Milano Moda Haftası kapsamında gerçekleşen Max Mara İlkbahar-Yaz 2025 defilesinden görünümler fotogaleride.
Max Mara 2025 İlkbahar – Yaz defilesi, bizi sayılar ve şekillerin büyülü dünyasına davet ediyor. Matematik ve fiziğin karmaşık denklemlerini, şık ve modern tasarımlara dönüştürerek, moda ile bilimi kusursuz bir şekilde harmanlıyor. Koleksiyonun ilham kaynağı, 4. yüzyıl İskenderiye’sinin ünlü matematikçisi Hypatia… Hypatia’nın geometrik çalışmaları, Max Mara tasarımlarında üç boyutlu yapılar oluşturmak için kullanılan çizgiler ve formlarda kendini gösteriyor
Milano Moda Haftası kapsamında gerçekleşen Etro İlkbahar-Yaz 2025defilesinden görünümler fotogaleride.
Etro Milano Moda Haftası kapsamında gerçekleştirdiği İlkbahar/Yaz 2025 defilesi ile gelenek ve geleceği harmanlıyor. Marco De Vincenzo’nun vizyonu, anın özgürleştirici enerjisini takip eden, içgüdü ve sezgiye dayalı bir yolculuk sunuyor.
Milano Moda Haftası kapsamında gerçekleşen Gucci İlkbahar-Yaz 2025 defilesinden görünümler fotogaleride.
Gucci, Triennale ile olan ilişkisini sürdürerek, müzenin temsil ettiği değerlerle özdeşleşmeye devam ediyor. Triennale Milano’da 2025 İlkbahar/Yaz koleksiyonunu sunan Gucci, 60’ların siluetlerin , ceketler, şortlar ve A kesim eteklerle yansıtırken gri, Gucci Rosso Ancora, beyaz ve yeşil tonlarını kullanıyor.
Tüm benliğinizle bir erkeğe bağımlı hisseden kadınlardan mısınız?
Kapak Fotoğrafı: @vikyandthekid
Sindrella sendromu (Sindrella kompleksi ya da Sindrella bozukluğu), bir kadının gerçek bağımsızlıktan korktuğu ve bir parlak zırhlı şövalyenin gelip ona kurtarmasını beklediği psikolojik bir durumu ifade eder.
Sindrella kompleksi terimi, Agatha Christie tarafından bir cinayet gizemi romanında ortaya atılmış olsa da, Colette Dowling tarafından yazılan “Sindrella Kompleksi” adlı kitap, bu durumu dünya genelinde herkesin dikkatine sunmuştur. Sindrella sendromu, Psikiyatri Birliği tarafından bir tanı olarak tanınmasa da; başkalarına aşırı derecede bağımlı hisseden kadınlar, bu durum hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyebilirler.
Sindrella sendromu, 1981 yılında yayımlanan “The Cinderella Complex: Women’s Hidden Fear of Independence” adlı kitabında Dowling tarafından teorize edilen bir kavramdır. Dowling’a göre, kadınlar doğduklarından itibaren duygusal ve fiziksel güvenlikleri için özellikle erkeklere bağımlı olmaları için koşullandırılmışlardır. Dowling, bu durumu peri masalı karakteri Sindrella’nın hikayesiyle açıklar. Sindrella, kötü üvey annesi için yemek yapar ve temizlik yapar, ancak sonunda bir prens tarafından kurtarılır ve bakılır. Sindrella kompleksi olan kadınlar da bir erkek tarafından kendilerine bakıldığı güvenli liman olarak düşündükleri yerde ev işleri yapmayı tercih edebilirler.
