PrizmaBetGüncelGirişAdresiHızlıveGüvenilirErişim!

Duygular

Için bilgi mi arıyorsunuz? Duygular makalesine göz atın ve hakkında daha fazla bilgi edinin

Duygular, bireyin psikolojik süreçlerinin önemli bir parçasıdır ve davranışlarımızı, düşüncelerimizi ve kararlarımızı büyük ölçüde etkiler. Duyguların psikolojik süreçlerle ilişkisi birkaç temel başlık altında incelenebilir. Öncelikle, duygularımız olaylara ve durumlara verdiğimiz bilişsel tepkilerle sıkı bir ilişki içindedir. Bir olayla karşılaştığımızda, beynimiz bunu hızlıca değerlendirir ve olumlu ya da olumsuz bir duygu üretir. Örneğin, tehlikeli bir durumla karşılaştığımızda beyin bu durumu hızlıca değerlendirip korku ya da kaygı gibi olumsuz duygular yaratır. Bu bilişsel değerlendirme süreci, geçmiş deneyimlerimiz, inançlarımız ve beklentilerimizle şekillenir.

Duyguların biyolojik temelleri, beyindeki nörotransmitterler ve hormonlar üzerinden şekillenir. Serotonin, dopamin, norepinefrin gibi nörotransmitterler; mutluluk, üzüntü, kaygı gibi duyguların ortaya çıkmasında kritik rol oynar. Örneğin, dopamin seviyesi yükseldiğinde bireyler daha mutlu ve motive hissederken, düşük serotonin seviyeleri depresyon ve kaygıya neden olabilir.

Psikolojik süreçlerimiz, duygularımızı nasıl düzenlediğimizle de yakından ilişkilidir. Duygusal düzenleme, bir duygunun yoğunluğunu azaltma veya artırma, hatta duyguyu değiştirme süreçlerini kapsar. Örneğin, zor bir durum karşısında kaygı hisseden bir birey, rahatlama teknikleriyle bu kaygıyı hafifletebilir. Duygu düzenleme becerileri, bireyin psikolojik sağlığı açısından büyük önem taşır ve zayıf duygusal düzenleme depresyon, kaygı bozuklukları gibi durumlara yol açabilir.

Bireyler olumsuz duygularla başa çıkarken, bilinçli ya da bilinçdışı olarak çeşitli savunma mekanizmaları geliştirir. Bastırma, inkar, yansıtma gibi savunma mekanizmaları, kişinin yoğun duygusal durumlarla başa çıkmasına yardımcı olabilir. Ancak, bu mekanizmaların aşırı ve sağlıksız kullanımı, uzun vadede psikolojik sorunlara yol açabilir.

Duygularımız, karar verme süreçlerimizi de derinden etkiler. Örneğin, korku hissi bizi riskli durumlardan kaçınmaya yönlendirebilirken, mutluluk duygusu daha açık ve cesur kararlar almamıza yol açabilir. Duygusal karar verme, özellikle stresli ya da belirsiz durumlarda daha belirgin hale gelir ve bireylerin rasyonel düşünme süreçlerini etkileyebilir.

Kaygı

Için bilgi mi arıyorsunuz? Kaygı makalesine göz atın ve hakkında daha fazla bilgi edinin

Kaygı, stresli durumlara karşı vücudun doğal bir tepkisi olup, çoğu zaman tehdit altında olduğumuzda devreye girer. Normal seviyelerde kaygı, hayatta kalmamızı sağlar ve zorluklarla başa çıkmamıza yardımcı olur. Ancak, kaygı yoğunlaştığında ve sürekli hale geldiğinde, bireyin günlük işlevselliğini ve yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilir. Aşırı kaygı yaşayan kişiler, sürekli bir endişe, gerginlik, korku veya panik halinde olabilirler. Bu durum, hem zihinsel hem de fiziksel sağlığı olumsuz yönde etkileyebilir ve sosyal ilişkilerden iş hayatına kadar geniş bir yelpazede sorunlara yol açabilir. Neyse ki, aşırı kaygı ile başa çıkmanın birçok etkili yöntemi bulunmaktadır. Bu yöntemler, kaygının yoğunluğunu azaltmaya ve kişinin duygusal dengesini yeniden sağlamaya yardımcı olabilir.

Kaygının Kaynağını Anlamak

Aşırı kaygı ile başa çıkmanın ilk adımı, kaygının kaynağını anlamaktır. Genellikle belirsizlikler, gelecekteki olaylar ya da geçmiş travmalar kaygıyı tetikleyebilir. Duygularınızın neye dayandığını fark ettiğinizde, bu duygularla başa çıkmak daha kolay hale gelir.

Nefes Egzersizleri ve Meditasyon

Nefes alıp verme teknikleri, kaygıyı azaltmanın en etkili yollarından biridir. Özellikle derin nefes alma egzersizleri, sinir sistemini yatıştırır ve bedenin rahatlamasını sağlar. Meditasyon ve mindfulness uygulamaları da zihni sakinleştirir ve kaygılı düşüncelerden uzaklaşmayı sağlar. Günde sadece 10-15 dakikalık bir meditasyon seansı bile stresi azaltabilir.

Düşünce Yapılarını Yeniden Çerçevelemek

Aşırı kaygıya neden olan birçok düşünce, genellikle abartılı veya gerçek dışı olabilir. Bu durumda, bilişsel çarpıtmaları fark etmek önemlidir. Bilişsel davranışçı terapi (BDT) teknikleri, düşüncelerinizin daha gerçekçi ve dengeli olmasına yardımcı olur. Örneğin, “Her şey kötü olacak” gibi olumsuz düşüncelerinizi, “Her zaman işler yoluna girer” şeklinde yeniden çerçeveleyebilirsiniz.

Kendinize Karşı Nazik Olun

Kaygı hissettiğinizde, kendinizi eleştirmek yerine, bu duyguların normal olduğunu ve herkesin zaman zaman kaygı yaşadığını kabul edin. Kendinize karşı nazik olmak ve şefkat göstermek, kaygı ile başa çıkmada önemli bir adımdır. Kendinizi suçlamak yerine, bu duyguların geçici olduğunu hatırlatın.

