Dünya Kalp Günü’nde Prof. Dr. Ramazan Özdemir’den önemli uyarılar!

Tüm dünyada büyük bir sağlık sorunu olarak görülen kalp ve damar hastalıkları, vatandaşları endişelendiriyor. Kalp ve damar hastalıklarının en korkulanı ve en fazla görüleni ise kalp krizi. Prof. Dr. Ramazan Özdemir, 29 Eylül Dünya Kalp Günü’nde kalp krizine karşı vatandaşları uyararak “Diyabet hastalarının yüzde 30’u ‘gizli kalp krizi’ geçiriyor” dedi., bahisnow, betist, Tumbet, Turkbet, Ultrabet, Vdcasino, Vegabet, Venusbet, Vforbahis, Wcasino, Wettenbet, Winxbet, Wonodds, Wsbets, Prizmabet,

Tüm dünyada büyük bir sağlık sorunu olarak görülen kalp ve damar hastalıkları, vatandaşları endişelendiriyor. Kalp ve damar hastalıklarının en korkulanı ve en fazla görüleni ise kalp krizi. Prof. Dr. Ramazan Özdemir, 29 Eylül Dünya Kalp Günü’nde kalp krizine karşı vatandaşları uyararak “Diyabet hastalarının yüzde 30’u ‘gizli kalp krizi’ geçiriyor” dedi.

Yaşamın ritmini tutan en değerli organ olan kalbin sağlıklı olması, sağlıklı bir ömrün temelini oluşturuyor. Bu noktada kalp ve damar hastalıklarına karşı risk faktörlerini minimuma düşürmek oldukça önemli. Özellikle kalp ve damar hastalıklarının hem ülkemizde hem de tüm dünyada ölümlerin en sık görülen nedeni olarak karşımıza çıkması büyük bir tehlikeye işaret ediyor.

Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Kardiyolog Prof. Dr. Ramazan Özdemir, 29 Eylül Dünya Kalp Günü’nde kalp ve damar hastalıklarının içinde yer alan kalp krizine karşı vatandaşlara uyarılarda bulundu. Özdemir, dünyada her yıl 19 milyona yakın kişinin kalp ve damar hastalıklarından hayatını kaybettiğine dikkat çekerek diyabet hastalarında kalp krizinin daha farklı seyrettiğini dile getirdi.

KALP KRİZİ BELİRTİLERİNE DİKKAT!

Kalp krizi belirtilerini anlatan Özdemir, şöyle konuştu:

“Göğsün tam ortasında ağrı, çarpıntı, nefes darlığı, ani bilinç kaybıdır. Özellikle gençlerde mide ağrı, bulantısı ve ekşimesi görülüyor. Kalbin damarları ile ilgili olan ağrı daha spesifiktir ve bu ağrının belli bir karakteri vardır. Eğer yüzde 100 tıkanmamış bir kalp damarında hasta hareket halindeyken ağrı hisseder. Kalbin oksijen ihtiyacı artar ve bu tür bir ağrı ortaya çıkar. Ağrı göğsün ortasındadır. Sağda veya solda değildir. Bu ağrı yanma şeklindeyse, çeneye ve sol kola doğru, sol omuza doğru yayılır. Yani bir yayılma şekli vardır. Ağrı eğer eforla ilgiliyse, yani yüzde 100 tıkanmamış bir damarın ağrısıysa, hasta dinlenme durumuna geçtikten 3 ila 5 dakika sonra ağrı geçer veya dilaltı ilaçla hasta rahatlar. Fakat bunun daha ileri şekli, kalp damarının yüzde 100 tıkanmasıdır. Bu durumda, ağrı yine göğsün ortasındadır; sol kol, sol omuz ve alt çeneye yayılır. Beraberinde bulantı, kusma olur. Ağrı yarım saatten uzun sürer. Ağrı sırt bölgesini de kaplar. Bu gibi bir ağrı, tipik kalp krizi ağrısıdır.”

“DİYABET HASTALARININ YÜZDE 30’UNDA GİZLİ KALP KRİZİ GÖRÜLEBİLİYOR”

Diyabet hastalarının yüzde 30’unda kalp krizinin herhangi bir ağrı olmadan ortaya çıktığına vurgu yapan Özdemir, “(Sessiz kalp krizi), ‘Gizli kalp krizi’ dediğimiz şekilde kendini gösterebilir. Özellikle bu hastalara dikkat etmek lazım” diye konuştu.

KALP KRİZİNDEN KORUNMANIN FORMÜLÜ

Kalp krizinde risk faktörlerini de anlatan Özdemir, “Risk faktörlerin başında sigara geliyor. Özellikle hareket etmek son derece önemli, çünkü hareketsizlik metabolik sendrom durumuna neden oluyor ve bu durum kiloyla beraber kalp damar hastalıklarını beraberinde getiriyor. Yine diyabeti kontrol altına almamız şart. Hipertansiyon kalp ve damar hastalıklarına zemin hazırlıyor. Özellikle hazır, işlenmiş, katkı maddeli gıdalar ve şekerli besinleri kullanmamamız gerekiyor. Genetik faktörler olsa bile değiştirilebilir risk faktörlerini yok ettiğimizde kalp ve damar hastalıklarını yüzde 50’ye kadar düşürebiliriz. Bu durum erkekler, kadınlar, yaşlı ve gençler için de geçerli. Çok hareket, az yemek ve risk faktörlerini tedavi etmek kalp ve damar hastalıklarının üstesinden gelmenin bir yöntemi. Özellikle ağır spor olmamakla beraber hafif spor yapmalarını ve yürüyüş yapmalarını öneririm.” şeklinde konuştu.

40 YAŞ KRİTİK OLABİLİR: MUTLAKA KONTROLDEN GEÇİLMELİ

Herhangi bir ebeveyni 50 yaş altında kalp krizi geçirenlerin risk altında olduğunun altını çizen Özdemir, “Kişide bu risk faktörleri mevcut ise diğer riskleri azaltması çok önemlidir. Sigara içiyorsa sigarayı bırakacak, tansiyonu, şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği varsa bunlar mutlaka kontrol altına alınmalıdır. Bu kişiler 40’lı yaşlarda mutlaka kontrolden geçsinler.” tavsiyesinde bulundu.

BESLENME ÖNERİLERİ DİKKATE ALINMALI

Özdemir, kalp-damar hastalarına mümkün olduğunca sebze meyve ağırlıklı beslenmeleri, yağlı yiyeceklerden uzak durmaları önerisinde bulundu.

Merhaba arkadaşlar, bugün sizlere Prizmabet adlı bir bahis sitesinden bahsedeceğim. Prizmabet, Betconstruct altyapısı ile üyelerine kaliteli hizmetler veren ve ülkemizin önde gelen bahis sitelerinden bir tanesidir. 2009 yılında kurulan Prizmabet, lisanslı, güvenilir ve avantajlı bir site olarak dikkat çekmektedir. Prizmabet’te spor bahisleri, canlı bahisler, casino, canlı casino, slot oyunları, sanal sporlar ve daha pek çok seçenek bulabilirsiniz. Prizmabet’te oyun oynamak için aradığınız ortamı fazlası ile bulacaksınız.

Prizmabet’in en önemli özelliklerinden biri de Prizmabet TV kanalıdır. Bu kanal sayesinde bahis sitesinde bulunan müsabakaları üyeler bir ücrete katlanmadan istedikleri zaman takip edebiliyor. Böylece hem heyecanlı hem de kazançlı bir bahis deneyimi yaşayabiliyorsunuz. Prizmabet TV kanalında futbol, basketbol, tenis, voleybol gibi popüler spor dallarının yanı sıra daha az bilinen sporlara da yer verilmektedir. Prizmabet TV kanalını kullanmak için sadece siteye üye olmanız ve yatırım yapmanız yeterlidir.

Prizmabet ayrıca üyelerine bol miktarda bonus ve promosyon da sunmaktadır. Prizmabet’te ilk üyelik bonusu olarak 100 TL deneme bonusu alabilirsiniz. Bunun yanında yatırım bonusları, kayıp bonusları, arkadaş davet bonusu, doğum günü bonusu gibi farklı bonuslar da mevcuttur. Prizmabet bonusları sayesinde daha fazla oyun oynayabilir ve kazancınızı artırabilirsiniz. Prizmabet bonuslarının çevrim şartları da oldukça makul seviyededir.

Prizmabet para yatırma ve çekme işlemleri konusunda da üyelerine kolaylık sağlamaktadır. Prizmabet’te banka havalesi, kredi kartı, papara, cepbank, QR kod, bitcoin gibi farklı yöntemlerle para yatırabilir ve çekebilirsiniz. Para yatırma ve çekme işlemleri 7/24 yapılabilmekte ve kısa sürede hesaplara yansımaktadır. Prizmabet para yatırma ve çekme işlemlerinde herhangi bir komisyon veya kesinti de yapmamaktadır.

