Kılıçdaroğlu’nun Babala TV’deki SMA Açıklamasına Bakan Koca’dan Yanıt

Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu açıklamasına Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, twitterdan cevap verdi. Koca, “Kemal Bey Biz Onu Zaten Yapıyoruz” dedi. 

CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, youtube üzerinden yayın yapan Oğuzhan Uğur’un kanalı Babala TV’de yayımlanan Mevzular Açık Mikrofon’un 15’inci bölümünün konuğu oldu. Kılıçdaroğlu’nun SMA hastası çocuklar ile ilgili vaatlerini soran bir katılımcıya verdiği cevapta, Evlilik öncesi SMA tarama testlerini iktidar partisine yapın diye söylediklerini ancak yapılmadığını belirterek, “Mansur Başkan Ankara’da başlattı, diğer belediye başkanlarımız da başlattı” dedi. Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu açıklamasına Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, twitterdan cevap verdi. Koca, “Kemal Bey Biz Onu Zaten Yapıyoruz” dedi. 

“Cumhurbaşkanı Seçildiğimde İlk Çözeceğim Sorun Budur”

10 milyonu aşkın insanın izlediği Mevzular Açık Mikrofon programında muhalif gençlerin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na, programda AK Partili olduğunu belirten aynı zamanda da SMA hastası bebekler için yardım çalışmaları yaptığını söyleyen bir katılımcının, ‘SMA’lı hastalar için ne vaad ediyorsunuz?’ sorusu soruldu. Kılıçdaroğlu, SMA’lı hastalar konusunda hassasiyetlerini belirtti. Kemal Kılıçdaroğlu, “SMA hastalarının bütün sağlık harcamalarının ilgili kurum tarafından karşılanması lazım. Fakir fukaranın çocukları bu hale mi gelir. Yardım kampanyaları açıyorlar dünyanın parasını veriyorlar. Ben söz verdim onlara, Allah nasip eder Cumhurbaşkanı seçildiğimde ilk çözeceğim sorun budur” dedi. SMA tarama testlerine ilişkin de açıklamada bulunan Kılıçdaroğlu, “Bunu söyledik yapın diye yapmadılar. Mansur Başkan Ankara’da diğer belediye başkanlarımızla başlattık. Evlenmek için gelenlere bu testleri yapın, bunu başlatın. Eğer böyle bir SMA’lı çocuk doğma olasılığı varsa ailelere söyleyin dedik” diye konuştu.  Cumhurbaşkanı Adayı Kılıçdaroğlu’nun, CHP’li belediyelerin evlenmek için belediyeye gelen çiftlere, SMA tarama testleri  uygulandığına yönelik açıklamasına Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’dan yanıt geldi. 

“Kemal Bey Biz Onu Zaten Yapıyoruz”

Bakan Koca yanıtında “KEMAL BEY, BİZ ONU ZATEN YAPIYORUZ. Sn. Kemal Kılıçdaroğlu, konuk olduğu bir Youtube kanalının programında SMA hastaları konusuna da değindi. Şüphesiz, SMA konusundaki her hassasiyet takdir edilesidir, ama vaadi Bakanlığımızın çoktan hayata geçmiş, yerleşmiş bir uygulamasını hayata geçirme vaadiydi. Evlilik öncesi çiftlere SMA taraması programı 2021’de başladı. Tarama programları başlatılırken Sağlık Bakanlığı kapsamlı hazırlıklar yaptı. Sn. Kılıçdaroğlu’unun, SMA konusundaki bu gelişmeleri izlemediği veya bile bile böyle beyanlarda bulunduğu düşünebilir. Yoksa hâlihazırdaki uygulamayı niçin vaat etsin? Bütçe görüşmeleri sırasında, 24 Kasım 2022 tarihinde yaptığım konuşmada, gelinen noktayı gösteren güncel bilgileri TBMM’de sunmuş, tüm sunumu içeren basılı dokümanı da Mecliste bulunan vekillerimizle paylaşmıştım. Bu dokümanın 220 ila 223 arasındaki sayfaları şimdi tekrar üstünde durulan konulara ayrılmıştı. Partisinin milletvekilleri oradaydı. Konudan habersiz olması hiç mümkün mü?” diye karşılık verdi. 

