Bilişsel davranışçı terapi nedir?

”Kişinin duygusal tepkisi sadece doğrudan durumdan değil, durumla ilgili düşüncelerinden de etkilenir. BDT kişilerin sıkıntı yaşadıkları anlara eşlik eden düşüncelerini saptayıp, bu düşüncelerin ne kadar gerçekçi ve uygun olduğunu incelemeleri ve uygunsuz düşünceleri yerine daha gerçekçi düşünceler geliştirmelerini öğretir.”

Bilişsel davranışçı psikoterapi (BDT), bilimsel ilkelerin, psikoterapi alanına uygulanmasıyla ortaya çıkmış bir psikoterapidir. Psikoterapi ruhsal rahatsızlık veya sorunları sözel etkileşim yoluyla (görüşmelerle) çözme yöntemine verilen genel addır. BDT’nin rahatsızlıkların çözümünde kullandığı sözel ve davranışsal yöntemler de aynı şekilde bu bilimsel ilkelere ve öğrenme kuramlarına dayalıdır. BDT öncelikle kişinin güncel sorunlarına odaklanır, süre olarak daha sınırlı ve daha çok sorun çözme hedeflidir. BDT sadece başvuranların güncel sorunlarını çözmez aynı zamanda bütün yaşamları süresince sorunlarını çözmekte kullanabilecekleri özel birtakım beceriler de öğretir. Bu beceriler temelde, düşünce alanında daha gerçekçi, uygun ve yararlı düşünmeyi, davranış alanında da kişinin nasıl bir insan olmak ve nasıl bir hayat yaşamak istiyorsa ona uygun davranıp yaşamasını geliştirmeye dönüktür.

Bilişsel Davranışçı Psikoterapinin altında yatan kuram nedir?

Kişinin içinde bulunduğu çevre, yaşadığı olaylar, bu olayları algılama biçimimiz, duygusal tepkilerimiz ve davranışlarımızın birbiriyle etkileşim içinde olduğu gerçeği BDT’nin ana çıkış noktasıdır. BDT kişinin sorunuyla ilgili ve birbiriyle etkileşim içindeki bu alanlardan öncelikle düşünce ve davranışlarına odaklanır. Düşünce ve duygusal tepkilerimiz birbiriyle çok yakından ilişkilidir. Olan bitenler algı ve düşüncelerimizin süzgecinden geçerek bizi etkiler. Yani “olayları olduğu gibi değil, olduğumuz gibi görürüz”. Örneğin bu yazıyı okurken okuduklarımızı değerlendirip yorumlarız. Bu satırları okuyan ve “çok güzel, tam benim aradığım tedavi türü” diye düşünen kişi kendini mutlu, hevesli hissedecektir. “İyi gibi görünüyor, ama ben yapamam, bende işe yaramaz” şeklinde düşünen bir kişi ise kendini karamsar ve isteksiz hissedecektir. Yani kişinin duygusal tepkisi sadece doğrudan durumdan (örneğin bu yazıyı okuma) değil, durumla ilgili düşüncelerinden de etkilenir. BDT kişilerin sıkıntı yaşadıkları anlara eşlik eden düşüncelerini saptayıp, bu düşüncelerin ne kadar gerçekçi ve uygun olduğunu incelemeleri ve uygunsuz düşünceleri yerine daha gerçekçi düşünceler geliştirmelerini öğretir. Düşünceye dönük bu müdahalelerin yanı sıra BDT’de davranış alanında kişinin yaşamdaki hedeflerine daha uygun davranması, hayatını kısıtlayan kaçınma ve gereksiz güvence arama ve tedbir almaya dönük davranışlarının değiştirilmesi hedeflenir. Kişinin yaşamında sorun olan alanlara dönük sorun çözme yöntemleri ve davranış değişikliği uygulamalarıyla da birey içinde bulunduğu çevre koşullarını ve ilişkilerini değiştirmeye çalışır. Psikoterapi genellikle bilişsel (düşünce) müdahalelerle başlar ve bunu davranış alanında değişiklikler izler. Bazı durumlarda ise (depresyon-ruhsal çökkünlük) öncelik davranış alanındadır.