Prizmabet müşteri hizmetleri de üyelerine 7/24 canlı destek hizmeti sağlamaktadır. Prizmabet canlı destek ekibi sayesinde site ile ilgili her türlü soru, sorun veya önerinizi iletebilir ve anında çözüm bulabilirsiniz. Prizmabet canlı destek ekibi profesyonel, güler yüzlü ve yardımseverdir.

Sonuç olarak, Prizmabet ülkemizin en iyi bahis sitelerinden biri olarak gösterilebilir. Prizmabet’te hem eğlenceli hem de kazançlı bir bahis deneyimi yaşayabilirsiniz. Prizmabet’e üye olmak için güncel giriş adresini web sitemizden bulabilirsiniz. Prizmabet’e girmek için tıklayınız! Prizmabet’e katıldığınıza pişman olmayacaksınız!

Ugandalı Muhammed’i, yüzündeki 5 kiloluk kitleden Türk doktorlar kurtardı

Tüm Afrika’nın Dostları Derneği ile Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) ve Uganda Sağlık Bakanlığı işbirliğiyle Uganda’da Türk doktorlar tarafından bin 500 vaka incelenerek 100’e yakın cerrahi operasyon gerçekleştirildi. Operasyonlar arasında Ugandalı Muhammed’in 5 kiloluk keloid kitlesi de temizlendi.

Uganda’da Muhammed Ramazan yüzündeki 5 kilogramlık kitleden Türk doktorları sayesinde kurtuldu.

TİKA ve Uganda Sağlık Bakanlığı iş birliğiyle Uganda’da sağlık tarama faaliyetleri gerçekleştirildi. Sağlık çalışanları ve gönüllülerden oluşan 18 kişilik grup, 11 gün boyunca Uganda’da yüzlerce kişiyi muayene ve uygun görülen hastaları ameliyat etti. Uganda’da organizasyon kapsamında yaklaşık bin 500 vaka incelenerek 100’e yakın cerrahi operasyon gerçekleştirildi.

Ugandalı Muhammed Ramazan tedavi edildi

Uganda’da yapılan operasyonlarda 39 yaşındaki Muhammed Ramazan isimli hastadan da yaklaşık 5 kilogram ağırlığında keloid kitlesi alındı. Operasyonu gerçekleştiren Necmettin Erbakan Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Dadacı “TADD ve TİKA işbirliğiyle dördüncüsünü düzenlediğimiz Uganda sağlık organizasyonunda hayatımda hiç görmediğim büyüklükte bir keloid vakası ile karşı karşıyayız” dedi.

’20 cm uzunluğunda sakaldan da uzun’

İlk yöntemin cerrahi olmadığını belirten Doktor Dadacı “Gerçekten sakaldan da uzun, yaklaşık 20 santimetre aşağı uzamış bir keloid kitlesi. Ayrıca kulak arkalarında da bulunuyor ama bunu temizleyip hastayı rahat bir pozisyona getirdik” ifadesinde bulundu.

‘Yaklaşık bir hafta sonra kapanır’

Hastalığın normal hastalarda bir hafta sonra kendi kendine iyileşmesi gerekirken bazı vakalarda uzayabileceğini belirten Cerrah Dadacı “Keloid durumunda yara iyileştikten sonra fren mekanizması durur ve yara ‘iyileştim’ demeyerek doku üretmeye devam eder” dedi.

‘7-8 senedir hasta’

Tedavi edilerek Muhammed’in kurtarıldığını belirten Doktor Dadacı “Yaklaşık 7-8 senedir hasta bu şekilde boynunu bağlayarak 5 kilograma yakın kitleyle zor şartlarda geziyordu ve bundan kurtulmuş oldu” şeklinde konuştu. Başarıyla gerçekleştirilen operasyon sonrası Ugandalı hasta taburcu edildi.

Keloid Nedir? Nasıl geçer?

Keloid, cilt yaralanması veya travması sonrasında oluşan aşırı skar doku olarak bilinir. Normal bir yara iyileşme sürecinde vücut, yarayı onarmak için kollajen adı verilen bir protein üretir. Ancak keloidlerde bu süreç anormal bir şekilde devam eder ve yara bölgesinde aşırı miktarda kollajen birikmesiyle cilt yüzeyinin üzerinde yükselen, sert ve genellikle düzensiz şekilli bir doku oluşur. Keloidler genellikle orijinal yaradan daha büyük olabilir ve cildin doğal sınırlarının ötesine taşabilir. Doktorlar ilaç, buz tedavisi ve lazer gibi yöntemler ile hastalığı tedavi eder.

Keloidlerin özellikleri nedir?

Renk: Keloidler genellikle kırmızı, pembe veya koyu kahverengi olabilir.
Boyut: Zamanla büyüyebilir ve yara alanının ötesine yayılabilir.
Şekil: Kabartılı, sert ve pürüzlü bir dokuya sahiptir.
Kaşıntı: Oluştuğu bölgede kaşıntı veya hassasiyet yapabilir.
Acı: Bazı durumlarda ağrılı olabilir, özellikle büyürken.

Keloidler nasıl oluşur?

Kesikler, yanıklar, cerrahi yaralar, akne izleri ve hatta aşı yerleri gibi cilt yaralanmaları sonrasında gelişebilir.
Herkes keloid geliştirebilir ancak genetik yatkınlık, koyu ten rengine sahip olanlarda daha sık görüldüğü ifade edildi.

Asbest Hala Öldürüyor

Asbest hala öldürüyor ? Her yıl 30 binden fazla insan nadir görülen ancak çok agresif bir kanser nedeniyle hayatını kaybediyor.

Asbest hala öldürüyor ? Her yıl 30 binden fazla insan nadir görülen ancak çok agresif bir kanser nedeniyle hayatını kaybediyor.

Mezotelyoma adı verilen bu kanserin nedeni ise ülkemizde 2011 yılında yasaklanan asbest. Asbeste maruz kalanlarda, maruz kaldıktan 10 ila 50 yıl arasında bir süre sonra kanser gelişiyor. Bu nedenle birçok hasta doğru teşhis alamıyor ya da teşhiste geç kalınıyor. Türkiye’de Prof. Dr İzzettin Barış önderliğinde çevresel asbest maruziyetinin mezotelyomaya neden olduğunun tespit edilmesi dünya literatürünü değiştirmiştir. Türk
Toraks Derneği 26 Eylül Mezotelyoma Farkındalık Günü kapsamında bu zorlu hastalığa dikkat çekti.

Mezotelyoma Nedir ? Asbest ile ilişkisi Var mı ?

İnşaat, gemi yapımı, çatı ustalığı, kazan işçiliği, izolasyon, elektrikçilik ve otomotiv üretimi gibi sektörlerde çok yaygın kullanılan asbest nedeniyle hastalığın en çok bu sektörlerde çalışanlarda görüldüğüne dikkat çeken, Türk Toraks Derneği Torasik Onkoloji Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Tuncay Göksel şu bilgileri verdi “Mezotelyoma, mezotel hücrelerden köken alan bir kanserdir. En çok akciğer zarında (plevra) görülür. Mezotelyoma yüksek oranda asbest kaynaklıdır. Asbest, ak toprak olarak da bilinen, ısıya, suya karş dayanıklı, esnek, lifli yapıda bir mineraldir. Doğal bir fibröz silikattır ve bazı bölgelerde toprak örtüsünde birikimler halinde bulunmaktadır. Asbest, ısıya dayanıklı ve yalıtkan özellikleri nedeniyle kırsal alanda evlerde sıva-badana amaçlı, çatıda, kaplamada ve ayrıca kentlerde izolasyon amaçlı kullanılmaktadır. İnşaat, gemi yapımı, çatı ustalığı, kazan işçiliği, elektrikçilik ve otomotiv üretimi gibi sektörlerde de yaygın olarak kullanılmıştır. Bu sektörlerde çalışan pek çok kişi, özellikle de işyeri güvenlik düzenlemelerinin daha az sıkı olduğu gelişmekte olan ülkelerde, maruz kaldıklarının farkında değildir”

Deprem Sonrası ve Kentsel Dönüşüm Alanlarındaki Halk Risk Altında

Hastalığın deprem sonrası ve kentsel dönüşüm sürecinde de artabileceğine dikkat çeken
Prof. Dr. Göksel sözlerine şöyle devam etti: “Mezotelyomanın asbest maruziyetinden sonra ortaya çıkması tipik olarak on yıllar alır ve göğüs ağrısı ve nefes darlığı gibi semptomlar ortaya çıktığında mezotelyoma genellikle ileri bir aşamadadır. Farkındalığın artması, risk altındaki kişilerin erken tıbbi değerlendirme ve test yaptırmalarına yardımcı olacaktır. Altyapıları şehirlerde asbest yüklü binalar büyük bir risk oluşturmaya devam etmektedir. Asbest kullanımının yasaklandığı bölgelerde bile, geçmişteki madencilik veya endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanan çevresel kirlenme bir tehdit olmaya devam etmektedir. Ayrıca hem deprem sonrası hem de kentsel dönüşüm sürecindeki şehirlerde asbestli malzemelerin düzensiz yıkımı ve uygunsuz bertarafı havaya tehlikeli lifler salarak sadece çalışanları değil, çevredeki toplulukları da tehlikeye atmaktadır. Asbestin kansere sebep olduğu kesinleşmesi nedeni ile ülkemizde “Bazı Tehlikeli Maddelerin, Müstahzarların ve Eşyaların Üretimine, Piyasaya Arzına ve Kullanımına İlişkin Kısıtlamalar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” Resmi Gazetede 29 Ağustos 2010 tarihinde yayımlanmış ve 31.12.2010 tarihinden itibaren her türlü asbest mineralinin ticari kullanımı yasaklanmıştır”

Mezotelyoma Hastalığından Nasıl Korunuruz ?