2021 Yılı Sonu itibariyle 600 Bin Çift SMA Tarama Testi Yaptırdı

Bakan Koca konuyla ilgili sayısal bilgileri paylaştı: “Sayısal verilerle, bugün gelinen noktayı söyleyelim: 2021 yıl sonundan itibaren 600 Bin çiftin evlilik öncesi SMA taraması, Mayıs 2022’den bu yana yaklaşık 1.5 Milyon yeni doğan bebeğin SMA taraması tamamlanmıştır. İkinci bir konu var: SMA tedavisinde kullanılan ilaç, tedavi rehberimizde ve geri ödeme kapsamındadır. SMA hastası hiçbir evladımız tedavisiz bırakılmamaktadır. Taramalar neticesinde hastalığına erken dönemde tanı konan asemptomatik yani belirtisiz hastalar için uluslararası kabul görmüş tıbbi kriterlere göre Gen Terapisi tedavi yönteminin uygulanabileceği SMA Bilim Kurulumuzca değerlendirilmiş ve uygulamanın geri ödemeye alınması için Bakanlığımızın “uygun” görüşü Sosyal Güvenlik Kurumuna iletilmiştir. Çok yakında geri ödemeye alınması planlanmaktadır. Semptomatik yani belirtisi olan hastalar içinse Gen Terapisinin etkili olmadığı uluslararası bilim camiasınca kabul görmüş bir gerçektir. Özetin özeti açıklamadan da anlaşılacağı gibi, SMA hastası çocuklarımız için tedavi yöntemi seçiminde ekonomik şartlar kesinlikle değerlendirme kriteri değildir. Şuna herkes inanmalı: Devletimiz, sonuç verdiği kanıtlı bir tedaviyi SMA hastası evlatlarından esirgemez. Sayın Cumhurbaşkanımızın sağlık hizmetlerine verdiği önem, sağlığa ayrılan kaynağın büyüklüğü ve kuşatıcılığı ortadadır. Bilim ne söylüyorsa ona bakmalıyız. Yakınları ıstıraplı SMA hastalarının durumuna yanlış bilgilerle yaklaşan, doğruyu öğrendiği halde söylemini sürdürürse yaptığı istismara döner. Etkinliği kanıtlanmış her tedaviyi o tedaviye uygun her SMA hastamıza uygulamaya hazırız. Devletimiz buna muktedirdir.”

SMA Testi Yaptıranlar ve Hasta Yakınlarından Mesaj Yağmuru!

Bakan Koca’nın paylaşımına takipçilerden yanıtlar dikkat çekti. 5 ay önce tarama testi yaptırıp hala sonuç alamayan takipçiler Koca’nın paylaşıma yanıt verdi. Ayrıca SMA hastalarının yakınları da spinraza ilacında yaşanan tedarik sorununu Bakan Koca’nın paylaşımının altındaki yorum kısmında dile getirdi. Sorunları aktaran takipçiler Bakan Koca’yı mesaj yağmuruna tuttu. TC. Sağlık Bakanlığı Sağlıklı Çözüm hesabından takipçilere yanıt verildiği, kişilerin iletişim numaralarının talep edildiği gözlendi.

(BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) 

20 Yıl Sonra Tanı Alan Hastalar Var

Herediter Anjioödem hakkında, tanısı 20 yıl sonra konulabilen hastalar olduğu bildirdi.

Herediter Anjioödem hakkında, tanısı 20 yıl sonra konulabilen hastalar olduğu bildirdi.

Tüm dünyada 16 Mayıs tarihinde kutlanan “Dünya Herediter Anjioödem Günü” kapsamında Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği (AİD) Herediter Anjiyoödem Hastaları Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği (HAÖDER) ile Ankara’daki kahvaltı etkinliğinde buluştu.

Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği ve HAÖDER Hasta ve Hekimleri Buluşturdu

Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği ve HAÖDER, Dünya Herediter Anjioödem Günü etkinlikleri kapsamında, Ankara’da hastaları ve hekimleri kahvaltı etkinliğinde buluşturdu. Katılımcılar hem baharın coşkusunu açık alanda aktiviteler yaparak yaşadılar hem de nadir görülen Herediter Anjioödem hastalığı ile ilgili önemli bilgiler edindiler. Deri ve iç organlarda, tekrarlayan şişliklerin oluşması ile karakterize nadir görülen kalıtsal bir hastalık olan Herediter Anjioödem (HA) adında “Herediter” sözcüğü hastalığın kalıtsal yönünü, “Anjioödem” sözcüğü ise oluşan şişlikleri ifade ediyor. Toplumda her 10 bin kişide 1 görüldüğü için nadir kabul edilen bu hastalıkta “anjioödem” olarak isimlendirilen şişlikler gırtlakta olduğunda hastanın nefes almasını güçleştirerek ölüme neden olabiliyor. Şişlikler barsak duvarındaki olduğunda barsak düğümlenmesi ile karıştırılarak gereksiz ameliyatlara sebebiyet verebiliyor. Ülkemizde şu an tanı konmuş herediter anjioödemli hasta sayısının yaklaşık 500 kadar olduğunu belirten AİD Başkanı Prof. Dr. Dilşad Mungan, “Ancak ülkemizde yaklaşık 1500 kadar hasta olduğu düşünülmektedir; akraba evliliğinin yaygın olması nedeni ile hasta sayısı daha fazla da olabilir. Rakamlardan anlaşılabileceği gibi Türkiye’de bu hastaların büyük çoğunluğu henüz tanı almamıştır. Çünkü Anjioödem atakları sıklıkla ″alerji” ile karışabilir ve sanki bir alerjiymiş gibi tedavi edilir ise hastanın hayatı tehlikeye girebilir. Çünkü alerji ilaçları bu hastalığın tedavisinde etkili değildir ve yaşamı tehdit eden atakları durduramazlar” diye konuştu.

“Hekimlerin Aklına Gelmeyen Bir Yetim Hastalıktır”

Hastaların yaklaşık olarak yarısının hayatlarında en az bir defa solunum yolunda tıkanma yaşadığını ifade eden Mungan, “En korkulan atak şekli budur; çünkü tanı almamış hastalar doğru tedavi edilmediklerinde yaklaşık her 4 kişiden 1’i atak sırasında hayatını kaybeder. Ölüm riskini ortadan kaldırmak için yapılabilecek en iyi şey hastaların doğru tanı almasını sağlamaktır. Ülkemizde bir herediter anjioödem hastası yakınmaları başladıktan ortalama 20 yıl sonra tanı almaktadır. Bunun en önemli nedeni tanının hekimlerin aklına gelmemesidir. Bu yüzden “yetim” hastalık sınıfında kabul edilir” dedi. Bu hastalıktan kuşku duyulduğunda tarama testi olarak kompleman-4 düzeyleri bakılması gerektiğini hatırlatan Mungan bu testin hem ucuz hem de ülkemizin hemen her yerinde mevcut olduğunu ifade ederek şunları söyledi: “Kompleman-4 düzeyi düşük saptanan hastalarda tanıyı doğrulamak için “C1 İnhibitör düzeyi” ve “C1 inhibitör fonksiyonunun bakılması gerekir.”

“Bu. Hastalık Okul ve İş Hayatındaki Başarıyı Önlüyor

“Hastaların neredeyse tümü bu hastalığın okul ve iş hayatında başarılı olmalarını engellediğini düşünmekte ve belirsizliğin getirdiği ciddi psikolojik sorunlar ile karşı karşıya bulunmaktadırlar. Hastalığın ataklarını her türlü travma, stres, enfeksiyon başlatabileceği gibi bazı hormonlar ve ilaçlar da tetikler. Tanısı konan hastalarda bu hormonların, ilaçların kullanılmaması ve hastanın travmalardan kaçınması gerekir. Ancak her zaman atakları tetikleyen bir etmen saptanamayabilir.” Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği, hastalığın hekimlerce daha iyi tanınması için hem bağımsız olarak hem de Sağlık Bakanlığı ile ortaklaşa eğitimler ve bilgilendirme toplantıları düzenliyor. Bunun amacı hastalık farkındalığının hem toplumda hem de hekimler arasında arttırılması. Her yıl Dünya herediter anjioödem günü olan 16 Mayıs ve takip eden haftada bir araya geliyoruz. Ülkemizde bu amaçla kurulan hasta destek grupları Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği ile iş birliği halinde çalışarak hastalığa karşı farkındalık yaratmaya çalışıyor. Sonuç olarak Türkiye’de hekimlerin ve toplumun duyarlılığının artması ile HEREDİTER ANJİOÖDEM hastalarının doğru tanı ve tedaviye ulaşmaları mümkün olabilecek Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği hem bağımsız eğitim ve bilgilendirme etkinlikleri ile hem de Sağlık Bakanlığı ile gerçekleştireceği ortaklaşa çalışmalar kapsamında hastaların doğru tanı ve tedaviye ulaşmasını kolaylaştırmaya devam ediyor. (BSHA)