Dowling, bağımsız olarak birkaç yıl yaşadıktan sonra bir erkekle yaşamaya karar verdiğinde kendi Sindrella kompleksini keşfetme deneyimini şu şekilde açıklıyor: “Birine bağımlı olma fırsatı ortaya çıktığında ilerlemeyi durdurdum; aslında tamamen durdum. Artık kararlar almıyor, tek başıma bir yere gitmiyor, arkadaşlarımla buluşmuyordum. Altı ay içinde hiç bir şeyin süresine uygunluk sağlayamamıştım veya bir yayıncıyla bir sözleşme yapmanın yol açtığı sürtüşmeleri yaşamamıştım. Stresten kaçış benim bilinçsiz hedefim haline gelmişti. Geriye kaymıştım; aslında rahatlamıştım, çünkü daha kolaydı. Çiçeklere bakmak, alışveriş yapmak ve “iyi bir partner olmak”, kendi yaşamını oluşturmaktan daha az anksiyete yaratan bir şeydi.
Sindrella Sendromu İşaretleri
Görünüşte bağımsız kadınlar bile Sindrella sendromu belirtileri yaşayabilirler. Bu sendromun belirtilerinin kapsamlı bir listesi olmasa da, bu kompleksi yaşayan bir kadında şunlar gözlemlenebilir:
• Partnerinin seçimlerine ve kararlarına boyun eğmek
• Tek başına yaşamaktan endişe duymak
• Önemli yaşam kararlarını tek başına vermekte zorlanmak veya bunu imkansız bulmak
• Kendini desteklemekte veya işte tutunmakta zorluk yaşamak
• Geleneksel ev kadını ve anne rolünü tercih etmek
• Genellikle “güçlü” olarak tanımlanabilecek biriyle romantik olarak ilişki yaşamayı tercih etmek
• Duygusal rahatlık alanının dışında nadiren veya hiç çıkmamak
• Gizlice veya açıkça kendine bakılmasını istemek
Sindrella sendromu olan bazı kadınlar, ebeveynleri tarafından kötü muamele gördüklerini veya ihmal edildiklerini söyleyebilir; bu da peri masalı karakteriyle karşılaştırmanın daha da derinleşmesine neden olabilir. Bu kadınlar, bir kurtarıcının (bir prensin) gelip kendilerine bakmasını dilerler.
Burada listelenen belirtileri sergileyen her kadın Sindrella sendromuna sahip değildir. Birçok kadın geleneksel rollerde yer alırken, her iki tarafında birbirine karşılıklı bağlı olduğu sağlıklı bir ilişkiyi keyifle yaşar. Birçok kadın partnerleriyle eşit kararlar alır.
Ancak eğer tek başına yaşamak, kendi hayatınızın ve iyiliğinizin sorumluluğunu tamamen taşımak, büyük bir kaygı duymanıza neden oluyorsa; o zaman profesyonel danışmanlık arayışına girebilirsiniz. Bir uzman, Sindrella sendromunuz olsun veya olmasın, korkularınızı nasıl aşabileceğinizi keşfetmenize ve duygusal yaşam kalitenizi nasıl artırabileceğinize yardımcı olabilir.
The Peninsula Istanbul’un huzur ve rahatlama sunan Spa ve Wellness Merkezi, zengin bakım yelpazesi, hamam ve havuz alanlarıyla misafirlerini alışılmışın dışında bir spa deneyimine davet ediyor.
The Peninsula Hotels’in dünya çapındaki zarif ve lüks otel portföyünün en yeni üyesi ve Türkiye’deki ilk oteli, İstanbul Boğazı’nın kıyısında, tarihi yarımada manzarası ile tarihi Karaköy semtinde yer alan The Peninsula Istanbul, üçü yapımı 1900’lü yılların başlarına uzanan tarihi binalar olmak üzere, toplam dört binadan oluşuyor. Otelde, SPA ve wellness deneyimi için geniş bir seçenek yelpazesi misafirleri bekliyor.
Büyüleyici Spa ve Wellness Olanakları
Roma banyoları ve Osmanlı hamamlarından ilhamla tasarlanan The Peninsula Spa ve Wellness Merkezi’nde, Zeynep Fadıllıoğlu’nun imza stili ve otelin sanat koleksiyonundan eserler fark yaratıyor.