Asbest maruziyetini önlemenin, mezotelyoma riskini azaltmanın en etkili yollarından biri olduğunu vurgulayan Türk Toraks Derneği Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tamer Altınok ise korunma yollarına dair bilgiler paylaştı ve şunları söyledi: “Malzemelerle çalışırken uygun koruyucu ekipmanların kullanılması, potansiyel maruziyeti azaltabilir. Kentlerde inşa edilen binalarda da izolasyon amaçlı kullanılmış olduğu bilinmektedir. Son yıllarda deprem ve kentsel dönüşüm sırasında eski binaların kontrolsüz yıkımı ile çevreye asbest salınımı olabileceği bilinmektedir. Kontrollü bina yıkımı öncesi asbest analizlerinin yapılması gerekmektedir. Mezotelyoma ile mücadelede en kritik stratejilerden biri, eğitim ve farkındalık yoluyla asbeste maruz kalmanın önlenmesidir. Eski binaların kontrollü yıkımının teşvik edilmesi, asbest güvenlik protokollerinin uygulanması ve
yüksek riskli mesleklerde koruyucu ekipman kullanımının teşvik edilmesi, gelecekteki vakaların azaltılmasında önemli adımlardır. 2012 yılında T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından “Türkiye Asbest Kontrolü Stratejik Planı” yapılmıştır. Kırsal alanda asbest karışımlı toprak kullanımı azaltılması ve asbestin çevresel ve mesleksel maruziyetlerinin azaltılması ya da ortadan kaldırılması temel hedef olmuştur. 25 Ocak 2013’te “Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik” yayınlanmıştır. Bu Yönetmeliğin amacı,
çalışanların asbest söküm, yıkım, tamir, bakım, uzaklaştırma çalışmalarında asbest tozuna maruziyetlerinin önlenmesi ve bu maruziyetten doğacak sağlık risklerinden korunması, sınır değerlerin ve diğer özel önlemlerin belirlenmesidir”

Mezotelyoma Nasıl Anlaşılır, Nasıl Tedavi Edilir?

Asbest solunum yolu ile akciğere ve akciğer zarına ulaştıktan sonra hastalık 10 ile 50 yıl içinde gelişebilmektedir. Süreç çok yavaş ilerlediği için hasta uzun süre şikayet hissetmeyebilir. Bu nedenle birçok hasta ileri evrede tanı almaktadır. Kontrol amaçlı yapılan tetkiklerde erken evre mezotelyoma hastaları saptanabilmektedir. Erken tanı mezotelyoma tedavisinde çok önemlidir ve hayatta kalma şansını artırabilir.
• Göğüs Ağrısı: Genellikle plevral mezotelyomanın bir sonucu olan bu ağrı, donuk bir
sızı olarak başlayabilir ve zamanla şiddetlenebilir. Genellikle göğsün bir tarafında lokalize
olur ve derin nefes alma veya öksürme ile kötüleşir.
• Nefes Darlığı (Dispne): Akciğer ve göğüs duvarı arasında sıvı birikmesi (plevral
efüzyon) veya tümörlerin akciğer genişlemesini kısıtlayarak nefes almayı zorlaştırmasından
kaynaklanır.
• İnatçı Öksürük: Kuru veya ağrılı bir öksürük gelişebilir ve buna bazen ses kısıklığı
veya öksürükle kan tükürme eşlik edebilir.
• Açıklanamayan Kilo Kaybı: Vücut hastalıkla savaşmak için daha fazla enerji
harcadığından ani, istenmeyen kilo kaybı meydana gelebilir.• Yorgunluk: Birçok kanserde olduğu gibi mezotelyoma da kalıcı yorgunluğa ve düşük
enerji seviyelerine neden olabilir.
• Karın Ağrısı ve Şişlik: Bu belirtiler, kanserin karın zarında (periton) geliştiği peritoneal
mezotelyomada daha yaygındır. Şişlik genellikle sıvı birikiminden (asit) kaynaklanır.
• Bulantı ve Bağırsak Değişiklikleri: Peritoneal mezotelyoma bulantı, kabızlık veya ishal
gibi sindirim sorunlarına neden olabilir.
Mezotelyoma tanısını koymak kolay değildir. Tanıda hekimi ilk uyaran hastanın doğduğu ve
yaşadığı yer ayrıca meslek öyküsüdür. Akciğerde sıvı ile karşımıza çıkan hastalıkta, sıvıdan
alınan örnekler tanısal açıdan yetersiz kalabilmektedir. Bu nedenle biyopsi yapılması
önerilmektedir.
Mezotelyoma, agresif doğası ve asbest maruziyeti ile tanı arasındaki uzun gecikme süresi nedeniyle tedavisi zor bir kanser olmaya devam etse de tedavi seçeneklerindeki gelişmeler hastalar için yeni umutlar sunmaktadır. Cerrahi, kemoterapi ve radyasyon terapisi gibi geleneksel tedaviler hala yaygın olarak kullanılmaktadır, ancak multimodal terapi, immünoterapi ve hedefe yönelik tedavilerde dahil olmak üzere daha yeni stratejiler mezotelyoma hastaları için sonuçları iyileştirme konusunda umut vaat etmektedir. Klinik
çalışmalara katılım da bu yenilikçi tedavilere erişim için önemli bir yol haline gelmiştir. Ayrıca steril, asbestsiz “TALK” yolu ile plöredez (akciğer zarını pudralama) yapılmaktadır. Bu tedavilerin deneyimli ve konuda uzman merkezler tarafından yapılması önerilmektedir.

Mezotelyoma Farkındalık Günü’nde Neler Yapabilirsiniz?

• Mezotelyoma hakkında daha fazla bilgi edinin ve risk faktörlerini öğrenin.
• Asbest maruziyetiniz varsa sağlık kontrollerinizi yaptırın.
• Mezotelyoma farkındalığı için çevrenizdeki insanları bilgilendirin.
• Mezotelyoma ile savaşan insanlara ve ailelerine destek olun.
• Ağaçlandırma ile asbestin rüzgar ile yayılmasını önleyebiliriz.

(BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

Kasık Fıtığı Nasıl Oluşur, Tedavi Nasıl Olur?

Kasık fıtığı hayat konforunu olumsuz etkileyen ve hastada ağrılara yol açan bir rahatsızlık. Uzmanlar bu konuda bilgi verdi. 

Kasık fıtığı hayat konforunu olumsuz etkileyen ve hastada ağrılara yol açan bir rahatsızlık. Uzmanlar bu konuda bilgi verdi.

Büyük Abdest Kasık Fıtığı Oluşumunu Tetikleyebilir

Kasık bölgesinde şişlik ve ağrı ile kendini gösteren, tedavi edilmediği takdirde bağırsak boğulmasına kadar gidebilen önemli bir hastalık olan kasık fıtığı orta ve ileri yaş grubunu daha çok etkiliyor.  Ağır yük kaldırma, kronik öksürük ve büyük abdest sırasında aşırı ıkınma gibi faktörlerin kasık fıtığı oluşumuna sebep olabildiğini belirten Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Cengiz Erenoğlu, “Hastalık geçmiş yıllarda açık ameliyatlar ile tedavi edilse de günümüzde kapalı ya da laparoskopik yöntemler öncellikli olarak tercih ediliyor. Böylece hasta kısa sürede sosyal yaşamına ve iş hayatına dönebiliyor” diye konuştu. Karın içinde bulunan bağırsak ve omentum gibi organların, kasık bölgesindeki zayıf noktalardan karın dışına yer değiştirmesi şişlik ve ağrı ile kendisini gösteriyor. Genç yaşlarda görülen kasık fıtıklarının doğumsal nedenlerden meydana geldiğini, ileri yaş grubunda ise dokuların zamanla zayıflamalarının neden olarak gösterildiğini vurgulayan Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Cengiz Erenoğlu, “Karın içi basıncın artması, karın duvarında zayıf noktalar, aşırı kilo alımı veya kaybı, ağır kaldırma, kronik kabızlık ve sık ıkınma, kronik öksürük ve genetik faktörler kasık fıtığının başlıca nedenlerinden” diye konuştu.