Kalp yetersizliği hastalarında tedavi açığı çok büyük

Tıp bilimi, klinik ve laboratuvar esaslı büyük araştırmalarla, Kalp Yetersizliği alanında her birisi ayrı birer başarı hikayesi olan 4 grup ilacı keşfetti ve hastaların hizmetine sundu. Önce beta blokerler ve aldesteron antagonisti Spironolakton, adım adım yerlerini pekiştirdiler ve hastaların yaşamlarına konfor ve ömürlerine ömür kattılar. Son 10 yıllık süreçte ise ilk önceleri Diyabetik hastalarda kan şekeri düzeylerini ayarlamak amacıyla geliştirilen SGLTi2 grubu ilaçlar keşfedildi.

Tıp bilimi, klinik ve laboratuvar esaslı büyük araştırmalarla, Kalp Yetersizliği alanında her birisi ayrı birer başarı hikayesi olan 4 grup ilacı keşfetti ve hastaların hizmetine sundu. Önce beta blokerler ve aldesteron antagonisti Spironolakton, adım adım yerlerini pekiştirdiler ve hastaların yaşamlarına konfor ve ömürlerine ömür kattılar. Son 10 yıllık süreçte ise ilk önceleri Diyabetik hastalarda kan şekeri düzeylerini ayarlamak amacıyla geliştirilen SGLTi2 grubu ilaçlar keşfedildi. Diyabetik hastalarda özellikle vücuttan ve böbreklerden tuz ve şeker atılımını artırarak kalp yetersizliği hastalarında, hastaların şikayetlerini ve hastanelere yatma ihtiyaçlarını azaltırken, kalp yetersizliğine bağlı ölümleri azalttığı farkedildi. Benzer şekilde valsartan + sakubitril kombinasyonu ilaç devreye girdi.

Kalp yetersizliği hastalarında, tuz alımı ve sağlıklı diyet ile birlikte 4 grup ilacın etkin dozda ve güvenli kullanılmaları ile artık bu hastalığın insan hayatına verdiği olumsuzluklar inanılmaz bir şekilde azalmıştır. Hastalar bu tedaviden çok fayda görmektedirler. Hem hastaların ve hem de hekim olarak bizim yüzümüz gülmektedir.
Ancak, bütün yüz güldürücü ve inanılmaz derecede güzel ilaçlar piyasaya çıkmışken ve kullanılabiliyorken, tüm dünyada bizzat hekimlerin bu 4 ilacı eksiksiz bir şekilde hastalara verme oranları %5 ler civarındadır. Yani Kalp Yetersizliğinde tedavi açığı çok büyüktür. Unutulmamalıdır ki, Kalp Yetersizliği ciddi bir hastalıktır ve her hastaya ilk muayenede çok detaylı bir inceleme için yeterli vakit ayrılmalıdır. Her hastaya EKG, Akciğer Röntgeni, Renkli Dopler Ekokardiyografi, bazı durumlarda da Kardiyak MR, Tomografi ve Anjiyografi tetkikleri yapılması gerekir. Kalp yetersizliği hastalarında böbrek fonksiyonları, böbrek ultrasonografisi, kan BNP/Pro BNP, Troponin, Sodyum ve Potasyum düzeyleri ve hemogram bakılmalıdır.
İlaç tedavisindeki eksiklikler tamamlanmadan, hastalarda tam düzelme olmaz. Tedaviye başlandıktan sonra da hastaların düzenli Kilo, EKG, Mueyene ve Ekokardiyografi değerleri ölçülmelidir.
Optimal ilaç tedavisi ile kalp fonksiyonları düzelir, kalbin performansı artar, ejeksiyon fraksiyonu artar, LVdP/dT değerleri yükselir, Mitral yetersizliği şiddeti azalır ve hastaların akciğer basınçları düşer. Bütün bunların sonunda Kalp Yetersizliği hastalarında iyilik çok büyük bir hali elde edilir, yaşam kalitesi artar, hastaneye yatma ihtiyaçları azalır ve en önemlisi de ölümler azalır.
Sözlerime son verirken, kalp de yorulabilir ve iyi bir tedavi ile düzelir. Unutma, Kalp Yetersizliği çaresiz değildir. Kendin için bir şey yap ve tedavi eksiklerini tamamla.
Kalın sağlıcakla
Prof. Dr. Ramazan Akdemir
Sakarya
09.05.2023