Fiziksel Aktiviteyi Artırın

Egzersiz yapmak, bedenin doğal stresle mücadele yöntemlerinden biridir. Fiziksel aktivite, endorfin salgılayarak ruh halinizi iyileştirir ve kaygıyı azaltır. Düzenli egzersiz, hem beden sağlığınızı korur hem de zihinsel rahatlama sağlar. Günlük yürüyüş, yoga, yüzme gibi aktiviteler kaygıyı hafifletmede etkilidir.

Sağlıklı Bir Yaşam Tarzı Benimseyin

Uyku, beslenme ve genel yaşam tarzı kaygıyı etkileyen faktörlerdir. Yetersiz uyku kaygıyı artırabilir, bu yüzden her gece yeterince uyuduğunuzdan emin olun. Dengeli beslenmek ve kafein gibi kaygıyı artıran maddelerden kaçınmak da önemlidir. Düzenli öğünler, sağlıklı besinler ve yeterli sıvı alımı, zihinsel ve fiziksel dengeyi korumanıza yardımcı olur.

Gerçekçi Hedefler Belirleyin

Kaygı genellikle aşırı beklentilerden kaynaklanır. Kendinize ulaşılması zor hedefler koyduğunuzda, başarıya ulaşmak zorlaşabilir ve bu da kaygıyı artırabilir. Daha küçük, adım adım ilerleyen hedefler belirlemek, başarı duygusu yaratır ve kaygıyı hafifletir.

Duygularınızı Paylaşın

Kaygı yaşadığınızda, bu duyguları paylaşmak rahatlama sağlayabilir. Yakın arkadaşlarınızla, ailenizle veya bir terapistle konuşmak, duygularınızı dışa vurmanıza yardımcı olur. Bazen kaygı, yalnızca konuşmakla bile hafifleyebilir, çünkü başka bir bakış açısı size yeni yollar gösterebilir.

Profesyonel Yardım Alın

Eğer aşırı kaygı günlük yaşamınızı ciddi şekilde etkiliyorsa, bir uzmandan profesyonel destek almak en doğru adım olabilir. Psikoterapi, özellikle bilişsel davranışçı terapi (BDT), kaygı bozukluklarının tedavisinde oldukça etkilidir. Terapistler, kaygıyla başa çıkmanıza yardımcı olacak teknikler ve stratejiler sunabilirler.

Sonuç

Aşırı kaygı ile başa çıkmak bazen zor olabilir; ancak doğru stratejiler ve tekniklerle bu durum yönetilebilir. Nefes egzersizleri, düzenli egzersiz, bilişsel yeniden yapılandırma ve sosyal destek gibi yöntemler, kaygıyı hafifletmede oldukça etkilidir. Eğer kaygı yaşamınızı olumsuz etkiliyorsa, bir uzmandan destek almayı ihmal etmeyin. Unutmayın, kaygı kontrol altına alınabilir ve doğru yaklaşımlarla yaşam kalitenizi artırabilirsiniz.

Düşüncelerim Neden Bu Kadar Önemli?

Için bilgi mi arıyorsunuz? Düşüncelerim Neden Bu Kadar Önemli? makalesine göz atın ve hakkında daha fazla bilgi edinin

Hepimizin gün içinde olur olmadık şeyler aklından geçmiştir. Hatta bazen bu düşünceler bizi rahatsız eder ve gerçekleşmesinden de korkarız. Örneğin metro beklerken çoğu kişinin aklına, acaba önüne atlar mıyım düşüncesi gelmiştir fakat bunu davranışa döken kişi sayısı oldukça azdır.

Düşüncelerine olması gerekenden fazla önem atfeden insanlar için bu tarz şeyleri düşünmek oldukça yorucudur çünkü davranışa dökme ihtimalleri onlarda extra bir kaygıya sebep olur. Aksine, bu düşüncenize çok da önem vermezseniz herhangi bir düşünce olarak zihninizin bir köşesinde kaybolup gider.

Düşünceler onlara yüklediğimiz anlamlar kadar değere sahiptir. Onlara ne kadar anlam yüklerseniz ve ciddiye alırsanız sizin üzerinizde o kadar etkili olurlar.

Düşüncelerim Davranışlarımı Nasıl Etkiler?

Ansızın sergilediğimiz bazı davranışlarımız varmış gibi görünse de her davranışın öncesinde yatan bir düşünme süreci vardır. Bu süreç bazen uzun bazen de kısadır. Durumun ciddiyeti de düşünme süreci üzerinde oldukça etkilidir.

Davranışlarımız düşüncelerimizin çıktıları yani dışavurumlarıdır. Öfkeli bir davranış sergilemeniz çevreye, bir durumla alakalı oldukça rahatsız edici düşüncelere sahip olduğunuz mesajını verir. Yani aslında durumun düşüncelerden yani zihinden taşacak kadar ciddi olduğunu gösterir. Çünkü davranışlarımızla aslında kendimize bu düşüncemi önemsiyorum, benim için bir değere sahip mesajı veririz. Bu sebeple unutulmamalıdır ki düşünce boyutundan davranış boyutuna geçen bir durum artık eskisi kadar önemsiz değildir.

Az önceki örnekten yola çıkarsak; ‘Acaba metronun önüne atlar mıyım’ düşüncesi sizi uzun süre meşgul ediyorsa, bunu düşünmeyi bırakamıyorsanız bu sizin zihin dünyanız üzerinde oldukça etkilidir fakat bu düşünceden yola çıkarak ‘ya atlarsam’ diye düşünmeye başlayıp metro kullanmayı bırakırsanız durumun ciddiyetini bir üst seviyeye taşımış olursunuz. Bu da gündelik hayatınızın kontrolünü sizin elinizden alarak o düşünceye vermek demektir. Sonrasında devam eden ‘acabalı’ düşünceler birbirini zincirleme şekilde devam ettirir ve kendinizi bir çıkmazın içinde bulursunuz.

Davranışlarımı Nasıl Kontrol Edebilirim?

Davranışlarımız düşüncelerimizin dışavurumudur, bu sebeple düşüncelerimizi düzenleyerek davranışlarımız üzerinde oldukça kontrol sahibi olabiliriz.

Kaygılı durumlarda mantığımızla düşünmek oldukça zordur, özellikle kaygı seviyeniz yüksekse en olmayacak şeyler bile düşünülebilir. Böyle durumlarda önce kaygı yatıştırılmalıdır. Kaygı normal bir seviyeye düşürüldükten sonra düşüncelerinizin ne kadar mantıklı olduğunu tartmanız gerekir. Bunu için uygulanabilecek en iyi yöntem kanıt oluşturmadır.

