Yetersizlik duygusu öğrenilen hatalı düşüncelerle gelir

Yetersizlik duygusunun bir noktaya kadar sağlıklı olduğunu belirten uzmanlar rahatsızlık verdiği noktada bir özgüven sorununa dönüşebileceğinin altını çiziyor.

Yetersizlik duygusunun bir noktaya kadar sağlıklı olduğunu belirten uzmanlar rahatsızlık verdiği noktada bir özgüven sorununa dönüşebileceğinin altını çiziyor. Yetersizlik duygusunun kökeninin çocukluğa kadar gittiğini söyleyen Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş Demir, aileleri uyarıyor: “Erişkin dönemde yetersizlik duygusunun gelişmemesi için çocukluk çağında ailelerin çocuklarından beklentilerini makul ölçülerde tutması, çocuğa yeterlilik hissini vermesi gerekir. Ancak bunun için ebeveynin de kendisini yeterli hissetmesi önemlidir.”

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Feneryolu Tıp Merkezi Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş Demir, yetersizlik duygusunun kişide nasıl geliştiğini açıkladı ve bu duyguyla başa çıkmak için önerilerini sıraladı.

Ebeveynler çocuklara yeterlilik hissini verebilmeli

Yetersizlik duygusunun bir noktaya kadar sağlıklı olduğunu söyleyen Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş Demir, “Ancak rahatsızlık veriyorsa bir özgüven ve bağımlılık sorunudur. Yetersizlik duygusunun kökeni çocukluğa kadar gider. Bir çocuk neyin yeterli, neyin yetersiz olduğuna dair bilgiye sahip değildir. Bu bilgi sosyal öğrenme ile elde edilir. Çocuk ebeveyninden nasıl yeterli hissedileceğini öğrenir. Ancak bunun için ebeveynin de kendisini yeterli hissetmesi gerekir.” şeklinde konuştu.

Çocuk, yaşının üzerinde bir sorumluluk aldıysa yetişkinlikte yetersiz hissedebilir 

Yetersizlik hissedildiğinde çocukluk dönemine bakılması gerektiğini belirten Candaş Demir, “Terapilerde çoğu zaman danışanın getirdiği yetersizlik hissinin gerçek bir yetersizlik olmadığını, öğrenilen ve hatalı düşünceler ile gelen bir duygu olduğunu görüyoruz.” dedi.

Yetersiz hisseden kişinin çocukluğunda kendisinin yapabileceğinden fazla bir talep ile karşı karşıya kalmış olduğunu sözlerine ekleyen Candaş Demir, “Kendine yetemeyen ebeveyn, öğretmen, aile üyeleri sıklıkla çocuktan büyük beklentiler içindedir. Çocuğun yaptığı şeyler onlara bir türlü yetmez. Klasik bir örnek olarak sınavdan 90 alır, neden 100 almadın derler. Çocuğa, gelişim sürecinde kendi yaşının üzerinde bir sorumluluk verildiyse, yetişkin olduğunda yetersiz hissetme ihtimali yüksektir. 6-7 yaşlarındaki bir çocuğa kardeşinin bakım sorumluluğunun verilmesi buna örnek olabilir. O yaşta bir çocuk kardeşine bakamaz ve doğal olarak yetersiz hisseder. Yetişkin olduğumuzda işte bu yetersizliği beynimiz bize hatırlatır.” açıklamasında bulundu.

Yetersiz hisseden kişiler aldığı kararların ilişkisini bozacağını düşünür

Yetersiz hisseden kişilerin özerklikle ilgili sorunları olduğuna değinen Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş Demir, “Bu kişilerin kendi başına bir şeyler yapabilme becerileri zarar görmüştür. Kendi geleceğini kendisinin belirleyemeyeceğini düşünür. Kendini bağımlı algılayabilir. Başarı potansiyelini düşük görür, güvensiz hisseder. Özerk olarak aldığı kararların ilişkisini bozacağını düşünür. Onay arayışı vardır.” diyerek yetersiz hisseden kişilerin özelliklerini sıraladı.

Çocuktan beklentiler makul seviyede tutulmalı

Yetersizlik duygusuyla başa çıkmak için önerilerini sıralayan Candaş Demir, öncelikle ailelere uyarıda bulundu:

“Bireyin erişkin dönemde yetersizlik duygusunun gelişmemesi için çocukluk çağında ailelerin beklentilerini makul ölçülerde tutması gerekir.”

Hissedilen duygunun ‘yetersizlik’ olduğunu kabul etmenin bu duygu ile başa çıkma noktasında önemli olduğuna vurgu yapan Candaş Demir, “Bu yetersizliğin ‘gerçek’ bir yetersizlik olup olmadığını değerlendirmek, sınırları belirlemek ve zaten kişinin yapamayacağı bir konuda kendisine koyduğu standartlarını gözden geçirmek gerekir.” dedi.

Kişi kendini yetersiz gördükçe yalnızlaşma eğilimi gösterir

Yapılan araştırmalarda yetersizlik duyguları yoğun olan kişilerin diğer insanları tehdit olarak algıladığının görüldüğünü ifade eden Candaş Demir, sözlerini şöyle tamamladı:

“Başkaları ile kıyas yapmamak, kendimize odaklanmak önemlidir. Yalnız kalmamak, sosyalleşmek gereklidir. Yine çalışmalara göre, yalnızlık ve yetersizlik arasında yüksek düzeyde pozitif korelasyon mevcuttur. Yani kişi kendini yetersiz gördükçe yalnızlaşma, kendini saklama eğilimi göstermektedir. Başkalarıyla birlikte olmak bu duygu ile daha kolay başa çıkabilmemizi sağlar. Tüm bunlara rağmen yaşanılan yetersizlik ile başa çıkılamıyorsa bireysel psikoterapi için bir uzmana başvurabilirsiniz.”

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Yalnızlaşan Toplum Psikolojisi

Psikoloji için bilgi mi arıyorsunuz? Yalnızlaşan Toplum Psikolojisi makalesine göz atın ve Psikoloji hakkında daha fazla bilgi edinin

Psikiyatrist Victor Frankl’in bir gece geç vakitte telefonu çalar, telefonun karşı tarafındaki ses, hayatına son vereceğini ama biraz konuşmak istediğini söyler. Frankl uzunca bir süre dinler karşıdakini…

YALNIZLIK her insanın zaman zaman yaşadığı bir duygudur. Plandemi ile birlikte insanlar daha çok yalnızlığa itildi ve yalnızlaştırıldılar. Öyle ki, aynı evin içindeki ayrı ayrı odalarda yaşam sürer olduk. Daha önce özel günlerde bir araya gelen insanlar, düğün, bayram, cenaze, doğum günü gibi etkinlikleri artık dijital ortamda yapmaya başladılar. Kız isteme merasimi veya tez savunması dahi…

İlk başlarda teknolojinin nimetleri kolaylıkmış gibi düşünülse de, duygu eksik olduğu için, insan, yaptığı işten zevk almamaya başlıyor. Çünkü hep birlikte olmanın verdiği huzur, paylaşmanın, sarılmanın, içilen bir çayın, paylaşılan mutluluğun veya hüznün hissettirdiği “duygu” eksik. Yalnızlaşmaya doğru giden insan canlısının arasına mesafeler ve kurallar girdi, böylece daha da yalnızlaştırıldı.

