PrizmaBetGüncelGirişAdresiHızlıveGüvenilirErişim!

Kriptoda bilişsel yanlılık kendisini nasıl gösterir?

Beynimiz verimli olmak, hızlı ve etkili kararlar alabilmek üzere evrimleşmiştir.

Beynimiz verimli olmak, hızlı ve etkili kararlar alabilmek üzere evrimleşmiştir. Her ne kadar mükemmel olarak adlandırılsa da kişilerin düşünce, davranış ve inançlarında objektif verileri görmezden gelen ve yanlış sonuçlara yol açan zihinsel kestirme yollara sahiptir. İlgili zihinsel kestirme yollar Nobel Ekonomi ödülü sahibi psikolog Daniel Kahneman ve çalışma arkadaşı Amos Tversky tarafından bilişsel önyargı (veya yanlılık) olarak adlandırılmaktadır. Onlara göre insanlar özellikle riskli, belirsiz ve karmaşık durumlarda her zaman için akılcı davranmaz, mantıklı tercihler yapmaz ve kararlarında bilişsel hata ve yanlılıklar bulunur. Evrimsel süreçlerden kaynaklandığı düşünülen bilişsel yanlılıklar aynı zamanda kişinin içerisinde bulunduğu çevre veya kültür, aldığı eğitim, deneyimler gibi birçok faktörden etkilenebilmektedir.

Bilişsel yanlılıklara geçmeden önce çok kısa biçimde Kahneman tarafından ortaya atılan ve Hızlı ve Yavaş Düşünme (Thinking, Fast and Slow) adlı kitabında detaylıca anlattığı Sistem 1 ve 2’den bahsetmek istiyorum. Kahneman’a göre insan zihni iki şekilde çalışmaktadır: Otomatik, hızlı ve duygusal tepkilere dayanan Sistem 1 (Sezgisel düşünme de denilebilir) ve daha yavaş, analitik, bilinçli ve çaba gerektiren düşünme süreçlerinden oluşan Sistem 2 (Analitik düşünme de denilebilir). Birçok insan bilgisinin olmadığı, riskli, belirsiz ve karmaşık durumlarda (Örneğin finans alanı) Sistem 1 çerçevesinde davranışlar göstermektedir.

Yatırımda sezgi değil, rasyonalite aramak

Karar alma süreçlerimizin, neyi neden yaptığımızın ve hangi bilişsel hata ve yanlılıklara başvurduğumuzun farkında olabilirsek kontrolü görece elimize alırız. Biraz sonra bahsedeceğimiz bilişsel yanlılıklar özellikle davranışsal ekonomi alanında sıklıkla çalışılmaktadır. Bunları okurken sizin hangi yanlılıklara sahip olduğunuzu fark etmeye çalışmanız oldukça önemlidir çünkü sahip olduğumuz bilişsel yanlılıkların farkında olmak bundan sonraki davranışsal kararlarınızı, düşünme ve muhakeme etme becerinizi şekillendirmenize yardımcı olacak. Eğer alışkanlık haline getirebilirseniz sezgisel kararlar almak yerine görece daha rasyonel kararlar almaya başlayabileceksiniz.

Tabii ki insanın tamamen rasyonel olması gibi bir durumdan bahsedemeyiz. Bunu ifade etmek gerçekçi de olmayacaktır. Fakat davranışlarımızın kökenini, piyasalara dair manipülasyonlara neden yakalandığımızı, diğerlerinden ve düşüncelerinden neden etkilendiğimizi olabildiğince fark etmek bizi daha avantajlı bir konuma getirecektir. Ne de olsa tek başımıza olduğumuz ve diğer insanların parasını almaya çalıştığımız (sizin sattığınız yerde başkasının alması gerekiyor) finans alanı böyle bir rasyonalite ister.

Ön hazırlama etkisi

Bir uyarıcıya maruz kaldıktan sonra kişilerin bilinçsiz bir şekilde onunla ilişkili şeyleri daha kolay tanıyabilmesine, yakalayabilmesine veya hatırlayabilmesine yol açar. Örneğin kripto para borsalarında (Binance, OKX, Bybit gibi) “Popüler olan coinler”, “Trend coinler”, “En çok kazandıranlar” gibi kategoriler kişilerin davranışsal kararlarını etkileyerek onlara yönelmelerini sağlamaktadır. Kişi yeni bir coin araştırırken orada gördüğü coin’ler aklına gelmekte ve onlarla benzer kategoride bulunanlara eğilimli olmaktadır.

Yine benzer şekilde üç borsa ismi örnek vererek aslında bu konuda bilgisi olmayan kullanıcıların bu borsalara yönelmesi, bilgisi olanlara kıyasla daha yüksektir çünkü kişi kendisine “Hangi kripto borsasını tercih etmeliyim?” diye sorduğunda muhtemelen aklına kaynağını bilmese dahi bunlardan birisi gelecektir. Kripto fenomenleri ile ilgili seride de bahsettiğim üzere biz istemesek dahi davranışsal bir karar alırken başkalarının söylemlerinden ve davranışlarından etkilenmekteyiz. Direkt davranış değişikliğine gitmesek dahi bilişsel hassasiyetimiz etkilenmekte ve o kararı alıp almamak konusunda ikileme düşmekteyiz.