Kasık fıtıklarının tedavisi cerrahi

Kasık fıtıklarının tanısının, ortaya çıkan şişlik nedeniyle oldukça kolay olduğunu söyleyen Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Cengiz Erenoğlu, “Ancak başlangıç aşamasındaki olgularda fiziki muayene ile tanı zor olabilir; bu durumda hastalık ultrasonografi ile ayırt edilebilir. Kasık fıtıkları, yer değiştiren bağırsak ve omentum gibi organların fıtık kesesi içerisinde kanlanmalarının bozulmasına neden olabildikleri için tedavileri önemli. Bağırsak tıkanması ve bağırsak beslenmesinin bozulması gibi yaşamsal yan etkileri nedeniyle hangi olguların acilen cerrahi tedavi gerektirdiği mutlaka deneyimli bir uzman tarafından değerlendirilip gerekli planlamalar yapılmalı” şeklinde konuştu. Kasık fıtıklarının tek tedavisinin cerrahi yöntem, yani ameliyat olduğunun altını çizen Prof. Dr. Cengiz Erenoğlu, “Kasık fıtıkları son yıllarda kapalı veya ‘laparoskopik’ yöntem ile ameliyat sayesinde daha az ağrılı olarak tedavi edilebiliyor. Bu yöntemde karın içerisinden kasık bölgesine yer değiştirmiş olan dokular ve organlar tekrar karın içerisine gönderiliyor ve oluşan açıklık dokulara uyumlu uygun malzemeler ile kapatılıyor” dedi.

Hasta bir gecede taburcu olabiliyor

Laparoskopik yöntemde hastanın açık yönteme göre daha az ameliyat sonrası ağrıya ve küçük bir ameliyat kesisine maruz kaldığını belirten Prof. Dr. Erenoğlu, “Hastaların kısa sürede hem sosyal hem iş hayatına dönmelerini sağlayan ve hastanede genellikle bir gece kalmayı gerektiren bir yöntem olan laparoskopik kasık fıtığı ameliyatı sayesinde kasık fıtıkları başarılı bir şekilde tedavi edilebiliyor” diye konuştu. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

Mide Kanserinin 10 Belirtisi

Mide kanseri belirtileri hakkında bilgi veren uzmanlar, erken tanının mide kanseri tedavisindeki başarı şansını artırdığını söyledi. 

Mide kanseri belirtileri hakkında bilgi veren uzmanlar, erken tanının mide kanseri tedavisindeki başarı şansını artırdığını söyledi.

Kilo Kaybı ve Mide Ağrısı

Erkeklerde kadınlara göre daha fazla görülen mide kanseri tüm dünyada en sık görülen kanserler içinde dördüncü sırada geliyor. Midenin tüm kısımlarında görülebilen mide kanseri ülkemizde genellikle midenin gövde kısmında görülüyor. Mide kanseri çoğu zaman hiçbir belirti vermeden sinsi bir şekilde ilerleyebiliyor. Öyle ki en yaygın erken belirtileri olan açıklanamayan kilo kaybı veya mide ağrısı bile kanser ilerleyene kadar ortaya çıkmayabiliyor. Kişiye ve hastalığın evresine göre tedavi planlaması yapılan mide kanserinde uygulanan sıcak kemoterapi yöntemi tedavi başarısını artırılabiliyor. Memorial Ataşehir Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’nden Doç. Dr. Ferhat Ferhatoğlu, mide kanserinin nedenleri ve tedavi yöntemleri hakkında konuştu.

MİDE KANSERİNİ TETİKLEYEN ETKENLER 

Mide kanseri görülme riski ülkemizde daha fazla

Mide kanseri tüm dünyada en yaygın görülen kanserlerden biridir. Ülkemizde erkeklerde en sık görülen kanserler içinde ikinci, kadınlarda ise en sık görülen kanserler içinde dördüncü sıradadır. Mide kanseri (gastrik kanser olarak da bilinir) kanser hücrelerinin midede kontrolsüz bir şekilde büyümesi ile ortaya çıkmaktadır. Tüm dünyada görülen kanserler içinde 4. sırada bulunan mide kanseri, midenin tüm bölümlerinde oluşabilmektedir. Ancak ülkemizde görülen mide kanserleri en çok midenin gövde kısmı yani midenin en geniş bölümünde oluşmaktadır. Mide kanseri vakalarının yaklaşık %95’i mide iç zarında başlayarak yavaş ve sinsi bir şekilde ilerlemektedir. Bu nedenle hızlı bir şekilde tedavi edilmesi gerekmektedir. Tedavi edilmediği takdirde kötü huylu kitle büyür ve mide duvarlarında daha derin tabakalara ilerler. Ayrıca bu tümör karaciğer ve pankreas gibi yakındaki organlara yayılabilir. Mide kanseri riski tüm bireylerde vardır. Ancak 65 yaş üzerinde, erkeklerde, Doğu Asya, Güney veya Orta Amerika, Doğu Avrupa’da ve genellikle ülkemizde doğu bölgesinde bu riskin arttığı gözlemlenmektedir.

Obezite ve sigara mide kanseri oluşma riskini arttırabilir

Mide kanseri, mide hücrelerimizin DNA’sında genetik bir mutasyon (değişiklik) olduğunda oluşmaktadır. DNA, hücrelere ne zaman büyüyeceklerini ve ne zaman öleceklerini söyleyen bir koddur. Mutasyon nedeniyle hücreler hızla büyür ve sonunda ölmek yerine bir tümör oluşturur. Kanser hücreleri sağlıklı diğer organları ele geçirebilir ve vücudumuzun diğer bölgelerine yayılabilir (metastaz). Ailede mide kanseri öyküsü, gastroözofageal reflü, gastrit, mide ülseri veya mide polipleri, meyve ve sebzenin az, yağlı, tuzlu, tütsülenmiş veya salamura yiyeceklerin fazla tüketilmesi sigara ve obezite kanser riskini arttıran önemli faktörlerdir.

Sinsi bir şekilde ilerleyen mide kanserinin bu belirtileri bile geç ortaya çıkabilir

Mide kanseri genellikle erken evrelerde herhangi bir belirti vermez. Hatta mide kanserinin en yaygın erken belirtileri olan açıklanamayan kilo kaybı veya mide ağrısı bile genellikle kanser ilerleyene kadar ortaya çıkmaz. Mide kanserinin en önemli belirtileri şunlardır;

  1. İştahsızlık
  2. Yutma güçlüğü
  3. Yorgunluk veya halsizlik
  4. Bulantı ve kusma
  5. Açıklanamayan kilo kaybı
  6. Mide ekşimesi ve hazımsızlık
  7. Siyah dışkı (dışkı) veya kan kusma
  8. Yemekten sonra şişkinlik veya gaz hissi
  9. Genellikle göbek deliğinizin üzerinde mide ağrısı
  10. Küçük bir öğün veya atıştırmalık yedikten sonra bile tokluk hissi

Sıcak kemoterapi (Hipertermi Tedavisi) mide kanseri tedavi başarısını artırıyor

Tüm kanser türlerinde olduğu gibi mide kanserinde de erken tedavi büyük önem taşımaktadır. Endoskopi mide kanserini teşhis etmek için kullanılan en önemli yöntemdir. Mide kanseri tanısı ile kanserin tipi belirlendikten sonra uygulanacak tedaviye karar verilir. Mide kanseri tedavisi multidisipliner yaklaşımı gerektirmektedir. Uzman ekip çalışması ve tam donanımlı bir hastane ile başarı sağlanabilmektedir. Mide kanseri tedavisinde kansere neden olan tümörün uygun şekilde çıkarılması tedavinin en önemli kısmını oluşturur. Ameliyatla hastanın midesinin bir bölümü ya da tümü alınabilir. Midesinin tümü alınan hastalarda, bağırsaktan yeni mide yapılır ve hasta bundan sonraki yaşamını normal bir şekilde devam ettirebilir. Bu şekilde yaşayan hastalara az ve sık yemeyi gerektiren diyet önerileri sunulur. Bazı hastalarda mide alındıktan sonra kanserin şekline göre doktorun belirlediği şekilde ışın ya da ilaç tedavisi uygulanabilir. Mide kanserinin evresine göre değişiklik gösteren tedaviler sırasında eğer tümör lenf bezlerine sıçramış ise mutlaka kemoterapi uygulanır. Özellikle ikinci evreden başlayan mide kanserinde operasyon öncesi verilen kemoterapi tedavisi, operasyon sonrasındaki etkinliği arttırmak için çok önemlidir. Ayrıca mide kanseri tedavisinde “Hipertermik karın içi kemoterapi ve karın içine basınçlı kemoterapi uygulanması” yöntemleri ile karın içerisine yayılmış kanser hücreleri hedef alınır ve   uygun hastalarda başarılı sonuçlar elde edilir. Sıcak kemoterapi son 20-30 ve basınçlı kemoterapi ise 10 yıldır yatygın olarak uygulanan tedavi yöntemleridir. İlk kez kadın kanserleri üzerinde uygulanan bu yöntemler son dönemlerde kalın bağırsak ve mide kanserlerinde de sık sık uygulanmaktadır. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

Alzheimer Genç Yaşta Başlarsa Ne Olur?

