilir. Çocuklar bu egzersizler sonunda kendilerini gevşemiş ve mutlu hissedeceklerdir. Önce hızlanarak sonra yavaşlayarak elde edecekleri denge hissi yaşamlarındaki dengeyi bulmalarını da kolaylaştıracaktır. Plates topu ile çalışmak da çocuğun denge halini tekrar duyumsayabilmesi için tercih edilebilir. Yeterince hareket edilmezse kana yeterince oksijen gitmez ve diğer insanlar gibi çocuklar da daha depresif olurlar.

Yasta öfke vardır ve bu öfke hedef içermez. Travmada öfke daha kuvvetlidir ve bu öfke kişinin kendisine ya da bir başkasına yönelmiş olabilir. Özellikle ergenlikteki çocukları sportif aktivitelere yönlendirerek bu öfkeleri ile baş etmelerine yardımcı olabiliriz. Çocuklara görevler verip haftalık rutinler oluşturarak yas sürecinin daha sağlıklı atlatılmasını ve sosyal hayata daha kolay adapte olunmasını sağlayabiliriz. Örneğin 3-5 yaş grubu için sofraya peçeteleri, kaşık, çatalları getirmek çocuğun görevi olabilir. Daha büyük yaş grubundaki 7-8 yaşındaki çocuklar için de çöpleri kapının önüne koymak ve yeniden çöp kutularına çöp poşetlerini geçirmek olabilir. 15-16 yaşındaki bir çocuk için her salı akşamı kedi/köpeklerini bahçede bir saat gezdirmek de ayrı bir rutin olabilir.

Tüm bu çabalarla çocuğa samimi ve kendini daha iyi hissedeceği bir ortam sunmuş oluruz. Çocuğa bu samimi ortamı vermek, onunla uyumlu bir şekilde olmak, onun oyununa katılmak çocuklara çok iyi gelecektir. Çocuğun sağlıklı bir şekilde hayatına devam edebilmesi için oluşturduğumuz güvenli ortam ve her şeye rağmen bizim o ortam içindeki dürüst duruşumuz, çocuğun kendi iç motivasyonunu bulması ve yasını yaşaması için çok önemlidir. Bunlara rağmen çocukta uzun süreli geçmeyen yas belirtilerinde mutlaka profesyonel bir yardım alınması için gerekli yönlendirme yapılmalıdır.