Beden İmajı Nedir?

Psikoloji için bilgi mi arıyorsunuz? Beden İmajı Nedir? makalesine göz atın ve Psikoloji hakkında daha fazla bilgi edinin

Kişinin kendisi hakkında sahip olduğu zihinsel temsil, gerçekte nasıl göründükleri ile ilgili olabilen veya olmayabilen vücut imajlarıdır. Birinin ebeveynlerinin görüşleri, diğer erken deneyimleri, duygular veya ruh halleri gibi içsel yönleri ve diğer etmenler, kişinin bedenine ilişkin algısını değiştirebilir. Olumsuz beden imajının şiddetli bir biçimi olan beden dismorfik bozukluğu, kişinin görünüşündeki küçük veya algılanamayan bir kusura karşı aşırı bir saplantı ile karakterize edilir.

Küçük yaşlardan itibaren beden imajımızı oluşturmaya başlarız. Küçükken, etrafımızdaki tüm mesajları emen küçük süngerler gibiyizdir. Bu sinyaller dünyayı, diğer insanları ve kendimizi nasıl gördüğümüzü etkiler.

Gençken bazen etrafımızdakilerden veya duyduğumuz şeylerden net mesajlar alırız. Örneğin, aile üyelerinizin sizin veya diğer insanların görünümü hakkında yaptığı yorumlar, sonuç olarak neyin arzu edilen veya istenmeyen bir fiziği betimlediğine dair fikirlerinizin oluşumunu etkilemesi mümkündür.

Çocuklar ayrıca medyadaki bilinçdışı mesajlara ve diğer dolaylı mesajlara karşı hassastır. Örneğin, bir televizyon programında, tüm popüler çocuklar belirli bir vücut tipine sahipken, kötü ya da popüler olmayan çocuk kilolu olarak tasvir edilebilir. Bu, daha büyük bir vücuda sahip olmanın istenmediğini ifade etmenin bir yoludur.

Olumsuz Beden İmajının Etkileri

Bir kişinin okuldaki veya profesyonel kariyerindeki performansı, ilişki tatmini ve genel yaşam kalitesi, olumsuz bir beden imajına sahip olmaktan etkilenebilir. Kişi sıklıkla bacaklar, göğüsler veya burun gibi belirli bir özelliğe odaklanabilir. Ancak, bu iddia edilen kusur diğer insanlar tarafından görülmez. Kişinin kendi bedeni hakkındaki bu tür olumsuz düşünceleri, bireylerin işlevsiz bir şekilde bir ‘kusur’a odaklanmasına neden olur, hatta bazıları sık sık kozmetik cerrahlara gidebilirler.

İnsanlar genellikle beden imajı kaygısı sebebiyle vücudun hayati işlevini gözden kaçırırlar, ancak vücudumuz aynı zamanda başka birçok hayati amaca hizmet eder ki bu çok daha önemlidir.

Vücudunuzun sizin için başarabileceği her şeyi düşünün. Vücudunuzun her bir parçasına teşekkür edin. Sevdiğiniz insanları kollarınızda tutabilir misiniz? Bacaklarınız sizi gideceğiniz yerlere taşıyor mu? Bir şeylere dokunmak için ellerinizi kullanabiliyor musunuz? Hayatınız boyunca size yardımcı olduğu tüm yollar için vücudunuza bir teşekkür gönderin.

Beden imajıyla mücadele eden birini nasıl destekleyebilirsiniz?

Bir kişiyi ne kadar güçlü bir şekilde etkilediğine bağlı olarak, olumsuz beden imajının üstesinden gelmek zor olabilir. Arkadaşınızı duygularını ifade etmesi için teşvik edin, ancak görünüşleri veya kiloları ile ilgili herhangi bir eleştiriden kaçının. Ayrıca arkadaşlarınızla sağlıklı beslenme ve egzersiz gibi yapıcı faaliyetler için bir araya gelebilirsiniz. Arkadaşlarınıza onları nasıl göründükleri için değil, onları oldukları gibi sevdiğinizi söylemeyi unutmayın. Arkadaşınızı dış görünüşünden ötürü övmek de yanlış bir şey olmasa da görünüşüyle hiçbir ilgisi olmayan şeylere dikkat etmek bazen daha faydalı olabilir. Örneğin, arkadaşınıza mizah

anlayışı, cesareti, zekası veya harika karakteri hakkında iltifat edebilirsiniz. Bir kişinin karakter özelliklerine daha fazla vurgu yaparak, dikkati onun dış görünüşünden uzaklaştırabilirsiniz.

Sosyal fobi

Sosyal fobi, toplum önünde konuşma veya başkalarıyla etkileşim kurma gibi sosyal durumlarda aşırı endişe ve korku hissiyle karakterize edilen bir anksiyete bozukluğudur. Bu durum, bireylerin günlük yaşamlarını olumsuz etkileyebilir, sosyal etkileşimlerini sınırlayabilir ve iş/okul performansını düşürebilir. Sosyal fobi genetik yatkınlık, çocukluk dönemi travmaları ve kişilik özellikleri gibi çeşitli faktörlerle ilişkilendirilebilir. Tedavi seçenekleri arasında psikoterapi, ilaç tedavisi ve sosyal beceri eğitimi bulunur. Tedavi ile sosyal fobinin semptomları hafifletilebilir ve bireyin yaşam kalitesi artırılabilir.