Belirginlik yanlılığı

“BITCOIN 100.000 DOLARI GEÇTİ!”, “YENİ DOGE”, “EN İYİ YAPAY ZEKA PROJELERİNİ DAHİ YERİNDEN EDECEK”, “100x YAPACAK O COİN” gibi daha dikkat çeken başlıklar ve içeriklere sahip metinler kişilerin akıllarında daha çok kalmakta. Birçok kripto fenomeninin de kullandığı bu taktikle kişiler içeriğini dahi bilmediği “projelere yatırım” yapmakta ve sonrasında dolandırılmaktalar. Özellikle dikkat sürelerinin çok kısa olduğu, uzun metinler dahi okunamadığı günümüzde kişiler bir projeyi detaylı bir şekilde araştırıp okumak, kendisini finansal anlamda eğitmek ve yatırım kararlarını yönlendirmek yerine takip ettiği kişilerin yukarıdaki gibi başlıklarla sunduğu “projeleri” tercih etmektedir. Çünkü hem tüketimi daha kolay hem de herhangi bir emek vermeye gerek kalmadan “100x” vadedilmekte.

İyimserlik yanlılığı

İyimserlik yanlılığı, kişinin karar ve davranışlarının çoğunlukla olumlu sonuçlanacağına ve olumsuz şeylerin onun başına gelmeyeceğine inanması eğilimidir. Neredeyse herkes içten içe kendi yaptığı yatırımların oldukça iyi olduğuna, kendisinin diğerlerinden daha çok kazanacağına ve piyasayı iyi koklayabildiğine inanır. Bu da aslında iyimserlik yanlılığı ve “Düşünüyorum, öyleyse doğru olmalı” inancından kaynaklanmaktadır.

Kişisel bir yorum olarak manuel stop atmayı düşündüğüm birçok işlemde o anlarda aklımdan sürekli “Ya buradan dönerse?” düşüncesi geçiyordu. Bu fikrimi pekiştiren deneyimlerim olduğu gibi beni terste bırakıp para kaybetmeme yol açan deneyimlerim de oldu. Bu gibi durumlarda iyimserlik yanlılığına kapıldığımı çok sonradan fark ettim. O anlarda beyin kendi kendini var olan zararın telafi edilip çok büyük kârlar alabileceğine inandırıyor olmalı. Aksi takdirde zarara gireceğinizi bildiğiniz bir işleme neden giresiniz ki? Bu gibi durumlarda daima daha iyi sonuçların sizi beklediğine dair bir yanılgıya sahip olmak özellikle kaldıraçlı işlemlerde sizleri çok büyük zararlara uğratabilir. Yapılması gereken, objektif bir şekilde davranıp teknik ve temel analizle elimizi güçlendirmek ve kendi fikrimizi çürütebilecek argümanları incelemek, planımızı çok daha önceden kurgulamaktır. Eğer belirli bir stratejiniz olursa (örneğin işlemi durduracağınız ve kâr alacağınız noktaları önceden girmek gibi) ve plana sadık kalmaya özen gösterirseniz kümülatif bir şekilde kazanmaya devam etmeniz daha olası.

Merhaba arkadaşlar, bugün sizlere Prizmabet adlı bir bahis sitesinden bahsedeceğim. Prizmabet, Betconstruct altyapısı ile üyelerine kaliteli hizmetler veren ve ülkemizin önde gelen bahis sitelerinden bir tanesidir. 2009 yılında kurulan Prizmabet, lisanslı, güvenilir ve avantajlı bir site olarak dikkat çekmektedir. Prizmabet’te spor bahisleri, canlı bahisler, casino, canlı casino, slot oyunları, sanal sporlar ve daha pek çok seçenek bulabilirsiniz. Prizmabet’te oyun oynamak için aradığınız ortamı fazlası ile bulacaksınız.

Prizmabet’in en önemli özelliklerinden biri de Prizmabet TV kanalıdır. Bu kanal sayesinde bahis sitesinde bulunan müsabakaları üyeler bir ücrete katlanmadan istedikleri zaman takip edebiliyor. Böylece hem heyecanlı hem de kazançlı bir bahis deneyimi yaşayabiliyorsunuz. Prizmabet TV kanalında futbol, basketbol, tenis, voleybol gibi popüler spor dallarının yanı sıra daha az bilinen sporlara da yer verilmektedir. Prizmabet TV kanalını kullanmak için sadece siteye üye olmanız ve yatırım yapmanız yeterlidir.

Prizmabet ayrıca üyelerine bol miktarda bonus ve promosyon da sunmaktadır. Prizmabet’te ilk üyelik bonusu olarak 100 TL deneme bonusu alabilirsiniz. Bunun yanında yatırım bonusları, kayıp bonusları, arkadaş davet bonusu, doğum günü bonusu gibi farklı bonuslar da mevcuttur. Prizmabet bonusları sayesinde daha fazla oyun oynayabilir ve kazancınızı artırabilirsiniz. Prizmabet bonuslarının çevrim şartları da oldukça makul seviyededir.

Prizmabet para yatırma ve çekme işlemleri konusunda da üyelerine kolaylık sağlamaktadır. Prizmabet’te banka havalesi, kredi kartı, papara, cepbank, QR kod, bitcoin gibi farklı yöntemlerle para yatırabilir ve çekebilirsiniz. Para yatırma ve çekme işlemleri 7/24 yapılabilmekte ve kısa sürede hesaplara yansımaktadır. Prizmabet para yatırma ve çekme işlemlerinde herhangi bir komisyon veya kesinti de yapmamaktadır.

Prizmabet müşteri hizmetleri de üyelerine 7/24 canlı destek hizmeti sağlamaktadır. Prizmabet canlı destek ekibi sayesinde site ile ilgili her türlü soru, sorun veya önerinizi iletebilir ve anında çözüm bulabilirsiniz. Prizmabet canlı destek ekibi profesyonel, güler yüzlü ve yardımseverdir.