Sosyal açıdan bakıldığında, insan paylaşmaya, birlikte yaşamaya ve birlikte bir şeyler yapmaya eğilimli bir varlıktır. Farabî’ye göre “insan, başka insanın yardımı olmadan, yalnızlık içinde bütün mükemmelliklere erişemez; insan, diğer insanlarla komşuluğa ve birliğe gerek duyar”. Farabî bu düşüncesiyle insan canlısı için birlik ve beraberliğin önemine vurgu yapmıştır.

Önceleri “komşuluk” diye bir kavram vardı; insanlar birbirlerinin dert ve mutluluklarını sahiplenirlerdi. Anlatıp rahatlarlardı. Sorunlar hemen çözülmese de paylaşmanın ferahlığı olurdu. Şimdilerde ise insanlar yan komşularını tanımıyor, selâm vermek, hatta karşılaşmaktan imtina ediyorlar. Hâlbuki insanın beklediği bir güler yüz, bir tatlı dil. Bunda bile cimrileşti insanoğlu.

İnsan, fıtrat olarak paylaşmaya eğilimli bir varlıktır. Sevinçleri kadar üzüntülerini de paylaşmak ister. Paylaşıldığında sevinç artarken üzüntü azalır. İnsan dara düştüğünde bir başkasından destek alır, onun telkinleriyle teselli bulur ve hayata daha olumlu bakmaya başlar; bu paylaşım, ona yalnız olmadığını hissettirir. Günümüzde insan bunu yapamadığı ve sorununu paylaşacak, kendisine yol gösterecek birini bulamadığı için bir kerede olsa herhangi bir psikoloğun kapısını çalıyor. Bu durum insanlara destek olmak açısından bizim için iyi bir durum olsa da yalnızlıklarına şahit olmak üzücü.

Örneğin geçtiğimiz günlerde, kapısının önünde oturan bir teyzenin yanından geçerken dönüp hatırını sordum ve şaşırdığını gördüm. “Acaba dediğimi mi anlamadı?” diye düşünürken, yüzünde hem bir şaşkınlık, hem de mutluluk ifadesi belirdi. Kocaman gülümseyerek, “İyiyim, sen nasılsın?” diye karşılık verdi.

“Elhamdülillah, Müslümanız” diyoruz ama Müslüman gibi yaşamıyoruz. Selâm vermenin sünnet olduğunu bilip uygulamadığımız gibi… O teyze, biri tarafından fark edildiği ve hatırı sorulduğu için mutlu oldu. Ben de onun yüzü güldüğü için mutlu oldum. Özellikle yaşlılar, kendilerini çok yalnız hissediyorlar. “Artık işe yaramadığım için arayıp soranım yok” diye düşünüyorlar. Oysa yalnızlık sadece bizim değil, dünyanın yaşamış olduğu bir sorundur. Plandemi sürecinde, hızlı küresel dijitalleşme sonucunda özellikle gençlerin ve yaşlıların ciddî bir yalnızlık sorunu yaşadıkları bilinmektedir. Hatta bu konu ile ilgili 2018 yılında İngiltere’de ve 2021 yılında da Japonya’da birer “Yalnızlık Bakanlığı” kurulmuştur.

“Psikolojik açıdan yalnızlığın tanımı nedir?” diye bakacak olursak, insanın temel psikolojik ihtiyaçları olan bağlanma, bağlılık, aidiyet, birliktelik ve yakınlık gibi hisleri kimseye karşı hissedememe durumu olduğunu söyleyebiliriz. Yani insanın, çevresinde bunları yaşayacağı kimsenin olmadığı hissine kapılmasıdır. Bu hisse eşlik eden düşünme biçimi, “Ben değerli ve sevilmeye lâyık biri değilim” gibi, diğer insanlardan kendini aşağı ve zayıf görme gibi düşüncesinin eşlik ettiği bir duygu biçimidir.

Yalnızlık çeşitleri nelerdir?

Engin Geçtan, “İnsan Olmak” kitabında yalnızlığı şu şekilde sınıflandırmıştır:

“Kişi, kendini toplumdan soyutlaştırarak yalnızlaşır. Tek başına yaşayan insanlar yalnızlık hissederler.

Çevre tarafından dışlanma nedeni ile yalnızlık, çevre ile olan ilişkileri asgarî düzeye indirerek yalnızlık…

Gerçek yalnızlık, kişinin kendisini anlaşılmamış hissetmesi ve kimsesiz olduğunu düşünmesidir. Geçici olan yalnızlık, kişinin kendi seçimi ve kendi isteği ile yapıcı ve üretici anlamdaki olumlu olan yalnızlık çeşididir…”

Sağlıklı yalnızlık nedir?

Kişinin kendi isteğiyle, geçici ve bir şeyler üretmek için bir süreliğine inzivaya çekilmesidir sağlıklı yalnızlık. Bu sürecin kişiye yapıcı üretkenlik kazandırdığı bir gerçektir. Bazen insan kendisi ile baş başa kalmak, hesaplaşmak ister. Kitap okumak ve yazmak için yalnız kalma isteği, resim yapan ressamın yalnızlığı veya itikâfa çekilen, dua eden insanın yalnızlığı huzur verir. Bunlar insana fayda sağlayan, yapıcı ve huzur veren istisnai durumlardır.

Tekrar yalnızlığa dönecek olursak… Yalnızlık, muhabbeti öldürür. Etrafında başarısını, mutluluğunu paylaşacak kimsesinin olmaması, insanı bir yerde duygusuz biri hâline getirir. Normal bir insanın haz duyduğu şeyler, o kişiye anlamsız ve basit gelir. Bunlar kişinin sağlıklı bir hayat sürmesine engel olduğu gibi, kişiyi bunalıma sürükleyip dönülmez hatalar yapmasına sebep olur. Aile içerisinde bencilce davranışların ve “Ben böyle istiyorum” veya “Benim seçimlerim” gibi bencilce düşüncelerin sonucu, bu kişilerde yalnızlığa mahkûmiyet oluşturur. Kendi elleri ile sonlarını hazırlamış olur bu kişiler. Bu kişilerde iç görü olmadığı için, yine karşı tarafı suçlayarak yalnızlıkları ile yaşamaya devam ederler.