Sosyal Fobi: İçsel Korkuların Dışavurumu Giriş Sosyal fobi, toplumun önünde konuşma yapma, başkalarıyla etkileşim kurma veya bir grup içinde olma gibi sosyal durumlarda aşırı endişe ve korku hissiyle karakterize edilen yaygın bir anksiyete bozukluğudur. Sosyal fobisi olan bireyler, genellikle kendilerini eleştirel bir şekilde değerlendiren, başkalarının onları olumsuz bir şekilde değerlendireceğine inanan ve bu nedenle sosyal durumlardan kaçınmaya çalışan insanlardır. Bu makalede, sosyal fobiye ilişkin belirtiler, nedenleri, etkileri ve tedavi seçenekleri üzerinde durulacak. Belirtiler Sosyal fobisi olan bireyler, sosyal durumlarla ilişkili belirli belirtiler yaşayabilir. Bunlar arasında aşırı terleme, kızarma, titreme, kalp çarpıntısı, nefes darlığı, mide bulantısı ve baş dönmesi gibi fiziksel belirtiler yer alabilir. Aynı zamanda yoğun bir endişe ve korku hissi, olumsuz bir değerlendirme korkusu, utanma veya rezil olma endişesi, başkaları tarafından eleştirilme korkusu gibi psikolojik belirtiler de gözlemlenebilir. Bu belirtiler, bireyin günlük yaşamını olumsuz etkileyebilir, sosyal etkileşimlerini sınırlayabilir ve iş veya okul performansını düşürebilir. Nedenleri Sosyal fobinin tam nedenleri tam olarak bilinmemekle birlikte, birçok faktörün bir araya gelmesi sonucunda ortaya çıktığı düşünülmektedir. Genetik yatkınlık, çocukluk dönemindeki travmatik deneyimler, sosyal beceri eksikliği ve olumsuz sosyal deneyimler gibi faktörler sosyal fobi gelişimine katkıda bulunabilir. Ayrıca, yüksek bir stres seviyesine sahip olma, düşük özgüven, mükemmeliyetçilik ve olumsuz düşünce kalıpları gibi kişilik özellikleri de sosyal fobinin ortaya çıkmasında etkili olabilir. Etkileri Sosyal fobisi olan bireylerin günlük yaşamı üzerinde çeşitli etkileri olabilir. Sosyal etkileşimlerden kaçınma, sosyal izolasyona ve yalnızlığa yol açabilir. Bu durum, kişilerarası ilişkilerin zayıflamasına ve sosyal destek aktarılmasının zorlaşmasına neden olabilir. Sosyal fobi, iş ve eğitim performansını olumsuz etkileyebilir. Sosyal durumlardan kaçınma, toplum önünde konuşma yapma veya sunum gibi sosyal becerilerin geliştirilememesine yol açabilir. Sosyal fobisi olan bireylerde depresyon, düşük özgüven, düşük kendine değer verme ve intihar düşünceleri gibi diğer ruh sağlığı sorunları da sıkça görülebilir.

Tedavi Seçenekleri

Sosyal fobi tedavisi, bireyin yaşam kalitesini iyileştirmek ve sosyal etkileşimlerdeki sıkıntıları azaltmak için önemlidir. Tedavi genellikle psikoterapi ve bazen ilaç tedavisi kombinasyonu şeklinde uygulanır. Kognitif-davranışçı terapi (KDT), sosyal fobinin tedavisinde en yaygın kullanılan terapi yaklaşımlarından biridir. KDT, bireyin olumsuz düşünce kalıplarını tanımasına, sorgulamasına ve değiştirmesine odaklanır. Sosyal beceri eğitimi, bireye sosyal etkileşimlerde daha rahat olabilmesi için pratik yapma fırsatı sunar. Ayrıca, ilaç tedavisi, sosyal fobinin semptomlarını hafifletmek için bazen kullanılabilir.

Sonuç

Sosyal fobi, birçok insanın yaşadığı ancak tedavi edilebilen bir anksiyete bozukluğudur. Belirtileri ve etkileri, bireyin günlük yaşamını olumsuz etkileyebilirken, uygun tedavi yöntemleriyle kontrol altına alınabilir. Tedavi süreci, bireyin yaşam kalitesini artırmak, özgüvenini güçlendirmek ve sosyal etkileşimlerde daha rahat hissetmesini sağlamak için önemlidir. Sosyal fobinin üstesinden gelmek için uzmana başvurmak, destek almak ve tedavi seçeneklerini değerlendirmek önemlidir. Unutmayın, sosyal fobi tedavi edilebilir ve her birey, sağlıklı ve mutlu bir sosyal yaşam sürdürebilir.

Psikolojik sağlamlık nedir?

Bireyin doğuştan getirdiği özelliklerine sonradan eklediği yaşamsal beceriler kişinin psikolojik sağlamlılığını oluşturur.

Bireyin doğuştan getirdiği özelliklerine sonradan eklediği yaşamsal beceriler kişinin psikolojik sağlamlılığını oluşturur.

DUYGU

Hissettiğimiz şeyler ve bunlara verdiğimiz anlam bizim iyi ya da kötü duyguda olmamıza neden olur. Yaşadığımız her duygu normaldir.

Üzüntü, utanma, heyecan, kızgın olmak, keyiflilik gibi duygular yaşamımızda her zaman vardır.

TÜM DUYGULAR BİR BÜTÜNDÜR…

Hep mutlu olma halini beklemek hayali bir düşüncedir. Yaşantımızda tüm duygular birliktedir. Her insanın canının yandığı, olumsuz duygular hissettiği durumlar vardır.

Olumlu ve olumsuz duygularla hayat bir bütündür.

Olumsuz yaşantılar, duygular ve stresörler psikolojik dayanıklılığımızı olumsuz etkiler. Yaşanılan olumsuz durumlara uyum ve yeniden düzenleyebilme gücü kişinin psikolojik sağlamlılığı ile doğrudan ilişkilidir.

PSİKOLOJİK SAĞLAMLILIĞI ARTTIRMAK İÇİN

Başımıza gelen olumsuz duygulardan daha çabuk uzaklaşıp, olumlu duygular hissedebilmemiz için yapmamız gerekenler vardır. Bunlar hem psikolojik hem fizyolojik hem de zihinseldir.

*Arkadaşlık ve aile ilişkilerini güçlendirmek

*Yardıma ihtiyacı olanlara yardım etmek ve sizin de ihtiyacınız olduğunda yardım istemek

*Öncelikle öz şefkatinizi geliştirmek ve çevrenizdekilere de şefkatle yaklaşabilme yollarını öğrenmek (sarılmak-dertleşmek-

FİZİKSEL SAĞLAMLILIĞI ARTTIRMAK için

*Sağlıklı beslenmemiz gerekir.

*Sebze, meyve ve et grubundan yeterince yemek

*Bol sıvı tüketmek (gazlı ve asidik olmayan)

Yeterince uyumak

*Sportif faaliyetleri yaşantıdan eksik etmemek

ZİHİNSEL SAĞLAMLILIĞI ARTIRMAK İÇİN

*OLUMLU DÜŞÜNÜN

*Problemlerin varlığını yok saymadan ama çözüm yolunun da olduğu gerçeğini unutmadan sorunlara bakın.