Sonuç olarak, Prizmabet ülkemizin en iyi bahis sitelerinden biri olarak gösterilebilir. Prizmabet’te hem eğlenceli hem de kazançlı bir bahis deneyimi yaşayabilirsiniz. Prizmabet’e üye olmak için güncel giriş adresini web sitemizden bulabilirsiniz. Prizmabet’e girmek için tıklayınız! Prizmabet’e katıldığınıza pişman olmayacaksınız!

Düşüncelerim Neden Bu Kadar Önemli?

Için bilgi mi arıyorsunuz? Düşüncelerim Neden Bu Kadar Önemli? makalesine göz atın ve hakkında daha fazla bilgi edinin

Hepimizin gün içinde olur olmadık şeyler aklından geçmiştir. Hatta bazen bu düşünceler bizi rahatsız eder ve gerçekleşmesinden de korkarız. Örneğin metro beklerken çoğu kişinin aklına, acaba önüne atlar mıyım düşüncesi gelmiştir fakat bunu davranışa döken kişi sayısı oldukça azdır.

Düşüncelerine olması gerekenden fazla önem atfeden insanlar için bu tarz şeyleri düşünmek oldukça yorucudur çünkü davranışa dökme ihtimalleri onlarda extra bir kaygıya sebep olur. Aksine, bu düşüncenize çok da önem vermezseniz herhangi bir düşünce olarak zihninizin bir köşesinde kaybolup gider.

Düşünceler onlara yüklediğimiz anlamlar kadar değere sahiptir. Onlara ne kadar anlam yüklerseniz ve ciddiye alırsanız sizin üzerinizde o kadar etkili olurlar.

Düşüncelerim Davranışlarımı Nasıl Etkiler?

Ansızın sergilediğimiz bazı davranışlarımız varmış gibi görünse de her davranışın öncesinde yatan bir düşünme süreci vardır. Bu süreç bazen uzun bazen de kısadır. Durumun ciddiyeti de düşünme süreci üzerinde oldukça etkilidir.

Davranışlarımız düşüncelerimizin çıktıları yani dışavurumlarıdır. Öfkeli bir davranış sergilemeniz çevreye, bir durumla alakalı oldukça rahatsız edici düşüncelere sahip olduğunuz mesajını verir. Yani aslında durumun düşüncelerden yani zihinden taşacak kadar ciddi olduğunu gösterir. Çünkü davranışlarımızla aslında kendimize bu düşüncemi önemsiyorum, benim için bir değere sahip mesajı veririz. Bu sebeple unutulmamalıdır ki düşünce boyutundan davranış boyutuna geçen bir durum artık eskisi kadar önemsiz değildir.

Az önceki örnekten yola çıkarsak; ‘Acaba metronun önüne atlar mıyım’ düşüncesi sizi uzun süre meşgul ediyorsa, bunu düşünmeyi bırakamıyorsanız bu sizin zihin dünyanız üzerinde oldukça etkilidir fakat bu düşünceden yola çıkarak ‘ya atlarsam’ diye düşünmeye başlayıp metro kullanmayı bırakırsanız durumun ciddiyetini bir üst seviyeye taşımış olursunuz. Bu da gündelik hayatınızın kontrolünü sizin elinizden alarak o düşünceye vermek demektir. Sonrasında devam eden ‘acabalı’ düşünceler birbirini zincirleme şekilde devam ettirir ve kendinizi bir çıkmazın içinde bulursunuz.

Davranışlarımı Nasıl Kontrol Edebilirim?

Davranışlarımız düşüncelerimizin dışavurumudur, bu sebeple düşüncelerimizi düzenleyerek davranışlarımız üzerinde oldukça kontrol sahibi olabiliriz.

Kaygılı durumlarda mantığımızla düşünmek oldukça zordur, özellikle kaygı seviyeniz yüksekse en olmayacak şeyler bile düşünülebilir. Böyle durumlarda önce kaygı yatıştırılmalıdır. Kaygı normal bir seviyeye düşürüldükten sonra düşüncelerinizin ne kadar mantıklı olduğunu tartmanız gerekir. Bunu için uygulanabilecek en iyi yöntem kanıt oluşturmadır.

Kanıt Toplama: Özellikle sizi rahatsız eden bir düşünceyle alakalı bu düşünceyi destekleyen, onun size gerçek olduğunu düşündüren hangi kanıtlar olduğunu sorgulayın. Bu kanıtların gerçekleşme ihtimali nedir, daha önce başınıza bu tarz bir durum geldi mi gibi soruları kendinize yöneltin.

Düşündüğünüzde sizi kaygılandıran durumlar başınıza gelirse en kötü ne olabilir, en iyi ne olabilir bunlar üzerinde düşünün. Kötü ve iyi olabileceğini düşündüğünüz senaryoların da ne kadar gerçekçi olduğuyla alakalı kanıtlar toplayın.

Gördüğünüz gibi yine en başa kanıt toplamaya döndük. Bunun sebebi zihnimizin bu şekilde bir işleyişe sahip olmasıdır. Özellikle düşünmeye meyilli ve kaygılı biriyseniz beyniniz kanıtlarla ikna olacaktır. Bu sayede bilişsel olarak yeniden yapılanma sağlanacaktır.

Davranışlarımı Nasıl Değiştirebilirim?

Uzun süredir aynı davranış kalıplarıyla yaşıyorsanız bu, ilk zamanlar zorlayıcı olabilir. Davranışları birdenbire değiştirmek kolay değildir ve bu gibi durumlarda adım adım gitmek gerekir. Atılan küçük adımlar zamanla büyük sonuçlar verebilir.

Bir duruma karşı gerçekleştirdiğiniz davranışınızı değiştirmek istiyorsanız öncelikle neden değiştirmek istediğinizin farkına varın. Farkındalık kazandığınızda neden değiştirmek istediğinizi, değiştirdiğinizde hayatınızda nasıl sonuçlar ortaya çıkaracağını görmüş olursunuz. Bu sayede davranışınızı değiştirmek konusunda motivasyon da kazanırsınız.

Davranış değiştirmeye, sizi kaygılandıran bir durumun üzerine gitmek örnek verilebilir.

Ulaşmak istediğiniz, hayatınıza katmak istediğiniz davranış sizin için bir sonuçsa ona gidecek davranışları adım adım planlamanız gerekir. Örneğin sizi kaygılandıran durum panik atak yaşama kaygısıyla araba kullanmamaksa; önce arabada bir süre oturmak, sonra arabayı çalıştırarak beklemek, sonra kısa mesafede araba kullanmak ve en sonunda bunu uzun mesafeye çıkarmak gerekir. Bu saydığımız adımlar aynı gün içinde ya da bir kerede yapılabilecek adımlar olabilir ya da olmayabilir, bu size bağlıdır. Bu adımları defalarca tekrar ederek de sonraki adıma geçebilirsiniz bir kere yapmanız yeterli de olabilir. Bu adımları tamamladıkça hedefe biraz daha yaklaşırsınız ve ilerlemeyi gördükçe motivasyonunuz artar. Adımları tamamlamanın sonunda ise ulaşmak istediğiniz davranışa ulaşırsınız yani panik atak yaşarım kaygısıyla araba kullanmaktan kaçınma davranışınızı değiştirmiş olursunuz. Adımları kendi başınıza tamamlamak her zaman kolay olmayabilir. Eğer tek başınıza ilerleyemiyorsanız profesyonel destek almanız önemlidir. Çözmediğiniz bu tarz problemler zamanla daha da kökleşerek davranışlarınız üzerindeki kontrolü elinizden alabilir.

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu

DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), dikkat dağınıklığı, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik gibi belirtilerle birlikte bireyin yaşamında olumsuz etkileri bulunan bir davranışsal bir bozukluktur. İlkokul yaşlarından itibaren sıklıkla rastlanan dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunda özellikle çocuklarda verilen ödev ve görevlerden çabucak sıkılma, hayallere dalma, eşyaları kaybetme, oturduğu yerde uzun süre kalamama, sıra bekleyememe, çevreden gelen uyaranlarla kolayca dağılma gibi belirtiler gözlenirken; yetişkin dönemde dikkat eksikliği, odaklanma sorunları, karar almada ve sürdürmede zorluk, yapılacakları ve zamanı organize etmede güçlük yaşama gibi belirtiler görülür.

DEHB üçe ayrılır:

1)Hiperaktivite baskın tip: Bu tipte sorun yaşayan bireylerde genelde yerinde duramama, yüksek enerji, huzursuzluk, aşırı hareketlilik, bulunduğu ortama uyum sağlayamama gibi belirtiler gösterir. Bu tip insanlar düşünmeden konuşma, başkalarının sözünü kesme gibi davranışlar sergileyebilirler.

2) Dikkat Eksikliği baskın tip: Söz konusu dikkat eksikliği baskın olan bireylerde odaklanmada güçlük, uzaklara dalıp gitme, kişinin herhangi bir işi yapma ya da o işi sürdürmedeki zorluk ve dağınık davranışlar gözlemlenir.

3)Birleşik tip: Belki de bu bozukluğun en zoru olan birleşik tipteki insanlar hem hiperaktivite hem de dikkat eksikliğinde bahsettiğimiz belirtileri görmek mümkündür.

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğunun Nedenleri ve Etki Eden Risk Faktörleri

Odaklanamama, uygun olmayan tepkileri engelleyememe gibi belirtilerle ortaya çıkan Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu, beyinde hem yapısal hem de nörokimyasal düzeyde yaşanan farklılıklar nedeniyle ortaya çıkan bir bozukluktur.

DEHB’nin etkisine bakıldığında genetik ve çevresel faktörlerden etkilenme söz konusudur. DEHB oluşumunda genetiğin rolü %80-90 civarındadır. Sanıldığının aksine anne-babanın çocuğuna hatalı davranması gibi nedenlerle DEHB oluşmaz; anne-babanın hatalı tutumları DEHB belirtilerinde artışa veya DEHB’ye başka psikolojik sorunların eklenmesine yol açabilir. Kişiye aktarılan genetik miras onun ileride DEHB olup olmayacağı konusunda önemli bir unsurdur. Ancak kalıtım dışında bazı biyolojik faktörler de genetik yapıyla etkileşime girerek DEHB’nin ortaya çıkıp çıkmamasında etkili olurlar. Bu etkenler arasında en önemlisi annenin hamilelik sürecinde sigara, kurşun gibi bazı zehirli maddelere maruz kalmasıdır.

