Hayır, bu aptalca bir düşünce. Çok düşük olasılıkla Ukrayna Savaşı ve/ya Çin’in Tayvan’a askeri müdahalesi böyle bir olasılığı ciddi olarak gündeme taşır. Ayrıca, zaten 3cü Dünya Savaşı başladı bile.
Cumartesi öğle saatleri, depo yakıt doldu, şimdi evren kadar engin zihin ve ruh dünyamda uzun bir tura hazırım. Biraz önce bir çok basın kaynağı İsrail’in Cuma günü Beyrut’a düzenlediği hava saldırısında Hizbullah’ın 32 yıllık lideri Hasan Nasrullah’ın öldürüldüğünü duyurdu. Öğleden sonra ise Hizbullah Nasrullah’ın vefat ettiğini kabullendi. Cuma sabahı YouTube kanallarında başlayan “İsrail 3cü Dünya Savaşı çıkartacak mı?” goygoyu şimdi kulakları sağır edecek gürültüye erişmiştir.
Ama İsrail 3cü Dünya Savaşı başlatamaz, çünkü böyle bir savaşta başat aktörler olan ABD, Çin ve Rusya 2 kuruşluk kıçı kırık neo-Nazi İsrail için postlarını tehlikeye atmazlar. İran bile topyekün savaşa girmek konusunda çok isteksiz.
Eğer Putin Ukrayna’da taktik nükleer silah kullanmak gibi bir ahmaklık yaparsa, 3cü Dünya Savaşı başlayabilir, ama Putin bu kadar aptal değil. O savaş ila-nihaye devam eder. Eğer Çin Tayvan’a askeri harekat düzenlerse, ABD ekonomik çıkarlarını korumak ve Asya-Pasifik bölgesindeki diğer müttefiklerinin de Çin tarafından yutulmasını engellemek için Tayvan’ın yardımına koşar. Ama, Çin’in gittikçe canlılığını yitiren ekonomisine bakıyorum da, Xi Jinping önce onu düzeltmekle uğraşır, bu konuyu 10 sene sonra yeniden sorun derim.
Zaten, 3cü Dünya Savaşı çoktan başladı bile, ama klasik yöntemlerle icra edilmediği için çoğumuz hissetmiyoruz. Savaş nedir? Bir ülkenin bir diğerinin ekonomik ve beşeri sermayesini zorla ele geçirmesidir. Bu hedefe erişmek için artık yüzbinlerce genç insanı ölüme göndermek gereksiz, zaten bu keratalar savaşmaz. Savunma sanayi o kadar az istihdam tüketiyor ki, kapitalizmin yaşamak için sürekli yeni savaşlara ihtiyacı olduğu tezi de doğru değil.
Modern savaş çok değişik tekniklerle yürütülüyor, ama hedef hep aynı. Dünyanın bir numaralı gücü olmak, ekonomik ve diplomatik menfaatleri azami düzeye çıkartmak. Savaşa bu anlamıyla baktığımızda, bir yanda ABD-AB ve Pasifik’teki müttefikleri, öte yanda Çin-Rusya, İran ve bir kaç fasulyeden Avrupa devletinin tarihi ve amansız bir mücadeleye girdiğini görürüz.
Nedir modern savaş teknikleri? Halihazırda en sık kullanılanı ekonomik ambargolar (Rusya’ya uygulanıyor) ve ticarete gümrük engelleri (Çin möte gidiyor). Çin’in karşı hamlesi ise yarının önde gelecek işkollarında tüm dünyanın ihtiyacını karşılayacak kadar kapasite yaratıp Gelişmiş Ülkeleri sanayisizleştirmek. Yani, o da ekonomik yollarla dünyayı ele geçirmek peşinde.
Savaşın ikinci boyutu teknoloji; ve bu da iki cepheden yürüyor. İlki, rakip takımın yüksek ve yeni teknolojilere erişimini kısıtlamak. İkincisi ise sürekli teknolojiye yatırım yapmak.
Savaşın üçüncü boyutu siber-dünyada. İsrail’in Lübnan’da yediği naneler bu savaş yönteminin en güzel örneği. Rusya ve İran ABD seçimlerine müdahale ediyor. Rusya Avrupa’da aşırı sağın yükselişini destekliyor. Her iki ittifak da ötekinin ekonomik altyapısını çökertecek sabotör hacker şebekelerine yatırım yapıyor. Dezenformasyonla rakip ülke vatandaşlarının moralini bozmak ve demokrasiden (ya Güçlü Lider’den) soğutmak da benzer bir yöntem.
Boyutlar bitmedi, çok boyutlu bir savaş bu. Klasik savaşa çok benzer yöntemin, yani, askeri gücün devreye gireceği cepheyi söyleyeyim size: Nadir maden ve mineraller. Dünyada çok az ülkede bulunan, yeşil ekonomiye geçiş-dijital dönüşüm ürünlerinin temel girdisi olan bu kaynaklara çökmek için ölümüne bir yarış başladı. Bir kaç sene içinde ABD, Çin veya Rusya’nın bu minerallere sahip Üçüncü Dünya ülkelerinde isyanlar başlatma, paralı askerleriyle yönetimi ele geçirme teşebbüsünü göreceğiz.
Bu amansız savaş yakın zamanda uzaya da taşınacak. Özel sektörün roket fırlatma maliyetlerini %99 ucuzlatmasıyla, artık uzayda imalat ve Dünya’nın yakınındaki göktaşlarında madencilik bilim kurgu filmi olmaktan çıktı. Uzayda hakimiyet savaşında ikinci boyut ise casus uyduları etkisizleştirmek ve yörüngede silah platformları kurmak. Çevreye vereceği rahatsızlık yüzünden Dünya’da birbirlerini rahatça öldüremeyen Büyük Güçlerin, yakında uzayda topyekün savaşa girmesi hiç de şaşırtıcı olmaz.
En son ve en tehlikeli yöntem ise biyolojik silahlanma yarışı. Covid-19 virüsünün Wuhan laboratuarlarında Çin’in üstünde çalıştığı bir biyolojik silah olduğu tezini hiç bir zaman benimsemedim. Aksine, Çinli bilim insanları ABD’nin böyle bir silah geliştirip nüfusunu tarımar etmesine karşı aşı deniyordu. Ama virüs bu, başıboş bırakırsan ya davulcuyu hasta eder, ya zurnacıyı entübe.
FÖŞ
Bugün kafama takılan soru: Her dezenfektan ve sabun ciltteki bakterilerin %99’u imha ettiğini iddia ediyor. Ama, tıbba göre ciltteki bakterilerin %99’u zararsız. Ne edeyim şimdi?