Sosyal destek, psikolojide önemli bir kavramdır. Sosyal desteği, “Bireyin zor durumda olduğu veya başa çıkamadığı bir stres hâlinde çevresindeki insanların ona yardımcı olması” şeklinde tanımlayabiliriz. Bu bize yalnız olmadığımızı, önemsendiğimizi, sevildiğimizi, saygı duyulduğumuzu ve diğerleri ile aramızda bir bağ olduğunu hissettirir. Dinimiz, insanları biriliğe ve beraberliğe teşvik ediyor ve bizlere “sıla-i rahim” dediğimiz akrabalık ve dostluk ilişkilerini emrediyor. Bunlar insanı yalnızlılıktan uzaklaştıran, birlik ve beraberliğe götüren, kişiye iyi gelen davranış ve duygulardır.

Yalnızlık duygusundan kaçışta insanların sığındığı alanlar

Sağlıksız ilişkilere girmek veya bunu sürdürmek: Kronik yalnızlık çekenler normalde ilişki kurmak istemeyecekleri kişilerle iletişimde kalabiliyorlar. Kişide yalnızlık duygusu şiddetli olduğu zaman, ikili ilişkilerde, hiç düşünmeden, karşısındaki kişi ile uyumlu bir birlikteliği olup olmayacağı konusunda sorgulama olmaksızın ve de düzgün, güvenilir, sorumluluklarının bilincinde ve farkında olup olmadığına bakmadan, karşısına çıkan kişi ile temelsiz, sevgi ve saygının olmadığı bir birlikteliğe doğru yol alabilirler. Terk edilme ve tekrar yalnız kalma korkusuyla, istemeseler dahi kendilerine sunulan her şeye “Evet” demek zorunda hissederler. Aradan bir süre geçtikten sonra kendilerine mutluluk vermeyen, tek taraflı fedakârlık ile giden bu ilişki, artık onlar için dayanılmaz olur. Bir taraftan yalnız kalmaktan korktuğu için ayrılamaz, diğer taraftan mutsuz hayatına devam eder.

Maddeye sığınmak: Yalnızlık duygusundan kaçış veya bu duyguyu bastırmak için insanlar, zaman zaman alkol veya bağımlılık yapan diğer maddelere sığınıyorlar. Acıyı daha az hissetmenin yolunun uyuşmak olduğunu düşünüyorlar. Maddenin tesirinden kurtulunca gerçekle tekrar baş başa kalıyorlar. Madde kullanımının hem maddî, hem manevî bakımdan ağır sonuçları oluyor ve bununla zaman içerisinde karşılaşıyorlar. Bazen de durum içinden çıkılmaz bir hâl almaya başlayınca psikolojik destek almaya geliyorlar. İçinde bulundukları çıkmazdan kurtulmak istedikleri ve çaba gösterdikleri zaman çok güzel ve olumlu sonuçlar alıyoruz. Burada niyet ve istekli olmak önemli. “Madde kullanmaya devam edeyim, kafam karışınca da ara sıra psikolojik destek almaya giderim” düşüncesi ile yola çıkanlarla ilerleme olmuyor. Bu tek taraflı kürek çekmeye benziyor ve ne ileri gidebiliyorsunuz, ne geri. Önemli olan, madde kullanımına hiç başlamamak.

Yorucu işler ile zihni ve bedeni meşgul etmek: “Ne kadar çok kendimi yorar veya zihnimi meşgul edersem, içimdeki boşluğu doldurur ve unuturum” düşüncesi ile bu yola başvuruyorlar. Bastırılan duygular, yüzleşilmeyen her duygu, bir süre sonra hem fiziksel, hem psikolojik sorunlar olarak karşınıza çıkıyor. Zihninizi ve bedeninizi yormak yerine psikolojik destek almak, ileride karşılaşacağınız sağlık sorunlarını önleyecektir. Kedisi ile birlikte yaşayan bir danışanım, kedisini kaybettikten sonra bu yalnızlık duygusu ile baş etmenin yolunu, “Kendimi ağır, yorucu işlere verirsem bu duygudan kurtulurum sandım” diyerek açıklıyor örneğin. Çok çalışıyor ve hem bedenen, hem zihnen çok yoruluyor. Sonuç olarak, hem beden, hem de ruh sağlığı ile ilgili sorunlar yaşıyor.

“Yalnızlık, yaşamda bir an/ Hep yeniden başlayan/ Dışından anlaşılmaz.

Ya da kocaman bir yalan/ Kovdukça kovalayan/ Paylaşılmaz.

Bir düşün’de beni sana ayıran/ Yalnızlık paylaşılmaz/ Paylaşılsa yalnızlık olmaz.” (Özdemir Asaf)

Psikiyatrist Victor Frankl’in bir gece geç vakitte telefonu çalar, telefonun karşı tarafındaki ses, hayatına son vereceğini ama biraz konuşmak istediğini söyler. Frankl uzunca bir süre dinler karşıdakini. Kapatmaya yakın, “Vazgeçtim” der arayan kişi, “Gecenin bu geç saatinde bir insan beni bu kadar süre dinleyebiliyorsa, bu dünyada hâlâ ümit var demektir”. (Victor Frankl, 1967)

Zamanın su gibi akıp geçtiği, mutluluğun, iyiliğin paylaştıkça çoğaldığı şu kısa dünya hayatında her zaman bir ümit ve çıkış yolu vardır.

Psikolojik sağlamlık nedir?

Bireyin doğuştan getirdiği özelliklerine sonradan eklediği yaşamsal beceriler kişinin psikolojik sağlamlılığını oluşturur.

Bireyin doğuştan getirdiği özelliklerine sonradan eklediği yaşamsal beceriler kişinin psikolojik sağlamlılığını oluşturur.

DUYGU

Hissettiğimiz şeyler ve bunlara verdiğimiz anlam bizim iyi ya da kötü duyguda olmamıza neden olur. Yaşadığımız her duygu normaldir.

Üzüntü, utanma, heyecan, kızgın olmak, keyiflilik gibi duygular yaşamımızda her zaman vardır.

TÜM DUYGULAR BİR BÜTÜNDÜR…

Hep mutlu olma halini beklemek hayali bir düşüncedir. Yaşantımızda tüm duygular birliktedir. Her insanın canının yandığı, olumsuz duygular hissettiği durumlar vardır.

