PrizmaBetGüncelGirişAdresiHızlıveGüvenilirErişim!

Psikolojik yorgunluk nedir? belirtileri nelerdir?

Psikolojik yorgunluk

“Kendimi sürekli yorgun ve bitkin hissediyorum. Dinlenmeye çalışsam da bu yorgunluk bir türlü geçmiyor, hiçbir şeye enerji bulamıyorum!” Bu tür cümleleri siz de sıkça kuruyor musunuz? İş yerinde uyku hali yaşayıp eve geldiğinizde kanepeden kalkmakta zorlanıyor musunuz? Eğer bunlar size tanıdık geliyorsa, psikolojik yorgunluk yaşıyor olabilirsiniz.

Uzun süre boyunca stres ve kaygıya maruz kaldığımızda zihinsel olarak kendimizi yorgun hissedebiliriz. Eğer stres ve kaygı uyandıran faktörler ortadan kalkmazsa bu zihinsel veya psikolojik yorgunluk durumu kronik bir hal alabilir. Bu durum da günlük yaşantımızı ve işlevselliğimizi olumsuz yönde etkiler. Yoğun şekilde enerjisiz, halsiz ve tükenmiş hissetmeye ve dinlenmiş olmaya rağmen bu durumun azalmadan devam etmesine psikolojik yorgunluk denir. Psikolojik yorgunluğun nedenleri arasında günlük stres seviyesi, gelecek kaygısına bağlı olarak yoğun düşüncelere sahip olmak, geçmişteki olaylara dair tekrarlayıcı düşünceler, yüksek düzeyde fiziksel aktivite veya stres kaynaklı psikolojik rahatsızlıklar yer alabilir.

Psikolojik yorgunluğun duygusal, bilişsel ve fiziksel belirtileri olabilir:

  • Gün içerisinde sürekli uyumak isteği veya uyuklama hali
  • Eklem ve kas ağrıları
  • Gün içerisinde enerji düşüklüğü ve bu durumdan dolayı kişinin günlük işlerini yerine getirememesi
  • Uyku sorunları ve uykuda düzensizlik
  • Bağırsak ve sindirim sorunları
  • Devam eden mutsuzluk ve huzursuzluk hisleri
  • Günlük rutinlerde ve sosyal yaşantında bozulma
  • Fiziksel anlamda olduğu kadar zihinsel olarak tükenmişlik hissi
  • Sürekli olarak panik hali veya gelecekle ilgili kaygılanmak

Psikolojik yorgunlukla başa çıkmak için uzman psikologlardan destek alınabilir; bilişsel davranışçı yaklaşımla olumsuz düşünceler olumlu olanlarla değiştirilebilir. Ayrıca, sevilen aktivitelere yönelmek, dinlenme zamanını dengeli ayarlamak ve büyük görevleri parçalara ayırmak da faydalıdır. İş yaşamında düzenlemeler yapmak ve sosyal ilişkileri geliştirmek, bu durumla başa çıkmaya yardımcı olabilir.

KKTC Cumhurbaşkanı Tatar: “(Kıbrıs konusunda) izlenen yol doğru ve haklıdır”

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kıbrıs konusunda izledikleri yolun doğru ve haklı olduğunu, bundan zerre kadar şüpheleri bulunmadığını, dolayısıyla geri adım atılması, çelişkiye düşülmesi gibi bir durum olamayacağını bildirdi.

Türk Ajansı Kıbrıs’ın (TAK) KKTC Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamaya dayandırdığı haberine göre, Tatar, Kıbrıs konusunda ortaya konulan iki devletli çözüm politikasını Kıbrıs Türk halkının çoğunluğunun ve Türkiye’nin desteklediğini belirtti.

Tatar, “Kıbrıs konusundaki yeni dönem politikalarımız doğrudur, haklıdır ve hiç kuşkusuz devam ettirilerek hedefe ulaştırılacak konumdadır. Hal böyleyken kendilerinin kafa karışıklığını, çelişkilerini bizim çelişkimiz varmış gibi yansıtmaya çalışanlar hatalıdır.” ifadesine yer verdi.

Kıbrıs’ta iki ayrı devlet olduğunu, iki devletin işbirliğinin sağlanması ve halklarının ilişkilerini barış ve güven içinde geliştirecek bir uzlaşıya varılması gerektiğini kaydeden Tatar, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’in önerisi doğrultusunda 27-29 Nisan 2021’de Kıbrıslı taraflar ve garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin katılımlarıyla İsviçre’nin Cenevre kentindeki gayriresmi “5+BM” Kıbrıs konferansını hatırlattı.