Genç yaşta başlayan Alzheimer daha agresif olabilir! Fiziksel aktivite ve diyet seçimleri genç yaşta Alzheimer riskini düşürebilir!  

Genç yaşta başlayan Alzheimer daha agresif olabilir! Fiziksel aktivite ve diyet seçimleri genç yaşta Alzheimer riskini düşürebilir!

Genç yaşta başlayan Alzheimer hastalığını, genellikle 65 yaşından önce başlayan ve genetik faktörlerin rol oynadığı bir Alzheimer hastalığı formu olarak tanımlayan uzmanlar, genç yaşta başlayan hastalığın, Alzheimer’ın klasik belirtilerinin erken yaşta görülmesine ve daha hızlı ilerlemesine neden olduğunu söylüyor.  Bazı nadir vakalarda 30’lu yaşlarda belirtilerin görülebildiğine dikkat çeken Nöroloji Uzman Prof. Dr. Sultan Tarlacı, “Tanı anında daha az bilişsel bozukluğa sahip olsalar da, çalışmalar genç başlangıçlı Alzheimer hastalığıyla yaşayanların beyinlerinde daha hızlı değişiklikler olduğunu göstermiştir. Bu, durumun geç başlangıçlı Alzheimer hastalığından daha agresif olabileceğini gösterir.” dedi. Prof. Dr. Sultan Tarlacı ayrıca bazı araştırmalara göre, genetik olarak Alzheimer riski altında olanların daha aktif olarak ve beslenme şekline dikkat ederek genç yaşta Alzheimer hastalığına yakalanma riskini düşürebileceklerini ifade etti. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Nöroloji Uzman Prof. Dr. Sultan Tarlacı, genç yaşta başlayan Alzheimer hakkında bilgi verdi.

ALZHEİMER TEDAVİ EDİLEBİLİR Mİ ? 

Dikkat azlığı ve mekânsal farkındalıkta azalma genç yaşta başlayan Alzheimer’ın ilk belirtileri olabilir!

Genç yaşta başlayan Alzheimer hastalığı hakkında bilgi birikimi artmış olsa da, bu hastalığın altında yatan mekanizmalar hakkında hâlâ birçok soru olduğuna işaret eden Prof. Dr. Sultan Tarlacı, “Genç yaşta Alzheimer hastalığı, genellikle 65 yaşından önce başlayan ve genetik faktörlerin rol oynadığı bir Alzheimer hastalığı formudur. Bu hastalık, Alzheimer’ın klasik belirtilerine erken yaşta yol açar ve genellikle daha hızlı ilerler.” diye konuştu.  Takip ettikleri Alzheimer hastaları arasında şu anda 44 yaşında bir kadın hasta olduğunu dile getiren Prof. Dr. Sultan Tarlacı, şöyle devam etti,  “40 yaşlarında başlamış ve oldukça yıkıcı bir duruma gelmiş. Öncelikle belirtiler çok daha erken başlayabilir. Bazı nadir vakalarda 30 kadar erken yaşlarda bile görülebilir, ancak genellikle 50-64 yaşları arasında teşhis edilir. Alzheimer hastalığı olan kişilerde hastalığın ilk belirtisi olarak hafıza kaybı sıklıkla görülürken, genç yaşta başlayan Alzheimer hastalığı olan kişilerde daha az dikkat, el hareketlerini taklit etme becerisinde azalma ve mekânsal farkındalıkta azalma gibi başka belirtiler de görülme eğilimi vardır. Araştırmalar, duyusal ve hareketle ilgili bilgileri işlemekle görevli beyin bölgelerinin (parietal korteks olarak adlandırılır) daha fazla hasar belirtisi gösterdiğini bulmuştur. Ayrıca, öğrenme ve hafızada önemli bir beyin bölgesi olan hipokampüste geç başlangıçlı Alzheimer’a kıyasla daha az hasar vardır”

Genç başlangıçlı Alzheimer hastalarının beyinlerinde daha hızlı değişiklikler oluyor… 

“Tanı anında daha az bilişsel bozukluğa sahip olsalar da, çalışmalar genç başlangıçlı Alzheimer hastalığıyla yaşayanların beyinlerinde daha hızlı değişiklikler olduğunu göstermiştir.” diyen Prof. Dr. Sultan Tarlacı, “Bu, durumun geç başlangıçlı Alzheimer hastalığından daha agresif olabileceğini gösterir. Ayrıca erken başlangıçlı Alzheimer hastalığı olan kişilerin geç başlangıçlı olanlara göre yaklaşık iki yıl daha kısa bir yaşam beklentisine sahip olmalarının nedenini de açıklayabilir” dedi.

Daha sağlıklı bir yaşam tarzıyla hastalığa karşı dayanıklılık güçlendirilebilir…

Demans aile geçmişi olan veya riskleri konusunda endişe duyan kişilere genetik test yaptırabileceğine değinen Prof. Dr. Sultan Tarlacı, “Bu, hatalı genlerin varlığını doğrulayacaktır. Bu testler, semptomlar gösterenler veya gelecekteki prognozlarını bilmek isteyenler için yapılabilir” şeklinde konuştu. Bazı araştırmaların, daha fazla risk altında olan kişilerin, genetiği değiştirmek mümkün olmasa da, daha sağlıklı bir yaşam tarzıyla hastalığa karşı dayanıklılığını güçlendirebileceği fikrini desteklediğine dikkat çeken Prof. Dr. Sultan Tarlacı, şöyle devam etti, “Bir çalışma , genetik olarak erken başlangıçlı Alzheimer’a yatkın olan kişilerin haftada iki buçuk saatten fazla egzersiz yaptıklarında, fiziksel olarak daha az aktif olanlara göre hafıza testlerinde daha iyi puan aldıklarını buldu. Daha aktif olmanın yanı sıra, diyet seçimleri genç yaşta Alzheimer riskini de düşürebilir. Yüksek düzeyde sebze, kuru meyve ve çikolata tüketen kişiler daha düşük riske sahiptir. Genç demanslarda depresyon sıktır ve tedavi edilmelidir. Bilişsel rehabilitasyon programları, hastaların bellek ve diğer bilişsel işlevlerini güçlendirmeyi hedefler. Bu programlar genellikle özel egzersizler ve stratejiler içerir. Hastalar ve aile üyeleri için destek grupları, psikolojik danışmanlık ve eğitim programları, hastalığın duygusal ve sosyal yönleriyle başa çıkmalarına yardımcı olabilir. Düzenli fiziksel egzersiz, genel sağlık durumunu iyileştirebilir ve bilişsel fonksiyonları destekleyebilir. Ayrıca, egzersiz sosyal etkileşimi teşvik edebilir. İlaçlar tek başına, hafıza ve bilişsel işlevlerin korunmasına yardımcı olabilir, ancak genellikle hastalığın ilerlemesini durdurmazlar. Etkileri kişiden kişiye değişebilir”

On vakadan birinin sorumlusu genetik… 

Genç yaşta ortaya çıkan Alzheimer hastalığının risk faktörleri ile geç yaşta ortaya çıkan Alzheimer hastalığının risk faktörlerinin benzer olduğunun altını çizen Prof. Dr. Sultan Tarlacı, sözlerini şöyle tamamladı: “Genç başlangıçlı Alzheimer hastalığının yaklaşık on vakasından birinde genetiğin rol oynadığı biliniyor. Şimdiye kadar, üç gen ( APP, PSEN1 ve PSEN2 ) genç başlangıçlı Alzheimer hastalığıyla ilişkilendirilmiştir. Genç Alzheimer hastalarının genetik özellikleri ve hastalığın biyolojik mekanizmaları üzerine yapılan araştırmalar, tedavi stratejilerinin kişiselleştirilmesine ve hedeflenmesine olanak tanıyabilir. Özellikle genetik mutasyonları hedefleyen tedavi yöntemleri geliştirilmesine katkıda bulunabilir. Genç yaşta Alzheimer hastalığının patofizyolojik mekanizmalarını anlamak, Alzheimer hastalığının genel patofizyolojisini daha iyi kavrayabilmemizi sağlar. Bu bilgi, hastalığın erken dönemlerini, ilerleyişini ve nasıl önlenebileceğini anlamak için önemli olabilir” (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

Biyopsi ile Erken Tanı Tiroid Kanserinde Hayat Kurtarabilir

Biyopsi ile erken tanı, tiroit kanserinde hayat kurtarabilir. Uzmanlar, tiroit kanserinin erken tanı ile iyi bir şekilde tedavi edilebileceğini açıkladı.