Olumlu ve olumsuz duygularla hayat bir bütündür.

Olumsuz yaşantılar, duygular ve stresörler psikolojik dayanıklılığımızı olumsuz etkiler. Yaşanılan olumsuz durumlara uyum ve yeniden düzenleyebilme gücü kişinin psikolojik sağlamlılığı ile doğrudan ilişkilidir.

PSİKOLOJİK SAĞLAMLILIĞI ARTTIRMAK İÇİN

Başımıza gelen olumsuz duygulardan daha çabuk uzaklaşıp, olumlu duygular hissedebilmemiz için yapmamız gerekenler vardır. Bunlar hem psikolojik hem fizyolojik hem de zihinseldir.

*Arkadaşlık ve aile ilişkilerini güçlendirmek

*Yardıma ihtiyacı olanlara yardım etmek ve sizin de ihtiyacınız olduğunda yardım istemek

*Öncelikle öz şefkatinizi geliştirmek ve çevrenizdekilere de şefkatle yaklaşabilme yollarını öğrenmek (sarılmak-dertleşmek-

FİZİKSEL SAĞLAMLILIĞI ARTTIRMAK için

*Sağlıklı beslenmemiz gerekir.

*Sebze, meyve ve et grubundan yeterince yemek

*Bol sıvı tüketmek (gazlı ve asidik olmayan)

Yeterince uyumak

*Sportif faaliyetleri yaşantıdan eksik etmemek

ZİHİNSEL SAĞLAMLILIĞI ARTIRMAK İÇİN

*OLUMLU DÜŞÜNÜN

*Problemlerin varlığını yok saymadan ama çözüm yolunun da olduğu gerçeğini unutmadan sorunlara bakın.

*Mizah ile sorunlara farklı bakış geliştirin.

*Zihinsel şefkati geliştirin (film- müzik- kitap…)

*GELECEK İLE İLGİLİ HAYALLER

Hayaller geleceğimizi şekillendirir. Hayal kurmaktan vazgeçmeyin ve gerçekleşmesi için çaba gösterin.

KENDİNİZİ TÜM DUYGULARLA BİRBÜTÜN OLARAK SEVİN

Yetersiz kaldığınızı hissettiğiniz tüm durumlarda bir uzman yardımı almaktan kaçınmayın.

Psikolog İlknur Demirtaş

Dikkat mükemmeliyetçi olabilirsiniz!

“Sevdiğimiz birine sen zaten mükemmelsin, başarılısın, kendine haksızlık ediyorsun demek yerine, yorulduğunu ve yıprandığını görüyorum. Senin için yapabileceğim bir şey var mı, nasıl hissediyorsun? demek en doğrusu.”

Son yılların en çok duyulan kavramından biri ‘mükemmeliyetçilik’, bazen kişinin kendine yakıştırdığı bazen ise başkalarına, titiz çalışmalarının tanımı olarak söylenen bir kelime. Peki doğru mu?

Çok çalışmak, işini iyi yapmak için gayret etmek bu tanımın içine girer mi? ‘Ben mükemmeliyetçiyim’ diyen biri kendine yönelik pozitif bir tanım yapmış olarak görünse de mutlak mükemmeliyetçilik hedefi mutluluk getiriyor mu?

Mükemmeliyetçiliğin farklı boyutları olduğunun altını çiziyor uzmanlar. Kendine odaklı, başkaları odaklı olarak ayrılabiliyor. Kavram ayrıca bireyden yüksek beklentileri de kapsıyor. Bu konuyla ilgili olarak sorularımızın cevaplarını psikolojik danışman, yazar Funda Nur Akay’dan öğreniyoruz.

Gerçekçi hedefler koymak önemli

Mükemmeliyetçilik nedir?

Mükemmeliyetçilik, mutlaka mükemmel olana ulaşmanın gerekli olduğu inancından beslenen duygu, düşünce ve davranış bütününe verilen addır. Kişi yaptığı hiçbir şeyin yeterince iyi olduğunu düşünmez.

Mükemmeliyetçilik yapabileceğinin en iyisini yapmakla karıştırılmamalıdır çünkü zaten amacımız yapabileceğimizin en iyisini yapmak olmalıdır. Kendimize hedefler, standardlar koymak harika bir şeydir ancak bu hedeflerin gerçekçi olması gerekir.

Mükemmeliyetçilerde ise hedefler zorlayıcı hatta bazen gerçekçi de değildir. Sonuç olumsuz olduğunda ise kendini ağır bir eleştirme durumu vardır. Bizim toplumumuzda genelde mükemmeliyetçilik dikkatli olmak, üretken olmak ve çalışkan olmak olarak algılanır. Oysa, tam anlamıyla kendini ihmal ve göz ardı etmektir.

Reddedilmemeye çalışmak

Kişiler neden mükemmeliyetçi olur?

Mutlaka bundandır diyememekle birlikte genellikle çocuklukta yüksek standartlarla, hata payı pek bırakmayan eleştirel ebeveynlerle büyümemizden kaynaklı olabilir.

Ebeveynlerini kendilerini sürekli eleştirirken gözlemlemekten kaynaklı da olabilir. Bu tutumlarla büyüyen çocuklar, genelde yapabileceğinin en iyisine odaklanmak yerine; başkalarının onayını almaya ya da reddedilmemeye çalışmaktadırlar. Aslında mükemmeliyetçilik, yetersizlik, değersizlik, sevilmeme, duyulmama, görülmeme gibi duygusal yaraları kapatan bir yara bandı gibidir.

Hata yapmaktan kaçınma vardır çünkü hata yapmakla ilgili olumsuz deneyimler vardır ve bu durumun oluşturduğu korkudan kaçınmak için kendileri ile bağlarını keserler. Mükemmeliyetçilik sayesinde güvenli, kontrollü ve rahat hissederler. Ta ki bir başarısızlıkta güvenli alanlarından çıkmış hissedene dek.

Beynimiz bize hikaye anlatıyor

Peki yardım almadan nasıl kendimize, çevremize yardım edebiliriz?

Öncelikle ilk aşama kabul aslında. Çevremize, bedenimize, duygularımıza ses verip ben yüksek beklentiler içindeyim diyebilmek. Farkındalık geliştiği noktada kişi kendisine şu anki duygum ne diye sormalı.

Bu kişiler genelde hep düşünce boyutunda kalırlar. Beyin aslında hikaye anlatıcı ve dinlenmek istiyor. Ancak bu hikayelerin bazıları gerçek, bazıları varsayımsal. Bizim görevimiz ise; beynin bize ne tür bir hikaye anlattığını fark etmek. Farkettiğimiz noktada ise şunu sormak: Beynim beni neden korumaya çalışıyor? Burada cevap aslında bir duygu olacaktır.