2.500 m² bir alana sahip The Peninsula Spa ve Wellness Merkezi’nde, sekiz adet bakım odası, iki adet geleneksel Türk hamamı, etkileyici bir aydınlatmaya sahip 25 metre uzunluğunda yarı olimpik kapalı yüzme havuzu ve su altı müziksistemi, macera duşu, buz çeşmesi ile kapsamlı bir bakım menüsü yer alıyor.
The Peninsula Spa ve Wellness Merkezi’nin SPA bakım menüsü dünyaca ünlü markalarıyla öne çıkıyor. Monte Carlo merkezli, biyomimetik peptitlerle (doğala özdeş moleküller) geliştirilmiş lüks cilt bakım uygulaması sunan, ASIA SPA Ödülü sahibi Margy’s Monte Carlo markasının imza ürünü gold mask, kolajen maskesi, yaşlanma karşıtı terapileri gibi uygulamaları ile SPA deneyimini zenginleştiriyor.
Ürün yelpazesinde Doğu’nun Ayurveda ilkeri ve Batı’nın aromaterapi tekniğinin harmanlayan Subtle Energies, doğal cilt bakımı ve sağlıklı yaşam çözümleri sunuyor. Amaçları her zaman “mümkün olan en iyi” sonuçları elde etmek olan tolerans, işlevsellik, güvenirlik, uzun süreli etki ile ilişkilendirilen tıbbı cilt bakım markası MBR ürün ve uygulamaları The Peninsula Spa ve Wellness Merkezi’nde misafirleri ile buluşuyor.
Etkileyici otelleri ve bir asra yakın geçmişi ile The Peninsula’nın hizmetleri arasında sağlık ve sürdürülebilirlik platformu Life Lived Best deneyimi de dikkat çekiyor. Life Lived Best platformu ile The Peninsula Istanbul, konuklara fitness, farkındalık (mindfulness) ve beslenme hedeflerine ulaşmaları, bu fırsatlara özel bir Sağlık Portalı ve 24 saat Wellness Concierge hizmeti aracılığıyla diledikleri zaman erişmeleri için benzersiz bir deneyim sağlıyor.
The Peninsula Istanbul’un son teknolojik donanıma sahip ekipmanları ile donatılmış ferah Fitness Merkezi’nde fitness ve mindfulness dersleri ile grup çalışmaları bulunuyor. The Peninsula Istanbul ayrıca konuklarına özel Wellness Portalı’nda, misafirlerine eğitmen eşliğinde egzersiz rutinleri, aromaterapi, kişisel bakım ritüelleri ve sesli meditasyonlar gibi sağlıklı yaşam programlarına konaklama odasında 24 saat erişim imkanı sunuyor. Otelde, Boğaz boyunca uzanan yemyeşil bahçeler arasında yer alan ve özel kabanalarda vakit geçirme imkanı sunan, 25 metre uzunluğunda bir açık yüzme havuzu da yer alıyor.
Rezervasyon seçenekleri için;
Elveda ince topuklu ayakkabılar!
Son iki yılda, platformlar ayakkabı trendlerini domine etti ve her stilde karşımıza çıktı. Ancak 2023 yılı için başka bir silüet oyuna giriyor: dolgu topuklular!
2023 podyumlarına göz attığımıza, yenilikçi tarzları ve günlük kullanıma uygun modelleriyle dolgu topuklu silüetler ayakkabıların başrolünü oynuyor.
Bu tarzı giymeyi hiç bırakmamış ya da çoktan terk etmiş olabilirsiniz; herkesin bu ayakkabı tarzıyla karmaşık bir ilişkisi olduğu kesin. Dolayısıyla, 2023’teki geri dönüşü gerçekten şaşırtıcı bir haber olarak kabul etmek gerekiyor. Ama tamamen panik yapmadan önce, şunu bilmelisiniz; geri dönen dolgu topuklu ayakkabılar, eskiden bildiğiniz stillerden çok farklı. Bu yılın modelleri çok daha zarif ve arkasındaki tasarımcılar da oldukça popüler.