Biyopsi ile erken tanı, tiroit kanserinde hayat kurtarabilir. Uzmanlar, tiroit kanserinin erken tanı ile iyi bir şekilde tedavi edilebileceğini açıkladı.

Tiroit hastalıkları içinde tiroit kanserinin, son yıllarda hızla artarak en sık görülen ilk 5 kanserden biri olduğunu belirten Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Faruk Kutlutürk, “Tiroit kanserlerine biyopsi ile erken tanı konulabilmesi, hastalığın en iyi tedavi edilebilen kanser türleri arasına girmesine sebep olmuştur” dedi.  Kutlutürk, tiroit hastalıkları tanısında kullanılan tanı yöntemlerinden tiroit biyopsisi hakkında bilgilendirmede bulundu.

Troid En Çok Görülen 5 Kanser İçinde

Tiroit hastalıklarının oldukça sık görülmekte olup toplumda neredeyse her üç kişiden birini etkilediğine değinen Prof. Dr. Kutlutürk, “Tiroit hastalıkları içinde tiroit kanseri, son yıllarda hızla artarak en sık görülen ilk 5 kanserden biri olmuştur. Tiroit kanseri tanısı konulan hastaların artmasında radyasyona maruziyet gibi etkenler olduğu kabul edilmekle birlikte ultrasonografi gibi görüntüleme tekniklerinin yaygın kullanımı ve tiroit biyopsi uygulamalarının yaygınlaşması da etkili olmuştur” diye konuştu.

Triod Kanseri Erken Belirti Vermeyebilir

Tiroit kanserlerinin çoğunlukla tesadüfen tespit edildiğini söyleyen Prof. Dr. Kutlutürk, “Nadir görülen bazı formları (anaplastik, medüller tiroit kanseri gibi) hariç tiroit kanserlerinin çoğu hızlı büyümez ve erken belirti vermez. Tiroit kanserlerinin erken belirti vermemesi, sessizce büyümesine ve bir süre sonra da kitle etkisine bağlı olarak nefes darlığı, çarpıntı, daralma hissi gibi şikâyetlerin ortaya çıkmasına neden olur” dedi.

İyot Eksikliği, Radyasyon ve Genetik Faktörler Etkili

Risk faktörlerinden bahseden Prof. Dr. Kutlutürk, “Tiroit kanseri risk faktörleri arasında radyasyona maruziyet (Çernobil gibi), tiroit bölgesine radyasyon uygulanması, iyot eksikliği, ailesel yatkınlık ve genetik faktörler sayılabilir. Tiroit kanseri tanısı tespit edilen nodüllere biyopsi yapılması ile konulur. Tiroit nodülleri, tiroit bezi içerisinde tespit edilen büyüklükleri, sayıları, karakterleri farklı (solid/kistik, hipo/hiperekoik, şekli) iyi ve kötü huylu olabilen oluşumlardır. Tiroit nodüllerinin yüzde 90’ından fazlası iyi huyludur. Biyopsi ile nodülün iyi huylu olduğunun anlaşılmasıyla gereksiz ameliyatlar önlenir” diye konuştu.

Erken Tanı Önemli 

Tiroit biyopsisinin, poliklinik veya servis ortamında ultrasonografi eşliğinde yapıldığını aktaran Prof. Dr. Kutlutürk, “Ultrasonografi eşliğinde tiroit biyopsisi; şüpheli nodülden örnek alınmasına olanak sağlar ve kanama gibi istenmeyen durumların oluşmasını önler. Biyopsi sonrası hasta günlük aktivitelerine devam edebilmektedir. Tiroit biyopsisi sonrası alınan materyal patoloji uzmanları tarafından değerlendirmektedir. Biyopsi sonucunda patoloji raporu iyi huylu, şüpheli, kuvvetli kanser şüphesi veya kanser olarak gelebilir” dedi. Tiroit kanserlerine biyopsi ile erken tanı konulabilmesinin, hastalığın en iyi tedavi edilebilen kanser türleri arasına girmesine sebep olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Kutlutürk, “Biyopsi ile erken tanı konulan ve etkili tedavi yapılan tiroit kanseri hastaları hayatlarına sağlıklı olarak devam edebilmektedir. Boyun bölgesinde ağrı, şişlik, nefes darlığı, ses kısıklığı, yutkunma güçlüğü olan hastalar tiroit açısından değerlendirilmeli ve nodül tespit edildiğinde biyopsi ile tanı ve tedavisi düzenlenmelidir” dedi. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

Tesla’daki Yöneticiler Hastalık İzni Alan Çalışanlarını Kapı Kapı Dolaşıp Kontrol Ediyor!

Tesla’nın Berlin Gigafactory’sinde hastalık izni oranı Ağustos’ta %17’ye çıkarken, yöneticiler ev ziyaretlerine başladı.

Almanya’daki Tesla Gigafactory, hastalık izni oranının sektör ortalamasının üç katına çıkması nedeniyle farklı bir yaklaşım izliyor. Yöneticiler, çalışanların gerçekten hasta olup olmadığını doğrulamak için ev ziyaretleri gerçekleştirmeye başladı. Ancak bu uygulama çalışanları arasında pek de hoş karşılanmıyor.

2023 yılında Almanya genelinde hastalık izni oranı ortalama %6,1 iken, otomotiv sektöründe bu oran %5,2 oldu. Fakat Tesla‘nın Berlin Gigafactory’sinde bu oran, Ağustos ayında %17’ye kadar yükselmişti ve Eylül ayında %11 seviyelerindeydi. Bu yüksek oran yöneticilerin ilk etapta öfkeyle tepki vermesine ve işten çıkarma tehditleri savurmasına yol açtı. Tesis müdürü André Thierig, bazı çalışanların işe gelmek istemediği için diğerlerinin yükümlülüklerini yerine getirmek zorunda kaldığını ifade etti.

Çalışanların kapısını çalan Tesla yöneticileri devamsızlığı düşürebilecek mi?

Başlangıçta yönetim, %95’in üzerinde devamsızlık gösteren çalışanlara 1.000 € ödül teklif etti. Ancak bu yöntem de yeterince etkili olmayınca Thierig ve İnsan Kaynakları yöneticisi Erik Demmler, ev ziyaretlerine yöneldi. Kapı kapı dolaşarak çalışanların gerçekten hasta olup olmadığını kontrol eden yöneticiler bu durumun çalışanlar tarafından “şerefsizce” olarak nitelendirildiğini duydu.

IG Metall sendikası temsilcisi Dirk Schulze, bu tür ağır iş yüklerinin devamsızlığı artırdığını ve kalan çalışanlar üzerindeki baskıyı artırdığını belirtti. Schulze, eğer fabrika yönetimi gerçekten hastalık izni günlerini azaltmak istiyorsa, mevcut kısır döngüyü kırmaları gerektiğini vurguladı. Tesla’nın bu sorunları nasıl çözeceği ise merakla bekleniyor.

Kanser hakkında doğru sanılan 9 önemli yanlış!

Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Özge Gümüşay, kanser hakkında doğru sanılan 9 yanlışı sıraladı, önemli uyarı ve önerilerde bulundu. 

Son yıllarda görülme sıklığı giderek yaygınlaşan, çağın korkutan hastalığı olmaya devam eden kanser oluşumunda genetik etkenlerin yanı sıra çevresel faktörler de büyük rol oynuyor. Sigara ve alkol kullanımından güneşin zararlı ışınlarına maruz kalmaya, sağlıksız beslenmeden hareketsizliğe, stresten yüksek dozda röntgen ışınları ve kimyasal maddelerle temasa dek bir çok etken kanserin görülme sıklığının artmasına neden oluyor. Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Özge Gümüşay, kanser hakkında doğru sanılan 9 yanlışı sıraladı, önemli uyarı ve önerilerde bulundu.

Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Özge Gümüşay, kanserin dünya genelinde önemli bir sağlık sorunu olmaya devam ettiğini belirterek “2023 yılında yayınlanan istatistiklere göre; erkeklerde hayat boyu kansere yakalanma olasılığı yaklaşık yüzde 41, kadınlarda yüzde 39’dur. Kanser tanısı alan kişiler tanıyı öğrendikten sonra kaygı, korkuya kapılıyor ve akıllarında pek çok soru oluyor. Toplumda kanser tanı ve tedavisinde doğru olmayan bazı inanışlar da bu süreci zorlaştırıyor” diyor.

1. “Alternatif tedavi” yöntemleri zararsız hatta yararlıdır: YANLIŞ!