Bu şekilde de duygu fark edilmiş olur. Yine bir yöntem ise, kendi mükemmeliyetçiliğimiz ortaya çıktığında sevdiğiniz bir kişinin mükemmel olmayan yanlarına odaklanın ve deyin ki: Ben seni mükemmel olmayan yanlarınla, hatalarınla seviyorum çünkü ben de mükemmel değilim. Ve bu da çok normal. Bir kişiler anda kalmakta da zorlandığımdan nefes çalışmaları da faydalı olabilir ama o noktada zaman zaman nefesi de doğru alıyor muyum endişesi doğabilir.

Bu sebeple nefes egzersizini sadece olumsuz duygular geldiğinde değil, sürekli tekrarlıyor olmalarında fayda var. Sevdiğimiz birine ise sen zaten mükemmelsin, başarılısın, kendine haksızlık ediyorsun demek yerine, yorulduğunu ve yıprandığını görüyorum. Senin için yapabileceğim bir şey var mı, nasıl hissediyorsun demek en doğrusu.

Bilinç altı ve geçmişte yaşanılanlar önemli

Yardım almaları gerekli mi?

Eğer kişilerin kendilerine koydukları hedefler tümden gerçekçi olmaktan çıktı ise bu hedeflere ulaşmak adına kendini, sevdiklerini erteliyor ve yine de sonuçlardan tatmin olmuyorlarsa ve tükenmişlik sinyalleri varsa uzman yardımı alınması gerektiğini söyleyebiliriz. Bilişsel davranışçı yöntemler de kullanılmakla beraber; bilinçaltı ve geçmiş yaşantılarla mutlaka ilgilenilmelidir.

Mükemmeliyetçi kişi özellikleri

Sevgi isteği, onay ve kabul bekleme başarısızlık korkusu

Öz değer eksikliği

Her zaman olumsuzu ön planda tutma

Yanlış yapmaktan korkmak

Katı düşünmek

Merhaba arkadaşlar, bugün sizlere Prizmabet adlı bir bahis sitesinden bahsedeceğim. Prizmabet, Betconstruct altyapısı ile üyelerine kaliteli hizmetler veren ve ülkemizin önde gelen bahis sitelerinden bir tanesidir. 2009 yılında kurulan Prizmabet, lisanslı, güvenilir ve avantajlı bir site olarak dikkat çekmektedir. Prizmabet’te spor bahisleri, canlı bahisler, casino, canlı casino, slot oyunları, sanal sporlar ve daha pek çok seçenek bulabilirsiniz. Prizmabet’te oyun oynamak için aradığınız ortamı fazlası ile bulacaksınız.

Prizmabet’in en önemli özelliklerinden biri de Prizmabet TV kanalıdır. Bu kanal sayesinde bahis sitesinde bulunan müsabakaları üyeler bir ücrete katlanmadan istedikleri zaman takip edebiliyor. Böylece hem heyecanlı hem de kazançlı bir bahis deneyimi yaşayabiliyorsunuz. Prizmabet TV kanalında futbol, basketbol, tenis, voleybol gibi popüler spor dallarının yanı sıra daha az bilinen sporlara da yer verilmektedir. Prizmabet TV kanalını kullanmak için sadece siteye üye olmanız ve yatırım yapmanız yeterlidir.

Prizmabet ayrıca üyelerine bol miktarda bonus ve promosyon da sunmaktadır. Prizmabet’te ilk üyelik bonusu olarak 100 TL deneme bonusu alabilirsiniz. Bunun yanında yatırım bonusları, kayıp bonusları, arkadaş davet bonusu, doğum günü bonusu gibi farklı bonuslar da mevcuttur. Prizmabet bonusları sayesinde daha fazla oyun oynayabilir ve kazancınızı artırabilirsiniz. Prizmabet bonuslarının çevrim şartları da oldukça makul seviyededir.

Prizmabet para yatırma ve çekme işlemleri konusunda da üyelerine kolaylık sağlamaktadır. Prizmabet’te banka havalesi, kredi kartı, papara, cepbank, QR kod, bitcoin gibi farklı yöntemlerle para yatırabilir ve çekebilirsiniz. Para yatırma ve çekme işlemleri 7/24 yapılabilmekte ve kısa sürede hesaplara yansımaktadır. Prizmabet para yatırma ve çekme işlemlerinde herhangi bir komisyon veya kesinti de yapmamaktadır.

Prizmabet müşteri hizmetleri de üyelerine 7/24 canlı destek hizmeti sağlamaktadır. Prizmabet canlı destek ekibi sayesinde site ile ilgili her türlü soru, sorun veya önerinizi iletebilir ve anında çözüm bulabilirsiniz. Prizmabet canlı destek ekibi profesyonel, güler yüzlü ve yardımseverdir.

Sonuç olarak, Prizmabet ülkemizin en iyi bahis sitelerinden biri olarak gösterilebilir. Prizmabet’te hem eğlenceli hem de kazançlı bir bahis deneyimi yaşayabilirsiniz. Prizmabet’e üye olmak için güncel giriş adresini web sitemizden bulabilirsiniz. Prizmabet’e girmek için tıklayınız! Prizmabet’e katıldığınıza pişman olmayacaksınız!

Borderline Kişilik Bozukluğu

Kişilik Bozukluğu için bilgi mi arıyorsunuz? Borderline Kişilik Bozukluğu makalesine göz atın ve Kişilik Bozukluğu hakkında daha fazla bilgi edinin

Borderline kişilik bozukluğu, kişinin kendisi ve başkaları hakkında düşünme ve hissetme şeklini
etkileyen, günlük yaşamda işlevsellik sorunlarına neden olan bir zihinsel bozukluktur. Benlik imajı
sorunlarını, duygu ve davranışları yönetmede zorlukları ve istikrarsız ilişkiler örüntüsünü içerir.
Borderline kişilik bozukluğuna sahip kişiler yoğun bir terk edilme korkusu yaşarlar. Yalnız
kalmaya tahammül edemeyen borderline kişilik bozukluğu belirtileri öfke, dürtüsellik, sık sık
değişen ruh halleri ve kalıcılığı olmayan ilişkiler kurmak şeklinde sıralanabilir.

Erken yetişkinlik döneminde başlayan borderline kişilik bozukluğuna sahip kişiler genç
yetişkinlikte yoğun problemler yaşarken ilerleyen yaşlarda toplumsal kurallara uymamanın
yarattığı olumsuz sonuçlar nedeniyle kademeli olarak iyileşme gösterebilirler. Borderline kişilik
bozukluğunun tedavisinde medikal destek ve psikoterapi desteği bir arada ilerlemelidir.