*Mizah ile sorunlara farklı bakış geliştirin.

*Zihinsel şefkati geliştirin (film- müzik- kitap…)

*GELECEK İLE İLGİLİ HAYALLER

Hayaller geleceğimizi şekillendirir. Hayal kurmaktan vazgeçmeyin ve gerçekleşmesi için çaba gösterin.

KENDİNİZİ TÜM DUYGULARLA BİRBÜTÜN OLARAK SEVİN

Yetersiz kaldığınızı hissettiğiniz tüm durumlarda bir uzman yardımı almaktan kaçınmayın.

Psikolog İlknur Demirtaş

Dehb’nin akademik başarıya etkisi: tedavi edilmediği takdirde ne kadar olumsuzdır?

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite sorunlarıyla nasıl başa çıkarız, olumsuzlukları nelerdir?

DEHB’nin Akademik Başarıya Etkisi: Tedavi Edilmediği Takdirde Ne Kadar Olumsuzdır?

DEHB (Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu), özellikle çocuklarda görülen yaygın bir nörogelişimsel bozukluktur. Bu rahatsızlık, çeşitli semptomlarla kendini gösterir ve birçok yaşam alanına olumsuz etkiler yapabilir. Bu semptomlar arasında dikkat eksikliği, hiperaktivite, impulsivite, uyku problemleri ve öğrenme güçlükleri yer alır.

DEHB, özellikle okulda öğrenme sürecini etkiler. Çünkü çocukların derse odaklanma, bilgileri işleme ve hatırlama yeteneği azalabilir. Bu durum aynı zamanda sınavlarda da başarısızlıkla sonuçlanabilir. Eğer DEHB tedavi edilmezse, bu rahatsızlık olumsuz sonuçlara yol açabilir.

DEHB olan öğrenciler, öğrenme sürecinde çeşitli zorluklarla karşılaşırlar. Ders esnasında odaklanmakta zorlanan öğrenciler, verilen ödevleri yapmak veya testlerde başarılı olmakta da güçlük çekerler. Bu durum, öğrencilerin motivasyonlarının düşmesine ve okuldan kopmalarına neden olabilir. Ayrıca, öğrenme güçlükleri olan öğrenciler öğrenme bozukluğu ya da zeka geriliği ile karıştırılabilir.

DEHB tedavi edilmediği takdirde, olumsuz sonuçlar ortaya çıkabilir. Okulda başarısızlık, düşük özgüven, düşük sosyal uyum, iletişim problemleri ve davranış bozuklukları gibi sonuçlarla karşılaşılabileceği gibi, uyuşturucu ve alkol bağımlılığı gibi daha ciddi sonuçlar da olabilir. Öte yandan, uygun tedavi yöntemleriyle, DEHB’li bir öğrencinin başarılı olması mümkündür.

Sonuç olarak, DEHB’nin akademik başarıya etkisi oldukça yüksektir ve tedavi edilmediği takdirde olumsuz sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle, DEHB olan öğrencilerin zamanında teşhis edilmesi ve uygun tedavi yöntemlerinin uygulanması oldukça önemlidir.

DEHB’nin Tanımı ve Belirtileri

DEHB, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olarak da bilinir ve çocuklarda sıkça görülen bir tıbbi durumdur. Bu bozukluğa sahip olan çocuklar genellikle davranışlarında hiperaktivite, dikkat eksikliği ve dürtü kontrolü problemleri yaşarlar.

DEHB’nin belirtileri arasında, dikkatsizlik, kolay sıkılma, sabırsızlık, konsantrasyon zorluğu, dürtüsellik, organizasyon problemleri ve unutkanlık yer alır. Bu belirtiler, özellikle okulda ve akademik başarıda büyük bir engel haline gelebilir.

DEHB’nin tanımı, DSM-5’te (Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı) açıklanmıştır. Tanı, bir dizi test, gözlem ve görüşmelerden sonra uzman bir doktor tarafından konulur.

DEHB’nin belirtileri genellikle 7 yaşından önce başlar ve çoğu zaman ergenlik dönemi boyunca devam eder. Tedavi edilmediği takdirde, DEHB çocukların akademik başarısını ve gelecekteki yaşamlarını etkileyebilir.

DEHB genellikle nedenleri tam olarak bilinmeyen bir durumdur, ancak beyindeki kimyasal dengesizliklerin rol oynayabileceği düşünülmektedir. Tedavi seçenekleri arasında, ilaç tedavisi, bilişsel davranış terapisi, ebeveynlik eğitimi ve öğretmen eğitimi yer alır.

DEHB, tedavi edilmediği takdirde çocukların akademik performansını olumsuz etkileyebilir. Bu, okulda düşük notlar almak, ödevleri tamamlamakta zorluk çekmek ve sınıf tekrarı yapmak gibi sonuçlar doğurabilir. Etkileri öğrencilerin sadece okul hayatını değil, aynı zamanda sosyal hayatlarını da etkileyebilir.

DEHB’nin Akademik Başarıya Etkisi

DEHB, birçok alanda olduğu gibi özellikle akademik başarı üzerinde de olumsuz etkileri olan bir rahatsızlıktır. Bu rahatsızlığı olan çocuklar, özellikle derse odaklanma ve bir işi sonuna kadar tamamlama konularında zorluk çekebilirler. Bu da eğitim sürecinde başarı oranlarının düşmesine sebep olur.

DEHB’nin akademik başarıya olan etkisi, özellikle dikkat eksikliği kaynaklı zayıf öğrenme becerileri nedeniyle ortaya çıkar. Bu çocuklar genellikle derslere odaklanamazlar veya okuma ve yazma becerilerinde zorluk çekerler. Ayrıca sınav sırasında ya da ödev sürecinde problem yaşayabilirler. Tüm bu faktörler, genel olarak düşük notlar ve başarısızlıkla sonuçlanabilir.

DEHB’nin akademik başarıya etkisi özellikle ilköğretim çağındaki çocuklarda daha belirgindir. Bu yaş grubundaki çocuklar öğrenme sürecinde birçok beceri kazanırlar ve bu rahatsızlık bu becerileri olumsuz yönde etkiler. Ancak çocuklar büyüdükçe, kendilerini daha iyi tanırlar ve DEHB’leriyle başa çıkmak için farklı yollar keşfedebilirler.

Bu nedenle, DEHB olan çocukların eğitim sürecinde daha fazla desteklenmeleri gerekmektedir. Özel eğitim programları, öğretmenler ve ebeveynlerin daha fazla işbirliği yaparak, bu çocukların akademik başarıları artırılabilir.

DEHB’si Olanların Eğitim Sürecinde Karşılaştığı Sorunlar

DEHB’si olan çocukların eğitim süreci, dikkat eksikliği, hiperaktivite ve dürtüsellik nedeniyle oldukça zordur. Bu durum, öğretmenlerin dikkatlerinin dağılmasına ve öğrenme sürecindeki hızlarının yavaşlamasına neden olabilir. Sınıf içi davranış problemleri yaşanabilir ve bu, diğer öğrencileri de olumsuz etkileyebilir.

DEHB’si olan çocuklar, ödevlerini tamamlama konusunda zorlanabilirler. Zira işin zor kısmı olan odaklanma ve dikkat süresini uzun tutma konusunda sıkıntı yaşayabilirler. Buna ek olarak, hiperaktivite sürecinde istemsiz kalkıp hareket etme ihtiyacı hissedebilirler ve bu da onların ödev yerine oynamayı seçmelerine neden olabilir.

DEHB’si olan çocukların öğrenme stilleri de oldukça farklıdır. Kimi öğrenciler, görsel materyaller ile öğrenirken, kimileri de diğerlerine göre daha fazla pratik yaparak öğrenirler. Öğretmenlerin bu farklı öğrenme stillerini anlamaları ve çocukların ihtiyaçlarına göre öğretim yöntemleri belirlemeleri gerekmektedir.

Sonuç olarak, DEHB’si olan çocukların eğitim sürecinde bir dizi sorunla karşı karşıya kalabilirler. Ancak, bu sorunların üstesinden gelmek mümkündür. Öğretmenlerin, çocukların ihtiyaçlarına göre öğretim yöntemleri belirlemeleri ve ailelerin desteği ile bu süreç daha kolay hale gelebilir.

DEHB’nin Olumsuz Etkileri

DEHB’nin olumsuz etkileri birçok alanda görülebilir. Özellikle de çocukların akademik başarısını olumsuz etkileyen bir durumdur. DEHB’si olan çocuklar, derslerine odaklanmakta zorluk yaşarlar ve ödevlerini tamamlama konusunda da sorun yaşayabilirler. Bunun yanı sıra, sınıf içinde dikkatlerini dağıtıcı davranışlar sergiledikleri için sınıf ortamında da problem yaşayabilirler.

DEHB, sosyal yaşamı da olumsuz etkileyebilir. Çocuklar arkadaşları ile iletişim kurmakta zorluk çekebilir ve arkadaşlık ilişkileri konusunda da sorunlar yaşayabilirler. Bu nedenle, DEHB’si olan çocukların psikolojik ve sosyal açıdan da desteklenmesi gerekmektedir.

DEHB’nin olumsuz etkileri sadece çocukluk dönemini değil, ilerleyen yaşlarda da görülebilir. DEHB’si olan çocuklar, yetişkinlik döneminde de sorunlar yaşayabilirler. Özellikle, iş yaşamında konsantrasyon problemi yaşayabilirler ve iş performansları olumsuz etkilenebilir.

DEHB’nin olumsuz etkileri konusunda farkındalık yaratmak önemlidir ve DEHB’si olan çocukların erken teşhis ve tedavi edilmesi gerekmektedir. DEHB’nin tedavi edilmediği takdirde ne kadar olumsuz sonuçlara yol açabileceği hakkında bilgi sahibi olarak, çocukların psikolojik ve sosyal açıdan desteklenmesi gerektiğini unutmamalıyız.

DEHB’nin Tedavisi

DEHB tedavisi genellikle uzman hekimler tarafından ilaç ve terapi yöntemleri kullanılarak yapılır. İlaç tedavisi, özellikle DEHB semptomlarına neden olan dopamin ve noradrenalin gibi sinir iletiminde rol oynayan kimyasalların düzenlenmesine odaklanır. İlaçlar genellikle çocukların öğrenme ve dikkatini artırmaya yardımcı olan uyarıcılar içerir. Ancak, ilaç tedavisi her zaman faydalı olmayabilir ve yan etkileri olabilir.

Bununla birlikte, terapi yöntemleri de DEHB tedavisinde önemli bir rol oynar. Kognitif davranışçı terapi, aile terapisi ve davranış terapisi, DEHB semptomlarını yönetmeye yardımcı olabilir ve çocukların sosyal ve akademik işlevselliğini artırabilir. Birçok ebeveyn, ilaç tedavisinin yanı sıra terapi seanslarına da katılmalarını önerir.

DEHB tedavisinin en iyi sonuçları, hastalığın erken tanısı ve tedaviye başlama ile elde edilir. Tedavi edilmeyen DEHB’nin, çocukların okul başarısını olumsuz yönde etkileyeceği ve diğer davranış problemlerine yol açabileceği bilinmektedir. Bu nedenle, DEHB’si olan çocukların tedavi için yardım alması ve uygun tedavi yöntemleri seçilmesi oldukça önemlidir.

İlaç Tedavisi

DEHB tedavisinde kullanılan ilaçlar, beyindeki kimyasal dengesizlikleri düzenleyerek belirtileri azaltmaya çalışır. Dikkat eksikliği, hiperaktivite, zayıf dürtü kontrolü veya anksiyete gibi belirtileri azaltmak için kullanılan birçok ilaç mevcuttur. Bunlar arasında stimülanlar ve non-stimülanlar yer alır.

Stimülanlar, ADHD tedavisinde en sık kullanılan ilaç sınıfıdır. Bu ilaçlar beyinde dopamin ve norepinefrin adı verilen kimyasalları arttırarak etki eder. Bu beyin kimyasalları, dikkatin toplanması, hiperaktivitenin düzenlenmesi ve dürtü kontrolünde yardımcı olur. Non-stimülanlar ise, dapoksetin gibi unutkanlık, dürtü kontrolünü arttırarak ve zayıf koordinasyon belirtilerini azaltarak etki eder.