DOĞRUSU: “Alternatif tedavi” olarak adlandırılan yöntemler ve bitkisel ürünler, kanser tedavisinde kullanılan tıbbi yöntemlerin yerini alamazlar ve hastalığın seyrini olumsuz etkileyebilirler. Kanser hastalarında en sık kullanılan alternatif tedavi bitkisel ilaçlardır. Bitkisel ürünler, kanser tedavisinin etkinliğini azaltabilir veya yan etkilerini artırabilir. Ayrıca, bazı bitkisel ürünlerin güvenilirliği ve kalitesi konusunda sorunlar olabilir. Bu nedenle kanser tedavisi sırasında onkoloji doktorunuzun önerisi olmadan bu tür ürünleri kullanmamalısınız.

2. Kanser tedavisi sürecinde sürekli istirahat gerekir: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Yapılan çalışmalar; hastaların kemoterapi alırken kısa yürüyüşler gibi egzersiz yapmasının hem tedaviye uyumunu hem de tedavi başarısını artırdığını göstermektedir. Hastanın tedaviden sonraki günlerde halsizliği ve yorgunluğu olabileceğinden istirahat etmelerinde sakınca bulunmasa da, tedavi boyunca hareketsiz kalmamaya, kendilerini yormayacak şekilde egzersiz yapmaya dikkat etmeleri önerilir.

3. Sağlıklı yaşam tarzı kanseri tamamen önler: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Kanser, hücrede gelişen bir anormallik sonucu kontrolsüz hücre çoğalmasıdır. Kanser gelişiminde çevresel ve genetik faktörler rol oynar. Bu nedenle kanser riskini tamamen ortadan kaldıramasak da, sağlıklı bir yaşam tarzına sahip olarak ve çevresel risk faktörlerini azaltarak kansere yakalanma riskini azaltabiliriz.

4. Biyopsi kanserin yayılımına neden olur: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Kanser şüphesi ile başvuran hastadan alınan biyopsi, kanser tanısının konulmasında gerekli bir yöntemdir. Tanının yanı sıra hastalığın alt tipinin belirlenmesi, bazı ilaçların etkinliği için bir takım göstergelerin saptanması ve genetik testlerin uygulanması için de biyopsi yapılması şarttır. Biyopsi ile hastalığın yayılacağı inancı doğru değildir. Biyopsi yapılmadığı zaman tanı ve tedavi gecikir.

5. Kanser tedavisi sadece kemoterapi ve radyoterapiden ibarettir: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Kanser tedavisinde kullanılan yöntemler, hastalığın türüne, evresine ve hastanın genel sağlık durumuna göre değişebilir. Kemoterapi ve radyoterapi, kanser tedavisinde kullanılan yöntemlerden sadece ikisidir. Bunun dışında hedefe yönelik ilaçlar, immünoterapi gibi tedaviler ile kanser tedavisinde yüz güldürücü sonuçlar elde edilmektedir. Kanser tedavisinde cerrahi müdahale, hastalığın türüne ve evresine göre uygulanmaktadır.

6. Kanser tedavisi sırasında hasta her istediği gıdayı tüketebilir: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Özge Gümüşay “Kemoterapi tedavisi sırasında ilaçlar ile etkileşimi olan greyfurt ve nar gibi bazı gıdaların tüketilmesi önerilmez. Genel olarak dengeli ve çeşitli bir beslenme, hastanın sağlığını ve bağışıklığını korumaya yardımcı olabilir. Kemoterapi tedavisi sırasında alkol kullanımından kaçınılmalıdır. Vitamin ve mineral takviyeleri de, kanser tedavisinin etkinliğini azaltabileceği veya yan etkilerini artırabileceği için vitamin ve mineraller gıdalardan doğal yolla alınmalıdır. Hastada vitamin eksikliği saptanması halinde kanser tedavisini veren onkoloji uzmanına danışmak gerekir” diyor.

7. Kanser tedavisi sırasında hastalar izole olmalıdır: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Kanser tedavisi için verilen kemoterapi bağışıklık sistemini zayıflatır. Her tedavinin bağışıklık sistemine yan etkisi farklılık gösterir. Hastaların tedavi sırasında enfeksiyon riskini azaltmak için toplu taşıma gibi kalabalık yerlerde maske kullanımına dikkat etmesi, sık sık el yıkaması önem taşır. Ancak hastanın tedavi boyunca tamamen odasında izole olması gerekmez. Enfeksiyonu olmayan yakınları ile birlikte zaman geçirebilir. Hastanın sosyalleşmesi ve sevdikleri ile zaman geçirmesi tedavi sürecine uyuma ve psikolojik açıdan daha iyi hissetmesine yardımcı olacaktır.

8. Kanser tedavisi sonrasında hastalık tekrar edecektir: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Kanser tedavisi sonrasında hastalığın tekrar edeceği şeklinde bir kaygıyla karamsarlığa kapılmamalıdır. Hastalığın tekrar etme riski olsa da bu risk oranı her hastada farklıdır. Hastalığın başlangıç evresi, tümörün alt tipi, tümörün davranışı ve hastanın aldığı tedaviler kanserin tekrarlama riskini belirler. Hastalar kanserin tekrarlama riskini azaltmak için doktorlarının önerdiği tedavileri almalı ve sağlıklı bir yaşam alışkanlığı oluşturmalıdır.

9. Kanser olan kişilerin aile üyeleri de kansere yakalanacaktır: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Özge Gümüşay “Kanserin kalıtsal olduğu düşünülse de, çoğu kanserin kalıtsal olmadığı bilinmektedir. Ailede kanser öyküsü fazla olan hastalarda kalıtsal yatkınlık genetik testler ile belirlenebilir. Kanser riskini artıran mutasyona sahip bireyler kanser gelişimi açısından yüksek riskli olup mutasyonun tipine göre özel tarama programlarına alınır” diyor.

Merhaba arkadaşlar, bugün sizlere Prizmabet adlı bir bahis sitesinden bahsedeceğim. Prizmabet, Betconstruct altyapısı ile üyelerine kaliteli hizmetler veren ve ülkemizin önde gelen bahis sitelerinden bir tanesidir. 2009 yılında kurulan Prizmabet, lisanslı, güvenilir ve avantajlı bir site olarak dikkat çekmektedir. Prizmabet’te spor bahisleri, canlı bahisler, casino, canlı casino, slot oyunları, sanal sporlar ve daha pek çok seçenek bulabilirsiniz. Prizmabet’te oyun oynamak için aradığınız ortamı fazlası ile bulacaksınız.

Prizmabet’in en önemli özelliklerinden biri de Prizmabet TV kanalıdır. Bu kanal sayesinde bahis sitesinde bulunan müsabakaları üyeler bir ücrete katlanmadan istedikleri zaman takip edebiliyor. Böylece hem heyecanlı hem de kazançlı bir bahis deneyimi yaşayabiliyorsunuz. Prizmabet TV kanalında futbol, basketbol, tenis, voleybol gibi popüler spor dallarının yanı sıra daha az bilinen sporlara da yer verilmektedir. Prizmabet TV kanalını kullanmak için sadece siteye üye olmanız ve yatırım yapmanız yeterlidir.

Prizmabet ayrıca üyelerine bol miktarda bonus ve promosyon da sunmaktadır. Prizmabet’te ilk üyelik bonusu olarak 100 TL deneme bonusu alabilirsiniz. Bunun yanında yatırım bonusları, kayıp bonusları, arkadaş davet bonusu, doğum günü bonusu gibi farklı bonuslar da mevcuttur. Prizmabet bonusları sayesinde daha fazla oyun oynayabilir ve kazancınızı artırabilirsiniz. Prizmabet bonuslarının çevrim şartları da oldukça makul seviyededir.

Prizmabet para yatırma ve çekme işlemleri konusunda da üyelerine kolaylık sağlamaktadır. Prizmabet’te banka havalesi, kredi kartı, papara, cepbank, QR kod, bitcoin gibi farklı yöntemlerle para yatırabilir ve çekebilirsiniz. Para yatırma ve çekme işlemleri 7/24 yapılabilmekte ve kısa sürede hesaplara yansımaktadır. Prizmabet para yatırma ve çekme işlemlerinde herhangi bir komisyon veya kesinti de yapmamaktadır.

Prizmabet müşteri hizmetleri de üyelerine 7/24 canlı destek hizmeti sağlamaktadır. Prizmabet canlı destek ekibi sayesinde site ile ilgili her türlü soru, sorun veya önerinizi iletebilir ve anında çözüm bulabilirsiniz. Prizmabet canlı destek ekibi profesyonel, güler yüzlü ve yardımseverdir.

Sonuç olarak, Prizmabet ülkemizin en iyi bahis sitelerinden biri olarak gösterilebilir. Prizmabet’te hem eğlenceli hem de kazançlı bir bahis deneyimi yaşayabilirsiniz. Prizmabet’e üye olmak için güncel giriş adresini web sitemizden bulabilirsiniz. Prizmabet’e girmek için tıklayınız! Prizmabet’e katıldığınıza pişman olmayacaksınız!