Kaynak: Bilişsel Davranışçı Terapi – M. Hakan Türkçapar

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozuklukluğu genellikle çocukluk çağlarında baş gösterir. DEHB, gelişim dönemlerine uyumsuz olarak dikkat eksikliği, dürtüsellik ve hiperaktif belirtiler ile tanımlanmış olan nöropsikiyatrik bir bozukluktur.

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozuklukluğu genellikle çocukluk çağlarında baş gösterir. DEHB, gelişim dönemlerine uyumsuz olarak dikkat eksikliği, dürtüsellik ve hiperaktif belirtiler ile tanımlanmış olan nöropsikiyatrik bir bozukluktur.

DEHB tanısı koyabilmek için bu bozukluk ile ilgili davranışların ve beraberinde gelen zorlukların kişinin yaşamını önemli ölçüde olumsuz etkilemesi gerekir. Karşılaşılan vakalarda sıklıkla hiperaktivite ve dürtüsellik belirtilerinde azalma saptanabilir. Fakat yine de bu bozukluklar kişinin hayatını etkilemeye devam eder. Bazı belirtiler bebeklikten beri var olmasına rağmen çoğunlukla fark edilemez. Çocuklarda DEHB’in fark edilmesi genellikle okul çağına doğru olur. Bunun nedeni ise çocukların DEHB belirtileri yüzünden öğrenme ve otokontrolde yaşadığı zorluktur. Çocuk, dikkat eksikliği faktörü yüzünden anlatılan konulara kendini tam veremeyebilir ki bu da öğrenmede olumsuzluklara yol açar. Aynı şekilde davranışı öğrenmiş olmasına karşın dürtüsellik ve hiperaktivite bozukluğu yüzünden hayata geçiremeyebilir. Örneğin derste sınfta dolaşmaması gerektiğini bilir ama kendine hâkim olamayarak ayağa kalkar. Ayrıca DEHB ile gelen bu zorluklar kişinin ciddi bir özgüven eksikliği ve sosyal bağ kuramama gibi duygusal sorunları da beraberinde getirir.

3 Tür DEHB vardır: Dikkatsizlik veya dikkat eksikliği tipi, hiperaktif/dürtüsel tip, Hiperaktif/dürtüsel ve dikkat eksikliği tipi. Dikkatsizlik ve dikkat eksikliği türünde; kişi bir görevi sonuna kadar yapmakta, ayrıntılara hâkim olmakta, kendisine verilen talimatları takip etmek ve kurallara uymakta güçlük yaşar. Hiperaktif/dürtüsel tür; Kişi hep çevreye uyum sağlama çabası içindedir. Aktif, sabırsız ve hayal kırıklığı yaşamaya müsaittir. Aynı zamanda kendileri davranışlarını değil, davranışları kendilerini yönetir. Yani otokontrol sağlayamaz. Hiperaktif/dürtüsel ve dikkat eksikliği tipi ise ilk iki tipte bulunan bütün bozukluklara sahiptirler.

Kişi yaş aldıkça tanı koymak zorlaşır çünkü eş tanılar da artar ve ayrım yapmak son derece güçtür. Bir başka açıdan yaş büyüdükçe belirtiler azalabilir fakat bu, bozukluğun kişinin yaşamını terke ettiği anlamına gelmez. Tedaviyi reddedip bozukluğun kendi kendine geçmesini bekleyen kişiler yardım almanın belirtiler ile başa çıkmayı daha da destekleyeceğini düşünmeliler. Çünkü belirtilerin tedavisiz azalma şansı %20’dir.

DEHB için ilaçlı ve ilaçsız olmak üzere iki tedavi yöntemi vardır. Uzmanların önerisi ilaçlı ve ilaçsız yöntemi birlikte uygulamaktır. DEHB için faydalı olabilecek davranış terapisinde uygulanan bazı metotlar vardır. Bunlardan ilki pozitif pekiştirmedir. Pozitif pekiştirmeye örnek olarak kişinin tamamladığı her davranış için ödüllendirilmesi ya da iltifat almasıdır. Bir diğeri ise ‘time-out’ olarak bilinir. Kişi yaptığı yanlış davranış için istediği şeyden bir süreliğine uzaklaştırılır. Bir diğer metot ise tepki maliyetidir. Bu kişi eksik yaptığı davranış için vaat edilen ödülü alamaz. Metotların bir diğeri ise ‘taken economy’ olarak anılmaktadır. Kişi daha önce doğru yaptığı davranışlarda kazandığı ödül veya ayrıcalıkları kaybeder.