Podyumlar sayesinde, 2023’te dolgu topuklu ayakkabılar birer sanat eseri gibi geri dönüyor. Birçok tasarımcı da bu akıma katılarak, heykelsi şekilleri ve akıcı siluetleriyle bu stillerin sezonun en önemli ayakkabı trendi olduğunu kanıtlıyor.
Sevilen tasarımcılar, dolgu topuklu sandaletleri slingback ve Mary Jane tarzlarıyla sergileyerek, bunun sadece tek bir ayakkabı anı değil, tam bir trend hareketi olduğunu kanıtlıyorlar. Ve şimdi bi de eski alışkanlıklarımızı ve önyargılarımızı geride bırakarak bu trendi tam anlamıyla kucaklamaya hazırız.
Peki, bu etkileyici (ve biraz beklenmedik) geri dönüşün sebebi neydi? Bizce insanlar daha fazla topuklu ayakkabı giymek, ancak rahatlığından ödün vermek istemiyorlar. Çünkü dolgu topuklu sandaletler daha yönetilebilir bir topuktur.
Eğer dolgu topuklu sandaletlere gardırobunuza kucak açmaya hazırsanız, sezonun koleksiyonlarından favorilerimizi inceleyebilirsiniz.
1
MAGDA BUTRYM
Krem Tığ İşi Dolgu Topuklu Mule Terlik
1.990 €
magdabutrym.com
2
ZARA
Parlak Taşlı Dolgu Topuk Sandalet
1.699 TL
zara.com
3
LOEWE
Anagram Dolgulu Deri Espadril
650 €
mytheresa.com
4
BOTTEGA VENETA
Comet 100MM Rugan Dolgu Topuklu Terlik
30.924 TL
saksfifthavenue.com
5
MASSIMO DUTTI
Tokalı Bilek Bantlı Hasır Dolgu Topuk Ayakkabı
2.499 TL
massimodutti.com
6
VERSACE
Tempest Platform Mor Deri Topuklu Ayakkabı
32.950 TL
beymen.com
7
MANGO
Şeffaf Topuklu Vinil Ayakkabı
2.299,99 TL
shop.mango.com
8
ROGER VIVIER
Saten Platform Sandalet
2.125 $
modaoperandi.com
9
STRADIVARIUS
Bağcıklı Hasır Dolgu Topuk Ayakkabı
999,95 TL
stradivarius.com
10
SERGIO ROSSI
110 mm Taşlı Deri Mule
1.202 €
farfetch.com
11
OYSHO
İncili Dolgu Topuk Sandalet
1.399 TL
oysho.com
12
ALDO
Lavista Siyah Topuklu Terlik
3.999 TL
aldoshoes.com.tr
13
PULL&BEAR
Denim Platform Dolgu Topuk Sandalet
859,95 TL
pullandbear.com
14
JIMMY CHOO
Clare 130 Dolgulu Sandalet
650 €
harrods.com
15
BERSHKA
Bağcıklı Bantlı Dolgu Topuk Espadril
999,95 TL
bershka.com.tr
Kendine özgü zahmetsiz stiliyle tanınan Jane Birkin’in en ikonik görünümlerini hatırlıyoruz.
Merhum Jane Birkin şarkıcı, oyuncu, yazar, anne ve hayırsever olmasının yanı sıra bir stil ikonuydu. Hem transparan elbisenin hem de el çantası olarak hasır sepetin öncüsü olan Birkin, gündelik ve resmi görünümlerle sonsuz bir şekilde oynayan Anglo-Fransız stiliyle dikkat çekti.
Birkin, moda tarihi kitaplarına Hermès’in Birkin çantasına onun adını vermesiyle girdi (hasır sepet çantasının içindekileri bir uçuş sırasında Hermès’in CEO’sunun her tarafına döktükten sonra). Ve o zamandan beri Jane, çanta (kelimenin tam anlamıyla) altından daha değerli olmasına rağmen, tipik bir umursamazlıkla kendi çantasını taktı.