Kanıt Toplama: Özellikle sizi rahatsız eden bir düşünceyle alakalı bu düşünceyi destekleyen, onun size gerçek olduğunu düşündüren hangi kanıtlar olduğunu sorgulayın. Bu kanıtların gerçekleşme ihtimali nedir, daha önce başınıza bu tarz bir durum geldi mi gibi soruları kendinize yöneltin.

Düşündüğünüzde sizi kaygılandıran durumlar başınıza gelirse en kötü ne olabilir, en iyi ne olabilir bunlar üzerinde düşünün. Kötü ve iyi olabileceğini düşündüğünüz senaryoların da ne kadar gerçekçi olduğuyla alakalı kanıtlar toplayın.

Gördüğünüz gibi yine en başa kanıt toplamaya döndük. Bunun sebebi zihnimizin bu şekilde bir işleyişe sahip olmasıdır. Özellikle düşünmeye meyilli ve kaygılı biriyseniz beyniniz kanıtlarla ikna olacaktır. Bu sayede bilişsel olarak yeniden yapılanma sağlanacaktır.

Davranışlarımı Nasıl Değiştirebilirim?

Uzun süredir aynı davranış kalıplarıyla yaşıyorsanız bu, ilk zamanlar zorlayıcı olabilir. Davranışları birdenbire değiştirmek kolay değildir ve bu gibi durumlarda adım adım gitmek gerekir. Atılan küçük adımlar zamanla büyük sonuçlar verebilir.

Bir duruma karşı gerçekleştirdiğiniz davranışınızı değiştirmek istiyorsanız öncelikle neden değiştirmek istediğinizin farkına varın. Farkındalık kazandığınızda neden değiştirmek istediğinizi, değiştirdiğinizde hayatınızda nasıl sonuçlar ortaya çıkaracağını görmüş olursunuz. Bu sayede davranışınızı değiştirmek konusunda motivasyon da kazanırsınız.

Davranış değiştirmeye, sizi kaygılandıran bir durumun üzerine gitmek örnek verilebilir.

Ulaşmak istediğiniz, hayatınıza katmak istediğiniz davranış sizin için bir sonuçsa ona gidecek davranışları adım adım planlamanız gerekir. Örneğin sizi kaygılandıran durum panik atak yaşama kaygısıyla araba kullanmamaksa; önce arabada bir süre oturmak, sonra arabayı çalıştırarak beklemek, sonra kısa mesafede araba kullanmak ve en sonunda bunu uzun mesafeye çıkarmak gerekir. Bu saydığımız adımlar aynı gün içinde ya da bir kerede yapılabilecek adımlar olabilir ya da olmayabilir, bu size bağlıdır. Bu adımları defalarca tekrar ederek de sonraki adıma geçebilirsiniz bir kere yapmanız yeterli de olabilir. Bu adımları tamamladıkça hedefe biraz daha yaklaşırsınız ve ilerlemeyi gördükçe motivasyonunuz artar. Adımları tamamlamanın sonunda ise ulaşmak istediğiniz davranışa ulaşırsınız yani panik atak yaşarım kaygısıyla araba kullanmaktan kaçınma davranışınızı değiştirmiş olursunuz. Adımları kendi başınıza tamamlamak her zaman kolay olmayabilir. Eğer tek başınıza ilerleyemiyorsanız profesyonel destek almanız önemlidir. Çözmediğiniz bu tarz problemler zamanla daha da kökleşerek davranışlarınız üzerindeki kontrolü elinizden alabilir.

Sınav Kaygısı Nasıl Yönetilir?

Için bilgi mi arıyorsunuz? Sınav Kaygısı Nasıl Yönetilir? makalesine göz atın ve hakkında daha fazla bilgi edinin

Sınav kaygısı, bir öğrencinin sınavlar yaklaşırken hissettiği yoğun endişe, korku veya stres durumudur. Bu kaygı, öğrencinin akademik performansını olumsuz yönde etkileyebilir ve genel yaşam kalitesini düşürebilir. Sınav kaygısı, sadece bireysel bir sorun değil, aynı zamanda aile dinamiklerini de etkileyen önemli bir meseledir.

Sınav kaygısının birçok kaynağı olabilir:

Aşırı Beklentiler: Ailelerin ve öğretmenlerin yüksek beklentileri.

Geçmiş Deneyimler: Önceki sınavlarda yaşanan olumsuz deneyimler.

Yetersizlik Hissi: Öğrencinin kendi yeterliliklerine dair duyduğu güvensizlik.

Hazırlık Eksikliği: Sınav için yeterince hazırlanmamak ya da yanlış bir çalışma yöntemi izlemek.

Sınav kaygısını doğru bir şekilde yönetmek, öğrencinin bu dönemi daha rahat atlatmasını sağlar. Kaygıyı doğru şekilde yönetebilmek için, neler yapılabilir?

Öğrencinin derslerini düzenli ve planlı bir şekilde çalışması, eksik olduğu konuların belirlenmesi, buna uygun çalışma planının oluşturulması, belirsizliğin azalmasına neden olur. Bu da aynı oranda kaygının yönetilmesi konusunda olumlu etkiler oluşturur. Bilgiyi pekiştirmek için düzenli tekrarlar yapmak önemlidir. Bildiğini ve öğrendiğini fark eden öğrenci, direksiyonun kendisinde olduğunu hissederse kendisine olan güveni artar.

Öğrencinin hayali olan hedefi simgeleyen bir fotoğraf, bir resim, bir dizi/film karakteri belirlenip, öğrencinin görebileceği bir yere konulabilir. Hedefin görselleştirilmesi, öğrencinin motivasyonunu ve çalışma azmini artırır.

Gevşeme egzersizleri öğrenmesi ve belirli periyotlarla uygulaması sağlanabilir. Nefes tekniklerinin kaygının azalmasına yardımcı olduğu bilinmektedir.

Ailelere Öneriler

Sınav kaygısıyla başa çıkmak, sadece öğrencinin sorumluluğunda değildir; ailelerin de destekleyici bir rol oynaması gerekmektedir.