İlaç tedavisi, DEHB belirtilerini büyük ölçüde azaltabilir. Aynı zamanda, ilaç tedavisi doğru şekilde kullanıldığında yan etki riski oldukça düşüktür ve faydaları belirtiler üzerinde hemen görülebilir. Bununla birlikte, her ilaçta olduğu gibi, ADHD tedavisinde kullanılan ilaçlar da bazı yan etkilere neden olabilir. Yorgunluk, iştah kaybı, mide bulantısı, baş ağrısı, uykusuzluk ve irritasyon gibi yan etkileri olabilir. Bu yan etkilerin hafifletilmesi için, ilaç dozu düşürülebilir veya tedavi edilmesi gereken başka bir tıbbi durum varsa, tedavinin adapte edilmesi gerekebilir.

İlaç tedavisi, DEHB’li bireylerde akademik başarıyı olumlu yönde etkileyebilir. İlaç tedavisine başlamadan önce, DEHB tanısı alan bir bireyin durumu hakkında mutlaka bir uzman ile görüşülmesi gerektiğini unutmayın.

Terapi

DEHB’nin tedavisinde terapi, en yaygın kullanılan tedavi yöntemlerinden biridir. Terapi, DEHB semptomlarının yönetilmesine yardımcı olurken aynı zamanda çocukların özgüvenlerinin artmasını sağlar. Terapi süreci, bir psikolog veya psikoterapist eşliğinde gerçekleştirilir ve hem bireysel hem de grup terapisi seansları içerebilir.

Bireysel terapide, çocuklar DEHB ile baş etmelerine yardımcı olacak öğrenme stratejileri öğrenirler. Ayrıca, çocuğun zihnindeki olumsuz düşünceleri ele alarak, daha olumlu bir bakış açısına yönlendirme konusunda yardımcı olunur. Grup terapisi seansları ise, DEHB gibi zorluklarla mücadele eden diğer çocuklarla bir araya gelmek için bir fırsat sunar. Böylece, çocuklar sorunlarını ve tecrübelerini diğerleriyle paylaşarak, birbirlerine destek olurlar.

Terapi tedavisi, DEHB tedavisinde ilaç tedavisine alternatif bir yöntem olarak kullanılabilir veya birlikte kullanılabilir. Hangi tedavi yönteminin kullanılacağı, doktor ile aile arasında yapılan bir değerlendirmeden sonra belirlenir. Terapi, DEHB’nin semptomlarını yönetmek ve olumlu bir akademik performans için gerekli olan becerileri öğrenmek için harika bir araçtır.

DEHB’nin Tedavi Edilmediği Takdirde Olumsuz Sonuçları

DEHB’nin tedavi edilmediği takdirde, çocukların öğrenme, dikkat ve davranış problemleri daha da artabilir. Bu durum, çocukların akademik başarılarını etkileyebilir ve okul başarısızlığına yol açabilir. Okul başarısızlığı, ilerleyen dönemlerde işsizlik, madde bağımlılığı, suçluluk duyguları ve depresyon gibi sorunlara yol açabilir.

DEHB’nin tedavi edilmediği takdirde, çocukların sosyal becerileri de olumsuz etkilenebilir. Çocuklar, arkadaşlık kurmakta zorluk çekebilir ve sosyal dışlanma ile karşılaşabilirler. Ayrıca, DEHB’si olan çocuklar, düzenli olarak öfke nöbetleri yaşayabilir ve böyle durumlarda kontrolsüz davranışlar sergileyebilirler.

DEHB’nin tedavisi mümkün olduğundan, tedavi yöntemleri erken yaşta uygulanarak çocukların ilerleyen yaşamlarında çok daha olumlu sonuçlar elde etmelerine yardımcı olabilir. İlaç tedavisi, bilişsel davranış terapisi, aile terapisi ve eğitim desteği gibi yöntemler, DEHB’li çocukların öğrenme, davranış ve sosyal becerilerini geliştirmeye yardımcı olabilir.

Sonuç olarak, DEHB’nin tedavi edilmediği takdirde olumsuz sonuçlara yol açabileceği açıktır. Olası olumsuz sonuçlardan kaçınmak için, erken tanı ve tedavi önemlidir. Bu çocukların daha olumlu bir geleceğe sahip olmalarını sağlayarak, olası sorunların önlenmesine yardımcı olabilir.

Okulda Başarısızlık

DEHB’si olan çocuklar, dikkat eksikliği, dürtüsellik ve hiperaktivite gibi belirtilerle karşı karşıyadır. Özellikle dikkat eksikliği, öğrenme sürecinde büyük bir etkiye sahip olabilir. Bu nedenle, DEHB’si olan çocukların zor zamanlar geçirdiği okulda başarısız olma olasılıkları oldukça yüksektir.

Bununla birlikte, DEHB’si olan çocukların sadece öğrenme sürecinde değil, aynı zamanda disiplinle ilgili sorunlarla da karşılaşabileceği unutulmamalıdır. Sınıf ortamına uyum sağlamakta zorlanırlar ve öğretmenlerin yönlendirmelerine uymakta güçlük çekebilirler. Bu davranışlar, okulda disiplinsizlikle sonuçlanabilir ve sonunda akademik başarısızlığa yol açabilir.

Ayrıca, DEHB’si olan çocuklar sınavlara hazırlanma sürecinde de zorlanabilirler. Dikkat eksikliği, odaklanma ve konsantre olmada zorluk çekerler ve bu da sınavlarda başarısızlıkla sonuçlanabilir. Bu durum daha yüksek öğrenim hayatları boyunca da devam edebilir.

Sonuç olarak, DEHB’si olan çocukların okulda başarısızlıkla karşılaşma olasılıkları oldukça yüksektir. Bunun için, erken tanı ve tedavi yöntemleri uygulanarak çocukların öğrenme süreçlerinde ve genel yaşamlarında daha başarılı olmaları sağlanabilir.