Moda dünyasının nihai lüks aksesuarına ilham veren kadının onuruna, burada onun en unutulmaz stil anlarından bazılarına bir göz atıyoruz. Ve onlardan hemen şimdi ilham almanızı öneriyoruz.
Birkin, Beatles üyesi George Harrison ile 1968 Cannes Film Festivali’ndeyken ikonik hasır sepet çantasını, topuklu ayakkabılar ve çiçekli mini bir elbiseyle eşleştirirdi.
Dikkate değer bir görünüm, Birkin’in 1968’de Serge Gainsbourg ile evliliği için seçtiği gelinlikti. Tığ işi dantelden yapılmış yarı transparan beyaz elbiseden oluşan bu ikonik görünümü, gelin stilleri arasında oldukça ünlüdür. Gösterişli elbiselerden uzak duran bu görünümle Birkin, tarihin en zahmetsizce şık gelinlerinden biri haline geldi.
Jane Birkin ve Serge Gainsbourg, 1969’da Fransa’daki “Slogan” filminin galasına katıldılar. Transparan elbisenin ilk öncülerinden biri olan Birkin, mini elbisesini düşük belli mikro bir alt, hasır sepet çanta ve Carel Paris Mary-Jane ayakkabılarıyla eşleştirdi.
Jane Birkin ve Serge Gainsbourge, 1969’da Sanatçılar Birliği’nin Paris’teki Galası’na katıldı. Birkin’in transparan elbise sevgisinin ve cesur stilinin bir başka harika örneği, resmi bir etkinlikte giydiği ön dekoltesi göbek hizasına uzanan tığ işi bir elbiseydi.
1969’da sıra dışı takılarla eşleştirdiği cüretkar gece elbisesi, birçok bohem kırmızı halı görünümünün ilham kaynağı oldu…
1970’de Serge Gainsbourg ile tatildeyken Birkin, yazın pantolon giymede usta olduğunu kanıtlamıştı. Orta belli beyaz pantolonunu dantel görünümlü kısa üst ve uzun kolyesiyle tamamlamıştı.
Mikro kısa üstler sokak modasını etkisi altında almadan çok önce (1970), Jane onları düşük belli geniş paçalı pantolonlar ve her zaman klasik olan babetler ile eşleştiriyordu.
70’ler boyunca Rabanne, Jane’in en unutulmaz görünümlerinden bazılarının arkasındaydı. Tasarımcı, 1972’de özellikle Jane için bir mikro mini elbise tasarladı. Bu, onun çığır açan tasarımcıyla ilişki kurduktan hemen sonraki ikonik Paco Rabanne mini elbiselerinden biriydi.
1972’de Jane Birkin, Kate Barry, Charlotte Gainsbourg ve Serge Gainsbourg’un Saint-Tropez’deki bu spontane aile portresi, bin kot şort satılmasını sağladı. İki çocuk annesinin mini kot şortunu espadriller, beyaz bir kolsuz bluz ve parlak ten rengiyle eşleştirdiği görülüyor.
Görünüşe göre Birkin’in favori tatil görünümü, güvenilir işlemeli üstleri, hafif bol kot pantolonları ve platform topuklu ayakkabılarından oluşuyordu. 1973’deki Cote d’Azur tatili de bunun yansıması…
Bisiklet yaka tişört ve taşlanmış kottan oluşan bu klasik karışım, Birkin’in stil DNA’sının merkezinde yer alıyor. Burnu açık kırmızı ayakkabılar ve imza hasır sepet çantası, hepimizin hayranlık duyduğu o çok havalı Fransız esintisine sahip yaz görünümünü tamamlıyor. (1974)
Türk yapımlarına yatırımlarını artırdığını açıklayan Prime Video, “Bihter” filminin 2023 yılının sonunda izleyiciyle buluşacağını duyurdu.