Evde pozitif bir atmosfer yaratmak, öğrencinin kendini güvende hissetmesine yardımcı olur. Eleştiri yerine destekleyici bir dil kullanılması önemlidir.

Ailelerin, çocuklarının başarılarını abartmaması ve gerçekçi beklentiler içinde olması gerekir. Başarı ve başarısızlık durumlarında, sevgi ve destek sunulmalıdır. Sevginin başarıya koşullu olma durumu kaygıyı arttıracaktır.

Öğrencinin hislerini ve düşüncelerini paylaşmasına olanak tanıyacak bir iletişim ortamı sağlamak, kaygılarını dile getirmesine zemin hazırlamak, benzer yollardan geçtiysenin bunu ifade etmek, öğrenciyi rahatlatacaktır.

Kaygı düzeyi çok yüksekse, profesyonel bir uzmandan yardım almak önemlidir. Öğrencinin sınava yüklediği anlam değerlendirilerek, kaygının denge durumuna getirilmesi gerekebilir.

Sınav kaygısı, birçok öğrenci için yaygın bir durumdur, ancak uygun yönetim teknikleri ile başa çıkılabilir. Ailelerin desteği, öğrencinin bu süreçte kendini daha güvende hissetmesine yardımcı olur. Sınav kaygısını yönetmek, sadece akademik başarıyı değil, aynı zamanda öğrencinin genel yaşam kalitesini de artırır. Amacımız kaygıyı tamamen yok etmek değil, kişiyi harekete geçirecek, ancak yaşam kalitesini etkilemeyecek düzeyde denge durumuna getirebilmektir.

Rana FIRAT

Kaygıyla Başa Çıkmanın Yolları

Için bilgi mi arıyorsunuz? Kaygıyla Başa Çıkmanın Yolları makalesine göz atın ve hakkında daha fazla bilgi edinin

Kaygı, çoğumuzun hayatında önemli bir yer tutuyor. Hayatın belirsizlikleri, sorumluluklar ve zaman zaman karşılaştığımız zorluklar kaygıyı tetikleyebilir. Bu yazıda, kaygı duyan birini derinlemesine anlamaya ve başa çıkma yollarını anlamaya odaklanalım.

Kaygı, genellikle belirsizlikten doğar. Ne olacağını bilememek, geleceğe dair endişelerimizi artırır. Kendinize şu soruları sorarak başlayabilirsiniz: “Bu kaygı neden ortaya çıkıyor? Hangi durumlarda daha yoğun hissediyorum?” Bu sorular, kaygınızın kökenine inmenize yardımcı olabilir.

Kaygıyı hissettiğinizde, o duyguyu bastırmak yerine kabul etmek önemlidir. “Kaygılı hissetmekte bir sakınca yok” demek, o anki duygularınıza saygı göstermek anlamına gelir. Kendinize, “Bu duygu geçici ve benimle birlikte olacak” diyerek, kaygıyla barışık olmayı deneyebilirsiniz.

Kaygı anlarında genellikle olumsuz düşünceler devreye girer. Bu düşünceleri sorgulamak, kaygıyı hafifletmenin etkili bir yoludur. “Bu düşünce ne kadar gerçek?” ya da “Bununla ilgili başka bir bakış açısı var mı?” gibi sorular sorarak düşüncelerinizi yeniden çerçeveleyebilirsiniz.

Kaygının fiziksel belirtilerini hissettiğinizde, vücudunuzu dinlemek önemlidir. Bu, baş ağrısı, mide bulantısı veya gerginlik şeklinde olabilir. Bu tür belirtiler, zihninizin ne kadar yoğun çalıştığını gösterir. Düzenli fiziksel aktivite, bu bağlantıyı güçlendirir ve kaygıyı azaltabilir.

Kendinize güvenli bir alan oluşturmak, kaygıyı yönetmenin bir başka yoludur. Bu alan, evinizdeki bir köşe, sevdiğiniz bir yer ya da huzur bulduğunuz bir aktivite olabilir. Bu alanı kullanarak kaygıdan uzaklaşmayı deneyin; burası, sizi rahatlatacak bir sığınak olmalıdır.

Sosyal hayata karışmak, diğerleriyle bağlantı kurmak ve duygularınızı paylaşmak, kaygıyı azaltabilir. Güvendiğiniz bir arkadaşla ya da aile üyesiyle konuşmak, kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlar. Duygularınızı ifade etmek, yalnız olmadığınızı hissettirir ve başkalarının bakış açılarını duymak, kaygınızla ilgili yeni anlayışlar kazandırabilir.

Kaygının sıkça geldiği durumlarda, küçük hedefler belirlemek faydalı olabilir. Günlük yaşamınızda atabileceğiniz küçük adımlar, kaygınızı yönetmenize yardımcı olur. Örneğin, bir gün içinde üç küçük görev belirleyin ve bunları tamamladığınızda kendinizi ödüllendirin. Bu, hem başarı hissi verir hem de kaygıyı azaltır.

Sonuç olarak, kaygıyla başa çıkmak, kişisel bir yolculuktur. Kendinizi dinleyerek, duygularınıza saygı göstererek ve destek arayarak bu süreçte daha güçlü hale gelebilirsiniz. Kaygı duymak insani bir durumdur ve bu duyguyla başa çıkmanın yolları vardır.

Rana FIRAT

Yetişkinlerde ayrılık anksiyetesi

Kişinin ayrılma kaygısı yaşayıp yaşamadığını anlaması için Yetişkinlerde ayrılık anksiyetesine dair en az 3 belirtiyi göstermesi gerekiyor

Bu yazımda sizler için, tıpkı çocuklarda olduğu gibi yetişkinlerde de görülebilen ayrılık anksiyetesinden bahsedeceğim.

Ayrılma kaygısı ilk olarak çocuklarda bağlandığı kişiden ayrılamama ve gelişim dönemine uygun
olmayacak biçimde aşırı korku ve kaygı olarak tanımlanabilmektedir.

Yapılan çalışmalarla Yetişkin Ayrılık Anksiyetesi (YAA) bozukluğunun bazı vakalarda çocukluktan geldiği bazı vakalarda da erişkinlikte ortaya çıkma nedeni ile ayrı bir hastalık olarak kabul görmüştür.