Burun etlerinin radyofrekans ile küçültülmesi

Konkalar burnun solunan havayı ısıtmak ve nemlendirmek için çalışan kısmıdır. Genellikle burun etleri olarak tanımlanır. Havayı nemlendirmeye çalışan ve soğuk havanın ciğerlerimize ulaşmasını engelleyen ılık kan damarlarıyla doludur.

Konkalar burnun solunan havayı ısıtmak ve nemlendirmek için çalışan kısmıdır. Genellikle burun etleri olarak tanımlanır. Havayı nemlendirmeye çalışan ve soğuk havanın ciğerlerimize ulaşmasını engelleyen ılık kan damarlarıyla doludur.

Alt burun etlerinin (konka) büyümesine (konka hipertrofisi) bağlı olarak oluşan ve genellikle geceleri daha fazla şikayete neden olan burun tıkanmaları ve horlama tedavisinde burun etlerinin gerektiği kadar küçültülmesi gerekir ve bunun için farklı yöntemler kullanılır.

Burun fonksiyonlarında çok önemli yeri olan alt burun etleri hiç bir şekilde tamamen kesilerek çıkartılmamalıdır.Geçmişte sıklıkla uygulanan bu tür cerrahileri takiben burun fonksiyonları bozulmakta, solunum fizyolojisindeki olumsuz sonuçların yanı sıra burun içinde oluşan tıkanıklık, kuruma, kabuklanma, tekrarlayan enfeksiyonlar ve yanma hissi gibi şikayetlerin çözümü son derece zor hatta bazen imkansız olmaktadır. Bu nedenle alt burun etlerini küçültmeye yönelik olarak yapılan işlemler sırasında hem aşırı küçültmeden kaçınmak hem de burun etlerinin fonksiyonel dış yüzey mukozasına zarar vermeyen teknikleri tercih etmek gerekmektedir.

Radyofrekans ile Alt Konka Küçültülmesi

Burun boşluklarının yan duvarlarında yer alan alt konkaların mukozası altındaki zengin damar içerikli yumuşak dokular içerisine özel bir cihaz ile radyofrekans enerjisi verilmesini takiben dokularda oluşan ısı hasarının büzülme ve sertleşme ile iyileşmesi prensibine dayanır. İşlemi takiben 4-6 hafta içinde oluşan sert iyileşme dokusu etlerde küçülmenin yanı sıra dış uyaranlarla ya da vücut pozisyonu ile oluşan genişlemeleri de önlemektedir.

Konka radyofrekans işlemi sırasında burun içinden herhangi bir kemik ya da doku çıkarılmadan konkaların küçültülmesi amaçlanır. Konka içine iğneye benzer bir cihaz yerleştirilir ve kontrol edilen bir hasar amaçlanarak radyo dalgaları ile dokuya ısı iletilir. Bu işlem skar dokusunun oluşmasına neden olarak konkaların boyutunu küçültür. Konkaların küçülmesiyle nefes alma zorluğu ortadan kalkar.

Konka radyofrekansı, son yıllarda en sık tercih edilen işlemdir ve lokal anestezi altında, bayıltmadan yapılır. İşlem toplam 15 dk kadar sürer. İşlem sonrası 30 dk lık bir dinlenme sürecinin ardından eve gidilebilmektedir.

Bu işlem için genel anestezi gerekli değildir. Ancak hastalarda alt konka büyümesinin yanında septum deviasyonu (burun kıkırdak eğriliği) varsa işlem aynı seansda ve genel anestezi ile yapılır.