Bu görüşmede “eşit uluslararası statüyü ve egemen eşitliği garanti altına alan bir BM Güvenlik Konseyi Kararı alınması, ikili ilişkiler, mülkiyet, güvenlik, sınır düzenlemeleri ve Avrupa Birliği (AB) ile ilişkiler gibi konuların müzakerelerde ele alınması, tarafların birbirini tanıması, işbirliği yapması,” gibi konuların yer aldığı 6 maddeden oluşan önerisine değinen Tatar, Guterres’in konuya ilişkin önerilerinin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) tarafından dikkate alınmadığını bildirdi.

Tatar, bunun üzerine, Temmuz 2022’de iki devletli çözüm temelinde GKRY ile çeşitli konularda işbirliği önerileri içeren bir paket sunduğuna, GKRY’nin buna da olumlu yaklaşım göstermediğine işaret etti.

Daha sonra, Türkiye ve KKTC’nin, resmi müzakerelere başlanabilmesi için Ada’daki iki taraf arasında ortak zemin olup olmadığını saptamak üzere BM Genel Sekreteri’nin Şahsi Temsilcisi Maria Angela Holguin Cuellar’ın 6 aylığına görev yapmasına onay verdiğini hatırlatan Tatar, müzakereler için ön şartlarının Kıbrıs Türk halkının egemen eşit statüsünün kabulü olduğunu belirttiklerini, Holguin’in görüşlerini not ettiğini ancak bu yönde bir ilerleme sağlanamadığını aktardı.

Cumhurbaşkanı Tatar, eylülün sonuna doğru ABD’nin New York kentinde Kıbrıs konusunun bir kez daha gündeme geleceğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

“Benim söylediklerim, önerdiklerim de Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın (Recep Tayyip) Erdoğan’ın 2022 ile 2023 yıllarında BM 77 ve 78’inci Genel Kurullarında Kıbrıs konusunda yaptığı çağrılarla vurguladıkları ortadadır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18 Temmuz 2024 tarihinde oy birliği ile yayımladığı Kıbrıs tezkeresi gayet nettir. Ana vatan Türkiye, Ada’da iki ayrı halk, iki ayrı devlet bulunduğuna ve çözümün anahtarının Kıbrıs Türk halkının egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü haklarının tescil edilmesi olduğuna işaretle, uluslararası topluma bir an önce KKTC’nin tanınması çağrısı yapmaktadır.”

BM Güvenlik Konseyini kontrol eden ülkelerin kendi çıkarlarına aykırı olduğunu düşündükleri için Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünün tesciline yönelik bir adım atmamış olmamalarına da dikkati çeken Tatar, Ada’daki taraflar arasındaki statü farkının giderilmesine katkıda bulunmamalarının, Kıbrıs meselesindeki düğümün çözülmesini engelleyen temel unsurların başında geldiğini belirtti.

Tatar, şu ifadeleri kullandı:

“Bu yanlış tutumlarını New York görüşmelerinde bir kez daha kendilerine ifade edecek haklı pozisyonumuzu ve tutumumuzdaki kararlığı koruyacağımızı yeninden ortaya koyacağız. İzlenen yol doğru ve haklıdır. Bundan zerre kadar şüphemiz yoktur, dolayısıyla geri adım atılması, çelişkiye düşülmesi gibi bir durum olamaz. Asıl çelişki içinde olan, haksız ve yanlış savlar ileri süren, Rum tarafı ile ona şu veya bu şekilde destek verenlerdir. Birleşik Krallık Parlamentosunda da ifade ettiğim gibi; Kıbrıs’ta iki ayrı devlet vardır. Yapılması gereken bu gerçekten hareketle iki devletin işbirliğini sağlamak, iki halkın birbirleri ile ilişkilerini barış ve güven içinde geliştirecek şekilde bir uzlaşıya varmaktır.”

Yaygın anksiyete (kuruntu) bozukluğu

Kuşku, endişe ve korku gibi duygular insan deneyiminin doğal bir parçasıdır ancak hayatın içinde bu duyguların kontrolü bazı kişiler için çok zor olabilir. Yaygın anksiyete bozukluğu (YAB) sürekli endişe ve kaygı haliyle karakterize edilen zorlu bir durumdur. Bu durumda kaygı nedeni belirsizdir, kişinin zihnini tamamıyla kaplar, yaşamını yönlendirir ve normal işlevselliğini bozar. Bu bozukluk; bireylerin günlük işlevlerini, sağlığını, ilişkilerini etkiler ve yaşam kalitesinin olumsuz yönde etkiler. Kişiler her gün karşılaşabilecekleri olağan durumlarla ilgili bile aşırı endişeler hissederler. Örneğin; sağlık, iş performansı, aile üyelerinin güvenliği, ekonomik problemler, ev işleri gibi konular sürekli olarak zihinlerinde dolaşır. Genellikle bu kişiler içinde bulunduğu ruh halinin abartılı olduğunun farkındadırlar ancak hissettikleri duygu ve düşünceleri kontrol etmekte çok zorlanırlar. Bu durumla baş edemedikleri için de bazen hissedilen kaygının anormal olduğunu kabul etmek istemezle

Kaygı ne zaman patolojik olur?