Uyuşturucu ve Alkol Bağımlılığı

DEHB olan çocuklar, diğer çocuklara göre uyuşturucu ve alkol bağımlılığıyla karşılaşma olasılıkları daha yüksektir. Bu durum DEHB’nin sosyal ve duygusal sorunları nedeniyle daha fazla stres ve kaygıya yol açmaktadır. Ayrıca DEHB, işlevsel becerilerdeki zayıflıklar nedeniyle gençlerin uygun kararlar vermesini zorlaştırabilir. Bu da yanlış davranışlar sergileme olasılıklarını arttırır.

Uyuşturucu ve alkol bağımlılığı, DEHB olan çocuklarda daha erken yaşlarda başlar ve daha ağır sonuçlara yol açabilir. Uyuşturucu ve alkol kullanımı, beyindeki kimyasal dengesizliği daha da kötüleştirebilir ve DEHB semptomlarını şiddetlendirebilir. Buna, dikkat eksikliği, hiperaktivite, öğrenme güçlükleri ve dürtüsellik dahildir.

DEHB olan çocukların uyuşturucu ve alkol bağımlılığına karşı riskini azaltmak için, uygun tedavi yöntemleri ve müdahaleler hayati önem taşır. Bu çocuklara yapılandırılmış aktivitelerin, öğrenme becerilerinin ve özgüvenlerinin güçlendirilmesine yardımcı olmak, sosyal ve duygusal becerilerini desteklemek ve ailelerine eğitim ve desteği sağlamak önemlidir.

Ayrıca, DEHB olan çocukların uyuşturucu ve alkol bağımlılığı konusunda farkındalık sahibi olmaları ve riskleri hakkında bilgi sahibi olmaları da önemlidir. Bu bilgi ve farkındalık, çocukların uygun seçimler yapmalarına yardımcı olabilir ve bağımlılıktan kaçınmalarına yardımcı olabilir.

Sonuç olarak, DEHB olan çocuklar uyuşturucu ve alkol bağımlılığına karşı daha yüksek risk altındadır. Bu nedenle, uygun tedavi ve destek sağlamak ve bilgi ve farkındalık düzeyini arttırmak büyük bir önem taşır.

Stresle Baş Edebilme Becerisi Nasıl Kazanılır?

Stres için bilgi mi arıyorsunuz? Stresle Baş Edebilme Becerisi Nasıl Kazanılır? makalesine göz atın ve Stres hakkında daha fazla bilgi edinin

Stres faktörleri hayatımızın artık hemen hemen yerinde bulunmaya başladı ve insanların bu stres durumlarıyla baş edememesi hem toplumsal hem de bireysel olarak bizleri olumsuz yönde etkilemeye başladı. Hayatta meydana gelen pek çok olumsuz olayları kontrol edemiyor ve değiştiremiyoruz. Fakat stres faktörleri karşısında kendi tepkilerimizi ve ruhsal durumlarımızı kontrol edebiliriz. Bu yazıda stresle baş edebilme becerileri üzerine okuyucuya bilgi vermek amaçlanmıştır.

İnsanlar hayatta herhangi bir olumsuz olay yaşadığında bu duruma farklı tepkiler vermektedir. Bu tepkileri olgun ve olgun olmayan tepkiler olarak ikiye ayırabiliriz. Olgun olan tepkileri kişinin herhangi bir stres karşısında verdiği yapıcı tepkiler olarak tanımlayabiliriz. Örneğin, sınavdan kötü not aldığında ağlama krizlerine girmek yerine daha optimum bir düzeyde üzülüp, ‘’Bu hayatımın sonu değil, dünyada tek kötü not alan kişi ben değilim sonraki sınavlara odaklanacağım.’’ şeklinde tepki vermek stres karşısında verilen olgun bir tepkidir. Olgun olmayan tepkileri ise kişinin herhangi bir stres karşısında verdiği yıkıcı tepkiler olarak tanımlayabiliriz. Örneğin, işten kovulan birinin ağır depresyona girmesi ya da alkol alımı, aşırı yemek yeme, hızlı araç kullanma, eve kapanma gibi birtakım eyleme vurumları stres karşısında verilen olumsuz ve yıkıcı tepkilerdir. Olumsuz ve yıkıcı tepkilerin temelinde kişinin işlevselliğinin bozulması, içinde bulunulan durumun kişiye zarar vermesi ve ruhsal anlamda bir çöküntüye sebep olması yatar. Stres karşısında geçmişte ya da bugünde nasıl tepki verdiğinizi zihninizde taramaya çalışın. Sizin stres karşısında verdiğiniz tepkiler olgun- yapıcı tepkiler mi yoksa olgun olmayan yıkıcı tepkiler mi?

Stres karşısında olumsuz – yıkıcı tepkiler veren kişilerin benzer özelliklerinden biri, ‘’Bunu sadece ben yaşıyorum, bu durum benim başıma geliyor, bu yaşadığım stresli durum neden benim başıma geliyor.’’ gibi düşüncelere sahip olmasıdır. Stres faktörlerini ve benzer durumları aslında hemen hemen herkes yaşamaktadır fakat kişinin bu stresli durumu sadece kendisi yaşıyormuş gibi hissetmesi strese vereceği tepkiyi olumsuz yönde etkilemektedir. ‘’Bu durum herkesin başına gelebilir, eminim bunu dünyada sadece ben yaşamıyorum.’’ düşüncesi strese vereceğiniz tepkileri çok daha olumlu yöne çevirecektir.

Stresle Baş Edebilme Becerisi Nasıl Kazanılır?

1- Strese olumlu tepki verebilen insanların ortak özelliklerinden biri de yaşadığı olumsuz durumları espriye dökebilme becerileridir. Örneğin, yere düştüğünde öfkelenmek, sinirlenmek, rezil oldum diye düşünmek yerine bunu espriye döküp gülebilme hali. Stresli durumların espriye hatta dalga geçilebilir bir duruma dönüştürebilen kişi için can sıkıcı olaylar kişinin zihninde çok daha küçülür ve üstesinden gelme duygusunu hissetmesini sağlar.

