Kelly, EBRD’nin “Bölgesel Ekonomik Görünüm” raporunun yayımlanmasının ardından AA’ya yaptığı açıklamada, Türk ekonomisinin bu yıl yüzde 2,5, gelecek yıl ise yüzde 3 büyüme kaydetmesinin beklendiğini bildirdi.
Şubat ayında meydana gelen depremlerin etkisiyle bu yıl için Türkiye’nin büyüme tahminini 0,5 puan düşürerek yüzde 2,5’e revize ettiklerini aktaran Kelly, deprem bölgelerindeki yeniden yapılanma faaliyetleri nedeniyle ekonomik büyümenin gelecek yıl artmasının beklendiğini kaydetti.
Türkiye’nin enflasyon görünümüne de değinen Kelly, ülkede enflasyonun geçen yılın ekim ayındaki seviyelerinden yüzde 40’lı seviyelere gerilediğini hatırlattı. Kelly, “Türk lirasında büyük bir şok veya aşırı değer kaybı yaşanmaması koşuluyla ülkede enflasyonun yıl sonuna kadar biraz daha düşmesini bekliyorum.” dedi.
“Enflasyonun yüzde 35 civarında gerçekleşmesini bekliyoruz”
Roger Kelly, resmi olarak ülkelerin enflasyon oranlarına ilişkin tahmin yapmadıklarını ancak Türkiye’de enflasyonun bu yılın sonunda yüzde 35 civarında gerçekleşmesini beklediklerini kaydetti.
Kelly, Türkiye’nin önümüzdeki dönemde enflasyon cephesindeki olası performansının büyük oranda Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra izlenecek politikalara bağlı olacağını vurguladı.
Depremlerin yarattığı maddi kaybın yaklaşık 100 milyar doların üzerinde olduğunun tahmin edildiğini aktaran Kelly, “En son teknik standartlara göre inşa edilecek yeni binalar kesinlikle depremlere karşı çok daha iyi bir direnç sağlayacaktır. Bu da gelecekte olası bir doğal afet durumunda daha az kayıplara yol açacaktır.” dedi.
Yaşanan deprem felaketlerinin ardından kentsel dönüşüm ve güçlendirme faaliyetlerinin artmasının beklendiğini kaydeden Kelly, yeniden yapılanma faaliyetinin, deprem nedeniyle oluşan çıktı kaybının büyük kısmını dengelemesini ve gelecek yıl ekonomik büyümeye yaklaşık yarım puanlık bir katkıda bulunmasını beklediklerini söyledi.
Türkiye’nin dış mali yükümlülüklerinin temel endişe kaynağı olarak görüldüğünü ifade eden Kelly, “Türk bankacılık sektörü aslında küresel finansal koşullardaki değişikliklere karşı oldukça dirençli.” ifadesini kullandı.
Kelly, Türk bankacılık sektörüne ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
“Türk bankaları, 2018’deki Türk lirası krizinden bu yana dış borçlanma seviyelerini önemli ölçüde azalttı. Halihazırda öncelere kıyasla çok daha iyi durumdalar. Bankaların dış borçları, geçen yılın sonu itibarıyla yaklaşık 60 milyar dolar hacmindeydi. Bu, 2017 yılında yaklaşık 100 milyar dolar hacminde bulunuyordu.”
“Türk bankalarının net yabancı varlık pozisyonları iyileşti”
EBRD Bölgesel Başekonomisti Kelly, Türk bankalarının dış borçlanma seviyelerinin gelişmekte olan ülkelerdeki emsallerine son derece yakın olduğunu belirterek, Türk bankalarının net yabancı varlık pozisyonlarının önemli ölçüde iyileştiğini, kredi/mevduat oranlarının da son 10 yılın en düşük seviyesine ulaştığını kaydetti.
Kelly, “Bankalar, dış finansal yükümlülüklerinin azalması nedeniyle Türk lirasındaki olası sert düşüşlere ve sıkı dış finansman koşullarına karşı daha az hassas durumda. Ayrıca, Türk bankalarının likidite tamponları da daha iyi durumda. Son 10 yılda ilk kez bankaların Döviz cinsi likiditeleri, kısa vadeli dış borçların üzerinde seyrediyor.” ifadelerini kullandı.
Kelly, Türkiye’de son dönemde keşfedilen doğal gaz rezervlerinin, ülkenin enerji ithalatı ve dolayısıyla cari açığının azaltılmasına katkıda bulunacağına işaret etti.
“Lira kriziyle karşılaşma ihtimali oluşabilir”
Türkiye’nin yakın gelecekte uygulayacağı ekonomi politikalarının son derece önemli olduğunu vurgulayan Kelly, şunları kaydetti:
“Risklerin küçümsenmemesi gerektiğini düşünüyorum. Bence yanlış politikalar benimsenirse Türkiye’nin bir lira kriziyle karşı karşıya kalma ihtimali her zaman oluşabilir. Bu da ülkede ve bankacılık sisteminde krize neden olabilir. Ancak çoğu analistin doğru politika ortamıyla Türkiye ekonomisinin gelişmekte olan piyasadaki emsallerinden daha iyi performans gösterme potansiyeline sahip olduğu konusunda hemfikir olduğunu düşünüyorum.”