AYRILMA KAYGISI TANI ÖLÇÜLERİ

Kişinin ayrılma kaygısı yaşayıp yaşamadığını anlaması için aşağıdakilerden en az üçünün olması
gerekiyor. Bunlar sırasıyla şöyle;

1. Evden ya da bağlandığı başlıca kişilerden ayrıldığında ya da böyle bir ayrılık beklendiğinde yineleyici ve aşırı biçimde tasalanma,
2. Bağlandığı başlıca kişileri yitireceğine ya da onların başına bir iş geleceğine ilişkin sürekli ve aşırı bir kaygı duyma,
3. Kötü bir olayın, bağlandığı başlıca kişiden ayrılmasına yol açacağına ilişkin sürekli ve aşırı bir kaygı duyma,
4. Ayrılma korkusundan ötürü, sürekli olarak, okula ya da başka bir yere gitmek istememe ya da
gitmeyi reddetme,
5. Tek başına kalma, evde bağlandığı kişiler olmaksızın kalma ya da kendi için önemli yetişkin insanlar olmadan diğer ortamlarda bulunma konusunda isteksizlik gösterme ya da bu konuda sürekli ve aşırı bir korku duyma,
6. Bağlandığı kişilerin yakınında olmadan ya da evin dışında uyuma konusunda sürekli bir isteksizlik
gösterme ya da uyumayı reddetme,
7. Ayrılma konusunda sürekli kâbuslar görme
8. Bağlandığı başlıca kişilerden ayrıldığında ya da böyle bir ayrılık beklendiğinde yineleyici bir biçimde fiziksel belirti yakınmaları getirme (baş ağrıları, karın ağrıları, bulantı ya da kusma gibi)

ERİŞKİNLERDE 6 AY YA DA DAHA FAZLA SÜREBİLİYOR

Bu korku, kaygı ya da kaçınma süreklilik gösterir, çocuklarda ve ergenlerde en az 4 hafta, erişkinlerde 6 ay ya da daha fazla sürer.

Bu yazımın ardından, bir önceki yazıma; “İkili ilişkilerde Stockholm Sendromu”na göz atabilirsiniz.

Merhaba arkadaşlar, bugün sizlere Prizmabet adlı bir bahis sitesinden bahsedeceğim. Prizmabet, Betconstruct altyapısı ile üyelerine kaliteli hizmetler veren ve ülkemizin önde gelen bahis sitelerinden bir tanesidir. 2009 yılında kurulan Prizmabet, lisanslı, güvenilir ve avantajlı bir site olarak dikkat çekmektedir. Prizmabet’te spor bahisleri, canlı bahisler, casino, canlı casino, slot oyunları, sanal sporlar ve daha pek çok seçenek bulabilirsiniz. Prizmabet’te oyun oynamak için aradığınız ortamı fazlası ile bulacaksınız.

Prizmabet’in en önemli özelliklerinden biri de Prizmabet TV kanalıdır. Bu kanal sayesinde bahis sitesinde bulunan müsabakaları üyeler bir ücrete katlanmadan istedikleri zaman takip edebiliyor. Böylece hem heyecanlı hem de kazançlı bir bahis deneyimi yaşayabiliyorsunuz. Prizmabet TV kanalında futbol, basketbol, tenis, voleybol gibi popüler spor dallarının yanı sıra daha az bilinen sporlara da yer verilmektedir. Prizmabet TV kanalını kullanmak için sadece siteye üye olmanız ve yatırım yapmanız yeterlidir.

Prizmabet ayrıca üyelerine bol miktarda bonus ve promosyon da sunmaktadır. Prizmabet’te ilk üyelik bonusu olarak 100 TL deneme bonusu alabilirsiniz. Bunun yanında yatırım bonusları, kayıp bonusları, arkadaş davet bonusu, doğum günü bonusu gibi farklı bonuslar da mevcuttur. Prizmabet bonusları sayesinde daha fazla oyun oynayabilir ve kazancınızı artırabilirsiniz. Prizmabet bonuslarının çevrim şartları da oldukça makul seviyededir.

Prizmabet para yatırma ve çekme işlemleri konusunda da üyelerine kolaylık sağlamaktadır. Prizmabet’te banka havalesi, kredi kartı, papara, cepbank, QR kod, bitcoin gibi farklı yöntemlerle para yatırabilir ve çekebilirsiniz. Para yatırma ve çekme işlemleri 7/24 yapılabilmekte ve kısa sürede hesaplara yansımaktadır. Prizmabet para yatırma ve çekme işlemlerinde herhangi bir komisyon veya kesinti de yapmamaktadır.

Prizmabet müşteri hizmetleri de üyelerine 7/24 canlı destek hizmeti sağlamaktadır. Prizmabet canlı destek ekibi sayesinde site ile ilgili her türlü soru, sorun veya önerinizi iletebilir ve anında çözüm bulabilirsiniz. Prizmabet canlı destek ekibi profesyonel, güler yüzlü ve yardımseverdir.

Sonuç olarak, Prizmabet ülkemizin en iyi bahis sitelerinden biri olarak gösterilebilir. Prizmabet’te hem eğlenceli hem de kazançlı bir bahis deneyimi yaşayabilirsiniz. Prizmabet’e üye olmak için güncel giriş adresini web sitemizden bulabilirsiniz. Prizmabet’e girmek için tıklayınız! Prizmabet’e katıldığınıza pişman olmayacaksınız!

Kaygı nedir?

Beden ve zihnin gerçek ya da hayali tehlike algısıyla oluşan durumdur. Örneğin, Denizde veya okyanus’tasınız ve bir köpek balığının geldiğini görüyorsunuz, o an aşırı korkmuş ve kaygılı hissedersiniz. Peki kaygıyı biraz daha somutlaştırmaya çalışırsak, o köpek balığının size saldırmayıp ancak sizin olduğunuz alanda sürekli gezinmesi ve sizin ona sürekli olarak maruz kalmanız ancak fiziksel olarak hiçbir zarar görmemeniz. Kaygı duygusu işte tam burada devreye giriyor ve siz ona ne kadar maruz kalırsanız oda sizin hayatınızı o kadar meşgul ediyor siz anda değil, o anıyı veya insana odaklanıp orada varlığınızı sürdürmeye ve sürekli tetikte olmaya başlıyorsunuz. Hatta uyumak yem ek yemek gibi fiziksel ihtiyaçlarınızı dahi artık yapamayacak hale gelebiliyorsunuz.

