İklim değişikliği yüzünden korkunç hava olayları artıyor. Kasırgalar da bunlardan biri ancak bu hava olaylarının etkilerini genellikle insan-merkezli düşünüyoruz.
Peki ya diğer canlılar? Onların da evinde yaşanan bu olaylarda neler yaşıyorlar? Kasırgalar, fırtınalar, tsunamiler; deniz canlılarını nasıl etkiliyor?
Kimi canlılar daha şanslı.
Kasırgalar yüzünden insanların yaşam alanları mahvolabiliyor. Bunun yanı sıra o dalgaların altında yaşayan hayvanlar da etkileniyor. Aslında spektrumun iki ucu var. Bazı deniz hayvanları, o esnada olağanüstü bir şey olduğunu fark etmeyebiliyor ancak kimileri ölebiliyor.
Suyun derinliklerinde yaşayan köpekbalığı, balina ve yunus gibi hayvanlar; kasırgalardan çok fazla etkilenmiyor. Sudaki sıcaklık değişimini fark ederek daha güvenli sulara doğru yol bile alabiliyorlar.
Ancak diğer deniz canlıları bu kadar şanslı değil.
Tüm yaşamlarını bir mercan resifinde ya da küçük bir ekosistemde geçiren canlılar, kasırga esnasında güvenli yerlere kaçamıyor. Hatta kasırgayla suya karışan kir, solungaçlarını tıkayarak boğulmalarına sebep olabiliyor.
Kimi canlılar ise su akıntıları yüzünden ne yazık ki parçalanabiliyor. Buna ek olarak, güçlü dalgalar yüzünden kıyıya vuran balıklar, foklar, denizanaları, denizyıldızları ve denizatları var.
Bu doğa olaylarının etkileri sadece anlık değil.
Kasırgalar, suyun bileşenlerini de değiştiriyor. Tuzluluk oranı ve sıcaklık gibi parametrelerdeki değişim, bazı deniz canlılarını yine olumsuz yönde etkileyebiliyor.
Yani sıcak sularda yaşamaya adaptasyon geliştirmiş canlılar bir anda soğuk suyla karşı karşıya kalarak hayata tutunamayabiliyor. Aynısı soğuk suda yaşayıp, beklenmedik bir şekilde sıcak suyla karşılaşan hayvanlar için de geçerli.
Kısacası bu olağanüstü doğa olayları, sadece insanları etkilemiyor. Hatta insanlardan daha fazla hayvanları etkiliyor.
Kış Uykusuna Yatan Hayvanlar Alarmları Çalmış Gibi Ne Zaman Uyanacaklarını Nereden Anlıyor?
Kış uykusuna yatan hayvanlar, belli bir süre sonra kendiliğinden uyanıyor. Peki uyanacakları bu zamanı tam olarak nasıl anlıyorlar?
Kış uykusuna yatan tüm hayvanlar aynı anda uyanmıyor; uykunun uzunluğu, hayvanın türüne ve yaşam alanına göre değişiyor. Yine de aynı yaşam alanındaki aynı türlerin, birlikte uyandığı aşikâr.
Nasıl oluyor da alarmları çalmış gibi kış uykusunun bittiğini anlayarak uyanıp hayatlarına devam ediyorlar?
Uyanma sinyalleri, içlerinden geliyor.
Biyolojik saat, hayvanlarda da var. Bu biyolojik saat, pek çok şeyi anlayabiliyor. Mesela günlerin uzadığını, kısaldığını; hava değişikliğini algılıyor. Böylece hayvanların metabolik faaliyetleri düzenleniyor. Kış uykusunun ne zaman biteceğini belirliyor.
Metabolizmanın etkisi büyük.
Tahmin edebileceğiniz üzere kış uykusuna yatan hayvanların metabolizması ile vücut ısısı normaldeki gibi kalmıyor. İkisi de epey düşüyor. Hatta vücut ısıları sıfır dereceye kadar inebiliyor.
Bahar ayları gelip de sıcaklık arttığında, vücut ısıları ve metabolizmaları da yükseliyor. Bir nevi alarmları çalıyor ve uyanıyorlar.
Zamanla evrimsel adaptasyon da geçirmiş olabilirler.
Kimi hayvan türünün kış uykusu, genetik yapısına bağlı olarak belli bir zamanda sona eriyor. Bu, evrimsel adaptasyon olarak, çevresel koşulların uygun olduğu zamanda uyanmalarını sağlıyor. Mesela dağ sıçanları, kış uykusuna yattıktan 180 gün sonra uyanıyor.
İşte tüm bu faktörler, hayvanların kış uykusundan ne zaman uyanacaklarını belirliyor.
Bunlar da ilginizi çekebilir:
Neden Hiç Yeşil Tüylü Hayvan Yok? Doğada Daha İyi Kamuflaj Sağlamaz Mıydı?
Tüylü hayvanların hiçbiri, yeşil değil. Daha iyi kamufle olma ihtimalleri göz önünde bulundurulduğunda bu durum biraz tuhaf değil mi?
Doğa, türlü türlü rengi içinde barındırıyor. Renk skalasının ucu bucağı yok. Benzer şekilde hayvanlar da, birbirinden farklı renklere sahip.
Ancak fark ettiyseniz hiç, yeşil tüylü hayvan yok. Gelin, bu ilginç durumun sebebini birlikte keşfedelim.
Aslında kamuflaj konusunda yanılıyoruz.
Tüylü hayvanlar genellikle yeşil yaprakların arasında yaşamıyor. Memeliler ve kuşlar daha çok; kahverengi, gri ve siyah gibi renklerin baskın olduğu ormanlarda, çalılarda ya da toprakta yaşıyorlar.
Ayrıca birçok memeli avcısı (kurtlar ve büyük kediler gibi) özellikle iyi bir renk görüşüne sahip değil. Bu nedenle avdaki kahverengi kürke göre yeşilin büyük bir avantajı yok.
Evrime değinmezsek olmaz.
Doğada yeşil tüylü olmak, avcı-av ilişkilerinde herhangi bir avantaj sağlamadıysa; mesela bir memelinin yeşil tüylere sahip olması, ormanda yaşarken kahverengi tüylere sahip olmaktan daha avantajlı değilse evrimsel olarak seçilmemiş olabilir.
Bu nedenle yeşil renkli tüyler geliştirmek için gereken fiziksel ve kimyasal yapı, evrimsel olarak memelilerde ya da diğer tüylü hayvanlarda muhtemelen ortaya çıkmadı ve diğer hayvanların aksine yeşil pigmentlere sahip olamadılar.
Bonus: Yukarıda da fotoğrafını gördüğünüz üzere tembel hayvanların kürkleri bazen yeşil olabiliyor ancak bu, tüylerinde yaşayan algler sayesinde oluyor.
Daha fazla ilgi çekici içerik: