PrizmaBetGüncelGirişAdresiHızlıveGüvenilirErişim!

Derse hazırlıklı katılmak çalışma verimini yüzde 100 artırıyor!

Odaklanma sorunu olan öğrencilerin Pomodor tekniğine (25 dakika çalışma ve ardından 5 dakika mola) göre çalışması önerisinde bulunan Akoğlan, “Derse hazırlıklı katılmak, çalışma verimini yüzde 100 arttıracaktır.” dedi.

Üniversite sınavında başarılı olmak için hedef belirleme ve verimli çalışmanın önemine işaret eden Uzm. Psikolojik Danışman Özgür Akoğlan, “Ders çalışma esnasında ve molalarda ders verimini engelleyebileceği için televizyon, telefon, internet gibi dikkat dağıtıcı unsurlardan uzak kalmaya özen gösterilmeli.” dedi.

Odaklanma sorunu olan öğrencilerin Pomodor tekniğine (25 dakika çalışma ve ardından 5 dakika mola) göre çalışması önerisinde bulunan Akoğlan, “Derse hazırlıklı katılmak, çalışma verimini yüzde 100 arttıracaktır.” dedi.

Üsküdar Üniversitesi Eğitim Kurumları ve Rehberlik Hizmetleri Yöneticisi Uzm. Psikolojik Danışman Özgür Akoğlan, üniversite sınavında başarılı olmak için hedef belirleme ve verimli çalışmanın önemini değerlendirdi.

Odaklanmayı ölçen, yorum ve mantığı ölçen sorular çoğunlukta

Üniversite sınavında başarılı olmanın temelinde konu eksiklerinin doğru tespiti, bölüm ve net hedeflerin belirlenmesi, çalışma yöntemini kurgulama ve motivasyonu artırmanın önemli olduğunu kaydeden Uzm. Psikolojik Danışman Özgür Akoğlan, “Son yıllarda ÖSYM soru tarzlarında değişikliğe gitti daha çok analitik düşünmeyi gerektiren odaklanmayı ölçen yorum ve mantığı ölçen soru tarzları yoğunluk kazandı.” dedi.

Verimli ders çalışma ortamı nasıl olmalı?

Uzm. Psikolojik Danışman Özgür Akoğlan, verimli ders çalışmanın ve ortamın nasıl olması gerektiğini şöyle anlattı:

“Çalışma masasının üstünde sadece ders çalışmak için gereken materyaller olmalı. Oda çok sıcak ya da çok soğuk olmamalı. Ders çalışma esnasında ve molalarda ders verimini engelleyebileceği için televizyon, telefon, internet gibi dikkat dağıtıcı unsurlardan uzak kalmaya özen gösterilmeli. Ders çalışırken ve molalarda müzik dinlenmemeli, dinlenecekse de sadece molalarda sözsüz müzik tercih edilmesi daha uygun olur. Sürekli yemek yemek, sakız çiğnemek dikkatin yoğunluğunu azaltacaktır. Bunun yanı sıra aç ve yorgun bir şekilde ders çalışmak da çalışma verimini olumsuz etkiler. Gün sonunda mutlaka o gün çalışılan konular tekrar edilmeli. O derslerle ilgili olanaklar elverdiğince bol soru ve testler çözülmeli.”

Çalışma planı hafta sonunu da kapsamalı!

Gün içinde kişiye en zor gelen dersten en kolay derse doğru çalışmanın en verimli çalışma olacağını da kaydeden Uzm. Psikolojik Danışman Özgür Akoğlan, “Çalışma planı haftanın her gününü (cumartesi, pazar dahil) kapsayacak şekilde oluşturulmalıdır. Her gün aynı saatte derse başlamak yararlı olur. Odaklanma sorunu olan öğrenciler Pomodor tekniğine (25 dakika çalışma ve ardından 5 dakika mola) göre çalışmalıdır.” diye konuştu.

Konuları biriktirmeyin!