Genetik yatkınlık ve çevresel faktörlerin birbiriyle etkileşimi DEHB oluşturacak düzeyde olduğunda bebeğin beyninde bazı bozukluklar oluşmaya başlar. Bu bozukluklar beynin ön bölgesi (frontal lob) ve onunla yakın ilişkide olan beyin bölgelerinde (striatum ve beyincik) normalden eksik bir gelişime yol açar. Doğum sırasında ve doğum sonrası bebeğin ilk birkaç yaşında beyindeki bu bozukluklar artma veya azalma eğilimi gösterebilir. Örneğin sağlıklı bir doğum ve doğumdan sonra toksinlerle karşılaşmama, beyindeki bu bozukluğun daha artmasını engeller ve ileriki yıllarda DEHB’nin çok daha az şiddetli olmasını sağlayabilir. Diğer yandan doğum sırasında beyin zedelenmesi olması veya doğumdan sonra çocuğun kurşun sigara gibi zehirli maddelere maruz kalması beyindeki bu bozuklukların çok daha artmasına ve ileride DEHB belirtilerinin çok daha şiddetli olmasına yol açabilir.

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğunun Tedavisi

Net tanı konulabilmesi için çocuğun okul dönemine gelmesini beklemek gerekir. Belirtiler altı ay kadar süreyi geçtiği halde devam ediyorsa ebeveynler DEHB’den şüphe edebilir. Psikoterapi sürecinde, akademik ve sosyal beklentilerin karşılanabilmesi için çocukla sosyal beceri eğitimi çalışılmaktadır. Bilişsel Davranışçı Terapi odaklı uygulamalar ile akran iletişimi, davranış kontrolü, öfke yönetimi, hareketlilik ve dürtüselliğin azalması yönünde müdahalelerde bulunulmaktadır. Çocuğun olumlu yöndeki davranışı pekiştirilerek özdenetim kurması amaçlanmakta; aile ile psikoeğitim uygulamaları gerçekleştirilmektedir. Hiperaktivite testi olarak nöropsikolojik testlerden de yararlanılır. Hastanın nörolojik olarak incelenmesi de gerekir. Ayrıca çeşitli kan tahlillerine de ihtiyaç vardır. Teşhis için EEG uygulaması yapılabilir. Tedavi sürecinde psikolojik terapilerin yanı sıra hiperaktivite ilaçları kullanılması da gerekebilir. Davranışçı tedavilerin etkileri yeterli olmadığı takdirde ilaç kullanımına başlanır. DEHB ilaçları, hiperaktiviteye bağlı olarak ortaya çıkan aşırı hareketlilik, dikkat dağınıklığı gibi belirtileri kontrol altına almakta son derece etkilidir. Belirtileri ciddi boyutlarda olan hastalarda ise merkezi sinir sistemi ve vücudun aktivitesini artıranlar da dahil olmak üzere birçok ilaç grubunun adı olarak bildiğimiz psikostimülanlar kullanılır. Aileler ilaç kullanımı konusunda genellikle çekingen davransa da hekimin tavsiyelerini dinlemek ve uzmanlığına güvenmek, olumlu sonuçlar elde edilmesi açısından önemlidir. Tedavi sürecinde ilaçlar ve terapiler kadar aile desteği de önemlidir.

Sevgilerimle

Stajyer Psikolog Muhammed Mustafa Kozak

Uzman Psikolog Mustafa Cem Oğuz

DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), dikkat dağınıklığı, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik gibi belirtilerle birlikte bireyin yaşamında olumsuz etkileri bulunan bir davranışsal bir bozukluktur. İlkokul yaşlarından itibaren sıklıkla rastlanan dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunda özellikle çocuklarda verilen ödev ve görevlerden çabucak sıkılma, hayallere dalma, eşyaları kaybetme, oturduğu yerde uzun süre kalamama, sıra bekleyememe, çevreden gelen uyaranlarla kolayca dağılma gibi belirtiler gözlenirken; yetişkin dönemde dikkat eksikliği, odaklanma sorunları, karar almada ve sürdürmede zorluk, yapılacakları ve zamanı organize etmede güçlük yaşama gibi belirtiler görülür.

DEHB üçe ayrılır:

1)Hiperaktivite baskın tip: Bu tipte sorun yaşayan bireylerde genelde yerinde duramama, yüksek enerji, huzursuzluk, aşırı hareketlilik, bulunduğu ortama uyum sağlayamama gibi belirtiler gösterir. Bu tip insanlar düşünmeden konuşma, başkalarının sözünü kesme gibi davranışlar sergileyebilirler.

2) Dikkat Eksikliği baskın tip: Söz konusu dikkat eksikliği baskın olan bireylerde odaklanmada güçlük, uzaklara dalıp gitme, kişinin herhangi bir işi yapma ya da o işi sürdürmedeki zorluk ve dağınık davranışlar gözlemlenir.

3)Birleşik tip: Belki de bu bozukluğun en zoru olan birleşik tipteki insanlar hem hiperaktivite hem de dikkat eksikliğinde bahsettiğimiz belirtileri görmek mümkündür.

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğunun Nedenleri ve Etki Eden Risk Faktörleri

Odaklanamama, uygun olmayan tepkileri engelleyememe gibi belirtilerle ortaya çıkan Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu, beyinde hem yapısal hem de nörokimyasal düzeyde yaşanan farklılıklar nedeniyle ortaya çıkan bir bozukluktur.

DEHB’nin etkisine bakıldığında genetik ve çevresel faktörlerden etkilenme söz konusudur. DEHB oluşumunda genetiğin rolü %80-90 civarındadır. Sanıldığının aksine anne-babanın çocuğuna hatalı davranması gibi nedenlerle DEHB oluşmaz; anne-babanın hatalı tutumları DEHB belirtilerinde artışa veya DEHB’ye başka psikolojik sorunların eklenmesine yol açabilir. Kişiye aktarılan genetik miras onun ileride DEHB olup olmayacağı konusunda önemli bir unsurdur. Ancak kalıtım dışında bazı biyolojik faktörler de genetik yapıyla etkileşime girerek DEHB’nin ortaya çıkıp çıkmamasında etkili olurlar. Bu etkenler arasında en önemlisi annenin hamilelik sürecinde sigara, kurşun gibi bazı zehirli maddelere maruz kalmasıdır.

