PrizmaBetGüncelGirişAdresiHızlıveGüvenilirErişim!

Alzheimer Genç Yaşta Başlarsa Ne Olur?

Genç yaşta başlayan Alzheimer daha agresif olabilir! Fiziksel aktivite ve diyet seçimleri genç yaşta Alzheimer riskini düşürebilir!  

Genç yaşta başlayan Alzheimer daha agresif olabilir! Fiziksel aktivite ve diyet seçimleri genç yaşta Alzheimer riskini düşürebilir!

Genç yaşta başlayan Alzheimer hastalığını, genellikle 65 yaşından önce başlayan ve genetik faktörlerin rol oynadığı bir Alzheimer hastalığı formu olarak tanımlayan uzmanlar, genç yaşta başlayan hastalığın, Alzheimer’ın klasik belirtilerinin erken yaşta görülmesine ve daha hızlı ilerlemesine neden olduğunu söylüyor.  Bazı nadir vakalarda 30’lu yaşlarda belirtilerin görülebildiğine dikkat çeken Nöroloji Uzman Prof. Dr. Sultan Tarlacı, “Tanı anında daha az bilişsel bozukluğa sahip olsalar da, çalışmalar genç başlangıçlı Alzheimer hastalığıyla yaşayanların beyinlerinde daha hızlı değişiklikler olduğunu göstermiştir. Bu, durumun geç başlangıçlı Alzheimer hastalığından daha agresif olabileceğini gösterir.” dedi. Prof. Dr. Sultan Tarlacı ayrıca bazı araştırmalara göre, genetik olarak Alzheimer riski altında olanların daha aktif olarak ve beslenme şekline dikkat ederek genç yaşta Alzheimer hastalığına yakalanma riskini düşürebileceklerini ifade etti. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Nöroloji Uzman Prof. Dr. Sultan Tarlacı, genç yaşta başlayan Alzheimer hakkında bilgi verdi.

ALZHEİMER TEDAVİ EDİLEBİLİR Mİ ? 

Dikkat azlığı ve mekânsal farkındalıkta azalma genç yaşta başlayan Alzheimer’ın ilk belirtileri olabilir!

Genç yaşta başlayan Alzheimer hastalığı hakkında bilgi birikimi artmış olsa da, bu hastalığın altında yatan mekanizmalar hakkında hâlâ birçok soru olduğuna işaret eden Prof. Dr. Sultan Tarlacı, “Genç yaşta Alzheimer hastalığı, genellikle 65 yaşından önce başlayan ve genetik faktörlerin rol oynadığı bir Alzheimer hastalığı formudur. Bu hastalık, Alzheimer’ın klasik belirtilerine erken yaşta yol açar ve genellikle daha hızlı ilerler.” diye konuştu.  Takip ettikleri Alzheimer hastaları arasında şu anda 44 yaşında bir kadın hasta olduğunu dile getiren Prof. Dr. Sultan Tarlacı, şöyle devam etti,  “40 yaşlarında başlamış ve oldukça yıkıcı bir duruma gelmiş. Öncelikle belirtiler çok daha erken başlayabilir. Bazı nadir vakalarda 30 kadar erken yaşlarda bile görülebilir, ancak genellikle 50-64 yaşları arasında teşhis edilir. Alzheimer hastalığı olan kişilerde hastalığın ilk belirtisi olarak hafıza kaybı sıklıkla görülürken, genç yaşta başlayan Alzheimer hastalığı olan kişilerde daha az dikkat, el hareketlerini taklit etme becerisinde azalma ve mekânsal farkındalıkta azalma gibi başka belirtiler de görülme eğilimi vardır. Araştırmalar, duyusal ve hareketle ilgili bilgileri işlemekle görevli beyin bölgelerinin (parietal korteks olarak adlandırılır) daha fazla hasar belirtisi gösterdiğini bulmuştur. Ayrıca, öğrenme ve hafızada önemli bir beyin bölgesi olan hipokampüste geç başlangıçlı Alzheimer’a kıyasla daha az hasar vardır”

Genç başlangıçlı Alzheimer hastalarının beyinlerinde daha hızlı değişiklikler oluyor… 

“Tanı anında daha az bilişsel bozukluğa sahip olsalar da, çalışmalar genç başlangıçlı Alzheimer hastalığıyla yaşayanların beyinlerinde daha hızlı değişiklikler olduğunu göstermiştir.” diyen Prof. Dr. Sultan Tarlacı, “Bu, durumun geç başlangıçlı Alzheimer hastalığından daha agresif olabileceğini gösterir. Ayrıca erken başlangıçlı Alzheimer hastalığı olan kişilerin geç başlangıçlı olanlara göre yaklaşık iki yıl daha kısa bir yaşam beklentisine sahip olmalarının nedenini de açıklayabilir” dedi.