Kaygı Nedir?
Beden ve zihnin gerçek ya da hayali tehlike algısıyla oluşan durumdur.
Örneğin, Denizde veya okyanus’tasınız ve bir köpek balığının geldiğini görüyorsunuz, o an aşırı korkmuş ve
kaygılı hissedersiniz. Peki kaygıyı biraz daha somutlaştırmaya çalışırsak, o köpek balığının size saldırmayıp ancak sizin olduğunuz
alanda sürekli gezinmesi ve sizin ona sürekli olarak maruz kalmanız ancak fiziksel olarak hiçbir zarar görmemeniz. Kaygı duygusu işte tam burada devreye giriyor ve siz ona ne kadar maruz kalırsanız oda sizin hayatınızı o kadar meşgul ediyor siz anda değil, o anıyı veya insana
odaklanıp orada varlığınızı sürdürmeye ve sürekli tetikte olmaya başlıyorsunuz. Hatta uyumak yem ek yemek gibi fiziksel ihtiyaçlarınızı dahi artık yapamayacak hale gelebiliyorsunuz.

Kaygılı olduğumuzda nasıl hissederiz?
⁃ Çaresiz
⁃ Yararsız

⁃ Suçlu
⁃ Siz anlamazsınız
⁃ Gergin
⁃ Değişme zorunluluğu hissedip değişememe
⁃ …

Kaygını 3 temel bileşeni nedir?
Endişeli rahatsız edici düşünceler; dış sebepler ,panik duygusu, bellek ve dikkat eksiklikleri, problem çözm yetersizliği

Bedensel tepkiler; Sempatik sinir sisteminin asırı çalışması; anormal derecede uzun ve derin solunuma ve kalp hızında artışa neden olur. Kaygıya bağlı olarak oluşan diğer fiziksel belirtiler ise, gerilim tipi baş ağrısı, yorgunluk ve uykusuzluktur.
Davranış değişiklikleri; Rahatsız edici düşüncelerden bilişsel kaçınma. kaçma ve kaçınmayı öğrenmeye sebep olur. Durumlarla yüzleşmeyi zorlaştırır, güvenin kaybolması

Kaygı çeşitleri nelerdir?

⁃ Estetik kaygı
⁃ Derin kaygı
⁃ Endişeli kaygı
⁃ …

Kaygıyı sürdüren etmenler?
Geç kalmışlık, rahatsızlık veren düşünceler, kaçma, kaçınma, kendine yetememek, potansiyelini gerçekleştirememek, kaygı oluşturan duruma çözüm bulmadan maruz kalmak, o durumdan kopamamak veya ertelemek

Kaygıyı nasıl normalleştirebiliriz?
Tanımlamak ve kabullenmek, kendine itiraf etmek , hangi durumlarda bunu yaşıyorum, doğru soru sorabilmek
Kaygının bütüncül temelleri nelerdir?
Holistik kaygı, beslenme, hayat kalitesi, ekran süresi, negatif düşünceler, negatif haberlere maruz kalmak,
uykunun kalitesi, çok fazla tolerans, kafein, sosyal izolasyon, öğün atlamak, düzensiz bir yaşam, şeker ve
paketli ürün tüketimi.

SİZ DE BU DUYGUDURUMU İLE BAŞA ÇIKMAKTA ZORLUK ÇEKİYORSANIZ,
GELECEK YAŞANTILARINIZIN KALİTESİ AÇISINDAN BİR UZMANDAN YARDIM ALMANIZ DAHA SAĞLIKLI OLACAKTIR.

YAZAN: PSİKOLOG MERVE DERİN ÖZPİNECİ

Yaygın anksiyete (kuruntu) bozukluğu

Kuşku, endişe ve korku gibi duygular insan deneyiminin doğal bir parçasıdır ancak hayatın içinde bu duyguların kontrolü bazı kişiler için çok zor olabilir. Yaygın anksiyete bozukluğu (YAB) sürekli endişe ve kaygı haliyle karakterize edilen zorlu bir durumdur. Bu durumda kaygı nedeni belirsizdir, kişinin zihnini tamamıyla kaplar, yaşamını yönlendirir ve normal işlevselliğini bozar. Bu bozukluk; bireylerin günlük işlevlerini, sağlığını, ilişkilerini etkiler ve yaşam kalitesinin olumsuz yönde etkiler. Kişiler her gün karşılaşabilecekleri olağan durumlarla ilgili bile aşırı endişeler hissederler. Örneğin; sağlık, iş performansı, aile üyelerinin güvenliği, ekonomik problemler, ev işleri gibi konular sürekli olarak zihinlerinde dolaşır. Genellikle bu kişiler içinde bulunduğu ruh halinin abartılı olduğunun farkındadırlar ancak hissettikleri duygu ve düşünceleri kontrol etmekte çok zorlanırlar. Bu durumla baş edemedikleri için de bazen hissedilen kaygının anormal olduğunu kabul etmek istemezle

Kaygı ne zaman patolojik olur?

Kaygı, insanlar için önemli bir işlevi olan doğal bir tepkidir. Temel olarak, kaygı vücudu potansiyel tehlikelere karşı uyarır ve korunmaya yardımcı olur. Vücutta “savaş ya da kaç” tepkisini tetikleyerek hızlı ve etkili bir şekilde tepki verme yeteneğini artırır. Adrenalin ve kortizol gibi hormonlar salgılanarak enerjiyi artırır, dikkati keskinleştirir ve refleksleri hızlandırır. Kaygı, odaklanma ve hedeflere ulaşma motivasyonunu ve performansı artırabilir. Örneğin; sınav kaygısı, bir öğrencinin daha iyi çalışması ve daha iyi performans sergilemesi için bir itici güç olabilir. Kaygı, yaygın anksiyete bozukluğunda olduğu gibi aşırı veya sürekli hale geldiğinde, kontrol edilemez bir hal aldığında, günlük yaşamı olumsuz etkilemeye ve kişinin işlevselliğini bozmaya başladığında bir sorun haline gelir. Olağan kaygı ve patolojik kaygı ayırımı için bu faktörler çok önemlidir.

Yaygın Anksiyete Bozukluğunun Belirtileri Nelerdir?