Ders çalışma planı oluşturulurken, yapılması gereken çalışmaların listelenip öncelik sırasına göre kişiye uygun şekilde planlama oluşturulabileceğini dile getiren Uzm. Psikolojik Danışman Özgür Akoğlan, “Bütün dersler işlendikçe çalışılmalı, konular biriktirilmemeli. Dersler tekrar edilirken anlaşılmayan konular tespit edilmeli, ertelemeden öğretmene sorularak öğrenilmelidir. Yanlış yapılan veya çözülemeyen soruların doğru yanıtları da anlaşılmayan konular gibi tekrar edilmelidir.” dedi.

TV karşısında çalışmayın, yerinizi değiştirmeyin! 

Verimli ders çalışmada sayısal bir dersin ardından sözel bir dersle devam edilebileceğini de ifade eden Uzm. Psikolojik Danışman Özgür Akoğlan, “Sözel bir dersi çalışırken anahtar kelime ve cümlelerin renkli kalemlerle altları çizilebilir. Kesinlikle TV karşısında çalışmayın. Çalışma yerinizi değiştirmeyin. Her gün mutlaka 30 dakika kitap okuyun.” şeklinde konuştu.

Derslere hazırlık, verimi %100 artırıyor!

Verimli ders çalışma konusunda ip uçları veren Uzm. Psikolojik Danışman Özgür Akoğlan, “Derse hazırlıklı katılmak çalışma verimini yüzde 100 arttıracaktır. Hatalarını bilen ve düzelten herkesin iyi bir çalışmayla istediği hedefi rahatlıkla yakalayabileceğini unutmayın.” şeklinde sözlerini tamamladı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

DEHB’li çocuklar okulda beklenin altında performans gösterebilir

Psikoloji için bilgi mi arıyorsunuz? DEHB’li çocuklar okulda beklenin altında performans gösterebilir makalesine göz atın ve Psikoloji hakkında daha fazla bilgi edinin

Etiketlemeler çocukların özgüvenlerinin düşmesine neden olur.

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu’nun (DEHB) çocukların yaşam kalitelerine, gelişim seviyelerine, akademik hayatlarına ve sosyal ilişkilerine olumsuz etkileri olduğunu söylüyor. Bu çocukların okulda beklenenin altında performans gösterdiklerini belirten Uzman Klinik Psikolog Elvin Akı Konuk, ayrıca çevreden olumsuz tepkiler aldıklarını ve ‘yaramaz, uyumsuz, tembel’ gibi etiketlenmelere maruz kaldıklarına dikkat çekiyor. “Bu etiketlemeler çocukların özgüvenlerinin düşmesine ve kendilerini kötü görmelerine neden olur.” diyen Konuk aileleri uyarıyor: “Çocukların kendi ihtiyaçları ve çevresi arasında dengeli ilişkiler kurması ve sürdürmesi, sağlıklı gelişen bir benlik kavramı ile mümkündür.”

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Elvin Akı Konuk, Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu’na sahip çocukların, eğitim ve sosyal hayatlarında ne gibi sorunlarla karşılaşabileceklerine dair açıklamalarda bulundu. Konuk, bu çocukların aileleri ve eğitimcilerinin çocuklara davranışlarına ilişkin de önerilerini sıraladı.

Ders sayısı ve zorluk derecesinin artmasıyla performansta hızlı düşüş görülebilir.

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu’nun (DEHB) çocukların yaşam kalitelerine, gelişim seviyelerine, akademik hayatlarına ve sosyal ilişkilerine olumsuz etkileri olduğuna dikkat çekerek sözlerine başlayan Uzman Klinik Psikolog Elvin Akı Konuk, “Okulda beklenenin altında performans gösterirler. Aynı zamanda zekadan bağımsız olarak çocuğun öğrenmesinde dikkatle ilgili yaşadıkları sorunlar derslerde öğrenmeyi de güçleştirir. Dikkat sorunu olan çocuk verilen yönergeleri tam anlayamaz ve dersi takip etmekte oldukça zorlanır. Benzer şekilde derslerinin, ödevlerinin başında saatlerce oturmalarına rağmen bir görevi yapmakta zorlandıkları için ödevini tamamlayamadan masadan kalkarlar. Unutkan ve dalgın olurlar. Sıklıkla ders araç gereçlerini, gündelik kullandığı eşyaları kaybederler. Ödev ve sorumlulukları konusunda uygun planlama yapamazlar, öncelikleri belirlemekte güçlük yaşarlar. Yaş ilerledikçe ders sayısı ve derslerin zorluk derecesinin artması ile akademik performansta hızlıca düşme görülebilir.” açıklamasında bulundu.