Daha sağlıklı bir yaşam tarzıyla hastalığa karşı dayanıklılık güçlendirilebilir…

Demans aile geçmişi olan veya riskleri konusunda endişe duyan kişilere genetik test yaptırabileceğine değinen Prof. Dr. Sultan Tarlacı, “Bu, hatalı genlerin varlığını doğrulayacaktır. Bu testler, semptomlar gösterenler veya gelecekteki prognozlarını bilmek isteyenler için yapılabilir” şeklinde konuştu. Bazı araştırmaların, daha fazla risk altında olan kişilerin, genetiği değiştirmek mümkün olmasa da, daha sağlıklı bir yaşam tarzıyla hastalığa karşı dayanıklılığını güçlendirebileceği fikrini desteklediğine dikkat çeken Prof. Dr. Sultan Tarlacı, şöyle devam etti, “Bir çalışma , genetik olarak erken başlangıçlı Alzheimer’a yatkın olan kişilerin haftada iki buçuk saatten fazla egzersiz yaptıklarında, fiziksel olarak daha az aktif olanlara göre hafıza testlerinde daha iyi puan aldıklarını buldu. Daha aktif olmanın yanı sıra, diyet seçimleri genç yaşta Alzheimer riskini de düşürebilir. Yüksek düzeyde sebze, kuru meyve ve çikolata tüketen kişiler daha düşük riske sahiptir. Genç demanslarda depresyon sıktır ve tedavi edilmelidir. Bilişsel rehabilitasyon programları, hastaların bellek ve diğer bilişsel işlevlerini güçlendirmeyi hedefler. Bu programlar genellikle özel egzersizler ve stratejiler içerir. Hastalar ve aile üyeleri için destek grupları, psikolojik danışmanlık ve eğitim programları, hastalığın duygusal ve sosyal yönleriyle başa çıkmalarına yardımcı olabilir. Düzenli fiziksel egzersiz, genel sağlık durumunu iyileştirebilir ve bilişsel fonksiyonları destekleyebilir. Ayrıca, egzersiz sosyal etkileşimi teşvik edebilir. İlaçlar tek başına, hafıza ve bilişsel işlevlerin korunmasına yardımcı olabilir, ancak genellikle hastalığın ilerlemesini durdurmazlar. Etkileri kişiden kişiye değişebilir”

On vakadan birinin sorumlusu genetik… 

Genç yaşta ortaya çıkan Alzheimer hastalığının risk faktörleri ile geç yaşta ortaya çıkan Alzheimer hastalığının risk faktörlerinin benzer olduğunun altını çizen Prof. Dr. Sultan Tarlacı, sözlerini şöyle tamamladı: “Genç başlangıçlı Alzheimer hastalığının yaklaşık on vakasından birinde genetiğin rol oynadığı biliniyor. Şimdiye kadar, üç gen ( APP, PSEN1 ve PSEN2 ) genç başlangıçlı Alzheimer hastalığıyla ilişkilendirilmiştir. Genç Alzheimer hastalarının genetik özellikleri ve hastalığın biyolojik mekanizmaları üzerine yapılan araştırmalar, tedavi stratejilerinin kişiselleştirilmesine ve hedeflenmesine olanak tanıyabilir. Özellikle genetik mutasyonları hedefleyen tedavi yöntemleri geliştirilmesine katkıda bulunabilir. Genç yaşta Alzheimer hastalığının patofizyolojik mekanizmalarını anlamak, Alzheimer hastalığının genel patofizyolojisini daha iyi kavrayabilmemizi sağlar. Bu bilgi, hastalığın erken dönemlerini, ilerleyişini ve nasıl önlenebileceğini anlamak için önemli olabilir” (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

ABD’den Alzheimer’ın ilerlemesini yavaşlatan ilaca tam onay

ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), Alzheimer hastalığının ilerlemesini yavaşlattığı görülen Leqembi isimli ilaca tam onay verdi.

ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), ocak ayında ön onayı alınan, yetişkinlerde görülen Alzheimer hastalığının ilerlemesini yavaşlatmaya yönelik üretilen bir ilacı ilk kez tam onayladı.

FDA’da Nörobilim Ofisi yetkilisi Teresa Buracchi, FDA’nın onayıyla ilacın Alzheimer hastaları için ‘güvenli ve etkili’ bir tedavi olduğunun doğrulandığını kaydetti.

Araştırmalara göre, 18 aylık tedavi ile hastalığın ilerlemesini yüzde 27 yavaşlattığı görülen ilacın, beyindeki amiloid-beta plaklarını hedef aldığı belirtiliyor.

İlaç, hafıza ve düşünmedeki zayıflamayı yavaşlatabileceğini ortaya koyan, türünün ilk örneği olarak gösteriliyor. Piyasadaki diğer ilaçlar hastalığın yalnızca semptomlarını hedef alıyordu.

Diğer yandan uzmanlar, ilacın hastalığı durdurmayacağı ve yalnızca ilk evredeki kişilerin daha bağımsız hareket edebilmelerini sağlayabileceği yorumunu yapıyor.

Alzheimer Derneği’ne göre, ABD’de 65 yaş ve üstü yaklaşık 6,7 milyon yetişkin Alzheimer hastalığına sahip.

Merhaba arkadaşlar, bugün sizlere Prizmabet adlı bir bahis sitesinden bahsedeceğim. Prizmabet, Betconstruct altyapısı ile üyelerine kaliteli hizmetler veren ve ülkemizin önde gelen bahis sitelerinden bir tanesidir. 2009 yılında kurulan Prizmabet, lisanslı, güvenilir ve avantajlı bir site olarak dikkat çekmektedir. Prizmabet’te spor bahisleri, canlı bahisler, casino, canlı casino, slot oyunları, sanal sporlar ve daha pek çok seçenek bulabilirsiniz. Prizmabet’te oyun oynamak için aradığınız ortamı fazlası ile bulacaksınız.

Prizmabet’in en önemli özelliklerinden biri de Prizmabet TV kanalıdır. Bu kanal sayesinde bahis sitesinde bulunan müsabakaları üyeler bir ücrete katlanmadan istedikleri zaman takip edebiliyor. Böylece hem heyecanlı hem de kazançlı bir bahis deneyimi yaşayabiliyorsunuz. Prizmabet TV kanalında futbol, basketbol, tenis, voleybol gibi popüler spor dallarının yanı sıra daha az bilinen sporlara da yer verilmektedir. Prizmabet TV kanalını kullanmak için sadece siteye üye olmanız ve yatırım yapmanız yeterlidir.

Prizmabet ayrıca üyelerine bol miktarda bonus ve promosyon da sunmaktadır. Prizmabet’te ilk üyelik bonusu olarak 100 TL deneme bonusu alabilirsiniz. Bunun yanında yatırım bonusları, kayıp bonusları, arkadaş davet bonusu, doğum günü bonusu gibi farklı bonuslar da mevcuttur. Prizmabet bonusları sayesinde daha fazla oyun oynayabilir ve kazancınızı artırabilirsiniz. Prizmabet bonuslarının çevrim şartları da oldukça makul seviyededir.

Prizmabet para yatırma ve çekme işlemleri konusunda da üyelerine kolaylık sağlamaktadır. Prizmabet’te banka havalesi, kredi kartı, papara, cepbank, QR kod, bitcoin gibi farklı yöntemlerle para yatırabilir ve çekebilirsiniz. Para yatırma ve çekme işlemleri 7/24 yapılabilmekte ve kısa sürede hesaplara yansımaktadır. Prizmabet para yatırma ve çekme işlemlerinde herhangi bir komisyon veya kesinti de yapmamaktadır.

Prizmabet müşteri hizmetleri de üyelerine 7/24 canlı destek hizmeti sağlamaktadır. Prizmabet canlı destek ekibi sayesinde site ile ilgili her türlü soru, sorun veya önerinizi iletebilir ve anında çözüm bulabilirsiniz. Prizmabet canlı destek ekibi profesyonel, güler yüzlü ve yardımseverdir.