Bu yazı esnasında belirtilerin bir kısmını kendinizde görüyor olabilirsiniz ancak bu borderline
kişilik bozukluğuna sahip olduğunuz anlamına gelmez. Bir düzeye kadar bu belirtiler pek çok
insanda bulunur.

Borderline Kişilik Bozukluğu Nedir?

Borderline kişilik bozukluğu, duygu düzenlemede, dürtü kontrolünde, kişilerarası ilişkilerde ve
kendilik imajında yaygın bir kararsızlık modeliyle karakterize olan bir kişilik bozukluğudur.

Klinik belirtiler arasında duygusal düzensizlik, dürtüsel saldırganlık, tekrarlayan kendine zarar
verme davranışları ve kronik intihar eğilimleri yer alır. Nedensel faktörler kısmen bilinmektedir.
Özellikle genetik yatkınlığın, fiziksel ve cinsel istismar gibi çocukluk dönemi yaşantılarının
bozukluk üzerinde etkisi bulunmaktadır.

Genel popülasyonun yaklaşık %1 -2’sini etkileyen borderline kişilik bozukluğunda şiddetli
psikososyal bozukluk ve intihara bağlı yüksek ölüm oranı görülür. Hastaların yaklaşık %10’unda
intihar öyküsü vardır. Bu oran genel popülasyondan neredeyse 50 kat daha fazladır.

ABD’de yapılan araştırmalarda yetişkinlerin yaklaşık %2’sinde ve kadınlarda 3 kat daha fazla
görülen borderline kişilik bozukluğu, İngiltere’de kişilik bozukluğu vakalarının % 0.7’sinde
tanılanmıştır. Türkiye’de sıklığına yönelik yeterli bilgi yoktur.

Borderline Kişilik Bozukluğu Belirtileri Nelerdir?

Kişinin hislerini, davranışlarını, düşüncelerini ve diğerleriyle kurduğu ilişkileri etkileyen borderline
kişilik bozukluğu birtakım semptomlarla kendini gösterir. Semptomlar şu şekilde sıralanabilir;

  • Borderline kişilikler yoğun düzey terk edilme korkusu hissederler. Gerçek ya da hayali birayrılık durumundan veya reddedilme ihtimalinden kurtulmak için önlem alırlar.
  • Borderline kişilikler karşılarındaki kişileri idealize edip sonra birdenbire o kişinin zalim
    olduğuna, kötü niyetli olduğuna inanabilirler.
  • Borderline kişiliklerin hayatlarında oluşturdukları hedefleri ve değerleri ani kararlarla,
    hızla değişebilir.
  • Borderline kişilikler strese bağlı olarak paranoya epizodları yaşayabilirler, gerçekle olan
    temasları kesilebilir.
  • Borderline kişiliklerin dürtüsel davranışları arasında kumar oynama, dikkatsiz araba
    kullanma, sık sık korunmadan cinsel ilişki yaşama, aşırı yemek yeme, uyuşturucu
    kullanma gibi riskli davranışlar yer alır. Bu kişiliğe sahip olan insanlar aniden iyi bir işten
    ayrılabilir, olumlu bir ilişkiyi sonlandırabilir. Bu şekilde farkında olmadan kendilerini
    sabote ederler.
  • Borderline kişilikler herhangi bir ayrılık veya reddedilme durumunda kendine zarar
    verme davranışlarında bulunabilirler. Borderline kişilik bozukluğu vakalarında çoğunlukla
    intihar teşebbüsü görülür.
  • Borderline kişilikler yoğun mutluluk, öfke, utanç duygularını içeren, birkaç saatten birkaç
    güne kadar süren ruh hali değişimleri yaşarlar.
  • Borderline kişilikleri yaşamlarını derin bir boşluk hissiyle sürdürdüklerini ifade edebilirler.
  • Borderline kişilikler öfkelerini kontrol etmekte zorlanırlar, alaycı davranabilirler. Fiziksel
    ya da sözel şiddet uygulayabilirler.

Borderline Kişilik Bozukluğunun Nedenleri Nelerdir?

Pek çok psikolojik ve psikiyatrik bozukluklarda olduğu gibi borderline kişilik bozukluğunun da
nedenleri tam olarak anlaşılmış değildir. Çocukluk döneminde istismar ve ihmal öyküsü bulunan
kişilerin borderline kişilik bozukluğu açısından risk grubunda olduğunu söylemek mümkündür.
Çevresel faktörlerlerin yanı sıra ikizler ve ailelerle yapılan birtakım araştırmalar, kişilik
bozukluklarının kalıtsal olabileceğini veya aile üyeleri arasında görülen diğer psikiyatrik
bozukluklarla ilişkili olabileceğini düşündürmektedir.

Birtakım araştırmalar ise duygu düzenleme, dürtüsellik ve saldırganlık davranışlarıyla ilişkili
olarak birtakım beyin anomalilerinin etkisine vurgu yapmaktadır.

Borderline kişilik bozukluğunun nörokimyasallarla da ilişkili olduğu bilinmektedir. Özellikle neşeli
ruh haline katkıda bulunan serotonin isimli nörokimyasal maddenin borderline kişiliklerde
normal miktarda salgılanmadığı görülmektedir.

Borderline Kişilik Bozukluğunun Görülme Sıklığı

Yapılan araştırmalara göre borderline kişilik bozukluğu kadınlarda erkeklerden daha yaygındır.
Çocuk ve ergen örnekleminde yapılan bir araştırmaya göre borderline kişilik bozukluğunun 9-19
yaş arasında görülme sıklığı %11 iken 11-21 yaş arasında görülme sıklığı %7.8’dir.

Borderline kişilik bozukluğu kız çocuklarında oğlan çocuklardan daha sık görülmektedir.

Borderline Kişilik Bozukluğu Nasıl Teşhis Edilir?

Amerikan Psikiyatri Birliği tanılamasına göre Borderline kişilik bozukluğu, genç erişkinlik
döneminde başlar, farklı koşullar altında ortaya çıkar. Özellikle kişilerarası ilişkilerde, benlik
algısında ve duygulanımda tutarsızlıkla karakterize olan borderline kişilik bozukluğu vakalarında
dürtüsel eğilimler görülür.

Saldırganlık, değişkenlik, tutarsızlık, çökkünlük ve şiddete eğilimli olmak gibi pek çok kriz durumu
borderline kişiliklerin hayatını domine eder.

Borderline kişilikler diğerlerine yönelik manipülatiftir. Kendilerine zarar verme eğilimindedirler
ve intihar teşebbüslerinde bulunurlar.