Ebeveynler ise çocuğu belli bir programda tutmak, çocuğun dikkatini dağıtabilecek şeylerden kurtulmak, evi DEHB’li çocuk için yeniden düzenlemek, olumlu davranışı pekiştirmek, uygulanabilir amaçlar belirlemek, seçenekleri azaltmak, özgüveni arttırmak için başarabileceği görevler vermek, molayı sık ve az ders saatlerini ise kısa tutarak hayatını biraz daha kolaylaştırmayı sağlayabiliriz.

Yazan: Psikolog Buse SARI

Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu-takıntı – overthinking

Obsesif Kompulsif Bozukluk nedir ? Obsesif Kompulsif Kişilik bozukluğu nedir ? Kişilik bozukluğu neden tedaviye daha dirençlidir ? Belirtileri nelerdir ? Davranışları ne şekildedir ? Zorlayıcı ve aşırı düşünme neden meydana gelmektedir ?

Obsesif Kompulsif Bozuklukta kişinin engelleyemediği , kendi isteği dışında ortaya çıkan tekrarlayıcı düşünceler ve bu düşüncelerin oluşturduğu kaygıyı azaltmak amacı ile tekrarlayıcı davranışlar görülmektedir. Obsesyon ve kompulsiyon adı verilen durumların açıklaması budur. Kişi aslında bunları yapmak istemez ve bunlar benliğine yabancıdır. Yani benliğin bir parçası olarak görülmemektedir. Dolayısıyla kişi bu yüzden bu davranış ve düşüncelerinden rahatsızlık duymaktadır.

Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu , obsesyon ve ritüel davranışlar göze çarpan semptomlar değildir. Burada daha çok kişide mükemmeliyetçi , titizlik , düzen , kuralcı , kontrolünü kaybetmeme adına ritüel davranışlar gösterme , kimseye güvenmeme , ısrarcılık , istiflemeli ve katılık özellikler ön plandadır. Bu özellikler Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu olan bireyin yaşam tarzı haline gelmiştir.

Obsesif kompulsif kişilerin , kendi eylemleri hakkında kararsız olduklarından dolayı çevrelerindeki insanlara karşı boyun eğmeye, otorite altında yaşamaya özen gösterdiklerini ifade edilmektedir.

Obsesif kompulsif kişilerin cinsel ve saldırgan dürtüler ile başı dertte olduğu için bu dürtülerin tam zıttı bir şekilde davranarak esnek olmayan bir kimliğe bürünürler. Karşıt tepki oluşturma mekanizması toplum tarafından onaylanacak davranışlara ulaşmak için öfkelerini ve kararsızlıklarını karşıt tepki oluştururlar. Güçlü süper ego ( ahlaki yönümüz ) durumlarından dolayı ona karşı çıkmayı değil boyun eğmeyi tercih ederek sınırlamalara uyum göstermeye çalışırlar . Fakat diğer yandan bu sınırlamalara , otoriteye itaat etmekten öfke duyarlar öfkelerini dışa varmadıkları için de kısıtlamalardan kaçabilen insanlara öfkelerini yansıtırlar. Bunun da insanların açıklarını arayarak , her işlerini sorgulayarak yapmaya çalışırlar. Böylece Obsesif kompulsif birey öfkesini ifade edemediği süper egoya karşı intikamını almış olur.

Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu olan bireyler , bakım verenleri çocuklarının gelişim dönemlerine uygun düzeyde görevler vermek yerine kapasite üstü görevler vererek çocukların bunları yerine getirmelerini beklemektedir. Öfkeli ve ahlak düşkünü ebeveynler , kompulsif özelliklerin yanı sıra ukala çocuklar yetiştirirler.

Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu bir kişilik bozukluğu olmasından ötürü tedaviye karşı daha dirençli ve tedaviye yanıt verme oranı daha düşük olabilir. Fakat terapi ve psikiyatrik ilaç tedavisinin birlikte devam edildiği bir çok hastada olumlu sonuçlar da bilimsel çalışmalarda kanıtlanmıştır

Siz de bu belirtilerden , davranış ve düşüncelerden yorulduysanız kontrol edemiyorsanız ve hayatınızı olumsuz olarak etkilediğini düşünüyor iseniz ruh sağlığı uzmanına başvurun.

İyi okumalar.