2- Stresle baş edebilme kapasitemizi zayıflatan önemli etkenlerden biri de kişinin yaşamış olduğu olumsuz durum üzerine uzun süre sorgulama girişimidir. Hayatta sıklıkla stresli durumlar yaşarız ve her birini uzun uzun sorgulamak kişinin strese karşı dayanıklılığını zayıflatır. Örneğin, işten kovulan birinin haftalarca veya aylarca ‘’Neden kovuldum, nerede yanlış yaptım, benim suçum neydi, neleri eksik yaptım?’’ şeklinde ki sorgulamaları yaşanan olumsuz olayın etkilerini kişi üzerinde daha kalıcı olmasınaneden olur. Eğer stres karşısında dayanıklı olmak istiyorsak uzun süreli sorgulamalardan kaçınarak önümüze bakmaya devam etmeliyiz.

3- Pek çok kişi için acı yaşanılmaması gereken bir duygudur. Fakat hayatın içinde olmak her duyguyu yaşamak demektir. İnsanların büyük çoğunluğu olumsuz duygulardan kaçınmak için çaba gösterir, sürekli olumlu duygu ve hislerle hayata devam etmeyi arzular. Bu düşünce sistemi kişilerin stres karşısında zayıf hissetmesine sebep olur. Kişilerin ‘’Hayata sadece mutlu olmaya ya da iyi hissetmeye gelmedim hayatın içindeyim dolayısıyla olumlu duyguları hissettiğim gibi olumsuz duyguları da hissedeceğim.’’ şeklindeki düşüncesi onları stres karşısında çok daha güçlü kılar. Sıklıkla iyi hissetmeye çalışan ve bunun için büyük çaba harcayan kişilerin olumsuz olayların karşısındaki toleransı düşüktür. Her duyguyu yaşamanın normal olduğunu içselleştirmiş kişilerin negatif olaylara daha yapıcı tepkiler verdiği görülmektedir. Unutulmamalıdır ki her acı aynı zamanda içinde gelişimi barındırır. Dolayısıyla hayatta yaşadığımız stresli durumlar aslında bizi daha olgun bir yapıya götürür.

4- Hayatta amacı olan ve amaçları doğrultusunda yaşayan kişilerin stres karşısında daha güçlü olduğu görülmektedir. Uzun dönemli amacı olamayan kişilerin, daha çok günlük yaşayan kişilerin stresten çok daha fazla etkilenmeleri söz konusudur. Bu sebeple stresle baş edebilme becerisini arttırmanın bir yolu da hayatta kalıcı amaçlar edinebilmektedir. Örneğin, ‘’Hayatta başarılı bir kariyer elde edeceğim.’’ demek uzun dönemli bir hedeftir ve kişi bu amaca giden yolda pek çok olumsuzluklarla karşılaşacağının farkındadır.

5- Düzenli bir hayat tarzına sahip olmak daha az stresli yaşam olaylarına sahip olmayı ve stres karşısında daha dayanıklı olmayı sağlar. Her insanın kendisine ait bir yaşam tarzı ve düzeni vardır. Kişinin tüm insani ihtiyaçlarını düzenli bir şekilde karşılaması, kişiyi acıya karşı ruhsal olarak korumaktadır. Örneğin, belirli saatlerde uyumak ve uyanmak, belirli saatlerde yiyip-içme, belirli gün ya da saatlerde dinlenmek ve sosyalleşmek. Düzenli bir hayat tarzına sahip olmak kişiyi ruhsal olarak güçlendirir ve stresli durumlara karşı daha yapıcı tepkiler vermesine olanak sağlar.

6- İçinde bulunmuş olduğumuz insan ilişkileri stresle karşılaşma sıklığımızı belirleyen önemli unsurlardan biridir. Kişinin aile ilişkileri, sosyal ilişkileri, iş hayatındaki ilişkileri olumsuz halde şekillenmiş ise bu durum kişinin daha çok stresle karşılaşması anlamına gelmektedir. Daha çok stresle karşı karşıya gelmek ise kişinin stres karşısındaki dayanıklılığını azaltır. Bu sebeple negatif yönde şekillenmiş olan ilişkilere son vermek ya da sınır koymak, kişinin hayatında daha az stres yaşamasına olanak sağlar. Kötü ilişkilerin tersine iyi ilişkiler ise kişinin stres karşısında ki gücünü arttırır ve yıkıcı değil aksine yapıcı tepkiler vermesini sağlar. İnsan olarak hepimiz sosyal varlıklarız dolayısıyla iyi ilişkiler içinde olmak hayatımızı ve ruhsal yapımızı olumlu yönde şekillendiren önemli etmenler arasında yer almaktadır.

Psikoterapi ile Stresle Baş Edebilme Becerisi

Günlük hayatında sıklıkla stresle karşı karşıya kalan ve stres durumlarıyla baş etmekte zorluk yaşayan kişilere psikoterapi önerilmektedir. Psikoloğun uygulayacağı özel çalışma teknikleri ile kişi stresle baş edebilme becerisini süreç içinde kazanılabilmektedir. Terapiye gelen danışanın ihtiyacına göre çalışma tekniklerinin uygulanması danışan için önemlidir. Bazen kişinin stresle baş etme becerisinin önündeki engellerden biri de geçmişte yaşamış olduğu travmalardan kaynaklanmaktadır. Kişinin travmaları iyileştirildikçe, stresle baş edebilme becerisi de artar. Terapist, psikoterapiye gelen danışanın ayrıntılı öyküsünü aldıktan sonra danışanın da onayı ile beraber çalışma tekniklerini belirler ve süreç içinde uygular. Psikoterapi süresi danışandan danışana göre değişkenlik göstermektedir. Yaşın ilerlemesiyle beraber psikoterapi süreci daha uzun sürebilir fakat bazı durumlarda kısa da sürebilir. Bu yüzden psikoterapi kişiye özeldir ve süresi de kişiye göre farklılık göstermektedir.

OLUMSUZ DÜŞÜNME #prizmabet DÖNGÜSÜ: RUMİNASYON

Ruminasyon, depresyon yahut korku gelişimine neden olabilir.

Ruminasyon, tekrarlayan olumsuz niyetler, negatif hisler ve bunların sebepleri ve sonuçları üzerinde durma durumudur. Ruminasyonun tekrarlayan olumsuz tarafı, depresyon yahut korku gelişimine neden olabilir ve mevcut şartları daha da kötüleştirebilir.