Önemli tanı ölçütlerinden biri olan duygusal dalgalanma ölçütüne göre borderline kişiliklerin
duygu durumları saatler içinde hızla değişebilir veya nadiren birkaç gün ya da daha uzun süre
değişmeden kalabilir.

Terk edilme korkusunun tetiklediği yoğun öfkeye bağlı olarak öfke patlamaları yaşarlar.
Diğer kişilerle yakın, stabil ve anlamlı ilişkiler kurmakta zorlanan borderline kişiliklerin benlik
bütünlüklerinde zayıflık ve boşluk duygusu vardır.

Borderline kişiliklerin kendine zarar verme davranışlarının ardında kendini cezalandırma, acı
veren duygulardan kurtulma, rahatlamayı sağlama ve kendini daha canlı hissetme gibi nedenler
yer alır. Bu bağlamda kumar oynama, aşırı yeme, tehlikeli araba kullanma gibi dürtüsel
davranışların altında da aynı nedenlerin yer aldığını söylemek mümkündür.

Borderline kişiliklerde öfke, üzüntü, utanç, panik, yalnızlık ve kronik boşluk duygularını içeren
yoğun duygulanım hali görülür. Bu kişiler duygularını çok yönlü ve yoğun yaşarlar. Duygular
büyük bir hızla ve akıcılıkla yer değiştirebilir.

Borderline kişilerde depersonalizasyon, derealizasyon, şüphecilik, sanrılar ve halüsinasyonlar gibi
birtakım bozulmuş bilişler mevcuttur.

Borderline kişilikler dürtüseldirler. Kasıtlı olarak kendilerine zarar verebilirler. Madde kötüye
kullanımı, düzensiz yeme, aşırı para harcama, sözlü patlamalar şeklinde görülen davranışlar da
dürtüselliğin yansımasıdır.

Borderline kişiliklerde istikrarsız ilişkiler görülür. Yalnız bırakılmaktan korktukları için insanları
tekrar tekrar telefonla arayabillirler, fiziksel olarak sürekli temas etmeyi isteyebilirler.
Borderline kişiliklerin ilişkileri çalkantılıdır. Öngörülmesi zor duygusal tepkiler gösterirler.

Psikoterapi Nedir Ne Değildir?

Psikoterapi için bilgi mi arıyorsunuz? Psikoterapi Nedir Ne Değildir? makalesine göz atın ve Psikoterapi hakkında daha fazla bilgi edinin

Psikoterapiye başvuran danışanlarda pek çoğunda görülen bir yanılgı var; her şeyi kontrol etme yanılgısı… Oysa hayatta kontrol edemediğimiz şeyler de var. Ölüm, hastalıklar bizim kontrolümüz dışında. İnsan sadece kendi evini istediği şekilde düzenleyebiliyor, evinin içini kontrol edebiliyor. Böylece sanki bütün dünyayı kontrol edebileceği yanılgısına düşüyor. Bir de işin duygu tarafı var.
Duygular hem genetik olarak, hem de ebeveynlerimizden gözlemleyerek kopyalayarak nesilden nesile geçiyor. Anne veya bakım veren kişiden çocuğa iyi duygular da kötü duygular da geçiyor. Anne çok kaygılı birisiyse, o çocuk da yetişkin olduğunda kaygılı olabiliyor.

Sağlıklı olan, kişinin tüm duyguları yeri geldiğinde yaşayabilmesidir. Kişi çevresine çok rahat ve gamsız bir izlenim veriyorsa, muhtemelen kaygısını bastırıyor demektir. Örneğin, terapide danışan çok konuşuyorsa, susma ve sessiz kalabilme yetisi gelişmemiş demektir. Terapist seanslarda bunu danışana fark ettirip, susma yetisini geliştirebilir. Aslında en sağlıklı olanı, kişinin bazen çok
konuşması, bazen orta düzeyde konuşması, bazen de hiç konuşmak istememesidir.. Danışan bunun tek bir kutbunda kalıyorsa yani çoğu zaman çok konuşuyorsa, çocukluğuyla ilgili olumsuz travmaları olabilir. Çok konuşan danışan, seanslarda sessiz kaldığında bu anılar bilinç dışından bilince çıkar ve kişi diğer kutupla temas ettikçe beynine geçmişle ilgili anılar, imgeler gelir.

Terapilerde olumsuz travmalar hemen ilk seanslarda ortaya çıkmaz. Danışan terapide yeni şeyleri deneyimledikçe beyninde yeni sinapslar ve protein sentezleri oluşur. Danışan terapistle güvenli bir bağ kurduğu için ilk üç-dört seansta kendini daha iyi hisseder. Terapinin ilerleyen seanslarında olumsuz çocukluk yaşantıları ve acılar ortaya çıkar. Kişiler genellikle acı verici konuları konuşmaktan, kendini üzüntülü kaygılı hissetmekten kaçınır. Terapilerde danışanın kötü duyguyu (acı, üzüntü, korku, öfke …) deneyimleyip, o duyguda kalması önemlidir.

Terapi için mutlaka kişi kendinde bir sorun tanımlayıp bu şekilde yardım almaya gelmelidir. Yani; “insanlarla ilişkilerimi geliştirmek istiyorum” ya da “eşimin bana daha iyi davranmasını istiyorum” gibi şeyler terapinin konusu değildir. Kişi kendisi ile ilgili sorumluluk alabilmelidir; “İnsanlarla ilişkimde öfkemi kontrol edemiyorum”, “Kendimi ifade ederken zorlanıyorum” gibi…

MAISON VALENTINO’NUN YENİ YÜZÜ FLORENCE PUGH #prizmabet

Pugh’un karmaşık karakterleri canlandırma konusundaki kusursuz yeteneği, yeni Valentino reklam kampanyasının ilhamı oluyor.

Valentino’nun yeni DI.VA.’sı* Florance Pugh’un kendine has karakteri, ünlü fotoğrafçı Steven Meisel tarafından New York’ta çekilen yeni reklam kampanyasında gözler önüne seriliyor.

Florence Pugh, Maison Valentino’nun ve kimliği kendi yaratım sürecinin vazgeçilmez bir ögesi olarak gören Pierpaolo Piccioli’nin değerler dünyasına giriyor. Bu yaratım süreci, kişinin kendini tabir etme biçiminden doğan bir imgelemin tasviri niteliğinde. Oyuncu, vücudunu, kendisini eşsiz kılan kayıtsız bir hal ve sertlikle ortaya koyuyor, bir anın bir vakti, bir yeri, bir duyguyu temsil ettiğinin şuurunda olarak Valentino dizaynlarına bürünüyor ve onlara hayat veriyor. Etkileyici yeteneğinin yanı sıra canlılığı ve insancıllığıyla senaryoya yeni bir mana katıyor. Florence, karmaşık karakterleri canlandırma konusundaki kusursuz yeteneğinin yanı sıra kişinin ‘kendisi’ olmasının ve uyumsuzluğu kucaklamanın ateşli bir savunucusu olduğu için dünya çapında takdir topluyor.