Diyabet kadınları daha çok etkiliyor!

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. İlhan Tarkun, “Diyabet Türkiye’de erkeklere göre kadınlarda yüzde 8 daha fazla görülüyor” dedi.

Pankreasın yeterli miktarda insülin hormonu üretmemesi ya da ürettiği insülin hormonunun vücutta etkili kullanılamaması durumunda gelişen diyabet, toplumda en hızlı artan kronik hastalıklardan biri. Biz de Pudra.com olarak, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü kapsamında, Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. İlhan Tarkun’dan Türkiye’de kadınlarda çok daha fazla görülen şeker hastalığı hakkında bilgi aldık.

Geçtiğimiz 20-30 yılda dünyada diyabetten muzdarip hasta sayısının 2 kattan fazla arttığını ve diyabetin henüz klinik tablo ortaya çıkmadan yüzde 80 oranında engellenebildiğini söyleyen Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. İlhan Tarkun, “Tahminlere göre Türkiye 2045 yılında, dünyada erişkin toplumda en fazla diyabetlinin yaşadığı ilk 10 ülke arasına girecek. Diyabet Türkiye’de erkeklere göre kadınlarda yüzde 8 daha fazla görülüyor” açıklamasında bulundu.

Türkiye’de her 100 kişiden 16’sında diyabet olduğunu belirten Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. İlhan Tarkun, “Bu da yaklaşık 9 milyon diyabetli demek. Bu rakamın Türkiye’de 2045 yılında 13,4 milyona çıkacağı tahmin ediliyor. Dünyada ise diyabetli hasta sayısının 2030 yılında 643 milyon, 2045’te ise 783 milyona ulaşacağı öngörülüyor. Sık idrara çıkma, ağız kuruluğu, çok su içme, açlık hissi, cilt yaralarının geç iyileşmesi, kuru ve kaşıntılı bir cilt, ellerde ve ayaklarda uyuşma ve karıncalanma gibi sıkıntılar yaşayan hastaların diyabet şüphesiyle kan şekeri ölçümü yaptırması önemli” dedi.

Kan şekeri ölçümünden korkmak tedaviyi olumsuz yönde etkiliyor
Açlık şekeri 100 mg/dl, tokluk şekeri (yemeğe başladıktan iki saat sonra) ise 140 mg/dl üzerinde bulunursa kişinin diyabet açısından risk altında olduğunu belirten Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. İlhan Tarkun, “Diyabetik bireylerde kan şekerinin düzenlenmesi ve tedavi etkinliğinin değerlendirilmesinde kendi kendine kan şekeri takibi çok önemli. Bu ölçümlerin sıklığı, diyabet tipine ve hastanın özelliğine göre değişiyor. Bazı hastalarda haftada 1-2 kez ölçüm yeterli olurken bazı hastalar günde 7-8 ölçüme ihtiyaç duyabiliyor. Her defasında parmak delinmesinin neden olduğu acı, korku ve sosyal fobi gibi bazı etkenler, hastalarda kan şekeri ölçüm sıklığını azaltan ve dolayısıyla tedaviyi başarısız kılabilen önemli unsurlar haline geliyor” uyarısında bulundu.

Diyabetten kendinizi koruyun
Uluslararası Diyabet Federasyonu IDF’in araştırmasına göre Türkiye’de ailelerin önemli bir bölümünde diyabetli var. Buna rağmen her 5 kişiden 4’ü belirtileri fark edemiyor. Diyabet hastalığından korunmak için farklı ipuçları paylaşan Prof. Dr. İlhan Tarkun, “Diyabet, son yıllarda görülen böbrek yetmezliklerinin yarısının, 65 yaş altı körlük ve travma dışı nedenlere bağlı ampütasyonun en yaygın nedeni. Diyabetin önüne geçebilmek için bol bol hareket edin ama düzenli, sporu hiç bırakmayacak şekilde hayatınıza dahil edin. Sağlıklı beslenin. Sadece diyabet için değil, sağlıklı beslenme tarzı sizi pek çok hastalıktan koruyacak. Stresten uzak durun. Sevdiğiniz hobilerle uğraşmak sizi stresten korur. Kendinizi ihmal etmeyin. Sağlık kontrollerinizi aksatmayın. Unutmayın, diyabeti erken yakalamak tedavisini de kolaylaştırır” dedi.

Dijital çağ, diyabetin hem sebeplerinden biri hem de çözümü
Günümüzde cep telefonu ve tabletlere indirilen çeşitli mobil uygulamaların da diyabeti kontrol etmek için kullanıldığına değinen Prof. Dr. İlhan Tarkun, “Diyabet hastalarının yüzde 90’ı Tip 2 diyabet hastası ve bu durumun oluşmasında genetik yatkınlık önemli bir faktör ancak faktör genetik olsa bile, diyet ve sağlıksız yaşam tarzı hastalığı tetikleyebiliyor. Şişmanlık ile hareketsiz yaşam tarzı sonucunda diyabet her geçen gün artıyor. Dijital çağa geçişle birlikte hareketsiz yaşam ve sağlıksız beslenme daha da artmış durumda. Çocuklar oyun yerine bilgisayar başında vakit geçiriyor. Erişkinler arasında da televizyon ve bilgisayar başında, hareketsiz ve sağlıksız atıştırmalar ile geçirilen zaman artıyor. Diyabetin görülme sıklığının artışı açısından dijital çağın olumsuz yansımalarından yakınsak da diyabetin takip ve tedavi kısmında yaşanan teknolojik gelişmeleri görmezden gelmek de mümkün değil” açıklamasında bulundu.

İLGİLİ HABERLERİMİZ:

Merhaba arkadaşlar, bugün sizlere Prizmabet adlı bir bahis sitesinden bahsedeceğim. Prizmabet, Betconstruct altyapısı ile üyelerine kaliteli hizmetler veren ve ülkemizin önde gelen bahis sitelerinden bir tanesidir. 2009 yılında kurulan Prizmabet, lisanslı, güvenilir ve avantajlı bir site olarak dikkat çekmektedir. Prizmabet’te spor bahisleri, canlı bahisler, casino, canlı casino, slot oyunları, sanal sporlar ve daha pek çok seçenek bulabilirsiniz. Prizmabet’te oyun oynamak için aradığınız ortamı fazlası ile bulacaksınız.

Prizmabet’in en önemli özelliklerinden biri de Prizmabet TV kanalıdır. Bu kanal sayesinde bahis sitesinde bulunan müsabakaları üyeler bir ücrete katlanmadan istedikleri zaman takip edebiliyor. Böylece hem heyecanlı hem de kazançlı bir bahis deneyimi yaşayabiliyorsunuz. Prizmabet TV kanalında futbol, basketbol, tenis, voleybol gibi popüler spor dallarının yanı sıra daha az bilinen sporlara da yer verilmektedir. Prizmabet TV kanalını kullanmak için sadece siteye üye olmanız ve yatırım yapmanız yeterlidir.

Prizmabet ayrıca üyelerine bol miktarda bonus ve promosyon da sunmaktadır. Prizmabet’te ilk üyelik bonusu olarak 100 TL deneme bonusu alabilirsiniz. Bunun yanında yatırım bonusları, kayıp bonusları, arkadaş davet bonusu, doğum günü bonusu gibi farklı bonuslar da mevcuttur. Prizmabet bonusları sayesinde daha fazla oyun oynayabilir ve kazancınızı artırabilirsiniz. Prizmabet bonuslarının çevrim şartları da oldukça makul seviyededir.

Prizmabet para yatırma ve çekme işlemleri konusunda da üyelerine kolaylık sağlamaktadır. Prizmabet’te banka havalesi, kredi kartı, papara, cepbank, QR kod, bitcoin gibi farklı yöntemlerle para yatırabilir ve çekebilirsiniz. Para yatırma ve çekme işlemleri 7/24 yapılabilmekte ve kısa sürede hesaplara yansımaktadır. Prizmabet para yatırma ve çekme işlemlerinde herhangi bir komisyon veya kesinti de yapmamaktadır.

Prizmabet müşteri hizmetleri de üyelerine 7/24 canlı destek hizmeti sağlamaktadır. Prizmabet canlı destek ekibi sayesinde site ile ilgili her türlü soru, sorun veya önerinizi iletebilir ve anında çözüm bulabilirsiniz. Prizmabet canlı destek ekibi profesyonel, güler yüzlü ve yardımseverdir.

Sonuç olarak, Prizmabet ülkemizin en iyi bahis sitelerinden biri olarak gösterilebilir. Prizmabet’te hem eğlenceli hem de kazançlı bir bahis deneyimi yaşayabilirsiniz. Prizmabet’e üye olmak için güncel giriş adresini web sitemizden bulabilirsiniz. Prizmabet’e girmek için tıklayınız! Prizmabet’e katıldığınıza pişman olmayacaksınız!