Genetik yatkınlık ve çevresel faktörlerin birbiriyle etkileşimi DEHB oluşturacak düzeyde olduğunda bebeğin beyninde bazı bozukluklar oluşmaya başlar. Bu bozukluklar beynin ön bölgesi (frontal lob) ve onunla yakın ilişkide olan beyin bölgelerinde (striatum ve beyincik) normalden eksik bir gelişime yol açar. Doğum sırasında ve doğum sonrası bebeğin ilk birkaç yaşında beyindeki bu bozukluklar artma veya azalma eğilimi gösterebilir. Örneğin sağlıklı bir doğum ve doğumdan sonra toksinlerle karşılaşmama, beyindeki bu bozukluğun daha artmasını engeller ve ileriki yıllarda DEHB’nin çok daha az şiddetli olmasını sağlayabilir. Diğer yandan doğum sırasında beyin zedelenmesi olması veya doğumdan sonra çocuğun kurşun sigara gibi zehirli maddelere maruz kalması beyindeki bu bozuklukların çok daha artmasına ve ileride DEHB belirtilerinin çok daha şiddetli olmasına yol açabilir.

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğunun Tedavisi

Net tanı konulabilmesi için çocuğun okul dönemine gelmesini beklemek gerekir. Belirtiler altı ay kadar süreyi geçtiği halde devam ediyorsa ebeveynler DEHB’den şüphe edebilir. Psikoterapi sürecinde, akademik ve sosyal beklentilerin karşılanabilmesi için çocukla sosyal beceri eğitimi çalışılmaktadır. Bilişsel Davranışçı Terapi odaklı uygulamalar ile akran iletişimi, davranış kontrolü, öfke yönetimi, hareketlilik ve dürtüselliğin azalması yönünde müdahalelerde bulunulmaktadır. Çocuğun olumlu yöndeki davranışı pekiştirilerek özdenetim kurması amaçlanmakta; aile ile psikoeğitim uygulamaları gerçekleştirilmektedir. Hiperaktivite testi olarak nöropsikolojik testlerden de yararlanılır. Hastanın nörolojik olarak incelenmesi de gerekir. Ayrıca çeşitli kan tahlillerine de ihtiyaç vardır. Teşhis için EEG uygulaması yapılabilir. Tedavi sürecinde psikolojik terapilerin yanı sıra hiperaktivite ilaçları kullanılması da gerekebilir. Davranışçı tedavilerin etkileri yeterli olmadığı takdirde ilaç kullanımına başlanır. DEHB ilaçları, hiperaktiviteye bağlı olarak ortaya çıkan aşırı hareketlilik, dikkat dağınıklığı gibi belirtileri kontrol altına almakta son derece etkilidir. Belirtileri ciddi boyutlarda olan hastalarda ise merkezi sinir sistemi ve vücudun aktivitesini artıranlar da dahil olmak üzere birçok ilaç grubunun adı olarak bildiğimiz psikostimülanlar kullanılır. Aileler ilaç kullanımı konusunda genellikle çekingen davransa da hekimin tavsiyelerini dinlemek ve uzmanlığına güvenmek, olumlu sonuçlar elde edilmesi açısından önemlidir. Tedavi sürecinde ilaçlar ve terapiler kadar aile desteği de önemlidir.

Sevgilerimle

Stajyer Psikolog Muhammed Mustafa Kozak

Uzman Psikolog Mustafa Cem Oğuz

Bilişsel davranışçı terapi nedir?

”Kişinin duygusal tepkisi sadece doğrudan durumdan değil, durumla ilgili düşüncelerinden de etkilenir. BDT kişilerin sıkıntı yaşadıkları anlara eşlik eden düşüncelerini saptayıp, bu düşüncelerin ne kadar gerçekçi ve uygun olduğunu incelemeleri ve uygunsuz düşünceleri yerine daha gerçekçi düşünceler geliştirmelerini öğretir.”

Bilişsel davranışçı psikoterapi (BDT), bilimsel ilkelerin, psikoterapi alanına uygulanmasıyla ortaya çıkmış bir psikoterapidir. Psikoterapi ruhsal rahatsızlık veya sorunları sözel etkileşim yoluyla (görüşmelerle) çözme yöntemine verilen genel addır. BDT’nin rahatsızlıkların çözümünde kullandığı sözel ve davranışsal yöntemler de aynı şekilde bu bilimsel ilkelere ve öğrenme kuramlarına dayalıdır. BDT öncelikle kişinin güncel sorunlarına odaklanır, süre olarak daha sınırlı ve daha çok sorun çözme hedeflidir. BDT sadece başvuranların güncel sorunlarını çözmez aynı zamanda bütün yaşamları süresince sorunlarını çözmekte kullanabilecekleri özel birtakım beceriler de öğretir. Bu beceriler temelde, düşünce alanında daha gerçekçi, uygun ve yararlı düşünmeyi, davranış alanında da kişinin nasıl bir insan olmak ve nasıl bir hayat yaşamak istiyorsa ona uygun davranıp yaşamasını geliştirmeye dönüktür.

Bilişsel Davranışçı Psikoterapinin altında yatan kuram nedir?