Yeni Valentino reklam kampanyası bir hisler ansiklopedisi

Florence, kendi kimliğini koruyarak bir karakteri tabir etme gücüne sahip. Vücut lisanı ve yüz kelamları aracılığıyla temsil edebildiği his yelpazesi, onun varlığını hem şahsî hem de kozmik kılıyor. Oyuncu, kampanyada Steven Meisel tarafından otantik bir yaklaşımla fotoğraflandı. Fotoğraflar, ağlamaktan çığlık atmaya ve gülmeye kadar farklı hisleri ön plana çıkaran bir dizi portreden oluşuyor.

Kampanyanın öyküsü, yeni yeteneklerin de rol aldığı bir dizi çekimle devam ediyor. Hareketli tabirler ve jestlerle canlı bir sohbete dalan bir küme insanı tasvir eden karelerde Florence başrolü üstleniyor. Beyaz fotografik art plan, gündelik ömürden enstantaneler sunan vakitsiz bir sahne oluşturuyor. Kahve içerken sohbet eden arkadaşlar, iş yerinde mola sırasında sohbet eden meslektaşlar üzere toplumsallaşma senaryolarını içeren kareler, etkileşiminin gücünü ve sıcaklığını yansıtıyor ve Florence, bu hislere büyüteç tutarak bir karakterde somutlaştırıyor. Canlandırdığı her bir bireyin hislerini, karakteristik özelliklerini, kişiliğini ve ruhunu eşsiz gerçek bir formda yansıtarak son derece inandırıcı bir performans sergiliyor.


Florence’a kampanyada yeni Valentino Garavani Rockstud23 çanta eşlik ediyor. Modaevi’nin alameti farikası olan ve Roma saray kapılarından esinlenen piramit biçimindeki ikonik zımbalar, Valentino Garavani Rockstud aksesuarlarının rafine edilmiş yeni ve yürekli dizaynlarıyla cüretkâr bir halde tekrar yorumlanıyor. Dizaynların vurguladığı değerler artık daha da güçlü: Kimlik şuuru ve alışılmamış hal, aristo-punk bir havaya evriliyor. Miras yalnızca görkemli bir geçmiş değil, tıpkı vakitte Valentino’nun yakın tarihi.

Pierpaolo Piccioli, gerçekliğin ve hayalin, büyüğün ve sıradanın, punk’ın ve aristokrasinin, couture’ün ve sokağın bir ortada var olduğu modaevinin ikonik kodlarını tekrar tanımlama sürecine devam ediyor.

*DI.fferent VA.lues (Farklı Değerler)= DIVA. Çağdaş Valentino DI.VA’sı, kodlardan ve içsel kıymetlerden oluşan çok taraflı bir karakter. Valentino’nun Kreatif Yöneticisi Pierpaolo Piccioli, gerçek bir kültürel karşılık bulmakta olan DI.VA’larla otantik bir ilgi yaratarak kültür oluşturma yolundaki şuurlu ve ilerici halini sürdürüyor.

Merhaba arkadaşlar, bugün sizlere Prizmabet isimli bir bahis sitesinden bahsedeceğim. Prizmabet, Betconstruct altyapısı ile üyelerine kaliteli hizmetler veren ve ülkemizin önde gelen bahis sitelerinden bir adedidir. 2009 yılında kurulan Prizmabet, lisanslı, emniyetli ve avantajlı bir site olarak dikkat çekmektedir. Prizmabet’te spor bahisleri, canlı bahisler, casino, canlı casino, slot oyunları, sanal sporlar ve daha pek çok seçenek bulabilirsiniz. Prizmabet’te oyun oynamak için aradığınız ortamı fazlası ile bulacaksınız.

Prizmabet’in en bedelli özelliklerinden biri de Prizmabet TV kanalıdır. Bu kanal sayesinde bahis sitesinde bulunan karşılaşmaları üyeler bir fiyata katlanmadan istedikleri vakit takip edebiliyor. Böylelikle hem heyecanlı hem de yararlı bir bahis tecrübesi yaşayabiliyorsunuz. Prizmabet TV kanalında futbol, basketbol, tenis, voleybol üzere tanınan spor kollarının yanı sıra daha az bilinen sporlara da yer verilmektedir. Prizmabet TV kanalını kullanmak için sadece siteye üye olmanız ve yatırım yapmanız kafidir.

Prizmabet ayrıyeten üyelerine bol ölçüde bonus ve promosyon da sunmaktadır. Prizmabet’te birinci üyelik bonusu olarak 100 TL deneme bonusu alabilirsiniz. Bunun yanında yatırım bonusları, kayıp bonusları, arkadaş davet bonusu, doğum günü bonusu üzere farklı bonuslar da mevcuttur. Prizmabet bonusları sayesinde daha fazla oyun oynayabilir ve karınızı artırabilirsiniz. Prizmabet bonuslarının çevrim asılları da hayli makul düzeydedir.

Prizmabet para yatırma ve çekme süreçleri konusunda da üyelerine kolaylık sağlamaktadır. Prizmabet’te banka havalesi, kredi kartı, papara, cepbank, QR kod, bitcoin üzere farklı yollarla para yatırabilir ve çekebilirsiniz. Para yatırma ve çekme süreçleri 7/24 yapılabilmekte ve kısa müddette hesaplara yansımaktadır. Prizmabet para yatırma ve çekme süreçlerinde rastgele bir şura yahut kesinti de yapmamaktadır.

Prizmabet müşteri hizmetleri de üyelerine 7/24 canlı dayanak hizmeti sağlamaktadır. Prizmabet canlı dayanak kümesi sayesinde site ile ilgili her türlü soru, sorun yahut teklifinizi iletebilir ve anında tahlil bulabilirsiniz. Prizmabet canlı dayanak takımı profesyonel, güler yüzlü ve yardımseverdir.

Sonuç olarak, Prizmabet ülkemizin en uygun bahis sitelerinden biri olarak gösterilebilir. Prizmabet’te hem eğlenceli hem de çıkarlı bir bahis tecrübesi yaşayabilirsiniz. Prizmabet’e üye olmak için yeni giriş adresini web sitemizden bulabilirsiniz. Prizmabet’e girmek için tıklayınız! Prizmabet’e katıldığınıza pişman olmayacaksınız!