Sonuç olarak, Prizmabet ülkemizin en iyi bahis sitelerinden biri olarak gösterilebilir. Prizmabet’te hem eğlenceli hem de kazançlı bir bahis deneyimi yaşayabilirsiniz. Prizmabet’e üye olmak için güncel giriş adresini web sitemizden bulabilirsiniz. Prizmabet’e girmek için tıklayınız! Prizmabet’e katıldığınıza pişman olmayacaksınız!

Multipl Skleroz Hakkında Doğru Sanılan 8 Hatalı Bilgi!

Multipl Skleroz, etkisini sinir sisteminde gösteren ve ataklarla gelişen kronik bir sinir sistemi hastalığı olarak tanımlanıyor.

Multipl Skleroz, etkisini sinir sisteminde gösteren ve ataklarla gelişen kronik bir sinir sistemi hastalığı olarak tanımlanıyor. Vücudu dışarıya karşı korumakla görevli olan bağışıklık sistemi kendi hücrelerini tanıma özelliğine sahip. Ancak bilinmeyen bir etken nedeniyle sistem bozulursa, bağışıklık sistemi özellikle sinir iletimini sağlayan beyin ve omurilikteki hücrelere karşı saldırı düzenliyor. Sinir hücreleri arasındaki iletimi sağlayan miyelin kılıfının hasarı sonucunda da Multipl Skleroz oluşuyor. MS hastalığının dünya çapında 2 milyondan fazla, ülkemizde de yaklaşık 50 bin kişiyi etkilediği tahmin ediliyor. Bu hastalık güçsüzlük, uyuşma, yürüme bozukluğu, dengesizlik ve görme bozukluğu gibi durumlara yol açtığı için hastaların günlük yaşamlarını olumsuz etkileyebiliyor. Aslında günümüzde erken teşhis, doğru tedavi, düzenli takip ve yaşam tarzında yapılan değişiklerle MS hastaları uzun ve kaliteli bir yaşam sürebiliyor. Acıbadem Altunizade Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Ezgi Yakupoğlu, ancak Multipl Skleroz ile ilgili toplumda doğru sanılan hatalı bilgilerin teşhis ve tedavi açısından gecikmelere yol açtığına dikkat çekerek, “Bu gecikme de hastaların günlük yaşam aktivitelerinin olumsuz etkilenmesine ve hastalığın daha kötü seyretmesine neden olabiliyor. Dolayısıyla MS hastalığının belirtilerini bilmek ve zamanında hekime başvurmak çok önemlidir” diyor. Nöroloji Uzmanı Dr. Ezgi Yakupoğlu, toplumda Multipl Skleroz hakkında doğru sanılan hatalı bilgileri anlattı; önemli öneriler ve uyarılarda bulundu! 

Multipl Skleroz erken dönemde teşhis edilemez. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Multipl Skleroz, nöroloji hekimlerine doğru zamanda başvurulduğu takdirde, ayrıntılı bir hasta hikayesi ve muayene ile gerekli tetkikler sonrasında, erken dönemde rahatlıkla teşhis edilebiliyor. Kol ve/veya bacaklarda güçsüzlük ile uyuşma, dengesizlik, yorgunluk, çift görme ve görme bulanıklığı, konuşma bozukluğu gibi yakınmalar, Multipl Skleroz’un sık görülen belirtilerinden. Dolayısıyla bu yakınmalarda zaman kaybetmeden hekime başvurmak, hastalığın erken teşhis edilmesinde kilit rol üstleniyor. 

Kontrol altına alınamayan bir hastalıktır. YANLIŞ! 

DOĞRUSU: Toplumdaki yaygın inanışın aksine, Multipl Skleroz günümüzde ilaç tedavisiyle kontrol altına alınabiliyor. MS hastalığına yönelik, ataklar sırasında ve uzun dönem koruyucu olarak etki eden ilaç seçenekleri mevcut. Son yıllarda artan çalışmalar doğrultusunda, hastalığın seyrine veya hastanın bireysel özelliklerine göre çok sayıda ilaç seçeneklerinden yararlanılıyor. Nöroloji Uzmanı Dr. Ezgi Yakupoğlu, ilaçların enjeksiyon ve tablet formu olmak üzere iki gruba ayrıldıklarını belirterek, “Seçilecek olan ilaçlarda hastaya özgü bireysel özellikler ve tercihler göz önünde bulunduruluyor. Düzenli bir takiple birlikte ilaçlar arasında geçişler yapılabiliyor ve bu sayede yöntemler çok daha etkili olabiliyor” diyor. 