Kaygı, insanlar için önemli bir işlevi olan doğal bir tepkidir. Temel olarak, kaygı vücudu potansiyel tehlikelere karşı uyarır ve korunmaya yardımcı olur. Vücutta “savaş ya da kaç” tepkisini tetikleyerek hızlı ve etkili bir şekilde tepki verme yeteneğini artırır. Adrenalin ve kortizol gibi hormonlar salgılanarak enerjiyi artırır, dikkati keskinleştirir ve refleksleri hızlandırır. Kaygı, odaklanma ve hedeflere ulaşma motivasyonunu ve performansı artırabilir. Örneğin; sınav kaygısı, bir öğrencinin daha iyi çalışması ve daha iyi performans sergilemesi için bir itici güç olabilir. Kaygı, yaygın anksiyete bozukluğunda olduğu gibi aşırı veya sürekli hale geldiğinde, kontrol edilemez bir hal aldığında, günlük yaşamı olumsuz etkilemeye ve kişinin işlevselliğini bozmaya başladığında bir sorun haline gelir. Olağan kaygı ve patolojik kaygı ayırımı için bu faktörler çok önemlidir.

Yaygın Anksiyete Bozukluğunun Belirtileri Nelerdir?

1) Sürekli endişe ve kaygı hissi

2) Kontrol edilemeyen düşünceler, içsel huzursuzluk ve gelecekle ilgili abartılı endişeler

3) Gerginlik, huzursuzluk ve sinirlilik

4) Uykusuzluk veya uyku problemleri

5) Konsantrasyon güçlüğü ve dikkat dağınıklığı

6) Yorgunluk ve halsizlik hissi

7) Kas gerginliği ve vücut ağrıları

8) İrritabilite (sinirlilik) ve huzursuzluk hissi

9) Mide bulantısı, sindirim sorunları veya baş ağrısı

10) Sürekli endişelerin gerçekleşmesiyle ilgili sürekli tetikte olma hali

11) Sosyal etkileşimlerden kaçınma veya endişe duyma

12) Gelecekle ilgili belirsizliklere karşı aşırı duyarlılık

Yaygın Anksiyete Bozukluğunun Tedavisi Nedir?

Yaygın anksiyete bozukluğunda genellikle bir kombinasyon tedavi yaklaşımı kullanılmaktadır. Psikoterapi, Bilişsel davranışçı terapi (BDT) en yaygın kullanılan terapi yaklaşımıdır. BDT bireyin düşünce kalıplarını, endişeyle başa çıkma stratejilerini ve kaygıya yol açan durumları değerlendirmesine yardımcı olur. Terapist, olumsuz düşünceleri ve davranışları tanımlamaya ve değiştirmeye yönelik teknikler kullanır. Yaygın anksiyete bozukluğunun tedavisinde antidepresanlar ve anksiyolitikler gibi ilaçlar kullanılabilir. Bu ilaçlar, kaygı düzeyini azaltmaya ve semptomları hafifletmeye yardımcı olur. Bu ilaçların bağımlılık yapıcı özellikleri yoktur. Doktor kontrolünde ve düzenli takibi yapılarak kullanılmalıdır. Yaygın anksiyete bozukluğu olan bireylerin stres yönetimi tekniklerini de düzenli uygulamaları çok önemlidir. Bu teknikler arasında nefes ve gevşeme egzersizleri, meditasyon, mindfulness (bilinçli farkındalık) ve yoga yer alır. Bu teknikler, kaygıyı azaltmaya ve rahatlama sağlamaya yardımcı olabilir. Tüm bunlara ek olarak sağlıklı yaşam tarzı değişiklikleri yaygın anksiyete bozukluğunun yönetiminde önemlidir. Düzenli uyku, sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz yapma, alkol ve kafein gibi kaygıyı artırabilecek maddelerin tüketimini sınırlama gibi değişiklikler, genel zihinsel ve fiziksel sağlığı iyileştirerek kaygıyı azaltmaya yardımcı olacaktır. Tedavi planı, tüm rahatsızlıklarda olduğu gibi kişiye özel hazırlanmalıdır. Her bireyin tedaviye yanıtı farklı olabilir bir kişiye uygun olan tedavi diğer bir kişi için uygun olmayabilir. Uygun tedavi, yönlendirme ve destekle birlikte yaygın anksiyete bozukluğu olan birçok insan semptomları yönetmeyi öğrenir ve bu durumun üstesinden gelmeyi başarırlar.

Psikolog Elçin Kaya Karataş

Haber Hürriyeti Gazetesi