1) Sürekli endişe ve kaygı hissi

2) Kontrol edilemeyen düşünceler, içsel huzursuzluk ve gelecekle ilgili abartılı endişeler

3) Gerginlik, huzursuzluk ve sinirlilik

4) Uykusuzluk veya uyku problemleri

5) Konsantrasyon güçlüğü ve dikkat dağınıklığı

6) Yorgunluk ve halsizlik hissi

7) Kas gerginliği ve vücut ağrıları

8) İrritabilite (sinirlilik) ve huzursuzluk hissi

9) Mide bulantısı, sindirim sorunları veya baş ağrısı

10) Sürekli endişelerin gerçekleşmesiyle ilgili sürekli tetikte olma hali

11) Sosyal etkileşimlerden kaçınma veya endişe duyma

12) Gelecekle ilgili belirsizliklere karşı aşırı duyarlılık

Yaygın Anksiyete Bozukluğunun Tedavisi Nedir?

Yaygın anksiyete bozukluğunda genellikle bir kombinasyon tedavi yaklaşımı kullanılmaktadır. Psikoterapi, Bilişsel davranışçı terapi (BDT) en yaygın kullanılan terapi yaklaşımıdır. BDT bireyin düşünce kalıplarını, endişeyle başa çıkma stratejilerini ve kaygıya yol açan durumları değerlendirmesine yardımcı olur. Terapist, olumsuz düşünceleri ve davranışları tanımlamaya ve değiştirmeye yönelik teknikler kullanır. Yaygın anksiyete bozukluğunun tedavisinde antidepresanlar ve anksiyolitikler gibi ilaçlar kullanılabilir. Bu ilaçlar, kaygı düzeyini azaltmaya ve semptomları hafifletmeye yardımcı olur. Bu ilaçların bağımlılık yapıcı özellikleri yoktur. Doktor kontrolünde ve düzenli takibi yapılarak kullanılmalıdır. Yaygın anksiyete bozukluğu olan bireylerin stres yönetimi tekniklerini de düzenli uygulamaları çok önemlidir. Bu teknikler arasında nefes ve gevşeme egzersizleri, meditasyon, mindfulness (bilinçli farkındalık) ve yoga yer alır. Bu teknikler, kaygıyı azaltmaya ve rahatlama sağlamaya yardımcı olabilir. Tüm bunlara ek olarak sağlıklı yaşam tarzı değişiklikleri yaygın anksiyete bozukluğunun yönetiminde önemlidir. Düzenli uyku, sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz yapma, alkol ve kafein gibi kaygıyı artırabilecek maddelerin tüketimini sınırlama gibi değişiklikler, genel zihinsel ve fiziksel sağlığı iyileştirerek kaygıyı azaltmaya yardımcı olacaktır. Tedavi planı, tüm rahatsızlıklarda olduğu gibi kişiye özel hazırlanmalıdır. Her bireyin tedaviye yanıtı farklı olabilir bir kişiye uygun olan tedavi diğer bir kişi için uygun olmayabilir. Uygun tedavi, yönlendirme ve destekle birlikte yaygın anksiyete bozukluğu olan birçok insan semptomları yönetmeyi öğrenir ve bu durumun üstesinden gelmeyi başarırlar.

Psikolog Elçin Kaya Karataş

Haber Hürriyeti Gazetesi

Anksiyete ve Kaygı Bozukluğu

Anksiyete için bilgi mi arıyorsunuz? Anksiyete ve Kaygı Bozukluğu makalesine göz atın ve Anksiyete hakkında daha fazla bilgi edinin

Anksiyete ve kaygı bozukluğu günümüzde en sık rastlanan psikolojik rahatsızlıklardan biridir. Günlük yaşantımızda geleceğe dair bazı maddi ve manevi konulardan dolayı endişeler duyulabilir. Bu hayatın olağan akışı içinde normal karşılanır. Fakat bu endişe ve kaygıların dozunun artması durumu ve günlük yaşantıyı etkileyecek hale gelmesi anksiyete belirtisidir.

Anksiyete Nedir?

Anksiyete anlam olarak aynı ifadeyi içeren kaygı bozukluğu, kişiyi önüne geçilmez bir endişe haline
sokarak korku yaşamasına sebep olur. Kişinin panik atak krizi geçirmesine sebebiyet verebilir. Kişi bu yaşadığı duygu değişikliği sebebiyle gündelik işlerini yapmakta zorlanarak kişisel bakımını bile yapmak istemez hale gelebilir. Yönetilmesi ve kontrol edilmesi zor bir durum olan anksiyete çocukluk ergenlik ve hatta yaşlılık döneminde de ara sıra kendini gösterebilir.

Anksiyete kendi içinde bazı türlere ayrılmıştır. Bunlar genelleştirilmiş anksiyete bozukluğu, panik atak,sosyal anksiyete bozukluğu, belirli fobiler, agorafobi, ayrılık kaygısı, seçici dilsizliktir. Bu ayrımın sebebihepsinin tetikleyici faktörünün farklı olmasındandır.

Anksiyete Belirtileri Nelerdir?

Aslında kaygılar bizi hızlı karar verme ve gelecek hakkında yönlendirme açısından önemli duygulardır. Beynin strese tepki vermesi olarak kabul edilen kaygı bir çeşit uyarı mekanizmasıdır. Toplumun yüzde 18’lik kısmı kaygı bozukluğu ile mücadele etmektedir.

Anksiyete belirtileri sürekli olarak kendini huzursuz ve panik halinde hissetmek olduğu söylenebilir.
Bunun yanında nefes darlığı, ağız kuruluğu, sürekli kötü bir olay olacakmış gibi hissetme, hızlı kalp atışı, aşırı terleme, ellerde titreme, hazımsızlık, kabızlık problemleri, uyku bozuklukları, odaklanma ve konsantrasyon bozuklukları olduğu söylenebilir.

Anksiyete bozukluğu belirtileri olarak sayılan sorunlardan aynı anda en az 5 tanesini yaşadığınızı
düşünüyorsanız bir uzmana danışmanız gerekebilir. Tedavi edilmezse kişiyi daha da zor bir duruma ve çıkmaza sürükleyebilir.

Anksiyete Neden Olur?