Her MS hastası tekerlekli sandalyeye mahkumdur. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Multipl Skleroz; klinik izole sendrom, ataklarla seyreden ve ilerleyici seyreden olmak üzere temelde 3 alt gruba ayrılıyor. Klinik izole sendrom ile ataklarla seyreden MS iyi seyirli oluyor ve hastalarda yüzde 85 gibi yüksek bir oranda görülüyor. Kötü seyirli olan ilerleyici tip MS ise hastaların yüzde 15 oranını etkiliyor. Dolayısıyla uygun tedavi ve düzenli takiplerle çoğu hastanın bulguları rahatlıkla kontrol altına alınabiliyor. Böylece hastalar etkin tedaviyle günlük yaşamlarına sorunsuz bir şekilde devam edebiliyor.

Genetik geçişli bir hastalıktır. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Ailesel bir geçiş söz konusu olsa da Multipl Skleroz’un genetik geçişli bir hastalık olduğu net olarak kanıtlanmamış. Genetik ve çevresel etkenler hastalığın gelişiminde birlikte rol alıyor. Ailesinde MS olan bir kişi normal popülasyona göre daha riskli olmakla birlikte bu durum hastalığın genetik geçişli olduğunu göstermiyor. Sigara, diyet, güneş ışığına fazla maruz kalmak, stres, D vitamini eksikliği ve geçirilmiş enfeksiyonlar çevresel etkenler arasında yer alıyor.

Multipl Skleroz hastaları yazın dışarı çıkmamalıdır. YANLIŞ! 

DOĞRUSU: Multipl Skleroz’un semptomları yoğun egzersiz veya ısı artışı durumlarında şiddetlenebiliyor. Nöroloji Uzmanı Dr. Ezgi Yakupoğlu,  ancak bu durumun hastaların yaz aylarında asla dışarı çıkamayacakları anlamına gelmediğine işaret ederek, “Hastalar, saunaya gitmemek veya tatillerde sıcakların çok yoğun yaşandığı ayları tercih etmemek gibi önlemlerle aşırı sıcak ortamlardan olabildiğince kaçınarak, günlük hayatlarına devam edebilirler. Günlük hayatın içinde olmak aynı zamanda psikolojik olarak da destek sağladığı için hastalığın tedavisinde de önem taşıyor.” bilgisini veriyor.   

MS hastası kadınların hamile kalmaları sakıncalıdır. YANLIŞ!

DOĞRUSU: Hormonal denge açısından farklı özellikler taşımak gibi bazı etkenler nedeniyle kadınlarda erkeklere nazaran iki kat fazla görülen MS, özellikle 20-40’lı yaşlar arasındaki doğurganlık çağında gelişiyor. Dolayısıyla MS hastası kadınların en büyük endişelerinden biri, anne olma şansını yitirmek oluyor. Nöroloji Uzmanı Dr. Ezgi Yakupoğlu, Multipl Skleroz’un hamile kalmaya ve doğum yapmaya kesinlikle engel oluşturmadığını vurgulayarak, “Hastalık aktivitesini kontrol altına alan ilaçlar sayesinde hastalar hem doğum yapabiliyor hem de emzirebiliyorlar. Bu noktada önemli olan asıl konu, hastaların hamilelik planlamalarını kendilerini takip eden nöroloji hekiminin kontrolünde yapmalarıdır.” bilgisini veriyor. 

Multipl Skleroz’da egzersiz yapmaktan kaçınılmalıdır. YANLIŞ! 

DOĞRUSU: Multipl Skleroz hastaları kendilerini diğer kişilere göre daha yorgun hissedebiliyorlar. Ancak bu sorunla başa çıkmak için yapılabilecek en önemli şey düzenli egzersiz yapmaktır. Zira egzersiz sağladığı faydaların yanı sıra hareketsiz kalmanın yol açabileceği pek çok sorunu önlemesi açısından da değer taşıyor. “Kaliteli bir yaşam için MS hastalarına düzenli egzersiz yapmaları, sağlıklı beslenmeleri ve sigara içmemeleri konusunda mutlaka gerekli bilgilendirmeler yapılıyor” diyen Dr. Ezgi Yakupoğlu, sözlerine şöyle devam ediyor: “Ancak egzersizin hem sıklığı hem de tipi açısından hasta ve doktor mutlaka iletişim halinde olmalıdır. MS hastaları için en ideal egzersiz türleri ise yürüyüş, yüzme ve bisiklet gibi aerobik egzersizleridir.” diyor. 