Konka Radyofrekans Sonrası Tampon kullanılmaz, poliklinik şartlarında yapılan işlem sonrası hemen eve gidilebilir.

Bu işlem sonrası burunda şişlik, morluk ve şekil değişikliği olmaz.

Bu işlemden hemen sonra normal yaşama devam edilir. İşe başlanabilir.

Konka Radyofrekans Sonrası burunda kuruma ve kabuklanmayı önlemek için nemlendirici sprey ve kremler kullanılabilir.

Konkaların küçültülmesini içeren prosedürler septoplasti uygulanan kişilerde de sıklıkla önerilmektedir. Nazal septumdaki eğilme konkaların sıkışmasına ve nefes almada zorluğa neden olabilir. Septoplasti işlemi sırasında konkaların da küçültülmesi hava yollarının daha da açılmasına yardımcı olur.

Genellikle iyileşme sürecinde ağrı ve acı yoktur. Burunda fiziksel açıdan bir değişiklik olmaz ve koku alma duyusunun kaybı gibi uzun vadeli yan etkiler içermez. İşlemden sonra yaklaşık 3 hafta boyunca burunda kabuklanma görülebilir.

Konka radyofrekans işlemi estetik ya da fonksiyonel amaçlı yapılan burun ameliyatları, kronik sinüzite yönelik ameliyatlar ve burun tıkanıklığı şikayeti olan hastalarda başka nedenle yapılan ameliyatlar sırasında da kolaylıkla yapılabilmektedir.

İşlem sırasında burun etinde kesilme olmadığından işlem sonrası kanama olmamakta bu nedenle tampon uygulanması gerekmemektedir.

İyi bir lokal anesteziyi takiben işlem sırasında ve sonrasında ağrı hissedilmeyen bu uygulamayı takiben hastalar hemen günlük aktivitelerine geri dönebilmektedirler.

Hayat kalitesi üzerinde ciddi olumsuz etkileri olan burun tıkanıklıklarında büyük oranda rol oynayan alt burun eti büyümelerinin tedavisinde son derece güvenli ve konforlu olarak uygulanabilen radyofrekans işleminin tek seansta başarılı sonuç verme oranı %80 civarındadır. Ameliyatı takiben, erken dönemde alt konkalarda oluşan şişlik ya da mukoza yüzeyindeki yara iyileşmesine bağlı oluşan kabuklanma nedeni ile burun tıkanıklığında artma izlenebilmektedir.

Radyofrekans uygulamasının beklenen sonuçları 15-20 gün içerisinde ortaya çıkmaya başlamakta konkalardaki küçülme 6-8 haftaya kadar devam edebilmektedir. Hastaların beşte birine yakın kısmında ise radyofrekans işleminden sonra 2-3 aylık iyileşme dönemini takiben istenen burun açıklığının tam olarak elde edilememesi durumunda işlemin tekrarlanması gerekebilmektedir.

Radyofrekans işleminin başarısı ve etki süresi kullanılan radyofrekans cihazının teknolojisi, konka içerisinde uygulama yapılan bölge sayısı, işlem sırasında alt konka kemiğine dışa kırma uygulanıp uygulanmaması gibi faktörlerden etkilenmektedir

Radyofrekans ile başarılı sonuç alınan hastalarda alerjik rinit, vazomotor rinit gibi hastalıkların bulunması, hastaların sürekli olarak havanın kuru ve kirli olduğu, sigara dumanlı veya soğuk ortamlarda bulunmaları ya da tansiyon ilaçları gibi damar genişletici ilaçlar kullanmaları durumunda alt burun etleri işlemden bir süre sonra tekrar büyüyebilmektedir. Bu durumdaki hastalarda radyofrekans işleminin tekrarı ya da endoskopik konka redüksiyonu ameliyatı önerilmektedir.

Konka radyofrekans işlemi, şikayetlerin tekrarlama ihtimali dezavantajlarına karşın her bir uygulamanın yüksek başarı şansı, tampon gerektirmemesi, lokal anestezi ile yapılabilmesi ve kanamaya neden olmaması gibi avantajları nedeni ile hastalar ve hekimler tarafından en sık tercih edilen prosedürlerden birisidir.