Bağlanma , anne ve bebek arasında olan bebeğin 0-3 yaş arasında temelini oluşturduğu dönemdir . Bağlanma güvenli , güvensiz , kaçıngan şeklinde gerçekleşebilir. Benim üstünde durmak istediğim güvensiz bağlanma olacak çünkü güvensiz bağlanma olduğunda bireyler yetişkinlik dönemlerinde ilişkilerinin temelini güvensiz , bağımlı , sağlıksız bir şekilde gerçekleştirebilmektedir.
Güvensiz bağlanma, bebeğin ağladığında , acıktığında , anneye ihtiyacı olduğunda annenin bebeğinin yanında olamaması durumunda bebeğin kaygılanması , anne tarafından terk edildiğini düşünmesi , ihtiyacı olduğunda annenin onun yanında olmayacağına dair düşünce sistemi geliştirmesine sebep olabilir. Özellikle 0-3 yaş arasında nesne sürekliliği dediğimiz kavram gelişmediği için annenin bebeğini yalnız bırakmaması , onunla göz teması kurması , fiziksel olarak ona sarılması sevgisini göstermesi bebeğin ihtiyacı olan duygulardır.
Güvensiz bağlanma olduğunda ergenlik ve yetişkinlik dönemine gelindiği zaman birey ilişkilerini bağlanma problemi olması sebebiyle kaygılı, terk edilme korkusunu yoğun yaşadığı için partnerine karşı bağımlılık boyutuna varan bir bağ kurması , patolojik ( sağlıksız, zarar verici , aşırı ) kıskançlığın var olabilme durumu , kontrol etme isteğinin artması , güven problemlerinin olması bağlanma güvenli olmadığı zaman karşılaşılabilecek durumlardır.
Güvensiz bağlanan biri ilişkilerini de güvensiz bir şekilde şekillendirir çoğu zaman bunu bilinçsiz farkında olmadan yapabilir. İlişkileri geçmişte çözülmemiş , üstü kapatılmış, yüzleşmekten kaçındığı , bilinç altına attığı hatırlamak istemediği anne ve kendi arasında olan süreçleri kapsamaktadır fakat burada bunu fark etmek ve destek almaktan kaçmamak gerekmektedir.
Güvensiz bağlanan bir kadın veya erkek partnerine ‘sensiz yaşayamam ‘ , ‘sen yok isen ben bir hiçim ‘ , ‘sen olmayınca kendimi boşlukta hissediyorum ‘ , ‘ o yok ise ben yetersiz bir insanım ‘ , ya hep ya hiç düşünce tarzı kişiye hakim olmaktadır. Güvensiz bağlanan kişi kendini yetersiz, sevilmeye laik olmayan, kimse tarafından sevilecek bir yönü olmadığını düşünen biri olabilir.
Güvensiz bir şekilde bağlanma problemi olan kişi ya ilişkisindeki partnerine çok bağımlı olabilir veya çok kaçıngan , mesafeli de durabilir. Bağımlı kişilik geliştiği zaman partnerine karşı hayır diyemez, sınır koymakta güçlük çeker , partneri ne diyorsa yapmaktan ve sorgusuz kabul etmekten çekinmez yeterki o yanında olsun düşüncesi söz konusudur . Bağımlı kişilik Kendinden , kendi özel alanında vermeye çok hazır bir şekilde beklemektedir. Partnerlerini seçer iken genelde başarılı , insanlara karşı üstten bakıp diğerlerini kendi becerilerinin altında gören , ben merkezci , mükemmeliyetçi , öz sever kişilerden seçebilmektedirler . Bu kişilik yapıları narsisistik kişilik yapılarıdır. Narsisistik bireyler ile bağımlı kişilik yapıları birlikte ilişki içerisinde görülebilir. Narsisistik kişi bağımlı kişinin kendinden ödün verici , ona karşı bağımlı yönünden tatmin olur ve bağımlı kişi ile olmak onun aradığı ilgiyi , onayı ve takdiri ona sunan kişi konumundadır.
Bağımlı kişi ise narsisistik kişiyi seçmesinin nedeni onun için hayal edilemeyen , ulaşılamayacak beceri ve yeteneklere sahip olduğunu düşündüğü ve yüceleştirdiği narsisistik kişi onun için tatmin edici bir ilişki olmaktadır . Bağlanmanın sağlıksız olduğu romantik ilişkilerde ilişkiler kısır bir döngüye girebilir. Sevilmek, değer görülmek , saygı duyulmak , ait hissetmek , güvenmek gibi temel ihtiyaçları ilişkiden elde etmek giderek zorlaşabilir. Başlarda narsistik bir kişinin ilgisi bağlanma problemi olan partneri cezbedebilir onun için doyurucu da olabilir fakat zamanla bütün temel ihtiyaçların karşılanmadığı toksik bir ilişkinin de meydana gelmesi kaçınılmaz olabilir.
Bağımlı kişinin sınır koyamadığı , hayır demekte güçlük çektiği , partnerini kaybetmekten korktuğu ve onu kaybetmemek adına sağlıksız ve mantıksız davranışlarda bulunduğunu görmek karşılaştığımız durumlardır . Burada önemli olan ilişkinin kalitesini bireylerin değerlendirmesi , olumsuz etkilerin farkında olmaları , ilişkinin toksik bir hale geldiğinin bilincinde olmaları terapi almaya ihtiyaç duyduklarını kabul etmeleri önem arz etmektedir.
Terapiye bağlanma problemi olduğu için romantik ilişkiye de yansıma ihtimalinin yüksek olmasından dolayı çift şeklinde katılmak tedaviye iyi yanıt verme ihtimalini arttıracak olup iyileşme süresini de uzun süreli bir hale getirmektedir. Problem çiftler arası bir durum ise sadece çiftlerden birinin psikolojik destek alması , farkındalığın artması , sağlıksız durumları anlatması ve davranış ve düşüncesinin arasında bağlantı kurması çiftin birlikte aldığı desteğe kıyasla değişimi daha yavaş ve ilerlemesi de daha yavaş olacaktır.
Güvensiz bağlanma olması yaşam boyunca bireyin kimseye güvenmediği , güvenmekte zorluk yaşadığı , korkuları sebebi ile kendisini bir ilişkiye hiç bir zaman hazır hissedemediği , denemeye karşı cesaretinin az olması , risk almaktan kaçınması , kararlarının sorumluluğunu almakta güçlük çekmesi gibi bir çok durum romantik ilişkilerinde varlığını sürdürebilir. Psikolojik destek aldığı zaman kişi bu kısır döngüyü nasıl kıracağının da farkında olup baş etme şeklini değiştirir ve psikolojik olarak güçlenmeye başlar. Terapi sayesinde birey , Psikolojik güçlenme ardından romantik ilişkilerini daha etkili bir biçimde yönetme becerisi kazanır.
Bağlanmanın sağlıklı olmaması ilişkilerinizi sürekli bu şekilde olumsuz , yıpratıcı bir şekilde devam etmeniz , kaçınmanız anlamına gelmemektedir bu size kısa vadede stresten uzak tutacaktır fakat uzun vadede kişiliğinizden ödün verici konumda olmanız benlik saygınızı da düşmesine sebep olabilir.
Romantik ilişkisinde de bağlanma problemi olan bireylerin 0-3 yaş arasını incelemek gerekiyor. Psikolojik destek almak çok gerekli ve ertelenmemeli . Siz de şu an ilişkinizde buna benzer problemler yaşıyor ve yönetemiyor ,baş etmekte zorluk çekiyor iseniz ruh sağlığı alanında uzman olan ( psikiyatri , psikolog) destek almanızı öneririm.