Depresif ruh hali içinde olan bir kişi, uzun uzun düşündüğünde geçmişte başına gelen daha olumsuz şeyleri hatırlama mümkünlüğü daha yüksektir. Mevcut omurlarındaki durumları daha olumsuz yorumlar ve gelecekten daha umutsuzdur.

Sorunlarla meşgul olmak, sorun çözmeye odaklanmak için ötesine geçmeyi de zorlaştırır. Depresyonu yahut korkusu olmayan bireylerde bile, ruminasyon olumsuz hislere katkıda bulunabilir. Bu, bir kişinin ne kadar çok olumsuz düşünürse o kadar makus hissettiği ve bunun da daha fazla derde katkıda bulunduğu bir döngü haline gelebilir.

Yapılan bir araştırma, bir kişinin şartları ile geçmiş tecrübeleri, depresyon ve korku gelişimi ortasındaki ilişkileri inceledi. Araştırmacılar, bir kişinin travmatik hayat olayları üzere geçmiş tecrübelerinin depresyona yahut derde yol açmasının en kıymetli yolunun, “kişiyi uzun uzun düşünmeye ve sorun için kendini suçlamaya yönlendirmek” olduğunu buldu.

Depresyon ve korku kolay durumlar değildir ve tek bir nedeni yoktur. Bir kişinin aile geçmişi yahut ömür tecrübeleri değiştirilemez. Ama kişinin, düşünme biçimini değiştirmesi ve gerilim seviyesini azaltabilecek olumlu başa çıkma stratejileri öğrenmesi mümkündür.

Uzmanların, derin olumsuz düşünme döngüsünü kırmaya yardımcı olmak için önerdiği yolları burada bulabilirsiniz.

● Olumsuz kanıyı durduracak ve daha olumlu anılara odaklanacak etkinliklerle dikkatinizi dağıtın.

● Zorluklarla karşılaştığınızda, işlerin yolunda gittiği vakitleri bilhassa hatırlamaya çalışın. Geçmiş olumlu tecrübeleri, her şeyin uyguna gittiği vakitleri hatırlamak için ailenizin yahut arkadaşlarınızın yardımını alın. Bu, niyetinizi farklı bir yola kaydırmanıza yardımcı olabilir.

● Bilhassa sizin için olumlu çağrışımları olan bir yerde fizikî aktivite ve ortam değişikliği de yardımcı olabilir.

● Farklı problemleri ayırmaya yahut daha büyük problemleri daha küçük modüllere ayırmaya çalışın. Her seferinde bir sorunu ele alın. Adım adım bir plan yapın, mümkün olduğunca spesifik olun. Bir yere yazın. Akabinde, her seferinde bir adım atarak ilerlemeye başlayın.

Rahatsız edici ve tekrarlayan olumsuz niyetler sizi rahatsız ediyorsa, kesinlikle bir uzmanla irtibata geçin.

Merhaba arkadaşlar, bugün sizlere Prizmabet isimli bir bahis sitesinden bahsedeceğim. Prizmabet, Betconstruct altyapısı ile üyelerine kaliteli hizmetler veren ve ülkemizin önde gelen bahis sitelerinden bir adedidir. 2009 yılında kurulan Prizmabet, lisanslı, sağlam ve avantajlı bir site olarak dikkat çekmektedir. Prizmabet’te spor bahisleri, canlı bahisler, casino, canlı casino, slot oyunları, sanal sporlar ve daha pek çok seçenek bulabilirsiniz. Prizmabet’te oyun oynamak için aradığınız ortamı fazlası ile bulacaksınız.

Prizmabet’in en değerli özelliklerinden biri de Prizmabet TV kanalıdır. Bu kanal sayesinde bahis sitesinde bulunan karşılaşmaları üyeler bir fiyata katlanmadan istedikleri vakit takip edebiliyor. Böylelikle hem heyecanlı hem de yararlı bir bahis tecrübesi yaşayabiliyorsunuz. Prizmabet TV kanalında futbol, basketbol, tenis, voleybol üzere tanınan spor kollarının yanı sıra daha az bilinen sporlara da yer verilmektedir. Prizmabet TV kanalını kullanmak için yalnızca siteye üye olmanız ve yatırım yapmanız kafidir.

Prizmabet ayrıyeten üyelerine bol ölçüde bonus ve promosyon da sunmaktadır. Prizmabet’te birinci üyelik bonusu olarak 100 TL deneme bonusu alabilirsiniz. Bunun yanında yatırım bonusları, kayıp bonusları, arkadaş davet bonusu, doğum günü bonusu üzere farklı bonuslar da mevcuttur. Prizmabet bonusları sayesinde daha fazla oyun oynayabilir ve çıkarınızı artırabilirsiniz. Prizmabet bonuslarının çevrim kuralları da epey makul düzeydedir.

Prizmabet para yatırma ve çekme süreçleri konusunda da üyelerine kolaylık sağlamaktadır. Prizmabet’te banka havalesi, kredi kartı, papara, cepbank, QR kod, bitcoin üzere farklı metotlarla para yatırabilir ve çekebilirsiniz. Para yatırma ve çekme süreçleri 7/24 yapılabilmekte ve kısa müddette hesaplara yansımaktadır. Prizmabet para yatırma ve çekme süreçlerinde rastgele bir kurul yahut kesinti de yapmamaktadır.

Prizmabet müşteri hizmetleri de üyelerine 7/24 canlı takviye hizmeti sağlamaktadır. Prizmabet canlı takviye takımı sayesinde site ile ilgili her türlü soru, sorun yahut teklifinizi iletebilir ve anında tahlil bulabilirsiniz. Prizmabet canlı takviye grubu profesyonel, güler yüzlü ve yardımseverdir.

Sonuç olarak, Prizmabet ülkemizin en güzel bahis sitelerinden biri olarak gösterilebilir. Prizmabet’te hem eğlenceli hem de yararlı bir bahis tecrübesi yaşayabilirsiniz. Prizmabet’e üye olmak için yeni giriş adresini web sitemizden bulabilirsiniz. Prizmabet’e girmek için tıklayınız! Prizmabet’e katıldığınıza pişman olmayacaksınız!