Dünya çapında 200 milyondan fazla izleyiciye ulaşan dijital yayın servisi Prime Video, Türk yapımlarına yatırımlarını artırdığını açıkladı. Prime Video, bu yılın başında ilk yerli Amazon Original filmi Rüyanda Görürsün’ün yayınlanmasının ardından, yeni yerli Amazon Original yapımı Bihter filminin 2023 yılının sonunda Prime Video izleyicisiyle buluşacağını duyurdu. Prime Video, Türk yapımlarına yatırım yapmaya devam ederek önümüzdeki aylarda yeni içerikleri bünyesine katacak.
Yönetmenliğini Mehmet Binay ve Caner Alper’in yaptığı, senaryosunu Merve Göntem’in kaleme aldığı, Farah Zeynep Abdullah’ın filme adını veren Bihter rolünü üstlendiği projenin oyuncu kadrosunda ayrıca Boran Kuzum, Osman Sonant, Hande Ataizi, Helin Kandemir, Nezaket Erden, Lorin Merhart, Mert Can Tekin, Mert İnce, konuk oyuncu olarak ise Ebru Özkan ve Tilbe Saran yer alıyor. Timur Savcı ve Cemal Okan’ın yapımcılığını üstlendiği TAFF Pictures yapımı “Bihter”, Halit Ziya Uşaklıgil’in unutulmaz eseri Aşk-ı Memnu’ya yepyeni bir bakış açısı getirirken tutku, sadakatsizlik, cesaret ve korkaklığın büyük bir felakete sürüklendiği eşsiz bir hikayeyi anlatıyor.
Sevilmeye aç Bihter; zengin, saygıdeğer, ancak yaşça kendisinden büyük Adnan’ı, toplumun ve para avcısı annesinin ona yaftaladıklarından kurtulmak için bir çıkış bileti olarak görür. Fakat çok geçmeden kocasının ona olan ilgisinden tatmin olmadığını, her genç kadın gibi başka ihtiyaçları olduğunu keşfeder. Bihter, Adnan’ın ailesinin genç ve yakışıklı üyesi Behlül’le yasak aşk yaşayacak ve bu aşk için ölmeyi bile göze alacak kadar cesur bir kadındır. Ancak Bihter’in kendini keşfetme ve özgürlük arayışına ne hanımı olduğu yalıdaki insanlar ne de yaşadığı dönem hazırdır.
“Çocuklara İyi Gelecek” projesi, depremden etkilenen 10-18 yaş aralığındaki kız çocuklarının eğitim, barınma ve temel ihtiyaçlarının karşılanması adına değerli adımlar atıyor.
1851 yılında New York’ta kurulan eczane kökenli, gücünü doğa ve bilimden alan cilt bakım markası Kiehl’s, geliştirdiği koruyucu ve iyileştirici modelleriyle, temel ihtiyaçları ve eğitime erişimleri risk altındaki kız çocuklarına destek olan Koruncuk Vakfı ile ikinci kez ‘Çocuklara İyi Gelecek’ projesi kapsamında bir araya geldi. ‘Çocuklara İyi Gelecek’ projesi 5 Haziran Pazartesi günü MOMO Bebeköy’de keyifli bir davet ile tanıtıldı.
L’Oréal Luxe Genel Müdürü Ufuk Batur, Koruncuk Vakfı Mütevelli Heyet ve Yönetim Kurulu Başkanı Av. Dr. Z. Figen Samuray, Kiehl’s Türkiye Marka Müdürü Merve Salihoğlu, Kiehl’s marka yüzü Burcu Biricik ve illüstratör Robin Yayla’nın katılımı ile gerçekleşen davete moda ve cemiyet hayatından Jülide Berkman, Şule Argüder, Arzu Kunt, İlkem Öztürk, Ebru Altay, Burcu Şendir, Ezgi Kamadan, Eliz Fındık, Pınar Haciarifoğlu, Arzu Özal, Aysun Yıldız Güngör gibi isimler katıldı. Davette kız çocuklarının geleceği için atılan adımlar konuşuldu ve illüstrator Robin Yayla’nın ‘Çocuklara İyi Gelecek’ projesi için hayata geçirdiği illüstrasyonlar keşfedildi.