Anksiyete bozukluğu yıllardır üzerinde yapılan çalışmalara rağmen nedeni tam olarak bilinmeyen bir hastalıktır. En başta genetik faktörler olarak belirlense de çevresel faktörlerin de etkisi vardır. Anksiyete neden olur? Sorusuna en genel yanıt olarak beyindeki kaygı ve duyguları kontrol eden bölümün hatalı bağlantısıyla alakalı olabilmesidir. Çocukluktan gelen travmalar, cinsel istismar, taciz, ihmal edilme, yakın birinin ölümü, kaza geçirilmesi gibi durumlar da anksiyete-kaygı bozukluğunun oluşmasına sebebiyet verebilir.

Ayrıca fiziksel sağlık sorunları yaşayanlar da bu rahatsızlıktan muzdarip olabilir. Kalp, şeker, tansiyon, tiroit ve şeker hastalıkları da anksiyetenin ortaya çıkma riskini tetikleyebilir. Düzenli kullandığınız bazı ilaçların yan etkisi de anksiyeteye neden olabilir. Madde bağımlılığı, düzenli alkol tüketimi, tütün ürünlerinin kullanımı, özgüven eksikliği, sürekli olumsuz düşünceler anksiyete riskini arttıran faktörlerdendir.

Anksiyete Krizi Nedir?

Anksiyete erkeklere oranla kadınlarda daha sık görülen bir rahatsızlıktır. Aşırı koruma ile büyütülen
çocuklarda ileriki yaşlarda görülebildiği gibi çok fazla sindirilmiş ve alay konusu olmuş bireylerde de
anksiyeteye rastlanır. Anksiyete krizi diğer adıyla anksiyete atağı endişe ve kaygı durumunun şiddetli olarak hissedildiği halidir. Bu krizler kişinin yaşam kalitesini düşürdüğü için iş hayatını, aile hayatını olumsuz etkiler.

Anksiyete krizi başladığında daha sık nefes alıp verme gerçekleşir. Nabız hızlanır, terleme ve ellerde titreme meydana gelir. Vücut gerginleşir ve göğüs ağrısı hissedilebilir. Yüksek stres anlarında ortaya çıktığı gibi kişinin kendi alınganlığı sebebiyle de bu krizi yaşaması muhtemeldir. Daha çok detaycı, kuralcı, mükemmeliyetçi karakter yapısında olanlar bu atağı geçirirler.

Çabuk sinirlenme, huzursuz ve gergin hissetme, saldırganlık eğilimi gösterme gibi durumlar Anksiyete krizinin bir diğer belirtileridir. Bu durumu yaşayanlar için anksiyete krizi nasıl geçer? Sorusunun yanıtı öncelikle bir uzman ile görüşme sağlanabilir.

Kriz anında kişinin sakin kalmaya çalışması olduğu yerde durup yavaş ve derin nefes egzersizleri yapması bu krizin kolay atlatılmasına faydası olacaktır.

Yürüyüş ve spor yapmak, sosyalleşmek, bir hobi ile ilgilenmek, yoga yapmak, kısa seyahatlere çıkmak ve zihninizi kötü düşünce ve endişelerden uzaklaştırmak anksiyete krizine girme olasılığını ve sıklığını azaltacaktır. Sağlıklı beslenmek, sigara ve alkolden uzak durmak ataklarınızın daha hafif atlatılmasına ve daha kısa sürmesine faydası olacaktır.

Anksiyete Tedavisi

Anksiyete tanısı mutlaka alanında uzman tarafından konulmalıdır. Anksiyete belirtilerini
gösteriyorsanız bir uzman ile görüşerek durumunuz hakkında bir uzman desteği alabilirsiniz.
Anksiyete tedavisi görürken uzman ile sürekli iletişim halinde olmak ve sürecin size nasıl geldiğini belirtmek tedavi süreci için önemli bir durumdur.

Hayatımızın Parçası Olan Anksiyete

Anksiyete için bilgi mi arıyorsunuz? Hayatımızın Parçası Olan Anksiyete makalesine göz atın ve Anksiyete hakkında daha fazla bilgi edinin

Anksiyete, bir olay ya da durum karşısında beklentinin olumsuz olarak hem zihinsel hem de fiziksel olarak hissetmek veya yaşamaktır. Zihinsel olarak, endişe verici ve çoğu düşüncelerde olumsuz bir takın kalıp cümleler ve fiziksel olarak ise vücudun bu uyaranlara karşı verdiği tepkidir. Bazı bu olumsuz sonuçların beklentisindeki korku, gerginlik hızlı kalp gibi fiziksel duyumlar rahatsızlık için tasarlanmıştır. Bu tür fiziksel tepkiler bilinmeyen bir tehlikeye karşı korunmamızı sağlar. Bu yüzden ara sıra yaşanan kaygılar doğal karşılanır. Kaygı insanların geleceği öngörmesine sahip olma olarak da söyleyebiliriz.

Kaygı, dikkat çekmek ve önemsediğiniz şeyleri korumak için gerekli değişiklikleri yapmanız için sizi teşvik etmek içindir. Ancak bu iş, okul gibi hayatınızı zorlaştıracak hale geldiğinde günlük yaşamınızı sekteye uğratabilir. Bunu devamlı olarak yaşayan kişilerde depresyon görülme olasılığı fazladır. Özellikte çocukluk travmaları ve ailelerin tutumu kaygıya karşı savunmasız bırakabiliyor. Kaygı aynı zamanda bizi dinç ve uyanık tuttuğu için tamamen ortadan kaldırmak istediğimiz bir durum değildir. Tedavi, kaygıyı yönetebilir olması için uzman desteği alınabilir.

Anksiyete Nasıl Anlaşılır?

  • Zihinde sonsuz endişe ve olumsuz düşünce devamlılığı
  • Vücutta genel sıçrama ve titremeden
  • Kulak çınlamasına
  • Nefes darlığına
  • Kalp çarpıntısı

Anksiyete Nasıl Tedavi Edilir?

Hastaların güvenli bir şekilde ve kademeli olarak korkularına maruz kaldıkları, böylece artık onlardan kaçmadıkları maruz bırakma terapisi, kaygı için davranışsal tedavilerin çoğunun önemli bir parçasıdır.

Aynı zamanda yaşam tarzı değişiklikleri, kaygının uzun vadeli yönetiminde önemli bir rol oynar. Egzersiz, derin nefes alma ve meditasyon programlarının tümü, bozukluğun çok spesifik yönlerini hedefler.