Kişinin içinde bulunduğu çevre, yaşadığı olaylar, bu olayları algılama biçimimiz, duygusal tepkilerimiz ve davranışlarımızın birbiriyle etkileşim içinde olduğu gerçeği BDT’nin ana çıkış noktasıdır. BDT kişinin sorunuyla ilgili ve birbiriyle etkileşim içindeki bu alanlardan öncelikle düşünce ve davranışlarına odaklanır. Düşünce ve duygusal tepkilerimiz birbiriyle çok yakından ilişkilidir. Olan bitenler algı ve düşüncelerimizin süzgecinden geçerek bizi etkiler. Yani “olayları olduğu gibi değil, olduğumuz gibi görürüz”. Örneğin bu yazıyı okurken okuduklarımızı değerlendirip yorumlarız. Bu satırları okuyan ve “çok güzel, tam benim aradığım tedavi türü” diye düşünen kişi kendini mutlu, hevesli hissedecektir. “İyi gibi görünüyor, ama ben yapamam, bende işe yaramaz” şeklinde düşünen bir kişi ise kendini karamsar ve isteksiz hissedecektir. Yani kişinin duygusal tepkisi sadece doğrudan durumdan (örneğin bu yazıyı okuma) değil, durumla ilgili düşüncelerinden de etkilenir. BDT kişilerin sıkıntı yaşadıkları anlara eşlik eden düşüncelerini saptayıp, bu düşüncelerin ne kadar gerçekçi ve uygun olduğunu incelemeleri ve uygunsuz düşünceleri yerine daha gerçekçi düşünceler geliştirmelerini öğretir. Düşünceye dönük bu müdahalelerin yanı sıra BDT’de davranış alanında kişinin yaşamdaki hedeflerine daha uygun davranması, hayatını kısıtlayan kaçınma ve gereksiz güvence arama ve tedbir almaya dönük davranışlarının değiştirilmesi hedeflenir. Kişinin yaşamında sorun olan alanlara dönük sorun çözme yöntemleri ve davranış değişikliği uygulamalarıyla da birey içinde bulunduğu çevre koşullarını ve ilişkilerini değiştirmeye çalışır. Psikoterapi genellikle bilişsel (düşünce) müdahalelerle başlar ve bunu davranış alanında değişiklikler izler. Bazı durumlarda ise (depresyon-ruhsal çökkünlük) öncelik davranış alanındadır.

Kaynak: Bilişsel Davranışçı Terapi – M. Hakan Türkçapar

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozuklukluğu genellikle çocukluk çağlarında baş gösterir. DEHB, gelişim dönemlerine uyumsuz olarak dikkat eksikliği, dürtüsellik ve hiperaktif belirtiler ile tanımlanmış olan nöropsikiyatrik bir bozukluktur.

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozuklukluğu genellikle çocukluk çağlarında baş gösterir. DEHB, gelişim dönemlerine uyumsuz olarak dikkat eksikliği, dürtüsellik ve hiperaktif belirtiler ile tanımlanmış olan nöropsikiyatrik bir bozukluktur.

DEHB tanısı koyabilmek için bu bozukluk ile ilgili davranışların ve beraberinde gelen zorlukların kişinin yaşamını önemli ölçüde olumsuz etkilemesi gerekir. Karşılaşılan vakalarda sıklıkla hiperaktivite ve dürtüsellik belirtilerinde azalma saptanabilir. Fakat yine de bu bozukluklar kişinin hayatını etkilemeye devam eder. Bazı belirtiler bebeklikten beri var olmasına rağmen çoğunlukla fark edilemez. Çocuklarda DEHB’in fark edilmesi genellikle okul çağına doğru olur. Bunun nedeni ise çocukların DEHB belirtileri yüzünden öğrenme ve otokontrolde yaşadığı zorluktur. Çocuk, dikkat eksikliği faktörü yüzünden anlatılan konulara kendini tam veremeyebilir ki bu da öğrenmede olumsuzluklara yol açar. Aynı şekilde davranışı öğrenmiş olmasına karşın dürtüsellik ve hiperaktivite bozukluğu yüzünden hayata geçiremeyebilir. Örneğin derste sınfta dolaşmaması gerektiğini bilir ama kendine hâkim olamayarak ayağa kalkar. Ayrıca DEHB ile gelen bu zorluklar kişinin ciddi bir özgüven eksikliği ve sosyal bağ kuramama gibi duygusal sorunları da beraberinde getirir.

3 Tür DEHB vardır: Dikkatsizlik veya dikkat eksikliği tipi, hiperaktif/dürtüsel tip, Hiperaktif/dürtüsel ve dikkat eksikliği tipi. Dikkatsizlik ve dikkat eksikliği türünde; kişi bir görevi sonuna kadar yapmakta, ayrıntılara hâkim olmakta, kendisine verilen talimatları takip etmek ve kurallara uymakta güçlük yaşar. Hiperaktif/dürtüsel tür; Kişi hep çevreye uyum sağlama çabası içindedir. Aktif, sabırsız ve hayal kırıklığı yaşamaya müsaittir. Aynı zamanda kendileri davranışlarını değil, davranışları kendilerini yönetir. Yani otokontrol sağlayamaz. Hiperaktif/dürtüsel ve dikkat eksikliği tipi ise ilk iki tipte bulunan bütün bozukluklara sahiptirler.

Kişi yaş aldıkça tanı koymak zorlaşır çünkü eş tanılar da artar ve ayrım yapmak son derece güçtür. Bir başka açıdan yaş büyüdükçe belirtiler azalabilir fakat bu, bozukluğun kişinin yaşamını terke ettiği anlamına gelmez. Tedaviyi reddedip bozukluğun kendi kendine geçmesini bekleyen kişiler yardım almanın belirtiler ile başa çıkmayı daha da destekleyeceğini düşünmeliler. Çünkü belirtilerin tedavisiz azalma şansı %20’dir.

DEHB için ilaçlı ve ilaçsız olmak üzere iki tedavi yöntemi vardır. Uzmanların önerisi ilaçlı ve ilaçsız yöntemi birlikte uygulamaktır. DEHB için faydalı olabilecek davranış terapisinde uygulanan bazı metotlar vardır. Bunlardan ilki pozitif pekiştirmedir. Pozitif pekiştirmeye örnek olarak kişinin tamamladığı her davranış için ödüllendirilmesi ya da iltifat almasıdır. Bir diğeri ise ‘time-out’ olarak bilinir. Kişi yaptığı yanlış davranış için istediği şeyden bir süreliğine uzaklaştırılır. Bir diğer metot ise tepki maliyetidir. Bu kişi eksik yaptığı davranış için vaat edilen ödülü alamaz. Metotların bir diğeri ise ‘taken economy’ olarak anılmaktadır. Kişi daha önce doğru yaptığı davranışlarda kazandığı ödül veya ayrıcalıkları kaybeder.

Ebeveynler ise çocuğu belli bir programda tutmak, çocuğun dikkatini dağıtabilecek şeylerden kurtulmak, evi DEHB’li çocuk için yeniden düzenlemek, olumlu davranışı pekiştirmek, uygulanabilir amaçlar belirlemek, seçenekleri azaltmak, özgüveni arttırmak için başarabileceği görevler vermek, molayı sık ve az ders saatlerini ise kısa tutarak hayatını biraz daha kolaylaştırmayı sağlayabiliriz.

Yazan: Psikolog Buse SARI

Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu-takıntı – overthinking

Obsesif Kompulsif Bozukluk nedir ? Obsesif Kompulsif Kişilik bozukluğu nedir ? Kişilik bozukluğu neden tedaviye daha dirençlidir ? Belirtileri nelerdir ? Davranışları ne şekildedir ? Zorlayıcı ve aşırı düşünme neden meydana gelmektedir ?

Obsesif Kompulsif Bozuklukta kişinin engelleyemediği , kendi isteği dışında ortaya çıkan tekrarlayıcı düşünceler ve bu düşüncelerin oluşturduğu kaygıyı azaltmak amacı ile tekrarlayıcı davranışlar görülmektedir. Obsesyon ve kompulsiyon adı verilen durumların açıklaması budur. Kişi aslında bunları yapmak istemez ve bunlar benliğine yabancıdır. Yani benliğin bir parçası olarak görülmemektedir. Dolayısıyla kişi bu yüzden bu davranış ve düşüncelerinden rahatsızlık duymaktadır.

Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu , obsesyon ve ritüel davranışlar göze çarpan semptomlar değildir. Burada daha çok kişide mükemmeliyetçi , titizlik , düzen , kuralcı , kontrolünü kaybetmeme adına ritüel davranışlar gösterme , kimseye güvenmeme , ısrarcılık , istiflemeli ve katılık özellikler ön plandadır. Bu özellikler Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu olan bireyin yaşam tarzı haline gelmiştir.

Obsesif kompulsif kişilerin , kendi eylemleri hakkında kararsız olduklarından dolayı çevrelerindeki insanlara karşı boyun eğmeye, otorite altında yaşamaya özen gösterdiklerini ifade edilmektedir.

Obsesif kompulsif kişilerin cinsel ve saldırgan dürtüler ile başı dertte olduğu için bu dürtülerin tam zıttı bir şekilde davranarak esnek olmayan bir kimliğe bürünürler. Karşıt tepki oluşturma mekanizması toplum tarafından onaylanacak davranışlara ulaşmak için öfkelerini ve kararsızlıklarını karşıt tepki oluştururlar. Güçlü süper ego ( ahlaki yönümüz ) durumlarından dolayı ona karşı çıkmayı değil boyun eğmeyi tercih ederek sınırlamalara uyum göstermeye çalışırlar . Fakat diğer yandan bu sınırlamalara , otoriteye itaat etmekten öfke duyarlar öfkelerini dışa varmadıkları için de kısıtlamalardan kaçabilen insanlara öfkelerini yansıtırlar. Bunun da insanların açıklarını arayarak , her işlerini sorgulayarak yapmaya çalışırlar. Böylece Obsesif kompulsif birey öfkesini ifade edemediği süper egoya karşı intikamını almış olur.

Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu olan bireyler , bakım verenleri çocuklarının gelişim dönemlerine uygun düzeyde görevler vermek yerine kapasite üstü görevler vererek çocukların bunları yerine getirmelerini beklemektedir. Öfkeli ve ahlak düşkünü ebeveynler , kompulsif özelliklerin yanı sıra ukala çocuklar yetiştirirler.

Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu bir kişilik bozukluğu olmasından ötürü tedaviye karşı daha dirençli ve tedaviye yanıt verme oranı daha düşük olabilir. Fakat terapi ve psikiyatrik ilaç tedavisinin birlikte devam edildiği bir çok hastada olumlu sonuçlar da bilimsel çalışmalarda kanıtlanmıştır

Siz de bu belirtilerden , davranış ve düşüncelerden yorulduysanız kontrol edemiyorsanız ve hayatınızı olumsuz olarak etkilediğini düşünüyor iseniz ruh sağlığı uzmanına başvurun.

İyi okumalar.