Kiehl’s, Koruncuk Vakfı iş birliğiyle hayata geçirdiği ‘Çocuklara İyi Gelecek’ projesi ile depremden etkilenen 10-18 yaş aralığındaki kız çocuklarının eğitim, barınma ve temel ihtiyaçlarının karşılanması adına değerli adımlar atıyor. İlk adım olarak, Koruncuk Vakfı tarafından hem Koruncukköylerde hem de ailesi yanında desteklenen kız çocuklarının eğitim ve temel ihtiyaç masraflarına nakdi yardım ile destek olan Kiehl’s, Koruncuk Vakfı’yla olan bu birlikteliğin ve dayanışmanın faydasını maksimuma çıkarmak adına dijital illüstrasyonları ile tanınan illüstratör Robin Yayla ile yeni bir iş birliğine imza attı.
Oldukça bilindik mimari yapılara, şehirlere ve müzelere yeni yorumlar getiren illüstratör Robin Yayla, ‘Çocuklara İyi Gelecek’ projesi adına Kiehl’s ve Koruncuk Vakfı ile buluştu. Eserlerinde mimari yapıları farklı bir bakış açısıyla görünür kılan Robin Yayla, kız çocuklarının aydınlık ve güvenli bir geleceğe sahip olması gerektiğine inanılan ilhamla, iki farklıillüstrasyon hayata geçirdi.
Kız çocuklarımıza daha iyi ve güvenli bir gelecek sağlama yolunda farkındalık yaratacağına inanılan ‘Çocuklara İyi Gelecek’ projesi kapsamında Robin Yayla’nın hayata geçirdiği eserler ile üretilen bez çantalar seçili Kiehl’s mağazaları ve kiehls.com.tr üzerinden 19 Haziran haftası arasında satışta olacak. Bu satıştan elde edilen tüm gelir ise Koruncuk Vakfı tarafından desteklenen depremden etkilenmiş ortaokul ve ortaöğretim(lise) seviyesindeki kız çocuklarına katkı sağlamak amacıyla Koruncuk Vakfı’na bağışlanacak.
Disney’in efsanevi karakteri Küçük Deniz Kızı’ndan esinlenen cesur ve özgür yeni yaz koleksiyonu “The Little Mermaid” Kiko severlerle buluşuyor.
Kiko Milano ve Disney, bu yaz canlı aksiyon filmi türünde yeniden hayata geçen ölümsüz Küçük Deniz Kızı filmi için güçlerini birleştiriyor. İtalyan makyaj markası Kiko Milano’nun Küçük Deniz Kızı filmi için yarattığı “limited edition” koleksiyon The Little Mermaid, aynı filmin kahramanı küçük deniz kızı Ariel gibi; özgürlük, özgüven ve güçten ilham alıyor.
Okyanusun derinliklerini keşfetmeye çağıran macera dolu koleksiyon, uzun süre kalıcı, suya dayanıklı, nemlendirici özelliği bulunan ürünlerden oluşan bir hazine sunuyor.
Disney – The Little Mermaid koleksiyonunun hazineyi andıran ambalajları ise, incilerden ilham alan kaplamalar ve midye kabuklarından esinlenilen şık ve baştan çıkarıcı tasarımları ile göze çarpıyor. Yeni koleksiyonun tonları da denizin öne çıkan renklerinden ilham alıyor. Deniz mavisi tonlar sudan gelen güzelliği vurgularken; altın sarısı kum tonları da sahilin izlerini taşıyor.
Masal kahramanı güzel deniz kızına yaraşır pembe, turuncu ve yeşil gibi zengin mücevher renklerinin de yer aldığı bu çok özel koleksiyon Kiko Milano mağazaları ve www.kikomilano.com.tr’de satışa sunuluyor.