Multipl Skleroz hastaları çalışamaz. YANLIŞ!

DOĞRUSU: MS hastalarının çok büyük bir kısmı günlük yaşamlarına aynı şekilde devam edebiliyor ve işlerini rahatlıkla yapabiliyorlar. Nöroloji Uzmanı Dr. Ezgi Yakupoğlu, “Önemli olan, doktor ile hasta arasında güven içeren bir iletişimin kurulması ve düzenli takiplerin yapılmasıdır” diye konuşuyor. 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Romatoloji Nedir ?

Romatoid Artrit için bilgi mi arıyorsunuz? Romatoloji Nedir ? makalesine göz atın ve Romatoid Artrit hakkında daha fazla bilgi edinin

İç hastalıkları uzmanlık eğitimini tamamlayıp romatizmal hastalıklar konusunda ek ihtisas yaparak uzmanlaşan ve romatolojik hastalıkların tanı, tedavi ve takibini yürüten hekimlere romatolog denir.

Romatoloji genel anlamıyla yangısal yani halk arasındaki tabirle iltihaplı eklem hastalıklarını tedavi eden bir bilim dalıdır. Bununla birlikte romatizmal hastalıklar sadece kas-iskelet sistemiyle sınırlı kalmayıp vücuttaki herhangi bir organ sistemini etkileyebilirler. Tutulan organlar arasında en sık göz, cilt, barsak, akciğer ve kalp gibi organlar yer alır.

* Çok çeşitli romatizma türleri olmasına karşın halk arasında en sık bilinen iltihaplı romatizmalar damla hastalığı (gut), romatoid artrit ve spondiloartritlerdir.

* Spondiloartritler: ankilozan spondilit, psöriatik artrit (sedef romatizması), enteropatik artrit (barsak hastalığı ile ilişkili romatizma) ve reaktif artrii kapsayan genel bir şemsiye tanımlamadır.

* Bağ dokusu hastalıkları olarak tanımlanan; Raynoud hastalığı, kelebek hastalığı (sistemik lupus eritematozus), Sjögren sendromu, skleroderma

* İltihaplı kas hastalıkları olarak da bilinen polimiyozit ve dermotomiyozit gibi hastalıkların yer aldığı hastalıklar,

* Damar duvarının tutulumuyla seyreden ve vaskülit olarak adlandırılan çeşitli hastalıklar (temporal arterit, polimiyalji romatika, Wegener granülomatozu gibi),

* Ailevi Akdeniz ateşi (FMF), Behçet hastalığı, Still hastalığı, romatizmal ateş ve sarkoidoz gibi pek çok hastalık yer alır.

* Yumuşak doku romatizması (fibromiyalji) ve kireçlenme (osteoartrit) gibi hastalıklar iltihaplı romatizma hastalıklarına eşlik edebilmektedir.

Depresyon Vücudunuzu Nasıl Etkiler?

Depresyon için bilgi mi arıyorsunuz? Depresyon Vücudunuzu Nasıl Etkiler? makalesine göz atın ve Depresyon hakkında daha fazla bilgi edinin

Depresyon çok fazla duygusal ıstıraba yol açabilen bir beyin hastalığıdır.
Beyninizin çalışma şeklindeki değişikliklerin de vücudunuz üzerinde büyük bir etkisi olabilir. O
halde size şu soruyu sorabilirim. Depresyonun kalbinizden bağışıklık sisteminize kadar her şeyi
etkileyen çok çeşitli fiziksel sorunlara katkıda bulunmasında şaşılacak bir şey var mı?

Depresyon yalnızca fiziksel belirtilere neden olmaz; ayrıca belirli fiziksel hastalık veya
durumlar için riski artırabilir veya kötüleştirebilir. Buna karşılık, bazı hastalıklar da depresyonu
tetikleyebilir.