Kurallara uymakta zorlandıkları için akranlarıyla sorunlar yaşayabilirler

Hareketli ve dürtüsel olan çocukların ise dikkat sorunları eşlik etsin ya da etmesin sınıfta ders süresince oturmakta zorlandıkları ve sürekli hareket ihtiyacı duydukları için dersi takip edemeyeceklerini kaydeden Konuk, “Çok konuşup, hem kendilerinin hem de sınıftaki arkadaşlarının derse olan dikkatini bozabilirler. Sabırsızdırlar ve isteklerini bekletmekte, ertelemekte oldukça zorlanırlar. Arkadaşlarının oyunlarını böldükleri, düşünmeden hareket ettikleri ve kurallara uymakta zorluk yaşadıkları için akranlarıyla sıklıkla sorunlar yaşayabilirler.” dedi.

“Etiketlemeler çocukların özgüvenlerinin düşmesine neden olabilir”

Okul ortamında yaşanan bu tarz sorunların çocukları sadece akademik yönden olumsuz etkilemeyeceğinin altını çizen Konuk, “Sıklıkla çevreden olumsuz tepkiler almasına, sosyal ortamlardan dışlanmasına sebep olmakla birlikte ebeveynleri, öğretmenleri veya arkadaşları tarafından yaramaz, dalgın, sakar, uyumsuz, tembel gibi etiketlenmelere de maruz kalırlar. Bu etiketlemeler çocukların özgüvenlerinin düşmesine ve kendilerini kötü görmelerine neden olur. Oysa ki çocukların kendi ihtiyaçları ve çevresi arasında dengeli ilişkiler kurması ve sürdürmesi, sağlıklı gelişen bir benlik kavramı ile mümkündür.” şeklinde konuştu.
Çocuğun yerine ödev yapmak yerine çalışmanın planlamasına destek olunmalı
“Bu etiketlenmeyi önlemek ve çocuğu desteklemek adına öğretmenlerin ve ebeveynlerin rehberliği ve yönlendirmeleri oldukça önemli.” diyen Uzman Klinik Psikolog Elvin Akı Konuk, “Çocuğun günlük yaşantısında açık, anlaşılır rutinler oluşturmak ve rutinlere uyum sağlamak gerekir. Özellikle çocuk ödevlerini tek başına yapmakta zorlanıyor ise yardımcı olunmalı. Ancak bu yardım çocuğun yerine ödev yapmak değil, ödev yapmanın ve ders çalışmanın planlamasını desteklemek ve anlamadığı konularda destek olmak şeklinde olmalı.” uyarısında bulundu.

Sınıfta ön sıralara yakın, dış uyaranların az olduğu bir sırada oturtulmalılar

Ödev yapmakta zorlanan çocuklar için ödevlerin küçük parçalara bölünerek ek süre tanınması tavsiyesinde bulunan Konuk sözlerini şöyle tamamladı:

“Sınıf ortamında ise DEHB’li çocukların ön sıralara yakın, dış uyaranların az olduğu bir sırada oturmaları dikkatlerinin mümkün olduğunca daha az dağılmasını sağlayacaktır. Derste çocuğun hareket ihtiyacını karşılayabileceği sınıf içi sorumluluklar verilebilir. Olumlu her davranışı için çocuğa özel olumlu geribildirim sunulmalıdır. Sosyal açıdan okul ortamında desteklemek, grup çalışmalarına katılım göstermesini sağlamak, arkadaşlarıyla ilişki ve iletişimlerinin de artmasını sağlayacaktır.”