Depresyon aynı zamanda fiziksel belirtilere de neden olur. Bu belirtilerin bazılarından
bahsetmek istiyorum. İlk olarak depresyonu olan her üç kişiden ikisinde artan ağrılar
meydana gelir. Ayrıca kronik yorgunluk, sekse olan ilginin azalması, iştah azalması,
uykusuzluk, derin uyku eksikliği veya fazla uyumada sıkca görülen fiziksel belirtilerdendir.

Depresyon Fiziksel Hastalık Riskinizi Artırır

Depresyon, örneğin kortizol veya adrenalin gibi stres hormonlarının düzeylerini
yükselterek bir dizi hastalığa ve diğer durumlara yakalanma riskinizi artırır. Depresyon
bağışıklık sistemini etkileyerek vücudunuzun enfeksiyonla savaşmasını zorlaştırabilir. Zona
aşısı gibi bazı aşılar, depresyonu olan yaşlı erişkinlerde daha az etkili olabilir. Depresyon
ayrıca kalp hastalığı ve madde bağımlılığı riskinin artmasıyla da ilişkilendirilmiştir.

Depresyon ve Tıbbi Hastalıklar: Bir Kısır Döngü

Uykusuzluk veya derin uyku eksikliği gibi depresyonun neden olduğu birçok fiziksel
değişikliğin bağışıklık sisteminizi zayıflattığı düşünülmektedir. Bu mevcut hastalıkları daha da
kötüleştirebilir. Buna karşılık, depresyon veya kronik hastalığın neden olduğu fiziksel
değişiklikler, depresyonu tetikleyebilir veya kötüleştirebilir. Tüm bu değişiklikler, hem
depresyon hem de diğer hastalıklar için tedavi olmaksızın kırılması zor bir kısır döngüye yol
açabilir.

Birçok ciddi hastalık veya durum depresyonla bir arada bulunur. Bunlar;

  • Kalp krizi
  • Koroner arter hastalığı (kalp krizi olmadan)
  • Parkinson hastalığı
  • Multipl skleroz veya lupus gibi otoimmün hastalıklar
  • HIV/AIDS
  • Felç
  • Kanser
  • Diyabet
  • Böbrek hastalığı
  • Artrit

Depresyon, bu hastalıkların bazılarının riskini artırır, ancak her zaman değil. Örneğin,
depresyonun kansere yol açtığı fikrini destekleyen hiçbir kanıt yoktur, ancak ikisi sıklıkla bir
arada bulunur. Aynı zamanda, depresyonun kanser ve HIV gibi ciddi hastalıkların kaçınılmaz
bir sonucu olmadığını veya yönetilemeyeceğini bilmek önemlidir.

Hastalandığınızda, depresyon hastalığın seyrini nasıl etkiler? Birincisi, komplikasyon
geliştirme olasılığınız daha yüksektir. Bu doğru olabilir çünkü depresyon beyninizdeki ve
vücudunuzdaki fiziksel değişiklikleri büyütür. Halihazırda kalp hastalığınız varsa, örneğin,
yüksek seviyedeki stres hormonları vücudunuzun gerekli doku onarımını yapmasını
zorlaştırabilir.

Depresyon ayrıca talimatları izlemeyi, ilaç almayı veya bir tedavi rejiminin diğer
yönlerine bağlı kalmayı zorlaştırabilir. Depresyonda sık görülen ağrı, depresyon tedavisini de
zorlaştırabilir. Bu, kronik ağrısı olan kişilerin daha kötü depresyon sonuçlarına sahip olma
eğiliminde olduğu anlamına gelir.

Depresyon Tedavisi ve Sağlığın İyileştirilmesi

Tedavi süreci için her şeyden önce alanında bir uzman ile görüşmeniz faydalı
olabilir. Eğer depresif bir duygu durumu içerisindeyseniz tedavi hakkında uzmanınız ile
konuşabilirsiniz. Antidepresanlar ve konuşma terapisine ek olarak egzersiz de yardımcı olabilir.

Son çalışmalar, egzersizin hafif ila orta şiddette depresyon için etkili olabileceğini göstermektedir.
ve elbette, diğer birçok hastalığa yardımcı olur. Bitkisel ilaçlar almayı düşünüyorsanız, bunu
önce uzman ile konuştuğunuzdan emin olun.